İhtiyacı olana yardım etmek finansal piyasalarda karşılaşılacak bir olgu değildir. O nedenle düzenlemeleri kanunlar tarafından değil toplumsal normlar tarafından şekillenmiştir. "İyi bir insan"ın tanımının felsefik bağlamda tarafsız bir dille yapılamayacağı söylenir ve sözlüklerde de "iyi" sözcüğü öznel tecrübeler ile ilişkilendirilir. İyinin tek düşmanının "daha iyi" olduğu düşüncesi buna haklılık verebilir. Sosyal hayat ise iyi insanı yoruma yer bırakmayacak şekilde tanımlar: İyiler iyidir ve yardımseverdir.
Her gün sosyal medyada iyilik yapmak ve iyi insan olmak ile ilgili sayısız paylaşıma rastlayabilirsiniz. Bu sizde herkesin melek gibi olduğu fikrini bile uyandırabilir. İyi insanların ne kadar yardımsever olduğu genellikle insanların takdiridir. Ama Princeton Üniversitesinden psikolog John Darley iyiliğin sınırlarını ölçmek için bir deney tasarlar. Üniversitenin Teoloji bölümünde okuyan öğrencileri bir odada toplar ve vaaz yeteneklerini ölçeceğini söyler. Önce adaylara, dövülmüş ve sokakta yatan bir adama yardım eden birinin hikayesini anlatan bir metin dağıtılır. Adaylar metni okurlar. Daha sonra vaazlarını karşı binada verecekleri söylenir ve karşı binaya gitmeleri istenir. Öğrenciler birinci binadan çıkarken, kapı aralığında yatan bir adam (aktör) karşılarına çıkar. Sizce öğrenciler bu adama yardım edecekler midir?
İyi huylu bir insan olma hakkında vaaz vermek için yola çıkan öğrencilerin yarısından fazlası yerde yatan adama yardım etmemiştir. Hatta bazıları adamın üstünden atlayıp gitmiştir. Deney birkaç defa yenilenmiş, yardım oranı diğer binaya çabuk gidilmesi gerektiği belirtilen durumlarda %10'a kadar düşmüştür.
İnsanların birçoğu, yardım etmeyi çok sevdiklerini ve yardımsever bir insan olduklarını söyleseler de iş gerçekten yardım etmeye geldiğinde sonuçlar hiç de söylenildiği gibi değildir. Söylenilenler ile yapılanlar arasındaki farkın hızla değişen sosyal ve ekonomik hayattan kaynaklandığı açıktır. Peki ama ortaya nasıl bir topluluk çıktığının farkında mıyız?
Herkes iyi olduğunu söyleyip dürüst bir insan profili çizmeye meyilli yaşamaktadır. Bu tür bir davranış şekli herkese mantıklı gelir. Çünkü aksinin toplum içinde kabul görmesi mümkün olmayacağı için kişi bir anda sosyal hayatın dışına itilerek ekonomik gücünü kaybedebilir. Güven duygusunun ortaya çıkmasına neden olan iyilik ve dürüstlüğün açık bir şekilde ayırt edilmesi ve ondan sonra harekete geçilmesi gerektiği genellikle göz ardı edilir. Belirli genellemeler ve zihinsel kısayollar ile insanların iyilik ve dürüstlük tanımlamaları yapılarak "evlenme vaadiyle kandırılan genç kız" sonucuna ulaşılır.
Ekonomik hayat bize güven hakkında bazı bilgiler verebilir. İyi giyimliye kötü giyimliden, birinci el araç satana ikinci al araç satandan daha fazla güvenin diyebilir. Peki ama kişilerin meslekleri ya da en geniş haliyle söylersek kendilerini tanımlama şekilleri onların dürüst bir insan olduğunu söyleyebilir mi?
Psikolog Robert Wiseman bu sorunun yanıtını bulmak için bir deney tasarlar. İngiltere'de en güvenilir meslek olarak kabul edilen rahipler ile en güvenilmez meslek olarak kabul edilen ikinci el araba satıcılarından oluşan iki grubu deneyine dahil eder. Honesty (Dürüstlük) adlı bir şirketten belirlenen kişilere 10 paundluk çek gönderilir. Çekin yer aldığı mektupta şöyle yazmaktadır: "Bu hafta bizden yaptığınız alışveriş için teşekkür ediyor ve para iadesi olarak bu çeki sunuyoruz." Zarftaki bilgiler, kişilerin böyle bir şirketten alışveriş yapmadığını kolayca ayırt edebilecekleri bir nitelikte tasarlanmıştı. Üstelik şirket adı da bir şeyler çağrıştırabilirdi. Sizce rahipler ve ikinci el araba satıcıları, Dürüstlük adlı şirkete karşı ne kadar dürüst davranmışlardır?
Sonuçlar hiç de sosyal hayatın belirttiği normlara uygun değildir. Hem rahiplerin hem de ikinci el araba satıcılarının yarısı çeki tahsil etmiştir. Deneylere katılanlara daha sonra neden kendilerine ait olmayan parayı aldıkları sorulduğunda verdikleri cevaplar yaklaşık şu anlama geliyordu: "Şeytandan nefret ediyorum ama bazı fikirleri çok cazip geliyor!"
Bu iki deney belki bizi herhangi bir sonuca götürmeyebilir. Belki bu deneyler bilimsel olarak hiçbir şey ifade etmeyebilir. Ya da örneklerin gerçek hayatı karşılamadığı söylenebilir. Hatta herkes, biz böyle değiliz, biz farklıyız bile diyebilir. Bunların hepsini kabul etmek sizlere kalmış. Ama galiba şunu söylemeden geçmek büyük hata olacak. "İyiyim ama parayla da aram iyi sayılır!"
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder