25 Nisan 2014 Cuma

Re: "Sanal Baston"'11070' İBADET NİÇİN YAPILIR, CENNET VAAD EDİLMESEYDİ VE CEHENNEM ATEŞİYLE KORKUTULMASAYDIK İBADET EDER MİYDİK?

İbadet niçin yapılır?
Bu da soru mu şimdi?
İbadet abad etmek için yapılır.
Yani övmek, yüceltmek için.
Kimi peki, tanrıyı daha da özelde Allahı övmek.

Onun ne kadar büyük olduğunu, ne kadar kudretli olduğunu...
Ondan ne kadar çok korktuğumuzu, ne kadar çok sevdiğimizi...
Söyleriz.
Onun sıfatlarını sıralarız.
Kahhardır, rahimdir, şöyledir, böyledir.

Namaz kılarken de aynını yaparız.
Bilinen bütün saygı hareketlerini peş peşe yaparız.
Ağzımızla söyler, bedenimizle yaparız.
Saygı hareketleri boyun bükmekten başlar, bel kırmak, diz kırmak, diz üstü çökmek, yere dümdüz yatmak en son kertedir.

Bir putu olsa onu da öpecektik.
Ve zaten İslami bir put bulduğumuzda heme öpüyoruz, çok doğal olarak.
Hz. Muhammedin sakalının muhafazası, kutsal emanetler, nesneler.
Görüldüğü yerde öpülür.

Yüze sürülür.
Dua ederken yaptığımız gibi.
Bu da ayrı bir ihtiram hareketidir.

Hareketleri yaparken sözleri de söyleriz.
Abad eden, yücelten, abartan, büyüten.

İbadet budur, kelime anlamı da budur.
Romalılar Satürne taparken ne yapıyorsa aynısıdır.

Oraj POYRAZ
L2fSIJNoA0xfSNxA

On 25.04.2014 13:43, Ömer Kalpaklı wrote:

İBADET NİÇİN YAPILIR, CENNET VAAD EDİLMESEYDİ VE CEHENNEM ATEŞİYLE KORKUTULMASAYDIK İBADET EDER MİYDİK?

 

İbadet insanın Rabbisine karşı verdiği nimetlere bir teşekkür mukabilindendir. Cennet veya Cehennem olsun veya olmasın insan bunu yerine getrmesi gerektiği bilincinde olmalıdır.

 

İbadeti yapmamızın sebebi Allahın emri olduğu içindir. Yoksa Cennete gitmek için veya Cehennemden kurtulmak için ibadet edilmez.

 

Her mümin bilir ki ben Allah için namaz kılmaktayım. Bu inançla günde beş defa rabbinin huzuruna çıkmaktadır.

 

Bediüzzaman Hazretlerinin şu ifadesi konumuza açıklık getirecektir. "Gözümde ne Cennet sevdası ve ne Cehennem korkusu."

 

İnsan sırf rızai ilahi için namaz kılmasına rağmen teşvik olması için niyetinde cennet olması onun ibadetine bir zarar vermese de ihlasına zarar verebilir.

 

Allahın emrini her şeyin üstünde bilmek ibadetin sevgisini kalbimize yerleştirecektir.

 

Yüce Allah Kur'an–ı Kerim'de: "Cin ve insi, (ille–i gâiye olarak Beni bilsin, irfanıma ersin ve) kulluk yapsınlar diye yarattım."(Zâriyât, 51/56) buyuruyor. Her iş ve hareketin bir finalitesi vardır. Bu kevn ü mekânın yaratılması, düzene konması da, insan ve cinlere "Allah'a kulluk" teklifinin getirilmesi içindir. Şuuru ve iradesi olan herkes Allah'ı bilecek ve O'na kulluk yapacaktır. Bu, Allah'ın eşya ve hâdiseleri yaratmasındaki –tabir caizse– ilâhî maksattır.

 

İbadet, Cenâb–ı Hakk'ın emirlerini yerine getirip yaşama ve kulluk sorumluluklarını temsil etme mânâlarına gelir. Ubûdiyet ise, kul olma şuuru içinde bulunma şeklinde yorumlanmıştır.

 

İbâdetin şer'î mânâsı; hâlis bir niyetle, sevap beklemek üzere, Allah'a yakın olmayı düşünerek yapılan tâat demektir. İbadet dediğimiz zaman, hem tâat hem de kurbet, yani Allah'a yaklaşma mânâsı bunun içinde düşünülür.

 

Cin ve insanların yalnızca Allah'a ibadet için yaratıldığını düşünürsek, kısaca; Allah'ın emrettiği şeylerin bütününü yerine getirmenin ibadet etmek demek olduğunu söyleyebiliriz.

 

Halk arasında yaygın bir anlayışa göre ibadet; namaz, oruç, zekât ve hacdan ibarettir. Böyle bir kabul hiç şüphesiz sahihtir. Ancak şeklen ve sayı olarak ibadetin böylesine daraltılması, kavrayış açısından bir kısırlığa yol açar. Gerçekte İslâm'ın şartları olarak saydığımız beş temel esas, ibadetin bir özeti veya temel esasları olarak kabul edilebilir. Onları açıp yaydığımız ve diğer ibadet şekillerini de nazara aldığımız zaman bütün bir İslâm Dini'nin tüm görkemiyle ortaya çıktığını görürüz.

 

İnsanın bütün benliğiyle, bütün duygularıyla, iç ve dış bütün havassıyla, fikrî melekeleri, kafası ve lisanıyla Allah'a yönelmekten ibaret olan ibadet, sistemli bir hareket tarzıdır. Bu mânâya geldiği için de ibadetin "tapmak–tapınmak" şeklinde tabir ve tercüme edilmesine imkân yoktur. Tapmak ve tapınmak; basit bir yöneliş, gerçek şuur ve niyetten yoksun ve sistemsiz yapılan hareket veya hareketlerden ibarettir.

 

Putperestlerin Allah'tan başka ilâh, mabûd ve Allah ile aralarında aracı kabul ettikleri canlı–cansız varlıklara, nesnelere perestişine, onların önünde eğilmesine dilimizde tapınma ve tapma dense bile, katiyen ibadet denemez. Çünkü o, Zât–ı Ecell–i A'lâ'ya hastır. Evet, ibadet sadece O'na yapılır.

Kulluk Yapma, İnsanın Fıtratında Vardır

 

Din; adı, şekli ne olursa olsun, nasıl tarif ve tavsif edilirse edilsin, insanlık tarihinde her zaman ve her yerde görülmüştür. Dinin bazı ortak özellikleri vardır. Bunlar: İman, İbadet ve Cemiyettir. Demek ki din, bir insan ve cemiyet gerçeğidir. Her nerede insan varsa orada din vardır. Fakat din, sadece bir inanç ve inançlar manzumesi değildir. İbâdet, dinin çok önemli ayrılmaz bir özelliğidir.

 

Evet kulluk, beşerin fıtratında vardır. Allah (c.c.), insanı yaratırken, kul olacak fıtratta ve kıvamda yaratmıştır. Ancak beşer, çok kere bunu kötü ve yanlış yere kullanmıştır. Taş, ağaç, yıldız, ay ve güneş gibi ibadete aslâ liyakati olmayan, Allah'ın mahlûku âciz, zayıf varlıkları kulluk makamından, Allah'a ortak tanıma derekesine düşürmüştür. İnsanların Hakiki Ma'bûd'u bulamadıklarında, bir sürü sözde ma'bûdlar uydurarak onlara baş eğmeleri, bu fıtrî hâlden sapmaktan başka bir şey değildir.

 

İmân, İslâm'ı dil ile ikrar, kalp ile tasdikten ibarettir. Ancak arzu edilen neticeyi elde edebilmek için, imanın amel ile takviye ve desteklenmesi şarttır. Bir takım kimselerin "Kalbin temizliğine ve iyi niyete bakılır. İbadetler pek mühim değildir." demeleri, dinin, göstergelerini(şiarlarını) yıkmaktan başka bir mânâ taşımaz.

 

İnsan hayatı, Allah'a karşı kulluk görevinin yerine getirilmesiyle orantılı olarak anlam kazanır. Yüce Yaratıcımızın bizi sorumlu tuttuğu ibadetler, insanlığımızın, insan yönümüzün paslanmaması, devamlı parlaması içindir.

 

İnsan, hem beden hem de ruhtan meydana geldiği için, âhenkli ilerleme ve dengeli gelişme, insan kişiliğinin bu iki cephesine de eşit bir dikkat ve özen göstermeyi gerektirir.

 

Kur'ân'a göre bütün varlıklar ibadet etmektedir. Kur'ân–ı Kerim, bunu şöyle ifade eder: "Hiç bir şey yoktur ki, Allah'ı tesbih etmesin." (İsrâ, 17/44) Yine Kur'ân, uzayıp kısalmanın gölgeye has bir ibadet, bir secde olduğunu bildirir. Secde etmek, bitki ve dalların da ibadetidir. Yıldızlar, dağlar, kuşlar, hayvanlar ve daha birçok yaratık, hepsi de kendilerine özgü bir şekilde ibadet yaparlar. Hatta gök gürültüsü bile, Allah'ı hamd ile tesbihtir.

 

Kâinatta seçkin bir yeri olan, akıl, fikir ve üstün yeteneklerle donatılan insan, yüksek bir gaye için yaratılmıştır. Bu gaye de, Allah'ı bilmek ve O'na ibadet etmektir.

 

 

--
"Sanal Baston"

---
Bu iletiyi Google Grupları'ndaki ""Sanal Baston"" grubuna abone olduğunuz için aldınız.
Bu grubun aboneliğinden çıkmak ve bu gruptan artık e-posta almamak için sanalbaston+unsubscribe@googlegroups.com adresine e-posta gönderin.
Bu gruba yayın göndermek için, sanalbaston@googlegroups.com adresine e-posta gönderin.
Bu grubu http://groups.google.com/group/sanalbaston adresinde ziyaret edebilirsiniz.
Daha fazla seçenek için https://groups.google.com/d/optout adresini ziyaret edin.
zaryop:jaro
Hicbir zaman gokten gul yagmaz, daha cok gul istersek daha cok fidan dikmemiz gerekir.

GEORGE ELIOT
- - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - -
Kurmus oldugum gruba uye olun
Moderasyonsuz, sansursuz ve ozgur bir gruptur:
Ozgur_Gundem-subscribe@yahoogroups.com
Ayrilmak isterseniz de :
Ozgur_Gundem-unsubscribe@yahoogroups.com
Grup Sayfamız :
http://groups.yahoo.com/group/Ozgur_Gundem/
Arzu ederseniz bloguma da goz atabilirsiniz.
http://orajpoyraz.blogspot.com/


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder