14 Temmuz 2013 Pazar

15-Prof.Dr.M.Kerem Doksat: DÜNYANIN BİLİNEN TARİHİNİ KİM YAZDI?

Mesajı siz bulun...(O.P.)

Prof.Dr.M.Kerem Doksat: DÜNYANIN BİLİNEN TARİHİNİ KİM YAZDI?

14 Temmuz 2013

Bu makalenin başlığı rahatlıkla "Emperyalizmin Kısa Tarihi" de olabilirdi.

Tabii ki sıradan insanlar değil!

Bir ucu nörotik (bunalımlı, sıkıntılı), öbür ucu psikotik (akıl hastası) kutupta olan, sosyal empati kurmakta zorlanan kişilerdi bunlar.

Diğer bir ifadeyle, sosyal empati kurma yeteneği açısından kısıtlılıkları olan ama çok yüksek zekâ katsayıları sayesinde ve karizmalarıyla (sürükleyicilik, yaratıcılık, güzellik, üretkenlik) kitleleri peşlerinden sürükleyen dâhiler.

Klinik olarak şizoid (asosyal, arkadaşsız, duygusal ifadesi künt), şizotipal (şizofreniyle çok akraba, hatta iç içe bir tablo) ve paranoid (aşırı şüphecilik, kindarlık, sürekli olarak etrafından kötülük bekleme) kişilik tipleriyle akrabadırlar.

Şizoid Kişilik: Bunlar tek başına veya pek az arkadaşla yaşayan, kendilerine bakım ve ilgileri düşük yahut özensiz, duygulanımları künt hatta düz, duygusal dışavurumları zayıf kişilerdir.
Bu özellikleri çok zengin bir iç dünyaları olmadığı anlamına asla gelmez ama bunu paylaşamazlar.
Dış dünyayla aralarında âdeta bir buzlu cam vardır.
Ağır vakalar birer sosyal parazittir ama işlevsel şizoidlerden büyük bilim adamları ve mistikler çıkabilir.

Mikroskopunun başında 20 sene geçiren hırpani bilim adamı bir gün Nobel alıp, gene laboratuvarına dönebilir.
Temel olarak aşağıdaki özelliklerle karakterize, genç yetişkinlik döneminde başlayan ve değişik şartlar altında ortaya çıkan, sürekli, toplumsal ilişkilerden kopma ve başkalarıyla birlikte olunan ortamlarda duyguların anlatımında kısıtlı kalma şekli söz konusudur:

-Ailenin bir parçası olamadığı gibi, ne yakın ilişkilere girmeyi ister, ne de yakın ilişkilere girmekten haz duyar;

-Hemen her zaman tek bir faaliyette bulunmayı yeğler;

-Başka biriyle cinsel tecrübe yaşamaya karşı ilgisi olsa bile çok azdır;

-Alsa bile çok az faaliyetten zevk alır;

-Birinci derece akrabaları dışında yakın arkadaşları veya sırdaşları yoktur;

-Başkalarının övgü veya eleştirilerine karşı ilgisiz görünür;

-Duygusal soğukluk, kopukluk veya tekdüze duygulanımları vardır.

Paranoid Kişilik: Aşırı şüpheci, sürekli kötülük edilme beklentisi içerisinde olan, alıngan ve genellikle korkak hatta ödlek, bazen de tam aksine ufacık şey için saldırganlaşabilen, herkesin kendileriyle uğraştığını düşünen kişilerdir.
İşlevsel olanlardan büyük detektifler, araştırmacılar, kâşif ve mucitler çıkar çünkü şeytanın aklına gelmeyecek çağrışımlar kurarak, yeni buluşlara yelken açarlar.
Temel olarak aşağıdaki özelliklerle karakterize, genç erişkinlik döneminde başlayan ve değişik şartlar altında ortaya çıkan, başkalarının davranışlarını kötü niyetli olarak yorumlayıp sürekli bir güvensizlik ve şüphecilik gösterme davranışı vardır:

-Temeli olmadan başkalarının kendisini sömürdüğünden, aldattığından veya zarar verdiğinden şüphelenme;

-Dostlarına veya iş arkadaşlarına güvenememe;

-Söylediklerinin kendisine karşı kötü niyetle kullanılacağından yersiz yere korktuğundan ötürü başkalarına sır vermek istememe;

-Aşırı alınganlık ve hassasiyet;

-Sürekli kin besleme;

-Yersiz yere karakterine veya itibarına saldırıldığı yargısına varma ve öfkeyle karşısındakine tepki gösterme;

-Haksız yere karısının/kocasının veya cinsel eşinin sadakatsizliğiyle ilgili şüphelere kapılma.

Şizotipal Kişilik: Uçuk kaçık yaratıcılıklarıyla bu grubun en renklileridirler.
Her mevsimde Ortaköy'de, yazları Bodrum ve Marmaris gibi tatil yörelerinde sıkça rastlanırlar.
Mistik, politik gruplar kurar ve eylemler yaparlar; incik boncuk, sıra dışı resimler veya heykeller yapıp satarlar.
Dezorganize tip şizofreniyle ve diğer bütün şizofreni tipleriyle akrabadır.
Genç erişkinlik döneminde başlayan, değişik şartlar altında ortaya çıkan, bilişsel veya idrakle ilgili çarpıklıkların ve alışılagelmişin dışında davranışların yanı sıra, ilişkilerde birden bire rahatsızlık duyma ve yakın ilişkilere girebilme becerisinde azalmayla kendini gösteren toplumsal ve kişilerarası yetersizliklerin olduğu sürekli bir durum söz konusudur:

-Kültürel değerlerle uyumlu olmayan tuhaf inanışlara, büyüsel düşüncelere sâhip olma (bâtıl inanç, telepati, altıncı inanç, gaipten haber verme vs.
ile uğraşma, çocuklarda ve ergenlerde saçma sapan düşlemler veya bunların üzerinde düşünme);

-Dış görünüş ve fikirlerin "enteresan" hatta "acayip" olması;

-Sıra dışı, acayip idrak, düşünce, konuşma ve davranışlar;

-Bir sebebe bağlı olmaksızın insanların kendisi hakkında konuştukları ve dedikodu yaptıklarına dair düşüncelere sâhip olma;

-Şüphecilik;

-Uygunsuz veya sınırlı duygulanım;

-Birinci dereceden akrabalar dışında yakın arkadaşların veya sırdaşların olmaması;

-Şüpheciliği ve güvensizliği nedeniyle belirgin şekilde sosyal açıdan gerginlik duyma.

Genel olarak diyebiliriz ki, büyük bilimsel ve dinsel yaratıcılar, mistikler, peygamberler A Kümesi kişiliktendir.
Tipik bir yapıcı, onarıcı örnek Albert Einstein'dır.

Bütün bunların tipik buluştuğu bir hastalık var ki, o da Asperger Sendromudur.
1944'de Avusturyalı hekim Hans Asperger, "bir garip adamların" içerisinde bulunduğu psikiyatrik tabloyu "otistik psikopati" olarak tarif eder.
Doğuştan profesör edalı çocuklardır bunlar ve hep de öyle kalırlar.

Dr.Hans Asperger…

Sonradan çalışmalarla, bunun gerçekten de özgün bir psikiyatrik tablo olduğu kabul edilerek "kişilik bozukluğu" anlamındaki psikopati terimi yerine, Asperger Bozukluğu denmeye başlanır.
Aşağıda Amerikan Psikiyatri Birliği'nin (APA) bu hastalık için teşhis ölçütlerini görebilirsiniz…

A.Aşağıdakilerden en az ikisinin varlığı ile kendini gösteren toplumsal etkileşimde niteliksel bozulma:

1.Sosyal etkileşim sağlamak için yapılan el kol hareketleri, alınan vücut konumu, takınılan yüz ifadesi, göz göze gelme gibi birçok sözel olmayan davranışta belirgin bozulmanın olması.

2.Akranlarıyla gelişim düzeyine uygun ilişkiler geliştirememe.

3.Diğer insanlarla eğlenme, ilgilerini veya başarılarını kendiliğinden paylaşma arayışı içinde olmama (meselâ ilgilendiği nesneleri göstermeme, getirmeme veya belirtmeme).

4.Sosyal veya duygusal karşılıklar vermeme.

B.Aşağıdakilerden en az birinin varlığı ile kendini gösteren davranış, ilgi ve faaliyetlerden sınırlı, basmakalıp ve tekrarlayıcı örüntülerin olması:

1.İlgilenme düzeyi veya üzerinde odaklanma açısından olağan dışı, bir yahut birden fazla basmakalıp ve sınırlı ilgi örüntüsü çerçevesinde kapanıp kalma.

2.Özgül, işlevsel olmayan, alışılageldiği yapılan gündelik işlere veya törensel davranış biçimlerine hiç esneklik göstermeksizin sıkı sıkıya uyma.

3.Basmakalıp ve yineleyici motor manierizmler (parmak şıklatma, el çırpma veya burma veya karmaşık bütün vücut hareketleri).

4.Eşyaların parçalarıyla sürekli uğraşıp durma.

C.Bu bozukluk, toplumsal, mesleki alanlarda veya önemli diğer işlevsellik alanlarında klinik olarak belirgin bir sıkıntıya sebep olur.

D.Lisan gelişiminde klinik açıdan önemli bir gecikme yoktur (örneğin 2 yaşına geldiğinde tek tek kelimeler, 3 yaşına geldiğinde iletişim kurmaya yönelik cümleler kullanılmaktadır).

E.Bilişsel gelişmede veya yaşına uygun kendi kendine yetme becerilerinin gelişiminde, uyumsal davranışta (toplumsal etkileşim dışında) ve çocuklukta çevreyle ilgilenme konusunda klinik açıdan belirgin bir gecikme yoktur.

Bu listede olmayan Beethoven, Dr.Hans Asberger'in bizzat kendisi ve daha epey kişi var…

Einstein de Einstein…

Hayatına giren kadınlara çektirmediğini bırakmamıştır!

Peki, bu yüksek işlevsellik gösteren otistiklerde sosyal adaptasyon açısından dini-ruhani faaliyetler işe yarar mı?

"Evet" diyorlar Müller E, Schuler A ve Yates GB (Social challenges and supports from the perspective of individuals with Asperger syndrome and other autism spectrum disabilities.Autism.2008 Mar;12(2):173-90).

En çok tavsiye edilen sosyal destekler arasında haricî destekler (paylaşılan ilgiler, yüksek derecede yapılandırılmış veya yazılı metni olan sosyal faâliyetler, küçük gruplar veya çift olarak gerçekleştirilen faaliyetler); iletişim destekleri arasında alternatif iletişim şekilleri, açıkça iletişim, sosyal davranış örneklerinin yorumlanması için talimat verme; sosyal anksiyeteyle başa çıkabilmek için kendisinin başlattığı stratejiler (yaratıcı / irticalen gerçekleştirilen dolaşmalar, fiziksel faaliyet, ruhani pratikler veya organize dinî faaliyetler ve tek başına geçirilen zaman) sayılıyor.

Zaten lâf kalabalıklığı, ani geçişler, kelimeleri gerçek anlamıyla yorumlama ve nüansları yanlış anlama, yalnızca konuşana anlamlı gelen mecazları kullanma, işitsel idrak bozuklukları, sıra dışı bilgiçlik taslayama, şekilsel ve bir garip konuşma ve ses şiddeti, tonlama, prozodi ve ritim gariplikleri bulunan bir Aspergerli'nin zekâsı yüksekse, çok iyi tahsil yapmışsa, tek çocuk olup narsisizmi çok beslenmişse ve piyasada işleri fena gitmeyen bir serbest meslek erbabı olmuş ise…

Tam anlamıyla çekilmez biridir.
Küstahtır, kibirlidir ve her şeyi en iyi bilendir.
Doğru dürüst bir dostu hatta arkadaşı yoktur; olanlar da statüsü veya benzeri sosyal özellikleri açısından onlara yaklaşırlar.

TEDAVİ VAR MI

Belli ve özgün bir tedavisi yoktur.
Eşlik eden diğer duygudurum bozuklukları, anksiyete veya diğer tablolar mevcutsa, bunların toparlanması en doğrusu olacaktır.

Aspergerlilerin kendilerinden ziyade yakınlarını sevk ve idare etmek, onlarla beraber yaşamayı çekilebilir hâle getirmek en akıllıca olandır…

Asperger Sendromu tedavisinde ıstırap verici belirtililerle başa çıkmaya ve gelişim sırasında doğal yollarla elde edilemeyen, yaşa uygun sosyal, iletişimsel ve meslekî becerileri öğretmeye çalışmaktır ve multidisipliner değerlendirmeye sonucunda çocuğun ihtiyaçlarına göre tayin edilir.
Her ne kadar ilerlemeler kaydedildiyse de, özel müdahalelerin etkililiğini ispat eden veriler sınırlıdır.

Asperger Sendromu için ideal tedavi yöntemi, zayıf iletişim becerileri ile obsesif ve tekrarlayıcı rutinlerden oluşan ana belirtilere hitap eden terapilerdir.
Müdahale ne kadar erken olursa o kadar iyi olduğunda hemfikir olunsa da, aslında "en iyi tedavi paketi" diye bir şey mevcut değildir.
Tedavisi diğer yüksek işlevli Otistik Spektrum Belirtileri tedavilerine benzer ancak lisan becerilerini, sözel iletişimin güçlü yanlarını ve sözlü olmayan iletişim zayıf yanlarını da dikkate alır.
Tipik bir tedavi programının içeriği genelde şöyledir:

-Daha etkili bireylerarası etkileşim için sosyal beceriler eğitimi;

-Anksiyete veya duygusal patlamalar ile ilgili stres ile başa çıkmayı geliştirici ve obsesif ilgiler ile tekrarlayıcı rutinleri azaltıcı bilişsel davranış terapisi;

-Depresyon ve anksiyete gibi sorunlar için ilâç tedavisi;

-Algısal bütünlük ve motor koordinasyon için meslekî veya fizik tedavi;

-Normal karşılıklı konuşmanın pragmatik yanlarını öğreten konuşma terapisi ile sosyal iletişimi geliştirici müdahaleler;

-Özellikle evde kullanılacak davranışsal teknikler üzerine ebeveynlerin eğitimi ve desteklenmesi.

Davranışsal temelli müdahale programları üzerine yapılan çalışmaların çoğunluğu en fazla beş katılımcının incelendiği vaka çalışmalarıdır ve genellikle kendini yaralama, saldırganlık, uyumsuzluk, stereotipi veya içten gelen lisan kullanımı gibi birkaç davranışsal sorunu inceler; ters etkilerin üzerinde durulmamıştır.
Sosyal beceriler eğitiminin popülerliğinin yanı sıra etkililiği kesin olarak ispatlanamamıştır.

Çocuklarında Asberger Sendromu ile ilgili davranış sorunları olan ebeveynlerin eğitim modeli üzerine tesadüfi kontrol yöntemiyle yapılan bir çalışma sonucunda bir günlük grup çalışması veya altı özel ders alan ebeveynlerin daha az davranışsal sorun bildirdikleri, özel ders alan ebeveynlerin ise böyle olan çocuklarda daha az yoğun davranış sorunları bildirdikleri görülmüştür.
Asperger Sendromu olan erişkinlere ve büyük çocuklara verilen meslek eğitimi, iş görüşmesinin ve işyerinin görgü kurallarını öğretmek açısından faydalıdır, ayrıca organizasyon yazılımları ve cep bilgisayarları da iş ve gündelik yaşamlarını programlamaları için faydalı olmaktadır.

Ana semptomlarını doğrudan tedavi eden bir ilâç yoktur.
Farmakolojik müdahalelerin etkililiği üzerine araştırmalar az sayıdaysa da, eşlik eden durumların teşhisini koymak ve tedavi etmek çok önemlidir.
Kendini tanımlayan duyguların eksikliği veya birinin davranışının başkaları üzerinde olan etkilerini gözlemleme eksikliği, Asperger Sendromu olan kişilerin ilâç almanın sebep olduğu uygun olduğunu anlamalarını zorlaştırabilir.
Anksiyete, depresyon, dikkat eksikliği ve saldırganlık gibi birlikte görülen semptomların tedavisinde ilâç kullanımı davranışsal müdahaleler ve çevresel şartların değiştirilmesiyle etkili olabilir.
Atipik nöroleptik ilâçlar olan risperidon ve olanzapin kullanımının semptomları azalttığı gösterilmiştir; risperidon tekrarlayıcı ve kendini yaralayıcı davranışları, saldırganlık krizlerini ve tepkiselliği azaltabilir ve davranışın stereotipik modelleri ile sosyal ilişkilendirmeyi iyileştirebilir.
Seçici serotonin geri-alım inhibitörleri (SSGİ) fluoksetin, fluvoksamin ve sertralin sınırlı ve tekrarlayıcı ilgi ve davranışların tedavisinde etkili olmuştur.

İlâç kullanımına dikkat edilmelidir; bu ilâçların kullanımı sonucu metabolizma ve kardiyak elektriksel iletim süreleri anomalileri ve artan Tip 2 Diyabet riski sorunları olduğu ve uzun dönemde nörolojik yan etkileri olduğu düşünülmektedir.
SSGİ tepkisellik, saldırganlık ve uyku sorunlarının artması gibi davranışsal faaliyetin görülmesine sebep olabilir.
Kilo alma ve yorgunluk risperidonun sıklıkla bildirilen an etkileridir, ayrıca huzursuzluk ve distoni gibi ekstrapiramidal yan etkilere yakalanma riskini ve serum prolaktin düzeyinin artma riskini yükseltir.
Yatışma ve kilo alma olanzapinin kullanımında görülür, aynı zamanda Diyabet ile de bağlantılıdır.
Okul çağındaki çocuklarda yatışma yan etkisinin sınıfta öğrenmeye etkileri olmaktadır.
Asberger Sendromu olan bireyler için, birçok kişi için sorun olmayacak olan yan etkilere tahammül etmek ve hissettiklerini anlayıp bildirmek zor olabilmektedir.

Peki, Ne Olur Bu İnsanlara?

Yeterince iyi sosyal, ailevi ve maddi destek sistemleri olan bu kişilere bir de dehâ eklenmişse, çok büyük bilim adamları ve etrafını bezdirse de, insanlığa büyük hizmetler veren kişiler çıkar.

O derecede bahtı açık olmayanların ise sonu yalnızlık, tecrit olma, depresyon ve diğer nahoş şeylerle seyreder…

KİMLER VAR

3500 sene kadar geriye gidelim.


Gerek dinler tarihi, gerekse mitoloji ve genel tarih konusunda kendi mesleğime verdiğim kadar mesai vererek okurum ve tefekkür ederim.

Gerek kütüphanemdeki kâğıda basılı neşriyat ve CD'ler, VCD'ler, DVD'ler, gerekse şu internet kolaylığı…

Samiler, Sami halkları veya Semitik, büyük kısmı bugün Ortadoğu adı verilen coğrafyada yaşayan etnik grubun ismi.
Araplar, İbraniler, Aramiler, Süryaniler, Maltalılar gibi halklar hep bu etnik gruba mensup…

Antisemitizm terimi günümüzde Yahudi düşmanlığı anlamında kullanılmakta ise de, etimolojik olarak Sami düşmanlığı demektir.

Bütün dünyayı alt üst eden, hâlâ savaşlar çıkaran, neredeyse ezelden beri düşman olan İbrahimî dinlerin kurucularına bir bakalım:

Musa, Sami ve Yahudi, kekeme üstelik…

İsa, Sami ve Yahudi, Muhammed, Sami ve Arap (Türk olduğu iddialarının saçmalığını başka bir makalemde yazmıştım).

Bahaullah (Mirza Hüseyin Ali), muhtemelen Arap ve Sami.



Bu adamlar Sami, aynı kökten; peki neden bu kadar düşmanlar birbirlerine?

Belli ki memetik mutasyonlar rol oynamış.

En büyük tehlike kardeşlerden gelir!

***

Gelelim ikinci perdeye…

Musa'nın dinine artık inanmayan, inanamayan ve muhalefet eden ve kendi Yeniçağ dinlerini kuran "büyük adamlara" bir bakalım:

Karl Heinrich Marx

Sigismund Scholomo Freud

Wilhelm Reich

Üçü de de Yahudi ve dâhi, Reich ise tam zırdeliydi!
Unutmayın, Musevilikten çıkılabilir ama Yahudilikten asla!

Üçü de de büyüsel düşünceyle insanları afyonlamışlar ve bu afyonlama artan bir ivmeyle sürmekte.

İşin gırgır tarafı, "din halkın afyonudur" diyen Marx kendi doktrininin ne kadar dogmatik olduğunun farkında değil, giderayak farkına vardığında da "ben Marksist değilim" demiş.
Aslında Armegeddon mitosunu kendi dinine adapte etmiş; o kadar basit.
Yahudiliğini de hep korumuştur!
Müthiş bir narsisisttir ve kendine karşı çıkan herkesi perişan etmiştir.

En büyük bilim adamlarından biri olarak tanıtılan eden Sigismund Scholomo Freud (s'leri telâffuz edemediği için Sigmund yapmıştır ismini) ise tam bir sahtekâr.
Bütün vak'alarını tahrif ederek sunan, kokainman ve müthiş narsisist, panseksüel sapkınlık mecmuası gibi; çevir çevir oku…

Bunlara en ciddi karşı çıkışı yapan gerçek bir bilim filozofu var.
O da eski bir Marksist'ken kuşkuculuğu (scepticism) şiar edinip, yukarıdaki ikisinin de canına okuyan bir Yahudi daha: Sir Karl Raimund Popper da Yahudi ve Sami.

şeyi sorgulayan, "çağımızın en büyük entellektüeli" diye dayatılan (bende hayatını anlatan bir DVD var) Avram Noam Chomsky (1928 -) de Yahudi ve Sami.

Peki, İsrail'i dahi eleştiren bu büyük adam neden Kürtlere pek büyük ilgi göstermiştir?

Bir de Siyaset Bilimi Emeritus Profesörü Rudolph Joseph Rummel var.
Bu adam savaşlarda nasıl daha az adam ölerek dünyanın kuşatılacağı konusunda ABD'ye akıl hocalığı yapan bir felâket!
Araştırabildiğim kadarıyla o da Yahudi ve Sami.

Yâni Politik Psikiyatri Profesörü Psikanalist Vamık Volkan'ın tamamlayıcısı.

İnsanlığa müthiş bir kavram kazandırmış: Demosid (democide): Herhangi bir kişinin veya toplumun jenosit, politisid ve katliamla öldürülmesi demek.
Açın interneti bakın, açık açık "demokrasi götürülecek" ülkelerde nasıl daha çok demosid yapılarak, ABD'nin daha az asker ve para kaybedeceğinin ilmini yapmış!
Militan bir Ateist ve Ermeni Soykırımı palavrasını imzalayan çekirdek ekipten!

Evrimin en temel mekanizmalarından biri olan doğal ayıklanmayı keşfeden Darwin aslında ırkçıydı ve tipik bir Asperger Sendromu vakasıydı.

***

Aslında bu zihniyet hiç de eski değil:

Şimdi, Başbakanımız hangi saikle ve amaçla hâlâ İsrail'e posta koyuyor yahut koydurtuluyor, bütün yandaş medyada alenen Yahudi aleyhtarlığı yapılıyor?
Ne dersiniz, empati yeteneği ne kadardır acaba?

Sayın Devlet Bahçeli için de aynı şeyi bir düşünün…

Bulmaca, bildirmece, taşları yerine bir koyun…

Ben koydum: İsrail'in nasıl kurulduğunu doğru kaynaklardan okuyun (en iyilerinin arasında da bizzat İsrail Devleti'nin kendi tarihçesi kısmı var).
Siyonizm neymiş, bir bakın (en iyilerinin arasında da bizzat İsrail Devleti'nin ve bizde neşredilen Şalom dergisinin kendi tarihçesi kısmı var).

Bu bahsi geçen kişilerin hepsi de dâhi + ağır derecede narsisist + Asperger Sendromlu veya akraba yelpazeden.

***

Emperyalizm daima büyüsel düşünceyi kullanır: Dinleri ve onlar kadar uçuk olan ideolojileri.

Bizde "yankee, go home" diye ayaklanıp 9.Filo askerlerini denize döken Komünistlerimiz aslında gene birer Asperger Sendromu vakası olan Lenin'in ve Gürcü asıllı Stalin'in peşindeydiler.
"Devlet faşisti" diye sataştıkları Mao da Asperger Sendromu vakasıydı.
Hiçbirinin de ne Komünizmi ne de kapitalizmi bildiklerine inanmayın çünkü çamur gibi teksirlerden okudukları tahrif edilmiş "kitabımsılardı" bilgi kaynakları ve o kadar berbattılar ki, okunabilmeleri mümkün değildi.

Yâni ne Komünistlerimiz, ne Müslümanlarımız inandıkları şeyin ne olduğunu bilirlerdi.

Peki, hem kekeme hem de Komünizm hakkında hemen hiçbir şey bilmemesine rağmen katledilen yakışıklı, civanmert Deniz Geçmiş hem kekeme, hem de Asperger Sendromu vakasıydı.

O zamanki oyun gene Derin Dünya Devletinin, Özellikle de ABD'nin bir Votka/Cola oyunu vardı ve dünyayı ucuza sömürülenlerle, sömürenler diye iki kısma ayırmışlardı.

Sonra oyun değişti, koskoca SSCB bir haftada tarumar oldu, silâhsız dumansız.
Çin'in ve Hindistan'ın İsrafil borusunu örttürmeye başladı Ulu Yaratan.

Şimdi Ortadoğu'yu parsellemek istiyorlar ama silâhları ellerinde patlamakta.

Bakın, sosyal medyada haftalar önceden duyurulan Fethullah Gülen'in ABD'de ikamet ettiği evinin önünde protesto gösterisi başlamış.
TKP'li Armağan Yılmaz'ın günlerdir örgütlediği gösteriye polis izin vermiyor.
Polis, Gülen'in evinin önünde gösteri yapacak bir alan olmadığı ve karayolunun da kapatılamayacağını gerekçe gösterdi.
Göstericiler için önceden araçlarını park etmeleri için ayrılan yakındaki bir kilisenin otoparkı da göstericilerin araçlarını park etmelerine izin vermemiş.
Göstericiler 5 mil uzaklıktaki bir çiftliğe araçlarını park etmek zorunda kalmışlar.
Ayrıca Fethullah'ın yaşadığı Saylarsborg'da hiç bir aile hiç bir ev göstericilerin araçlarını park etmelerine müsaade etmeyince yerel saatle bir de başlayacak gösteri başlayamamış.
Göstericilerin polisle görüşmeleri sürüyormuş.

Göstericiler Türkiye'deki gibi taşkınlık yapıp polisin izin vermediği alanlarda gösteri yapamıyor, otoyolları kapatamıyor, araçlarını rastgele park edemiyorlarmış ve daha neler neler…

Peki, ne yapacağız bu Aspergerlilerden?

Sabun mu?

Yok yahu, yenilerini yetiştirmeliyiz çünkü sorunları gene onlar çözecek!

***

Bir de Sağlık Haberi

Beyin hastalıklarından kalb hastalıklarına kadar pek çok hastalığa iyi geldiği belirtilen Omega-3 haplarının agresif prostat kanseri riskini yüzde 71 artırdığı kesinlik kazanmış.
ABD'nin Seattle kentindeki Fred Hutchinson Kanser Araştırmaları Merkezi uzmanları, 2011'da bulguladıkları, kanda yüksek oranda Omega-3 yağ asidi bulunmasıyla prostat kanseri arasındaki bağlantıyı doğruladıklarını bildirmiş.
Ayrıca, düşük derecedeki kanser riskini de yüzde 43 artırdığı bulunmuş.
Omega-3 haplarına karşı uyarıda bulunan bilim insanları haftada sadece bir veya iki balık yemeyi tavsiye etmiş.

Sakın inanmayın, gene kapitalizmin ve endüstrinin bir dümeni var.

Yoksa bütün Ege yöresinde 50'sini bulmadan herkes kanserden giderdi.

Ama uzun yaşıyorlar…

Rakamlar ortada…

İyi Pazarlar.

İLK KURŞUN

a45UyF587661-201307141134-15
^^^^^ - vvvvv

--

zaryop:jaro

BEN ASK ADAMIYIM
. . . . . .
Dolastigim denizlerce dusunuyorum,
Binecegim son gemi degil midir
Hayir sahibi omuzlarda giden tabut.
Herkes gibi teselliye muhtac olsaydim eger,
Derdim ki: Elbet bir aglayanim olur benim de;
Ramazan geceleri Yasin okuyanim,
Baharda kabrime menekse getirenim de.
Fakat butun bunlar da olur,
Yine tasa etmem,
Yine kirilmam kimseye.
Ben ask adamiyim,
Sevmeye geldim insanlari,
Gonlumle, elimle, kafamla sevmeye;
Hesapsiz, karsiliksiz,
Ayrilik gayrilik gozetmeden.
Gun gelip gidersem sayet,
Oyle severekten gidecegim ki,
Karanlik kiyilardan bile olsa,
Candan selamlarim,
Civarimdan gececek gemileri;
Gunesli gemileri;
Sarkili gemileri;
Iclerinde kendim varmisim gibi!

Cahit Sitki TARANCI
- - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - -
Kurmus oldugum gruba uye olun
Moderasyonsuz, sansursuz ve ozgur bir gruptur:
Ozgur_Gundem-subscribe@yahoogroups.com
Ayrilmak isterseniz de :
Ozgur_Gundem-unsubscribe@yahoogroups.com

Grup Sayfamız :
http://groups.yahoo.com/group/Ozgur_Gundem/
Arzu ederseniz bloguma da goz atabilirsiniz.
http://orajpoyraz.blogspot.



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder