Weeks, otopark yapılmadan önce bölgeyi bir kez daha incelemek istiyordu
Kahire’deki Amerikan Üniversitesi'ne bağlı olarak çalışan ve Eski Mısır uygarlığını inceleyen 53 yaşındaki arkeolog Weeks, Mısır'ın ünlü "Krallar Vadisi”nde turist otobüsleri için bir park yeri yapılacağını duyduğunda tüyleri diken diken olmuştu. Otopark için ayrılan bölgede yapılan kazılarda, içinde Firavun Tutankamon’un altınlarla dolu mezarının da olduğu birçok kral mezarı bulunmuş ve M.Ö. 1550 ile M.Ö. 1070 yılları arasına ait her şeyin bulunduğuna karar verilmişti. Ancak Weeks, otopark yapılmadan önce bölgeyi bir kez daha iyiden iyiye incelemek istiyordu.
Weeks özellikle bu bölgeyi neden araştırmak istemişti?
1986 yılından beri Krallar Vadisi’nin ve şuanda “Luxor” olarak bilinen, eski başkent Teb’in bir haritasını çıkarmak için çalışmalar yapan Weeks’in özellikle bu bölgeyi araştırmak istemesinin birkaç nedeni vardı. Bunlardan biri; James Burton adlı bir İngiliz’in 1820’lerde yazdığı rapordu. Burton, II.Ramses’in mezarından sadece
M.Ö. 1150’den kalma papirüs, o bölgedeki bir soygundan bahsediyordu
İtalya’da, Torino’daki müzede saklanan bu belgede, krallar Vadisi’nde yakalanan bir hırsıza yapılan işkence ve infazdan sözediliyordu. Hırsız, işkence sonucunda II.Ramses’in mezarına girdiğini, sonraki gece ise yakınlarda bulunan Ramses’in çocuklarının mezarına döndüğünü itiraf ediyordu. Eğer bu papirüste yazılanlar gerçekse, yakınlarda bir yerde firavunun oğullarının mezarı olması gerekiyordu...
1987 yılında Mısır hükümeti. Ramses'in mezarını görmeye gelen turistlerin artması nedeniyle bölgeye daha düzgün bir yol ve bir de otopark yapılması kararını aldı. Bu gelişmeler Weeks'i oldukça rahatsız etmişti. Çünkü, topladığı raporlara, bilgilere ve kendi önsezilerine güveniyor ve bölgede bir kazının daha yapılması gerektiğine inanıyordu.
Weeks'in kuşkularının doğru olduğu ortaya çıktı
II. Ramses'in hükümdarlık dönemine ışık tutacak kalıntılarla doluydu...
Yedi yaz boyunca devam eden kazılar sonucunda, Weeks'in kuşkularının doğru olduğu ortaya çıktı. 1995 yılının Şubat ayında, bölgenin Krallar Vadisi'nin en büyük, en zarif ve en olağandışı mezarını barındırdığı anlaşıldı. Yıllar boyunca kapalı duran bir kapının açılması ile kendilerini bir koridorda bulan Weeks ve ekibi, her iki tarafta bulunan 10 kapı ile karşılaştılar. Koridorun sonunda ise, "Öbür dünyanın tanrısı" olan Osiris'in bir heykeli bulunuyordu. Bu koridora açılan diğer iki koridorun herbirinde 16 kapı daha vardı. Arkeologlar, bu bulguyu Ejiptoloji (Eski Mısır uygarlığını inceleyen bilim kolu) tarihi açısından son derece önemli olarak nitelendirdiler. Çünkü bu mezar, büyük bir firavun ve fatih olan II. Ramses'in M.Ö. 1279'dan M.Ö. 1213'e kadar süren 66 yıllık hükümdarlık dönemine ışık tutacak kalıntılarla doluydu...
1820’de Burton'ın daha ileri gitme isteğini kıran şey, duvarlarda hiç süsleme görmeyişiydi.
Weeks, 1988 yılında kazılara başladığı zaman, bölgenin ne kadar önemli olabileceğini kavramıştı. Kazılara bayırın alt bölgesinde 9 x 30 metrelik bir alanda başlanmış ve sondajlama yöntemi kullanılmıştı. 6. veya 7. denemede,
Romalılar ve Yunanlılar da resim ve hiyeroglifleri incelemek için Mısır’a gelmişti
Nil'in öbür yakasındaki Luxor'un tam karşısında bulunan Krallar Vadisi'nin, yüzyıllardır birçok kişinin ilgisini çektiği biliniyordu. Mezarların duvarlarındaki yazıların çoğu da, resim ve hiyeroglifleri incelemek için gelen Romalılar ve Yunanlılar'a aitti. Daha yakın yüzyıllarda ise, bölgeye arkeologlar hücum etmişti. 1798'de, Napolyon bile kendi kazıcılarını getirmişti Mısır'a... 19. ve 20. yüzyılda yapılan kazılar, her seferinde yeni mezarların bulunması ile sonuçlanmıştı. İngiliz araştırmacı Howard Carter'ın 1922 yılında açtığı Tutankamon'un mezarıyla, bölgede bulunan mezar sayısı 61'e çıkmıştı...
"En büyük Ramses"
Halkı, II. Ramses'e "En büyük Ramses" diyordu
Mısırlılar, bu konuda hiç de haksız sayılmazlardı; çünkü Ramses'in yaptıkları Guinness Rekorlar Kitabı'nın M.Ö. 1250 tarihli baskılarına girebilecek kadar dikkat çekiciydi. Tarihteki tüm firavunlardan daha fazla tapmak, mezar, abide ve dikili taş yaptırmış, hepsinden daha fazla kadınla evlenmiş (cariyeleri hariç 8 kadın), yaklaşık 162 çocuğun da babası olmuştu. Hüküm sürdüğü ülkeler ise, günümüzün Libya'sından doğuda Irak'a, kuzeyde Türkiye'den güneyde Sudan'a kadar uzanıyordu...
II. Ramses ile ilgili tüm bilgilerin edinildiği sanılıyordu ama…
Bu ünlü firavunun hayatı ve hükümdarlığı yüzyıllardır tarihçilerin ilgisinin odak noktası olmuştu. Elde edilen tüm kaynaklardan II. Ramses ile ilgili tüm bilgilerin edinildiği sanılıyordu ama, yeni bulunan mezar tüm tarihçiler ve arkeologlar için çözülmesi gereken yeni bilmeceler ortaya çıkardı. Vadideki diğer mezarlardan son derece farklı olan bu yeni mezarın neden bu şekilde inşa edildiği bu bilmecelerin en önemlilerindendi. Krallar Vadisi'nde bulunmuş olan mezarların hepsi de tıpkı bir "şırınga" gibiydiler; sarp yamaçlara bir iğne gibi saplanmış olarak bulunmuşlardı. Oysa, yeni bulunan mezar, bu ortak özelliği hiçe sayarcasına, "ahtapot" şeklindeydi.
Bu mezarın bulunmasıyla, Ramses'in tarihteki yeri konusundaki araştırmalar bir kez daha ortaya döküldü. Firavunların en önemli görevlerinden biri, tanrıların sunduğu bolluk ve korumaya karşılık, onlara teşekkür edilmesini sağlamak ve tanrıya yakarışta bulunmaktı. Bir firavun için bunun en iyi yolu da muazzam yapıtlar yaptırmak ve onları detaylı bilgi ve kayıtla süslemekti. İşte, bu görevi en mükemmel bir biçimde yerine getiren firavun da II. Ramses'ti...
Hırsızlar odalardaki her şeyi silip süpürmüşler
Şimdi, kazıların tamamen bitip yeni bulguların bilim dünyasına tümüyle sunulabilmesi için biraz zaman geçmesi gerekiyor. Weeks'in ilk bulguları, II. Ramses'in 52 oğlundan ikisine ait... Bulunan bu mezarın, hazine açısından Tutankamon'unki kadar zengin olmayacağı sanılıyor. Çünkü, hırsızlar odalardaki herşeyi silip süpürmüşler. Bugüne kadar altın ya da benzeri hiçbirşey bulunamadığı gibi, bunlara benzer birşeyler bulunması da umulmuyor.
Hırsızlar için boş sayılabilecek bu mezarlar, arkeologlar için bir hazineden farksız
Ancak, hırsızlar için boş sayılabilecek bu mezarlar, arkeologlar için bir hazineden farksız. Weeks ve ekibinin bulduğu boncuklar, ölünün organlarını saklamak için kullanılan kavanozların parçaları ve mumyalanmış insan organları, tarihçilere Mısır'ın bu en önemli kralının dönemine ait pekçok şeyi anlatmak için hazır bekliyor.
Mezarın değişik bölme düzeni, yerin altında gömülü pek çok sanat eserinin ortaya çıkarılabileceğini düşündürüyor. Osiris heykelinin sağ ve sol tarafındaki koridorların tavanlarının aşağıya doğru bir eğim yapması ve birden bir metre kadar aşağıya düşmesi, buralarda bir merdiven olma ihtimalini oldukça arttırıyor. Weeks'e göre daha aşağı katlarda da odalar var. Bu odaların her biri 3 x
"mezar odaları" cenaze törenleri için kullanılan özel ibadet yerleri mi?
Bu bulguları değerlendiren Weeks, odaların "mezar odaları" olmaktan çok, cenaze törenleri için kullanılan özel ibadet yerleri olduğunu düşünüyor. Bu odalardaki ve büyük odada bulunan iri direklerde bulunan çatlaklar, yerin altının boş olabileceğine dair birer ipucu oluşturuyor. Belki de bu boşluklarda, içinde mumyalar bulunan lahitler var. En azından Weeks böyle düşünüyor... Onun bu umudunu arttıran unsur da, mezar duvarlarını süsleyen resimler ve oyulmuş sanat eserleri... Seller, turist otobüslerinin yol açtığı titreşimler ve mezar girişinin üzerine inşa edilmiş sızıntılı lağım borusu eski sanatçıların eserlerinden geriye sadece el büyüklüğünde parçalar bırakmış ama, yine de çoğu yapıldığı günkü gibi canlı ve parlaklar...
Her resmin üzerinde bulunan hiyerogliflerden anlaşılan, firavunun, en azından 1., 2., 7. ve 15. oğullarının yeni bulunan 5. mezarda gömülü olduğu... Ramses, bu resimlerde, yeni ölmüş genç erkekleri Güneş Tanrısı Re-Harakti'ye, gökyüzünün şahin başlı tanrısı Horus'a ve genelde inek olarak çizilen Analık Tanrıçası Hathor'a sunarken gösteriliyor. Tüm bunlar, firavunların hayattayken "yarı-tanrı" olduklarına ve yaşamın onlar için "tam tanrı" olma yolunda kısa bir yol olduğuna yönelik inancının gerçekten var olduğunun birer kanıtı...
Arkeolog Weeks'e göre, bu mezar tam anlamıyla eşsiz-benzersiz...
Şu ana kadar firavun çocuklarının toplu olarak gömüldüğü başka bir mezar bulunamadığı gibi, pekçok firavunun çocuklarına da ne olduğu bilinmiyor. Bu da ortaya iki olasılık çıkarıyor: Ya II. Ramses çocuklarını kendine özgü bir şekilde gömdürdü, ya da arkeologlar temel bir mezar tipini yüzyıllar boyu gözden kaçırdılar, ikinci şıkkın daha doğru olabileceği düşünülürse, sadece Luxor'da değil, daha pek çok yerdeki mezar alanlarının incelenmesi gerekiyor. Ancak, bu işe girişmeden 5. mezarın kazımının tamamen bitirilmesi gerekiyor.
Bu yeni mezarı bulan arkeologlar, hâlâ bazı soruların yanıtlarını bulabilmiş değiller...
Mezar ne zaman inşa edildi? Kaç sene boyunca kullanıldı? Ramses'in kızlarına ne oldu? Acaba onlar, firavun eşlerinin ve prenseslerin gömülü olduğu "Kraliçeler Vadisinde mi yatıyorlar? Firavun kızlarının da oldukça önemli olduğu ve Kraliçeler Vadisi'nin yeterince araştırılmadığı düşünülürse, aynı olasılığın hiç de zayıf olmadığı ortaya çıkıyor...
Weeks'in ekibi, temmuz ayında 5. mezara geri dönmeyi planlıyor. İlk etapta, içerilere yeterince girerek merdivenleri ve aşağıda kalan tabakaları daha iyi incelemek istiyorlar. Weeks'e göre, tüm mezarı araştırmak, bir haritasını çıkarmak, dekorasyonları korumak, içeriye klima, elektrik tesisatı döşemek ve rizikolu bölümlere destek koymak en azından 5 yıl daha alacak...
Mısır'ın arkeologlara sunduğu hazinenin ardı arkası kesilmeyecek gibi görünüyor
Krallar Vadisi'nde 62 mezar bulunmuşken, ona dikey olan Batı Vadisi'nde sadece 2 mezar bulunmuştu. Şu sıralarda, henüz bulunamayan VIII. Ramses'in ve Amenhotep'in mezarları da belki kısa süre içinde bulunabilecek. Bu son mezar, Mısır'ın en çok araştırma yapılmış arkeolojik bölgesinin bile hâlâ keşfedilmemiş zenginliklerle dolu olduğunu kanıtlaması açısından büyük önem taşıyor. Bu nedenle, tüm arkeologlar, çalışmalarını daha büyük bir zevk ve umutla sürdürüyorlar...
Ramses nasıl bir firavundu?
M.Ö. 1279 yılından, M.Ö. 1212 yılına kadar 67 yıl tahtta kalan ve en uzun yaşayan krallardan biri olan II. Ramses, 19. Hanedan'ın 3. kralıydı. "Güneş Tanrısı Ra'nın oğlu ve Mısır'ın savaşçı kralı" olarak tanınıyordu. Onun ölümünden bir süre sonra, büyükbabası I. Ramses'le başlamış olan 19. Hanedan sona ermiş oldu.
Yaptırdığı eserler, dokümanlar ve 120 sene önce ortaya çıkarılan mezarından elde edilen bilgiler, II. Ramses hakkında oldukça fazla bilgiye sahip olmamızı sağladı. Firavunun mumyalanmış vücudundan kalanlar, onun kızıl saçlı, yaşlılıktan kamburu çıkmış ve doğal nedenlerle ölmüş bir adam olduğunu gösteriyordu.
II. Ramses, kral olmadan önce cesareti ve savaşçılığı ile tanınmıştı
Daha 22 yaşında iken Nubya'daki ufak bir isyanı bastırmak için oraya gönderilmişti. II. Ramses, babası I. Seti'den sonra 25 yaşında tahta geçti. İlk yaptığı iş, ülkedeki anıt inşaatlarını hemen hızlandırmak oldu. Daha sonra ise, içlerinde Abydos'ta Osiris tapınağının inşaası, Abu Simbel'deki tepe tapınaklarıyla, Luxor ve Karnak tapınaklarının genişletilmesinin de bulunduğu pek çok işe teşebbüs etti.
Çok büyük sayılabilecek olan 20.000 kişilik bir ordu kurdu ve Hititler'in üzerine yürüdü
Ramses tahta geçtikten 4 sene kadar sonra, Mısırlıların eski düşmanlarından olan Hititler kuzey ufkunda göründüler. Ramses, o zamanın standartlarına göre çok büyük sayılabilecek olan 20.000 kişilik bir ordu kurdu ve Hititler'in üzerine yürüdü. Yapılan savaş sonucunda kesin bir sonuç alınamadı; bu nedenle, 15 yıl süreyle küçük çatışmalarla devam etti. Muvvatallis'ten sonra gelen III. Hattuşaş sonunda barış istedi ve Mısırlılar da bu talebi kabul ettiler. Tabii, II. Ramses'in hükümdarlığı süresince yürürlükte kalan bu barışta, Mısır firavununun Hattuşaş'ın kızı Maat-Hor-Neferure ile M.Ö. 1246 yılında yaptığı stratejik evliliğin de oldukça önemli bir rolü vardı. Firavun daha sonra da ismi bilinmeyen bir başka Hitit kralının kızı ile evlendi. Ramses'in hareminin dışında pek çok eşi oldu. Hitit prensesleri, Ramses'in 7. ve 8. eşleriydiler. Firavun, ilk iki eşi Nefertari ve Istnofret ile, tahta geçmeden 10 yıl önce evlenmişti. Tahtı babası Seti'den devraldığı sırada, Ramses'in beş oğlu, iki de kızı bulunuyordu. Diğer eşlerinden bir tanesi, küçük kız kardeşi Henutmire, diğer üçü ise kendi kızları olan Bint-Anath, Meryetamun ve Nebettawy’di.
Ortalama ömrün 40 seneden fazla olmadığı o günlere göre oldukça uzun yaşayan Ramses'e hiç ölmeyecekmiş gibi bakılıyordu
Ancak, 92 yaşında öldü ve "Ölüler Kenti" olarak bilinen Krallar Vadisi'ne gömüldü. İç organları alınarak kavanozların içine yerleştirilmiş, mumyalanmış ve elbiseleri giydirilmişti. Arkeologlar, mumya ustalarının, firavunun kartal gagası gibi olan burnunun sarılma sırasında düzleşmemesi için burun deliklerine dövülmemiş biber koyduklarını keşfettiler. Daha sonra Ramses, yolculuğunda almak zorunda olduğu bütün eşyalarla birlikte bir lahite konulmuştu. Bunların arasında, firavunun öbür dünyaya geçmesini sağlayacak büyüleri içeren ölüler kitabı, "ushabti" denilen ve kralın tanrılar için faydalı işler yapmasına yardım etmek için canlanacağına inanılan küçük heykeller, mücevherler ve mobilyalar da bulunuyordu.
Tutankamon...
Mezarındaki inanılmaz zenginlik bulunduğu halde Tutankamon, (M.Ö. 1361-1352), hâlâ hakkında en az bilgi bulunan firavundur. Tahta çıkma hakkını, ünlü kral Akhenaton (M.Ö. 1379-1362) ile kraliçe Nefertiti'nin kızları Prenses Ankhesenpaaten'le evlenerek elde etmişti. Tutankamon'un ebeveyninin kimler olduğu konusunda, bazı uzmanlar bu firavunun, "Akhenaton'un Nefertiti dışında bir kadından olan oğlu" tezini ileri sürüyorlar. Bazı uzmanlara göre de Tutankamon, Akhenaton'un babası III. Amenofis'in (M.Ö. 1417-1379) birinci karısı Ti/den doğmuştu. Kesin olan, Tutankamon'un III. Amenofis ve Akhenaton'la akraba ve soylu olduğudur. Dokuz yaşında tahta çıkan ve adı 12 yaşına kadar "Tutankhaten" olan Tutankamon (etimolojik olarak anlamı: Güneş Tanrısı Amon'un yaşayan temsilcisi), krallar arası savaşların en yoğun olduğu dönemde doğmuştu. Kralların fethettikleri toprakların genişlediği ve komşu ülkelerden de altının ülkeye aktığı bu dönemde Mısır, dünyanın en zengin ülkesiydi.
Firavun vaktini, daha çok yönetimin bulunduğu Memphis'te geçiriyordu ama Mısır'ın başkenti Teb şehriydi. Tutankamon'un tahta çıktığı sırada Mısır'ın bütün tapınakları bakımsızlıktan kırılıyordu. Yönetimdeki karışıklıkların önü alınamıyor, Suriye'ye düşmanla çarpışmaya giden ordu sürekli yeniliyordu. Tutankamon, "babası" Amon'un, Rah'nın ve diğer tanrıların altın heykellerini yaptırdı, çözülmüş olan rahiplik kurumlarını düzenledi, tapınakların hazinelerine büyük bağışlar yaptı. Firavun Akhenaton'un tersine, "Eski Rejim' canlandırdı ve III. Amenofis zamanında bitirilmemiş olan anıtların tamamlanması işine girişti. Bu işlerin arasında Luxor tapınağı da vardı. Bugün, Tutankamon'un tahtta kaldığı dokuz yıl boyunca askeri bir harekata katılmadığı düşünülüyor. Sadece keşif için general Horemheb komutasında Filistin'e ve Lübnan'a asker gönderdiği sanılıyor. Tutankamon 19 yaşındayken aniden öldüğü için geride vasiyet bırakmamıştı. Kafatasında sol kulağın arkasında tahribat bulunduğu için, ölümünün bir kaza sonrasında olduğu sanılıyor. Mezarının yanında bulunan iki küçük tabuttaki ölü doğmuş bebeklerin, Tutankamon'la tek eşi olan Ankesena-mun'un çocukları olduğu sanılıyor. Tutankamon'un ölümünden sonra tahta çıkan General Horemheb, Tutankamon'un tapınaklarını kendisine aldığı gibi, onun adını da unutturmak istemiş, ama, bilinmeyen bir nedenle Tutankamon'un lahdine dokunmamıştı. İşte bu lahit, 1922 yılında Lord Carnarvon ve Howard Carter adlı iki İngiliz ejiptolog tarafından bulundu. Tarih 3000 yıl sonra Horemheb'e ilginç bir oyun oynamış, sonunda yine Tutankamon üne kavuşmuştu...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder