Benim zaman içerisinde guruplarda yayınlamış olduğum epostalardan bir demet bulacaksınız
30 Eylül 2011 Cuma
Fwd: AKP Hükümetinin sağ koltuk değneği
Fwd: BASIN DUYURUSU : KİTABIMIN TOPLATILMASI HK.
Date: 2011/9/30
Subject: BASIN DUYURUSU : KİTABIMIN TOPLATILMASI HK.
To:
BASIN DUYURUSU : KİTABIMIN TOPLATILMASI HK.
Geçtiğimiz Haziran ayında kitapçılarda ki yerini alan Nurjuvazi adlı kitabımız toplatılacak…
Bank Asya'nın açmış olduğu ''tedbirli toplatma'' davası gereği, geçtiğimiz Haziran ayında piyasaya çıkan kitabımız nurjuvazi toplatılma kararı ile karşı karşıyadır.
Kitabımızda, aleyhte hakaret olmamasına rağmen;
1. Halkı kin ve düşmanlığa sevk ettiğimiz.
2. Terörle mücadele kanununa muhalefet ettiğimiz,
3. Kur'an ayetlerinin bankacılık kanununa muhalefeten suç unsuru olarak gösterildiği bir iddianame ile (gülünç ve komik bir iddianame),
4. Din ve vicdan hürriyetini koruyan ilgili kanuna muhalefet ettiğimiz,
Gibi iddialar ile, kitabımızın toplanması için tedbir istemli bir dava açılmıştır.
Bu uygulama, tam; yeni kitabımız ŞEYTAN EVLİYALARI / Mücahitlikten Müteahhitliğe çıkar çıkmaz işleme konulmuştur.
İleri demokrasi tellalları, sokaklarda nara atarken; demokrasinin bu ileri uygulamaları ile karşı karşıya kalmanın derin üzüntüsü içindeyiz.
Velev ki, emperyalizme uşaklığın, kula kulluğun kalesi olan bu ve benzeri kurumlar; birileri adına tetikçilik yaparak bizleri susturmaya çalışırken, bizler daha büyük bir inanç ve dirayetle mücadele ediyoruz…
Son kitabım ŞEYTAN EVLİYALARI, 19 Eylül itibari ile okurlarıyla buluşmuştur. Bu şebekenin bütün çamurlu işleri gözler önüne serilmiştir…
Korkunun ecele faydası yoktur, bütün kitaplarımızı da toplatsalar, mücadele edeceğiz.
Kamuoyuna Duyurulur…
Eren Erdem
0534 310 40 31
POLITIK - VAHDETTİN'İN ABD BAŞKANI'NA MEKTUBU
UYUK ONDERIMIZI SEVGI, SAYGI VE MINNETLE ANIYORUZ!!!
VAHDETTİN'İN ABD BAŞKANI'NA MEKTUBU
Amerika Birleşik Devletleri Ulusal Arşivi'nde 86700/1788 numarada kayıtlıdır.
Cok önemli bir belge.
Arsivinizde mutlaka bulunsun!
(Özgünü için:İhsan Güneş, "Vahdettin'in Amerikan Başkanı'na Mektubu",
http://dergiler.ankara.edu.tr/dergiler/18/33/254.pdf)
VAHDETTİN'İN ABD BAŞKANI'NA MEKTUBU
(Vahdettin's Letter to the President of U.S.A)
Vahdettin, San-Remo'da bulunduğu günlerde ABD Başkanı'na bir mektupyazmıştır.
Bu mektup, Halis Reşat Bey tarafından Paris'te bulunan Amerikanelçiliğine teslim edilmiştir.
Elçilik de bu mektubun orijinalini veİngilizce çevirisini I5 Nisan 1924 tarihli yazısıyla Washington'agöndermiştir.
Vahdettin'in mektubu Amerika Birleşik Devletleri Ulusal Arşivi'nde86700/1788 numarada kayıtlıdır.
İşte o ibretlik, tarihi mektup:
"Amerika Cemahir-i Müttefikiye Reisi Mösyo Coolidge Cenablarına
Siyasi olayların ve gelişmelerin tüm iç yüzünü, hangi nedenlerden dolayıSaltanat merkezimi geçici bir süre için terk etmek zorunda kaldığımıbiliyorsunuz.
Bu konuda ayrıntılı bilgi sunmayı gereksiz görüyorum.
Bu süresiz uzaklaşmanın, babadan kalma sahip olduğum Saltanat ve Hilafetmakamından vazgeçtiğim anlamına gelmeyeceği açıktır.
Ankara meclisi gibi birisyancı fitnenin bu konuda alacağı tüm kararların geçersiz olacağınıbildiririm.
Şöyle ki;
İslam Hilafetinin Osmanlı Saltanatı'ndan soyutlanması ve ayrılması veHilafetin tümüyle kaldırılması dini, kavmiyeti, vatanı belirsiz ve karışıkaskerlerden ve öteki sınıflardan oluşan küçük bir şer zümresinin kısmenzorla ve kısmen bilgisizlik ve gafletle yönlendirdiği beş-altı milyonlukTürk kavminin yetki alanı içinde değildir.
Bu ancak tüm İslam dünyasınca atanan uzman kişilerden oluşan bir meclisintoplanması ve tüm din bilginlerinin ortak kararı ile çözümlenecek büyük birevrensel sorundur.
İslam bilginlerinin bildiği üzere şeriata aykırı kararlarherhangi makamdan olursa olsun sonuçsuz kalmaya mahkumdur.
Bundan başka bu durumun, içinde bulunulan koşullarda İslam dünyasındasonuçları pek vahim olabilecek büyük bir heyecana yol açacaktır..
Ayrıcagelişmiş ülkelerin iç güvenliklerine de büyük bir etki yapacaktır.
Hanedanımın ileri gelenleri aleyhinde Ankara meclisi tarafından kabuledilen sürgün ve kovma, emlakine ve bireysel mallarına el koyma gibi haksızkararları hanedanım bireylerini, insan ve kişilik haklarından soyutlarmahiyettedir.
Bu konuda yüce kişiliğiniz ve cumhuriyet hükümetiniz tarafından olanaklarölçüsünde yapılabilecek yardımları pek değerli sayacağımı açıklamaya gerekyoktur.
Bu vesile ile sağlıklı olmanızı yüce haktan niyaz eylerim.
13 Mart 1924.Mehmed Vahideddin"
(İhsan Güneş, "Vahdettin'in Amerikan Başkanı'na Mektubu",
http://dergiler.ankara.edu.tr/dergiler/18/33/254.pdf)
Vahdettin'in 1924 yılında ABD Başkanı'na yazdığı bu mektup, Vahdettin'iaklayıp "Büyük vatan dostu!" yapmaya çalışanların fena halde yanıldıklarınıgözler önüne sermektedir.
Bu belge, Vahdettin'in Kurtuluş Savaşı sırasındakihıyanetleri bir yana, asıl büyük "hıyanetini" San Remo'daki sürgüngünlerinde yaptığını göstermektedir.
Vahdettin'in ABD Başkanı'na yazdığı mektuptaki bazı ifadeleri "hıyanetin"yazıya dökülüş, belgelenmiş halidir.
Bakın ne diyor Vahdettin:
Vahdettin'in mektubundaki, "TBMM, dini, ırkı, vatanı belirsiz ve karışıkaskerlerden ve öteki sınıflardan oluşan küçük bir şer zümresidir" ve"Beş-altı milyonluk Türk milleti bilgisiz ve gafildir!" biçimindeki ağır hakaret içeren cümleleri, Vahdettin'in her şeyden önce Türk milletine düşman olduğunu ve adeta kendisini ve hanedanını Türk milletinden soyutladığını göstermektedir.
"Türk milletine hakaret etti!
" diyerek Aziz Nesin'e saldıranların, Tükmilletine hakaret eden Vahdettin'e nasıl davranacaklarını merak ediyorumdoğrusu.
"Hilafetin kaldırılması gelişmiş ülkelerin iç güvenliklerine büyük etkiyapacaktır!" diyen Vahdettin'in Türk milletinin iç güvenliğini değil degelişmiş milletlerin iç güvenliğini düşünmesi, "Hilafetin kaldırılmasıgelişmiş milletlere zarar verir" diyerek ABD'yi kışkırtmaya çalışması,kelimenin tam anlamıyla "hainliktir".
Çünkü Vahdettin, "gelişmiş milletler"derken Müslüman sömürgelere sahip İngiltere gibi emperyalist Batı ülkelerinikastetmektedir.
Halifeliğin kaldırılmasının bu ülkelerdeki Müslümanlardahuzursuzluk yaratacağını ve bu huzursuzluğun Müslüman sömürgelere sahip(gelişmiş milletlerin), emperyalist Avrupa'nın iç güvenliğini bozacağınıdile getirmekte, yani Halifeliğin kaldırılmasının emperyalist Avrupa'ya dazarar vereceğini belirtmekte ve ABD'den, Hilafeti geri getirmek için yardımistemektedir.
Vahdettin'in mektubunda dikkati çeken en önemli noktalardan biri de"kaçak padişahın" gelişmeleri doğru tahlil edememesi ve adeta hayaldünyasında yaşamasıdır.
"Saltanat merkezini geçici bir süre terk etmekzorunda kaldım!", "Saltanat ve Hilafet makamından vazgeçmiş değilim"diyerek bu durumun geçici olduğunu düşünmesi, yeniden saltanat düşlerigörmesi, Vahdettin'in siyasi ve toplumsal gelişmeleri doğru analiz etmeyeteneğinden yoksun bir "mecnun" olduğuna işarettir.
"Kurtuluş Savaşı sırasında Sivas Kongresi'nde Amerikan mandası kabul edilmiştir!" diyerek akıllarınca Atatürk'ü ve milliyetçileri "ABD mandacısı" diye damgalamak isteyen Cumhuriyet Tarihi yalancıları, 1924 yılındaVahdettin'in ABD Başkanı'na "Aman bana yardım et!" diye yalvarıp yakarmasını nasıl açıklayacaklardır acaba?
İşte, yurt dışında bulunduğu sırada Türkiye ve Atatürk aleyhine hiçbir olumsuz işe girişmediği söylenen Vahdettin'in Türkiye karşıtı bazı marifetleri!
Ayrıca İngiliz arşivlerinde ele geçirilen bazı belgeler, Vahdettin'inAvrupa'dayken İngiliz yetkililerine yazdığı bazı mektuplarda Atatürk için,"küfre varan derecede ağır ifadeler" kullandığı görülmüştür.
İşte Necip Fazıl'ın ifadesiyle, "Büyük vatan dostu Sultan Vahdettin! "
Bugünkü Vahdettincilerin, "din", "iman" diyerek, "halkçı görünerek"çocuklarını ABD'de okutmalarının, ABD vatandaşlığına geçmelerinin veyaABD'de ikamet etmelerinin sırrını bulduk sanırım!
Bugün Türkiye öyle bir hale getirildi ki, Türkiye'de yıllardır beyniyıkanan insanların bir kısmı bu Vahdettin'i "kahraman", "halk adamı""dindar" zannederken; bu milleti bağımsızlığına ve özgürlüğüne kavuşturanAtatürk'ü "hain", "halk düşmanı", "dinsiz!" zannetmektedir.
Ne diyelim, çok yazık!..
Sinan MeydanNE MUTLU TÜRK'ÜM DİYENE
-- -~-~-~-~-~-~-~-~-~-~-~-~-~-~-~-~ En büyük Sıddık benim. Hz.Ali
Komutanları, yurtseverleri tutuklamaya devam edebilirsiniz
Fwd: FIKRA GİBİ...
-------- Original Message --------
From: | Enis Akdağ <enisakdag@yahoo.com.tr> |
---|
POLITIK - Az Zamanda Çok Büyük..- Yalçın KÜÇÜK
Az Zamanda Çok Büyük..- Yalçın KÜÇÜK
İ |
şler yapacağız.
Rüzgar bizden yana esiyor, şansımız açıldı, gücümüz var, yeterlidir.
Artık nöbet değişmek durumundadır; bundan böyle akepe'yi iktidarda tutamayız ve cehepe'ye de iktidar veremeyiz.
İktidar bize, sahibine düşmektedir.
Tarihin talihsizliğe dönüştüğü seferleri biliyoruz ve okurken hep, "Napoleon'un talihi Moskova karlarında eridi" diyoruz, bir daha dönmemiştir, sonu Elbe oldu.
Turgut Özal İç Asya seferine çıkmıştı, Türk birliği kuracaktı; Musul'u alacaktı, alamadı.
Özbekistan'da tersyüz ettiler.
"Sen kimsin" dediler.
"Bizde bir Cengiz var, sizin Selçuklu'yu ezdi geçti"; yetmedi, "bizde bir Timur var, sizin Beyazıt'ı arkasına taktı, nerelere götürdü, bilmiyoruz," dediler.
1993 başındadır,
Enver Paşa'dan daha şanslı çıktı, Ankara'da bu dünyadan ayrıldı.
Seferi ölümüdür, öldürüldü ise, Israel eliyledir ve ben bunu hep böyle yazıyorum.
Erdoğan'ın çöle gömülen hayalleri
Tayyip Erdoğan'a gelince, iktidarı Kuzey Afrika çöllerine gömülmüştür, sonu yüzüne düşmüş haldedir.
Ne güzel hayalleri vardı; Amerika, Israel'den bir özür alacaktı, Mısır'a gidip Gazze'ye geçecekti.
"Toslama ve Foslama" yazısında işaret etmiştim, seçim gecesi Bosna'dan Mısır'a ve oradan Tunus'a kendisini bir halife ilan etmişti.
Ama pek yazık, Mısırlılar Tahrir Meydanı'nı vermediler, Gazze kapısını açmadılar; Libyalılar sadece Avrupa ile Arap Birliği'ni kurtarıcı saydılar, bir de Çemişgezek pazarı büyüklüğünde bir yerde namaz ve bir de vaaz verdiler.
Muhalif aydınların pek çoğu ile cumhuriyetçi paşaların önemli bir bölümünün hapiste olduğu, parlamentosu çalışmayan kararname diktatoryası altındaki bir ülkeden gelir, Nato uçaklarının bombardımanı altındaki bir ülkeye "hürriyet" nutukları attı.
Trablus ile İstanbul arasında haftada dört uçak seferi olacağı müjdesi verdi, Türk müteahhitlerinin alacaklarını istedi.
Hepsi budur, Israel ile ticaretin devamına muhtaçtır, zayıftır ve diplomatları çekiyor, askeri ateşeye dokunamıyordu, çok güçsüzdür.
İşte Afrika'nın ve Araplar'ın fatihi budur.
O halde, trajikomik bir oyun seyrediyoruz.
Cahillere Mısır dersleri
Çöküş'te yazdım, Bizans'ın çöküşünü, yönetime en cahil kadroların gelişine bağlıyoruz.
Türkiye insan aklını zorlayan bir bilgisizliğin boyunduruğundadır.
Pek bilmezler, Mısırlılar kendilerini Arap saymazlar.
"El Mısri" diyorlar ama Orta Doğu'nun liderliğini hiç bırakmazlar, Türkiye'yi asla kabul etmediler.
Kemal Paşa döneminde Sadabat ve Menderes zamanında Bağdat paktlarını bunun için denedik ve her ikisinde de kaybettik.
İlkinde İngilizler ve ikincisinde Amerika'ya dayandık ve şimdi yine kucaklarındayız.
Çok hoş, Tayyip Erdoğan şimdi Kuzey Afrika'dan, "donanmalarımız Akdeniz'de olacaklar" buyurdular; bana göre çok yükseklerden uçtular.
Öyle bir iktidar göremiyorum, Afrika çöllerinde gömülüdür ve donanmaya gelince, komutanları Hasdal'da seminerde ve donanma denizlerdedir.
Artık gücünün yeteceğini sanmıyorum.
İktidar koltuğu boştur
Buraya kadar hazırlıktı, şimdi başlıyorum.
Ancak artık kısa tutmak istiyorum, peki ne yapabilirim.
"Aydınlık okurları" yazıları kesiyorlar mı, "lütfen kesiniz" diyorum.
Cumartesi, 17 Eylül, Doğu'nun yazısını okuyunuz, çok açıktır, çok mükemmeldir, "devlet çözülmüştür" demektedir.
"Wither away" diyoruz ve Türkçe çözülme tarif ediyoruz.
Doğu Perinçek, "Türkiye'nin devletsiz ve hükümetsiz kaldığını" göstermektedir diyor.
Çok zamanlıdır ve ben de bu nedenle "az zamanda…" sözümüze başlıyorum.
Böyle bırakamayız.
Bu kadar bilgisiz birisi başbakanlık koltuğundadır; "mit müsteşarı hükümet adına değil, devlet adına konuşmaktadır" diyor.
Peki, Bay Fidan hükümet mi, devlet mi; takiyenin bu kadarını hiç düşünemezdim.
Devlet mi, Hegel'e ve Marx'a göre sadece biçimdir, fiktiftir; bekçi yoksa, jandarma yoksa, Necdet Paşa yoksa, Bilgin Paşa yoksa, yoktur.
Devlet mi, l'etat, c'est moi, hepsi budur ve çok bilgisizdir, çökmektedir.
Kuzey Afrika'da kumların altındadır.
Ama eğer Bay Fidan'ın çocuğu varsa, devletten mi, hükümetten mi, çok merak ediyorum.
Yüce Gök, "devlet laik olurmuş", demek ki, tüm üniversiteler çökmüştür.
Laisizm, kanunlaşmış hümanizmdir; insanın yüksekliği ve aklın egemenliğidir.
Laiklik, dinsel davranışın caminin, sinagogun, kilisenin dışına çıkmamasıdır ve Turan Dursun'un mükemmel tarifi ile "din duygusunun geri atılmasıdır".
Erdoğan laik değilmiş, biz de biliyoruz; çok ürkektir, Avrupalılar "İkinci Ahmedinejat" adını takmışlar, bunun üzerine, Müslüman mahallesinde salyangoz satmaya kalktı.
Bir de halifelik hevesine kapılmıştı, "ben laik değilim" diyor.
Biz de o halde, "buyrun size aşure" diyoruz.
Bir Mit hikayesi
Telgrafa geliyorum.
Bir, Kırım'da "sela-i cifat" var, "sıla" ya da "selah" da diyoruz.
İki, Selah Cimcoz vardı, İttihat ve Terakki dönemindedir, İbrani asıllı ve Sabetayist idi.
Üç, Osman Korutürk ve Selah Korutürk torunlarıdır.
Dört, Zergun, Selah'ın eşidir ve mit'te çalışıyordu.
Beş, Erdoğan, Atasagun'dan sonra müsteşar yapacaktı, ben öğrendim, açıkladım.
Altı, bir zaman vardı, savak, mit, mossad iç içeydi.
Tahran'da Zergun Hanım'ın mossad adamları ile ilişkisi yaşlı mit'çileri rahatsız etmişti.
Attılar ve hariciyeci yaptılar, ne de olsa Korutürk'ün gelini idi.
İbrani bağı ile yükselmektedir.
Güzel, buraya kadarı benim içinde olduğum bölümüdür.
Bundan sonrası bana gelenlerdir.
Ş.Atasagun müsteşardı, Tayyip Bey'e gitmiş, Zergun Korutürk kararnamesi yazılı imiş, anlatmış.
Geri çektiler ve Emre Taner'i getirdiler.
Taner, Atasagun ve Eymür Öcalan'a suikast hazırladılar.
Haberim olduğu malumlarıdır.
Sonra bu Taner Öcalan'a dost oldular.
Yardımcısı Afet Güneş, afat mı afat, önderlike çok bağlıdır.
Oslo'ya gitmek ise Fidan'a nasip olmuş, yanında Afet mi Afet var, Türk devletini unutmuşlar.
Karşılarında Ok var, galiba tanımıyorum.
Mustafa Karasu da var, saçları dökülmüş, diplomatik konuşmayı sever.
Zübeyir Aydar yumuşak konuşur.
Mustafa'nın chp gençlik kollarından olduğunu not etmiştim.
Aydar Siirt İl Başkanı idi ve Ehud Barak,
Kardeşi Mustafa'nın da Gülen'in sekreteri olduğunu ileri sürüyorlar, bilemiyoruz.
Erdoğan'ın, "Fidan'ımı yıpratmak istiyorlar" dediği işte budur.
Ehud Barak'ın adını "Bir Şimşek" olarak da söyleyebiliriz.
Artık kardeş sayılırız.
Mit içindeki Mossad
Telgrafın çözümü şudur; mit'te olanların hepsi mossad'ta vardır.
Kılıçdaroğlu'na gelince, Erdoğan'ın stepnesidir, İklim'e "kaset doldurma" demiyor ve bunu okumuyor.
Aydınlık'ta, Doğu'nun yazısının yanındaki Ankara-haberi mutlaka okunmalıdır, Kılıçdaroğlu bizi aptal yerine mi koyuyor, yoksa Çiçek'e çiçek mi atıyor.
Kırım'dan gelenler, "Bulut" ve Kara'lı olanı tercihlidir, "Kaya" ve "Çiçek" adlarına bayılıyorlar.
Birbirine benzerler, sonuç ise şudur.
a, mossad hükümete bakmaz, kendisi yapar.
b, Israel Türkiye'de Israel'de olduğundan ve mossad mit'te Tel-Aviv'de olduğundan daha güçlüdür.
Burada duruyorum.
Israel'in yararları çoktu.
Bir, Araplar Türk Hükümeti'nin ayrı devlet peşinde olduğuna inanılan Kürtler ile bu kadar yakın olmasından çok rahatsız olurlar.
Zamanlama budur ve Erdoğan'a büyük bir darbe sayabiliriz.
İki, Türk Ordusu'nun bundan böyle savaşta vali ve emniyet müdürlerine güvenmeleri zorlaşmıştır, güvenenler kaybederler.
Vali ve emniyetine güvenmeyen bir Ordu ile karşı karşıyayız.
Üç, Israel hükümeti Erdoğan'a cevap vermeme kararı almış, tenezzül etmeyen bir havaları var.
Ayrıca mossad çalışıyor.
Egyptization
Yazıyı bitirdim.
Ama böyle bitmeyeceğini biliyorum.
a) Egyptization, ben mi buldum, aldım ve geliştirdim mi, hiç önemi yoktur, "Mısırlılaşma" büyük bir kavramdır.
Mısır şeklen bizimdi, başkaları yönetiyordu.
"Yahudi Katır Birliği" İskenderiye'de hazırlandı, Çanakkale'de bize karşı savaştı.
Jewish Legion da öyle oldu.
Erdoğan'ın Kürt Açılımı modelini egyptization olarak görüyoruz.
b) Akif Dedi ki, biri "Musa" ve diğeri "Harun" büyümüştü, ne hoş, biri "Abdullah" ve diğeri "Tayyip" doğdular.
Harun, Nil'de bir sepette bir bebek ile geldi, Firavun'un kızı mı, kardeşi mi, ama sonra karısıdır, Asiye, "sana suda diyorum" dedi, "suden" veya "suden" de diyoruz, Kıptice'dir ve böylece Musa adının Kıptice olduğunu da kaydetmiş oluyorum.
Freud mükemmel çalışması Musa'da aynı görüştedir.
Ne hoş, bir zamanlar Musa ve Harun'dular ve şimdi Musevi ve Haruniler cenk ediyorlar.
İnanalım mı, zorlanıyoruz.
Peki hakkat mi, çöküyor mu, ben başka alametlere bakıyorum.
Bir, Gorbaçov'a bakıyorum, "konuşsun, konuşsun, ama hani bana haber" diyor ve ne zaman Erdoğan tökezlese yardımına koşuyor.
Hatırlıyoruz, "tank çıkarsa ben önüne çıkarım" demişti.
Çok rahatlamıştım.
İki, Ciner Pavyon, Doğan Bar, Gülen'in müezzin bıyıklı, solgun benizli, henüz saçları tarak kabul etmez, bakıcı, sandıkçı, saymakla bitmez genç delikanlılarıyla dolup taşıyor ve kızlar çok memnunlar.
Kulları Enis ile Bulut, çöl sıcağından Sarkozy'nin kıskançlık krizi haberlerini geçiyorlar, kapalı gişe halleri var.
Artık ölçüyü, sıkılmayı bıraktılar; bir gazete ve bir tv çıkarıyorlar.
Ne yapsınlar, Tayyip Erdoğan çok zordadır.
Az zamanı var ve düşmesinden çok korkuyorlar.
-- -~-~-~-~-~-~-~-~-~-~-~-~-~-~-~-~ Güzel giyin, insanlar giydikleriyle karşılanır! Anonim Nasihat