AKP’li vekilin Gaziray gafını duyuran gazeteci işten ayrılmak zorunda bırakıldı

Bu haberi yorumlarken gayet sakin, içine hiçbir duygu katmadan çok laf söylemek mümkün.
Faşizm, zorbalık falan demek mümkün.
Ama ben bunu tercih etmiyorum.
Bu olaya konu olan bütün zalimler elbette su katılmamış orospu çocuklarıdır.
Ve bu olay ülkemizde olup bitenin bir demokrasi mizasesin olduğunu bize kanıtlıyor.

 ''Beni öldürmeyen acı güçlendirir''

Nietzsche
Kötü olan ülkemizde hak arama yolları da tıkalı.
Bu haberde mağdur edilenin hakkının iade edilmesi, tazmin edilmesi fiilen ve pratik olarak imkansızdır.
Ülkemizde adli sistem namussuz, ahlaksız insanaları korumakta ama, mağdurları, mağduriyeti nedeniyle isyan edenleri ise dışlamaktadır.

Ve tıpkı bir düdüklü tencere gibi ülkede halkın birbirine karşı duyduğu nefret, kin ve intikam hisleri artmaktadır.
Politikacılar, özellikle de AKP'li olanlar halkı birbirine karşı ateşlemekte ellerinden geleni yapmaktadır.
Hiçbir sistem sürekli artan basınca sonsuza kadar dayanamaz.

Türkiye kendi içine doğru patlayacaktır.

Ülkeni az okumuşları ise yaşanacak ekonomik ve siyasi krizlerin halkı daha olgun, daha bilgi, daha yüksek bir bilinç seviyesine taşıyacağını zannediyor.
Yanılıyorlar.
Halkın yaşayacağı her türlü olumsuzluk halkı daha da mutsuz, umutsuz, hırpalanmış, gerilmiş, düşman bir hale sokacaktır.
Çünkü bütün cansız sistemlerde ve canlılarda yaşanacak statik veya dinamik gerilimler, travmalar sistemin kırılmaya, dökülmeye, patlamaya olan direncini azaltır.

Sizi öldürmeyen şey sizi güçlendirmez, tam tersine yorar, hırpalar, yıpratır, eskitir.
Doğal olarak Türk halkı da travma yaşadıkça daha güçlü, daha iyi olmayacaktır.
Türk halkının rehabilite olması gerekir.
Bu rehabilitasyon sürecinin ise kuşaklar boyunca sürmesi gerekir.

Oysa günümüzde yapılan halkı daha da yormak, yıpratmak, germekten ibarettir.

Eşşeğin aklına karpuz kabuğu düşürmek gibi olmasın ama, yarın bir savaş ortamı  olsa düşmandan önce halk birbirini boğazlayacak hale sokulmuştur.

Oraj POYRAZ(0raj.p0yraz@neomailbox.net / oraj.poyraz@openmail.cc )
           L2fSIJNoA0xfSNxA  



AKP'li vekilin Gaziray gafını duyuran gazeteci işten ayrılmak zorunda bırakıldı

30 Mart 2019 15:28

Antep'te Gaziray metro hattının test sürüşü esnasında yurttaşlara "şeyin trene baktığı gibi bakıyorlar" diyen AKP'li milletvekilinin açıklamalarını duyuran gazeteci işten çıkarıldı

AKP'li vekilin Gaziray gafını duyuran gazeteci işten ayrılmak zorunda bırakıldı

Geçtiğimiz hafta Adalet Bakanı Abdullhamit Gül Gaziantep Büyükşehir Belediye Başkanı Fatma Şahin ve AKP'li vekillerin katılımı ile gerçekleştirilen Gaziray metro hattının test sürüşü esnasında AKP Gaziantep Milletvekili Ahmet Uzer'in yurttaşlara eyin trene baktığı gibi ne bakıyorsunuz" dediği anları kamuoyuna duyuran gazeteci Hüseyin Torun işinden ayrılmak zorunda bırakıldığını açıkladı.

Gazeteci Hüseyin Torun işten ayrılmak zorunda bırakıldığını sosyal medya hesabından duyurdu.

Sendika. Org

http://sendika63.org/2019/03/akpli-vekilin-gaziray-gafini-duyuran-gazeteci-isten-ayrilmak-zorunda-birakildi-540303/?fbclid= IwAR1z5QeGDCU0tnDY8RWoaTICxpKS7AOy2mVVrhrLRtLxH7P6Yauf1KgSw-w

--
AltNot
--
a45UyF587661
-   -   -   -   -   -   -   -   -
Turk esirlik kabul etmeyen bir millettir.

Gazi Mustafa Kemal ATATURK

-   -   -   -   -   -   -   -   -
JEAN MESLIER : SAGDUYU TANRISIZLIGIN ILMIHALI

5. DIN, SAFDILLIK UZERINE KURULMUSTUR

Bize, "Tanrinin sifati sinirli zekalar icin anlasilabilir icerikte degildir" deniliyor. Bu ilkenin dogal sonucunun su olmasi gerekir: Tanrinin sifati, sinirli zekalari ugrastirmak icin degildir. Oysa din, sinirli zekalarin, sifati insanlar tarafindan anlasilmayan bir zati (yani Allah'i) asla gozden kaybetmemeleri gerektigini belirtiyor. Dolayisiyla, pekala goruluyor ve anlasiliyor ki, din, insanlarin sinirli zekalarini, anlasilmasi kendileri icin olanaksiz olan bir seyle mesgul etme sanatidir.
-   -   -   -   -   -   -   -   -
Insanoglu, kendinden baska hicbir yaratigin cikarini gozetmez.

George OrwellHayvan Ciftligi

-   -   -   -   -   -   -   -   -
Kiliseye giriyoruz ve, "Neden basibos koyunlar gibi gunah isleyip yoldan sapmak durumunda birakildik?" demek isterken, "Basibos koyunlar gibi gunah isleyip dogru yoldan saptik," demek durumunda kaliyoruz.

HARDY,THOMAS (1840-1928) Ingiliz yazar ve sair.
Ateistin Kutsal Kitabi - Aforizmalar - Derleyen Joan Konner

-   -   -   -   -   -   -   -   -

Grup eposta komutlari ve adresleri :
Gruba mesaj gondermek icin : ozgur_gundem@yahoogroups.com
Gruba uye olmak icin : ozgur_gundem-subscribe@yahoogroups.com
Gruptan ayrilmak icin : ozgur_gundem-unsubscribe@yahoogroups.com
Grup kurucusuna yazmak icin : ozgur_gundem-owner@yahoogroups.com
Grup Sayfamiz : http://groups.yahoo.com/group/Ozgur_Gundem/
Arzu ederseniz bloguma da goz atabilirsiniz : http://orajpoyraz.blogspot.com/



30 Mart 2019 Cumartesi

Dili Filistin söylüyor cebi İsrail konuşuyor: İsrail’den ithalat yüzde 38 arttı




Bunu yapan iktidar dindarlık şampiyonu değil mi?
Halkın en az yarısı bu iktidara dindar oldukları için oy vermiyor mu?
Hatta ne suç işlerlerse işlesinler, ne türden ahlaksızlık yaparlarsa yapsınlar halkın bu bölümü bu iktidarı yine de koruma ve onaylama halinde değil mi?

O halde Türkçe konuşabilen Anadolu ve Trakya halklarının İslam anlayışını anlamak ve tanımlamak artık mümkün.
Bu noktadan itibaren bir genelleme yapmakta da bir hata olmaz.

Din için olduğu sürece, diğerlerine karşı yapıldığı sürece her türlü ahlaksızlık haktır, ve helaldir desek yalan olur mu?
O meşhur on emirde bahsedilen bütün yasaklar yalnızca dindarlar karşı konmuş yasaklardır, ama diğerlerine karşı o yasaklanan şeyler yasak olmadığı gibi hak ve görevdir diyemez miyiz?
Örneğin diğerlerini katletmek, yağmalamak, karısının kızının namusuna göz koymak İslama göre haktır değil mi?

Bakın takkiye kelimesi bile çok açıklayıcı.
Arapça zaten.
Bunu gündeme getirenler de Müslümanlar.
Müslüman olduğunu şeddeli şekilde ifade eden politikacılar, ve sivil toplum önderleri bu kelimeyi bize öğretti.

O halde bir Müslümanın sözüne, senedine, barış antlaşmasına güven olmaz.
Bir Müslüman ile iş yapıyorsan arkanı asla dönmemelisin.
Bir Müslümana karşı her zaman dikkatli ve uyanık olmak gerekir.

Değil mi ki, takkiye diye bir kavramı gündelik yaşamın orta yerine koydular.
Yapacak başka bir şey yok.

Oraj POYRAZ(0raj.p0yraz@neomailbox.net / oraj.poyraz@openmail.cc )
           L2fSIJNoA0xfSNxA  



Dili Filistin söylüyor cebi İsrail konuşuyor: İsrail'den ithalat yüzde 38 arttı



29 Mart 2019 14:39

Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) Şubat 2019 dış ticaret verilerini açıkladı. TÜİK verilerine göre şubat ayında ihracat yüzde 3 4 artarak 13 milyar 593 milyon dolar ithalat yüzde 16 9 azalarak 15 milyar 727 milyon dolar oldu.

Mevsim ve takvim etkisinden arındırılmış veriler ihracattaki daralmayı işaret ediyor. Şubat 2019'da bir önceki aya göre ihracat yüzde 0 2 azalırken ithalat yüzde 2 8 arttı. İthalat ve ihracat arasındaki farkın neden olduğu dış ticaret açığı 2 milyar 134 milyon dolar oldu. İhracatın ithalatı karşılama oranı Şubat 2019'de yüzde 69 4'ten yüzde 86 4'e çıktı.

İhracatta Almanya ithalatta Rusya lider

Almanya'ya yapılan ihracat 2019 Şubat ayında 1 milyar 225 milyon dolar oldu. Birleşik Krallık 857 milyon dolarla ikinci İtalya 815 milyon dolar ile üçüncü sırada yer aldı. Lider Almanya'ya yapılan ihracat geçtiğimiz yılın aynı ayına göre yüzde 9 7 azaldı.

İhracat açısından lider yine Rusya. Rusya'dan yapılan ithalat Şubat 2019'da 1 milyar 577 milyon dolar düzeyinde. Rusya'yı 1 milyar 371 milyon dolar ile Çin 1 milyar 347 milyon dolar ile Almanya takip etti.

İsrail'le ticaret hız kazandı

2018 şubat ayında 489 milyon dolar olan İsrail ile ticaret hacmi 2019 yılında 562 milyon dolara yükseldi. ABD Başkanı Donald Trump'tan 1967'den beri İsrail işgali altında olan Golan Tepeleri'ne ilişkin işgale resmiyet kazandırma hamlesi sonrası Tayyip Erdoğan duruma tepki göstermişti. Erdoğan Trump'ın açıklaması sonrası "Filistin'in hak ve hukukunu savunmak bizler için vazgeçilmezdir. Trump'ın Golan Tepeleri'yle ilgili talihsiz açıklaması bölgeyi yeni bir krizin gerilimin eşiğine getirmiştir" ifadelerini kullansa da İsrail ile olan ticaret hacmi bir yıl içerisinde yüzde 15 oranında arttı.

İsrail'le yapılan ihracat 2019 Şubat ayında yüzde 2 5'lik artışla 345 milyon 548 bin dolar oldu. İthalat ise yüzde 37 9'luk artış ile 216 milyon 214 bin dolar olarak gerçekleşti.

Sendika. Org

http://sendika63.org/2019/03/dili-filistin-soyluyor-cebi-israil-konusuyor-israilden-ithalat-yuzde-38-artti-540195/?fbclid= IwAR3SuS1sYAndjgEnxkafMA24kHXHmfI3A1ZNQHy_rjHRab12ZXy9M_NxZHk


--
AltNot
--
a45UyF587661
-   -   -   -   -   -   -   -   -
Bu millete cok sey ogretebildim ama onlara usak olmayi bir turlu ogretemedim.

Gazi Mustafa Kemal ATATURK

-   -   -   -   -   -   -   -   -
JEAN MESLIER : SAGDUYU TANRISIZLIGIN ILMIHALI

4. BIR ALLAH'A INANMAK GEREKSIZDIR EN DOGRUSU ONU HIC DUSUNMEMEKTIR

Her dini sistem ancak Allah'in ve insanin dogasi ve bunlarin aralarindaki iliski uzerine kurulabilir. Ancak bu iliskinin gercek varligi hakkinda bir hukum vermek icin tanrisal doga hakkinda bazi fikirlere sahip olmak gerekir. Oysa, butun ilahiyat, Tanrinin icyuzu anlasilmaz diye bize bagirmaktan ve ote yandan bu anlasilmasi mumkun olmayan Allah'a sifatlar tayin etmekten ve insanin anlasilmaz Allah'i onaylamada cekingen olamayacagini soylemekten bir an geri kalmamaktadir.

Insanlar icin en onemli olan sey, anlamanin tam ve kesin bir olanaksizligi icinde bulunmalaridir. Eger Allah, insan icin anlasilmasi mumkun degilse, onu hic dusunmemek en akla uygun yoldur. Ancak din, insanin bir cinayet islemis olmaksizin Allah'i hatirindan cikaramayacagi hukmunu vermektedir.
-   -   -   -   -   -   -   -   -
Insanin azinlikta olmasi, tek kisilik bir azinlik olmasi bile, deli oldugu anlamina gelmiyordu.
Bir dogru vardi, bir de dogru olmayan dogruya sarildigin zaman, tum dunyayi karsina bile alsan, deli olmuyordun.
akillilik cogunluga bakilarak soylenmez.
George Orwell 1984

George Orwell1984

-   -   -   -   -   -   -   -   -
Eger Isa bir Yahudiyse, nasil olur da Meksikali bir adi olur?

ANONIM
Ateistin Kutsal Kitabi - Aforizmalar - Derleyen Joan Konner

-   -   -   -   -   -   -   -   -

Grup eposta komutlari ve adresleri :
Gruba mesaj gondermek icin : ozgur_gundem@yahoogroups.com
Gruba uye olmak icin : ozgur_gundem-subscribe@yahoogroups.com
Gruptan ayrilmak icin : ozgur_gundem-unsubscribe@yahoogroups.com
Grup kurucusuna yazmak icin : ozgur_gundem-owner@yahoogroups.com
Grup Sayfamiz : http://groups.yahoo.com/group/Ozgur_Gundem/
Arzu ederseniz bloguma da goz atabilirsiniz : http://orajpoyraz.blogspot.com/



YILMAZ ÖZDİL: YALELLİ



YILMAZ ÖZDİL: YALELLİ

Vahabi kralı takvimde başka gün kalmamış gibi Atatürk'ün ölüm yıldönümünde tam 10 Kasım'da Ankara'ya geldi Anıtkabir'e gitmedi Türkiye Cumhuriyeti'nin protokol tarihinde bir ilk yaşandı dindar cumhurbaşkanımız'la asrın liderimiz kralın ayağına kralın kaldığı otele gittiler vahabi kralına "Türkiye Cumhuriyeti Devlet Şeref Madalyası" takdim ettiler sağına ve soluna oturup poz verdiler.

*

Vahabi kralı 91 yaşındayken öldü. Reyhanlı için Ermenek için Uludere için Suruç için yas ilan etmeyen Akp hükümeti derhal "milli yas" ilan etti tüm yurtta ve dış temsilciliklerimizde Türk Bayrağı yarıya indirildi asrın liderimiz Afrika'da seyahatteydi apar topar yarıda kesti koştura koştura Vahabi kralının cenaze törenine katıldı.

*

Asrın liderimiz Arap İşbirliği Forumu'nda konuştu: "Türkiye ve Arap dünyası yüz yıl boyunca art niyetli propagandanın neticesi olarak birbirine sırtını dönmüş birbirinden uzak kalmıştır Türk-Arap dostluğu çok eskiye dayanır Türk Arapsız yaşayamaz kim ki yaşar der delidir Arabın Türk hem sağ gözüdür hem sağ elidir. "

*

Asrın liderimiz TBMM'de konuştu: "Neymiş efendim Araplar bize ihanet etmiş Arapları ihanetle suçlamak çok yanlış bir tutum biz köpekleri bile Arap Arap diye çağıran bir anlayıştan geliyoruz maalesef. "

*

Asrın liderimiz gazetecilerle sohbet ederken anlattı: "Özellikle 1940'lı yıllardan itibaren 'Araplar bizi arkadan vurdu' derler hep bunu söylerler hatta avam olacak ama kusura bakmayın köpekleri bile Arap Arap diye çağıran bir anlayış yaşadık bu ülkede yakıştırma buydu yanlış ve çirkin sloganlardı. "

*

Asrın liderimiz CHP'yi suçladı "sokaktaki köpekleri Arap Arap diye çağıran zihniyetin arkasında siz varsınız" dedi.

*

Asrın liderimiz kendi adını taşıyan üniversitede konuştu: "Araplar bizi sırtımızdan hançerledi deniyor sokaklarda dolaşan köpekler Arap Arap diye çağırılıyor köpeğe o adı niye veriyor hep bağlarımızı koparmak için Ortadoğu'yu bataklık gibi göstermek için. "

*

Asrın liderimiz Akp grup toplantısında izah etti "geçmişte ders kitaplarımızda kasıtlı ve yanlış bir şekilde yer aldığı için nesiller boyunca zihinlere kazınmış olan 'Araplar bizi arkadan vurdu' yalanını artık bir kenara bırakmanın zamanı gelmiştir" dedi.

*

Birleşik Arap Emirlikleri başbakanı Dubai hükümdarı El Maktum İstanbul'a alışveriş merkezi dikti "içki ruhsatı" almak için Üsküdar belediyesine başvurdu. Dindar ayaklarıyla kimseye içki ruhsatı vermeyen hatta mevcut içki ruhsatlarını bile yenilemeyen Akp'li Üsküdar belediyesi "Arap şeyhimiz istiyor" diye "içkili bölge" icat etti Arap şeyhinin alışveriş merkezini "içkili bölge" kapsamına alıverdi.

*

Sonra…

*

Birleşik Arap Emirlikleri dışişleri bakanı şırrak diye tweet attı Medine kahramanımız Fahrettin paşayı "hırsız" ilan etti Medine'deki el yazması eserleri çaldığını öne sürdü lafı evirdi çevirdi asrın liderimize getirdi "İşte Tayyip Erdoğan'ın dedelerinin müslüman Araplarla ilişkisi buydu" dedi!

*

Sonra…

*

Asrın liderimiz pek öfkelendi Birleşik Arap Emirlikleri dışişleri bakanına püskürdü "eyyy bize bühtanda bulunan zavallı senin ceddin neredeydi utanmadan sıkılmadan hezeyan içinde bulunan zavallılar bunların kafası Batıcı biz sizin ne tür garabetler içinde olduğunuzu gayet iyi biliyoruz yeri gelecek bunları da açıklayacağız kendi acziyetlerini hatta ihanetlerini örtme çabası içindeler" dedi!

*

eyyy

zavallı

bühtan (iftiracı)

utanmaz

hezeyan (abuk sabuk)

kafası Batıcı

garabet

aciz

hain

*

E olmadı ki şimdi böyle…

Hani biz bunların sağ gözüydük eliydik bunlarsız deliydik filan?




--
AltNot
--
a45UyF587661
-   -   -   -   -   -   -   -   -
Ogretmen bir kandile benzer kendini tuketerek baskalarina isik verir.

Gazi Mustafa Kemal ATATURK

-   -   -   -   -   -   -   -   -
JEAN MESLIER : SAGDUYU TANRISIZLIGIN ILMIHALI

77. HER KOTULUK, HER BOZUKLUK, HER GUNAH ANCAK ALLAH'A ATFEDILEBILIR; DOLAYISIYLA ALLAH'IN CEZALANDIRMA VE ODULLENDIRME HAKKI YOKTUR

Allah hep, adamlarinin cogu asi uyrugundan olan bir hukumdara benzetilir; ve iddia edilir ki, kendisine itaat eden uyrugu odullendirmek ve isyan edenleri de cezalandirmak hakkina sahiptir. Bu benzetmenin hicbir kismi dogru degildir. Allah, butun yaylarini, zincirlerini yaratmis oldugu bir makinenin basindadir. Bu yaylar, ancak Allah'in duzenledigi bicimde calisir. Eger bu yaylar iyi calismiyorsa, Allah, kusuru kendi beceriksizliginde bulmalidir. Allah; hic yoktan kendine uyruk yaratmis ve bunlan kendi keyif ve arzusuna gore olusturmus, iradesine karsi cikma ve direnme gucu kimsede bulunmayan yaratici bir hukumdardir. Allah'in ulkesinde asi uyrugu varsa, bu, ulkesinde asi uyruk bulunmasini Allah'in istemis olmasindandir. Insanlarin gunahlari dunyanin duzenini bozuyorsa, bu, Allah'in dunyanin duzenini bozmak istemis olmasindandir.

Hic kimse Allah'in adaleti hakkinda kuskuya dusmeye cesaret etmiyor; bununla birlikte adil bir Allah'in hakimiyeti altinda adaletsizlikten, zulumden baska bir sey gorulmuyor. Kuvvet, kavimlerin alin yazisina hakim oluyor; hakkaniyet dunyadan surulmus gibi gorunuyor; birkac kisi butun insanlarin rahatini, mallarini, ozgurlugunu ve hayatini cezaya carpilmaksizin kendine oyuncak ediyor. "Allah tarafindan yonetilen" bu alemde her sey bozuk ve karmakarisiktir.
-   -   -   -   -   -   -   -   -
Ozgurluk iki kere ikinin dort ettigini soyleyebilmektir.
Eger buna izin verilirse gerisi kendiliginden gelir.

George Orwell1984

-   -   -   -   -   -   -   -   -
Grup eposta komutlari ve adresleri :
Gruba mesaj gondermek icin : ozgur_gundem@yahoogroups.com
Gruba uye olmak icin : ozgur_gundem-subscribe@yahoogroups.com
Gruptan ayrilmak icin : ozgur_gundem-unsubscribe@yahoogroups.com
Grup kurucusuna yazmak icin : ozgur_gundem-owner@yahoogroups.com
Grup Sayfamiz : http://groups.yahoo.com/group/Ozgur_Gundem/
Arzu ederseniz bloguma da goz atabilirsiniz : http://orajpoyraz.blogspot.com/



NECATİ DOĞRU: KARA ÇARŞAFLI ÜNİVERSİTELİ!

Ülkenin her şeyi eğri.

Ama dikkat edin, bir şablon var.
Eğrilikler doğudan batıya bir gradyanta uygun olarak azalıyor.
Kısmen de bir güney-kuzey gradyantı var aslında.
Bu aslında dünya haritasıyla da uyumludur.

Dünyanın ilkellik kutbu olarak Afganistan'ı, Somali ve Suudi Arabistanı en çukur yerler olarak belirleyin.
Buralardan kuzey, güney, doğu ve batıya gittikçe medeniyete doğru ilerlersiniz.
Doğuya giderseniz, farklı bir medeniyete doğuya girersiniz, yakın doğu, uzak  doğu falan ama giderek daha medeni bir dünyaya doğru adım atarsınız.
Kuzeye doğru giderseniz de bu böyle olur.
Türkiye'de de şablon bununla uyumludur.
Balkanlar'da da şablon aynı uyumu gösterir.

Aslında, daha açık konuşursak, dünyanın her yerinde genel geçer şablon şu oluyor, en geneli ne kadar dindar o kadar ilkel, daha özelde ne kadar İslam o kadar ilkel, ne kadar şeriat o kadar ilkel.
Daha genel ve daha tutarlı şablon her halde bu olsa gerek.

Oraj POYRAZ(0raj.p0yraz@neomailbox.net / oraj.poyraz@openmail.cc / oraj_poyraz@alpinaasia.com )
           L2fSIJNoA0xfSNxA     



NECATİ DOĞRU: KARA ÇARŞAFLI ÜNİVERSİTELİ!

Baştan söyleyeyim. Bilerek okuyun. Bu "kara çarşafla eğitim ve öğretim üzerine" yazılmış bir yazı değildir. Bu Batman'da "kara çarşafa girmiş üniversite öğrencileri haberi üzerine" bana gelmiş duyumların sergilendiği bir yazıdır.

Duyumlar şöyle başlıyor:

Batman İluh adında bir köy iken Batman adıyla ilçe ve il merkezi olduğunda eğitim haliyle çok zayıftı. Petrol mühendisleri rafineri teknisyenleri liselerde öğretmenlik de yaparlardı.

Bir hafta ders var.

Üç hafta ders yok.

Böyle yani!

O yıllarda Türkiye'de en çok para getiren ve yüksek itibarı olan meslek nedir? Doktorluk. Batman'da da her ilde olduğu gibi lise mezunu binlerce genç var ÖSYM puanları yetersiz. Dicle Tıp Fakültesi'ne giremiyorlar.

Çare var mı?

Var. Nedir?

Can Azerbaycan!

* * *

Fakat bir Batmanlı babanın oğlunu-kızını Azerbaycan'da tıp fakültesinde okutup "doktor" yapabilmesi büyük para. Yol uzak Bakü dünyanın en pahalı kenti. 50-100-200 Batmanlı genç liseyi bitirmişler. Dicle Tıp'a girememişler. Bakü'ye de gidemiyorlar. Aileleri için yıkım oluyor.

Bunun da çaresi var mı?

Var.

Nedir?

Batman'a Korsan Tıp Fakültesi.

Önce fikir doğar arkası proje yapmayla gelir. Sonra da projenin uygulanmasına geçilir. Bakü TIP Üniversitesi'nin bir müellimi (tıp profesörü) bulunur. Batman'da bir işhanı dershaneye çevrilir. Yazı tahtası projeksiyon. Bakü'den gelen müellim Azerice konuşur tıp terimlerini Rusça kullanır.

Öğrenciler anlamaz.

Zorlanır.

Önemli mi dayanın çocuklar bu zahmetin sonunda doktor olmak var. Profesörün ders ücreti yüksek ama öğrenciler aralarında eşit paylaşıyorlar fazla yük olmuyor. Profesör de otelde kalıyor otel parası da öğrencilerden toplananla ödeniyor. Azeri profesör de memnun mutlu. Ücretini dolar üzerinden anlaştı. Doları Azerbaycan parası Manat'a çevirdiğinde belki de Bakü'de 10 ayda kazanacağı parayı Batman'a bir gelişte alıyor. Gençler eğitimin sonunda Bakü Tıp Fakültesi mezunu "doktor" diploması alıyorlar.

Peki!

Sonu ne olacak?

Gençlerin "TIP mezunu olduğunu" YÖK kabul edecek mi denkliği onaylanacak mı? Başlangıçta bu düşünülmemişti ama bölgenin milletvekilleri belediye başkanları ticaret ve sanayi odaları başkanları var giderler Ankara'ya "denkliği denk getirmeye" zorlarlar.

Yani böyle bir ülkeyiz.

Sayısız örnek var.

Korsan diye başlar.

Yasası Meclis'ten çıkar.

Cumhurbaşkanlığı hükümet sistemi de önce "korsan" başladı sonra "referanduma götürüldü" şimdi tıkır tıkır yürüyüp gidiyor unutmayın!

* * *

Bu duyumlar Batman'da ve ona yakın Güneydoğu kentlerinde profesörler doçentler akademisyenler arasında birkaç yıl önce kulaktan kulağa dolaştı durdu.

Sonra unutuldu.

Ne zaman ki Batman Üniversitesi İslami İlimler Fakültesi kampüsünde bazı öğrencilerin "yüzleri kara peçeli gözleri kara gözlüklü baştan ayağa tüm bedenleri kara çarşaf içinde görüntüleri" gazetelere manşet oldu… Ankara'daki devlet adamları ise "kara peçeli kara gözlüklü kara çarşaflı ve kimlikleri net olarak anlaşılamayan kara üniversiteli görüntüsü bölgesel bir sorundur"diyerek bu duruma sempati ile baktılar… İşte bu yazıdaki eski duyumlar hatırlandı bana kadar geldi.

Anlayın!

Kara çarşaf.

Kara peçe.

Kara gözlük.

Kara kimlik.

Kara korsan tıp eğitimi.

Kara çarşaflı üniversiteli.

Duyum duyumu çağırıyor!



--
AltNot
--
a45UyF587661
-   -   -   -   -   -   -   -   -
Ogretmen bir kandile benzer kendini tuketerek baskalarina isik verir.

Gazi Mustafa Kemal ATATURK

-   -   -   -   -   -   -   -   -
JEAN MESLIER : SAGDUYU TANRISIZLIGIN ILMIHALI

77. HER KOTULUK, HER BOZUKLUK, HER GUNAH ANCAK ALLAH'A ATFEDILEBILIR; DOLAYISIYLA ALLAH'IN CEZALANDIRMA VE ODULLENDIRME HAKKI YOKTUR

Allah hep, adamlarinin cogu asi uyrugundan olan bir hukumdara benzetilir; ve iddia edilir ki, kendisine itaat eden uyrugu odullendirmek ve isyan edenleri de cezalandirmak hakkina sahiptir. Bu benzetmenin hicbir kismi dogru degildir. Allah, butun yaylarini, zincirlerini yaratmis oldugu bir makinenin basindadir. Bu yaylar, ancak Allah'in duzenledigi bicimde calisir. Eger bu yaylar iyi calismiyorsa, Allah, kusuru kendi beceriksizliginde bulmalidir. Allah; hic yoktan kendine uyruk yaratmis ve bunlan kendi keyif ve arzusuna gore olusturmus, iradesine karsi cikma ve direnme gucu kimsede bulunmayan yaratici bir hukumdardir. Allah'in ulkesinde asi uyrugu varsa, bu, ulkesinde asi uyruk bulunmasini Allah'in istemis olmasindandir. Insanlarin gunahlari dunyanin duzenini bozuyorsa, bu, Allah'in dunyanin duzenini bozmak istemis olmasindandir.

Hic kimse Allah'in adaleti hakkinda kuskuya dusmeye cesaret etmiyor; bununla birlikte adil bir Allah'in hakimiyeti altinda adaletsizlikten, zulumden baska bir sey gorulmuyor. Kuvvet, kavimlerin alin yazisina hakim oluyor; hakkaniyet dunyadan surulmus gibi gorunuyor; birkac kisi butun insanlarin rahatini, mallarini, ozgurlugunu ve hayatini cezaya carpilmaksizin kendine oyuncak ediyor. "Allah tarafindan yonetilen" bu alemde her sey bozuk ve karmakarisiktir.
-   -   -   -   -   -   -   -   -
Ozgurluk iki kere ikinin dort ettigini soyleyebilmektir.
Eger buna izin verilirse gerisi kendiliginden gelir.

George Orwell1984

-   -   -   -   -   -   -   -   -
Grup eposta komutlari ve adresleri :
Gruba mesaj gondermek icin : ozgur_gundem@yahoogroups.com
Gruba uye olmak icin : ozgur_gundem-subscribe@yahoogroups.com
Gruptan ayrilmak icin : ozgur_gundem-unsubscribe@yahoogroups.com
Grup kurucusuna yazmak icin : ozgur_gundem-owner@yahoogroups.com
Grup Sayfamiz : http://groups.yahoo.com/group/Ozgur_Gundem/
Arzu ederseniz bloguma da goz atabilirsiniz : http://orajpoyraz.blogspot.com/



KADEŞ ANLAŞMASININ GİZLİ MADDELERİ BULUNDU.



KADEŞ ANLAŞMASININ GİZLİ MADDELERİ BULUNDU.

Yerli ve milli arkeologların Hattuşada bulduğu bir tablet Türkiyeyi süper güç yapıyor.

Bunu öğrenen üst akıl ve dış mihraklar akp hükümetini devirmek için her türlü entrikayı çeviriyorlar.

Kil tableti çözen arkeologlar a habere konuştu.

Tablette aynen şunlar yazıyor.

"Amon un oğlu II. Ramses ve Kibelenin hizmetkarı III. Hattuşili arasında yapılan bu antlaşmaya göre 3297 yıl sonra tüm Hatti toprakları ve II. Ramsesin hüküm sürdüğü topraklar Hattuşanın o günkü sahiplerine devredilecektir.

Anlaşmaya uymayanların üzerine Kibele Tammuz Amon ve Annubisin laneti insin.

İki yakaları bir araya gelmesin.

Terör ve krizlerden başını kaldıramasın"

Bu lanetten korkan güçler Türkiyeyi 2023 yılından önce parçalamak istiyor.

Uyan Türkiye .





--
AltNot
--
a45UyF587661
-   -   -   -   -   -   -   -   -
Asil onemli olan ve memleketi temelinden yikan halkini esir eden icerdeki cephenin suskunlugudur.

Gazi Mustafa Kemal ATATURK

-   -   -   -   -   -   -   -   -
JEAN MESLIER : SAGDUYU TANRISIZLIGIN ILMIHALI

155. CEHENNEMIN ICAT EDILMESI, KOTULUGE ENGEL OLAMAYACAK OLCUDE SACMADIR

Siddetle tutkun oldugu seyleri bu dunyada eline gecirince, kimse ahireti dusunmez. Cok atesli bir asigin gozunde, sevgilisinin huzuru cehennemin ateslerini sondurur ve yuzunun guzelligi cennetin butun hazlarini siler. Ey kadin! Allah'iniza gitmek icin sevgilinizi terk ettiginizi soyluyorsunuz; sevgilinizi terk etmenizin nedeni, gozunuzde asiginizin ayni asik, ayni sevgili olmamasi, ya da sevgilinizin sizi terk etmesi ve kalbinizde ortaya cikan boslugu doldurma ihtiyaci duymanizdir.

Dunyada, din uzmani olan ve bazen dinin yararini savunmada caba harcayan acgozlu, arabozucu, bozuk ahlakli, edepsiz insanlardan daha cok hicbir sey gorulmez. Bu adamlar din hukumlerini uygulamazlarsa da, gunun birinde bunlari yapmayi kendi kendilerine vaat ederler. Daha cok yapmak niyetinde olduklari kotulugun vicdan azabini susturmak, gidermek icin er gec gerekecek bir ilac olmak uzere, din hukumlerini uygulamayi yedeklerinde bulundururlar. Bundan baska, sofular ve rahipler partisi cok kalabalik, cok etkin, cok guclu bir parti oldugundan, hilekarlarin ve dolandiricilarin, amaclarina ulasmak icin bu partinin yardimina cok istekli olmalari, onlarda dayanak aramalari sasilacak bir sey degildir. Kuskusuz, bize denilecek ki, bircok temiz ve dogru kimse, ictenlikle ve cikar dusunmeksizin dindardir. Ancak yurek safligi hep kultur ve erdem isiklariyla bir arada olur mu?

Dine guclu bir sekilde baglanmis bircok deniz gibi bilgili kimseleri, dahileri bize anlatirlar. Bu kanitlar ki; dahiler de hurafelere inanabilir; korkak ruhlu, zayif yurekli ve kendilerini kucuk goren olabilir; esya ve olaylari sogukkanlilikla incelemelerini engelleyen bir hayalgucune sahip olabilirler. Pascal, dinin lehinde hicbir sey kanitlamaz; bir deha sahibinde bir delilik kosesi bulunabileceginden, hurafeleri dinledigi ve bunlari dinlemeye deger buldugunda, bir cocuktan baska bir sey olamayacagini gosterir.

Pascal, bizzat "zeka, kuvvetli ve dar, zayif oldugu kadar da genis olabilir" der. Daha yukarida Pascal soyle demistir: "Insan sagduyuya sahip olabilir ve bu sagduyu her seyi esit olarak, ayni sekilde kapsamayabilir. Cunku oyleleri vardir ki, bazi islerde saglam fikre sahip olduklari halde, baska bazi konularda aldanirlar, sapitirlar".
-   -   -   -   -   -   -   -   -
Insanin azinlikta olmasi, tek kisilik bir azinlik olmasi bile, deli oldugu anlamina gelmiyordu.
Bir dogru vardi, bir de dogru olmayan dogruya sarildigin zaman, tum dunyayi karsina bile alsan, deli olmuyordun.
akillilik cogunluga bakilarak soylenmez.
George Orwell 1984

George Orwell1984

-   -   -   -   -   -   -   -   -
Grup eposta komutlari ve adresleri :
Gruba mesaj gondermek icin : ozgur_gundem@yahoogroups.com
Gruba uye olmak icin : ozgur_gundem-subscribe@yahoogroups.com
Gruptan ayrilmak icin : ozgur_gundem-unsubscribe@yahoogroups.com
Grup kurucusuna yazmak icin : ozgur_gundem-owner@yahoogroups.com
Grup Sayfamiz : http://groups.yahoo.com/group/Ozgur_Gundem/
Arzu ederseniz bloguma da goz atabilirsiniz : http://orajpoyraz.blogspot.com/



AKP'Lİ BAŞKAN: "YÜZDE 52'NİN ALTINA DÜŞERSEK DARAĞACINA ÇEKER KAZIĞA OTURTURLAR"

Daha önce durumun önemi hakkında bir yorum yapmıştım.
Bu yorum "TAM HUKUKSUZLUK" "TAM ANAYASASIZLIK" "TAM DEVLETSİZLİK" başlıklı makalenin üzerindeydi.

Gerçekten de AKP kodamanlarının ve Recep Tayyip ERDOĞAN(RTE)'nın yaşamları tehlikeye girebilir.
Bunun şartlarını da belirtmiştim.
Seçimlerin adil, hakkaniyetli olmadığı, ve olmayacağı hakkında yaygın bir kanaat oluşursa.
İşte bu gerçek bir tehlikedir.

Peki bu tuzaktan nasıl çıkılır?
Onu da söylemiştim.

AKP ve Recep Tayyip ERDOĞAN(RTE) seçimlerin adil ve hakkaniyete uygun şekilde yapıldığını halka kanıtlamak zorunda.
Bunun yolu da var.
İmkansız bir şey değil.

Yapılacak şey çok basit.
Seçim hilesi, sahtekarlığı sayılabilecek her şeyi Recep Tayyip ERDOĞAN(RTE) kontrolü altında bulunan kolluk güçleri soruşturacak, ve her bir olay mahkemeye taşınacak.
Ve yine Recep Tayyip ERDOĞAN(RTE) kontrolü altında olan yargı da her bir olayı yargılayacak, ve sorumlu olanları cezalandıracak.

Bu şekilde yalnızca ilk başta kısıtlı sayıda AKP militanının canı yanmış bile olsa, kalan militanlar bundan sonraki işlerde yalnız olduklarını bilecek ve seçim hilesi ve sahtekarlığı yapmaktan cayacaklar.
Bunun halka gösterilmesi şart.

AKP önümüzdeki seçimlerden muzaffer olarak çıkabilir.
Bu durumda iki seçenek var.
Ya halk seçimlerin adil ve hakkaniyetli olduğuna ikna olmuş olur.
Bu durumda meşru seçimlerle kazanmış olurlar.

Ya da halk ikna olmaz, seçim şaibesi olur.
Bu durumda zaten seçimlerden sonra yaşanacak büyük ekonomik sıkıntılarla birlikte AKP iktidarının şiddetle son bulması olasılık haline gelebilir.
Dahası bu durum demokrasiye karşı bir darbe olarak görülmez, ahlaki bir direnç olarak kabul edilir.
Kötü olan bu seçenekte, yalnızca Recep Tayyip ERDOĞAN(RTE)  ve AKP kodamanları ceza görmez, bütün bir Türk halkı da cezasını çeker.

Üçüncü seçenek olarak önümüzdeki seçimlerde AKP kaybeder.
Bu durumda zaten halk AKP'nin seçim sonuçlarına uyduğunu, çamura yatmadığını, şirretlik yapmadığını izler.
Bu seçenekte AKP efendi bir şekilde kenara çekilirse, zaten sorun yok.
En kötü ihtimalle ANAP dönemi politikacıları kadar yargılanır ve ceza alırlar.
Yok çamura yatarlarsa daha da kötü bir duruma düşerler.

O halde yapılması gereken tek şey var.
Recep Tayyip ERDOĞAN(RTE) ve AKP kodamanları önümüzdeki seçimin adil ve hakkaniyete uygun şekilde yapıldığını halka kanıtlamak zorundadır.
Eğer kendi yaşamları, çocuklarının ve ailelerinin yaşamlarına kıymet veriyorlarsa, eğer azıcık akılları varsa bunu yaparlar ve kendilerini kurtarırlar.

Ancak, ben umutsuzum.
Recep Tayyip ERDOĞAN(RTE) megalomanik hazeyanlara kendini kaptırmış durumda.
AKP kodamanları ise karar verme ve uygulama kabiliyetine sahip değil.
İşte beni umutsuzluğa sürükleyen faktör budur.

Ve yapılması gerekenin nasıl yapılacağı da çok açıktır.
Seçim hileleri, sahtekarlıklarını kolluk güçleri soruşturacak, yargı mahkum edecek.
Bu kadar basittir.
Bu şekilde kaybederlerse aslında kazanmış olacaklar.
Bu şekilde kazanırlarsa da haklı bir zafer ile kendilerini tebrik edebilirler.
Ve darağacı, ya da kazığa oturtma kabuslarından uzak kalabilirler.

Oraj POYRAZ(0raj.p0yraz@neomailbox.net / oraj.poyraz@openmail.cc )
           L2fSIJNoA0xfSNxA  


AKP'Lİ BAŞKAN: "YÜZDE 52'NİN ALTINA DÜŞERSEK DARAĞACINA ÇEKER KAZIĞA OTURTURLAR"

17.01.2019

MHP'nin 31 Mart seçimlerinde AKP'yi destekleyeceği Afşin'in mevcut Belediye Başkanı Mehmet Fatih Güven "Türkiye geneli yüzde 52'nin altına düşersek tahmin ediyorum ki bizi darağacına çekip kazığa oturtacaklar" dedi.

Cumhur İttifakı Kahramanmaraş'ın Afşin ilçesinde de birlikte seçime gitme kararı aldı. İttifaktaki AKP teşkilatı bu kararı kutlamak için diğer ortağı MHP'ye ziyarete gitti.

Ziyarette konuşan Afşin'in AKP'li mevcut Belediye Başkanı Mehmet Fatih Güven'in açıklamaları ise dikkat çekti.

OdaTV'nin haberine göre Başkan Güven konuşmasında "Cumhur İttifakı olarak Türkiye geneli yüzde 52'nin altına düşersek tahmin ediyorum ki bizi darağacına çekip kazığa oturturlar" ifadelerini kullandı.

Kaynak Yeniçağ: AKP'li Başkan: "Yüzde 52'nin altına düşersek darağacına çeker kazığa oturturlar"

https://www.yenicaggazetesi.com.tr/akpli-baskan-yuzde-52nin-altina-dusersek-daragacina-ceker-kaziga-oturturlar-220753h.htm

--   a45UyF587661    Ne kadar zengin ve mureffeh olursa olsun  istikllden mahrum bir millet  meden insanlik karsisinda usak olmak mevkiinden yuksek bir muameleye lyik sayilamaz.  Gazi Mustafa Kemal ATATURK  

29 Mart 2019 Cuma

NİHAT GENÇ KAVALACILARI İFŞA ETTİ! GÜLE OYNAYA BÖLECEKLERDİ

NİHAT GENÇ KAVALACILARI İFŞA ETTİ! GÜLE OYNAYA BÖLECEKLERDİ

Nihat Genç geçtiğimiz yıl 'Anayasayı ihlal' ve 'Türkiye Cumhuriyeti Hükümetini ortadan kaldırmaya teşebbüs' suçlarından tutuklanan Osman Kavala'yı köşesine taşıdı.

Nihat Genç 'Bırakın Osman Kavala'yı yaptıklarının hesabını mahkemede değil tarih önünde versin' başlıklı bir yazı kaleme aldı.

Genç'in bugünkü yazısından ilgili bölüm şöyle:

Arabayı yapan Amerika'dır eski dünya arabanın içine etmiştir; sinemayı yapan da Amerika'dır eski dünya sinemanın da içine etmiştir; ancak savaş eski dünyanın icadıdır ve savaşın içine eden de Amerika'dır.

Açık konuşalım mafyayı seksi kumarı suçu çeteleri dolandırıcıları neden bu kadar yüksek bir beğeniyle izleriz? Mesela suç filmleriyle tanıdığımız Amerikalı ünlü yönetmen Martın Scorsese'yi neden bir sinema dahisi olarak görürüz?

Sinema estetiği ve kurgusunda hiç de şikayetçi olmadığımız ahlak adına çok tuhaf şeyler yaşadık. İlk gençliğinize gidin Vietnam filmlerinde dahi sanki işgalci vahşi Amerikalı askerlerin tarafını tuttuk çocukluğunuza gidin sanki Kızılderili filmlerinde kovboyları neden tuttuk? Gücün tarafında ya da gösterilen kahramanın yanında olmak istediğimiz için mi?

Mesela Soğuk Dağ Dogville Gözleri Kapalı gibi müthiş filmleriyle sevdiğimiz Nicole Kidman'ın Çöl Kraliçesi filmi bir belgesel gibidir ve Osmanlı'yı yıkma peşinde tarihçi arkeolog bir İngiliz casusu (Gertrude Bell) oynadığı halde Nicole Kidman'ı severiz.

İNSANLAR KÖTÜLÜKTEN HOŞLANIR MI

Sinemada onlarca insanı öldüren katilleri ve hatta casusları dahi bize sevdiren çok ciddi ahlaki bir soru var.

Suç katil kötü adam estetik olunca bize ahlaklı mı görünüyor?

Eflatun'un sanatı mahkûm etmesinin sebebi de budur onda irrasyonel bir taraf var der.

İnsanlar kötülükten hoşlanır mı yoksa kötülüğün estetiğiyle mi ayartılırlar?

Zehir altın tepside sunulunca o zehri içiyor muyuz asılacaksak İngiliz sicimiyle mi asılıyoruz boğulacaksak büyük denizde mi boğulmayı tercih ediyoruz.

Haz aldığınız filmleri bir daha düşünün neden tekrar tekrar seyrederiz katilleri?

1990'lı yılların ortasından fiili olarak başlayarak ülkemizde cirit atan sivil kurumlar cemaat ve AKP eliyle onlarca kumpas operasyon yaşadık. Yüzlerce cemaatçi islamcı liberal ve yüzlerce ajan tanıdık. Yirmi yıl gibi bir süreç içinde Türkiye'nin ordusundan hukukuna siyasetine milli şirketlerine ve medyasına kadar büyük bir işgal ve peşinden hukuksuz denetimsiz bir yığın yağma ve talan yaşadık.

Büyük sorumuz şu bu işgale karşı geniş kitleler nasıl ve neden sessiz kaldı?

Mesela beş-altı yıl önce elime TESEV çevresinde düzenlenmiş ressamların çalışmalarıyla derlenmiş bir albüm geçti konu Tek Parti Cumhuriyet ve Atatürk. Çok kaliteli bir çalışma. Çizgiler birinci sınıf. Boyalar şahane. Mizah inanılmaz.

Peki ressamlar kim çok üst zevkleri olan entelektüel insanlar. Bir gizli el üstün zekalı bu insanları bir çalışmada kanalize edip yönetmiş ve ortaya Cumhuriyet değerleriyle dalga geçip alay ettikleri onlarca eseri toparlayıp yayınlamış bu albümün parlaklığına kanmamak mümkün mü?

(Bugün bu sanatçıların çoğunun Cumhuriyet ve Atatürk'e karşı yaptıkları bu çalışmadan ötürü gaza geldiklerini günün atmosferine direnemediklerini en iyi niyetimle tahmin ediyorum. )

Mesela bu ülkeye karşı yapılabilecek en büyük kötülüğün başında "etnik milliyetçilik" gelir ki Aydın Doğan'ın çıkarttığı Radikal 2'yi düşünün. Mizanpaj görünüm çok havalı. En modern matbaa teknikleriyle pırıl pırıl bir gazete estetik görünüm şahane. Yazarlarını düşünün hepsi temiz iyi görünümlü ve okumuş ve zeki insanlar. Her entelektüel orada yazmak orada olmak orada var olmak için can atıyor.

Ancak bu modern görünüm içinde maalesef ülkeyi ortadan ikiye bölecek etnik milliyetçilik tartışmalarını özgürlükmüş(?) diye başlattılar.

KANMAMASI MÜMKÜN

Onlarcasından tek tek örneklemek mümkün ama şimdilik mesela Elif Şafak'ı hatırlatalım. Genç bir kız. Roman yazmış. Güya çok başarılı ödüllendirilmiş. Baş köşelere ekranlara oturtulmuş.

Türkiye'de ve dünyada olup bitenlerden habersiz bir genç okuyucu düşünün ekranlarda bu genç kızımızın romanının nasıl takdir edilerek övüldüğüne şahit oluyor ışıklar ekran söyleşiler. Kanmaması mümkün mü?

Herkes o yıllarda hayranlık duyulacak ne çok yazar entelektüel buluyordu çok iyi hayatları çok güzel görünümlü ekranlarına gazetelerine şahit oluyordu görünüşe estetiğine sunumuna aldanmamak mümkün mü?

Güzel gibi görünüm sunum kurgu biçim insanın aklını alır.

İşte bir nesil bu kumpas ve operasyanlara bu estetik bombardıman altında ikna edildi.

Başta Elif Şafak yüzlerce güya liberal yazarın "kurgu" olduğuna hatta bir proje bir kasıtla baştacı edildiklerine sonra sonra milletçe şahit olduk.

Kumpas ve operasyonlara ve ülkenin işgaline sessiz kalmış kitlelere çok da hayıflanmamak lazım çünkü insanlara asla istemedikleri kötü şeylere estetik yolla sanatla medyayla ekranla şöhretle parlatıp güzelleştirip yaptırmak mümkündür.

Çöl Kraliçesi filminde Nicole Kidman'ı Osmanlı'yı yıkmaya çalışan bir casus olduğunu bildiğimiz halde neden sevdiğimizi bilemediğimiz gibi filmin içinde polis on kişinin (kahraman) katilini kovalarken dahi içimizden şuraya saklan diye yol gösterdiğimizi neden bilmediğimiz gibi...

Üstelik bu şık estetik sanat yapılarında ağırlanan sanatçılar yazarlar pek neşeliydileR kendilerine güvenleri tamdı.

Umutlu ve hep özgürlük barış demokrasi diyerek konuşuyorlardı ve ülkeye ihanet gibi insanlarımızın iğreneceği kabullenemeyeceği şeyleri pek havalı pek zekice parlak kelimeler cümleler eşliğinde yapıyorlardı.

Ve filmin sonunda öyle korkunç günlere sıra geldi ki hukuksuz suçsuz genelkurmay başkanları gibi büyük komutanların dahi FETÖ'cü savcılar tarafından tek tek tutuklanma görüntüleri eşliğinde bu sanatçıların keyifle konuştuklarına hatta ekranlarda kahkahalar attıklarına şahit olduk.

Acılarımızdan zevk alır hale nasıl geldiler?

Çünkü FETÖ savcılarının acımasız şiddetlerini bu gaddarlığı haklı göstermek için yeterince estetik kurmacalarla toplumu çoktan hazırlamışlardı.

Sonra gelen uydurulmuş deliller sahte belgeler de sahte estetik kurgu gibi operasyonların her biri şahane bir kurgu (montaj) çıktı.

İFTİRA ATILAN KAHRAMAN SUBAYLARIN HAKLARINI HİÇE SAYDILAR

Estetik kurguyla başlayan bu operasyonların baştan çıkarıcılığına inanmayan kim kaldı Türkiye derin devletten kurtuluyor bağırsaklarından temizleniyor Türkiye faşist ırkçı bir yapının tasallutundan kurtuluyordu?

Oysa sahne tam anlamıyla bir Martın Scorsese filmiydi iyi giyimli şık bir fahişe iyi adamları (izleyiciler okuyucular halk) baştan çıkarıyordu.

Şayet ülkemizin bölünmesini iç savaşlara sürüklenmesini hiç istemeyen akıllı insanlarsak muhalif düşman diye bellediklerimizi dahi "insan" diye görebilmeliyiz.

Muhaliflerimizin de hukuk karşısında hepimizle eşit haklara sahip olduğunu bilmeliyiz ki önce bu estetik kurgu sonra kumpas ve operasyonları başlatanlar iftira atılan kahraman subayların haklarını yedi uzun yıl hiçe saydılar.

FETÖ'cü savcılar tarafından aşağılanmalarına sessiz kaldılar hatta Silivri'de mahkeme salonunda topladıkları yüzlerce üst düzey subayı ifadelerini alma gereği hiç duymadan bir sığır sürüsü gibi kapıları kapatın emri vererek ahıra tıkar gibi jandarma dipçiğiyle vura vura hayvanlarmış gibi hücrelerine gönderdiler.

İşte tarihimizin bu en vahim en insanlık dışı günleri yaşanırken sanatçılarımız yazarlarımız ve güya liberallerin neredeyse tümü KONTROLÜ KAYBETTİLER.

İçlerinden tek biri Durun yeter diyemedi demedi. Çünkü hiçbiri öz denetime sahip değildi büyük kurgunun önünde hepsi bizler gibi sürükleniyordu.

Türkiye'nin bu vahşi işgali onlarca operasyonla onlarca yıl sürdü yani FETÖ'cü savcıların ve liberallerin bu gaddarlığı gestapoluğu bir anlık bir öfke patlaması hiç değildi.

Kararlı düşünülmüş bir süreç.

Sözü Osman Kavala'ya getirmek istediğimi anladınız bağıra çağıra söylüyorum bırakın bu adamı yaptıkları ettiklerinin hesabını mahkemede değil "entelektüel" olarak tarihin önünde versin.

Ama bu liberallere bir soru soralım FETÖ'cü savcılarla işbirliği içinde FETÖ'cü savcıların bu sadist gaddar gücüne neden ihtiyaç duydunuz?

Sahi liberaller sadist gücü neden arzular?

Liberal sol'un neden çok güçlü medya patronlarının gazetelerine ekranlarına aşık olduğunu... Onlarca yıl o ekranlardan neden inmediğine ya da onlarca yıl hırsız medya patronları ve FETÖ'cü savcıları tek bir cümle neden eleştirmediklerini bir daha soralım.

Onlarca yıl yan gelip yattıkları o ekranları gazeteleri bir daha hatırlayalım birbirinden güzel spikerler ışıklar kameralar harika bir sinema filminden daha heyecanlı ve göz kamaştırıcı onlarca yıl tekrarlarına doyulmayan söyleyin bu filmlerde hangi kahramanlara aşık oldunuz kimlerin heykellerini dikmek istediniz hangi kahraman(!) savcıların peşinden gitmek istediniz?

Her şey estetik olunca şık güzel olunca söyledikleri doğru mu oluyor?

Bizlere yaşam hakkı tanınma konuşma öne çıkma fikrimizi söyleme hakkını hiç vermeyen bir sansür boğmaca filmi; faşist ırkçı diye yüzüne tükürülen iğrenilen bu filmde bizler figüran dahi olamadık hakkını arayacak yer bulamayan zavallı köleler kurbanlardık.

Dönün o yılların o gazetelerine ekranlarına bir de liberallerin sözüm ona sanatçıların yaşadıkları keyfi hazzı düşünün.

Bir daha soralım bu "kötülüğü" kim inşa etti kendileri mi istedi yoksa sürüklendiler mi yani kötülüğü seçmek seçmemek ellerinde miydi?

Bakın cemaatin ajanlığında kullanılan gençlerin yoksul ailelerden ve izbe köylerden getirilip beyinleri yıkanıp kandırıldıkları aşikar gerçektir bu gençleri savunmak adına değil ama bu gençleri kötülüğe ajanlığa sürükleyen bir sosyolojik gerçekten bahsedebiliriz.

Ancak sanatçılar ve liberaller için böyle bir durum söz konusu değil çünkü liberal ve sanatçıların bu yolu seçip seçmeme lüksleri imkanları vardı.

Başka tür bir hayat şans bulamayan insanların PKK ve Cemaat içinde kullanılmaları başka bir şeydir başka imkanları olup da PKK ve Cemaat kumpas ve operasyonlarına keyifle hazla neşeyle ve kişisel iradeleriyle katılmak başka bir şey.

Osman Kavala ya da Murat Belge'nin Siirt'in bir köyünde okuma şansı bulamayan hatta öksüz yetim bir ailede büyüdüklerini sanmıyorum.

Bu sanatçı ve liberallere soracağımız tek soru: Neden Gücü Seçtiniz?

Neden zenginleri patronları şeyhleri emperyalist güçleri parası imkanı bol sivil kurumları Sorosları seçtiniz?

Hadi bu filmi seyredip estetiğinin görünüşünün etkisinde kalıp sessiz kalan kitleleri bir nebze anlayabiliyor insan ama siz büyük filmler seyretmiş büyük romanlar okumuş alt metinleri sinema dilini estetiği kurguyu çok iyi bilen anlayan insanlardınız.

Neden?

BÜYÜK GÜÇ DEMEK...

Çünkü bu sanatçıların ve liberallerin 'kötülüğü' seçmesi geniş kitleler gibi estetik bir aldanma değil bir kasıtları vardı şeytani bir kasıt.

Kasıt bir düşmanlık.

Karşısındakini suçladıklarını yalan hukuksuz belgelerle iftira ettiklerini insan yerine koymayan bir proje.

Çok mu istediniz İngiliz sicimiyle asılmayı çok mu istediniz büyük denizde boğulmayı ya da büyük güç'ü neden tercih ettiniz?

Kardeşlerim büyük güç demek Martın Scorsese'nin filmlerinden de hatırlayacağınız üzere büyük fırıldak demek büyük zeka büyük kumpas.

En ideal kahramanımızın sırf kendisini kurtarmak için arkadaşlarına madik attığı hatta yirmi yıl gibi sıkı arkadaşlık yaptıklarının kadınlarına sarktığı hatta soyguna birlikte katılıp sonra arkadaşını gözünü kırpmadan öldürdüğü bir büyük dümenden söz ediyoruz.

Ancak bu dolandırıcılık ve dümen eşyanın ve hayatın gerçeklerine ve zamanın genel ölçülerine ve hepimizin hayatlarına benzer şekilde gelişmeli filmin dümeni de işte hayatlarımıza ve eşyaya ve zamana uygun ve sıkmadan akıcı bir şekilde rüya gibi olup bizi içine almayı başarmasıdır.

BU FİLMDEN GERİYE KİM KALDI

Nice film (dümen) vardır bizi içine alamaz ama bazı filmler hem katilleri ajanları kahraman yapar ve hem de onlara hayranlık duyarız işte asıl "dümen" bizi kötülüğe ikna etmeyi başarmış olmasıdır.

Filmin sonunda herkesin herkesi kurşunlayıp öldürdüğü ya da herkesin herkese ihanet ettiği ve filmin sonunda sadece tek kişinin hayatta kaldığı bir hayat.

Kötü sanatçılar acısını duymadıkları öyküler yazıp filmler çektikleri için kahramanlarının başına Kandil'de bomba düşüp beyni parçalanmış ya da yoksul kahramanı hapishanelerde çürümüş dıngılında değil iplemezler yarın yine para bulur prodüksiyon kafalayacağı figüran bulur yoluna kaldığı yerden devam eder.

Bu sürükleyici kurgu'dan (uydurma dümenden) sadece tek bir sonuç çıkar: Hayatta hep tek bir kişi kalır.

Çünkü gazino kumar mafya filmleri hepimizin aslında "bencil" hayatlarımız olduğunu bize öğretir yani hayat aslında "survivar".

Kaçanlar hainler kovulanlar içeri tıkılanlar onlarca yıldır seyrediyoruz işte şimdi soralım bu filmden (dümenden) geriye kim kaldı Orhan Pamuk mu Turgay Ciner mi Elif Şafak mı Fethullah Gülen mi Osman Kavala mı Tayyip Erdoğan mı?

Bu filmde siz ve yoksul hayatlarınız neredeydi Türkiye neredeydi şirketleri neredeydi paralar dolarlar kimdeydi bankalar kimin elindeydi şimdi kimin elinde?

Kabul edelim bu filmde hepimizin aklını başından alan fazlasıyla şık ve güzel ekran fahişeleri ve vatansever görünümlü ajanlar ve insanlık aşkıyla dolan hainler ve pek parlak entelektüel hayatı olmuşmuş varmışmış gibi rol verilen yüzlerce figüran pek değerli estetik ölçüler içinde kullanıldı çoğu gönüllü.

Bu filmin devamlarını çekme imkanımız olup yüzlerce figüranın da hayatlarını ayrıntılı olarak büyütüp hayatlarını ruhlarını tanıma şansımız olsa bu figüranların alayının parayı doları gaddarlığı seçmiş olmalarının asıl sebebinin hepsinin kendini "kahraman" görmesi.

Yazımın başına dönüp tekrar soralım bir dönerci çırağı bir garson çocuk ve bizler dahi bu filmleri neden çok severiz neden kahraman üç kağıtçıyı dahi haklı buluruz çünkü bu filmler hepimizi "kahraman" yerine koymayı başarır.

Bu filmde Osman Kavala'sından Elif Şafak'ına nicesine hepsi kendini "kahraman" sanıyordu.

Sanmak.

Sanmak gibi yani.

Tüm edebi metinler "mecaz"la (benzetmeyle) doludur hatta edebiyat dediğimiz hatta sinema dili denilen şey benzetme sanatıdır ve asıl mecaz asıl büyük eser bizi oturduğumuz yerden okuyup izlediğimiz öykünün kahraman yapmayı başarmasıdır.

Edebiyat ve sinema ve medya bizleri kendi öykülerinin kahramanı yapabilmek için çok yüksek çok zeki teknikler kullanır ama bazı acemiler üstün zekasına çok güvenip kurguladığı öykünün maalesef kurbanı haline gelir biz bunlara "kötü" sanatçılar deriz.

Mevzu derindir kısaca çıtlatalım:

Çünkü kötü sanatçılar kahramanlarını var ettiklerini ve onları kurgulayıp yönettiklerini sanırlar.

Yani kötü sanatçılar kurbanlarıyla kahramanlarıyla özdeşlik kurmayı beceremeyen hep kendine pay çıkartma gibi büyük kötülüğü seçmiş insanlardır gerçek bir sanatçı olamazlar gerçek bir eser ortaya çıkartamazlar.

http://ilkkursun.site/nihat-genc-kavalacilari-ifsa-etti-gule-oynaya-boleceklerdi?fbclid= IwAR1PJ2rTKfrP58T8y9kq3RPmYyzZKS9ET5gP2E58vWgzrdop_8PLt-W95-o

--   a45UyF587661