Iki önemli konu var.
Oraj POYRAZ |
Deniz Kurmay Albay Ali Türkşen : Hangi komutanlar Pensilvanya'yı ziyaret etti
ODA TV
2014 yılına girmeye saatler kala ortalık toz ve dumandan geçilmiyor.
Bir yanda üretim amacına uygun kullanılmayan ayakkabı kutularının rezilliği öte yanda paralel devlet yapılanması ancak aklına gelen hükümetin bataktan kurtulma çabaları.
Türk Deniz Kuvvetleri personelinin yoğun olarak iftiraya maruz bırakıldığı; Poyrazköy, Kafes, Amirallere Suikast, Askeri Casusluk ve Balyoz komplolarının ilk gününden bu yana ne söylediysek hepsi bir bir çıkıyor.
Kendi adıma, bu işin başından bugüne söylediğim ve yazdığım, değil tek bir cümle, değil tek bir kelime, tek bir harf yanlış çıksın, üzerime atılı ne kadar suç varsa hepsini düşünmeden kabul edeceğim.
Ama biliyorum ki çıkmayacak.
Abdest-namaz edebiyatı yapmaya da gerek yok.
Kendimizden hep emindik.
Sadece gerçeklerin ortaya çıkması için biraz zaman geçmesi gerekiyordu.
SUÇLARI ORTAYA KONMALI
Hayatımızın son beş yılını karartan ve hükümetin bile isteye göz yumduğu, Cemaatin de 30 yılı aşkın bir süredir tohumlarını ektiği organizasyonun komploları amacına ulaşırken herkes pek memnundu.
Ülkeye demokrasi, dijital iftiralar ve yalancı tanıklarla hapse atılan masum vatandaşlar üzerinden geliyordu.
Ne olduysa bir anda bu mutlu beraberlik tehdit ve bedduaların havada uçuştuğu saç saça-baş başa bir mahalle kavgasına dönüşüverdi.
Bu kavganın ardından ülkenin Başbakanı ve etrafındaki yetkili ağızların söylemleri işledikleri büyük suçun açık ve seçik itirafından, Emniyet teşkilatı içindeki ani tayinler de suçu örtmeye yönelik anlamsız bir çabadan başka bir şey değildir.
Hükümetin bugün aklına gelen paralel devlet yapılanmasını güya yıkmaya yönelik gerçekleştirilen Emniyet tayinlerinin gerekçesi kamuoyuna açıklanmak zorundadır.
Eğer bu kişiler gerçekten Başbakanın işaret ettiği paralel bir yapılanma içindeki çete unsurlarıysa suçları açık ve net bir şekilde ortaya konmalı, TSK'ya kurulan komplolarda rolleri varsa bunlar tek tek delillendirilmelidir.
Her ne kadar bu talebin gerçekleşmesi oldukça güç gözükmekteyse de, hem kovuşturma hem de yargılama aşamasında yapılan hatalar ve tarafımızdan binlerce defa ortaya konan yalanlar hapisteki yüzlerce masumu mağdur etmeye devam edecekse buna da ivedi olarak dur demek gerekecektir.
DAVA İSTATİSTİKLERİ
Bu aşamada paralel devletin elemanlarını ve fiillerini ortaya çıkarmak ikincil önemde düşünülmelidir.
Bu nedenle öncelikle, bir kısmı karara varan bir kısmı da henüz devam eden yargılamalar, vakit geçirmeksizin gerçeklere arkasını dönmeden karar verecek yargıçlara teslim edilmelidir.
Zaten 2009 yılından bu yana Türk Deniz Kuvvetlerinin komuta yapısı geri döndürülemeyecek zararlara uğratılmış, istenen maksat çoktan hâsıl olmuş, davalarda sanık personelin neredeyse tamamına yakını emekli edilmiş ya da kendi isteğiyle emekli olmuştur.
Sözlerimizin havada kalmaması için konuyu rakamlarla bir kez daha ifade etmek gerekecektir.
Aşağıdaki veriler Türk Deniz Kuvvetleri personeline komplo maksatlı kurulan kurgu davaların üretim tarihi sırasıyla ve diğer Kuvvet Komutanlıkları personeli yönünden de istatistikleridir.
|
Ancak verilerin de ortaya koyduğu gibi önemli olan, TSK içinde en az personel mevcuduna sahip Deniz Kuvvetleri gibi bir Kuvvetin, konu darbeci, terörist, casus, suikastçı çıkarmaya gelince liderliği eline aldığıdır.
İzmir merkezli başlatılan Askeri Casusluk davasına kadar sayısal olarak açık ara önde olan Deniz Kuvvetleri, sanık/personel mevcudu oranları göz önüne alındığında birinciliği kimseye kaptıracak gibi gözükmemektedir.
PARALEL DEVLET TSK İÇİNDE DE VAR
Bugüne kadar çeşitli kitap, makale ve söyleşilerde dile getirilenlere ilave olarak bu oransal farkın sebebini, özetle Türk Deniz Kuvvetlerinin neden hedefte olduğunu en pratik ve elle tutulur yönüyle tekrarlayalım.
Hükümetin ancak aklına gelen paralel devlet yapılanması sadece Emniyet ve yargı içinde değil, 30 yılı aşkın bir süredir TSK içinde de devam etmektedir.
Bu paralel yapılanmaya karşı diğer Kuvvet Komutanlıklarına göre her zaman daha acımasız davranan Türk Deniz Kuvvetleri, 1990'lı yıllardan bugüne Yüksek Askeri Şura kararlarıyla önemli sayıda personelinin kurumla ilişiğini kesmiş, hem sayısal hem de oransal olarak diğer Kuvvet Komutanlıklarının her zaman önünde olmuştur.
Kısaca, "Yasa dışı faaliyet içinde olduğunu tespit ettiği personelinin kurumla ilişiğini kesmede elini korkak alıştırmayan Türk Deniz Kuvvetleri komuta yapısının tavrı bugünkü tablonun ortaya çıkmasına da neden olmuştur," diyebiliriz.
Bir başka deyişle, Türk Deniz Kuvvetleri içindeki kadrolaşması sekteye uğrayan Cemaat, siyasi ortamın da olgunlaşmasını fırsat bilerek yıllardır sıranın kendilerine gelmesini bekleyen elemanlarına yer açmak üzere komploları da ardı ardına sıralamıştır.
"HOCAEFENDİ"LERİNİ ZİYARET EDEN ASKERLER
Tezimizi desteklemek üzere aşağıdaki soruları sormak boynumuzun borcu, ülkemize ve kurumuza olan saygının ve bağlılığın gereğidir.
Genelkurmay Başkanlığının ilgili ve bilgili özel yetkilileri, bazı emekli personelinin orduevlerine girişini yasaklamakla uğraşmak yerine aşağıdaki sorulara cevap ararsa daha hayırlı bir iş yapmış olacaktır.
-
Deniz Harp Okulu mezuniyet yılı itibariyle davalarda en fazla mağdur olan 1983–1992 yılları arasında mezun subaylardan adı herhangi bir davada anılmayanların başarılarını nasıl değerlendirmek gerekecektir?
-
Bunca dava sağanağından tek bir yara almadan kurtulmayı başaran ve ismi tek bir dijital veride dahi anılmayan subaylar arasında hoca efendilerini ABD'de ziyaret edenler var mıdır?
Kendileri şu anda hangi rütbe ve makamları işgal etmektedirler? -
Bu subaylar arasında 2002 yılında ABD'den dönen ve bugünkü Türkiye'nin halini adeta sözleriyle resmeden subaylar bugün hangi rütbe ve makamlardadır?
-
İrticai faaliyetleri nedeniyle 1986 yılında Deniz Harp Okulu öğrenciliğinden ihraç edilenlerden geriye kalanlar, o günlerde Milli İstihbarat Teşkilatı tarafından sorgulanan ancak yine de öğrencilikle ilişiği kesilmeyen bugünün subayları hangi rütbe ve makamlara ulaşmışlardır?
-
İrticai faaliyetleri nedeniyle 1995 yılında Deniz Kuvvetleriyle ilişiği kesilen kurmay subaylara "ağabey" diyenler, yine bugün hangi makam ve rütbeleri işgal etmektedirler?
Elbette niyetimiz kimseyi töhmet altında bırakmak değildir.
Ama ne söylüyorsak altına imzamızı atarak söylüyoruz ve bu soruları da ilk günden beri soruyoruz.
İlginç olansa bu soruların muhataplarının da kendilerini çok iyi bildikleridir.
Çünkü onlarla bir meslek ömrünü aynı okullarda okuyarak, aynı gemi ve birliklerde görev yaparak geçirdik.
Bizim en büyük kaybımız ise bu soruların cevaplarını arayacak bir komutan bulamamak oldu.
Bugünden sonra, hele bugünkü Genelkurmay komuta kademesiyle bu soruların cevaplarının bulunacağını da hiç mi hiç zannetmiyorum.
SUYA SABUNA DOKUNMAYAN GENELKURMAY
Gelelim Genelkurmay Başkanlığının 27 Aralık 2013 tarihli basın bildirisine.
Bildiriden anladığımız kadarıyla ve basına yansıdığı şekliyle son Milli Güvenlik Kurulu toplantısında "Orduya kumpas" konuşulmuş.
Her ne kadar politikacı kıvraklığıyla bir gün önce söylediklerini ertesi gün değiştiren Yalçın Akdoğan, bu sözleri bir davayı kastederek söylemediğini belirtse de artık cin şişeden çıkmıştır.
Ancak burada önemli olan, zaten beş senedir bir an bile tereddüt etmeden söylediğimiz komplo iddialarına Genelkurmay Başkanlığının yaklaşımıdır.
Acaba Genelkurmay Başkanlığının ilgili ve bilgili ağızları, Yalçın Akdoğan bu sözleri sarf etmeden önce de herhangi bir Milli Güvenlik Kurulunda komplo iddialarını dillendirmişler midir?
Yukarıdaki soruların cevaplarını aramayacağını bildiğimiz, kendi içindeki paralel yapılanmaya kafasını çeviren, cezaevindeki subaylarını marjinal ilan eden, doğruların peşindeki emekli personeline karşı da tek yapabildiği orduevlerini yasaklamak olan bir zihniyetin bu konuda da hükümet edenleri gücendirecek bir girişimde bulunmasını düşünmek safdillik olacaktır.
Bunu nereden mi anlıyoruz?
En haklı ve güçlü olunan konuda bile suya sabuna dokunmayan bir basın bildirisi yayınlanmasından elbette.
"Biz size söylemedik mi?
Askerlerimize boş yere eziyet ettiniz?
Hukuku kendi işinize geldiği gibi eğip büktünüz?
Derhal personelimizin mağduriyetini giderecek tedbirler alınmalıdır," diye ortalığı inletmek yerine, bakınız Genelkurmay Başkanlığı bildirisinde özetle ne buyurmuşe;
"Aman sakın yanlış anlaşılmasın.
Biz asla siyasetle ilgili bir şey söylemek derdinde değiliz.
Ama bu hapisteki personelimiz ve aileleri yok mu?
O kadar çok üzerimize geliyorlar ki, hiç değilse konuyu Milli Güvenlik Kurulunda gündeme getirdiğimiz bilinsin.
Tekrar ifade edelim, amacımız siyasi bir söylem değil, konuyu günlük olarak ve yakından takip ettiğimizin, ilgilenmeye ve bilgilenmeye devam edeceğimizin bilinmesidir"
CEMAATİN ÜNİFORMALI HAİNLERİYLE MESAİ YAPANLAR
Bir zamanlar gönülden, ölümüne bağlı olduğumuz bir kurumun bugün içine düştüğü durum hapislikten ve iftiradan daha ağırdır.
Ancak bugün TSK'ya komuta edenler şunu asla unutmasınlar: Biz iftiraya uğradık ve haksız yere tutsak edildik.
Bu elbet bir gün ortaya çıkacaktı.
Ancak siz, bugünkü hükümetten bin kat daha tehlikeli bir Cemaatin, 30 yılımızı bir arada geçirdiğimiz üniformalı hain elemanlarıyla mesai yapıyorsunuz.
Onların ne bugünkü tutukluluğumuza ne de ülkenin içine düştüğü kaosa acıyacak vicdanları var.
Siz onları görmek istemedikçe, siz onlarla mücadele edecek yüreğe sahip olmadıkça başınıza neler geleceğini siz düşünün.
Eğer bugün Genelkurmay Başkanlığında tek bir yürekli asker kaldıysa yapacağı ilk iş, günlük olarak olayları izlemek, ilgilenmek ve bilgilenmek yerine, TSK içindeki bu paralel yapının elemanlarını ortaya çıkarmak olmalıdır.
Ancak ne yazık ki elimizden, yaptıklarınızın ve yapmadıklarınızın karşılığını görecek kadar yaşamanızı dilemekten başka bir şey gelmiyor.
Yine de sizin için üzülüyorum.
Daha üniformalarınız üzerinizdeyken mesajları yuhalanmaya başlayan sizler, korkarım emekli olduğunuzda da değil orduevlerine girmek insan içine dahi çıkamayacaksınız.
Tüm halkımıza en derin sevgi ve saygılarımla, sağlık, neşe, adalet ve özgürlük dolu aydınlık bir yıl diliyorum.
Ali Türkşen.
Deniz Kurmay Albay.
31 Aralık 2013, Salı
Hasdal Askeri Ceza ve Tutukevi
Odatv.com
a45UyF587661-201307301451-9
CIMBIZLI SIIR
. . . . . .
Ne atom bombasi
Ne Londra Konferansi
Bir elinde cimbiz,
Bir elinde ayna;
Umurunda mi dunya
Orhan Veli KANIK
Kurmus oldugum gruba uye olun Moderasyonsuz, sansursuz ve ozgur bir gruptur: Ozgur_Gundem-subscribe@yahoogroups.com | Ayrilmak isterseniz de : Ozgur_Gundem-unsubscribe@yahoogroups.com | Grup Sayfamız : http://groups.yahoo.com/group/Ozgur_Gundem/ | Arzu ederseniz bloguma da goz atabilirsiniz. http://orajpoyraz.blogspot.com/ |
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder