-------- Original Message --------
|               From:  |                          Yılmaz ARSLAN <y.arslan57@gmail.com>  |          
Hadise Çıkaran Hadisler!
|                 "D  |            
iyanet'ten              Sahte Hadis Projesi ve Uydurma Hadisleri Sahihleştirme             Operasyonu" başlıklı yazımızı         ve  söz konusu yazıda yer verdiğimiz hadisleri okuyan ve aynı         zamanda benim dostum da olan  emekli bir Diyanet yetkilisi         telefonda arayarak; savaşta kadınların öldürülmesine ilişkin         hadisin, söz konusu yazıda belirtildiği gibi kaynaklarda         bulunmadığını söyledi.
         Hatta bahse konu hadisin belirtilen kaynaklardaki (Buhari,               Cihad/146; Ebu Davud 113) versiyonunun,         tam tersine savaş sırasında kadın ve çocukların öldürülmesini         men ettiğini söyledi.
         Bununla birlikte, Müslim'in sahihinde "Müşrik                çocuk ve kadınlarının da savaş sırasında tıpkı müşrik               erkekler gibi muamele göreceği" anlamına         gelecek biçimde bir hadis olduğunu söyledi.
         Bu dostum, ayrıca, "Keçinin Recm               ayetini yemesine" ilişkin hadisin de sadece         İbn Mâce'de geçtiğini söyledi.
Yani Diyanet'ten emekli bu üst düzey         yetkili dostum, "Böyle              bir hadis metni yok"         demedi.
         Sadece kaynakların yanlış yazıldığını (karıştırıldığını) demeye         getirdi lafı.
         Doğrudur.
         Benim istifade ettiğim kaynak öyle belirtiyordu ve ben de hiç         dokunmadan olduğu gibi aktardım(1).
         Ancak internet ortamında yapmış olduğum küçük bir araştırmada         birçok internet sitesinde, "Peygamber, savaşta kadınların ve               çocukların öldürülmesinin bir sakıncası olmadığını             söyledi" şeklindeki         hadisin, Buhârî ve Ebû Dâvut gibi kaynaklar belirtilerek konu         edildiğini de görmüş bulunmaktayım(2).
         Hatta (http://www.İslam-tr.net)         isimli internet sitesinde söz konusu hadisin "Hadis                 İnkarcılarının Reddettiği Bazı Hadisler" başlığı altında         zikredilerek sahih hadis kategorisinde mütalaa edildiği         görülmektedir(3).
Dün ve bugün olmak üzere kadın ve çocukların, savaşan         askerlere yardım ve yataklık yaptıkları, bilgi ulaştırmada ve         lojistik destek sağlamada etkin rol oynadıkları, kadınların         günümüz ordularında subay ve astsubay sınıfında görev         alabildikleri, casusluk ve ajanlık yapabildikleri, hatta İsrail         örneğinde olduğu gibi bazı ülkelerde kadınların zorunlu         askerliğe tabi tutuldukları ve terör örgütlerinde etkin olarak         faaliyette bulundukları çalıştıkları dikkate alındığında, söz         konusu hadisin "Savaş sırasında               kadın ve çocukların öldürülmesinde bir mahsur yoktur" şeklindeki versiyonunun          çok daha sahih olduğu sonucuna bile varılabilir.
         Hz.Peygamberin, savaş sırasında öldürülmelerini yasakladığı         kadın ve çocukların olsa olsa savaşçılara destek vermeyen ve         savaşa fiilen katılmayan masumlar olduğu ortadadır.
         Bununla birlikte bahse konu hadisin Buharî ve Müslim'in         Sahihlerinde de bulunduğu olduğu belirtilen bir versiyonu         şöyledir: 
"Gece              müşriklere yapılan baskınlarda kadın ve çocuklar da ölüyor,             bunun hükmü nedir?" şeklindeki soruya karşı Peygamberimiz             (a.
             s.m) "onlar da onlardan (müşrik olanlardan)dır" şeklinde cevap         vermiştir(Buharî, Cihad, 146; Müslim, Cihad, 26/h.
         no: 1745)(4).
Netice olarak, yapılan incelemelerde veya yazılan         yazılarda bu hadislerin bulunduğu kaynaklar yanlış belirtilmiş         olsa bile, önemli olan kaynakların yanlış belirtilmiş olması         değil, bu hadislerin kaynaklarda bulunup bulunmadığıdır.
         Zaten biz de yazımızda, bu hadislerin listesinin Diyanet'in         Hadis Projesi'ni yapanlara götürüldüğünü ve 160.000 hadislik         derleme içinde sondajlama usulü yapılan taramada bu hadislerin         kaynaklarda geçtiğini belirtmiştik.
         Dolayısıyla meselemiz         bağcıyı dövmek değil üzüm yemektir.
         Saygıdeğer dostumun ve onun gibilerin beni anladıklarını         sanıyorum.
         Bu yazımızda asıl üzerinde durmak istediğimiz konu başkadır.
Bahse konu yazımızda DİB tarafından yürütülen proje         kapsamında derlenen hadisler arasında uydurma ve zayıf hadisler         de bulunduğunu, ancak Diyanet'in bu hadislere açıkça uydurmadır         diyemediğini belirtmiştim.
         Bu hadisler arasında öyleleri de vardır ki; bu hadislere "Uydurmadır" denilerek "Uydurma" oldukları         açıkça ilan edilmediği takdirde Kur'an-ı Kerim büsbütün         tartışılır hale gelecektir. 
Biz Müslümanlar inanır ve iman ederiz ki; Tevrat,         Zebur ve İncil gibi kutsal kitaplar, mensupları tarafından bir         şekilde tahrif ve tahrip edilmiş, bunların tamamının yerine kaim         olmak üzere Kur'an-ı Kerim indirilmiştir.
         Kur'an, Allah'tan nazil olduğu gibi korunmuş, muhafaza edilmiş,         indirilen bütün ayetler eksiksiz olarak kayda alınmış ve         günümüze kadar bozulmadan gelmiştir.
         Kur'an'a Hz.Peygamber de dâhil olmak üzere hiçbir insan sözü         girmemiştir.
         Bizim imanımız ve itikadımız böyledir.
         Gelin görün ki; yine Müslümanlar tarafından uydurulmuş ve         Hz.Peygamber'e aitmiş gibi gösterilerek en ciddi ve güvenilir         kabul edilen hadis kitaplarına kadar girebilmiş bazı rivayetler         vardır ki; bu rivayetler (hâşâ) Kur'an-ı Kerim'i büsbütün         tartışmaya açmaktadır.
         İsterseniz gelin hep birlikte Diyanet tarafından yürütülen proje         kapsamında da derlenen bu kabil uydurma hadislerden birkaçına         kısaca göz atalım:
"Zina              yapan evlilerin taşlanarak öldürülmesini emreden ayet,             Ayşe'nin döşeğinin altındaki sahifede yazılı bulunuyordu.
             Peygamber ölünce Ayşe onun defin işlemleriyle meşgul iken,
             evin açık kapısından içeri giren bir keçi o sahifeyi yedi ve             böylece taşlama cezası Kuran'dan çıktı; ama hükmü devam             ediyor"
"Keçinin yemesi sonucu Kuran'dan çıkan taşlama ayetini Ömer Kuran'a tekrar sokmak istedi; ancak halkın dedikodusundan korktuğu için cesaret edemedi"
Birbirinin devamı imiş gibi görülse de         kaynaklarda birbirinden ayrı olarak zikredilen bu iki hadisin,         bir an için sahih olduğunu düşünelim.
         O zaman karşımıza çıkan manzara şudur: Kur'an ayetleri, kemikler         ve hurma yapraklarına yazıldıktan sonra (hâşâ sümme hâşâ) Hz.         Peygamber'in evinde sağa sola gelişi güzel konuluyordu! 
         O sebepten, kimisini yel savurmuş, kimisini sel götürmüş, kimisi         Hz.
         Peygamberin eşlerinin yataklarının aklında ufalanmış, kimisi         müşrik ve münafıklar tarafından çalınmış, kimisini de açık         kapıdan içeri giren hayvanlar yemiştir! Geriye kalanlar da Ebu         Bekir tarafından toplanmış, Osman tarafından çoğaltılmıştır! 
         Yukarıdaki iki hadisin uydurma olduğunu söyleyemediğimizde         karşımıza çıkacak olan korkunç manzara ne yazık ki işte budur.
         Başka türlüsünü düşünmek mümkün mü?
"Ureyne              ve Ukeyle kabilelerinden bir grup Medine'ye gelerek             Müslüman oldular.
             Medine'nin havası onlara dokununca Peygamber onlara deve             sidiği içmelerini öğütledi.
             Adamlar develeri dağıttılar ve çobanı da öldürdüler.
             Peygamber onları yakalattı.
             Ellerini ve ayaklarını kesti.
             Gözlerini oydu.
             Çölde susuz ölüme terk etti.
             Biz onlara su vermek isteyince Peygamber bizi engelledi" 
Böyle bir hadis, "(Resulüm)Biz                seni ancak âlemlere rahmet olarak gönderdik"(Enbiyâ/107)         ve "Allah'ın rahmeti sayesinde               sen onlara karşı yumuşak davrandın.
               Eğer kaba, katı yürekli olsaydın, onlar senin etrafından               dağılıp giderlerdi.
               Artık sen onları affet.
               Onlar için Allah'tan bağışlama dile."(Âl-i               İmrân/159)       ayetleri          başta olmak üzere hiç Kur'an ayetleriyle bağdaşır mı?(5).
         Alemlere rahmet olarak gönderildiği ve son derece hoşgörülü         olduğu bizzat Allah tarafından söylenen bir peygamberin, söz         konusu hadis metninde geçen merhametsizliği ve gaddarlığı         yaptığı nasıl düşünülebilir.
         Bu, peygambere büsbütün bir iftira değil de nedir?
Peki, "Liderler             mutlaka Kureyş kabilesinden seçilmelidir" şeklindeki          uydurma hadise ne demelidir? Bu hadisin, insanların eşit         olduğunu vurgulayan onlarca Kur'an ayetinin yanı sıra(6)         Hz.Peygamber'in Vedâ hutbesinde söyledikleriyle bağdaşır         olduğunu söyleyebilir isiniz? Hz.
         Peygamber, söz konusu hutbesinde hani Arabın Aceme, beyaz ırkın         siyah ırka üstün olmadığını söylüyordu?
"Allah              zamandır" ve "Allah,              ahirette peygamberlere kimliğini kanıtlamak için bacağını             açıp baldırını gösterir" öyle         mi? Peki, bu hadislere uydurma diyemeyeceksek;  o zaman Allah'ın         İhlâs Sûresi'nde anlatılan özellikleri nerede kaldı? Hani Allah         zamandan ve mekândan münezzehti.
         Şekli ve şemali bilinemezdi.
       "Allah,             ahirette peygamberlere kimliğini kanıtlamak için bacağını             açıp baldırını gösterir" diyenler,         olsa olsa Allah'ı,          İsa-Meryem-Ruh'ul Kudüs olarak kabul eden Hıristiyanlar         olabilir.
         Böyle bir kabul, Müslüman'a yakışmaz ve insanı kesinlikle dinden         çıkartır.
"Peygamber,              Medine'de bir Yahudi tarafından büyülendi.
             Günlerce ne yaptığını bilmez durumda ortalıkta dolaştı." şeklindeki hadisin          uydurma değil, sahih olduğunu kabul ettiğimizde karşımıza çıkan         şüphe ve kuşku şudur: Ya Hz.Peygamber, bazı ayetleri ve         hadisleri, kendisine yapılan söz konusu büyünün tesiriyle ne         yaptığını bilemez vaziyette iken söyleyip yazdırdıysa!         Düşünülmesi bile korkunç değil mi? 
"Peygamberin              vefatı yaklaştığında odada içlerinde Ömer'in de             bulunduğu bir kaç kişi vardı.
             Bir ara peygamber : 'Geliniz, sizin için bir daha asla             sapmayacağınız bir yazı yazayım.
             'dedi.
             Bunun üzerine Ömer: 'Peygamber hastalığın etkisiyle ne             dediğini bilmiyor, Kuran yanınızda, Allah'ın Kitabı bize             yeter!' şeklinde konuştu." 
Bu hadis de elbette uydurmadır.
         Eğer bu hadisin uydurma olmadığını kabul edecek olursak, o zaman         karşımıza bazı Kur'an ayetlerinin yazılmasının çeşitli         sebeplerle engellendiği ya da son gelen vahiylerin yazıya         geçirilmediği  gibi bir sonuç çıkar.
         Oysa Vedâ Haccı sırasında nâzil olan en son ayette Allah "Bugün sizin dininizi tamamladım"(Mâide/3)         buyurmaktadır.
         Dolayısıyla yukarıdaki hadis, bu ayete açıkça aykırılık teşkil         etmektedir.
         Bazıları, bu rivayete dayanarak Hz.Peygamberin, Hz.Ali'nin         halife yapılması konusunda vasiyet yazmak istediğini, ancak         Ömer'in buna engel olduğunu da iddia ederler.
         Böyle bir kabulden, Hz.Peygamber'in, bir saltanat kurmak         niyetinde olduğu sonucu ortaya çıkar ki; bu doğru değildir.
         Üstelik Hz.Peygamber'in öyle bir niyeti olsaydı, bunu son         nefesine bırakmaz sağlığında açık açık ortaya koyardı.
İşte size uydurma hadislerin ve bu hadislere açıkça "uydurmadır" diyemeyen         Diyanet İşleri Başkanlığı'nın sebep olduğu büyük dini         meselelerden sadece birkaçı.
         Bugün dini mesele olarak toplumumuzun önünde duran ve çözüm         bekleyen sorunların pek çoğu, işte Diyanet'in bu korkak ve         çekingen tavrından ileri gelmektedir.
         Diyanet, ne yazık ki; asırlar önce Buharî, Müslim, İbn Mâce, İbn         Hahbel ve diğer muhaddislerin göstermiş oldukları cesareti bile         göstermekten aciz durumdadır.
         Biz, işte böyle bir dini yapılanma ve düşünce ile laik         demokratik cumhuriyetimizi muhafaza ve müdafaa etmeye         çalışıyoruz.
          En önemlisi de biz, işte böyle bir dini yapılanma ve düşünce         ile muasır medeniyet seviyesinin üzerine çıkma gayretindeyiz…
11 Ocak 2011
Ömer Sağlam
______________
1- Bkz.http://www.1001newsgroups.com/l-alt.culture.turkish.religions.html internet adresinde bulunan 28 Feb 2008 tarihli ve "Yobaz Ali Bardakoğlu'nun Hadisleri" başlıklı yazı.
2- Örn.Bkz.http://www.islamiforum.com, http://www.islam-tr.net
3- www.islam-tr.net/.../17454-hadis-inkarcilarinin-reddettigi-bazi-hadisler.html -
4- http://www.sorularlaislamiyet.com/index.php?s=article&aid=12043
5- Ayrıca bkz.Enbiyâ/109, Kaf/45, Gaşiye/21-22, Ahzâb/45-46.
6- Örn.Bkz.Hucurât/13, Fâtır/11,
--  -~-~-~-~-~-~-~-~-~-~-~-~-~-~-~-~         
         İlimsiz ibadette, tefekkürsüz Kuran tilavetinde hayır yoktur.
          Hz.Ali r.a__
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder