Mehmet ÇAYIRDAĞ : BİR GECEDE CAHİL Mİ OLDUK?
Türkler tarih boyunca çeşitli alfabeler kullanmışlardır.
Önceleri Türklerin kendilerine has orijinal Göktürk-Orhun alfabesi bulunmakta idi.
Bu alfabe ile meşhur Göktürk kitabelerini yazmışlardır.
Daha sonra, kâğıda yazılması daha kolay olan Uygur alfabesini geliştirmişlerdir.
Onuncu yüzyılda Müslüman olan Türk boyları ve devletleri kutsal kitabımız Kur'an-ı Kerim'in yazılmış olduğu alfabe olan Arap alfabesini kullanmaya başlamışlardır ve bunu büyük ölçüde yirminci yüzyıla kadar getirmişlerdir.
Ancak bu arada dağılmış oldukları dünyanın çeşitli bölgelerinde oralarda kullanılan alfabelerle de Türkçe yazmışlardır.
Bizans topraklarına yerleşmiş, Türk Boyları, Peçenekler, Bulgarlar, Anadolu Türkleri Grek harfleri ile Türkçe yazdıkları gibi Ermenilerle karşılaşan, karışan Türkler de Ermeni harfleri ile Türkçe yazmışlardır.
Biz bunlara Karamanlıca yazılar demekteyiz.
Arap alfabesini kullandığımız uzun yıllar boyunca bu alfabeyi Türkçeye uygulamakta birçok sıkıntılar çekilmiştir.
Çünkü Arapçada sesli harflerin büyük çoğunluğu yazılmamaktadır.
Türkçede olmayan benzer sessizlerin Arapçaya uygun olarak birkaç harfi bulunmaktadır.
Yazı yazarken bu harflerden hangisinin kullanılacağını Arapça bilmeyen veya ona aşina olmayanın bilmesi mümkün değildir.
Sesli harflerin yazılmaması sebebi ile ortaya çıkabilecek karışıklığı önlemek ve okumayı kolaylaştırmak için Araplar dahi başlangıçta olmayan ses işaretleri, harekeleri kullanmaya başlamışlar ve Kur'an-ı Kerim'i de bu şekilde hareketlendirmişlerdir.
Bundan sonra Kur'an-ı Kerim'in okunması Türk toplumunda da kolaylaşmıştır.
Ancak diğer yazılarda sıkıntı devam etmiştir.
Bazen bu sıkıntıyı gidermek için halk için yazılan yazılarda, kelimeler aynen Kur'an-ı Kerim gibi hareketlendirilmiştir.
Bazen de Arapçada yazılmayan sesli harfler yazılmaya başlanmıştır.
Ancak genellikle Türklerin bu yazı ile yazıp okumaları oldukça zor olmuştur ve okuma yazma seviyesi her zaman çok aşağılarda kalmıştır.
Osmanlı Devleti'nden Cumhuriyetin devraldığı Türk Milleti çoğunlukla bu şekilde okuma yazma bilmeyen bir topluluktu.
Erkeklerde oran yüzde birler seviyesinde olduğu gibi kadınlarda binde bir bile değildi.
Askerden gelen bir mektubu okutacak adam bulmak gerçekten mesele idi.
Mesele Arap harfleri veya Lâtin harfleri ile okuyup yazmak değil, halkın kolayca okuma yazma öğrenmesi idi.
Cumhuriyetten önce de Arap alfabesi ile yazılan kelimelere sesli harfleri de yazmak gibi bazı kolay okuma teşebbüsleri olmuştur.
Cumhuriyeti kuranlar herkesin okuma yazma öğrenmesi ve bunu kısa zamanda ve çok kolay olarak başarılması gayesiyle, Lâtin harflerini kullanarak Türkçe'ye uygun bir alfabe meydana getirmişlerdir.
Batı dünyası da Lâtin harflerini kullandıkları halde onların yazılarında kelimeler çok zaman yazıldığı gibi okunamamaktadır.
Yani Arapçada olduğu gibi bir kelimeyi yazmak için onun daha önce yazılmış halini görmek, bilmek gerekmektedir.
Türkçede oluşturulan harflerle yazılan yazı ise söylendiği gibi yazılan, belkide dünyadaki tek alfabedir.
Yani ifade edildiği gibi alfabemiz Lâtin alfabesi değil Türk alfabesidir.
Rahmetli Turan Yazgan Hoca bu alfabenin bütün Türk âleminde de, hiçbir katkı yapılmadan olduğu gibi kullanılması için çok gayret sarf etmişti.
Ancak bunda maalesef muvaffak olamamıştı.
Devamı: http://www.altayli.net/articles.php?article_id=175
a45UyF587661-201307301451-{{SN}}
Savas sanatinda stratejinin anlasilmazligi en onemli unsurdur. Durus belirsiz, hamleler belirsiz ongorulmez olunca, hamleye hazirlik yapmak imkansizdir. Bir komutani savasta yenilgiden uzak tutup, zafer kazandiran sey ongorulemeyen akilciligi ile izi algilanamayan hareket tarzidir.
Sun Tzu
- - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - -
Kurmus oldugum gruba uye olun Moderasyonsuz, sansursuz ve ozgur bir gruptur: Ozgur_Gundem-subscribe@yahoogroups.com | Ayrilmak isterseniz de : Ozgur_Gundem-unsubscribe@yahoogroups.com | Grup Sayfamız : http://groups.yahoo.com/group/Ozgur_Gundem/ | Arzu ederseniz bloguma da goz atabilirsiniz. http://orajpoyraz.blogspot.com/ |
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder