10 Haziran 2013 Pazartesi

15-Melih Aşık: Başbakan bilmeli…

Evet başbakan ne yapılacağını, ne yapılamayacığını bilmeli.
Fakat bence biliyor zaten.
Herkes onu demokratik seçimlerle işbaşına gelmiş bir başbakan sanıyor.
Değil, o küresel oligarkların planları için yetiştirilmiş bir Kösemen Koç.

Kösemen koç sürünün önünde giden lider koçtur.
Sürü onu takip eder.
Bazen kösemen koç yanılır, o zaman sürüyü uçuruma sürükler.
Birkaç sene önce, Van'da bir sürü işte böyle uçurumdan aşağıya düşmüştü.
Bazen de mezbahalar kösemen koçun liderlik özelliğini kötüye kullanır.
Kösemen koç sürüyü mezbahaya sokar, sürü kan kokusu, parçalanmış hayvanların kokusuna rağmen içeriye girer.
Ama kösemen koçu kesmezler, o öbür kapıdan tekrar dışarıya çıkarılır, yeni bir sürünün başına geçirilir.
İşte bizim başbakanımız böyle bir kösemen koç.
Halkı mezbahaya sokmakla görevli.

O nedenle ne yapıyorsa, ne söylüyorsa biliyor, bilmese de önüne koyuyorlar.
Tahammüden, bilinçli taksirli.

Genellikle her sözünü önüne önceden koyuyorlar.
Yazılar ya doğrudan Amerikadan geliyor, ya da bazı Amerikanlı prensler kaleme alıyor.
Promptersiz konuşamıyor, zırvalıyor.
Prompeter yoksa, bir bakan el feneri tutuyor, önüne konan yazıyı okuyor.
Ona dikte edilen her laf ülkeyi bölmeye, tarafları birbirine karşı düşman etmeye, kin ve nefret tohumlarını saçıp savurmaya yönelik.
Zaten o da işi artık anlamış.
Artık önüne yazı koymasalarda ne söyleyeceğini biliyor.
İrticalen konuştuğunda bazen kantarın topuzunu kaçırıyor, ama söylenenler yine aynı.
Kin, nefret, tahrik.
Ana fikir budur.

Oraj POYRAZ

Melih Aşık: Başbakan bilmeli…

02 Haziran 2013

Bir başbakan her zaman iki taraflı düşünmeli…

Düşünürken kendisini karşısındakinin yerine de koymalı…

Bazı şeyleri akıldan çıkarmamalı…

Mesela..

* İnsanların yaşadıkları kentin doğasına sahip çıkmalarının hak ve görev sayıldığını…

* Bir kente uygulanacak projeleri, o kentin sakinlerinin bilmeye haklarının olduğunu

* Çağımızda böyle projelerin uzun uzun tartışılıp halkın fikrinin alındığını…

* Bir Başbakan'ın "Oraya AVM yapılacak, yap"şeklinde emirler veremeyeceğini…

* Halkın hiçbir kesimine karşı "aşağılayıcı, küçümseyici" ifadeler kullanamayacağını…

* İnsanların bir parkta oturarak ya da sokaklarda yürüyerek direnmesinin demokratik hak olduğunu…

Bu insanların üzerine polisi saldırtmanın suç olduğunu…

Faşizm tanımına girdiğini…

* "Onlar marjinal, aşırı uç" gibi sözlerin demode kaçtığını…

* Başkalarına verdiği "halkına zulmetme" nasihatının kendisi için de geçerli olduğunu…

* Bir ülkenin gaz sıkarak yönetilemeyeceğini…

* Cumhuriyet terbiyesiyle yetişmiş milyonların saygı duyduğu değerlere, özgürlüğe, onuruna saldırılmasını kabul edemeyeceğini…

Hoyratlığa teslim olmayacağını…

* Halk sabrediyor, suskun duruyorsa bunun demokratik terbiyesinden kaynaklandığını, tahammül sınırı zorlanırsa ayağa kalkacağını…

Bilmeli, hesaplamalı, akıldan çıkarmamalı…

O zaman zor duruma düşmez.

Yağma İstanbul…

Taksim Meydanı'ndaki Atatürk Kültür Merkezi'nin yıkılacağını Başbakan dün resmen açıkladı.

Oysa geçen yıl Kültür Bakanlığı ile Sabancı Holding arasında anlaşma yapılmış, Sabancı'lar onarım için Kültür Bakanlığı'na 30 milyon lira vermeyi kabul etmişti.

Yardımı, dönemin Kültür Bakanı Ertuğrul Günay istemiş, AKM'nin onarımının 29 Ekim 2013'e yetişeceği açıklanmıştı.

Demek açılışa 6 ay kala planlar değişti.

Onarım sürerken AKM'nin yıkılmasına karar verildi…

Oraya artık Başbakan'ın dediği gibi yeni bir opera mı yapılır, yoksa binanın bir katına opera yapılır da diğer katlarına AVM mi?

Yoksa birkaç katına cami mi?

Bunu şimdiden kimse bilemez…

Aslında AKP iktidarı Taksim Meydanı'ndan rahatsızdır.

1 Mayıs gibi toplantıların burada yapılmasını yasakladığı biliniyor.

Meydanı bir başka şekle sokmayı tasarlıyor.

Topçu Kışlası'nın yapılması meydanı daraltacak.

Üstelik havasızlaştıracak.

Meydanın yayalaştırılması ilk bakışta uygar bir karar…

Ne var ki meydanı canlandıracak değil ıssızlaştıracak bir proje izlenimi veriyor.

Bu arada Topçu Kışlası ahırlarının bulunduğu yerlerde bugün apartmanlar yükseliyor?

Ahırlar ne olacak?

Apartmanlar yıkılıp, ahırlar ihya edilmeyecek mi?

***

Okurken şaşkınlıkla dilimizi yutacağımız bir başka haber…

Beşiktaş'taki Barbaros İskelesi, gizlice, hemen önüne inşa edilen Shangri La Oteli'ne satılmış…

Dolmabahçe Sarayı'nın yan binalarının yüksekliğini aşan otel halen mahkemelik…

Başbakan'ın gözünün önünde imara aykırı otel yaptılar.

Yetmedi iskeleyi satın alıyorlarmış.

Mimarlar Odası Başkanı Eyüp Muhçu: "İskele tamamen kamusal alandır.

Kıyıda yer aldığı için hiçbir şekilde satılamaz veya kiralanamaz"

Diyor…

Noktayı koyarken ekleyelim ki…

Bu işler artık eskisi kadar kolay olmayacak.

Belli oldu:?

halk, şehre sahip çıkacak…

Ağaç

Yalova eski Belediye Başkanı Barbaros Binicioğlu anlatmıştı…

Atatürk, Yalova'da bir İngiliz diplomatı ile birlikte gezinirken birden şapkasını çıkarmış, ulu bir ağaca selam vermiş.

Diplomat şaşırmış, bu selamın sebebini sormuş.

"O bizden yaşlı, tabii ki selam vereceğiz" demiş Ata…

Atatürk'ün ağaç sevgisi dillere destandır…

Yalova'da Köşk'ün bahçesindeki çınarın dalı Köşk'e dokununca o dalı kesmek yerine Köşk'ün temeline raylar döşetip 5 metre yana kaydırır…

Köşk ve ağaç hâlâ oradadır.

Yakın dostu Falih Rıfkı Atay anlatır:

"Atatürk tabiatı ve ağacı çok severdi.

Ankara'daki Orman Çiftliği'ni boz topraktan ormanlık haline soktu.

Ağaçların dikilişini, tutuşunu, büyüyüşünü adım adım izlerdi.

Bir gün yol üstündeki çelimsiz bir iğde ağacının yerinde olmadığını görür.

Çok üzülür.

- İğde, yaşlanmış ve çelimsiz bir ağaçtı.

Fakat yaşıyordu.

Baharda güzel kokular veriyordu, diye sızlanır."

Büyük ağaçtan gördükçe de:

- Bunlar da güzel ama, ben yaprakları ve dallarının her yıl ne kadar büyüdüğünü gördüğüm ağaçlarımı seviyorum, dermiş.

Çankaya'da bir bahçevan yolu tıkayan ağaçla ilgili:

- Emrederseniz hemen keseyim efendim, diyor.

Atatürk'ün yanıtı:

- Sen hayatında böyle bir ağaç yetiştirdin mi ki keseceksin?

Kapansın el kapıları,

bir daha açılmasın.

Yok edin insanın insana kulluğunu.

Bu dâvet bizim!

Yaşamak bir ağaç gibi tek ve hür

ve bir orman gibi kardeşçesine…

Bu hasret bizim!

Nazım Hikmet, Mahut Medya..

Bizim mahut medya aynen 14 Nisan Cumhuriyet Mitingi'ndeki gibi…

İstanbul'u sarsan beş günde de üç maymunları oynadı.

Son gün…

Halk Taksim'e girince gözlerini açtı…

Oysa…

The Marmara, Inter gibi otellerin üst katlarına yerleşip canlı yayın yapsalar…

24 saat milyonlar tarafından izlenir, bol bol reklam da alırlardı.

Ne var ki iktidar korkusu reklam iştahının önüne geçti.

Biz olup biteni Rus ve Norveç medyasından izledik…

Bu arada Halk TV ve DHA'ya teşekkürler.

Bir toplum eğer yaşlılar gölgesinde oturmayacakları ağaçlar dikiyorsa ilerler.

Yunan sözü

Milliyet

a45UyF587661-201306101008-15
^^^^^ - vvvvv

--

zaryop:jaro

Insanlari alcaltan ve nihayet mahveden 3 seydir: Birincisi, hasislik.

Hz.Ali
- - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - -
Kurmus oldugum gruba uye olun
Moderasyonsuz, sansursuz ve ozgur bir gruptur:
Ozgur_Gundem-subscribe@yahoogroups.com
Ayrilmak isterseniz de :
Ozgur_Gundem-unsubscribe@yahoogroups.com

Grup Sayfamız :
http://groups.yahoo.com/group/Ozgur_Gundem/
Arzu ederseniz bloguma da goz atabilirsiniz.
http://orajpoyraz.blogspot.



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder