- Çiğdem Toker : 'Af'fı Kastetmediyseniz Çıkıp Anlatın
- MUSTAFA MUTLU : Dünkü gözyaşları!
- Afet Ilgaz : Kürt kedisi
- Saygı Öztürk : Barzani´nin Haritasında 21 İlimiz
- MEHMET ALİ GÜLLER : Diyarbakır'da BOP nikahı
Çiğdem Toker : 'Af'fı Kastetmediyseniz Çıkıp Anlatın
Bazı sözcükler hayatı değiştirir.
Söyleyen "erk" sahibiyse, hayatı değiştirmekle kalmaz; her şeyi önüne katan bir fırtınaya dönüşür.
Büyük bir arenada, öyle bir cümle sarf edildi ki...
Artık ne giderek büyüyen "dershane" tartışması ne de başbakan yardımcısıyla ihtilafa düşüren "kızlı/erkekli" meselesi, her köşeye bu kadar yakıcı ve derinden dokunabilir...
377 cezaevinde, 132 bin hükümlü
(Adalet Bakanı Sadullah Ergin'in, BDP Bingöl Milletvekili İdris Baluken'in soru önergesine verdiği ayrıntılı yanıttan.)
Cumartesi öğle saatlerinden beri, ülkenin dört bir yanında yüz binlerce hayat, değişme umuduyla sarsılmaya başladı.
Başbakan Yardımcısı, "Bunu af olarak nitelemiyoruz"; grup başkanvekili "Gündemimizde böyle bir çalışma yok" dese de ok yaydan çıktı.
'Gündemimizde af yok'
Peki, Başbakan'ın sözü neden bu kadar telaşla tekzip edildi; bilsek iyi değil mi?
Zaten Balıkesir mitinginde (2 Mart 2013) "Genel af mı gelecek?" diye seslenen vatandaşa ne kadar kızmıştı Başbakan Erdoğan
"Sen bizi dinlemiyorsun.
Böyle bir şey yok.
Bir kimsenin öldürenini ben affedemem.
Benim böyle yetkim yok.
Bunu söyledim, ana muhalefet şeriat istiyorlar dediler.
Ben olaya böyle bakıyorum.
Birini öldürmüşsün, onu affedecek cezayı verecek onun ailesidir"
- Türkmenistan dönüşünde (15 Ağustos 2013) ise Ergenekon davası sorulduğunda "asla" diye başlayan şu sözleri söylemişti:
"Asla bir genel af söz konusu değildir.
Af konusunda benim farklı bir düşüncem vardır.
Kişilere karşı işlenen suçlarda kişiler af yetkisine sahiptir.
Devlete karşı işlenen suçlarda devletin yetkisi vardır.
Adam öldürme vs.
konularda devletin yetkisi olmaz.
Gündemimizde af yok"
Bu iki hatırlatmadan sonra Diyarbakır'a dönelim.
Eğer "Dağdakiler inecek, cezaevleri boşalacak" sözüyle yakın geleceğe dair bir af kastedilmedi ya da kastedilen adli suçlar değil, devlete karşı işlenen suçlarsa ya da haklı olan Beşir Atalay ile Ahmet Aydın ise Başbakan Erdoğan'ın zaman yitirmeden çıkıp açıklık getirmesi gerekiyor.
Tek bir nedenle:
Kırılmaması gereken belki de tek umut, af olduğu için.
Diyarbakır Sözleşmesi(!)
Başbakan Tayyip Erdoğan'ın Diyarbakır mitingi, hükümete yakın Yeni Şafak gazetesinde dün farklı ve dikkat çekici bir manşetle yer aldı:
Diyarbakır Sözleşmesi.
İç sayfalarda başka bir ipucu olmasa da manşet kendi içinde özel bir çağrışım taşıyor: Hz.
Muhammed'in hicretin birinci yılında ilan ettiği Medine Sözleşmesi...
Kaynaklar, Medine'deki kabileler ve farklı inançlar arasındaki iç çatışmalara son vermek amacıyla hazırlanan Medine Sözleşmesi'yle "toplumsal barış"ın hedeflendiğini yazıyor.
Bu niteliğiyle literatürde, modern bir "toplumsal sözleşme"ye ya da anayasaya benzetenler de var Medine Sözleşmesi'ni.
Kendi payıma, Diyarbakır'da kimsenin kimseyle bir arada yaşama sıkıntısı olmadığını bilenlerdenim.
O yüzden "teşbihte hata olmaz" diye geçirdim içimden.
Ama kastedilen DiyaRbakır'ı da içine alacak daha bölgesel bir toplumsal barış sözleşmesi ise durum başka...
BARZANİ'NİN ALTINLARI
Mesud Barzani, nikâh törenlerine katıldığı çiftlere takılmak üzere, Erbil'den 3 bavul altın getirmiş.
Bavulların büyüklüğü, içindeki takıların miktarı ve parasal karşılığına dair bir ayrıntıya haberlerde rastlamadım.
Belki Merkez Bankacılar biliyordur...
Daha iki gün önce, kaynağı belirsiz döviz hareketlerini ifade eden, "Net Hata Noksan Kalemi"ndeki artışı yazmışken, hoş (!) bir rastlantı oldu.
Kim bilir, belki de Barzani'nin getirdiği bavulların izine kasım ayı ödemeler dengesinde rastlarız...
0000
MUSTAFA MUTLU : Dünkü gözyaşları!
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan dün sözüm ona Diyarbakır'da 1300 tesisin toplu açılışını gerçekleştirdi.
Diyarbakırlı yurttaşlarımıza soruyorum:
Bu tesislerin sadece on tanesini sayabilir misiniz?
Sayamazsınız elbette...
Çünkü "açılış" bahaneydi...
Asıl olan "tapu ve anahtar teslimi"ydi!
Ancak TOKİ'nin yaptığı konutların değil, Diyarbakır'ın tapusu ve anahtarıydı teslim edilen!
***
Kantar Kavşağı'ndaki törene egemen olan hava, "Kürt milliyetçiliği"ydi...
Başbakan Erdoğan, meydana daha 5-6 yıl önce Türkiye'yi bölmekle suçladığı Barzani ile birlikte geldi.
Önce Barzani konuştu:
"Kürdistan'ın selamını taşıyorum.
Yeni bir tarih oluşturma zamanı gelmiştir" dedi ve ekledi:
"Birbirini kabul etmek, kardeşlik göstermek ve kardeşçe yaşama zamanıdır"
Elbette kimse ona, "İyi de biz zaten kardeşçe yaşıyorduk.
Bunu bozan sizsiniz" demedi, diyemedi...
***
Sonra da İbrahim Tatlıses ve Şivan Perver çıktı sahneye.
İkili, "Daye Migre" yani "Ağlama Anne" türküsünü söyledi.
Bu sırada beklenen oldu ve Emine Erdoğan ağladı!
O topraklarda bölücü örgüt tarafından öldürülen binlerce asker, memur ve sivil vatandaşımızla...
Gezi Direnişi sırasında polis tarafından katledilen çocuklar için akmayan gözyaşlarını gördük Emine Hanım'ın...
İyi de ne diyordu o türkü?
Okuyun, bakalım siz de ağlayacak mısınız?
"Dört devletin arasında
Dört parça olmuşum
Kaç şiir yazıldı senin üzerine
Kaç defa şehit kanı döküldü üzerine
Ama şehitler ölmez, ağlama anne.."
***
"Dört devletin arasında dört parça" olduğu iddia edilen şey ne?
Kürdistan...
Peki, onun için ölenler ve "şehit" diye anılanlar kimler?
PKK'lı teröristler!
Bu ülkenin Başbakanı'nın eşi kimin için ağlıyor; görün işte...
***
Bu ülkenin birliğini korumak için mücadele verenler Silivri'de, Hasdal'da, Ankara'da, İzmir'de tutsakken...
Bu toprakları bölmeye ant içen Barzani kürsüde zaferini kutluyor; bizim Başbakan kendisine eşlik ediyor, eşi ise ağlıyordu dün...
Bağımsız bir Kürt devleti kurmak için ölenlerin arkasından akıyordu gözyaşları...
***
Görün kardeşler.
Duyun kardeşler.
Bilin ve kanmayın kardeşler.
Bu yol, yol değil...
Ağızlara sakız edilen kardeşliğin katline çıkıyor bu yol!
Ayrışmaya, bölünmeye, emperyalizme hizmete çıkıyor!
***
Kısacası dünkü tören, bir tapu ve anahtar teslimi törenidir...
Bu yüzden tarihe geçecektir!
NASIL?
Başbakan dün Diyarbakır'da, "Dağdakilerin indiğini, cezaevlerinin boşaldığını göreceğiz" dedi.
Bu sözler, "genel af" sinyali olarak yorumlandı.
Oysa daha üç ay önce, yani 17 Ağustos'ta, "Asla bir genel af söz konusu değil" demişti.
İyi de genel af olmayacaksa, cezaevleri nasıl boşalacak?
Yoksa hepsi birden tünel kazıp kaçacak mı?
GÜNÜN SORUSU
Devlet Bakanı Egemen Bağış dün bir tweet atıp Başbakan'ın Diyarbakır şovunu yorumladı: "Kaynaşmamızı hazmedemeyen fitneci 'derin'ler, Fırat ile Tuna'nın buluştuğu Diyarbakır'da dibi boyluyor!"
Günün sorusu Twitter kullanıcısı bir gençten:
Güneydoğu'daki Fırat ile Avrupa'daki Tuna'yı buluşturduğuna göre, miting öncesinde yine mini bara mı uğradın?
Perver nasıl ikna oldu?
Yıllardır yurtdışında yaşayan ve PKK'lıların sevdiği şarkılara imza atan Kürt şarkıcı Şivan Perver, AKP'nin "açılı(ş)m şovu" kapsamında dün Barzani'yle birlikte Diyarbakır'a geldi.
Geldi ama ne İsa'ya yaranabildi, ne Musa'ya...
PKK'ya yakınlığıyla bilinen Mezopotamya Kültür Merkezi, Şivan Perver hakkında basın açıklaması yaparak onun AKP'nin politikalarına alet olduğunu öne sürdü.
Buradan anlaşılıyor ki; Perver'in dönüşünü PKK istememiş...
O zaman neden döndü?
Nasıl ikna edildi?
Sırf Barzani'yle dost olduğundan, onu kıramadığından mı?
Doğrusu bu bana çok da inandırıcı gelmiyor?
Sakın bu sorunun yanıtı "para" olmasın?
Biliyorsunuz; AKP'liler "ikna etme" işini iyi beceriyor.
Perver bir yanıt verse de öğrensek:
Türkiye'ye gelişini kim sağladı?
Gelmek için kimlerle görüştü?
Karşılığında ne istedi, ne aldı?
GÜNÜN İSYANI!
Berkin Elvan 14 yaşında ve Haziran Direnişi sırasında bakkala giderken ensesinden vuruldu.
Beş aydır komada.
Dün binlerce insan Çağlayan'daki İstanbul Adalet Sarayı önünde buluşup Berkin'i vuran polisin yargılanmasını istedi.
Polisin yanıtı ise yine şiddet oldu.
Bir kadının bacağı kırıldı.
İsyanım İstanbul Valisi'ne:
Haksızlıkları şiddetle gizleyebileceğinizi sanmaktan usanmadınız mı?
0000
Afet Ilgaz : Kürt kedisi
Barzani'nin ve Erdoğan'ın birbirlerine geçmişte söyledikleri hakaretamiz lafları gazeteler yazıp duruyor.
Bir de Talabani'ninki var.
En etkileyici olan da oydu.
"Size bir Kürt kedisi bile vermem".
Bu "siz, biz oluyoruz"
Başbakan'ın Diyarbakır'da her zamanki söylevlerde kullandığı çatlak ve gür sesi, aruz vezniyle ve avuçlarını aça aça yaptığı konuşmasından bir gün önce PKK, Nusaybin'de askerlerimize saldırıyordu hem de roketlerle.
Başbakan'ın söz ettiği kardeşlik, cezaevlerinin boşalması, sizi seviyoruz lafları, özellikle Kürdistan nitelemesi roket saldırılarıyla hiç uygun düşmüyordu.
Genelkurmay Başkanlığı bu durumu açıklarken "meşru müdafaa" kapsamında olduğunu özellikle belirtiyor, çok uzun ayrıntılı teknik açıklamalar yapıyordu.
Fısıltı tonunda bir açıklamaydı.
Öteki tarafın buna fısıltı veya yüksek sesle verdiği bir cevap yoktu.
Canları istemiş vurmuşlar.
***
Şimdi, Barzani'nin yanında, Talabani'nin kedilerinden birini getirip getirmediğini bilmiyorum.
Öyle ya belki hediye olarak öyle bir şey düşünmüşlerdir.
Ne de olsa karşılığında yaşasın Kürdistan çığlıkları var.
Yahudi kökenli olduğu söylenen Baba Barzani "İkinci hedefimiz Türkiye" demişti.
Birincisi Irak'tı.
Bu fikri ABD Başkanı Wilson'dan edindiler.
Başbakan da nutkunda hayret verici bir dikkatsizlikle ve cesaretle Kuzey Kürdistan dedi.
Bir süre sonra bunu unutturmak için başka şeyler söyler mi bilmiyorum.
Çünkü hep böyle yapar.
Ama milliyetçi Orta Anadolu seçmeninden büyük oy kaybedeceği muhakkak.
Burası Osmanlı İmparatorluğu değil.
İkide bir onu söylerler.
Osmanlı zamanında Kürdistan denirdi derler.
OSMANLI ZAMANINDA BİR ÇOK ŞEY DENİRDİ.
İMPARATORLUK VE ULUS DEVLETİN İDARİ YAPISINI BİLMİYORSANIZ, BEN SİZE NE DİYEYİM.
Gidin öğrenin, yurttaşlık bilgisi kitabı okuyun.
Kendinizi Osmanlı İmparatorluğu zannederken Türkiye'yi mahvedeceksiniz.
***
Diyarbakır Belediye Başkanı Osman Baydemir "Öcalan bir gün serbest kalacak ve Erbil, Kamışlı, Mahabat şehirlerini ziyaret edecek.
Bu benim hayalimdir.
Bu hayalimi görür müyüm görmez miyim, bilmiyorum ama bunun için çaba sarf edeceğim.
Kürt halkının bir evladı olarak Diyarbakır da bizim, Kamışlı da bizim, Erbil de bizim, Süleymaniye de bizim" demiş.
Bay Baydemir, siz böyle düşüne durun İran'ın, Suriye'nin, Irak'ın, Türkiye'nin milli güçleri de böyle düşünüyorlar ve armut toplamıyorlar.
***
Bu arada Diyarbakır'da Başbakanla eşinin çok büyük boyutta (2x1) bir bakır levhası asılmış.
Emine Hanım, tesettürlü bir kadındır.
Durumun uygun kaçmadığını düşünüyorum.
'Ne mutlu Türk'üm diyene' levhasının kaldırılmasından sonra herhalde duvarlarda boş yer kaldı.
***
Diyarbakır'da ezan Kürtçe mi okunuyor?
Cumhuriyetin ilk yıllarında yapılan böyle bir denemeyi başa kakar durursunuz.
Bunu bilmiyor muydunuz?
***
Biz bu ülkeyi dünya Siyonistlerinin yardımıyla almadık, emperyalistlerin yardımıyla almadık.
Damarlarımızda dolaşan bağımsızlık aşkına güvendik.
Ayrıca uzun süredir "gün kötünün" süreci geçirdik.
Arnavutluk bile artık AB'ye kafa tutuyor.
Barzani'ye de ABD'ye de AB'ye de "geçiniz efendim, geçiniz" diyeceğimiz günler yakındır.
0000
Saygı Öztürk : Barzani´nin Haritasında 21 İlimiz
PKK'nın başı Abdullah Öcalan, 21 Mart Nevruz Bayramı'nda Diyarbakır'da okunan mesajında "silahlı mücadele dönemi bitti" demesine rağmen, örgütün silahları bırakmaya hiç niyeti yok.
Bırakın silah bırakmayı, silahlı gücünü daha da artırdığı, gece görüş dürbünleri dahil yeni savaş donanımları aldığı belirlendi.
PKK, sadece Kürtçü bir örgüt değil aynı zamanda mafya yapılanması içindedir.
Silahı bıraktığı gün, PKK hiçbir gücünün kalmayacağını, onların arkasındakiler de var olan güçlerini kaybedeceğini çok iyi bilirler.
Öcalan, serbest kalmadıkça ya da istediği koşullar sağlanmadıkça örgütün silah bırakmasını istemez.
Çünkü, Öcalan'ı güçlü kılan, pazarlık gücünü artıran silahlı örgüt ve onun üzerindeki etkisidir.
Hem silahlı kanadı, hem partileri var
Terör örgütü PKK, Güneydoğu'da kendilerinin gösterdiği adayları seçtirebilmek için yine silahı gösterecek, diğer siyasi partilerin adaylarının etkisiz kalması için çaba gösterecektir.
Ancak bu kez durum biraz daha değişik.
PKK destekli BDP'ye karşılık, Hizbullah destekli HÜDA Partisi var.
Güneydoğu'da bir dönem PKK ile kıran kırana silahlı mücadeleye girişen, değişik bir yapılanma içinde olan Hizbullah örgütü, Kuzey Irak'ta bulunan Kürdistan İslami Partisi'ne benzer bir çalışma içinde…
PKK, din eksenli böyle bir siyasi partinin çıkmasından hayli rahatsız oldu.
HÜDA Partisi üyelerine yönelik eylemler gerçekleştiriliyor.
Batman'da PKK-Hizbullah çatışması sonucu bir PKK'lı öldürüldü.
Bu demektir ki, ne PKK, ne de Hizbullah silahtan vazgeçmiş değil.
İki siyasi partinin de arkasında silahlı terör örgütleri bulunmaya devam ediyor.
Partinin kurulmasıyla, Hizbullah bitmiş değil.
Aksine nasıl BDP'yi destekleyen silahlı terör örgütü varsa, dini öne çıkaran HÜDA Partisi'nin arkasında da dinci bir örgüt olarak bilinen Hizbullah bulunuyor.
Açıkçası "bitti" denilen Hizbullah'ın yalnız Güneydoğu'da değil ülke genelinde faaliyetini yine sürdürdüğü biliniyor.
PKK'nın, HÜDA Partisi mensuplarına dönük eylemleri devam ederse, Batman'da olduğu gibi Hizbullah'ın da karşılık vereceğinin güçlü işaretleri, istihbarat birimlerinin çalışmalarıyla ortaya çıkıyor.
Kimin kiminle dans ettiği bilinir
Legal siyasi partilerin temsilcilerinin çıkıp "Bizim arkamızda PKK var", "Bizim arkamızda Hizbullah var" demesini tabii ki kimse beklemez.
Ancak Güneydoğu'da kimin kiminle dans ettiği çok iyi bilinir.
Hizbullah, hem kendi dışındaki İslami kesimleri, hem de kendi içindeki muhalif İslamcıları katletti.
Hizbullah, İslamcılığın otoriter, tekçi, teokratik çizgisini temsil eden, çoğulculuğa ve demokrasiye karşı bir yapının temsilcisi olarak kendisini görüyor.
Bir dönem Güneydoğu'da bulunan bütün gazetecilerin işi bıraktığı, kimilerinin başka illere gittiği dönemde, sadece Anadolu Ajansı Büro Şefi Raşit Kısacık, Diyarbakır bürosunu açık tutmuş, çalışmalarını sürdürmüştü.
Dün, Güneydoğu'daki siyasi ve silahlı örgütlerle ilgili gelişmeleri sordum.
Şunları söyledi:
"Son gelişmelerden anlıyoruz ki Hizbullah ayrı bir örgüt değil.
BDP nasıl kendisinin legal ve siyasi bir parti olduğunu belirtse de PKK çizgisinden, hatta onun emir ve komutasından çıkmıyorsa, HÜDA Partisi de, illegal örgüt olarak Hizbullah'ın kanatları altındadır.
Yani BDP=PKK, HÜDA PAR=Hizbullah.
Sırlarıyla birlikte ahrete göç eden dönemin Olağanüstü Hal Bölge Valisi Hayri Kozakçıoğlu'na, Silvan ve Batman'da 'Hizbullah' diye bir örgüt kurulduğunu ve PKK'ya karşı eylemlerde bulunduğunu söylediğimde 'Raşit nereden çıkarıyorsun bunları' demişti.
Ve çok geçmeden Hizbullah-PKK çatışmalarının Diyarbakır'ın göbeğinde bile artmasıyla gerçeği kabullenmişti.
Bu son oluşum da korkarım aynı.
Şimdilik, bölgede terörün yeni bir boyutunun ayak sesleri var"
21 ilimizi topraklarında gösteriyor
Kuzey Irak'tan, Mesut Barzani geldi.
Güneydoğu'da etkinliği bilinen, hatta adına çıkarılan sigara bile satılan Barzani, kontrolü altındaki topraklarda bulunan teröristlerin Türkiye'ye gelip eylemler yaptığını, askerlerimizi, korucularımızı şehit ettiğini, vatandaşlarımızı öldürdüğünü hatırlıyordur.
PKK'nın kampları Kuzey Irak'ta olmasına rağmen, bunlara ses çıkartmadığı gibi, Türkiye'nin müdahalesine de karşı çıkıyor.
Türkiye, AKP döneminde sınırın ötesine adım bile atamıyor.
Şehitlerimizin verildiği günlerde, Başbakan, Barzani'ye söylemedik söz bırakmıyor ama hiçbir yaptırımda da bugüne kadar bulunmadı.
Barzani, bir dönem kendisini "aşiret reisi" diye aşağılamaya kalkışan Başbakan Erdoğan karşısında, gücünü bir kez daha gördü…
Haritasında, ülkemizin 21 ilini topraklarında gösteren Barzani, dün o topraklardaydı.
Bundan sonra Barzani'yi tutana aşk olsun…
0000
MEHMET ALİ GÜLLER : Diyarbakır'da BOP nikahı
Biz bu satırları yazmaya başladığımızda İbrahim Tatlıses ile Şivan Perver'in düeti bitmiş, Mesut Barzani ile Tayyip Erdoğan kürsüden kardeş olduklarını henüz ilan etmişti.
Esas görüşmeyi, yani dün saat 18:00'de yapılacak görüşmenin içeriğini, o nedenle yarına bırakıyoruz.
Bugün sizlere Diyarbakır'da düzenlenen ilk "şovla" ilgili notlarımızı aktarıyoruz.
Tabi kimi meslektaşlarımızın yorumlarını da ekleyerek...
Erdoğan 'Öcalan'a Özgürlük' mesajı verdi
1.Değerli meslektaşım Cansu Yiğit'in dikkatini çekmiş: Meğer Barzani taraftarları Diyarbakır'da Kürtçe, PKK ve BDP ise Türkçe pankartlar asmışlar!
2.Erdoğan'ın kürsünden "dağdakiler inecek", "hapishaneler boşalacak" sözleri gazeteciler arasında "Öcalan'a verilen özgürlük sözünü tutuyor" şeklinde yorumlandı.
3.İbrahim Tatlıses ve Şivan Perver kürsüde megri (ağlama) diyerek düet yaparken, başta Emine Erdoğan ve Bülent Arınç olmak üzere neredeyse tüm protokol ağlıyordu.
4.Barzani ve taraftarları Erdoğan'ın mitinginde Diyarbakır'da baş tacı edilirken ve Erdoğan Barzani'yi kürsüde kardeş ilan ederken, İstanbul'da dördüncü ameliyatına giren Berkin için toplananlar yine "düşman" ilan ediliyor ve gazlanıp, coplanıyordu...
Erdoğan Kürdistan'ı selamladı
5.Hürriyet'in deneyimli diplomasi muhabiri Uğur Ergan haklı olarak genç meslektaşlarını sosyal medyadan uyarıyordu: "Ohhooo.
Ne kardeşim Esadlar, Malikiler, Ahmedinejadlar duyduk.
1 yıla kalmaz MEsEd BErzEni, ŞivEn Perver (soyadından şanslı) olur"
6.Başbakan Erdoğan, Mesut Barzani'yi Irak Kürdistanı'nın başkanı olarak niteleyerek bu ifadeyi ilk kez kullanmış oldu.
Daha önce Abdullah Gül Kürt Açılımı'nı başlattığında, uçakta gazetecilerle söyleşirken, Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu da Erbil'de başkonsolosluk açılması gündeme geldiğinde "Kürdistan" ismini kullanmıştı.
'Türkiye himayesinde Kürdistan' yürürlükte
7.Barzani kürsüden "çözüm sürecini destekliyoruz" diyerek Erdoğan-Öcalan mutabakatına desteğini ilan etti.
Barzani'nin Erdoğan'a desteği, "Öcalan'a başbakan yardımcılığının, Barzani'ye de koordinatör vali yakıştırılmasına" neden oldu.
8.Erdoğan konuşmasında PKK'yi Diyarbakırlılara şikâyet etti: "Farklılıklara tahammül edemeyenler bu bölgeye refah getiremezler.
Kendileri gibi düşünmeyenlere kast edenlere bölgeye demokrasi getiremezler"
9.Barzani kürsüden Erdoğan'a seslenerek "yeni bir tarih oluşturma zamanı gelmiştir" dedi.
Erdoğan'ın yanıtı da şiir gibiydi, düet gibiydi: "100 yıl önce sınırları cetvelle çizmişlerdi.
Bize sınır çizemezler.
Geleceğimize sınır çizemezler.
Erbil, Diyarbakır'ın kardeşidir"
Tüm bu tumturaklı laflar, aslında ABD'nin "Türkiye himayesinde Kürdistan" projesinin maskesiydi!
Erdoğan'ın Bağdat yalanı
10.Başbakan Erdoğan Diyarbakır ile Erbil'in kardeşliğine vurgu yaparken, bir de şöyle dedi: "Bağdat, Basra bombalanırken, Diyarbakır, Uşak, Adana kardeşleriyle birlikte gözyaşı döktü"
Oysa Bağdat ve Basra bombalanırken, Erdoğan Amerikan uçaklarına Türkiye'nin hava sahasını açıyordu.
Hatta Bağdat'ı bombalayan Amerikan askerlerinin sağlığına duacı olduğunu söylüyordu.
Dün Bağdat'ı bombalayan Amerikan askerlerinin sağlığına duacı olan Erdoğan'ın, bugün kürsünden Bağdat'ın vurulmasına ağladığını söylemesi ne kadar gerçekse, Erdoğan'ın Diyarbakır'da Türk-Kürt kardeşliğinden bahsetmesi de o kadar gerçektir!
11.Değerli meslektaşım Gamze Çınlar da, Diyarbakır'daki bu şovu, düeti, 400 çiftin evlendirilmesini, ağlamaları, genel af sözlerini, Kürdistancılığı, "Diyarbakır'da BOP nikahı" olarak niteledi.
a45UyF587661-201307301451-10
Soz tasimak, emanete hiyanettir.
Ehl-i hikmet
| Kurmus oldugum gruba uye olun Moderasyonsuz, sansursuz ve ozgur bir gruptur: Ozgur_Gundem-subscribe@yahoogroups.com | Ayrilmak isterseniz de : Ozgur_Gundem-unsubscribe@yahoogroups.com | Grup Sayfamız : http://groups.yahoo.com/group/Ozgur_Gundem/ | Arzu ederseniz bloguma da goz atabilirsiniz. http://orajpoyraz.blogspot.com/ |
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder