30 Haziran 2011 Perşembe

ENTRIKA - Anlaşıldı... bulentesinoglu@gmail.com

Anlaşıldı...

Bülent ESİNOĞLUSuriye ile ilgili olarak, Amerika'nın Türkiye'deki memurları"Suriye'den demokratikleşme istiyorlardı.

Sanki Osmanlı'da yaşıyorduk, Recep Sultan'da Şam valisine emirler veriyordu.

Gizli servisler Müslüman kardeşler örgütünü silahlandırıyor, Alevi/Sünni çatışmasının fitillerini yakıyordu, v.s.

Ama birden, hem bizim Osmanlı Sultanı sustu, hem de ona bağımlı yandaşve holding medyasında bir şaşkınlık başladı.

Ne oluyor diye anlamaya çalışırken, haber Asia Times Online'den geldi.

Esad, 2003 yılında Amerikan zulmünden kaçıp, Suriye'ye yerleşen, birbuçuk milyon Sünni Arap-ı, Irak'a geri gönderme tehdidinde bulunmuş.

Bu iş, ne Amerika'nın, ne de Maliki'nin işine gelir.

Bu Irak'ta herişe yeniden başlamak demektir.

Suriye'de, Amerika ve Türkiye'nin birlikte yaratmaya çalıştığı huzursuzluk, birden Irak'a nakledilmiş olur.

Başka bir yeni durum da; Irak'tan, 2003 yılında, Suriye'ye kaçan Hıristiyan Araplar.

Bunlar da Suriye'deki Müslüman Kardeşlerin tacizine uğradıkları biliniyor.

Irak'tan gelen Sünni Araplar, Müslüman kardeşler ile beraber Suriye'deki rejimi yıkarlarsa, bu durum Irak'taki Şii rejimini tehdit eder.

Maliki'yi rahatsız eden diğer bir husus, Mukteda al Sadr'ın Lübnan Hizbullah-ı  Esad ile olan iyi ilişkisidir.

Her ikisi de Hizbullah-ayardım ediyorlar.

Amerika'nın Suriye'deki Sünnileri Müslüman kardeşler vasıtası ile kışkırtmasının başka beklenmeyen bir sonucu da, ya bu bir buçuk milyon Sünni Arap Türkiye'ye gelirse ne olur?Meselenin Esad'dan demokrasi istemek kadar kolay olmadığı ortaya çıkar.

Suriye içindeki Kürtlerin Celal Talabani ile irtibat halinde olduğunu biliyoruz.

Suriye'deki rejimin yıkılması durumunda, bu Kürt nüfusun Türkiye'deki Bölücü Kürtler ile birleşmesi halinde, Türkiye için daha büyük bir güvenlik sorunu olmayacak mı? Büyük Kürdistan aslında büyük İsrail olmayacak mı? Bunun için biz diyoruz ki, Suriye'yi bölmek Türkiye'yi bölmektir.

Öyle Amerika'nın talimatları ile Suriye'den demokrasi istemekle olabilecek bir şey olmadığı, gittikçe daha da belirginleşmektedir.

Mısır'da Müslüman kardeşleri ihya ettikleri gibi, Suriye'de de bunu yaparız sananlar çok yanılıyorlar.

Burada, Şii faktörünün yanında, İran Rusya ve Lübnan Hizbullah etkenlerini düşünmeden yapılacak bir müdahale, tüm Ortadoğu'yu ateşe verebilir.

İsrail'i rahat ettirmek için Müslüman kanı akıtmaya değmez.

30.6.2011, bulentesinoglu@gmail.com

--  -~-~-~-~-~-~-~-~-~-~-~-~-~-~-~-~ Ne mutlu Türküm diyene.   K.Atatürk

KALKISMA - BDP "Şeyh Sait'i anmak" töreni düzenledi

BDP "Şeyh Sait'i anmak" töreni düzenledi

1925 Kürt ayaklanmasının lideri Şeyh Sait ve 46 arkadaşı, Diyarbakır'da, Ordu evi'nin karşısında,  asıldıkları alanda anıldı.

Yoğun güvenlik önlemlerinin alındığı anmada, torunları Şeyh Sait'in mezarının bulunmasını istedi.
Diyarbakır bağımsız milletvekili Altan Tan, Şeyh Sait isyanında binlerce kişinin suçsuz yere infaz edildiğini, binlerce köyün yakıldığını ve bu kararları hukukla ilgisi olmayanların verdiğini belirterek, "Katiller bizi katillikle suçladı" dedi.

1925 yılındaki Kürt İsyanının lideri olan Şeyh Sait ve arkadaşlarının İstiklal mahkemelerinde yargılandıktan sonra asıldığı Diyarbakır'ın Dağkapı Meydanı'nda torunları ve yaklaşık 2 bin kişi tarafından anıldı.
Orduevi'nin bulunduğu Dağkapı meydanında toplananlar çevredeki bazı binalara fotoğraflarını asarken, bazı gençler ise PKK bayrağı açtı.

Şeyh Sait'in darağacına giderken söylediği "Bugün darağacına yürüyorum.
Pişman değilim.
Çünkü ulusum için kurban ediliyorum.
Tek isteğim var.
Torunlarımız bizi düşmana karşı mahçup etmesinler'' sözünün yer aldığı fotoğraflı bir pankart açıldı.

Şeyh Sait'in yanı sıra Kürt şair ve edebiyat adamları olan Saidi Nursi, Melaye Cızırı, Ehmede Xani, Fekiye Teyra da anıldı.
Sık sık Kuran-ı Kerim'den ayetlerin okunduğu ve duaların yapıldığı anma sırasında çevik kuvvet ekipleri panzerler eşliğinde Orduevi ile anmanın yapıldığı alanda önlem aldı.

Orduevinin tam karşısında törene  izin verilmeyince kitle 50 metre ilerdeki parkta anma yaptı.
Sık sık Kürtçe "şehitler ölmez"
sloganlarının atıldığı anmada, Şeyh Sait'in torunları Diyaeddin Fırat ile Bedii Fırat dedelerinin mezar yerinin kendilerine gösterilmesini istediler.

Şeyh Sait için ağıtların yakıldığı, yaşamının anlatıldığı anma töreninde konuşan Hikmet Seyda, Şeyh Sait'in 1925 yılında Diyarbakır'da bir fidan diktiğini o fidanı kendi kanıyla ilk kez kendisinin suladığını ve bu fidanın daha sonra 1938 Dersim isyanının lideri Seyit Rıza, 1946 yılında İran'da Mahabat Kürt Cumhuriyetini kuran Gazi Muhammet'in kanlarıyla sulandığını ve bu fidanın günümüzde köklerini toprağa gömerek bir agaca dönüşüp bütün dünyaya yapraklarını saçtığını söyledi.

Demokratik Tophlum Kongresi, BDP ile kentteki bazı İslami dernek ve muhafazakar Kürt kesimlerinin destek verdiği anmada konuşan Diyarbakır Bağımsız milletvekili Altan Tan, Şeyh Sait ve arkadaşlarının canice katledildiğini ve sonrasında ise binlerce köyün yakılıp yıkıldığını belirterek şunları söyledi:

"Şeyh Sait ve arkadaşları dinleri ve kimlikleri için canlarını verdi.
Şeyh Sait darağacına giderken torunlarından kendisini mahcup etmemesini istiyor.
Biz de 86 yıl sonra yine aynı bu  meydanda toplanıyoruz ve diyoruz ki ey şehitler müsterih olun torunlarınız sizleri mahçup etmedi.

Peki Seyh Sait efendi ve arkadaşları neyin peşindeydiler?
Ne için hayatlarını feda ettiler?
Şeyh Sait efendi ve arkadaşlarının kıyamıyla ilgili mahkeme zabıtları halen açığa çıkmadı.
Bu büyüklerimiz hem İslam için hem de kimlikleri için mücadele ettiler, yaşamlarını verdiler.
Allah'ın rahmetleri üzerine olsun.
Büyüklerimizi Canice katlettikten sonra binlerce köyümüzü yaktılar, binlerce insanı suçsuz günahsız infaz ettiler.
Ve bunlar buraya gönderilen ve hakim olmayanların,  hukukla alakaları olmayanların kararıyla oldu.

Bu halk tarihini taze tutmalı sürekli.
Allah'a şükür bu irade sizde de var.
Allah'a şükür  dilinize kültürünüze dininize sahip çıkıyorsunuz.
Birliğimiz artık sağlanıyor.
Bu nedenle çıldırıyorlar, çıldırsınlar.
"


--  -~-~-~-~-~-~-~-~-~-~-~-~-~-~-~-~ Tempora mutantur et nos mutamur in illis Zaman hareket ediyor, biz de onunla birlikte değişiyoruz.  Latin Atasözü

Fwd: Tayyip çılgınlaşıyor



-------- Original Message --------
From: Enis Akdağ <enisakdag@yahoo.com.tr>


 




Tayyip çılgınlaşıyor

    Sevgili okurlarım, tıpkı Hitler gibi Tayyip Erdoğan da çılgınlıklara başladı. Onun bu çılgınlığı Türkiye'nin başına bedeli çok ağır olacak sorunlar açacaktır. Bunu çeşitli şekillerde ve birçok kez ortaya koymuştum, bir kez daha Türk ulusunu uyarıyorum. Tayyip'in yapacağı çılgınlıklar Türkiye'nin başını çok büyük belalara sokacak, Kürt'üyle Türk'üyle hepimiz çok ağır bedeller ödeyeceğiz.

    12 Haziran akşamı Tayyip, o ünlü balkon konuşmasında aynı gün yapılan seçim sonuçlarını değerlendirirken, "Bugün İstanbul kadar Saraybosna, İzmir kadar Beyrut, Ankara kadar Şam, Diyarbakır kadar Ramallah, Kudüs, Gazze kazanmıştır" demişti.

    O konuşmayı izleyen belki bir çoğumuz, Tayyip'in ne demek istediğini hiç önemsemedik, hatta oraların Türkiye'de yapılan seçimle ne alakası var diye düşündük ve içimizden, Tayyip her zamanki gibi atıyor, üflüyor diye geçirdik. Düşünseniz ya, Tayyip'in isim isim verdiği o yöreler geçmişte Osmanlı toprağı değil miydi? "Yeni Osmanlı" ve "Ilımlı İslam" –ben buna Amerika'ya uyumlu İslam veya Hıristiyanlaştırılmış İslam diyorum- projelerini Afganistan ve Irak'ın işgaliyle Amerika ve Haçlı dünyası ortaya atmamış mıydı?

    "Yeni Osmanlıcılık" ve "Ilımlı İslam" projeleri, Ortadoğu özelinde ve dünya genelinde ABD'nin ve gizil güç İsrail'in çıkarlarının savunulmasını amaçlamaktadır. Tayyip yönetimindeki AKP de bu amaca hizmette kusur etmeyeceğini bu zamana kadarki uygulamalarıyla net bir biçimde ortaya koymuş bulunmaktadır. Bundan sonra da bu bu yolda yürüyeceğini ünlü balkon konuşmasıyla göstermiştir.

    O akşam balkonda konuşan kişinin, Türkiye Cumhuriyeti'nin başbakanı değil, ABD'nin ve İsrail'in ortak projesi BOP'un eşbaşkanı olduğu çoğumuzun aklımızın köşesinden bile geçmemişti. Oysa Tayyip, asli görevi BOP felsefesine ve stratejisine uygun bir konuşma yapmış, çok önemli mesajlar vermişti. Ancak o konuşma metni Tayyip'in eseri değildi. O konuşma metnini Amerikalı uzmanlar ve stratejistler çok önceden hazırlamışlar ve Tayyip'in eline vermişler, o da eline verilen metni dillendirmişti. O konuşma metni, AKP'nin kuruluş felsefesine, varlık nedenine, CIA'nın kontrolündeki CFR'den alınan AKP programına uygundu.

    Şimdi biraz geriye gidersek AKP iktidarının ne olup olmadığını daha net biçimde görebiliriz.

    Tayyip Erdoğan, AKP'yi kurmadan önce 18 Temmuz 2001'de İsrail'in Ankara Büyükelçisi David Sultan ile yaptığı görüşmede, "Kuracağımız parti, İsrail ve ABD politikalarına asla ters düşmeyecektir" garantisini vermişti. Bu aynı zamanda Amerika'ya ve Haçlı dünyasına da bir bağlılık mesajı idi. Tayyip'in İsrail'e ve ABD'ye verdiği bu garantiye baktığımızda şunu anlamak mümkün: Herhangi bir alanda veya konuda Türkiye ile ABD ve İsrail'in çıkarları çatıştığında Türkiye'nin değil ABD'nin ve İsrail'in çıkarlarının öncelikli olduğunu görebiliyoruz. Yani AKP iktidarı, Türkiye'nin ulusal çıkarlarını değil, ABD'nin ve İsrail'in çıkarlarını koruyacaktır,  öyle de yapmaktadır.

    Kısaca şunu söyleyeyim:

    Türkiye artık ABD ve İsrail adına pavyon fedailiğine soyunmuş, üstlendiği bu fedailik görevi nedeniyle Suriye ve İran ile çatışmaya girmek için bahaneler üretmeye başlamış bulunmaktadır.

sefercetinkaya@hotmail.com

  


__

Fwd: G KURMAY ISTIHBARAT KONUSUYOR!



-------- Original Message --------
From: G. Mert Aydogdu <mertaydogdu@yahoo.com>


 

POLITIK - Hakkari'de mayın tuzağı: 1 şehit

Peki sonradan satacak olduktan sonra bu topraklar uğruna ölenler neden ölüyor?
Nasıl olsa iktidarın eliyle kurulacak Kürt devletine sunulmayacak mı bu topraklar?
Yazık değil mi?
Kıymeti yok mu bu  insanların yaşamlarının?
Duymuyor musunuz?
Artık insanlar şehitlerinin hayatını devlete helal etmez oldular.

Hakkari'de mayın tuzağı: 1 şehit

Hakkari'de 1 şehit
YÜKSEKOVA'DA SİLAHLI SALDIRI: 6 YARALI

Hakkari'nin Çukurca ilçesi kırsalında askerlerin arazı araması sırasında mayın patladı, 1 asker şehit oldu.

Olay, sabah saatlerinde Çukurca ilçe merkezi yakınlarında bulunan Haskel Dağı bölgesinde meydana geldi. Bölgede, arazi arama- tarama çalışmaları sırasında mayın patladı. Patlamada yaralanan uzman çavuş kaldırıldığı hastanede şehit oldu.

Bu arada ilçe merkezinde ise top sesleri duyuldu. Top atışlarının Darsinki Tepesi'nden Irak sınırına doğru yapıldığı belirtildi.

http://www.hurriyet.com.tr/gundem/18141756.asp?gid=381


"Seni vatana helal etmiyorum"

V

AN'ın Saray İlçesi'nde PKK'lı teröristlerle girilen çatışmada şehit düşen Astsubay Başçavuş Erkan Durukan'ın cenazesi, askeri törenden önce İzmir Karşıyaka İlçesi'nde oturan kayınpederi Turgut Düz'ün evinin önünden son kez geçirildi.
Çocuklarıyla birlikte gözyaşına boğulan, tabuta sarılıp defalarca öpen şehit eşi Emine Durukan, "Seni vatana helal etmiyorum.
Allah'a emanet ediyorum.
Güle güle git.
Ciğerim, aşkım benim.
Nasıl öldürdüler seni?"
dedi.

ŞEHİT BAŞÇAVUŞ SON YOLCULUĞUNA UĞURLANDI

Önceki gün Van'ın Saray İlçesi'ne bağlı Keçikayası ile Örenburç köyleri arasında devriye görevi yaparken PKK'lı teröristlerle girilen çatışmada şehit düşen ve bir ay sonra da tayininin çıktığı Adapazarı'na gideceği öğrenilen Astsubay Başçavuş Erkan Durukan'ın cenazesi, dün akşam saatlerinde askeri uçakla İzmir'e gönderildi. 

ŞEHİT BAŞÇAVUŞ GÖZYAŞLARIYLA UĞURLANDI / WEB TV

2 çocuk babası şehit Erkan Durukan'ın cenazesi bugün sabah saatlerinde Hatay Askeri Hastane Morgu'ndan alınıp Karşıyaka İlçesi'nde oturan kayınpederi Turgut Düz'ün evinin önünden son kez geçirildi.
Askeri cenaze aracına konulan Türk bayrağına sarılı tabutun, evin önüne getirildiği sırada gözyaşları sel oldu.

Oğulları Doğukan ve Korcan'la tabuta sarılan anaokulu öğretmeni şehit eşi Emine Durukan, ayakta durmakta güçlük çekti.
Emine Durukan ve iki oğlu tabuta sarıldı, öptü, kokladı.

'NASIL ÖLDÜRDÜLER SENİ?'   

Güçlükle teselli edilen Emine Durukan, "Seni vatana helal etmiyorum.
Allah'a emanet ediyorum.
Güle güle git.
Ciğerim, aşkım benim.
Nasıl öldürdüler seni?"
dedi.
Daha sonra askeri törenin yapılacağı camiye ambulansla götürülmesi teklif edilen Emine Durukan, bu teklifi kabul etmedi, kendi arabasıyla gideceğini söyledi.

Dua okunmasının ardından cenazenin bulunduğu askeri araç hareket ederken çevrede oturanlar balkonlardan 'Şehitler ölmez vatan bölünmez' sloganı attı.
Şehidin cenazesi, daha sonra askeri törenin yapılacağı Bostanlı Beşikçioğlu Camii'ne getirildi.
Şehidin eşi ve yakınları burada da tabuta sarılıp ağlarken, törende bulunanlar gözyaşlarını tutamadı.

Konya Ereğlili olan şehit Durukan'ın, eşinin isteği doğrultusunda İzmir'de defnedileceği öğrenildi.

http://www.hurriyet.com.tr/gundem/18131402.asp

--  -~-~-~-~-~-~-~-~-~-~-~-~-~-~-~-~ Ad hoc Belli bir amaca yönelik  Latin Atasözü

--  -~-~-~-~-~-~-~-~-~-~-~-~-~-~-~-~ Ey Türk Gençliği! Birinci vazifen Türk istiklal ve cumhuriyetini ilelebet muhafaza ve müdafaa etmektir.   K.Atatürk

Fwd: [ISRATURK] ACAIP - Suudi Arabistan ve nükleer santralleri......

Nükleer kazalara gelince, ABD ve Rusya bu günlere gelene kadar ne kadar çok nükleer macera yaşadılar, neleri deneyip, neleri test ettiler biliyormusunuz?
ABD'nin en az iki çekirdek erimesi, Rusyanın bir, ve Japonyanın ise meşhur Fukuşiması olmak üzere bilinen toplam en az dört çekirdek erimesi var.
Bunun dışında yüzlerce kez radyoaktif materyalin gaz olarak atmosfere, sıvı olarak soğutma suyu çekilen doğal kaynağa, ya da tesis içinde etrafa saçılması olayları var.
Hatta özellikle Ruslar ve Amerikalılar 1960'lı yıllarda nükleer patlayıcıları tıpkı TNT gibi kullanarak işi kanal açmaya, sunni göller oluşturmaya kadar vardırmışlar.
Bu yöntem özellikle, bu günlerde Aral gölünün kurumasına yol açan sulama çalışmaları sırasında yeni kanallar açmakta kullanılmıştır.
Amerikalıların insanları radyoaktiviteye maruz bıraktıkları deneyleri de hatırlatalım.
Hatta bu günlerin meşhur Sigma kimya devi 1930'lu yıllarda insanlara tonik olarak Radyum izotopları içeren flakonlar satmış, ve bu işten büyük karlar etmiştir.
Bu kadar laf salatası ne demek mi?
Batılıları gözünüzde büyütmeyin, onlar da bu günlere kafayı gözü yara yara ulaştılar.
Biz ise artık onların geçtikleri yollardan geçmek zorunda değiliz.

Benim kanaatimce Türkiye 10'lu sayılarda nükleer enerji santraline sahip olmalıdır.
Bu santrallerin yakıt tedarikçileri de çeşitlendirilmelidir.

Aynı zamanda rüzgar santralleri ve güneş enerjisi çiftlikleri de yasal altyapısı oluşturularak kurulmalıdır, subvanse edilmeli, yaygınlaştırılmalıdır.

Ülkemiz enerjide çeşitli şekillerde alternatiflerini artırmalı, bağımlılıklarını azaltmalı, ucuz ve bol enerjiye kavuşmalıdır.
Gelecekte yaşanabilecek doğalgaz kesintileri ve petrol şoklarına karşı hazırlıklı olmalıyız.

HES konusunda ise ülkemizde bulunan büyük akarsular üzerinde rantabl ve fizibl olan hemen her yerde büyük ve dev barajlar yapılmıştır.
Baraj yapımı için ya büyük oluşturalabilecek uygun coğrafi alanlar, ya da yüksek düşüşlü akar sular gerekmektedir.
Artık sıra Karadenizdeki gibi küçük ve yüksek düşüşlü kaynaklara gelmiştir.
Kalan akar suların büyük bölümü ya rezervuar oluşturulmaya uygun olmayan bir coğrafyası  vardır, ya da yüksek düşüşlü değildir.
Ekolojik ve sosyal anlamda artık HES yapımı hiç de düşük maliyetli değildir.
HES'ler konusunda duvara dayanmaya başladığımızı düşünüyorum.
Akan her dereye küçük bir bent krezervuar kondurmak sanıldığı kadar verimli olmayabilir.
Bu noktadan sonra akarsularımızda enerji üretiminden daha çok kentlere temiz su temini için ıslah düşünülmelidir.



-------- Original Message --------
Subject: Re: [ISRATURK] ACAIP - Suudi Arabistan ve nükleer santralleri......
Date: Thu, 30 Jun 2011 03:06:36 -0700 (PDT)
From: Tuna R. Baycan <tunabycan@yahoo.com>
Reply-To: ISRATURK@yahoogroups.com
To: ISRATURK@yahoogroups.com


 

Bende iptidai gorusumu belirtmek istedim, araya girdim kusura bakmayin. Bence bu gucu sadece modern ulkeler elinde bulundurmali. Egri oturalim dogru konusalim. Biz birakin nukleer silahi hidroelektrik santrali dogru duzgun calistiramiyoruz. Ornekleri google aydinlari bulabilir. (bu tarz hassas isleri Tsk basarabilir ama nukleer istemedikleri ortada).Kotulemek icin soylemiyorum malzeme belli.Daha cok calismamiz gerekiyor tabi bilimle aramiz iyice acildi. Universitelerin durumu ortada. Benim donemimden bos kagit verip gecen arkadaslar var. Herkes konusuyor ama Usa ya gidip gelen de dilinden dusuremiyor. Abi soyle yapmislar boyle yapmislar vb.

Ha bi de ozel savunma sanayi var onlar belki basarabilirler. (ulker de ise girmis,fistikli cikolotadan sonra guzel bir atak olmus ulker icin)

Hurdaciya radyoaktif satildi
Coplukte radyoaktif bulundu vb.
 
   Elimizde patlar alim allah. Aha muhabbet soyle;
- Abi la bu dugmeye basarsan nolur?
- ula ula ula basma laa kac olum kac...

 


--- On Thu, 6/30/11, Oraj POYRAZ <cimcime@neomailbox.net> wrote:

From: Oraj POYRAZ <cimcime@neomailbox.net>
Subject: Re: [ISRATURK] ACAIP - Suudi Arabistan ve nükleer santralleri......
To: ISRATURK@yahoogroups.com
Date: Thursday, June 30, 2011, 9:06 AM

 

Niye nükleer silah hariç onu anlamadım.
İsrail yapacak, başka kimse yapamayacak mı?
Bu mudur yani?

Bu evrenin en önemli prensibidir, her etki tepki doğuru, her tepki de başka etkilere sebep olur.
Nükleer konusu Hiroşimayla başladı ve o gün bunun yarışı başladı.
Bu iş bitti artık.

Fransa, İngiltere, nükleer silah yapacak, hatta yeri gelince ABD'li senatörler İslam ülkelerinin nükleer silahlarla dümdüz edilmesini TV konuşmalarında açıkça belirtecekler, ve bu böyle kalacak öyle mi?
Yok öyle yağma...

Ben size garanti vereyim, on yıl içinde bölgede nükleer silah sahibi olmayan ülke kalmayacak.
Hatta nükleer silahı olmayanları da ABD silahlandıracak, o derece yani...

On 30.06.2011 11:44, Mentes Azuz wrote:  

Paran varsa "nukleer silah haric" sen de yap. Yalniz dunyanin 2 no.li ulkesinin basina gelenleri unutma. -Mentes-

30 Haziran 2011 10:56 tarihinde Oraj POYRAZ <cimcime@neomailbox.net> yazdı:
Bana kalırsa bu makaledeki anahtar cümle şudur: "On altı nükleer reaktör planı bulunan Suudi Arabistan, bu reaktörler için 300 milyar dolar bütçe ayırdığını açıklamıştı."
  • Dünyanın petrol zengini rekortmen ülkesinde 16 DİKKAT YAZIYLA ONALTI nükleer reaktör bulunuyor.
  • Veeeeee bu işler için 300 DİKKAT YAZIYLA ÜÇYÜZ MİLYAR DOLAR ayırılmış.
İran'da, Ermenistan'da, Bulgaristan'da, Ukrayna'da, İsrail'de nükleer santraller olacak, bunların bazıları nükleer silah yapımına tahsis edilmiş olacak.
Ve dikkat Türkiye'de
0 DİKKAT YAZIYLA SIFIR nükleer santral olacak.
Türkiye petrol zengini değil, petrol, doğal gaz ve hatta elektrik üretiminde neredeyse %80-90 mertebesinde dışa bağımlı olacak.
İran ve Rusya doğalgazda, OPEC üyeleri petrolde, Bulgaristan elektrik temininde ülkemi parmaklarının ucunda oynatacak.
Ülkemdeki işbirlikçiler satınalma garantili anlaşmalar imzalayarak, kendilerine ve yandaşlarına sülale boyu siyasi nüfuz ticareti ayarlayacak.

Ve yüce Türk halkı o engin sağduyusuyla bütün bunları onaylayacak.
Durum böyle olunca kamu malını çalmamak günah, dürüstlük ise enayilik olmuyor mu?.
Zaten duyunca şok oldum.
"Hırsızın malını çalmak sevaptır.
Ya da
Kerizi parasından ayırmak sevaptır " diye ata saçmalamaları da mevcutmuş...


Suudi Prens Faysal İran'a meydan okudu

Suudi Arabistan Prensi Türki El Faysal geçtiğimiz günlerde basına kapalı yaptığı konuşmada bölgeyle alakalı çok çarpıcı açıklamalarda bulundu.
Faysal; 'Onlar yaparsa biz de yaparız' dedi.

Suudi Arabistan'ın en etkili isimlerinden biri olan, aynı zamanda eski istihbarat bakanı ve Washington büyükelçisi Prens Türki El Faysal geçtiğimiz günlerde yaptığı bir konuşmada çok çarpıcı açıklamalarda bulundu.
Amerika'nın İngiltere'deki üslerinden biri olan Molesworth'da basına kapalı yapılan çok gizli konuşmaya İngiliz ve Amerikalı üst düzey askeri yetkililer katıldı.
Ayrıntıları daha sonra The Guardian tarafından yayınlanan gizli görüşmede, 'gelecek on yılda Suudi Arabistan'ın milli güvenlik doktrini'ni masaya yatıran Faysal, Suudi Arabistan'ın güvenlik sorunlarını ve Arap dünyasında yaşanan son gelişmelerden duyduğu kaygıları dile getirdi.

Arap baharının bölgeye getirdiği istikrarsızlığın kendilerini kaygılandırdığını söyleyen Prens, yaşanan krizin düşman gruplara fırsatlar sunduğunu belirtti.
Bu düşmanlardan en tehlikelisi olaraksa İran'ı gösterdi.
Suudi Arabistan'ın en büyük endişesinin, İran'ın Arap baharından kazançlı çıkması olduğunu ifade eden Faysal,
"İran kaos ortamının uzaması için gizli müdahalelerde bulunabilir, özellikle bölgedeki Şiileri kullanarak bu kaos ortamını sürdürmeye çalışabilir" diyerek konuyla ilgili kaygılarını dile getirdi.
Suudi Arabistan'ın olası tehlikeleri önlemek adına bölgedeki rejimlere parasal yardım yapmaya devam edeceğini vurgulayan Faysal, en son Mısır'a dört milyar dolarlık koşulsuz borç verildiğini hatırlattı.
Faysal bunun yanı sıra Suudi Arabistan'ın müslüman dünyasının lideri olma politikasını devam ettireceğini, böylece dini otorite olarak kalarak prestijini koruyacağını açıkladı. 

Bölgedeki endişelerinden bir diğerinin de Yemen olduğunu belirten Faysal, Yemen'in uzun vadede Pakistan'in bazı bölgeleri gibi terörizm için güvenli bir sığınak olabileceği konusunda kaygılı olduklarını söyledi.
Bu noktada özellikle El Kaide'nin Yemen'deki istikrarsızlıklardan faydalanarak bölgeye nüfuz edebileceğini söyledi.

"Son Suriyeli Ölünceye Kadar Esad Gitmez"

Konuşmasında Suriye'deki Esad rejimi ile alakalı da önemli mesajlar veren Faysal, 'son Suriyeli öldürülünceye dek Esad'ın iktidardan ayrılmayacağını' iddia etti.
Suudi Arabistan'ın Suriye'de bir rejim değişikliğine taraftar olmadığını ifade eden Türki El Faysal, aynı zamanda Suriye'deki rejimin İran'a çok yakın olmasından duyduğu rahatsızlığı da dile getirdi.

"Onlar yaparsa biz de yaparız!"

Faysal El Türki konuşmasının sonunda İran'a adeta meydan okudu.
"İran kağıttan bir kaplana benziyor, ancak çelikten pençeleri var" diyen Faysal, İran'ın bölgeye müdahale ederek karışıklık çıkardığını, özellikle de Irak, Lübnan, Suriye ve Bahreyn'deki karışıklıklarda büyük rol oynadığını iddia etti.
Suudi Arabistan'ın şu an en ciddi probleminin İran'ın nükleer silah kazanması olduğunu söyleyen Faysal,
"Eğer onlar nükleer silah yaparsa biz de yaparız!" diyerek İran'a açık bir mesaj yolladı.

Nitekim bir süre önce ortaya çıkan ve gündemden uzun süre düşmeyen Wikileaks belgeleri de, Suudi Arabistan'ın bu gizli tehdidinde ne kadar ciddi olabileceğini gösteriyor.
Belgelerde Suudi kralı Abdullah'ın da Faysal'ınkine benzer bir uyarıda bulunduğu ortaya çıkmıştı.
On altı nükleer reaktör planı bulunan Suudi Arabistan, bu reaktörler için 300 milyar dolar bütçe ayırdığını açıklamıştı.

http://www.timeturk.com/tr/2011/06/29/faysal-iran-a-meydan-okudu-onlar-yaparsa-biz-de-yapariz.html
--  -~-~-~-~-~-~-~-~-~-~-~-~-~-~-~-~ Gençliğine güvenme, ölen hep ihtiyarmı ?  Anonim

--  -~-~-~-~-~-~-~-~-~-~-~-~-~-~-~-~ En talihsiz memleket, insanlarının her türlü güvenlikten yoksun yaşadıkları memlekettir.   Hz.Ali



--  -~-~-~-~-~-~-~-~-~-~-~-~-~-~-~-~ Erkekler saraba benzer, geçen yillar kötülerini eskitir iyilerini  olgunlastirir.   Cicero

__._,_.___
Recent Activity:
.

__,_._,___

POLITIK - ABD kışkırtıyor...

ABD kışkırtıyor...
Melih Aşık

Güneydoğu sorununun geleceğini tasarlayabilmek için güç dengelerini anlamak zorundayız. Kimin nereden ve nasıl güç aldığını kavramak için biraz geriye gidelim...

1 Mart 2003 öncesi ABD ile tezkere görüşmelerini yürüten Deniz Bölükbaşı'nın "1 Mart Vakası" adlı kitabına göz gezdiriyoruz. Bakınız görüşmelerde ABD'yi temsil eden Büyükelçi Lino ne öneriyor:
"... Büyükelçi Lino'nun önerisi Kuzey Irak'taki Türk Özel Kuvvetleri arazide PKK unsurlarıyla karşılaştığında bile onlar ateş açmazsa silahlı mukabelede bulunmaması anlamını taşıyordu."

Türk askeri PKK'ya karşı ancak meşru müdafaa halinde ateş açabilecektir.

Bölükbaşı diyor ki:
"Tezkere müzakerelerinde en ciddi kriz bu noktada yaşanmıştır."

Müzakerelerde Türk askerinin Kuzey Irak'ta gireceği bölgenin sınırları çiziliyor... Dikkat buyurun:
Kandil Dağı hariç tutuluyor...

ABD Türkiye'ye karşı elinin en zayıf olduğu dönemde bile PKK'yı himayesine almıştır.

Tezkere izni almayan ABD, Türk hava sahasını istediği gibi kullanmış, Kuzey Irak'taki kimi terörist grupları vurmuştur.

Deniz Bölükbaşı diyor ki:
"PKK'ya karşı hiçbir harekâtta bulunmayan ABD'nin diğer terör örgütleriyle mücadelede sergilediği bu tutum ibret verici bir çifte standart ve iki yüzlülük örneğiydi."

ABD, PKK'yı yıllar öncesinden himayesine aldı. Bölgeyi kendi stratejik çıkarlarına göre düzenlemek için PKK'yı kullanıyor. Bize de "PKK'yı üzmeden, mücadele ederek değil müzakere ederek çözüm bulun" diyor.  Ankara, Washington'un bu politikasını kıramadığı için PKK üzerinde caydırıcı olamıyor. Arkasına ABD'yi alan Öcalan ve arkadaşları da talep düzeyini yükselttikçe yükseltiyor. Bu koşullarda barış olmaz. Sorunun temelinde ABD politikası yatıyor.

__._,_.___

Re: [ISRATURK] ACAIP - Suudi Arabistan ve nükleer santralleri......

Niye nükleer silah hariç onu anlamadım.
İsrail yapacak, başka kimse yapamayacak mı?
Bu mudur yani?

Bu evrenin en önemli prensibidir, her etki tepki doğuru, her tepki de başka etkilere sebep olur.
Nükleer konusu Hiroşimayla başladı ve o gün bunun yarışı başladı.
Bu iş bitti artık.

Fransa, İngiltere, nükleer silah yapacak, hatta yeri gelince ABD'li senatörler İslam ülkelerinin nükleer silahlarla dümdüz edilmesini TV konuşmalarında açıkça belirtecekler, ve bu böyle kalacak öyle mi?
Yok öyle yağma...

Ben size garanti vereyim, on yıl içinde bölgede nükleer silah sahibi olmayan ülke kalmayacak.
Hatta nükleer silahı olmayanları da ABD silahlandıracak, o derece yani...

On 30.06.2011 11:44, Mentes Azuz wrote:  
Paran varsa "nukleer silah haric" sen de yap. Yalniz dunyanin 2 no.li ulkesinin basina gelenleri unutma. -Mentes-

30 Haziran 2011 10:56 tarihinde Oraj POYRAZ <cimcime@neomailbox.net> yazdı:
Bana kalırsa bu makaledeki anahtar cümle şudur: "On altı nükleer reaktör planı bulunan Suudi Arabistan, bu reaktörler için 300 milyar dolar bütçe ayırdığını açıklamıştı."
  • Dünyanın petrol zengini rekortmen ülkesinde 16 DİKKAT YAZIYLA ONALTI nükleer reaktör bulunuyor.
  • Veeeeee bu işler için 300 DİKKAT YAZIYLA ÜÇYÜZ MİLYAR DOLAR ayırılmış.
İran'da, Ermenistan'da, Bulgaristan'da, Ukrayna'da, İsrail'de nükleer santraller olacak, bunların bazıları nükleer silah yapımına tahsis edilmiş olacak.
Ve dikkat Türkiye'de
0 DİKKAT YAZIYLA SIFIR nükleer santral olacak.
Türkiye petrol zengini değil, petrol, doğal gaz ve hatta elektrik üretiminde neredeyse %80-90 mertebesinde dışa bağımlı olacak.
İran ve Rusya doğalgazda, OPEC üyeleri petrolde, Bulgaristan elektrik temininde ülkemi parmaklarının ucunda oynatacak.
Ülkemdeki işbirlikçiler satınalma garantili anlaşmalar imzalayarak, kendilerine ve yandaşlarına sülale boyu siyasi nüfuz ticareti ayarlayacak.

Ve yüce Türk halkı o engin sağduyusuyla bütün bunları onaylayacak.
Durum böyle olunca kamu malını çalmamak günah, dürüstlük ise enayilik olmuyor mu?.
Zaten duyunca şok oldum.
"Hırsızın malını çalmak sevaptır.
Ya da
Kerizi parasından ayırmak sevaptır " diye ata saçmalamaları da mevcutmuş...


Suudi Prens Faysal İran'a meydan okudu

Suudi Arabistan Prensi Türki El Faysal geçtiğimiz günlerde basına kapalı yaptığı konuşmada bölgeyle alakalı çok çarpıcı açıklamalarda bulundu.
Faysal; 'Onlar yaparsa biz de yaparız' dedi.

Suudi Arabistan'ın en etkili isimlerinden biri olan, aynı zamanda eski istihbarat bakanı ve Washington büyükelçisi Prens Türki El Faysal geçtiğimiz günlerde yaptığı bir konuşmada çok çarpıcı açıklamalarda bulundu.
Amerika'nın İngiltere'deki üslerinden biri olan Molesworth'da basına kapalı yapılan çok gizli konuşmaya İngiliz ve Amerikalı üst düzey askeri yetkililer katıldı.
Ayrıntıları daha sonra The Guardian tarafından yayınlanan gizli görüşmede, 'gelecek on yılda Suudi Arabistan'ın milli güvenlik doktrini'ni masaya yatıran Faysal, Suudi Arabistan'ın güvenlik sorunlarını ve Arap dünyasında yaşanan son gelişmelerden duyduğu kaygıları dile getirdi.

Arap baharının bölgeye getirdiği istikrarsızlığın kendilerini kaygılandırdığını söyleyen Prens, yaşanan krizin düşman gruplara fırsatlar sunduğunu belirtti.
Bu düşmanlardan en tehlikelisi olaraksa İran'ı gösterdi.
Suudi Arabistan'ın en büyük endişesinin, İran'ın Arap baharından kazançlı çıkması olduğunu ifade eden Faysal,
"İran kaos ortamının uzaması için gizli müdahalelerde bulunabilir, özellikle bölgedeki Şiileri kullanarak bu kaos ortamını sürdürmeye çalışabilir" diyerek konuyla ilgili kaygılarını dile getirdi.
Suudi Arabistan'ın olası tehlikeleri önlemek adına bölgedeki rejimlere parasal yardım yapmaya devam edeceğini vurgulayan Faysal, en son Mısır'a dört milyar dolarlık koşulsuz borç verildiğini hatırlattı.
Faysal bunun yanı sıra Suudi Arabistan'ın müslüman dünyasının lideri olma politikasını devam ettireceğini, böylece dini otorite olarak kalarak prestijini koruyacağını açıkladı. 

Bölgedeki endişelerinden bir diğerinin de Yemen olduğunu belirten Faysal, Yemen'in uzun vadede Pakistan'in bazı bölgeleri gibi terörizm için güvenli bir sığınak olabileceği konusunda kaygılı olduklarını söyledi.
Bu noktada özellikle El Kaide'nin Yemen'deki istikrarsızlıklardan faydalanarak bölgeye nüfuz edebileceğini söyledi.

"Son Suriyeli Ölünceye Kadar Esad Gitmez"

Konuşmasında Suriye'deki Esad rejimi ile alakalı da önemli mesajlar veren Faysal, 'son Suriyeli öldürülünceye dek Esad'ın iktidardan ayrılmayacağını' iddia etti.
Suudi Arabistan'ın Suriye'de bir rejim değişikliğine taraftar olmadığını ifade eden Türki El Faysal, aynı zamanda Suriye'deki rejimin İran'a çok yakın olmasından duyduğu rahatsızlığı da dile getirdi.

"Onlar yaparsa biz de yaparız!"

Faysal El Türki konuşmasının sonunda İran'a adeta meydan okudu.
"İran kağıttan bir kaplana benziyor, ancak çelikten pençeleri var" diyen Faysal, İran'ın bölgeye müdahale ederek karışıklık çıkardığını, özellikle de Irak, Lübnan, Suriye ve Bahreyn'deki karışıklıklarda büyük rol oynadığını iddia etti.
Suudi Arabistan'ın şu an en ciddi probleminin İran'ın nükleer silah kazanması olduğunu söyleyen Faysal,
"Eğer onlar nükleer silah yaparsa biz de yaparız!" diyerek İran'a açık bir mesaj yolladı.

Nitekim bir süre önce ortaya çıkan ve gündemden uzun süre düşmeyen Wikileaks belgeleri de, Suudi Arabistan'ın bu gizli tehdidinde ne kadar ciddi olabileceğini gösteriyor.
Belgelerde Suudi kralı Abdullah'ın da Faysal'ınkine benzer bir uyarıda bulunduğu ortaya çıkmıştı.
On altı nükleer reaktör planı bulunan Suudi Arabistan, bu reaktörler için 300 milyar dolar bütçe ayırdığını açıklamıştı.

http://www.timeturk.com/tr/2011/06/29/faysal-iran-a-meydan-okudu-onlar-yaparsa-biz-de-yapariz.html
--  -~-~-~-~-~-~-~-~-~-~-~-~-~-~-~-~ Gençliğine güvenme, ölen hep ihtiyarmı ?  Anonim

--  -~-~-~-~-~-~-~-~-~-~-~-~-~-~-~-~ En talihsiz memleket, insanlarının her türlü güvenlikten yoksun yaşadıkları memlekettir.   Hz.Ali

__._,_.___
Recent Activity:
.

__,_._,___


--  -~-~-~-~-~-~-~-~-~-~-~-~-~-~-~-~ Erkekler saraba benzer, geçen yillar kötülerini eskitir iyilerini  olgunlastirir.   Cicero