21 Temmuz 2011 Perşembe

Re: [ISRATURK] POLITIK - Erdal Sarızeybek Yazdı: SANIRIM BİZİ TEHDİT EDİYORLAR, HEM DE SAVAŞLA

DOLANDIRICILIKLAR:
Kaldırımcılık:
Genellikle açık, bazen de kapalı alanlardaki kaldırımlarda pazarlanan eşyaları aşırmak.

Muslukçuluk: Abdest almakta olan kişilerin sırtlarındaki ceketlerini önce çarparak düşürüp, sonra düzeltme bahanesiyle veya askıya asılmış olan başkasının ceketinin üzerine kendi ceketini asarak yapılan para çalma işi.

Üç Kağıtçılık:  Diğer ismi "bul karayı al parayı"dır. Biri resimli diğer ikisi rakamlı üç adet iskambil kağıdıyla oynanır. Hüner resimli iskambili bulmaktır. Oynatanın ayakçıları hep kazanır. İzleyenler de kazanırız zannederek oynarlar ve kaybederler.

Pislikçilik: Ağzında çiğnediği leblebinin posasını, gözüne kestirdiği kişinin omzunun arkasına püskürterek, kuş pislemiş gibi gösterip, temizlemek bahanesiyle, kişinin parasını çalma imkanı yaratır.

Zarfçılık: Kaldırıma bırakılan bir zarfın bir ucundan para gözükür. Yoldan geçen kişi para buldum zannederek zarfı alır. Pusuda bekleyenler adamı çevirir, zarfın içerisinde daha fazla para vardı diye adamın üstünü arar ve bu arada parasını çalarlar.

Şıkşıkçılık: Üç adet kamışla oynanır. Dolandırıcı, elindeki kamışları saklar içinden biri şık şık öter. Öten kamışı bulmak kolaydır, hemen anlaşılır. İş ciddiye bindimi oynayan hep kaybeder. Çünkü hiçbir kamış ötmez, öten kamış adamın ceketinin yeninde saklıdır. Bu dördüncü kamıştır.

Tantanacılık:  Yolunuzun üstünde bir garibin dövüldüğünü görürsünüz. Dayak yiyenin de,  kendini dövenlere karşılık verdiğini ve kendini savunduğunu gözleyip, onları ayırmaya çabalarsınız. Olan olmuştur. Bütün paranızı almışlardır.

Tırnakçılık:  Para bozdurmak amacıyla  veya döviz cinsi parayı değerinin altında bir karşılıkla bozdurmak  isteyen bir kişi gibi kasaya yaklaşan dolandırıcının, el çabukluğu ile kasadaki parayı çalmak hüneridir.

Definecilik: Eski hissi veren evrakları ve krokileri göstererek, oradaki bazı işaretlerin bir hazinenin yerini gösterdiği palavrasıyla işe ortak etmek. Bu bahaneyle, ihtiyaç duyulan araç ve gereçler için para sızdırmak, kandırmak.

Dızdızcılık:  Birkaç dolandırıcının bir araya gelerek basit makinelere beyaz kağıt sürerek diğer taraftan kağıt para çıkarmak suretiyle saf vatandaşları kandırarak paralarını alma işidir.

         Bütün bu dolandırıcılık işlerinin piri ve en şöhretli kişisi ise adına kitaplar yazılan, filmler çevrilen, araştırmalar yapılan, tövbekar meşhur dolandırıcı Sülün Osman'dı.

         Sülün Osman kendine özgü yöntemlerle kamu mallarını yani köprüleri, tramvayları, meydan saatlerini satar veya kiralardı.  Bazen de kendince icat ettiği para kazanma yöntemlerine soyunurdu.  Örneğin büyük parkların girişine paspas koyup ayak silme parası toplamak da O'nun buluşudur.

         Sülün Osman, sanık olarak çıkarıldığı mahkemede hakime " Sayın yargıcım, bu memlekette Galata Köprüsü'nü, Dolmabahçe Saat Kulesi'ni, satabileceğim ahmaklar olduğu sürece mesleğe devam ederim" dediği gibi, "Beni enayi yerine koymaya kalkan uyanıkları da çok dolandırdım" demiştir.

         Sülün Osman yaşamış olduğu  (1923- 1984) yıllarda, pek çok kişi tarafından dönemin "sosyal mühendis"i olarak tanımlanmıştır. Tövbekar olduktan sonra "Alınteri İle Yaşamak" konulu ve bu felsefeye uygun konuşmalar yapmış, konferanslar da vermiştir.

         Rahmetli Sülün Osman, dolandırıcılık aleminin en renkli buluşlarına imza atmış kişi olarak günümüzde de şöhretini devam ettirmektedir.

 Tövbekar dolandırıcı Sülün Osman halen  anılmakta ve bazı bilimsel çalışmalara konu olmaktadır. Ayrıca işlerini gerçekleştirirken ortaya koyduğu  mizah yüklü buluş ve uygulamalarla ,   halkın büyük sempatisini kazanmıştır.  

 

Menteş Bey selamlar.

Ben doğrusu Erdal Beyi tanımam, ancak bölgede çatışmalara bilfiil katılmış bir sürü başka insanı tanırım.
Ve ben de üç sene süreyle bölgede hekimlik yaptım. Gittim, gördüm, yaşadım.
O sizin küçümsediğiniz, kahramanlık senaryoları aynen doğrudur, eksiği vardır, fazlası yoktur.
Aslında yirmi otuz senedir kaybettiğimiz binlerce askerin ve yaşanan çatışmaların her biri ayrı ayrı cidden bir menkıbedir, efsanedir.
Bu kahramanlık menkıbelerinin onda birini başka milletler görse otuz sene onunla zihinsel masturbasyon yapardı ve ne tekim yapmaktadır da.
Hatırlayın, Silvester Abinin Rambo, İlk Kan serilerini, Taksi Şöförünü, ve daha neler neleri.
Artık siz o kahramanlık hikayelerini beğenirsiniz, beğenmezsiniz, az bulursunuzu, ben onu bilmem.
Ama ben beğenir ve itibar ederim.

Doğrusu ben Yahudileri severim, iyidirler, güzeldirler, ama çok ciddi iki ontolojik sorunları var onu da belirtmeden geçemeyeceğim. Komşum olsunlar, yiyelim, içelim, gezelim, gidelim, gelelim.
Bir Yahudinin İsrail vatanperverliğini anlayabilirim, özellikle antisemitizm anlamındaki ırkçılıktan son derece rahatsız olmasını da gayet normal karşılarım.
İsrail ve Yahudilikle ilgili iki konu benim açımdan dikkate değerdir.

  • KÜRESEL TEFECİ MAFYA HANEDANLARI: Ama, iş küresel tefecilerin, savunusuna gelince ben orada tartışırım. Bu en büyük çelişkilerden biridir. Şimdi ortada bir devlet var ve bu devletin en büyük banileri, finansörleri, sponsorları ahlaken büyük tartışmalara sebep olma potansiyeli taşıyan küresel tefeci ve mafya hanedanları olsun. Unutulmamalıdır ki, tarih boyuncu Yahudilerin husumet toplamalarında en büyük sebep de tefecilik konusudur. Üstelik bu hanedanlar sadece tefeci(fahiş, bitmeyen faiz) değildir, aynı zamanda dünyada var olan bütün madenler, değerli taşlar etrafında gelişen asla onaylanamayacak bir sürü işin, uyuşturucu ticareti, silah ticareti gibi kirli işlerin baş aktörleridir. Ülkeler, bölgeler boyutunda entrika, şantaj, suikastler, askeri operasyonlar dünyanın ve bu ailelerin paylaştığı ortak tarihin ana unsurlarıdır. Bana sorarsanız, bu hanedanlar tüm dünyanın el birliğiyle mücadele etmesi gereken parazit unsurlardır. Şunu da vurgulamak isterim, bu noktada söylediklerimin antisemitizmle en ufak bir alakası da olduğunu kabul etmem. Bu boyutlardaki ahlaksızlığın hiçbir savunusu olamaz. Benim hırsızım, senin hırsızın tartışmasıyla bir yerlere varmak mümkün değildir.

  • TARİHSEL GEREKÇELER: Diğeri ise İsrail'in kuruluşunda tarihsel gerekçelerin sürülerek kötü bir emsal yaratmasıdır. Bu emsal başka bütün milletlere diğer milletler aleyhine toprak talebinde bulunma hakkı verir. Unutmayın bu mantıkla İtalyanlar, Papalık dahi OrtaDoğu'da hak iddia edebilir. Bu bir çelişkidir. Konu güçlü olan haklı noktasına gelirse, onu da 2000'li yıllarda savunmak çok kolay olmaz. Sanırım dünyanın bu türden itiş kakışları kaldıracak hali de kalmadı.

Ve en son olara bana gelince:
Bu konuda tam olarak aynı fikirdeyiz.
Ve ben hala daha başta kendi halkıma olmak üzere herkese, K. Atatürk'ün dediği gibi,  çalışmadan, üretmeden, yorulmadan daha rahat yaşamanın yollarını arayan milletlerın; önce haysiyetlerini sonra bağımsızlıklarını daha sonra istikballerini kaybetmeye mahkum olduklarını tekrarlayıp duruyorum.

Herşey iyi güzelde oyuna gelenin suçu büyüktür, peki ya üçkağıtçının, hırsızın hiç mi suçu yoktur?
Yoksa siz üçkağıtçıları mı savunuyorsunuz?
Yoksa siz, yoksa, yoksa, Aman Allahım... Şaka, şaka...
Korkarım küresel tefecileri bu kadar hararetle savunmak sizi bu noktaya getirir.
Bana sorarsınız, sormazsınız, ama bence her Yahudi ve her İsrail vatandaşı küresel boyutta ahlaksızlık yapan bu hanedanlarla arasına mesafe koymalı. Aksi durumda ortaya büyük bir suçortaklığı durumu çıkacaktır. Ve bu suçortaklığının yaratacığı paratoner etkisini gözönüne almak gerekir.

İsrail devletinin bekası içinse güç hukukundan başka ekstra, duygusal ve akli dayanaklar bulmakta da büyük yarar vardır.
Gerek güç hukuku, gerekse tarihsel gerekçeler çözdükleri sorunlardan çok daha fazla sıkıntılar yaratır.

Umarım sizleri incitmemiş, üzmemişimdir, çünkü bunu gerçekten umursarım.

On 21.07.2011 00:32, Mentes Azuz wrote:
 
Erdal Sarizeybek iyi bir askerdi ama, cok kotu bir siyasetci. Iskembe-i kubradan sallamanin, kahramanlik senaryolarinin, Turkiye halklarinin uzerindeki etkisini Erdogan'dan ogrenmis olsa gerek ha bire $i$inmekle mesgul.
Yahu biraz mutevazi ol da adam bilsinler. Varsayimlarla asagilayarak prim kazanmak istedigi Israil yetmemis, bir de Yahudileri diline dolamis bu fasist adam.
Vatan sevgisi baska, irkcilik baska sey. Bu adam ikisini birbirine karistirmis.  
Israil'in ve Yahudilerin yillarca TSK'ya, dolayisiyla Turkiye'ye olan destegini bilmez gibi nankorluk ediyor.
Israil'in Turkiye'ye destegini, ilk agizdan sitem dolu bir roportajda, PKK sorumlusu Israilli gazeteciye anlatmadi mi?
Dilerim Turk Milleti populizme, ummet cikarcilarina degil, gerceklere inanir.
 
Size gelince Oraj Poyraz; Bu AKP'yi en son %50 ile Turk halki iktidara tasimadi mi? Tek borclu olup da tehdit edilen ulke Turkiye mi? Bu paralari tatli tatli yerken iyiydi de, cikarirken aci aci olacagini bu millet dusunmediyse, ceremesine de katlanir.
Mentes
20 Temmuz 2011 22:43 tarihinde Oraj POYRAZ <cimcime@neomailbox.net> yazdı:

Evet hiç abartması yok, ABD/AB özetle batının oligarkları bize bunları söylüyor.
Söylüyor da, eksik olan şu, halka hala daha gerçek durumu itiraf eden kimse yok:

Gırtlağımıza kadar borca battığımızı,
Bu borçlarla yıllardır, bize şantaj yapıldığını,
Son on yıldır bütün hükümetlere parasal operasyon tehditleri yapıldığını,
ABD'ye giden bütün heyetlerin orda bazı sivil(!) toplum kuruluşları huzuruna çıktığını,
Bu huzura kabullerde herkesin batılı oligarkların menfaatlerini haleldar etmeme sözü vermek zorunda kaldığını,
Ülkede görülen geçici iyilik halinin son iktidar tarafından sürdürülen işbirliğinin mükafatı olarak ülkeye borçlanma şeklinde akıtılan sıcak paraya bağlı olduğunu,
Ülkenin her ay en az 20 - 30 milyar dolarlık taze paraya ihtiyacının olduğunu,
Özelleştirme diye halka sunulan şeyin aslında ülkenin özvarlıklarını da aşan miktardaki dış borçun faiz ödemelerinin sürdürülmesi için yapıldığını,
Son iktidara görev olarak, bu gelişmeleri halka duyuran kadroları, ayak direyen kesimleri tırpanlamanın verildiğini,
Asker sivil bütün kadroları, ağır tablo karşısında aciz, çaresiz, ümitsiz kaldığını, ve kaderine boyun eğdiğini,
Kimsenin halka mevcut durumu itiraf edip, yeni bir kurtuluş savaşına girmeye gücünün kalmadığını,

Evet bunları bize mertçe, dürüstçe, yiğitçe söyleyen kimseler olmamıştı.
Erdal Sarızeybek ise aşağıda her şeyi dosdoğru yazmış.

Ve ben de biliyorum ki, söylediklerinin azı yoktur, çoğu vardır.
Saygılar..


Erdal Sarızeybek Yazdı: SANIRIM BİZİ TEHDİT EDİYORLAR, HEM DE SAVAŞLA

12 Temmuz 2011

Önce gündemden özetler:

"PKK iki askerimizi kaçırdı ve dedi ki," bunun devamı gelecek…"

Sinan Meydan yazdı: Diyorlarmış ki "Atakürt" olsun, "Türk yok olsun"

PKK siyasetçileri Diyarbakır'da ikinci bir meclis topladı…

Şehit isimleri okullardan kaldırılıyormuş…

İlkokuldaki ANDIMIZ kaldırılacakmış…

Türküm demek ırkçılıkmış…

Anayasa değiştirilecekmiş ve "Türk Milleti" anayasadan çıkarılacakmış…

Peki ya karşı çıkarsak?

PKK diyormuş ki ülkeyi kan gölüne çeviririz…

ABD diyormuş ki Türkiye model ülke olmaktan çıkartırız…

AB diyormuş ki kredileri keseriz…

İsrail diyormuş ki Türkiye'deki sermayemizi çekeriz…

Barzani-Talabani Diyarbakır'ı başkent ilan ederiz diyormuş!

Tüm bunlar devlet olan bir devlete tehdittir, bir savaş ilanıdır!
Bu bir meydan okumadır, bu bir devleti yok saymaktır!

Siz ey Devlet ve Milet!

İster anlayın ister anlamayın, ama bilin ki BUNLAR BİZİ TEHDİT EDİYOR!

Olsun, biz böylesi tehditlere alışkın bir millet ve alışkın bir devletiz, ilk tehdidi SEVR ile gördük.
Doğu Anadolu'da
"Ermenistan-Kürdistan" deyip bizi parçalamaya, ateşkes yapmamıza rağmen bizi işgale kalkıştı bu Bizans'ın çocukları…
Şimdi yine tehdit ediyorlar ama şimdi bunu söyleyen yok, yazan yok, çizen yok, anlatan yok, sanki dikensiz gül bahçesi Türkiye ama öyle değil…
Biz gerçeği anlatalım:

Terörist dediklerimiz Irak'tan geliyor, biz Irak'a müdahale edemiyoruz, neden, çünkü Barzani istemiyor ve ABD izin vermiyormuş, bakın şu BAĞIMSIZ TÜRK DEVLETİ'ne!

Terörist dediklerimizi besleyen Avrupa, ama biz AB'ye rest çekemiyoruz, neden, çünkü AB izin vermiyormuş, bak bak şu BAĞIMSIZ TÜRK DEVLETİ'ne!

Terörist dediklerimiz İranlı, Iraklı, Suriyeli, Ermeni, Rum, az da olsa bizden de gidenler var…
Saldırı altındayız bu karma güç tarafından…
Ardında ABD-AB-İsrail var, ama bunlar sözde müttefik ve biz, bu örtülü savaşta gücümüzü kullanamıyoruz…
Neden?
Çünkü ABD-AB-İSRAİL-BARZANİ-TALABANİ, hepsi karşı biz Türk Milleti'ne, öyleyse siz de iyi bakın şu Anadolu'daki şu bağımsız son TÜRK DEVLETİ'ne!

Kürdistan projesi AB'nin, ama biz adına PKK diyoruz.
Bu proje ABD ve İsrail'in, biz yine PKK diyoruz.
ABD-AB-İsrail birleşmiş bize saldırıyor PKK adı altında, biz yine de PKK bizim terör örgütümüz, bizim teröristimiz diyoruz, neden, bu yalanlar neden, bu aldatılmışlık, bu sessizlik, bu biat, bu esaret neden?

Sanırım ABD bizi savaşla tehdit ediyor, almış yanına AKP siyasetini bizi tehdit ediyor, biz ülkesini sevenleri, bağımsızlık ve özgürlük diyenleri…
Etsin, korkumuz yok!

Sizce ne yapabilir bu ABD?

Uçak silah sistemlerini kilitler, olası bir savaşta uçaklarımızı kullanamayız, bu doğru.
Başka?
Ambargo koyar, olası bir savaşta ihtiyaç duyulan yedek parçaları alamayız, bu da doğru.
Başka?
Kredileri keser, borsayı düşürür, ele geçirdiği fabrikalarımızda üretimi yavaşlatır, yedek parça ithalatına son verir, ekonomiyi felç eder, hepsi doğru ama…

Şimdi olaya bir de bizim bakış açımızla bakalım: " Bu ABD bize doğrudan savaş ilan edebilir mi"?

Hayır.
Enerji köprüsü olan ülkemizi savaşa sokamaz, çünkü hepsi zarar görür; ABD, AB, İsrail, Barzani ve Talabani ve de PKK…
İsterse etsinler, biz hazırız…

AB ne yapar?
Hiç.
AB'nin Asya ve Afrika'ya ticareti bizden geçer, kapatırız!
İsrail ne yapar?
Hiç.
Müslüman Araplara Türkiye'nin vereceği destek İsrail'i kendi kuşağında boğar, yaparız!
Öyleyse Türkiye'nin ekonomik bağımlığını ve askeri yedek parça teminini koz kullanıp bizi tehdit edebilecek bir tek ABD kalıyor.
Ve bu ABD bizi tehdit ediyor…

Peki, bu ABD neyine güveniyor?
Silahlı gücüne mi?

Yetmez, savaşırız!

Peki, bu ABD kime güveniyor?

Siz ister inanın, ister inanmayın ama bu ABD bizi AKP'ye güvenerek tehdit ediyor.
Evet, AKP'ye, inanın AKP siyasetine güvenerek bizi tehdit ediyor, çünkü ABD'ye AKP yol veriyor, izin veriyor, yol açıyor…
İşin garibi şu, AKP Amerikalı değil Türk…
Konuyu biraz daha açalım:

ABD'nin Irak'ta 250 bin askeri var, hepsi savunmada, hava harekâtı olmasa, canını bile kurtaramayacak orada.
Şii ve Sünniler büyük öfke içinde.
Bu iki öfke birleşse ve Türkiye bu güce destek verse, ABD Irak'ta nefes bile alamaz, öyleyse bu korku neden?
Bu konuda tek bir adım dahi atsak, ABD bizi tehdit etme cüretini bile bulamaz, öyleyse bu korkumuz neden?

ABD'nin Irak'ta güvendiği Barzani, Barzani'nin işi bizim için 24 saat.

ABD'nin güvendiği PKK, inanın PKK'nın işi de 24 saat.
Abarttığımı sanmayın, inanın doğru,
24 saatle ifade etmek istediğim kararlılıktır, Türkiye kararlılıkla harekâtını başlatsın, bu iş biter!
PKK'yı da, ona destek verenleri de 24 saat içinde siler süpürürüz, çünkü PKK'dan korkan biz değiliz, korkan ABD ve AB

PKK'nın güç aldığı Doğu'daki halkımız değildir, ABD-AB-İSRAİL-BARZANİ-TALABANİ'dir, biz değil…

Evet, PKK ve siyasi kol ve kanatlarının Türkiye'de işi 24 saattir.
HAREKÂT BAŞLAR VE NE ZAMAN BİTMESİ GEREKİYORSA O ZAMAN BİTER, önemli olan bu kararlılığı gösterebilmektir!
24 SAAT İÇİNDE HAREKATI ABD-AB-israil'e KARŞIN BAŞLATABİLMEKTİR!
Mesele budur!

ABD ve AB PKK'dan korkar, çünkü bu yılanı Avrupa'da beslediler, şimdi ise kendi gözlerinin oyulmasından korkuyor bunlar, korkan biz değil onlar!
Onlar, çünkü bizim gibi ihanetle yaşamağa alışık değil, ihaneti beslemeye alışık değil, ihanetin sokaklara dökülmesine alışık değil onlar, bu yüzden korkuyorlar…

Düşünsenize PKK'nın Avrupa'da yaşamı felç ettiğini, bizdeki gibi yakıp yıktığını…
AB insanı buna dayanabilir mi?
Hayır, onlar rahata alışık, biz ise cefaya, zorluğa, fedakârlığa, biz vatanı sevmeye ve vatan için ölmeye alışmışız, onlara benzemeyiz hiç!

Bizdeki ihanetin kod adı "ÇARÇELLA"dır , tam iki yüz yıldır sürer, herkes bu ihaneti çeker ama kimse söylemez, öyle bir milletiz biz…
Ama biz aynı zamanda Anadolu için ölürüz, can verir can alırız biz, huyumuz budur bizim, toprak bizim için namustur, namus ise vatan!
"VATAN" olmaz ise "NAMUS" olur mu hiç!

Ama böyle gidersek eğer, eninde sonunda bu ABD ile karşı karşıya geleceğiz gibi, yaşadıklarımız onu gösteriyor, başta çuval meselesi, unutmadık hiç…
Üstelik devamı da var:
Eğer ki Irak'ta Barzani Kürt devletine yol verir isek,
Eğer ki Irak'ta Şii-Sünni birliğini sağlamak yerine, çatışmalarına hatta bir iç savaşa ses çıkarmaz isek,
Eğer ki ABD'nin geri çekilmesini kolaylaştırır isek,
Eğer ki Kerkük'ü Barzani yönetimine bırakır isek,
O zaman hiç korkmayın!
Çünkü bunun anlamı şudur: , çünkü
"biz Türk değil Amerikalıyız" demektir ya da " biz Türk değil Yahudiyiz" demektir, o halde korkmayın "ABD ile savaş" çıkmaz!

Ama biz "Türküz", o zaman ne olacak?

Biz "Türküz" diyenler ne yapacak?

"Ne mutlu Türküm" diyenler ne yapacak?

Atatürk, Gazi Paşa bu işe ne diyecek?

Peki ya CHP?
Peki ya MHP?

Biz sessiz kalırsak olacaklar şudur:

"Amerikalı gibi" davranır ses çıkarmaz isek, Doğu Anadolu Yahudi yönetiminde Ermeni-Ayrılıkçı Kürtlerin eline geçer ve Anadolu'nun Asya ile bağı kesilir.
Kalan batıda toprak, şirket, sular, göller, barajlar, aklınıza gelen her şey satılır, yönetim Bizanslılara geçer.
Ardından kiliseler açılır, papazlar gelir, İnciller dağıtılır,
"Yaşasın İsa" diye bağırmamız istenir bizden, iman etmez isek, etmemiz sağlanır, TIPKI AKP'NİN YAPTIĞI GİBİ, BAKIN ŞU HALİMİZE, YARIMIZ AKP'LİYMİŞ!

Ama bununla da kalmaz, önce Türk kimliği kaldırılır, sonra Müslüman kimliği, yani Müslüman Türk Anadolu'dan silinir.
Böyle olursa ne olur?

"Ben Türk'üm" demekten korkarsınız.
"Ben Müslümanım" demekten kaçarsınız.
Lokantada en dibe, uçakta son koltuğa, otelde çatı arasına, fabrikada tuvalet işinde, okulda son sıraya, bankada son kuyruğa, yani AKP'nin canımızdan bezdirmesi bir yana, onur ve şerefimizi de kaybederiz.
Bununla da kalmaz, önce çocuk gider sonra namus, bu iş bize göre değil!

Mustafa Kemal bunu da görmüş zaten, bakın ne demiş;

"EĞER BU MİLLET BU MEMLEKET PARÇALANACAK OLURSA, BU "UMUMİ ŞEREFSİZ"LİĞİN ENKAZI ALTINDA ŞUNUN BUNUN ŞAHSİ ŞEREFİ DE PARÇA PARÇA OLUR !

25 Ekim 1919 Amasya GAZİ MUSTAFA KEMAL ATATÜRK"

Ama "biz Türk'üz ve Müslümanız", "Amerikalı değiliz", bu durumda ne olur?
O ZAMAN ÇIKIN ORTAYA SESİNİZ DUYULSUN VE HAYKIRIN:

Haykırın; " ben Türk'üm" diye!
Türk'ü Anayasa'dan çıkarmayı dahi düşünüp cüret edenlere lanet edin!

İman edin o zaman, "ben Müslümanım" diye, ama bizi Hıristiyanlaştırmak isteyenlere karşı da bir beddua edin, vatan için edilen dualar kabulüdür Yüce Allah'ın!

Satmayın o zaman toprağınızı, varlığınızı, imanınızı, satanlara engel olun!
Allah ile aldatanlara karşı çıkın, aynı yolda gitmeyin!
Demokrasi ile aldatanlara karşı çıkın, biz insanız ve insanca yaşamak istiyoruz deyin!
Ordumuza sahip çıkın, yalan yanlış iftiralara kanmayın!
Ekrana çıkıp ABD ve Barzani çığırtkanlığı yapanlara dur deyin!
Protesto edin, telefon açın, elektronik posta gönderin her demokratik hak ve hukukunuzu kullanın!
İstemiyoruz, her gün aynı yüzü aynı sesi ve aynı ihaneti duymaktan bıktık artık deyin!

Hiçbir şey yapmaz isek, hiçbir şey demez isek,

Kışın dolabı, yazın kömürü alır isek,

Ramazan'da yiyeceği alır, üç kuruşluk koltuk alır, beş kuruşluk zam alır da ses çıkarmaz isek,

Yetim hakkı kul hakkını yer ve sonra da "Biz Türk'üz ve Müslümanız" der isek,

Bize kimse inanmaz, ne Allah ne de kul, kimse inanmaz!
Bize ne ABD inanır ne AB ne İsrail, çünkü bizim ne olduğumuz belli değil demektir; ABD ile Amerikalı, AB ile Avrupalı, İsrail ile Yahudi, Hz.
İsa ile Hıristiyan, Hz.
Muhammed ile Müslüman olan kimliksiz ve şahsiyetsiz bir toplumuz demektir.
Böylesi toplumların yaşamaya hakkı yoktur, onların işi uşaklıktır.

Ama bugün AKP bizi kullanmasın da ne yapsın, üç kuruşa takılmışız peşine!
Erdoğan'ı ABD kullanmasın da ne yapsın, bir koltuğa, bir paraya, bir ikbale takılmış peşine!

Uyanın artık kardeşlerim uyanın!

Açın gözlerinizi artık kardeşlerim açın!

Bizler şerefli ve onurlu insanlarız, sözümüz sözdür, karar verin ve haykırın:

Ya göründüğümüz gibi olacağız; satılık insan, satılık toprak, satılık bayrak, köle ve uşak!
Ya da olduğumuz gibi görüneceğiz;
"Biz Türk'üz ve Müslümanız", bağımsız ve özgür yaşadık, bağımsız ve özgür öleceğiz!

Karar bizim ama çocuklarımızın geleceğini bir düşünün, kendinizi düşünmeseniz de çocuklarımızın geleceğini düşünün…
Geride ne bırakacaksınız, onu bir düşünün…

Erdal Sarızeybek
İLK KURŞUN

 

http://www.ilk-kursun.com/haber/76407
--  -~-~-~-~-~-~-~-~-~-~-~-~-~-~-~-~  Tüketici yaşamak iyi değildir. Üretici olalım. 1925.   K.Atatürk

__._,_.___
Recent Activity:
.

__,_._,___


--  -~-~-~-~-~-~-~-~-~-~-~-~-~-~-~-~ Halka hürmet edenler, hürmete mazhar, halkı tahrik edenler hakarete layık olurlar.   Hz.Ali

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder