Bu “çevre”ye olan aşırı duyarlılığın altında başka kokular olduğunu sezinlemiştik. Dini bir kurum; fikirde çevreci olabilir ama bunun altında yatan başka faktörler de olmalıydı. Zira 1994 yılından itibaren her sene içeride ya da dışarıda adında “Çevre Sempozyumu” şeklinde bir tanımlama olan toplantılar sürekli yapıldı. Bunlardan hafızalarda kalan en önemlisi ise Yunanlı bir armatörün tahsis ettiği “Venizelos Gemisi” ile gerçekleştirilen “Karadeniz Çevre Sempozyumu” idi. O gezide “Pontus” haritaları dağıtılmış ve aşırı derecede Türkiye aleyhtarı söylemlerde bulunulmuştu.
Bu kişiler her şeyi ileride kullanmak adına yaparlar. Bu bağlamda 15 Ağustos 2010’da “Sümela Manastırı”nda gerçekleştirilen ayin de Fatih Sultan Mehmet’in Pontus Rum İmparatorluğu’nu yıktığı 15 Ağustos’a denk getirilmişti ve o gün de üzerinde Pontus haritaları olan tişörtler taşıyanlar çok sayıdaydı.
Bu açıdan bakıldığında; Büyükada Yetimhanesi’nin tapu devrinin ardından dillendirilen burada bir “Çevre Enstitüsü” kurma fikri de dikkatli olmayı gerektirmektedir. Alınan bilgiler, bu enstitünün kuruluşu çerçevesinde hemen yanında bir “Otel” inşa etmek için arsa arandığı yönündedir.
Bir din adamının ya da kurumunun bu kadar Türkiye’nin “çevre”sine duyarlı olmasının sonunda umarız ki “çevremiz”den kayıp vermeyiz.
Çok sayıda mülkler için hazırlanan müracaatlar arasından özellikle bu binanın seçilmiş olması da manidardır. AİHM Yetimhane için 2008 yılında açtığı davanın dosyasını; “AFFAIRE FENER RUM PATRİKLİĞİ (PATRIARCAT ŒCUMÉNIQUE) c. TURQUIE (Requête no 14340/05) STRASBOURG 8 Juillet 2008” olarak açarak reyini baştan ihdas etmiştir. Anlaşılmaktadır ki Yetimhane; talep edilen ilk ve son mülk değildi. Burada bu mülklerin bir şekilde bir Rum vakfına yeniden tescil edilmesi o kadar önemli değildir. Fakat Patrikhane’nin mülk edinimleri ile “Vatikanlaşma” süreci de başlamıştır.
Patrikhane’nin etrafında bulunan bazı mülklerin hiçbir zaman o kadar para sahibi olması mümkün olmayan cemaat mensupları üzerine satın alınması da ileride bu mülklerin Patrikhane’ye hibe edilmesi ihtimalini ortaya çıkarmaktadır. Burada yapılmak istenen bu mülkleri cemaate kazandırmak değildir, Patrikhane’ye coğrafi alan sağlamaktır.
Çok yakında da “Özel Maraşlı Rum İlköğretim Okulu”nun mülkiyetini Patrikhane adına tescil ettirme girişimleri yapacaklardır. Zaten bir Rum vakfı üzerinde olan bu mülkiyetin, Patrikhane’ye geçmesi durumunda ise Vatikan’dan biraz daha büyük bir coğrafi alan elde edilmiş olacaktır.
2012’de yapılacak bir “Çevre” sempozyumunun davetiyesinin 15 ay önsesinden hazır olması ve bir Yunanlı bakanın himayesinde yapılacak olması ise şu soruyu sordurmaktadır:
“2012’de Ruhban Okulu açılmış mı olacak?”
Kim ne derse desin Rum patrikhanesi; Vatikanlaşma yolunda büyük adımlar atmakta ve atmaya da devam etmektedir.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder