DOĞU AKDENİZ CADI KAZANI… 08.09.2011
Dr.Noyan UMRUK
D |
oğu Akdeniz deyince işe Kıbrıs'tan başlamak gerekiyor.
Çünkü hem stratejik önemi büyük devasa bir uçak gemisi, hem ciddi bir petrol-doğal gaz platformu olarak öncelikli ve temel bir ulusal sorun.
*
Sorunu, yeniden iyice ısıtan Papadopulos oldu.
Papadopulos, KKTC *ve Türkiye'nin sözlü uyarılarına kulağını tıkayarak yabancı şirketlerle petrol arama konusunda bağlantı kurdu.
Bir şirket, Limasol açıklarında arama yapmaya başladı.
Üç dört gün süren bu çalışma Türk donanmasının bölgede bir tur atmasından sonra 'güvenlik endişesiyle' durduruldu.
Hristofyas da gerginliği tırmandıracağını bile bile "milli politikalarını" ısrarla sürdürüyor.
İsrail'le yapılan anlaşma, Hristofyas'ın bu tehlikeli oyununun son ve önemli aşaması.
Şimdi bir soru: Tüm bunlar olurken garantör ülkeler Türkiye ve İngiltere bu sürecin dışında mı kalacak?
Kıbrıs'ta ABD'nin de kullandığı iki İngiliz Üssü var.
Dikelya ve Ağrotur (Akrotiri).
1960 Anayasasına ve Anlaşmalarına göre tam bir "Bağımsız Devlet" statüsünde bu İngiliz Üsleri.
(CIA)'in yayınladığı "World Factbook 2005"e göre(1) Akrotiri tanınmış bir devlet.
Bu devletin şimdi bir de "Kıta Sahanlığı" oluşturuldu.
1960 Anlaşmaları içinde var olmayan bu kıta sahanlığı, petrol yatakları fark edilince ortaya çıkıverdi.
Akrotiri Devleti şimdi kendi toprakları ve kara suları içinde "Kıbrıs Aslanı" adını taşıyan bir tatbikata girişti, anavatanı İngiltere ile birlikte.
Kraliyet Hava, Kara kuvvetleri ve donanmasının katıldığı bu çapta bir tatbikat hiç yapılmadı, daha önce.
Böylece "Akrotiri Kara Suları" deyimi de ilk defa politik literatüre girmiş oldu.
Bunun bir gerekçesi de var.
1960 Anlaşmalarının içeriğinde Akrotiri adlı İngiliz Egemen Üsleri'nin kara suları olduğuna ve Münhasır Ekonomik Bölgesi bulunduğuna dair her hangi bir not yok.
Ama bunu çağrıştıran bir bölüm var.
İngiliz ya da Akrotiri devleti tatbikat yapmak için, 1960 Anlaşmasına göre Kıbrıs Cumhuriyeti'nden izin almak zorunda değil.
Bilgi vermesi yeterli.
"Bundan sonraki adımda İngilizler, Limasol'un batısında Akrotiri Egemen İngiliz Üssü'nün içinde yer aldığı Akrotiri yarımadasını öne sürerek, Akrotiri Devletinin kıta sahanlığı ve "Münhasır Ekonomik Bölge" hakkının bulunduğu iddialarını ortaya atacak ve sonunda kabak biz Kıbrıslı Türklerin başında patlayacak.
'Münhasır Ekonomik Bölgenin' varlığı konusunda Rumlarla İngilizler sıkı bir pazarlığa girişecekler ve adanın tümünde Kıbrıs Rum Cumhuriyeti'nin egemenliğinin geçerli olabilmesi için İngiltere hükümetinin Rumlara destek vermesi karşılığında Rumlar bu hakkı İngilizlere verecekler."(2)
Zaten ne ABD, ne İngiltere bu yatakların işletilmesini Rumlara bırakırdı.
Böylesi bir anlaşmayla Rumlar bir taşla iki kuş vurmuş olacaklar.
Çok yönlü senaryolarla karşı karşıyayız.
Kısaca, Yunanistan ve Kıbrıs Rum tarafı proaktif davranarak, Uzun zamandır, A.B.D., İngiltere, A.B.ile çok uluslu şirketler ve de O.doğu ülkeleriyle çıkar birlikteliği bazında aynı yörüngeye oturmaya çalışıyor.
Sonunda, ABD'nin Mobili ile anlaşan Kıbrıs Rum Kesimi kuruluş günü olan 1 Ekim 2011'de doğal gaz arama çalışmalarını başlatıyor.
Sondaj çalışmasından olumlu sonuç alındığında başka çok uluslu şirketlerle de anlaşmalar yapılacak.
Bu gelişmeler sonucu Kıbrıs Rum Kesiminin yıllık 10 milyon avro gelir sağlayacağı değerlendiriliyor.
Türkiye ise, Ege ve D.Akdeniz'deki en güçlü kozunu, uluslararası alandaki en güçlü markasını, TSK ve donanmasının, yıllar önce bu amaçla Marmaris-Aksaz'a konuşlanan yenilmez armadasının zafiyete uğratılması için elinden geleni ardına koymayan küresel çaba ve manipülasyonları ve de bunların işbirlikçilerinin marifetlerini yargıyı da alet ederek perçinliyor.
Bakın durum nedir?
Yüzlerce general(17si Amiral), subay ve astsubay tutsak.
20 temmuz 1975 tarihinde NATO'dan bağımsız bir milli güç olarak kurulan Ege Ordusunun kaldırılması bile tartışmaya açılıyor(3).
Ve nihayet "Türk ordusunu darmadağın ettik… Hep birlikte, bu yüzyılın en başarılı ordularından birini, hezimete uğrattık… Oysa o ordu, Kurtuluş Savaşı'ndan çıkmış yepyeni bir ülkenin gururuydu… Bu ülkenin hâlâ güçlü bir orduya ihtiyacı var… Ve en ihtiyacımız olduğu bir sırada, o asker elinde gazlı bezle yarasını sarmaya çalışıyor… Tarih bir gün bunu böyle yazacak…"(4) denilmek zorunda kalınıyor.
Dikkat ediyor musunuz?
Her bağımsız ve egemen ülkenin yaptığı gibi ulusal çıkarlara odaklanmış bir dış politika yerine, ABD bile yüksek profil göstermekten çekinirken, bölge kabadayısı imajı yaratılarak, güvenlik ve ekonomik alanlarda(5)cepheler çoğaltılıyor.
Libya ve Suriye'den sonra "One minute" şovu ile başlatılan, Marmara olayı ve BM raporu ile tırmandırılan İsrail.
Küresel merkez denetiminde Doğu Akdeniz ısıtılıyor… Nerede kaldı ulusal çıkarlar, sıfır sorunlu dış politika ve ne idüğü belirsiz demokratik açılımlı iç politika?
Sonunda, inşallah "Bravo kapitano …" durumuna düşülmez.
Fakat, işin şakası yok.
Ülke, bir yandan içeride ve dışarıda kan kaybediyor; bir yandan çok ciddi badirelere gebe …
*Sevgili okurlar konunun geçmişine ilişkin geçen haftaki yazıyı gazetenin portalinde ya da www.turkcelil.com'da bulabilirler.
*KKTC Kurucu Cumhurbaşkanı, saygıdeğer büyüğümüz R.
Denktaş'a hepimiz adına acil şifalar diliyorum.
(1) https://www.cia.gov/library/publications/the-world-fact-book/index.html
(2) Prof.Dr.Ata ATUN, http://www.seffafgazete.com/yazar.asp?yaziID=675
(3)Radikal G.,01.09.2011, Radikal gazetesinin haberine göre, Çelik,15 maddelik eylem planını açıklarken Ege ve 1nci orduların varlığını da tartışmaya açtı.
(4) Ertuğrul Özkök; "Duygusal Ricat", Hürriyet G., 26.08.2011
(5)Utku Çakırözer; 'Davutoğlu'nun Hatası, BM'ye O Raporu Yazdırmaktı' Cumhuriyet G., 04.09.2011
AYDINLIK G., 08.09.2011
-- -~-~-~-~-~-~-~-~-~-~-~-~-~-~-~-~ Musibet zekayı eğitir. Anonim
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder