18 Ocak 2018 Perşembe

Re: Çetin Doğan : Batı Çalışma Grubu neden ve nasıl kuruldu


Cetin Dogan cok onemli bir suctan zanli olarak yargilaniyor.
Tabi ki 'biz bir sey yapmadik' diyecek.

Gercekler yargi sureci sonucunda ortaya cikacak.

Bu adamlarin kafa yapisinin suclandigi suclari isleyecek kafa yapisi oldugu defalarca giristikleri darbelerle isbatlidir. Bu tip yazilarla yargiyi etkilemeye calisiyorlar.

Gunes Ecer






-----Original Message-----
From: Oraj Poyraz at NeoMailBox <0raj.p0yraz@neomailbox.net>
To: AtaturkMilliyetcileri <AtaturkMilliyetcileri@googlegroups.com>; bagimsizcumhuriyetciler <bagimsizcumhuriyetciler@googlegroups.com>; cimcime1.IdF5l4GW8OhKfvtOWEDi <cimcime1.IdF5l4GW8OhKfvtOWEDi@blogger.com>; dusunceplatformu <dusunceplatformu@googlegroups.com>; erzincan-kemaliye-egin-grubu <erzincan-kemaliye-egin-grubu@googlegroups.com>; gtiecer <gtiecer@aol.com>; H9yfBR <H9yfBR@yahoogroups.com>; ISRATURK <ISRATURK@yahoogroups.com>
Sent: Thu, Jan 18, 2018 7:48 am
Subject: Çetin Doğan : Batı Çalışma Grubu neden ve nasıl kuruldu



Çetin Doğan : Batı Çalışma Grubu neden ve nasıl kuruldu

18.01.2018
Altıncı yılına giren 'Batı Çalışma Grubu-28 Şubat' davasında değişen heyet ve duruşma savcısı sayıları hayli kabarık. Şimdiye kadar yapılan duruşmaların sadece son üçüne katıldıktan sonra davanın 93. Celsesinde 'Esas Hakkında Mütalaasını veren 'uygun' bir Cumhuriyet Savcısı nihayet bulunabildi. Davanın 12 Şubat 2018'e ertelenen duruşmasının ardından kesintisiz devamı ile en geç 28 Şubat 2018'de sonuçlanacağı bekleniyor.
Davanın sona yaklaştığı mesajını alan yandaş basının kimi mensuplarının yeni yılın başından itibaren davanın her kritik evresinde olduğu gibi yalan yanlış bilgilerle kamuoyu oluşturma yargıyı etkileme kampanyasına hız verdiklerini gözlüyoruz. Aynı filmi biz kumpas "Balyoz" davasında da seyretmiş ve 'aldatılmaya meyyal olanlarla' nasıl bir cephe oluşturduklarını görmüştük. Bu tür kampanyalar özü itibariyle siyasi olan 'Batı Çalışma Grubu-28 Şubat' adlı davadan siyasi partileri ve sivil toplum kuruluşlarını (TESUD hariç) uzak tutma konusunda büyük ölçüde başarılı olmuştur. Bunun bir nedeni de toplumumuzun bir bölümünün üniformalılardan mesafeli konumlanmayı 'demokrat olmanın koşulu' saymasıdır. Bu kampanyaların bir başka katkısı da dava sürecinde beğenilmeyen mahkeme heyetlerinin değiştirilmesinde bahane olmasıdır. Yürütülen kampanyaları içeriğine değinmeden önce 28 Şubat Davasının odak noktası olan Batı Çalışma Grubunun (BÇG) neden ibaret olduğunu ve davanın Balyoz Davası ile benzeşen yönlerini özetlemek uygun olacaktır.

BATI ÇALIŞMA GRUBU NEDİR NE DEĞİLDİR

Öncelikle yandaş basının son zamanlarda yarattığı bilgi kirliliği nedeni ile iddianameye konu olan ve başkanlığını yaptığım Batı Çalışma Grubu hakkında bilgi vermek istiyorum.
Batı Çalışma Grubu'nun faaliyet kapsamı kuruluş yönergesinde açıkça yazılıdır. Gnkur. Başkanlığınca 10 Nisan 1997 tarihinde yayınlanan bu yönerge Başbakan Erbakan'ın 14 Mart 1997 tarihli direktifi paralelinde hazırlanmıştır. Batı Çalışma Grubuna verilen görev özetle; "Siyasi İslam'a geçit vermemek için ülkede meydana gelen irticai faaliyetleri ilgili ve yetkililere uygun ve yasal platformlarda bildirmektir. "
Batı Çalışma Grubu hiçbir şekilde bu kuruluş yönergesinin dışına çıkarak illegal herhangi bir faaliyet göstermemiştir. Bu yönergenin belirttiği faaliyet kapsamında olmadığı için Batı Çalışma Grubu hiçbir kuruma icraya yönelik (görevden alma okuldan işten atma vs. ) emir ve talimat vermemiştir. Görev kapsamında belirtilen yurt çapında meydana gelen irticai faaliyetlere ilişkin toplanan duyum ve bilgiler ise çoğunlukla MİT ve Emniyet Genel Müdürlüğü kanalı ile alınmıştır.

İDDİANAMEDE ATILI SUÇ NEDİR

İddianamede atılı suç "Türkiye Cumhuriyeti Hükümetini cebir ve şiddet yoluyla devirmek" olarak belirtilmiştir.

DAVANIN "MÜŞTEKİLERİ"

Mahkemeye mağdur ve müşteki olarak dilekçe veren üç gruba ayrılmaktadır:
1. Başörtüsü yasağı nedeniyle üniversitelerde okuyamadıklarını veya kamu kurumlarından ilişiklerinin kesildiği için mağdur edildiklerini ifade edenler
2. TSK'dan irticai nedenlerle Yüksek Askeri Şura Kararları ile ilişiği kesilenler
3. İrticai faaliyetler nedeniyle soruşturma kovuşturma görenler.
Yukarıda sıralanan mağduriyetlerin 54. T. C. Hükümetin 18 Haziran 1997 tarihinde istifası ile nasıl ilişkilendirildiği anlamak pek mümkün değil. Tekrar ediyorum Batı Çalışma Grubu hiçbir kuruma icraya yönelik (görevden alma okuldan işten atma vs. ) emir ve talimat vermemiştir. Görev kapsamında bu yoktur zaten.
Zira duruşmalardan birinde bir mağdurun ifadesini dinledikten sonra söz alarak; "bana kurucu başkanlığını yaptığım Batı Çalışma Grubunun atılı suça dayanak niteliğinde yayınladığı gerçek bir belge gösterin her şeye razıyım" dedim. Hiç kimse ne mahkemede ne de dışarıda gerçek bir belge tanık ya da iletişim dökümü gösteremedi.

DİĞER DAVALARDAN BİLİYORUZ

28 Şubat Davasının Ergenekon ve Balyoz serisi davalarla benzerliği sadece yandaş basının dava sürecinde destek kampanyaları ile sınırlı değil. Benzeşen noktaları başlıklar olarak gösterelim:
· Batı Çalışma Grubu-28 Şubat iddianamesini hazırlayan ve duruşma savcısı olarak görev alan 5 Cumhuriyet Savcısı FETÖ üyeliği suçlaması ile ya tutuklu ya meslekten ihraç edilmiş ya da firarda.
· Aynı şekilde bu iddianameyi kabul eden ve de dava sürecinde tutuklamalara (ve tutuklamaların devamına) karar veren toplam 12 Hakim FETÖ üyeliği suçlaması ile ya tutuklu ya meslekten ihraç edilmiş ya da firarda.
· Balyoz davasında olduğu gibi davaya ilişkin soruşturma belgeleri posta kanalı ile geliyor. Bu belgeler FETÖ üyesi olduğu sonradan ortaya çıkan bir "vatansever" tarafından FETÖ üyesi 28 Şubat Savcısına elden teslim ediliyor.
· Teslim edilen belgeler içerisinde aynen Balyoz Davasında olduğu gibi atılı suça (T. C. Hükümetine darbe yapmak fiili) dayanak yapılan bütün sahte belgelerin kayıtlı olduğu bir CD var. Bu CD'de gerçek belgelerle harmanlanmış sahte belgeler dosyalar klasörler bulunuyor. Bu CD Gnkur. Antetli ancak sanıkların araştırmaları sonucunda ortaya çıkıyor (ve resmen belgeleniyor) ki bu CD boş olarak 2007 yılında Gnkur. Bilgi İşlemler deposundan çalınmış.
· Bu sahte CD'nin delil olarak kullanılabileceği yönünde rapor veren üç bilirkişinin biri firarda biri meslekten ihraç edilmiş diğeri ise hakkında FETÖ üyeliği soruşturması sürmekte.
· Davanın kovuşturma aşamasında sanıkların talebi üzerine Mahkemenin tayin ettiği Ortadoğu Teknik Üniversitesi bilişim uzmanlarından oluşturulmuş Bilirkişi Heyeti bu CD'ye yapılan kayıtlarda manipülatif bulgular saptadığı delil olarak kullanılamayacağı yolunda rapor vermiştir.
· Sanıkların ısrarları sonucu suç unsuru kabul edilen sahte ve imzasız taranmış belgelerin gerçekliğini araştırmak üzere Mahkeme Genel Kurmay Adli Müşavirliğine yazı gönderiliyor. Belgelerin aslinin bulunamadığını (sahte olduğu için arşivde bulunmasına imkan yok zaten) ancak bu belge numaralarına kayıtlı belgelerin imha edildiğini bildiren Adli Müşavirliğin FETÖ'nün kontrolünde olduğu ortaya çıkıyor. Adli Müşavir Başkanı Muharrem Köse FETÖ'den üyeliğinden şu anda hapiste.
· Balyoz davasında olduğu gibi bu davada da Mahkeme tarafından davet edilerek sanıklar lehine tanıklık yapan bakanlar milletvekilleri ve üst düzey bürokratlar var. Mahkeme huzurunda ifade veren başta Merhum Erbakan'ın dava arkadaşı Sayın Şevket Kazan olmak üzere "darbeye maruz kalmış" 54. Hükümet üyelerinin tanık olarak verdikleri ifadelerde 28 Şubat sürecinin darbe olmadığını açıkça beyan etmişlerdir. Kaldı ki bu tanıklar davadaki sanıkların dinlenmesi için talep edilenler değil mahkemenin kendi inisiyatifi ile tanık olarak davet ettikleridir. Sadece AKP Milletvekili Sayın Hüseyin Kocabıyık ile Cumhurbaşkanı Başdanışmanı Sayın İlnur Çevik somut bir delil ortaya koyamadan süreci 'darbe' olarak nitelemişlerdir.

YENİ YILDA YANDAŞ BASININDAN KAMPANYASINDAN ÖRNEKLEME

Yeni yılda yandaş basın davaya ilişkin sahte delillerin yanı sıra gerçek delilleri de çarpıtarak kampanyasına hız verdiği görülmektedir. Sürdürülen kampanyaları takip ederek cevap yetiştirmeğe çalışmanın nafile bir gayret olacağı açıktır. Gelinen noktada kampanyadan biri iki ibretlik örnek vermenin uygun olacağını sanırım.
Yeni Şafak Gazetesi 13 Ocak 2018 tarihli nüshasında Fatih Özer sansasyonel bir başlık atarak mahkemede sarf ettiğim yukarıdaki sözlerimi çarpıtarak özel bir haber yapmış olduğu görülüyor. Adı geçen yazar 'özel haberinde' imzamı taşıyan ve pek kolay okunamayan gerçek bir belge de var. Kolay okunmasını sağlamak amacıyla söz konusu belgenin haber-yorum yapılan ilk iki maddesini aynen aşağıya çıkartıyorum.
1. Muhtelif kaynaklardan camilerimizde laiklik aleyhtarı vaazlar verildiği bu vaazların içerisinde kanunen suç teşkil eden ibareler olduğu hutbe ve vaazların Diyanet Başkanlığınca yayınlanan dokümana uyulmadığı öğrenilmiştir.
2. Garnizon Komutanlıklarınca öncelikle Cuma ve Bayram namazları olmak üzere garı muayyen zamanlarda verilen hutbe ve vaazların personel görevlendirilmek suretiyle takibini ve tespit edilen hususların yer ve zaman belirtilerek rapor edilmesinin laiklik aleyhtarı tutum ve davranışları önlemeye faydalı olacağı değerlendirilmektedir.
Belgenin Yeni Şafak Gazetesinin haber yorumunun özeti niteliğindeki kısmı aşağıdaki çerçevede birleştirilmiş haliyle görülüyor.

Yeni Şafak Gazetesinde yer alan belge ve çarpıtılan ve gerçek;

· Batı Çalışma Grubu elbette faaliyette bulunmak için kurulmuştur. Faaliyet kapsamı yukarıda belirttiğim gibi kuruluş yönergesinde yazılıdır ve de icraya yönelik bir faaliyeti olmamıştır. Söz konusu belge MİT'ten gelen ve üzerinde adli amaçlar için kullanılamayacağı (muhtemelen kaynağının hassas olması nedeniyle) yazılı bilgi notunu teyit amaçlı olarak garnizon komutanlıklarına gönderilmiştir.
· Yeni Şafak Gazetesinin "Cuma ve bayram namazları olmak üzere camilerde verilen hutbe ve vaazlardan duyulan rahatsızlığın küstah bir dille belirtildiği gizli belgede gerekli önlemlerin alınması yönünde talimatlar verildiği de anlaşıldı" ithamı gerçeklerin çarpıtılması yolundaki gayretlerin ne ilki ne de sonuncusudur.

Star Gazetesinden bir örnek;

Odatv platformunu okurlara bilgi vermek dışında kişisel savunmada vasıta olarak kullanmağa çalışmanın Odatv okurlarına saygısızlık olacağını düşünüyorum. Bu nedenle sadece Yeni Şafak Gazetesinin yanı sıra Star Gazetesinin bir örnek vermekle yetineceğim.
Star Gazetesinin geçtiğimiz Pazar günü çıkan nüshasından kısa bir alıntı yaparak yorumu okurlara bırakmak istiyorum. Manşetten "İyileşmek Ancak Adaletle Olur" başlığı altında yorumlarıyla kampanyaya katılan avukat hanımefendilerin resimleri ve beyanları yer alıyor. Ben sadece atılan manşetin altında iri puntolarla yazılan bölümü ile kopyaladığım resmin altına gazetenin yazarı Avukat Sibel Eraslan'ın ilginç yorumundan bir alıntı yapacağım

"İyileşmek ancak adaletle olur" (14.01.2018)

"Herkes hayatına değip dokunduğu kadarıyla bilir. 28 Şubat hangi tarafından ve ne kadarlık bir temasla yaşadığına göre anlam kazanan bir tarih. Çok boyutlu ve kapsamlı değerlendirmek mümkün. 21 yıl sonra hayatları darbeciler eliyle tamir olunmaz biçimde değişen kadınlar o darbecilerle mahkeme salonunda yüzleşti. En büyük kırıklık zamanın telafisiz değeriyle ilgili. Kimsenin hayatı kesintiye uğratıldığı yirmili yaşlarından devam etmiyor etmeyecek. Yine de darbecilerin sanık sandalyesinde hesap vermesi dünü geri getiremese de yarınımızın teminatı olabilir. "
"Cumhurbaşkanıma minnettarım / Star gazetesi yazarı Avukat Sibel Eraslan"
"Çetin Doğan ve Çevik Bir'in gözlerine baktım ve saatlerce onları seyrettim. Yaptıklarına pişman değiller. Hayatlarımızı nasıl kararttıklarını bilmez gibiler garip bir pervasızlık bu halleri. Şımarık gibiler. Neredeyse üzüldüm hallerine..."

SONUÇ

Yukarıdaki yazıya ve benzerlerine cevap vermeğe çalışmanın abesle iştigal olacağını biliyorum. Benim önümde duruşmaların son üçüne katılıp dördüncüsünde (93. Celse) "Esas Hakkındaki Mütalaasını veren Sayın C. Savcısının 60 sanık hakkında ağırlaştırılmış müebbet hapis istemine cevap yetiştirmek var. İyi niyetinden kuşku duymadığımız Sayın Savcı mütalaasını FETÖ üyesi oldukları yargı kararı ile kesinleşmiş eski savcıların iddianamesinden kopyala-yapıştır usulü ile hazırlamak durumunda kalması işimizi hayli zorlaştırmıştır. Bunun nedeni şimdiye kadar dava sürecinde ortaya çıkan gerçeklerin göz ardı edilmesi karşısında 'davayı yeni baştan ele alırcasına' işe koyulmak ihtiyacından olmamızdır. Bu garip davada önümde 355 adet ek klasörlerde 300 bini sayfayı aşkın belge TBMM Darbeleri araştırma komisyonunun raporları dönemin gazete kupürleri ve de yüzlerce sözde mağdur ve müştekilerin dilekçeleri ve beyanları var. Hoş davada sap ile saman birbirine karıştırıldığı için dosyaları taramak göründüğü kadar da zor olmayacak. Bu arada Kamuoyuna mahkemeye 28 davasının neden ibaret olduğunu tarihe not düşercesine açıklamak fırsatının bütün zorluklara değeceğini sanıyorum. Bütün dostları 12 Şubat 2018 tarihinde Ankara "Adalet Sarayında" gerçekleşecek 95. Celseyi izleyerek ilginç hikayemize tanık olmalarını diliyor şimdiye kadar bize mesafeli duranları da gerçekleri öğrenmek için davaya kulak kabartnaya davet ediyorum.
E. Orgeneral Çetin Doğan



a45UyF587661-180118174339 Oraj Poyraz At Neomailbox 0raj.p0yraz@neomailbox.net
2018/01/18  18:45 2  65  AtaturkMilliyetcileri@googlegroups.com

 


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder