2 Aralık 2018 Pazar

Bu günlerde öne çıkan bazı makaleler 2018-112-1

MEHMET FARAÇ: ASKERİYE DIŞARI "RANT" İÇERİ Mİ?. .

İstanbul doğasıyla-yeşiliyle bitti tükendi!. . Hele de "kentsel dönüşüm" adı altındaki imar rezaletlerinin ardından koca kent tamamen beton cehennemine döndü artık nefes alacak yer de kalmadı...

Bir de köprü havaalanı otoban inşaatı bahanesiyle İstanbul'un nefes borularının geçtiği bölgelerde milyonlarca ağaç kesildi ki şehrin doğal yapısı tamamen karartıldı...

Ancak imara açılacak yeşil alan arsa arazi kalmamış olacak ki AKP durmuyor... Son yağma ne yazık ki çoğu ağaçlandırılmış askerî alanlarda...

Evet; FETÖ'nün 15 Temmuz kalkışması AKP'yi devleti milleti ürkütünce "darbe" kolay olmasın diye düşünülmüş de olacak ki şehir merkezlerindeki askerî birliklerin kırsala çekilmesine karar verildi... Hem de bürokratik işlemlerde görülmemiş bir hızla!. .

Diyeceksiniz ki "askerî okullar kapatılırken şehirlerdeki askerî birliklerin arazilerin lafı mı olur?. . "

İyi de şehir dışına taşınan ya da taşınacak olan askerî alanlara TOKİ'nin konmasına ve buraların hızla ranta açılmasına ne demeli?. .

Hele de İstanbul gibi büyük kentlerde mezarlıklar ve askerî birlik arazileri dışında "yeşil alan" kalmadığı için askerin konuşlandığı bölgeler şehir içinde kalan çok değerli arazilerden oluşurken...

Askerî birliklere yönelik hızlı tasfiye operasyonlarının sadece 15 Temmuz sonrası kaygılardan kaynaklanmadığı algısına yol açan gelişmeler şehirlerin nefes aldığı alanları hızla betonlaşmaya teslim ediyor...

Son örnekler rantın en yüksek olduğu İstanbul'dan;

Şile'deki askerî alanı TOKİ'ye veren AKP iktidarı Çekmeköy'deki 187 dönümlük askerî alandan sonra Beşiktaş Barbaros Bulvarı'nda bulunan ve TOKİ'ye devredilen 30 dönümlük TSK arazisini de hızlıca imara açtı...

Bu operasyonun ardından son olarak Florya gibi rantın çok yüksek olduğu bir bölgedeki askerî birlik arazisi de imara açılarak TOKİ'ye teslim edildi...

Bakırköy Şenlik Mahallesi'ndeki askerî alan için TOKİ'nin hazırladığı imar planı alelacele onaylandı ve bölgenin yüzde 60'ına konut yapılması kararlaştırıldı.

2. YAZI

Bakanları yalanlayan operasyon...

İstanbul'un en değerli arazilerinin bulunduğu askerî birlik bölgeleri tek tek imara açılırken AKP'li bakanların daha önce yaptığı açıklamalar da yalanlanmış oldu.

Örneğin Çevre ve Şehircilik Bakanı Mehmet Özhaseki geçen yıl yaptığı bir açıklamada askerî alanların kentsel dönüşümde kullanılmayacağını söylemişti.

Geçen yıl CHP İstanbul Milletvekili Gülay Yedekçi'nin soru önergesini yanıtlayan Başbakan Yardımcısı Nurettin Canikli ise askerî araziler arasında kullanılmasına ihtiyaç duyulmayanlar bulunduğunu da söylemişti... Canikli "Esenler'deki üç adet kışla arazisi dışında askerî alanların imara açılması planlanmıyor" demişti...

Yinelemekte yarar var; AKP'nin İstanbul gibi arsa rantının çok yüksek olduğu bir kentte 15 Temmuz kaygılarını imar fırsatına çevirdiği gibi bir algıya yol açması gerçekten çok düşündürücü...

Son dönemde ısrarla "Millet bahçeleri" reklamı yapan AKP zaten yeşil alan ve çoğu orman vasfında olan askerî birlikleri neden halkın kullanımına sunmuyor da ranta ve yandaş müteahhitlere açıyor acaba?. .

Muhalefetin TOKİ operasyonlarına ve imar tuzaklarına soru önergesi vermek dışında bir müdahalesi neden yok diye soracağız ama memlekette başıboşluk ve oldubittiye getirme artık sıradan bir hal almış kimse bir şey yapamıyor...

Allah İstanbul'da neredeyse tek yeşil alan olarak kalan mezarlıkları rantiyeden korusun demekten başka bir şey gelmiyor elden!!!

3. YAZI

Genelkurmay'ın tuhaf suskunluğu!. .

Başlığa bakıp da Genelkurmay'ın askerî birliklerdeki TOKİ operasyonlarına neden sessiz kaldığını sorduğumuzu falan sanmayın!. .

Askerî okulların kapatılmasına bile sessiz kalınan bir ortamda Genelkurmay'ın da Millî Savunma Bakanlığı'nın da askerî birliklerle ilgili görüş bildirebileceğini kimse beklemiyor!. . Peki konu tam da askerî birliklerdeki insan canıysa?. .

22 Ekim 2018'de bu köşede "Urfalı asker ölüme mi sürüklendi" başlıklı bir yazı vardı...

Gaziantep'in Islahiye ilçesindeki Fevzipaşa Karakolu'nda "intihar etti"ği ileri sürülen Ömer Faruk Demirkol'un gizemli ölümüyle ilgili haftalardır neden susuyor acaba Genelkurmay?. .

Ve Millî Savunma Bakanlığı çocuklarının "baskıyla ölüme sürüklendi"ğini iddia eden ailenin yüreğine su serpecek bir açıklama yapmaktan neden kaçınıyor acaba?. .

Son yıllarda askerî birliklerde "intihar" vakalarında artış olduğu bir gerçek ama "bu karakol komutanı beni mahvedecek" şeklinde arkadaşlarına WhatsApp üzerinden mesaj yazan ailesine de sıklıkla şikayette bulunarak "gelin beni kurtarın yerimi değiştirin" diye çağrı yapan Demirkol'un ölümündeki sır perdesi aralanmayı bekliyor...

Genelkurmay Demirkol'un ölümünün üzerinden neredeyse 1.5 ay geçmesine rağmen susmaya devam ediyor!. . Özel bir ekip olayı yeterince soruşturuyor mu bir açıklama yapılmadığı için o da bilinmiyor.

Genelkurmay bu trajik olayın ardından susuyor da Millî Savunma Bakanı Hulusi Akar acılı ailenin çığlığına neden kulak vermiyor acaba?. . Soruşturmayı mı bekliyor Akar?. .

Peki; ortada "şehit" bile sayılmayan bir asker ve ailesine yönelik duyarsızlık varsa kime anlatacak derdini vatandaş ve adalet ne zaman tecelli edecek acaba?. . Genelkurmay ve Akar ne diyecek acaba bu sorular karşısında...



RIFAT SERDAROĞLU: AKIL TUTULMASI

Allah hata yapmakta ısrar eden bir kulunun rezil olmasını isterse önce onun aklını alırmış!

Psikologlara göre ise kişinin "Akıl Tutulması" durumuna gelebilmesi için ya çok şiddetli bir travma yaşaması ya da çok önemli bir sırrının düşmanının eline geçmesinin yarattığı stres sebebiyle beyninin kilitlenmesi demek oluyormuş!

Bunları neden mi yazıyorum?

İçinizde sağlıklı düşünebilen bir kişi bana son 1 5-2 yıldır Devlet Bahçeli ve MHP'li Milletvekillerinin tutarsız davranışlarını izah edebilir mi?

Önce;

"Yeni Türkiye şerefsizliğin kürsüye çıkması ve Başkanlık rütbesi almasıdır"

"Devletin kasasını zimmetine geçirirken basılmış bir adamdan Cumhurbaşkanı olur mu" diyeceksiniz ve bu sözleri ayakta alkışlayacaksınız sonra da o kişiye ve partisine ülkeyi teslim eden açıklamayı yine ayakta alkışlayacaksınız!

Bu karakter sapmasının "Siyaset-Parti menfaati- siyaset manevrası-Siyasi zekâ" olarak yandaş medya tarafından takdim edilmesi de şerefsizliğin dik alasıdır…

Bahçeli ve MHP Milletvekillerine MHP tüzüğünün "Disiplin Hükümleri" bölümünün 4'üncü maddesi (Partiden Kesin Çıkarma Cezasını Gerektiren Haller) dün basın tarafından hatırlatıldı;

a)Milletvekilliği ve Mahalli İdareler seçimlerinde diğer partilerin veya bağımsız adayların lehinde çalışmak ve propagandalarını yapmak açık ve gizli olarak Parti ve adaylarının aleyhine çalışmak partiden kesin olarak atılma sebebidir.

Bu tüzük maddesi ancak MHP Büyük Kongresi tarafından değiştirilebilir.

Değiştirilmediği sürece tüm MHP'lileri bağlar.

Bahçeli Büyük Kongreyi toplayabilir mi? Korkudan toplayamaz. Ya biri çıkıp aday olursa? Büyük Kongreyi toplayıp tüzük değişikliği yapamayacağına göre MHP Genel Başkanı ve Başkanlık Divanının tümünün MHP'den atılması gerekir…

Tüm bu söylenenler yapılan çirkinlikler onuruna-namusuna-altında imzası olan program ve tüzüklere bağlı olan insanlar için sadece "Akıl Tutulması" olarak izah edilebilir mi?

Hangi menfaat hangi tehdit hangi koltuk insanı insan yapan bu değerlerden vaz geçirebilir ki?

Bahçeli ve MHP o kadar çaresiz haldeler ki rahmetli Türkeş'i mezarında fır döndürecek bir rezilliğe daha imza attılar!

Resmî Kurumların tabelalarından AKP tarafından kaldırılan "T. C" ibarelerinin tekrar yerlerine takılmaları için İYİ Parti tarafından TBMM'de verilen önergeye MHP ve HDP beraberce ÇEKİMSER OY kullandılar!

Siz de mi T. C den bıktınız?

Eğer öyleyse adınızdaki "Milliyetçi" kelimesini kaldırın sadece "Hareket Partisi" kalsın.

Nasılsa Genel Başkan nereye derse oraya doğru hareket ediyorsunuz!

Kara diyor ayakta alkışlıyorsunuz aynı şeye Ak diyor yine ayakta alkışlıyorsunuz?

Sizler Türk Milliyetçiliğine T. C ye (Türkiye Cumhuriyeti) HDP ile aynı açıdan bakıyorsanız daha size ne diyeyim ki?

Sayın Ülkücüler;

Bu yazdıklarım bir siyaset malzemesi veya günlük politika için yazılmış değildir.

Siyasetin ne hale getirildiğinin siyasetçinin itibarının nasıl yerlerde süründürüldüğünün yarın ülke yönetimine gelebilecek gençlere örnek gösterilmesi çabasıdır.

Türk Milliyetçiliğini savunduğunu iddia eden şimdiki MHP yönetiminin kişisel yararları uğruna nerelere savrulduklarını göremiyor musunuz?

Şimdi sizlerin vicdanınıza sesleniyorum;

Yukarıdaki sözleri televizyon canlı yayınlarında üst üste ve defalarca tekrar eden Genel Başkanınızın sözlerini "DOĞRU" olarak kabul ediyorsanız nasıl AKP ile beraber oluyorsunuz?

Genel Başkanınızın sözlerini YANLIŞ buluyor ve ona katılmıyorsanız o kişiye Genel Başkan olarak partinizi ve kaderinizi nasıl teslim ediyorsunuz?

Ne demiş şair;

Söyle mürüvvetsiz eşek arısına bal vermez madem sokmasın milleti bir de…

Edep yahu…



MURAT MURATOĞLU: BİR ASLAN MİYAV DEDİ MEMUR-SEN KÜKREDİ!

Şu Memur-Sen'e bayılıyorum. AKP'nin sendikası… Hele masaya oturunca ciddi ciddi pazarlık yapıyormuş havası vermiyorlar mı? Pazarlık öncesi verilen demeçlerin de katkısı ile benzersiz bir deneyim nefes kesici bir performans sunuyorlar!

Nitekim bu Memur-Sen 2013 yılında toplu sözleşme masasında işverenin önerdiğinden daha az zam istemek gibi sendikacılık tarihine geçen bir eyleme imza attı. Hükümetin verdiği 223 lira zamma karşı Memur-Sen net 123 lirada ısrar etti. Kabul de ettirdi!

★★★

Memur-Sen kim? Küçük Türkiye profili… İktidarın arka bahçesi… Sendikanın üye sayısı 2002 yılında 41 bin civarındayken AKP iktidarıyla birlikte 1 milyonu geçti.

Diyanet hariç hiçbir yerde hatırı sayılır bir örgütlenmesi yokken bugün en fazla üyeye sahip konfederasyon sıfatıyla pazarlık hakkı Memur-Sen'e tanındı.

★★★

Memur olunca işveren kim oluyor? Hükümet! Memurlar 2 senede bir hükümetle pazarlığa tutuşuyorlar. Literatürde "sarı sendika" deniyor. İşverenin gizliden denetiminde bulunan sözde sendikaya bu isim veriliyor. Önceden belli olan oranları başarı gibi gösterip tokalaşıyor. Müjdeyi veriyor!

★★★

Sendika değil adeta iktidar partisinin bir kolu… Seçim olmadan Erdoğan'ı cumhurbaşkanı ilan etmişti. Referandumda 81 ilde alanlarda "Evet" kampanyasıyürüttü. AKP'nin verdiği her emri layıkıyla yerine getirdi.

Onlar da her seçim ve referandumda üyelerini sandık görevlisi yapmayı başardı. Haliyle semeresini aldı. SGK müdürlük sınavı açtı. Sözlü sınavı 125 kişi kazandı. Kazananların 124'ü Memur-Sen üyesi çıktı.

★★★

Bu yıl için "Alım gücünün düşmesine yönelik tablo ortada. Asgari ücret konusunda 2 bin liranın altında bir rakamla masaya gelinmemeli" diyerek kükredi!

Bir zahmet yani… 2019 yılında pasaport ehliyet ve trafik cezaları motorlu taşıtlar vergisi oranı yüzde 23.73 yükseltildi. Talep ettikleri zam aynısı! Dolar yüzde 37arttı. Hani refah payı?

★★★

Buna bile güvenmeyin. Geçen yıl Hükümet 2018 için altışar aylık yüzde 3.5 + yüzde 3.5 zam teklif etmişti. Memur-Sen 2018'in ilk 6 ayında yüzde 10 ikinci 6 ayında yüzde 6 zam istedi. Farklı sonucu asla kabul etmeyeceklerini teklife kapalı olduklarını söyledi.

Sonuç olarak AKP'nin yaptığı 2018 yılının ilk 6 ayı için yüzde 4 ikinci 6 ayı için ise yüzde 3.5 zam teklifi kabul edildi. Memur-Sen hakem heyetine gitmeyi reddetti. Hemen kabul etti. Onca esip gürleme "yarım puan" içindi!

★★★

Neyse ki seçim var. Gerisi hikaye… Zira böylesi bir dönemde ellerinden gelenin en fazlasını yaparlar. Yapmazlarsa büyük şehirlerle vedalaşırlar.

İHALE !!!



ARSLAN BULUT: SURİYELİLER İÇİN "MEKTEP" PROJESİ VE VATANDAŞLIK!

İstanbul Millî Eğitim Müdürlüğü İlçe Millî Eğitim Müdürlerine 26 Kasım 2018 tarihinde yani birkaç gün önce resmî bir yazı gönderdi. İlçe Millî Eğitim Müdürlerinden biri de yazıya atıfta bulunarak ilçedeki bütün okullara talimat yazdı. Resmî yazının fotoğrafı önümde duruyor!

Yazıda aynen şöyle deniliyor:

stanbul Millî Eğitim Müdürlüğü'nün himayelerinde 'MEKTEP' projesi İstanbul'da ağırladığımız yakın gelecekte yurttaşlarımız olacak mültecilerin örf adet ve geleneklerinin yakından tanınması ilgi istek ve ihtiyaçları doğrultusunda eğitim etkinliklerinin düzenlenmesi karşılıklı kültür alışverişinde bulunarak sosyalleşmelerini yaşanan travmaların en aza indirgenmesini toplumsal entegrasyonlarını kültürümüzü ve dilimizi öğrenen yabancı uyruklu öğrencilerimiz ve velilerimizin başka ülkelere iltica ettikleri durumlarda bile birer kültür elçimiz olmasını da sağlamak amacı ile hazırlanmış okul veli ve öğrenci merkezli bir değerler eğitim projesidir.

Söz konusu proje ile ilgili okul idaresinin gözetim ve denetiminde ilgili proje faaliyetlerinin gerçekleştirilmesi hususunda bilgilerinizi ve gereğini rica ederim. "

İmza hanesinde müdür adına şube müdürünün imzası bulunuyor.

Projenin adı olan MEKTEP bir kısaltma!

Okul anlamında değil "Mültecilerin Eğitime Kazandırılması ve Toplumsal Entegrasyon Projesi"nin kısa adı olarak kullanılıyor.

İstanbul Millî Eğitim Müdürlüğü MEKTEP projesi kapsamında 15 Kasım 2018 günü geçici rehber öğretmenler ve Halk Eğitimi müdürlüklerinin yabancı işlerinden sorumlu müdür yardımcılarıyla bir toplantı yaptı.

Projenin hedefleri arasında mülteci çocukları ve velilerine Türkçe öğretmek ve "Kültürel aktarım ve entegrasyon konusunda çok dilli çok kültürlü etkinliklere yer vermek" de bulunuyor.

"Mülteci"lerin yakın gelecekte "yurttaşlarımız" olacağı kabulü bir ilin millî eğitim müdürünü hatta Millî Eğitim Bakanı'nı aşar! Sistem değiştiğine göre bu kabulün sahibi icra yetkisi elinde olan Cumhurbaşkanıdır.

Peki böyle bir karar almaya Cumhurbaşkanının yetkisi var mıdır? Halkın yüzde 87'si Suriyeli mültecilerin artık ülkelerine dönmeleri gerektiğini söylerken iktidar partisinin de genel başkanı olan Cumhurbaşkanı Suriyelileri yakın gelecekte vatandaş yapacağını seçim öncesinde söylemez herhalde. Fakat resmî yazılardan böyle bir sonuç çıkıyor!

"Mülteci" kelimesi yerine Azerbaycan Türkleri "kaçkın" diyor. Merhum Bülent Ecevit de "kaçkın" diyordu. "Mülteci" kelimesi Türkler için hiçbir anlam ifade etmiyor veya hiçbir çağrışıma sebep olmuyor. "Kaçkın" dediğiniz zaman olay bütün yönleriyle gözünüzün önüne geliyor. Kelimelerle düşündüğümüze ve Türklere hitap ettiğimize göre "kaçkın" kelimesini kullanmamız gerekir.

Sosyal medyada "kaçkın" kelimesini kullanmamı eleştirenlere bu notu bildirdikten sonra konuya dönelim...

***

Suriyeli kaçkınlar meselesi Türkiye'nin dış politikasına da yansıyor. Türkiye Suriyelileri konuk etme konusunu dünya çapında bir prestij olarak gösteriyor.

Nitekim Uluslararası Göç Örgütü'nün Cenevre toplantısında konuşan Dışişleri Bakan Yardımcısı Yavuz Selim Kıran dünyada en fazla "mülteciye" ev sahipliği yapan ülkenin Türkiye olduğunu belirterek "3 5 milyondan fazla Suriyeli ve çeşitli milletlerden gelen yüz binlerce göçmen ülkemizde uyum içinde ve en önemlisi hiçbir ayrımcılığa maruz kalmadan yaşıyor. " dedi. Kıran Türkiye'nin farklı şehirlerinde barış içinde yaşayan Suriyelilerin yasal çalışma haklarına da sahip olduklarını anlattı.

Oysa İçişleri Bakanı Süleyman Soylu Suriyelilerin IŞİD ve PYD üzerinden Afganların ise Afganistan'daki ABD Büyükelçisi tarafından bir proje dahilinde Türkiye'ye gönderildiğini söylemişti!

Şurası kesin; Suriyelilerin "yakın gelecekte yurttaş" olması yerli ve millî değil Türkiye'ye dayatılan bir projedir.



EMİN ÇÖLAŞAN: KILIÇDAROĞLU'NA ANORMAL CEZALAR

Sevgili okurlarım Recep Bey'in CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu hakkında açtığı tazminat davaları İstanbul'daki asliye hukuk mahkemelerinde tek tek karara bağlanıyor.

Kabul edilen tazminat rakamları korkunç… Ve anormal boyutlarda.

Düne kadar karara bağlanan beş tazminat davasında Kemal Bey Recep Bey ve bazı yakınlarına bir milyon liradan fazla (eski parayla bir trilyondan fazla) tazminat ödemeye mahkûm edildi.

Üstelik buna bir de faizi eklenecek rakam daha fazla bir misline yakın büyüyecek.

★★★

Anlaşılan parası yok ki Kemal Bey ilk üç davanın sonunda Burhaniye'deki yazlık evini satmak zorunda kaldı.

Kendisi hakkında kaç dava açıldığını bundan sonra kaç para ödemek zorunda kalacağını bilmiyorum.

Bildiğim tek şey var…

Bu rakamlar normal değil.

Hukuktaki genel kurala göre tazminat davaları davayı açanı zenginleştiremez.

Hakkında dava açılanı ise fakirleştiremez.

Bu konuda Yargıtay Anayasa Mahkemesi ve AİHM tarafından verilmiş yüzlerce karar var.

Bizde ise tam tersine tanık oluyoruz. Hele davayı cumhurbaşkanı açmışsa rakamlar insaf tanımıyor büyüdükçe büyüyor.

★★★

41 yıllık gazetecilik yaşamım boyunca hakkımda yüzlerce tazminat davası açıldı. Sadece ben değil çoğu gazeteci bu gibi davalarla yüz yüze gelmiştir. Ayrıca belirteyim kaybettiğimiz davaların tazminat parasını çalıştığımız medya kuruluşları öder. Bu bir etik kuraldır.

Şimdi Kemal Bey Recep Bey'e Meclis konuşmalarında hakaret ettiği iddiasıyla büyük miktarlarda tazminata mahkûm ediliyor icraya verilip parayı peşin yatırması isteniyor ve bu paranın sadece bir bölümünü ödeyebilmek için evini satmak zorunda kalıyor.

Söz konusu hakaret iddiaları sokakta yumruklaşarak ana avrat söverek değil Meclis kürsüsünde eleştiri kapsamında gerçekleşti.

İşin daha da ilginç yanı davalara bakan mahkemelerin hakimleri kararlardan hemen önce değiştirildi ve reddi hakim talepleri gerekçe gösterilmeden reddedildi.

★★★

Şimdi çok sayıda insanın kafasında bir soru var:

Bu tazminatları CHP Genel Merkezi'nin ödemesi gerekmez mi?

Yanıtını dün öğrendim:

Hayır daha önce verilmiş yargı kararları uyarınca bunu yapmak yasal açıdan mümkün değilmiş. Kemal Bey kendi cebinden ödemek zorunda imiş.

Bundan sonra bu konuda neler olacak bu insafsız süreç nereye varacak?

Son sözü İstinaf Mahkemesi Yargıtay ve AİHM söyleyecek.

İKİ FOTOĞRAFIN ANLATTIKLARI

Sevgili okurlarım sizlerden gelen bilgi ve belgeleri sık olmasa bile burada bazen kullanırım.

İşte dün gelen iki fotoğraf. İlki Anıtkabir'den. Okurum yazıyor:

"Alt kat galerisinde kongreler bölümünde Amasya Genelgesi'ni anlatan pirinç levhanın bir yerinde "Amasya" yerine "Amaysa" yazılı. Gerçi hata küçük ama yine de olmaması lâzım…

Çünkü orası Anıtkabir en küçük bir hatayı bile kaldırmaz…"

amasya

★★★

İkinci fotoğraf Samsun'dan. Okurum yazıyor:

"Diyanet'e her yıl ayrılan para Milli Eğitim Bakanlığı bütçesinden daha fazla. Okullarımızın büyük eksikleri varken bu durumu içler acısı olarak görüyorum.

Samsun Atakum'da Alpaslan Bulvarı üzerindeki kaldırımlarda aylardan beri büyük bir kasa duruyor. Atakum camisine yardım!

Hem Diyanet'e bu kadar büyük paralar verilecek hem de cami için halktan yardım toplanacak biraz tuhaf oluyor!

Bunu bir okul yapamaz devlet kuruluşu yapamaz.

Özellikle de bir Cemevi hiç yapamaz kaldırımın ortasına yardım kasası koymasına izin verilmez.

Koydu diyelim gerisini siz düşünün!. . "

cami



YILMAZ ÖZDİL: FETÖ TERÖR ÖRGÜTÜNÜN TSK SUBAYLARINA KURDUĞU HAİN ERGENEKON KUMPASI

"Kuddusi Okkır'ı öldürdüler Abdülkerim Kırca'yı öldürdüler Profesör Uçkun Geray'ı öldürdüler yarbay Ali Tatarı'ı ödürdüler Erhan Göksel'i öldürdüler Profesör Türkan Saylan'ı öldürdüler albay Berk Erden'i öldürdüler Kaşif Kozinoğlu'nu öldürdüler albay Tarık Akça'yı öldürdüler albay Murat Özenalp'i öldürdüler albay Mehmet Haşimoğlu'nu öldürdüler hapisteyken evladını eşini annesini babasını kaybedenler oldu. Ve şimdi "Ergenekon yokmuş pardon" diyorlar. Asrın iftirası resmen çöktü ama… "Asrın vebali" sesini çıkarmadan seyreden sayın ahalimizin boynunda"



TOKMAK: ZORAKİ GÖREV!

Binali Yıldırım'ın AKP İstanbul Belediye Başkan adayı olacağı kesin gibi…

Başbakanlık ve Meclis Başkanlığı gibi en üst düzeyde görevler yapan bir siyasetçinin belediye başkanlığı adaylığını zorunlu olarak kabul etmesini birçok kişi "Mercedes'ten inip Skoda'ya binmek" gibi görüyor.

Binali Bey kalender bir adam bunlara aldırmıyor!

Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın Arjantin gezisi dönüşünde Binali Yıldırım'ın adaylığını ilan edeceği belirtiliyor.

Peki bu iş neden bu kadar uzadı? Sorun ne?

Bunu kulağı delik meslektaşımız Ahmet Takan'dan öğrendik. Binali Bey "Belediye Meclisi üyelerini ben belirleyeyim" diyor. Erdoğan ise damadı ve oğlunu işaret ederek "Berat Albayrak ve Bilal Erdoğan ile beraber çalışın. Onlarda da isimler var" diyor.

Binalı Yıldırım Erdoğan'a "Beni Berat ve Bilâl ile muhatap etmeyin. Siz ne emrederseniz ben onu yaparım ama onlarla pazarlığa girmem" diyor. Damat ile oğul buna hem üzülüp hem kızıyor ama sonunda sorunlar aşılıyor.

Binali Bey seçimi kazanırsa davul onun boynunda tokmak ise başkalarının elinde mi olacak? Şimdi bu tartışılıyor!



--   a45UyF587661

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder