Türlü çeşitli örnekleri ile cilalı bir siyasal reklâm spotu şöyle haykırıyor:
- Profesyonel ordu en iyi çözümdür!..
Nedenleri mi?..
Ara ki, bulasın… Nedenler yok… Sadece sürekli olarak tekrarlanarak beyinlere kazınmak istenen reklam spotları var:
- Bütün “demokratik” ülkeler bu yolun yolcusu iken, biz niye eksik kalalım ki?..
Mantık bu…
N’olur bir milli piyango bileti alın… Çünkü… Çünkü, “size de çıkabilir!..”
Kaç yüz/binde bir ihtimalle?.. Orası pek önemli değildir!
Önemli olan bileti satmaktır; bir şeyleri pazarlamaktır… Orduyu sermayenin kuyruğuna takıp, bir holding şirketi gibi yönetebilme imkânını yaratmaktır.
Derken…
Devam ediyor malum ideolojinin çok sesli borazanı… Hangi yönde mi?.. Az sabredin:
Türkiye halkı üzerine yapılan [dış kaynaklı] iki anket bugünün gündemini belirlemektedir:
1.- Türkiye, ABD patentli anketlerde anti-Amerikan bilincin en yoğun olduğu ilk üç ülkenin içindedir…
2.- Türkiye halkının en çok güvendiği kurum Türk Silahlı Kuvvetleri’dir…
Lütfen dikkat eden…
Silivri hapishanesi bugün Türkiye’deki anti-Amerikan bilincin gelişmesinde tuzu olan bir “aydın toplama kampı” durumundadır…
Ve [yandaş etiketli tüm yazılı ve görsel medyanın manşetleri Türk Silahlı Kuvvetleri ve mensuplarının yerle bir edildiği [doğruluğu asla kanıtlanmamış] haberlerle doludur…
Emekliye sevk edilen eski genelkurmay başkanımız bu acıklı hali, Türk Silahlı Kuvvetleri’ne karşı girişilmiş “a-simetrik” bir psikolojik savaş olarak değerlendirmiştir.
Lütfen izleyin ve alt alta koyun tüm haber başlıklarını:
- Ordu mensupları casusluktan soruşturulmaktadır.
- Ordu içinde bir fuhuş çetesi konuşlanmıştır.
- Ordunun üst kademelerinde yer alan en üst düzey generaller terör zanlısı olarak yargılanmakta; hatta tutuklanmaktadır.
- Türk Silahlı Kuvvetleri’nin mensupları camileri bombalamakta, kendi jet uçaklarını vurarak düşürmekte, komuta ettikleri askerleri PKK’nın tuzağına bilerek ve isteyerek düşürmektedirler…
- Uyuşturucu şebekeleri ordu içinde yuvalanmış durumdadır.
- Ünlü siyaset adamlarına karşı girişilen suikast girişimleri sonucunda ordunun en gizli kozmik adalarına girilebilmekte ve sonra da hiçbir şey olmamış gibi, ilgili dosyalar tozlu raflarındaki yerlerine soğukkanlılıkla terk edilebilmektedir…
- Ve bütün bu olup bitenler karşısında çok sayıda ordu mensubu intihar etmekte, kimisi ise, trafik kazalarına kurban gitmektedir…
Hayır, hayır… “Görevimiz Tehlike” dizisini seyretmiyorsunuz… Bütün bunlar gerçek!..
Ve bu yüzden de görevimiz, gerçekten “tehlikeli”…
Çünkü bu hale düşürülmüş bir vatanı kurtarmak hem yürek, hem nitelikli bir emek, hem de vatana ve millete sadakat, bağlılık ve azim ister…
Bu noktada bütün mesele, damarlarımızda var olduğu söylenen “aziz kan”ın, içinde bulunduğumuz koşullarda ne ölçüde bozulduğu ve ne miktar azaldığıdır?..
İşte yalın gerçek budur ve bu ölçüde kişisel yaşamlarımızın kıyısına kadar sokulmuştur…
LÜTFEN “TIK”LAYINIZ:
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder