9 Ağustos 2018 Perşembe

METİN ATAMER : SİLİSTRE

METİN ATAMER : SİLİSTRE

Ünlü vatan şairi Namık Kemal'in şiirlerini çok severim. Onun dizlerinde hep buram buram vatan sevgisi kokar. Tıpkı Nazım Hikmet Ran gibi. Namık Kemal in şiirleri kimi zaman bestelere konu olur. Yaşadığı 1840 tan 1888 kadar olan dönemde Namık Kemal yazdığı şiirlerde ülkesini ne kadar sevdiğini haykırır kelimelerle mısralara döker. Asıl adı Mehmet Kemal olan Namık Kemal'in Namık adı ona Şair Eşref Paşa tarafından verilir. Namık Kemal'in cümlelerinden rahatsız olan Dolmabahçe Sarayındaki Sultan 2 inci Abdulhamit daha sonra Namık Kemal'in yazdığı Vatan Yahut Silistre adlı tiyatro eserinde ipler kopma noktasına gelir.

Kıbrıs adasındaki Mağosa kalesinin içindeki zindanda hapis edilmesini emreder. Yani düşünce hürriyetine vurulan pranganın en güzel misalidir Moğosa zindanı. Bu zindanı eğer görmemişseniz mutlaka gidin ve ibreti alem için bu 1.5 metreye 3 metre olan yaşam odasını seyrederken neler hissedeceğini düşünmekteyim. Şimdi müze olan Sinop hapishanesinde yazar Sabahattin Ali nin koğuşunu gezerkende aynı duygulara kapılmıştım.

Kimseye etmem şikayet ağlarım ben halime Titrerim mücrim gibi baktıkca istikbalime Hatırlarmısınız bu güzel dizileri? Bu sözleri yazarı kayıtlı ilk bayan şairimiz olan İhsan Raif hanım olduğu söylenir. Bu cümleleride besteleyen Kemani Sarkis efendi çocuk yaşta Saraya alınan Kemani Sarkis Suciyan bu yaşta enderuna alınmasını pek kabul edemez. Çünki Dolmabahçe Sarayı inanılması güç olayların yaşandığı insan hayatının Sultanın iki dudağının arasında gelip gittiği bir mekan olarak bilinmekte.

Bu karışık düşünceler içinde Sarkis efendi usulü curcuna nihavent makamında bestelediği bu eserde bir dönemin içinde insanların yaşadığı hissiyatı dile getiren cümlelerle Osmanlı devrini izah eden yaşam hikayesi bulunmaktadır. Bir birini tamamlayan dönemlerde Namık Kemal den sonra yaşamış bulunan Sarkis Efendi 1885 yılında dünyaya gelir. Osmanlı'nın son döneminde 1921 de Istanbuldan kaçarak Paris'de yaşamını sürdüren Sarkis Efendi Hamparsum metodu ile eserlerini notalara dökmüş değerli bir bestekardır.

Sultan 2 Abdulhamit zamanını iyi okumak gerekir. Yaşadığımız bu günler ile arasında bir mukayese yapılacak hadiseler Istanbul da o tarihlerde yaşanmıştır. 2 Abdülhamit Kızıl padişah Amcası Abdulaziz 'in ölümünden sonra ağabeyi V Murat ın 3 aylık saltanatından sonra Tahta geçmiş bir Sultandır . 31 ağustos 1876 da 2inci Abdulhamit Padişah olarak ilan edilmiştir.

Osmanlı Devleti 1870 li senelerde kaybettiği topraklardan dolayı hazinesi boş bir imparatorluk olarak ayakta durmaya çalışmaktaydı. Kendi hayatından endişe eden padişahın genelde geceleri kabuslar görerek uyandığı anlatılır. Zaten V Murat'ında aynı kabuslardan kurtulamadığından dolayı tahtı bıraktığı kayıtlardadır. 23 Aralık 1876 da tahta geçmesinde çok yardımı olan Mithat Paşa ya verdiği söz gereği Kanuni Esasiye ilan ettirmiş içindeki 113 üncü maddede kendisine verilen "sürgüne gönderme" yetkisine dayanarak padişah olmasına yardım eden Mithat Paşa'yı sürgüne yollamıştır. Daha sonra 'Muharrem Kararnamesi' ile moratoryumilan ederek borcum borç uluslararası finans kurumlarına sırtını çevirmiştir. Bu gün ile o günleri mukayese etmek istemiyorum. Ancak ülkemizin içinde bulunduğu borç batağı ciddi bir rakkamda durmamakta. Her gün günün koşulu ile borç miktarı ve faizi devamlı artmakta olan ülkede yaşamaktayız. Devletler şirketler gibi batmaz. Ancak devletin battığını bu durumdan etkilenen şirketlerin batması ile anlıyoruz. Yüzlerce sanayi tesisleri kapanmış olduğunu gözlerimizle görmekteyiz. Devletin kontrolunda bulunan rakkamlara artık inanmak doğru değil. "Büyüyen bir ülkemiz var" deyim doğru olabilir. Moratoryumla Batarken büyüyen ülke tabiri sadece borcu büyüyen bir ülkenin varlığını anlattığını düşünmekteyim diye bir sözüm geldi söyledim herm nalına hem mıhına.

Metin Atamer

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder