29 Eylül 2011 Perşembe

Fwd: Re: [Ozgur_Gundem] BASBAKAN'DAN IS ADAMINA: TOPLANTIYI TERKET, CIK DISARI KARDESIM!



-------- Original Message --------
Subject: Re: [Ozgur_Gundem] BASBAKAN'DAN IS ADAMINA: TOPLANTIYI TERKET, CIK DISARI KARDESIM!
Date: Wed, 28 Sep 2011 22:59:51 +0300
From: Yılmaz ARSLAN <y.arslan57@gmail.com>
Reply-To: Ozgur_Gundem@yahoogroups.com
To: <Ozgur_Gundem@yahoogroups.com>


 



Yıl 1984. Özal`n ANAP Hükümeti ekonomiyi libere ederken et ithalâtına da izin çıkarıyor...

 

Bazılar ayağa kalkıyor ve "bu ithalât serbestisi hayvancılığımızı öldürür" diye haykırıyor ama bu haykırışlara rağmen ithalât başlıyor..

 

Kopuzlar Gıda`ya (Mustafa Kopuz merhum) ait Elif Sucukları`nın muhasebe ve fabrika müdürü, (Fabrika Kağıthane`de) futbolculuktan gelme ve aynı zamanda Erbakan`ın genç bir müridi..

 

Çevresinde "Lâik Devlete düşmanlığı"" ile tanınıp biliniyor..

 

Bu genç islâmcı ayn zamanda Elif sucuklarının küçük bir hissedarı da.

 

Ve; adı: Recep Tayip Erdoğan..

 

İşte bu genç adam bir gün, yannda patronu Mustafa Kopuz da olduğu halde, ülkenin en büyük et ithalâtçısına gidiyor.

 

Vadeli çek verecekler ve ithâl eti satın alıp, sucuk üretecekler..

 

Ancak ithalâtçı firma, ilkeleri gereği bu genç adamın ve patronunun taleplerini geri çeviriyor..

Vadeli çekle mal verseler bile mutlaka bir banka teminat mektubu istediklerini söylüyorlar..

 

Aradan birkaç gün geçtikten sonra Mustafa Kopuz, yanında Ankaralı ünlü bir müteahhit (aslen Rizeli) de olduğu halde et ithalâtı yapan firmanın yetkililerini ziyarete geliyor..

 

Ankara`dan gelen bu müteahhit konuk, et ithalâtı yapan firmanın bağlı olduğu holdingin bir başka inşaat malzemesi şirketinin iyi bir müşterisi..

Kendi çalıştığı bankalardan birinden teminat mektubu vermeyi öneriyor.

 

Et ihtilâtçısı firma yetkilileri de Elif Gıda lehine olmak şartyla bu teklifi kabul ediyorlar..

 

Teminat mektubu ile birlikte çekler tanzim edilip ithalâtçı firmaya teslim ediliyor ve Danimarka`dan gelen islâmi Kurallara uygun kesilmiş olması mümkün değil ithal etlerin sevkiyatı da başlıyor..

 

Çekleri, genç muhasebeci Recep Tayip imzalıyor..

 

Ve..

 

Günü geldiğinde çekler bir türlü ödenmiyor..

 

Recep Tayip alacaklı firmaya gidip karşılıksız çıkan çekleri yeni çeklerle değiştirmeyi, nasıl olsa banka teminat mektuplarnn olduğunu söylüyor..

 

Talebi bir sefere mahsus olmak üzere kabul ediliyor.

 

Ve..

 

O yeni çekler de ödenmiyor..

 

Teminat mektubu nakde çevriliyor..

 

Ankara`da iş yapan Rizeli müteahhit ile Elif Gıda`nın arasına kara  kedi giriyor..

 

Buraya kadar her şey normal çünkü çekler karşılıksız çıksa da teminat mektubunun paraya çevrilmesi sonucu tahsil edilmiş oluyor.

 

Ama asıl olaylar ondan sonra gelişiyor..

 

Aynı firma, o büyük et ithalâtçısından mal alamayınca bu kez piyasadaki başka küçük firmalara yöneliyor..

 

Ve bir sabah.

 

Tercüman Gazetesi şu başlıkla çıkıyor:

 

"Skandal.. Vicdansızlar!.. Eşek etinden sucuk üretip halka satıyorlar"..

 

Gazetede, Recep Tayip beyin bir fotoğrafı yer alıyor..

 

Tutuklanıp götürülmüş.

 

Birkaç geceyi nezarethanede geçiriyor. Dava açılıyor.

 

Sonuç: Yanlışlıkla karışmış birkaç parça eşek eti..

 

İlerleyen günlerde Mustafa Kopuz ölünce Elif Sucukları (gizli olarak) Tayip beyin oluyor.

 

Ve Allah`ın; "Yürü ya Tayip" emrini bu genç adam nasıl algılıyor bilinmez çünkü yürümektense, yürütmeye başlıyor..

 

İstanbul Büyük Şehir Belediye Başkanı oluyor..

 

İstanbul Büyük Şehir Belediyesi çalışanlarına satılan bütün sucukları Elif Sucuklarndan almaya başlıyor ve o satın alma halen devam ediyor..

 

Elif Sucuklar günümüzde kapalı devre çalışıyor..

 

Yani sadece İstanbul Belediyesi Büyük Şehrin ihtiyaçlarını karşılıyor..

 

Ve elbette firma, Recep beyin üstüne kayıtlı değil..

 

Gazetelerin birinde Tayip Bey`in Kısıklı'da toplam 6 milyon YTL değerinde 3 adet villâsı olduğunu ve ilk villâya büyük oğlu Burak`n taşınmak üzere olduğunu okuyunca bunlar hatırladım..

 

Nazlı Hanım (Ilıcak) )bu haberin yer aldığı Tercüman Gazetesi`nin (eğer o günkü nüsha kaybolmadysa) arşivden çıkarıp medyaya verse de biraz eğlensek..

-----------
- "İnsanlarla yüzyüze konuşarak her sorunu halledebilirsin;
ama bazı insanlar gelir önüne, hangi yüzüne konuşacağını bilemezsin".
----- Original Message -----
From: Kekevi
Sent: Wednesday, September 28, 2011 10:33 PM
Subject: Re: [Ozgur_Gundem] BASBAKAN'DAN IS ADAMINA: TOPLANTIYI TERKET, CIK DISARI KARDESIM!

 



Ya bu haber değil  "Suç duyurusu":
Hem uyuşturucu ticaretini teşvik eden, hem de başka ülkelerin gençlerini zehirleyen ve uyuşturucu ticareti için görevlendirdiği kişiyi ve ailesini öldürtmekle tehdit eden bir Türkiye Cumhuriyeti Başbakanı.
Uyuşturucu ticaretine engel olamadığı için uyuşturucu ticaretine başlayan ve uyuşturucu ticaretinden elde edilen "haram" parayı "iş yerlerine" yatırım yaparak aklayan bir hükümet başkanı...
Tam Mafioso ilişkileri..
* * *
İşlerine gelmediğinde devletin/hükümetin bu tür illegal tasarruflarını  yerden yere vuran liberaller
ve "haram para"ya karşı olan Dinciler nasıl sarılıyorlar/dı bu başbakana.

"...Başbakan bunun üzerine, bir zamanlar hileli iflastan yargılanmış gözü kara güneydoğulu bir işadamını başbakanlık konutuna çağırdı ve ona açıkça şöyle dedi:
 "Biliyorum ki müteşebbissin ama sermayen yeterli değil… Sana yeterli sermaye desteğini bankalardan versem olmaz… Yüksek faiz belini büker, rekabet edemezsin... Sana öyle bir iş vereceğim ki… Çok zor… Zor ama arkanda hep ben olacağım…"
 Sonra da işadamının yapacağı işi anlattı:
Terör örgütü, silah finansmanını uyuşturucu ticaretinden sağlıyordu… 
 Devlet de buna bir türlü mani olamıyordu… 
 Oysa bu uyuşturucu işi devlet denetiminde olursa, hem terör örgütünün finansman yolu kesilirdi, hem de devlet ele geçen parayı değerlendirebilirdi…
 Yani… 

İşadamı, devlet kontrolünde uyuşturucu kaçakçılığı yapacaktı… 

 "Ama" dedi Başbakan… "Tek gramının içeride satıldığını duyarsam başta sen olmak üzere bütün ailenin kökünü kazıtırım… Asla yargıya gitmem… Hepinizi öldürtürüm…"
 Ve bir de başka şart daha koştu… 
"Beyazdan elde edeceğin gelirin tümünü, tekellere karşı üretimde kullanacaksın" dedi güneydoğulu ve ilkokul mezunu iş adamına…
 "Emrin başım gözüm üstüne sayın başbakanım" derken ağanın ağzı kulaklarına varıyordu…"
 
----- Original Message -----
Sent: Wednesday, September 28, 2011 8:37 PM
Subject: [Ozgur_Gundem] BASBAKAN'DAN IS ADAMINA: TOPLANTIYI TERKET, CIK DISARI KARDESIM!

 

Başbakan işadamını kovdu!

Son yıllarda Beyaz Türkler ve Anadolu Sermayesi "kimse kimseye karışmasın" deme noktasına geldi…

Arada "gerginlik" bitmiş gibi…

Anadolu Sermayesi birbirleriyle veya Suudi iş adamlarıyla ortak oldu, faizsiz bankacılıkta çığır açtı…

Beyaz Türklerin (Laik) sermayesi de yabancı sermaye ile olan ilişkilerini pekiştirdi, geliştirdi…

Hatırlayın…

Daha birkaç ay önce sadece 450 milyon değer biçilen bir özel sektör bankası bir anda 6 milyar dolarlık bir değere ulaşıvermişti bundan 3- 4 yıl kadar önce… 

Hiç kimse de bu abartılı artışın arka planını araştırma zahmetine(!) katlanmadı…

Ne Hükümete destek veren Yeni Merkez Medya sorguladı bu abartılı artışı, ne de Beyaz Türklerin desteğindeki laik medya…

Sanki Türkiye -bir kez daha- muhteşem bir oyunun fırsatçı figüranı olmayı kabul etmişti. 

Şimdi filmi biraz daha geriye sarayım…

Yıllar önceye…

O günlerin figüranlarının başında sayıları iki elin parmaklarını bile geçmeyen köşe yazarı ve medya yöneticisi geliyordu… 

Medya patronlarının gücü, ellerindeki yönetim erkini küresel egemenlerin emrine vermiş bir avuç medya askerinin gücünü kırmaya yetmiyordu.  

İşte o günlerin başbakanı gümrük duvarlarını yıkıp geçmeyi kafasına koymuştu… 

Oysa yerli sanayici buna şiddetle karşı çıkıyor, genç sanayimizin böyle bir rekabete dayanamayacağını söylüyordu…

Başbakan ise kesin kararlıydı…

Benim de olduğum bir toplantıda, seramik ve fayans ithalatından gümrük alınmayacağını söyledi…

Bunu duyan ülkenin tek seramik ve fayans üreten fabrikasının sahibi hışımla ayağa fırladı…

Başbakan'ı, "Türk sanayicisini batırmak istemek ve yabancı sermayenin emrinde olmakla" suçladı…

Haklılığını kanıtlamak için de:

"Bizim fabrikalarında üretilen fayans ve seramikler, atalarımızın kutsal şehit kanlarıyla sulanmış bu mukaddes topraklardan üretiliyor!" dedi...

Başbakanın tepkisi sert oldu:

"Toplantıyı terk et kardeşim… Fayans ve seramikte gümrük kaldırılacak... Rekabet etmeyi öğrenin…"

O toplantıdan sonra gümrük kaldırılınca, fayans ve seramik fiyatları yarı yarıya düşmüştü…

Başbakan bunun üzerine, bir zamanlar hileli iflastan yargılanmış gözü kara güneydoğulu bir işadamını başbakanlık konutuna çağırdı ve ona açıkça şöyle dedi:

"Biliyorum ki müteşebbissin ama sermayen yeterli değil… Sana yeterli sermaye desteğini bankalardan versem olmaz… Yüksek faiz belini büker, rekabet edemezsin... Sana öyle bir iş vereceğim ki… Çok zor… Zor ama arkanda hep ben olacağım…"

Sonra da işadamının yapacağı işi anlattı:

Terör örgütü, silah finansmanını uyuşturucu ticaretinden sağlıyordu… 

Devlet de buna bir türlü mani olamıyordu… 

Oysa bu uyuşturucu işi devlet denetiminde olursa, hem terör örgütünün finansman yolu kesilirdi, hem de devlet ele geçen parayı değerlendirebilirdi…

Yani… 

İşadamı, devlet kontrolünde uyuşturucu kaçakçılığı yapacaktı…

"Ama" dedi Başbakan… "Tek gramının içeride satıldığını duyarsam başta sen olmak üzere bütün ailenin kökünü kazıtırım… Asla yargıya gitmem… Hepinizi öldürtürüm…"

Ve bir de başka şart daha koştu…

Türkiye ekonomisi henüz monopoldü… 

Rekabet yoktu…

Rekabet olmayınca, tekelci piyasalarda enflasyonla mücadele de zordu haliyle…

"Beyazdan elde edeceğin gelirin tümünü, tekellere karşı üretimde kullanacaksın" dedi güneydoğulu ve ilkokul mezunu iş adamına…

"Emrin başım gözüm üstüne sayın başbakanım" derken ağanın ağzı kulaklarına varıyordu…

O dönemde seramik, fayans bir şirketin… 
Döküm radyatör bir şirketin… 

Kağıt mendil vs kağıt ürünleri bir şirketin… 

Vitrifiye malzemeleri bir şirketin… Ampul bir şirketin… 

İlaç bir şirketin tekelindeydi…

Ve işte bu seçilen işadamı, birkaç yıl içinde uyuşturucu pazarından ele geçirdiği para ile ve devletin tahsis ettiği arsalarda kurduğu fabrikalarda üretilen ürünlerle, rekabeti kızıştırdı…

Tüm üretim tekelleri de tek tek kırıldı…

Başbakan, devlette ve özel sektörde çalıştığı uzun dönemde bir şeyi görmüştü: Politikacılar ve işadamları bir olup, kamu kurumlarını soyuyorlardı… 

Bu ise ekonominin kısa aralıklarla tıkanmasına, kaynakların heba olup gitmesine sebep oluyordu…

Politikacıların soyma yöntemi basitti:

Daha çok oy alabilmek, daha fazla iktidarda kalabilmek için partili yandaşlar, kamu kurum ve kuruluşlarında işe alınıyordu…

Bir başka deyişle; kamu kurum ve kuruluşları üretimden ziyade, istihdam için kullanılıyor ki siyasi ömrü ordu…

Haliyle üretimin verimliliği azalırken, maliyet artıyordu…

Buna rağmen fiyatlara gereken zam yapılmıyordu…

Bu düşük fiyatlardan ise halktan ziyade, kamu kurum ve kuruluşlarından düşük fiyat, uzun vade ile mal ve hizmet satın alan sanayici, işadamları faydalanıyorlardı…

Ama… 

Onlar, kamunun ürünlere zam gelmese de, talepteki artışı dikkate alıp enflasyon artışına katkıda bulunuyorlardı…

Enflasyon isimli canavara ayıp olmasın diye tabii…

Başbakan işte bu bozuk düzeni de yıkmayı kafasına koymuştu… 

Bunun çözümü özelleştirmeydi…

Ve başladı da…

Ne var ki siyasi ve fiziki ömrü hayallerini gerçekleştirmeye yetmedi…

Bugün...

Son 9 yıldır, kendisini "Büyük Türkiye" idealine adamış bir başbakanımız daha var…

Benim şahsi korkum bu aşamada yapabileceği bir hata…

Ya da bir hata yapmak zorunda kalacak olması…

Bizim milletimiz yabancılarla, ille de Yahudi veya Hıristiyan halkların yaşadığı ülkelerin devlet adamlarına posta koyan başbakanları çok sever…
----------------------------------------------------

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder