- Prof.M.Kerem Doksat: VATAN, MİLLET ve İNSAN SEVGİSİ
- İzmir'in belediye başkanları BÜYÜK GAFLET GEZİSİ'ne GİTMEYİN!
- AKP'NİN 'DİNGONUN AHIRI SINIR TESİSLERİNE' HOŞ GELDİNİZ…
- Orhan Bursalı: RTE'nin Mengeneleri ve Özel Polis Ordusu
- Oktay Akbal: Şöyle Bir Bakış
- Cüneyt Arcayürek: Açıkladığı Son Çare!
- Esfender Korkmaz: Demokrasiyi neden istemiyorlar?
- Arslan Bulut: "Silah korkakta, yetki cahilde, para cimride olursa…"
- Ahmet Takan: AKP'lilere müjde!…
- Ali Eralp: HANGİ BARIŞTAN, HANGİ KARDEŞLİKTEN SÖZ EDİYORSUNUZ SİZ?
Prof.M.Kerem Doksat: VATAN, MİLLET ve İNSAN SEVGİSİ 23 Mayıs 2013 Bohemya'nın Litonmyschl şehrinde 2 Mart 1824'te müstakbel bir dâhi dünyâya gelir, kemancı olan babası ona Bedřich Smetena (Friedrich Smetana) ismini takar. Ama küçük Bedřich şehirdeki konserleri takip etmeyi ve arkadaşları için küçük eserler yazmayı tercih ettiğinden dolayı okulunu ihmâl eder. Aradan zaman geçer ve 1843'de Bedřich Prag'a yerleşir, geçimini de öğretmenlikle sağlar. 1847'deki konser piyanisti olma teşebbüsünde başarısız olunca, Franz Liszt'in özendirmesiyle Prag'da bir müzik okulu açmaya karar verir. Artık yetişkin bir adam olan Smetena, 1856'da Göteborg'de piyano öğretmenliği yapma fırsatı bulunca İsveç'e gider. Hayat devam etmektedir ve âile hayatını çok seven Smetena, Bettina Ferdinandová ile ikinci evliliğini yapar. Macaristan'ın Avusturya'yı yenmesinin ardından doğmaya başlayan Çek milliyetçiliğinde aktif bir rol oynamak için ülkesine geri döner. Başlarda Prag'da eskisi gibi başarılı olamayarak hayâl kırıklığına uğrar. 1866-1874 arasında Çek Ulusal Operası'nı yönetir ve 42 opera daha besteler. Bu operadan sonra Vatanım başlıklı senfonik şiirler besteler; Lizst gibi, orkestra müziğine şiiri, şâirâne eserleri kazandırır. Çek müziğinin kurucusu kabûl edilen Bedřich Smetena piyanist, orkestra şefi ve hârikulâde bir besteci olarak, keza Batı Müziği tarihindeki ilk milliyetçi bestecilerden birisi olarak da tarihe geçer. 1870'ten sonra işitme duyusunu kaybetmeye başlayan Smetena, buna rağmen beste yapmaya bir süre daha devam eder. Depresyon içinde nöbetler geçirmeye ve dengesizlik belirtileri göstermeye başlayınca, Prag'da bir akıl hastânesine yatırılır. Asla unutulmayacak güzellikte eserler bırakan Smetena, 12 Mayıs 1884'de bu hastânede hayata veda eder… Smetena, operaları ve senfonik şiirleri ile ülkesinin efsânelerini, tarihini, kahramanlarını orijinal bir müzik tarzı ile anlatmış ve ülkesinde ulusal kahraman olmuştur. Smetana, Antonín Dvořák ve Leoš Janáček gibi sonraki neslin Çek bestecileri için de ilham kaynağı olmuştur. Hâlâ da devam etmektedir. Çekler hiçbir müstevli hırsı olmayan çok vakur ve barışçıl insanlardır. Prag'da neredeyse her 100 metrekareye bir konser, kültür veya edebiyat merkezi düşer. Hâttâ Bill Clinton'un saksafon çaldığı barda önceden yer ayırtmazsanız ayakta kalırsınız. Moldau'nun çok güzel bir yorumunu http://www.youtube.com/watch?v=oOxIbhqZsKc linkinden temâşâ edebilirsiniz. *** Atatürk'ün en sevdiği kahramanlık eserleri arasında İzmir'in Kavakları, Çanakkale İçinde, Bülbülüm Altın Kafeste, Gide Gide Yârelerim Dirildi, Harmandalı, Haykırdı Çıktı Meşeden, Kırmızı Gülün Al-i Var, Manastırın Ortasında Var Bir Havuz, Maya Dağdan Kalkan Kazlar, Pencere Açıldı Bilal Oğlan, Tilfidir Hastâne, Zeynep Bu Güzellik Var mı Soyunda sayılabilir… Bunların ekserîsi Rum ve Türk kültürünün harmanlarıdır. Ayten Alpman'la bize mâl olan "Havasına Suyuna" kendin Türk hisseden herkesin gönlünü okşar. http://www.youtube.com/watch?v=RNOdMg3hypA Havasına suyuna taşına toprağına Bin can fedâ bir tek dostuma Her köşesi cennetim ezilir yanar içim Bir başkadır benim memleketim Lay Lay… Anadolu'm bir yanda yiğit yasar koynunda Âşıklar destan yazar dağlarda Kuzusuna kurduna Yûnus'una Emrah'a Bütün âlem kurban benim yurduma Lay Lay… Mecnûn'a Leylâ'sına erişilmez sırrına Sen dost ararsan koş Mevlânâ'ya Yeniden doğdum dersin deryâ olur gidersin Bir başkadır benim memleketim Lay Lay… Gözü pek yanık bağrı türkü söyler çobanı Zengin fakir hepsi de sevdâlı Ben gönlümü eylerim gerisi Allah kerim Bir başkadır benim memleketim Havasına suyuna taşına toprağına Bin can fedâ bir tek dostuma Her köşesi cennetim ezilir yanar içim Bir başkadır benim memleketim Lay Lay… Anadolu'm bir yanda yiğit yaşar koynunda Âşıklar destan yazar dağlarda Kuzusuna kurduna Yûnus'una Emrah'a Bütün âlem kurban benim yurduma Lay Lay… Mecnûn'a Leylâ'sına erişilmez sırrına Sen dost ararsan koş Mevlânâ'ya Yeniden doğdum dersin deryâ olur gidersin Bir başkadır benim memleketim Lay Lay… Gözü pek yanık bağrı türkü söyler çobanı Zengin fakir hepsi de sevdâlı Ben gönlümü eylerim gerisi Allah kerîm Bir başkadır benim memleketim Yâni bizim kanımızda, beynimizde ırkçılık yoktur. Ege Denizi veya Türkçe kökenli ad olarak Adalar Denizi'ne Bir Bakalım Yunanca'da "Egeo Pélagos" diye geçiyor. Mitolojik kaynaklara göre ismin kökeni Aegeus efsânesine dayandırılmakta; Atina'da düzenlenen bir bayram olan Panathenaia'da Girit Kralı Minos'un oğlu Androgues öldürülür. Bâzı tarihî görüşler ise Pelagos ismi üzerine yoğunlaşır. Ege Denizi isminin etimolojik olarak Yunanca ile açıklanamayan bir isim olduğu Bilge Umar'ın Türkiye'deki Tarihsel Adlar isimli eserinde savunulmakta. Adalar Denizi veya takımada anlamından gelen Arşipel, denizin teknotik yapısı neticesinde sâhip olduğu çok sayıda adadan gelen tamamen coğrafya kökenli bir isim. 20.Asır örneklerine bakarsak, 1913 yılında Ali Tevfik tarafından tamamlanan Memâlik-i Osmaniye'nin Coğrafyası adlı eserde Adalar Denizi adı kullanılmakta. Ege Denizi, yakın bir geçmişte "Aegeis" veya "Egeid" adı verilen bir kara parçasının, büyük bir bölümünün sular altında kalmasıyla oluşmuş; üstündeki adaların çokluğu nedeniyle "Adalar Denizi" diye de adlandırılıyor. Ege Denizi'nde, kuzeyde Saros Körfezi'nden başlayarak güneye doğru "S" biçiminde uzanan, tabanının derinliği yer yer 1000 metreyi aşan bir oluk yer almakta. Denizi üstünde egemen olan Akdeniz iklimi, bu büyük su kütlesinin etkisiyle bâzı değişikliklere uğrar: Ege Denizi'nin etkisi, donlu günlerin sayısını azaltır. Yazın bütün Ege Denizi ısınıyor. Ege Denizi'nde yıllık yağış tutarı Kuzey'den Güney'e gidildikçe azalıyor. *** Peki, Kurşun Nedir? 1.Atom numarası 82, atom ağırlığı 207.21, yoğunluğu 11.3 olan, 327.4 °C'de eriyen, yumuşak ve bükülgen, mavimtırak esmer renkte bir element (simgesi Pb). 2.Bu elementten yapılmış. 3.Tüfek, tabanca vs.hafif ateşli silâhlarda kullanılan mermi. 4.Mermi çekirdeklerinde, etrafı gömlek ile kaplanmış metal nüve kısmı, nüve. 5.Fazla tüketildiğinde zehirli etki yapan ağır bir metal. Türkçe ve Moğolca, Altay lisan âilesine âit olup, birbirlerine çok yakınlar. Günümüzde İzmir olarak kullandığımız isim de, Smyrna kelimesinin dönüşmüş biçimi. Ege'de veya İzmir'de İlk Kurşun derken aslında ne kadar derin bir mitolojik, lengüistik ve semantik derleme yaptığımızı görebiliyor musunuz? BUNLARI NEDEN YAZDIM Son zamanlarda birileri ortalığı bulandırmaya, zâten sıkıntılı günler geçirmekte olan memleketimizde "ulusçu, ulusalcı başka şeydir; millîci, milliyetçi başka şeydir; doğrusu birincisidir" gibi lâflar edip ortalığı karıştırmaya çalışmakta. Millet (nation) kavramı zâten esasında çok eski olup, Fransız İhtilâli'nden sonra netleşen bir sosyal kurumdur. O zamanlar kafalar karışıktı ve mânâlar da, anlamlar da muğlâktı ama 2013 itibâriyle, millet ve ulus kavramlarının arasında hiçbir fark yoktur. İsteyen ikisini de kullanır ama durduk yerde, aynı yöne bakan kafaları da tokuşturmak, sâdece düşmanlarımızın işine gelir. Uyanık ve dikkatli olalım… İLK KURŞUN İzmir'in belediye başkanları BÜYÜK GAFLET GEZİSİ'ne GİTMEYİN! 23 Mayıs 2013 Terörist başının önerisi ile, AKP nin akil adamlarıyla başlattığı sözde barış sürecine, CHP olarak ortak olmayacağınızı ilan etmenize rağmen, partinizin en güçlü olduğu İzmir'den sizin bu kararınıza karşı önemli bir meydan okuma var… Size rağmen !… İzmir Dünya ile barışık bir şehirdir… İzmir Türkiye Cumhuriyeti Devletinin tüm şehirleriyle, kasabaları, köyleriyle de barışıktır ve Diyarbakır da bu şehirlerden biridir… İzmir ve Diyarbakır var oldukları tarihten bu yana asla düşman olmamış, savaşmamış ama, 1915 de Çanakkale de, 1919-1922 arasında Kurtuluş Savaşında omuz omuza vererek Emperyalizmle savaşmıştır… Yıl 2013, ne oldu da ? Bu ziyaret, " sözde barış sürecine destek " mahiyetini taşımakla birlikte her şeye rağmen bir " meydan okumadır"… CHP ye meydan okumadır ... Size meydan okumadır ... Bizim İzmirliler olarak itirazımız var… Bu gidişi asla tasvip etmiyoruz ve etmeyeceğiz.. Sizin de itirazınız olmalı ve söylemek durumundasınız !… Eğer sessiz kalır ve engel olmazsanız, bu ziyaret sizin de onayınızı almış demektir !… İşte o zaman, " Chp yi bu pazarlık sürecine ortak etmeyeceğiz " sözünüz askıda kalacaktır... Unutmayınız ki, İzmirliler olarak, sizden bu konu üzerine bir açıklama istemek ve beklemek bizim hakkımızdır… En derin kaygılarımla, Ulusalcı Gönüllüler Engin Demirkollu Sarıkartal İZMİR BARIŞ'I İSTEMİYOR ALGISI VAR DİYE ŞİKAYET EDEN ÜLKENİN BÖLÜNMESİ TARAFTARI BDP'LİLERİN , SOROSÇULARIN TALEBİ VE BASKISI İLE YANINIZA DA ALDIĞINIZ 190 KİŞİ İLE BİRLİKTE DİYARBAKIR!A "BARIŞ SÜRECİNE DESTEK" İÇİN GİDİYORMUŞSUNUZ…. ALAATTİN YÜKSEL'İN 111 İMZALI BARIŞA DESTEK BİLDİRİSİNE İMZASI CHP'DE TARTIŞMA KONUSU İKEN, ŞİMDİ DE ALAATTİN YÜKSEL'İN YAKIN ÇALIŞMA ARKADAŞI AZİZ KOCAOĞLU BÜYÜKŞEHİR GÜCÜNÜ DE KULLANARAK YANINA BAZI CHP'Lİ BELEDİYE BAŞKAN VE AKP – CHP MECLİS ÜYELERİNİ ALARAK "BARIŞ SÜRECİNE DESTEK İÇİN" KAMU KAYNAĞI İLE 190 KİŞİLİK BİR KADROYLA DİYARBAKIR'A GİDİYOR.. CHP GENEL BAŞKANININ "PAZARLIK SÜRECİ" OLARAK DEĞERLENDİRDİĞİ SÜRECE ORTAK OLMALARININ SÖZ KONUSU OLMADIĞINI TUTUM BELGESİYLE NET BİR ŞEKİLDE AÇIKLAMIŞKEN, CHP'Yİ BU SÜRECE ÇEKMEK İSTEYENLER AZİZ KOCAOĞLU'NUN BU HAMLESİNDEN OLDUKÇA MEMNUN.. AKP'LİLER İSE BU KONUDA ÇOK MUTLU.. AZİZ KOCAOĞLU'NUN ESKİ DANIŞMANI AKP MİLLETVEKİLİ İLKNUR DENİZLİ KOCAOĞLU İÇİN "BİZİM 64.AKİL İNSANIMIZ OLDU" DİYECEK KADAR İLERİ GÖTÜRDÜ DURUMU.. CHP'LİLERDEN TEPKİLER DURMAZKEN, CHP'YE RAĞMEN GEZİDE KARARLI OLAN AZİZ KOCAOĞLU'A EŞLİK EDENLER VE ETMEYENLER BELLİ OLDU SAYILIR.. GİDENLER VE GİTMEYENLER İZMİR'Lİ DENEYİMLİ GAZETECİ SÜLEYMAN GENCEL'İN KALEMİNDEN.. BU GEZİ SONRASI İZMİR VE ÖZELLİKLE CHP SİYASETİNDE TAŞLAR YERİNDEN OYNAYACAK.. HESAP GÜNÜ YAKLAŞIRKEN AZİZ KOCAOĞLU'NU BÜYÜKŞEHİR MAKAMINA TAŞIYAN CHP'LİLER DE TÜM BUNLARI NOT ETMEYE DEVAM EDİYOR.. http://gaze-temiz.com/suleyman-gencel-izmir-in-belediye-baskanlari/YazarDetay/87 AKP'nin açılım politikasına destek olarak İzmir Büyükşehir Belediyesi, kentin farklı kesimlerini temsil eden 190 kişilik katılımcı grubuyla Perşembe sabahı Diyarbakır'a gidiyor. Bu geziye katılmayan belediye başkanları şunlar… Karşıyaka Belediye Başkanı Cevat Durak Buca Belediye Başkanı Ercan Tatı Konak Belediye Başkanı Hakan Tartan Aliağa Belediye Başkanı Turgut Oğuz Bergama Belediye Başkanı Mehmet Gönenç Kınık Belediye Başkanı Süleyman Kaya Ödemiş Belediye Başkanı Bekir Keskin Çeşme Belediye Başkanı Faik Tütüncüoğlu Menderes Belediye Başkanı Ergun Özgün Kemalpaşa Belediye Başkanı Rıdvan Karakayalı Menemen Belediye Başkanı Tahir Şahin Diyarbakır'a giden İzmir heyetinde kimler var. Sadece isimleri yazıyor ve kamuoyunun yorumuna bırakıyorum. İzmir Heyeti'nde Büyükşehir Belediye Başkanı Aziz Kocaoğlu, Balçova Belediye Başkanı M.Ali Çalkaya, Bayındır Belediye Başkanı Mehmet Kertiş, Bayraklı Belediye Başkanı Hasan Karabağ, Beydağ Belediye Başkanı Süleyman Vasfi Şentürk, Bornova Belediye Başkanı Kamil Okyay Sındır, Çiğli Belediye Başkanı Metin Solak, Dikili Belediye Başkanı Yusuf Altıparmak, Foça Belediye Başkanı Gökhan Demirağ, Gaziemir Belediye Başkanı Halil İbrahim Şenol, Güzelbahçe Belediye Başkanı Ö.Mustafa İnce, Karabağlar Belediye Başkanı Sıtkı Kürüm, Karaburun Belediye Başkanı Hamza Serdar Yasa, Kiraz Belediye Başkanı İsmet Korkmaz, Narlıdere Belediye Başkanı Abdül Batur, Seferihisar Belediye Başkanı Tunç Soyer, Selçuk Belediye Başkanı H.Vefa Ülgür, Tire Belediye Başkanı Tayfur Çiçek, Torbalı Belediye Başkanı İsmail Uygur, Urla Belediye Başkanı Selçuk Karaosmanoğlu, Alaçatı Belediye Başkanı Muhittin Dalgıç, Büyükşehir Belediye Meclisi CHP Grubu'ndan Nazmi Marangoz, Tahsin Çuhadar, Şerif Sürücü, Mahmut Özçift ve Erkan Gül, AKP Grup Başkan Vekili Kenan Çakar, AKP Grubu üyelerinden Sıddık Soysal, Adnan Yaşar Görmez, İl Genel Meclisi CHP Grup Başkan Vekili N.Doğan Albayrak, İzmir Barosu Başkanı Sema Pekdaş, İzmir Devlet Opera ve Balesi Müdürü Aytül Büyüksaraç, Diyarbakır Kültür ve Dayanışma Derneği Başkanı Mehmet Saran, Türkiye Bosna Hersek Kültür Dernekleri Federasyonu Kurucu ve Onursal Başkanı A.Kemal Baysak, Anadolu Birliği Başkanı Koçali Al, Musevi Cemaati Vakfı Başkanı Jak Kaya, TÜSİAD Yönetim Kurulu Üyesi Şükrü Ünlütürk, Ege Tütün İhracatçıları Birliği Yönetim Kurulu Başkanı Mahmut Özgener, Ege Bölgesi Sanayi Odası (EBSO) Yönetim Kurulu Başkanı Ender Yorgancılar, İzmir Ticaret Borsası Yönetim Kurulu Başkanı Işınsu Kestelli, Deniz Ticaret Odası Başkanı Geza Dologh, Esnaf ve Sanatkarlar Odası Birliği Yönetim Kurulu Başkanı Zekeriya Mutlu, Ege Sanayicileri ve İş Adamları Derneği (ESİAD) Yönetim Kurulu Başkanı Bülent Akgerman, İzmir Sanayici ve İş Adamları Derneği (İZSİAD) Yönetim Kurulu Başkanı Ayhan Baran, Ege Genç İş Adamları Derneği (EGİAD) Yönetim Kurulu Başkanı Seda Kaya, Ege ve Batı Akdeniz Sanayici ve İşadamları Federasyonu (ESİDEF) Yönetim Kurulu Başkanı Mustafa Özkara, Müstakil Sanayici ve İş Adamları Derneği (MÜSİAD) İzmir Şube Başkanı Abdurrahman Çabuk, İzmir Genç İşadamları Derneği (İGİD) Başkanı Mehmet Timuroğlu, Batı Anadolu Sanayici ve İşadamları Dernekleri Federasyonu (BASiFED) Yönetim Kurulu Başkanı Sıtkı Şükürer, İnci Holding A.Ş.Yönetim Kurulu Üyesi Şerife İnci Eren, İZKA Meclis Başkanı Kemal Çolakoğlu, Petkim Holding A.Ş. Tiryakiler Şirketler Grubu Yönetim Kurulu Başkanı Mehmet Tiryaki, Poyraz Otomotiv Yönetim Kurulu Başkanı Selami Özpoyraz, Enda Enerji Holding A.Ş.Yönetim Kurulu Bşk.Samim Sivri, ESİAD Üyesi Moris Bencuya, Çimentaş Grup Genel İlişkiler Koordinatörü Mustafa Güçlü, Türkiye Gazeteciler Federasyonu ve İzmir Gazeteciler Cemiyeti Başkanı Atilla Sertel, Ziraat Mühendisleri Odası İzmir Şube Başkanı Ferdan Çiftçi, İzmir Tarım Grubu Başkanı Mahmut Eskiyörük, Batı Anadolu Sanayici ve İşadamları Dernekleri Federasyonu (BASiFED) Danışma Kurulu Başkanı Hüseyin Porsuk, İZSİAD Danışma Kurulu Başkanı Cengiz Yavaş, ESBAŞ CEO'su Faruk Güler, İzmir Özel Türk Koleji Danışmanı Prof. Müstakil Sanayici Ve İş Adamları Derneği (MÜSİAD) Yüksek İstişare Kurulu Üyesi Cemal Öztürk, İzmir Ekonomik Kalkınma Koordinasyon Kurulu üyeleri Necip Kalkan ve Mehmet Gülaylar, Anadolu Birliği Derneği Yönetim Kurulu Üyesi Hüseyin Cemiloğlu, İzmir Kent Konseyi Başkanı Güman Kızıltan, Kent Konseyi Genel Sekreteri Prof.Dr.Gülgün Tosun, Kadın Meclisi Başkanı Kızbes Aydın, Gençlik Meclisi Başkanı Uğur Doylu, Kent Konseyi Yürütme Kurulu Üyesi Mahmut Açıkkar, Geziye birçok gazete temsilcisi de katılıyor. İyi yolculuklar beyler AKP'NİN 'DİNGONUN AHIRI SINIR TESİSLERİNE' HOŞ GELDİNİZ… 22 Mayıs 2013 AKPKK Hükümeti Reyhanlı saldırısında Esad'ı hedef göstererek her zaman ki gibi yine emperyalist güçlere çalıştığını ortaya koymuştur. Olmazlar/Olamazlar çünkü AKP'nin vizyonu, Sayın Başbakanın da misyonu "durmak yok yalan söylemeye devam" olduğu için gerçekleri her zaman ki gibi bugün de Şereflerini ortaya atarak bu işten sıyrılmayı bileceklerdir. Emperyalist güçlerle yatıp kalkan AKP Hükümetinin Reyhanlı saldırısı için yanlış hedef göstermesi normaldir. Bu yazdıklarıma bakarak kimse Suriyelilere yapılan yardımlara karşı olduğumu düşünmesin, benim kavgam Çadır Kentlerde bir yudum ekmeğe muhtaç olan Suriyelilerle asla değil. Adına Özgürlükler Ülkesi denilen ABD ve İsrail'in asıl planı Ortadoğu'da yeni bir harita ve coğrafya belirlemektir. Düne kadar huzurla yaşayan Suriye, bugün emperyalistlerin uğraşları sayesinde bölünmenin eşiğine gelmiştir. Saygılarımla Hakan SÖNMEZ İLK KURŞUN Orhan Bursalı: RTE'nin Mengeneleri ve Özel Polis Ordusu 23 Mayıs 2013 RTE sigara içmiyor; sigara yasak… RTE alkol ağzına koymuyor; alkol yasak… İlki masum, doğrudan birinci derecede halk sağlığını ilgilendiren ve demokratik dünyanın da kapalı yerlerde sigara içimini tamamen yasaklamasına uygun… İkincisinin de şüphesiz halk sağlığını ilgilendiren yönü var ama sigara ile karşılaştırılabilir değil. Ama alkol "dinen yasak". Tam tersine… RTE, Yeşilay'ı vakfa dönüştürüyor, Meclis'te görüşülmekte olan yasa tasarısı, Yeşilay'ı her türlü maddi kaynakla donatacak hükümlerle dolu… Yeşilay adeta Sağlık Bakanlığı'na bağlanıyor. Yeşilay "İçki, uyuşturucu ve sigara" bağımlılıklarının yanı sıra kumar, fuhuş, internet ve ekran bağımlılığı ile de mücadele edecek. Yeşilay'ı büyük rollerde göreceğiz artık. *** Alkol yasası tamamen dini amaçlı. Zaten Başbakan ve arkasından İçişleri Bakanı Güler, stadyum vb. Biliyorsunuz, stadyumlar RTE ve iktidarın protesto edildiği yerlere dönüşüyor bazen. Bir okurum hemen notunu gönderdi: "Özel polisler, faşizme giden yapı taşlarından biri daha mı? *** Toplum bütünüyle ve çok yönlü olarak RTE mengeneleri arasında 11 yıldır. Mengeneler sadece alkolle ilgili değil. RTE hukuku, RTE yasaları, RTE… Bazıları, RTE ve rejiminin niteliğini hâlâ demokratik bulmuyor mu! 11 yıldır faşizmin mengenesi, toplumu adım adım, tektipleştiriyor, RTE'nin toplum mühendisliği bütün kurum ve kurallarıyla uygulanmaya çalışılıyor.. Ama bu toplum bu zincirleri kabul etmez.. Cumhuriyet Oktay Akbal: Şöyle Bir Bakış 23 Mayıs 2013 Yazmak istediğim konular çok. Ama yazmayacağım, daha doğrusu yazmakla ne elde edeceğim? Bunca yıl hemen her gün yazmakla ne kazandım? Arada bir düşünürüm, boşuna mı ömür tükettim! Hepsi yitip gitmiş zamanlar. Bir sorunu ele almışım, üst üste yazılarla sorunu çözmeye kalkışmışım. Önemli yazılar mıydı durmaksızın yinelemek istediklerim? Demokrasi, demokrasi, demokrasi… Bir sözcük o kadar. Yirmi yaşlara daha gelmeden başladı bu tutku, bu hırs. Başardım mı? Silivri'deki adalet oyunları. Bugün mayısın 15'i.Takvim yapraklarında Cemal Süreya'nın bir şiiri karşıma çıktı. "Bir düelloda Şöyle bir bakmak yeter, ülkemizin görünüşü başımızı döndürür. En iyisi şiir yine, hemen herkes şairdir. "Neşeli türkülerle doldu bahçeler bağlar" Bir anlık mutluluk, hepsi budur. Not: Yalnızlığımız artıyor. Unutulmaz anıları hep yanımızda, sevgilerimizde… Hep özlemlerimizde, yüreklerimizde… Canan, Gülçin, Reha, Ertin yok olmak yakışmaz onlara. Cumhuriyet Cüneyt Arcayürek: Açıkladığı Son Çare! 23 Mayıs 2013 Olasılığı bile tartışma konusu referandumda halkın oyları sanki Beyefendi'nin cebinde. Ya da halkı da yanlış yalan ne söylerse onaylayan AKP Grubu'ndaki milletvekilleri sanıyor zahir. Amerika dönüşü uzun uzadıya uygulanan programı anlattı ve tabii gelecek yıl üç seçimle ilgili soruları yanıtlarken halkımıza ve demokrasimize gerekli, zorunlu ve yararlı sistem diye yutturmaya çalıştığı, oysa artık cümle âlemin bildiği kişisel sorunu başkanlık rejimini nasıl yaşama geçirebileceğini açıkladı. Yeni anayasayı hazırlamakla görevli partiler arası uzlaşma komisyonunu derdest etmiş, tozlansın diye bir dolaba kaldırmış. Yatıyor kalkıyor; ola ki geceleri düşlerini Çankaya'da oturmuş, ülkeye, insanlara, yargıya, hükümete ve parlamentoya tepeden bakan kudretli bir RTE süslüyor. Varsa yoksa başkanlık rejimi getiren AKP'nin anayasa taslağı ve bu taslağın parlamentodaki kuşkulu akıbeti. *** TBMM'ye sunacağı anayasa taslağı kabul görecek mi görmeyecek mi? 323 AKP milletvekili cepte ama…cepte olmayanlar sıralanıyor karşısında. CHP'den zaten hayır yok. Medyadan İmralı'ya duyurduğu vaatlerle BDP'yi başkanlık tavına getireceği ve böylece 330 olumlu oyu sağlayacağı sanıyla gündeme getirdiği girişimler de olumsuz. Tam BDP'den umut kesilmez diye düşündüğü sırada, Amerika'dan döndüğü gün BDP, TV'lerden RTE'ye başkanlık sevdasından vazgeçmesini duyurdu ve biçarenin düşlerine bir darbe daha vurdu. Ne ki can çıkmayınca umut tükenmiyor. Muhalefet partileri genel başkanlarından, genel merkezlerinden umutsuz RTE, şimdi yeni bir yönteme başvuruyor. Muhalefet milletvekillerinin gizli oylamada vicdanlarının sesine uyarak AKP yasasına olumlu oy kullanmalarını istiyor. Şayet, diyor "Muhalefet partileri kendi milletvekillerini parti merkezlerine kilitlemez de serbest bırakırsa" başkanlık sistemi getirecek olan AKP önerisi anayasanın emrettiği yeterli oyla TBMM'de kabul edilir ve "böyle bir adımla referandum yolu açılabilir". Başkan olmadan, on yıldır bu ülkeyi zorba uygulamalarla nasıl yönettiğini bilen ve yaşayan muhalif milletvekilleri, RTE'ye, başkan ol da parlamenter rejime bile sığmayan baskıların, çağdaş demokratik yaşama yaraşmayan dayatmaların daniskasını yürürlüğe koy diye AKP anayasa tasarısına oy verecekler ha? Olacak şey mi? *** Gizli oylamalarda hükümet ve partisi lehine sonuç çıkmasını sağlamak amacıyla olumsuz oy kullanacağını saptadığı AKP'li vekilleri izlettiği, Meclis'te oyların kullanılacağı sırada, oy hücresinden oy sandığına dek, her birini bir diğer vekil ile denetim altına aldığı bilinmiyormuş gibi…. Siyasal yaşamımızda kendini bilmezliğin bu denlisi görülmedi bugüne dek! İktidar partisi Meclis grubunda da parlamenter rejim yerine RTE'yi tek adam konumuna getirecek AKP anayasasına karşı olanlar bulunuyor. Başka partilere örnek olmak istiyorsa, önce AKP'li vekilleri başkanlık önerisine oy vermekte serbest bıraktığını açıklasın da boyunu bosunu görelim. Muhalefet, vekillerini kilitlemez de AKP Anayasası Meclis'ten geçerse referandumda sandığa giden halkın, başkanlığına evet oyu kullanarak onaylayacağını söylüyor. Oysa kendine yakın, hatta partisi adına her hafta anketler yapan araştırma kurumlarının da açıkladığına göre halk, RTE'nin başkanlığına karşı. *** Olabilir. Siyasal ve kişisel ikbali söz konusu olunca halk başkanlığına karşıymış, ne umuruna... Halkın onaylamayacağı hiçbir uygulamaya imza atmadığını, atmayacağını yıllardır yineleyen RTE… …. Bu, demokrasi gibi amaçlarını gerçekleştirmek için halkı da bir vasıta görmek değil mi? Cumhuriyet Esfender Korkmaz: Demokrasiyi neden istemiyorlar? 22 Mayıs 2013 Bir toplumda fert başına gelirin yüksek olması tek başına insanların mutlu olması için yetmiyor. Demokrasinin olmadığı veya aksak çalıştığı rejimlerde insan refahı, toplumsal refah oluşmuyor. Bugün küreselleşme sürecinde, serbest piyasa ekonomisi yalnızca spekülatif sermaye için geçerlidir. Sonuçta kürselleşmenin, yalnızca bazı ülkelerin refahını artırdığı anlaşıldı. Özetle; dünya kamuoyu geçirdiği acı tecrübelerden sonra, demokrasi ve özgürlük olmadan, refah olmayacağını öğrendi. Demokrasi aynı zamanda bir terbiye ve kültür rejimidir.. *** Demokrasinin işlemesi için, gelişmiş bir ekonomi, eğitilmiş ve bilinçli bir toplum gerekir. Siyasi parti genel başkanları birbirini diktatörlükle suçluyor. Sivil toplum örgütleri bile, demokrasiyi kendi çıkarları doğrultusunda yorumluyor. Demokrasiden ve özgürlükten en fazla korkanların başını ise medya çekiyor. Yeniçağ Arslan Bulut: "Silah korkakta, yetki cahilde, para cimride olursa…" 22 Mayıs 2013 Soysal Algan'ın ısrarlı davetiyle Trabzonspor Başkan adaylarından Muharrem Usta'nın Grand Cevahir Otel'deki toplantısına katıldım. Fakat Muharrem Usta'nın konuşmasını dinledikten ve Trabzonspor Denetleme Kurulu'nun borç raporunu okuduktan sonra Türkiye'nin durumunun da Trabzon ve Trabzonspor gibi olduğunu fark ettim. *** Muharrem Usta, sportif başarıların 30 yıl geride kaldığını, Trabzonspor'un artık bunlarla avunamayacağını, yeniden tarih yazacak bir devrim başlatması gerektiğini söylüyordu. *** Trabzonspor Denetleme Kurulu Başkanı Mahmut Ören, kulübün 30 Nisan itibarıyla borcunun 175 milyon 652 bin 541 lira olduğunu, Ağustos ayına kadar olan süreçte 70 milyon TL'lik kaynağa ihtiyaç duyulduğunu açıkladı! Trabzonspor, İstanbul sermayesine başkaldırının simgesi olduğu için Anadolu'nun her köşesinde sevildi, baştacı edildi. Nitekim CHP Genel Başkan Yardımcısı, İstanbul Milletvekili Umut Oran, 10 yılda dış borcun 207 milyar dolar arttığını bunun da AKP öncesindeki hükümetlerin toplam borcunun 1,5 katı olduğunu, yine bu dönemde 38 milyar dolarlık kamu malının satıldığını, tüm bu borçlanma karşısında 22 milyar dolarlık IMF borcunun ödendiğini söyledi. MHP Aydın Milletvekili Ali Uzunırmak da "Türkiye'nin genel borcu 224 milyar dolardan 560 milyar dolara çıkmıştır. "Silah korkakta, yetki cahilde, para cimride olursa işler bozulur…" *** Kısacası Türk Milleti de artık tarihi başarılarla avunacak durumda değildir. Dolayısıyla, Trabzonspor delegesi de Türk seçmeni de yetkiyi, kuklalara değil, yönetme kapasitesi olanlara vermelidir. Trabzon, tereyağını markalaştırabilse, silah ve gemi inşa sanayisini geliştirebilse, dünyanın en zengin şehirlerinden biri olur. Yeniçağ Ahmet Takan: AKP'lilere müjde!… Erdoğan kurmaylarına talimat verdi: 3 dönem seçilme şartını gevşetin 22 Mayıs 2013 Öncesi.. Temasları.. Sonrası.. Kırmızı Salonu.. Heyeti.. Dediği, duyduğu.. Yediği, yemediği.. Epey tartışıldı.. Gezinin tam anlamıyla fiyasko olduğu ortada da cilalama çalışmaları hâlâ devam ediyor. Bilinmeyenlerin oranı, bilinenlerden kat ve kat fazla. Geçelim... Muhteşem(!) ABD gezisinin, Suriye sonuçları ortada. "Muhteşem" Türkiye'ye döndükten sonra AKP kulislerini dolaştım. Sizlere kimsenin ağzına bile almaya cesaret edemediği, uzun bir zaman öncesinden beri "Muhteşem" ile Gülen cemaatinin arasının ne kadar bozuk olduğunu aktarmaya çalıştığımdan, ABD gezisinde kafamı en fazla kurcalayan bölümlerden biri de burası oldu. AKP'de çok güvenilir bir kaynaktan aldığım bilgi de halihazırdaki durumda hiçbir değişikliğin olmadığı yönünde. AKP'de asık suratların nedenlerini anlatmaya devam edelim.. Tüm yandaş medya el birliği edip iktidarın yarattığı yeni anayasa krizini alfabenin bütün harflerine dayandırdıkları alternatiflerle kapatmaya çalışırken tablo burada da çok farklı. Bir çok kanaldan yapılan sıkıştırmalara rağmen "Muhteşem"in Abdullah Gül'ün tekrar partinin başına geçmesi formülünü ise kesin bir dille ret ettiği iddia ediliyor. Gelelim heybedeki turpların en büyüğüne; bu haber belki de AKP'ye büyük müjde niteliğinde... "AKP büyükleri" dedi ki; "Tayyip Erdoğan daha önce değişmemesi yönünde çok katı tutum takındığı 3 dönem seçilme şartının gevşetilmesi için çalışma yapılması talimatı verdi…" Bu çalışmanın sonucunu takip edeceğiz. Siyasi kulislerden son not; Hani şu muhalefet partilerinin imzalarını çektikleri kıyak milletvekilliği yasa teklifi vardı ya... AKP teklifi aynen getiriyor ama bir de şart koşuyor. Bunun adına; "AKP cinliği" dediler. Yeniçağ Ali Eralp: HANGİ BARIŞTAN, HANGİ KARDEŞLİKTEN SÖZ EDİYORSUNUZ SİZ? 22 Mayıs 2013 AKP ve onun akilleri barış, kardeşlik, "Analar ağlamasın" propagandasıyla "Açılım Süreci"ni halka yutturmaya çalışıyorlar. Barış, kardeşlik… Analar ağlamasın… Falan filan… Siz, kendinizi akıllı, el âlemi aptal mı sanıyorsunuz? Hangi barıştan, hangi kardeşlikten, söz ediyorsunuz? Kardeşlik mi bıraktınız bu ülkede, kardeş mi bıraktınız, barış mı kaldı? Kürt dilini öne çıkararak, Kürt diliyle eğitim yaparak, Kürt ırkçılığını körükleyerek, Türk adını, Türk bayrağını yasaklayarak, ülkeyi cemaatlere bölerek, insanları nasıl kaynaştıracaksınız, kardeşliği nasıl oluşturacaksınız? Hangi barıştan söz ediyorsunuz siz? Toplumu etnik, dinsel gruplara ayırdınız. Gün geçmiyor ki bir bomba patlamasın, gün geçmiyor ki insanlarımıza bir saldırı olmasın, gün geçmiyor ki bir ocağa ateş düşmesin… Ne kardeşliği be… Ne barışı be… Hangi barıştan, hangi kardeşlikten söz ediyorsunuz siz? Kardeşi kardeşe, komşuyu komşuya, arkadaşı arkadaşa düşman ettiniz. 63 değil, 63 bin akil salsanız memleketin dört bir yanına, yakılanları yıkılanları, kırılanları, dökülenleri, kardeşlikleri, dostlukları, hepsinden önemlisi, yok edilen canları geri getirebilir misiniz? Siz doğaya savaş açtınız. Kurtlara kuşlara savaş açtınız, ormanlara savaş açtınız. Akarsulara, derelere, rüzgârlara savaş açtınız… Üç kuruşluk rant uğruna, maden, mermer, taş ocakları uğruna ormanları kelaynaklara çevirdiniz. 63 değil, 63 bin akil salsanız memleketin dört bir yanına, bozduğunuz doğanın dengesini yeniden kurabilir misiniz? Tüm kamu mallarını, Cumhuriyet birikimlerini bir yıllık kârlarına yabancılara peşkeş çektiniz. Siz Atatürk'e, Türk'e, Ulusal Kurtuluş Savaşına, Cumhuriyete, çağdaşlığa, laikliğe, aydınlığa, ADAM OLMAYA savaş açtınız. Ne kardeşliği be… Ne barışı be… 63 değil, 63 bin akil salsanız memleketin dört bir yanına, siz Atatürk, Cumhuriyet, aydınlanma düşmanı, mandacı yobazla Atatürkçüyü kardeş yapabilir misiniz? 40 bin kişinin katili, bölücü bir terör örgütü ile yurtseverleri barıştırabilir misiniz? Komşularımızla "Sıfır sorunlu dış politika" diye işe başladınız, ABD'nin BOP planı uğruna çevremizde bir tek dost devlet bırakmadınız. Siz o yüce önderin "Yurtta sulh, dünyada sulh politikasını" paspas gibi çiğnediniz… 25 kuruşluk CD'lerle, düzmece kanıtlarla suçsuz günahsız insanları, yıllardan bu yana zindanlarda tutuyorsunuz. Özgürlüklerini ellerinden aldınız. Onlara güneşi, gökyüzünü, denizi yasakladınız. Baharlarını çaldınız. Ömrünü çaldınız. Çocuklarını, torunlarını, sevgililerini, eşlerini çaldınız. Mutluluklarını çaldınız… Sizin mandacı, şeriatçı düzeninizde olsa olsa, PKK'ya özgürlük olur. Peşmergeye özgürlük olur. ÖSO'ya, Hizbullah'a, El Kaide'ye özgürlük olur. Bebek katiline özgürlük olur. Ama şanlı Türk komutanına özgürlük olmaz. 2002'den bu yana ne akan kan, ne de anaların gözyaşı durdu. Sizin döneminizde çivisi çıktı Türkiye'nin, çivisi… Ama çok kalmadı… Çok kalmadı gidişinize. ABD'nizle, PKK'nızla, ÖSO'nuzla, Hizbullah'ınızla, El Kaide'nizle, akillerinizle, sizi geldiğiniz yere, Ortaçağa postalayacağız. Tarihin karanlık dehlizlerinde, karanlık düşüncelerinizle, karanlık adamlarınızla, karanlık planlarınızla, kara çarşaflı yüreklerinizle bir daha çıkmamak üzere, kaybolup gideceksiniz… İLK KURŞUN |
^^^^^ - vvvvv
- - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - -
Borclarin coklugu, dogru adami yalanci, serefli adami da yemininden donek yapar.
Hz.Ali
Kurmus oldugum gruba uye olun Moderasyonsuz, sansursuz ve ozgur bir gruptur: Ozgur_Gundem-subscribe@yahoogroups.com | Ayrilmak isterseniz de : Ozgur_Gundem-unsubscribe@yahoogroups.com | Grup Sayfamız : http://groups.yahoo.com/group/Ozgur_Gundem/ | Arzu ederseniz bloguma da goz atabilirsiniz. http://orajpoyraz.blogspot. |
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder