Gönderen: Cuneyt Sasmaz <cesuryorum@gmail.com>
Kitabın adı: BEN VELİ KÜÇÜK
http://www.kaynakyayinlari.com/urun/ben-veli-kucuk_745.aspx?CatId=147
Yazarı: Hikmek Çiçek
https://www.facebook.com/MiLYONLARIZ/posts/508652322522754
Kaynak Yayınları
1. Basım: Kasım 2013
2. Basım: Kasım 2013
22 TL
340 sayfa
(...)
Arka Kapak:
HİÇ TANIŞMADIĞIM, SADECE İSMİNİ BİLDİĞİM VELİ KÜÇÜK İLGİNÇ BİRİ...
BİRİSİNİN VELİ KÜÇÜK'Ü YAZMASI GEREKİYORDU.
İŞTE O GÖREVİ GAZETECİ ARKADAŞIM HİKMET ÇİÇEK ÜSTLENMİŞ VE ÇOK DA İYİ YAPMIŞ.
ÇÜNKÜ BÖYLE KİŞİLERİN KAMUOYU TARAFINDAN OLUMLU VE OLUMSUZ YÖNLERİYLE BİLİNMESİ VE TANINMASI GEREKİR.
ERGENEKON DAVASINDA İKİ KEZ MÜEBBET HAPİS CEZASINA ÇARPTIRILAN BİR EMEKLİ GENERALİN YAŞADIKLARI VE BAŞINA GELENLER NEYDİ?!
O BİR SUÇLU MU, YOKSA İFTİRALARA UĞRAYAN BİR YURTSEVER Mİ?!
BU KİTABI MERAKLA OKUDUM…
EMİN ÇÖLAŞAN
ARNAVUT SAMİ, ALAATTİN ÇAKICI, KÜRŞAD YILMAZ VE SEDAT PEKER VELİ KÜÇÜK HAKKINDA NE DEDİLER?!
KÜÇÜK'ÜN "MAFYA" BAĞLANTISI…
TUNCAY GÜNEY'LE KİM TANIŞTIRDI?!
TUNCAY GÜNEY'İ ABD'YE YOLCU EDEN "BABA" KİMDİ?!
NASIL TUTUKLANDI?!
VELİ KÜÇÜK VE JİTEM…
"ÖLÜM ÜÇGENİ" NEREDEN GEÇİYOR?
TEOMAN KOMAN KONUŞUYOR…
ERGENEKON ŞEMASI…
TUNCAY GÜNEY'İ SORGULAYAN POLİS…
VELİ KÜÇÜK'ÜN HAPİSHANE GÜNLÜĞÜ…
MEHMET EYMÜR, VELİ KÜÇÜK'Ü ANLATIYOR…
GİZLİ TANIKLAR…
MEDYADA VELİ KÜÇÜK…
VELİ KÜÇÜK'ÜN SAVUNMASI
http://www.hurriyet.com.tr/gundem/25161198.asp
http://www.hurriyet.com.tr/gundem/23199688.asp
http://www.odatv.com/n.php?n=veli-kucuk-savunmasinda-ne-soyledi-0505131200
http://www.odatv.com/n.php?n=trtye-ilk-kurtce-yayini-o-onermis-1911131200
(...)
Sayfa 15:
Neden Veli Küçük?
İki kez ağırlaştırılmış müebbet ve 99 yıl ağır hapis cezası!
(...)
Sayfa 16:
Kuşkusuz bu kitapta Veli Küçük'ün hayatının tamamını bulamayacaksınız.
Hala sırları çoktur.
Eminim Veli Küçük'ün anlattıklarından çok anlatmadıkları vardır.
En iyi Veli Küçük kitabını kendisi yazabilir.
(...)
Sayfa 16:
21 Nisan 2010 günü 144. duruşmada söz alan Küçük şunları söylüyordu:
"Cephede başım ağrıyor, midem ağrıyor, tansiyonum çıktı vs denmez.
Burası da bir cephedir.
67 yaşındayım, ölümden korkmam, cepheden dönmem!"
Şimdi 70 yaşında!
Medyada hakkında yazılanlara gülüp geçiyor.
"Özal'ın ölümünden bile beni sorumlu tutanlar çıkıyor.
Oysa Özal öldüğü gün Ağrı bölgesinde dağlarda PKK ile mücadele ediyordum" diyor.
(...)
Sayfa 17:
Emekli olduktan sonra banka kredisiyle aldığı ve emekli maaşından geri ödemesini yaptığı (cezaevinde hala ödemeye devam ediyor, iki yıl daha borç ödeyecek) İstanbul'daki evinde otururken, kendi deyişiyle "20. atama Silivri'ye oldu."
(...)
Sayfa 18:
35 senelik meslek hayatı boyunca 6 (altı) kez izin kullandığı görülüyor.
(...)
Sayfa 18:
Veli Küçük görev yaptığı 35 yıl içinde 6 kez soruşturma geçirdi...
Küçük tamamından aklanıyor.
(...)
Sayfa 19:
"Ben sustukça bunu fırsat bilenler tarafından esasen faili yıkıcı şer güçler olan olaylar benim üzerime yıkılmaya başlandı.
Devletine, milletine hizmet veren Veli Küçük yerine, gerçek veya uydurulmuş her olayın faili gibi gösterilen, illegal ve sanal bir Veli Küçük yaratılmaya çalışıldı.
Şu an karşınızda bulunan Veli Küçük gerçek Veli Küçük'tür.
İddianamede belirtilen Veli Küçük ise sanal bir Veli Küçük'tür."
Gelin şimdi bu gerçek Veli Küçük'ü daha yakından tanımaya çalışalım.
Silivri, Eylül 2013
(...)
Sayfa 21:
21 OCAK 2008
İSTANBUL-GAYRETTEPE
Sabah saat 05.00 sıraları.
Gün yeni ağarıyor.
Tarih 21 Ocak 2008.
İstanbul-Gayrettepe, Fidan Sitesi'nin etrafı çelik yelekli çok sayıda polisle çevrilmiş.
(...)
Sayfa 21:
Kuşatılan yer emekli Tuğgeneral Veli Küçük'ün evidir!
(...)
Sayfa 22:
Terör örgütlerinin hedefindeydi.
Bu yüzden çarşıya pazara dahi gitmezdi.
Korumalarına "Ben kendimi korurum, siz kendinizi koruyun" diye sürekli uyarıda bulunurdu.
Veli Küçük olarak yaşamak zordu.
(...)
Sayfa 22:
Yıllardır şeker hastalığından mustaripti.
Cezaevinde buna kalp ve yüksek tansiyon hastalığı da eklenecekti.
Kandıra Cezaevi'ndeyken rahatsızlandı, hastanede anjiyo yapıldı ve kalbine stend takıldı, aynı gün hemen cezaevine gönderildi.
(...)
Sayfa 23:
Kızının Evi de Basılıyor
(...)
Sayfa 25:
Ulusal Sanayici ve İşadamları Derneği'ne (USİAD) ait iki dergi ile İşçi Partisi Genel Başkanı Doğu Perinçek'in gönderdiği, Çin Halk Cumhuriyeti'nde Atatürk'ü öven ve Atatürk fotoğrafı olan bir okul kitabının fotokopileri "suç unsuru" olarak götürüldü.
(...)
Sayfa 32:
Bu Şemaları Kim hazırladı?
(...)
Sayfa 34:
Akıldışı Suçlamalar
10 bin kalpak
(...)
Sayfa 39:
Veli Küçük şöyle diyor:
"İstihbaratçı, dedikodu toplayıcısı değildir.
İstihbaratçı, olmuşu değil, olacakları araştırandır.
Vatandaşın kişisel yanlışlarıyla uğraşmaz, topluma yapılacak yanlışlarla ilgilenir.
İstihbaratçı, geçmişi inceleyerek geleceği görebilen kişidir.
Görevim gereği toplumun her kesimiyle ilişkim vardır.
Cami imamları da ahbabımdır, başkaları da."
Veli Küçük'e göre Türk Ordusu'nda özellikle Jandarma Teşkilatı'nın hedef alınmasının nedenleri vardı.
Jandarma NATO'ya bağlı değildi, milli bir orduydu.
Jandarma görev sahası olarak ülkenin yüzde 92'sinde emniyet ve asayişi korumakla sorumluydu.
İç güvenliğin yanı sıra terörle mücedelede büyük deneyime sahip olmuş bir silahlı güçtü.
(...)
Sayfa 40:
Kutlu Savaş'ın Raporu'nda JİTEM
Rapora göre, bugün Jandarma teşkilatında JİTEM diye bir örgütlenme yok.
(...)
Sayfa 41:
Hanefi Avcı, "Emniyet içerisinde, Emniyet Genel Müdürü Mehmet Ağar'a bağlı Özel Harekat Dairesi'nde İbrahim Şahin'in başkanlığında bir grup polis, Korkut Eken'e bağlı bir grup sivil insan, geçmişte yatmış çıkmış bir grup ülkücü insan, bunlar birleştirilerek, bu dediğim yöntemlerle çalışan bir grup oluşturulmuştur" diyor.
(...)
Sayfa 43:
Teoman Koman: "JİTEM yoktur ama birtakım kötü niyetli insanların bu adı kullanarak illegal işlere kalkıştıkları da bir gerçektir." diye bir emir yayınlamışım o tarihte.
(...)
Sayfa 44:
Veli Küçük:
Ben, Türkiye genelinde kurulan Jandarma Genel Komutanlığı İstihbarat Gruplar Komutanı olarak görev yaptım.
Bu teşkilat İçişleri Bakanlığı'nın onayıyla kurulmuştur.
Görev saham Türkiye'nin tamamını kapsıyordu.
Teşkilatımın operasyonel bir görevi olmadığı gibi hiçbir personelim de böyle bir faaliyete girmemiştir.
(...)
Sayfa 46:
Son bir not ekleyelim.
Gizli tanık "Selçuk"un yalanlarıyla açılan ve Ergenekon davasında 22 yıl hapis cezası alan emekli Tuğgeneral Levent Ersöz'ün tek sanığı olduğu "Özal suikasti" davasına Jandarma Genel Komutanlığı bir belge gönderdi.
Belgede "JİTEM ve JİT tabirleri geçmiş yıllarda da Jandarma dışında bazı kaynaklarca zaman zaman kullanılmış, bunun üzerine 1994 yılında JİTEM, 1997 yılında JİT tabirinin kullanılmaması için birlikler uyarılmıştır" deniyor.
(Radikal, 12 Eylül 2013)
(...)
Sayfa 46:
Arif Doğan: "JİTEM'i Ben Kurdum"
(...)
Sayfa 47:
Arif Doğan'ı yakından tanıyan herkes aynı fikirde birleşiyor: "Çok gevezedir, palavra atar, yapmış gibi anlatır."
(...)
Sayfa 47:
O dönemde yarbay olan Arif Doğan, komutan yardımcılığına talip oldu.
Ancak Veli Küçük kabul etmedi.
Çünkü Doğan, bir istihbaratçı için gereğinden fazla gevezeydi.
O dönemde Diyarbakır Jandarma Şube Müdürlüğü'nde çalışmasını ise Asayiş Kolordu Komutanı Hulusi Sayın'a borçluydu.
Sayın MHP'ye yakın bir komutandı, Arif Doğan da öyle.
(...)
Sayfa 48:
Hanefi Avcı'nın "yanlışlıkla ya da tesadüf eseri daire başkanı oldu" dediği Orakoğlu, "27 Nisan e-muhtırasını Genelkurmay içindeki Aydınlıkçı grup hazırladı", "Ergenekon PKK, Hizbullah ve DHKP-C'nin içine sızdı", "Öcalan'ı da Ergenekon eğitti", "28 Şubat da Ergenekon işi" vb gibi derin "analizleriyle" ünlüydü.
(...)
Sayfa 48:
Arfi Doğan, Mehmet Eymür'den öğrendiğini satıyor, Veli Küçük'ün çok iyi Ermenice bilmesini suçlama konusu yapabiliyor:
"Veli Küçük'ün bir özelliği daha var.
Mükemmel Ermenice konuşur.
Bundan dolayı zamanında Eşref Bitlis'e bazı şikayetler gitmiş.
Eşref Bitlis'le arasının açılmasının nedeni budur."
(Sf 153-154)
(...)
Sayfa 51:
Dönemin Başbakanı Tansu Çiller'in 4 Kasım 1993 tarihinde İstanbul Holiday Inn Oteli'nde yaptığı konuşmanın önemi daha sonra anlaşılacaktı.
Çiller şöyle diyordu:
"Türkiye, milis hareketi dinetiliğine dönüşmüş ve yaygınlaşmış bir terör hareketiyle karşı karşıyadır.
PKK'nın haraç aldığı işadamları ve sanatçıların isimlerini biliyoruz, hesap soracağız."
O günlerde bu açıklama fazla önemsenmedi.
Çiller'in ne kadar ciddi olduğu iki ay sonra anlaşıldı.
"Faili meçhul cinayetler" peş peşe işlenmeye başladı.
http://www.guncelmeydan.com/pano/apo-larin-teror-le-imtihani-hayrullah-mahmud-ozgur-t33622.html
(...)
Sayfa 52:
Ergenekon dalgaları başladıktan sonra gazeteler, Sapanca Cumhuriyet Savcılığı'nın, Sapanca-Düzce-Hendek bölgelerinde 1993-1996 yıllarında işlenen faili meçhul cinayetlerin dosyalarını yeniden açacağı haberini yaptı.
(...)
Sayfa 52:
Büyük kentlerde kuraldır.
Her gün bir Emniyet Müdürü, emniyet ve asayişten sorumlu "nöbetçi müdür" görevini yürütür.
İstanbul'da Behçet Cantürk, Savaş Buldan ve arkadaşları, Avukat Medet Serhat gibi faili meçhul cinayetlerin işlendiği günlerde "nöbetçi müdür" kimdi?
O gün asayiş ve güvenlikten kim sorumlu oluyordu?
İstanbul Emniyet Müdür Yardımcısı Hüseyin Kocadağ hep o günlerde mi "nöbetçi" oluyordu!
(...)
Sayfa 53:
... Eski Jandarma Genel Komutanı Teoman Koman Ergenekon duruşmasında şöyle diyordu:
"(Veli Küçük'ü görmek için) İzmit'e gittim.
Senelik izindeydi, çağırdılar, bir akşam yemeği yedim.
Kendisine bazı şeyler sordum.
Özellikle İzmit civarında işlenen cinayetleri sordum, nereden kaynaklandığını, 'İstanbul'da işlenip buraya atılıyor' dedi, bu cevabı verdi."
"Öğleden önceki celsede söyledim.
Kocaeli'de, İzmit'te İl Jandarma Komutanı görevdeydi, terfi edecekti, kendisini tanımak için gittim.
Çağırdım, oturduk, konuştuk.
Sorularımdan biri de üçgendeki cinayetlerdi.
Kimin işlediğini sordum, 'Efendim İstanbul'dan gelenler yapıyor veya cesetleri buraya atıyorlar' cevabını aldım.
Bunun dışında bir ilgim yok.
Bu cevaptan sonra "İstanbul'dan gelenler kimler?
Bu cesetleri kim atıyor?" diye sorulmaz mı?
Koman sormuyor.
Neden?
Koman da biliyor o cinayetleri kimlerin işlediğini!
(...)
Sayfa 54:
Mehmet Ağar İmzası
http://www.medyaradar.com/mehmet-agar-hakkinda-bomba-iddia-haberi-109150
http://www.haber7.com/guncel/haber/1098999-mehmet-agari-umutlandiran-basvuru
http://www.hurriyet.com.tr/gundem/25216805.asp
(...)
Sayfa 54:
4 Temmuz 1994 günü "İçişleri Bakanlığı onayı"yla Abdullah Çatlı'ya silah taşıma ruhsatı verildiğinde dönemin Emniyet Müdürü Mehmet Ağar'dı.
(...)
Sayfa 55:
"Uzman" olan yalnızca Çatlı değildi.
Bu kimliklerden tam 50 adet düzenlenmiş ve 32'si dağıtılmıştı.
Mercedes, Susurluk'ta kamyona çarptıktan sonra tüm bunlar açığa çıkacak, dağıtılan kimlikler alelacele geri toplanacaktı.
(...)
Sayfa 55:
Polisin özel timlerini eğitmekle görevlendirilen emekli Yarbay Korkut Eken, işte bu dönemde Kocaeli'de Veli Küçük'ü ziyarete geldi.
Yanında korumaları, altında İçişleri Bakanlığı tarafından tahsis edilen özel araç vardı.
Eken, Samsun Ladikli'ydi ve Küçük ile devre arkadaşıydı.
Küçük, Eken'in annesini "Anne" diye çağıracak kadar ailesini tanırdı.
Ancak bu ziyarete bir anlam veremedi.
Eken'in "İstanbul'a gidiyordum, geçerken uğradım" açıklaması Küçük'ü tatmin etmedi.
Sohbet sırasında Korkut Eken'in Mehmet Ağar'dan sürekli övgüyle söz etmesi Veli Küçük'ün dikkatini çekti.
Veli Küçük, devre arkadaşı Eken'i uyardı:
"Sen iyi bir askersin.
Bulaşma bu işlere!''
İki gün sonra Mehmet Ağar 'hal hatır sormak için' Veli Küçük'ü aradı.
Mesele anlaşılmıştı.
Korkut Eken'i gönderen Mehmet Ağar'dı.
Eken, Küçük ile konuştuklarını hemen Ağar'a aktarmıştı ve Ağar, Veli Küçük'le arasını iyi tutmak istiyordu.
(...)
Sayfa 55:
Korkut Eken askerden emekli olduktan sonra önce MİT'e girdi.
Eken'i MİT'e, daha doğrusu "yanına" alan Mehmet Eymür'dü.
Mehmet Ağar daha sonra Eken'i MİT'ten İçişleri Bakanlığı kadrosuna aldı.
Eken'in resmi görevi Özel Harekatçı polisleri eğitmekti.
Gayrıresmi görevi ise Mehmet Eymür hakkında bilgi toplamaktı.
Ağar, Eken'i "transfer" etmişti!
(...)
Sayfa 56:
Şimdi Veli Küçük tüm mizansenin Mehmet Ağar tarafından düzenlendiğini, Faruk Süren'in bu fotoğrafın çekilmesi için kendisini davet ettiğini düşünüyor.
Ağar kamuoyuna "Veli Küçük de benim yanımda" görüntüsünü vermek istiyordu.
(...)
Sayfa 57:
SUSURLUK
(...)
Sayfa 59:
Hanefi Avcı ünlü kitabı Haliç'te Yaşayan Simonlar'ın 553. sayfasında (Angora Yayıncılık, 2010) "Veli Küçük mü suçlu mu, masum mu bilmiyorum ama adını herhalde ilk kez ben Susurluk olayı döneminde ortaya atmıştım" demektedir.
(...)
Sayfa 60:
Kendisi de eski bir "Özel Harpçi" olan, ABD, Almanya ve İngiltere'de gayrinizami savaş kurslarına katılan emekli Yarbay Korkut Eken, 2 Ağustos 1994 tarihinde özel timleri eğitmekle görevlendirildi.
Eken, Emniyet Genel Müdürü Mehmet Ağar ile İçişleri Bakanlığı Müsteşarı Bekir Aksoy'un isteği ve İçişleri Bakanı Nahit Menteşe'nin onayıyla "danışman" görevi alarak özel tim elemanlarını eğitmeye başladı.
(...)
Sayfa 60:
Susurluk'a adları karışan Özel Harekat polislerine "Siirt Grubu" denmesinin nedeni daha önceden İbrahim Şahin'in emrinde Siirt'te görev yapmaları.
İbrahim Şahin o dönemi şöyle anlatıyor:
"Siirt'te benim grubumdaydılar, iyi dövüşürlerdi.
Fakat bunlar Batı'ya, İstanbul'a gelince bozuldular.
Çünkü, parayla tanıştılar.
Bunda Çiller ve danışmanlarının etkisi oldu.
Daha sonra her şey Mehmet Ağar'ın başının altından çıktı.
Özel Harekatçılar'a yol verenler Mehmet Ağar ve Korkut Eken'dir.
Susurluk davasından sonra polislikten ihraç edildiler.
Ben ihraç edilmedim, açığa alındım, 2003'te emekli oldum.
Ben kaza geçirdikten sonra bunlardan bazıları evime geldiler, onları evden kovdum.
Ayhan Çarkın sonradan kokain müptelası oldu; Siirt'te böyle değildi.
İhraç edildikten sonra Zeytinburnu Ülkü Ocakları'ndan 10-15 kişiyi etrafında topladı, mafyatik işlere girişti, ihraç edilenlerden bazıları da onun yanına geçti."
(...)
Sayfa 69:
Komisyon Veli Küçük'ü çağırmayı düşündü, fakat çağırmadı.
Komisyon üyesi Fikri Sağlar, Küçük'ü çağırmadıklarını sayısız kez açıklamasına rağmen "çağrıldı, gelmedi" iddiası bugün de tekrar ediliyor.
Veli Küçük, "Anadolu'da bir söz vardır: 'Çağrılmayan yere simitçi, gazozcu gider.' Çağrılmadığım yere ben neden gideyim" diyor.
TBMM Susurluk Komisyonu Veli Küçük'ü çağırmaktan neden vazgeçti?
Acaba Veli Küçük çağrılsaydı Komisyon'a Mehmet Ağar hakkında bilgiler mi verecekti?
(...)
Sayfa 79:
Ergenekon davası devam ederken Kanada'da bulunan Tuncay Güney'le röportaj yapıldı.
Röportaj'da Tuncay Güney, Veli Küçük'teki metinleri kendisinin verdiğini söyledi.
Kaldı ki, bu dokümanlardan bazıları Fehmi Koru (Taha Kıvanç) tarafından 2001 yılında yayınlanmıştır.
(...)
Sayfa 98:
Veli Küçük tutuklandıktan sonra, bir kısım medyada Finansbank'ın da dahil olduğu Fiba Holding'e bağlı Endi Market firmasında yönetim kurulu üyeliği yapmasının, "Finansbank'ın Yunan Kilisesi'nin bankasına satışı konusunda Hüsnü Özyeğin'e yardımcı olmak için" olduğu iddia edildiyse de, bu iddia hiçbir zaman kanıtlanamadı.
Tersine, Küçük, Finansbank'ın bu satışını duyunca Endi'nin yönetim kurulundan istifa etti.
(...)
Sayfa 99:
Ozturkler.com sitesinin açılışına katılanlardan biri de emekli Orgeneral Muhittin Fisunoğlu idi.
(...)
Sayfa 100:
"ABD'nin önemli bir hedefi İran Azerbaycan'ıydı.
Burada karışıklık, bir isyan çıkarmayı çok istediler.
DAK adına Amerika'ya gittiğimde bana açıkça bunu teklif ettiler, reddettim, sonra da Ergenekon sanığı oldum."
(...)
Sayfa 105:
İddianamede Küçük'ün adı 1874 kez geçmektedir.
Veli Küçük "Bu taktik CIA'nın taktiğidir. Bu sistemi CIA çok iyi bilmektedir" diyor.
İddianameyi okuyan kişinin bilinçaltına "suçlu" imajı yerleştirilmiştir.
Tertip bu açıdan başarı kazanmıştır.
2001 yılında Tuncay Güney'den işkenceyle alınan "mülakat"ta ise Küçük'ün adı 533 kere geçmektedir.
(...)
Sayfa 109:
MİT'in hazırladığı Ergenekon şemasında Veli Küçük'ün adının altında Tansu Çiller ve Deniz Baykal'ın da isimlerinin bulunduğunu ve bu isimlerin üstünün mahkeme tarafından kapatıldığını hatırlatalım!
(...)
Sayfa 117:
Küçük, mahkemenin, bir ara kararıyla Talat Aydemir dosyasının getirilmesine karar verildiğini, bunun nedenini bilmediğini belirterek, şöyle diyor:
"Talat Aydemir olayı 1962 yılında oldu.
Talat Aydemir, bir kısım Harp Okulu öğrencisiyle darbeye teşebbüs etti.
Başarılı olamadı ve yapılan yargılama sonunda idam edildi.
Ben o dönem Harp Okulu'nda değilimdim.
Kuleli Askeri Lisesi öğrencisiydim..."
(...)
Sayfa 121:
Veli Küçük emekli olduktan sonra 2001 yılında bir mahkeme kararıyla bir yıla yakın fiziki ve teknik takibe alındığını 2008 yılında Ergenekon soruşturması sırasında öğrendi.
2001 yılında yapılan gizli soruşturmada yasadışı hiçbir faaliyeti olmadığı ortaya çıkmıştı.
(...)
Sayfa 123:
Bir İhbar Mektubu
(...)
Sayfa 125:
341 İsim
Ergenekon davası klasörlerinde 2001 yılında MİT'e gönderilen imzasız bir ihbar mektubu ile ekinde yer alan CD'ler bulunuyor.
Sanık avukatlarının bu mektubun zarfının da dosyaya konulması talebine "zarfın kaybolduğu" cevabı verildi!
Alınan belge ve yazıların zarfıyla muhafaza edilmesi yasal bir zorunluluk iken zarf "kaybolmuştu!"
MİT bu bilgileri Başbakan Erdoğan'a ve dönemin Genelkurmay Başkanı Hilmi Özkök'e gönderiyor.
CD'lerde tam 341 isim yer almaktadır. Kimler yoktur ki:
Ahmet Necdet Sezer, Barış Manço, Çevik Bir, Erol Simavi, Ali Kalkancı, Alparslan Türkeş, Deniz Baykal, Cavit Çağlar, Doğu Perinçek, Fahrettin Aslan, Gülben Ergen, Hilmi Özkök...
(...)
Sayfa 126:
MİT bu CD'lere dayanarak o ünlü "şema"sını hazırlayacaktır.
Bu 341 kişilik listeden 69 kişilik bir örgüt şeması imal edilecektir.
Dönemin MİT Müsteşarı Şenkal Atasagun daha sonradan bu CD'ler için "Saçma sapan bilgilerdi" diyecektir.
(...)
Sayfa 136:
21 Ocak 2008 gecesi evi basılıp gözaltına alınan ve uzun yıllar sürecek olan tutukluluk dönemi başlayan yalnızca Veli Küçük müydü?
Veli Küçük'le başlayan süreçte asıl tutuklananın TSK olduğu anlaşılacaktı.
Emin Çölaşan'ın benzetmesiyle "Sarı Öküz" kurban edilmiş, gerisi gelmişti.
(...)
Sayfa 151:
"Kaçak mal çıkmasın diye beklersiniz.
Eğer 'ay ışığı' var ise büyük şansınız var demektir.
Kaçakçıların geçişe teşebbüs etme ihtimalleri zayıftır.
Onun için "Aya tapanlar" deriz hudutçulara..."
(...)
Sayfa 159:
Veli Küçük'ün hem Kuleli hem de Harp Okulu'ndan devre arkadaşı, Balyoz hükümlüsü, emekli Orgeneral ve MHP Milletvekili Engin Alan'dır.
(...)
Sayfa 171:
Yüzbaşı Küçük Nusaybin'de görev yaparken MİT'in Mardin Bölge Müdürü ile tanışır. Dostlukları yıllar sürer.
MİT Mardin Bölge Müdürü Mehmet Eymür'dür!
(...)
Sayfa 172:
"Duayı Bırak Tam Siper Yat!"
Bağıran 11 yaşındaki ortaokul birinci sınıf öğrencisi Zeynep Küçük'tür.
11 yaşındaki bir kız çocuğu "tam siper yat demeyi" öğrenmiş, annesiyle bulunduğu askeri araç çapraz ateşe tutulduğu zaman ortama böyle "uyum" sağlamıştır.
(...)
Sayfa 187:
ALİ YASAK (DREJ ALİ)
TUNCAY GÜNEY'LE ESRARENGİZ İLİŞKİ
Ali Yasak, 12 Eylül dönemiyle birlikte yıldızı parlayan "Ülkücü Mafya"nın temsilcilerinden.
"1990 yılından sonra Ülkücü baba olarak ünlendi.
Tansu Çiller hükümetlerinde işlerini iyice büyüttü.
Örneğin, dönemin Tarım ve Köy İşleri Bakanı hemşehrisi Necmettin Cevheri sayesinde başta Azerbaycan, Romanya olmak üzere canlı hayvan ticareti yaptı.
Bir ara tekstil işine girdi.
Bir ara Refah Partili belediyelere, Romanya'dan getirdiği çift katlı otobüsleri kiraladı."
(...)
Sayfa 188:
24 Aralık 1995 genel seçimlerinde Elazığ'a giderek DYP'den aday olan Mehmet Ağar'a destek verenler arasında Drej Ali de vardı.
(...)
Sayfa 189:
Veli Küçük'le 1999 yılında Eminönü'nde Hamdi Et Lokantası'nda, lokantanın sahibi olan Hamdi Arpacı tarafından tanıştırıldığını, daha sonra Veli Küçük'ü yıllardır görmediğini, ancak bir iki yıl sonra tesadüfen İstinye'de bulunan Avcılık ve Atış Kulübü'nde karşılaştığını ve selamlaştığını söylüyor.
(...)
Sayfa 195:
Mahkeme Başkanı:
Veli Küçük'ü tanır mısın?
Tanık Alaattin Çakıcı:
Kendisine sorun lütfen."
Mahkeme Başkanı:
"Trabzon usulü yapmayın ama Karadenizliler sen tanımazsan ben de tanımam derler, öyle demeyin.
Siz tanır mısınız?"
(...)
Sayfa 196:
Çakıcı, Mehmet Eymür'ü "Türkiye Cumhuriyeti Devleti'ne en büyük yanlışı yapan" kişi olarak tanımlıyor.
Eymür'ün Birinci MİT Raporu'nu -Turgut Özal'ı kastederek- "Cumhurbaşkanı rapor hazırla" dediği için hazırladığını, gazetelerde deşifre olduktan sonra psikolojik gücünü yitirdiğini söylüyor.
(...)
Sayfa 203:
Sedat Peker: "Veli Küçük Yardım Kabul Etmez."
(...)
Sayfa 210:
Teoman Koman, istihbaratla operasyon arasındaki farkı şöyle anlatıyor:
"İstihbaratla harekat veya operasyon birbiriyle çelişen şeylerdir.
Hiç kimse ikisini birden icra edemez.
Ya istihbarat alır, harekatı, operasyonu başkası yapar ya da tersidir.
İkisini birden yapmaya kalkarsanız ağzınıza, yüzünüze bulaşır kaba tabirle, affınızı diliyorum."
(...)
Sayfa 225:
Mehmet Eymür'ün hiç söylemediği neydi biliyor musunuz?
Mehmet Eymür Amerika'da iken annesi öldü.
Annesinin cenazesine gelmedi veya gelemedi.
Eymür'ün annesinin cenazesine katılan Veli Küçük'tü!
(...)
Sayfa 243:
Mehmet Eymür'ün ifadesinden:
"Emekli olduktan sonra Gima'da yönetim kurulunda yer aldı.
Gima'nın sahibi Hüsnü Özyeğin ile bacanağı Tunç Çapa'dır.
Tunç Çapa'nın babası Vecdi Çapa bizim yakın aile dostumuzdur.
Avcı olduğu için eski tarihlerde yine avcı olan Veli Küçük ile kendisini ben tanıştırdım."
(...)
Sayfa 251:,
Zihni Çakır'a göre ölü olan Güven Erkaya 1 numara!
Nasılsa konuşamaz!
Zihni Çakır'ın "dolandırıcılık" suçundan bir süre Ankara Sincan Cezaevi'nde kaldığını hatırlatalım.
(...)
Sayfa 259:
Bülent Arınç Ergenekon davasında yargılananlar için "Türkiye bağırsaklarını temizliyor" dedi.
Hasan Cemal de "sifon çekiyorlar" şeklinde yazdı.
(...)
Sayfa 289:
İsmail Hakkı Karadayı'ya mektup
http://www.iha.com.tr/gundem/veli-kucukten-karadayiya-o-adam-mektubu/52758
...
Kitap Analiz?!
1. Hikmet Çiçek imzası taşıyan kitap çok net ifadeler içeriyor!
Atatürk'ün "Herkes ulusal görevini ve sorumluluğunu bilmeli, memleket meseleleri üzerinde o düşünceyle, düşünüp çalışmayı görev edinmelidir" diye söylediği sözün tam bir yansıması olmuş.
Yazanın kalemine anlatanın yüreğine sağlık!
2. "İddianame yazanların iddianamesi yazılacak" dediğimiz nokta'da, "Ben Veli Küçük" Ergenekon komplosu'nun arka planındaki "Maskeli süvariler"in maskelerini çekip çıkartmış.
Sahte Atatürkçüler ile arasına mesafe koymuş.
3. Veli Küçük, Mehmet Eymür'den başlamış, Çiller, Ağar derken, Çiller Özel Örgütü'nün tüm foyasını orta yere çıkartmış.
Silivri komplosu'nun arka planında sadece PKK'lı gizli tanıklar yok, Çiller, Ağar, Eymür "Nöbetçi Müdür" olarak fillen var demiş, altına da mührünü basmış.
4. Kitapta, 2013 Son'bahar realitesine dikkat çekilmiş!
Barzani, AKP, Gülen, 28 Şubat'ın Acarkent tayfası, Susurluk, Çiller Özel Örgütü aynı saf'ta!
Bu yapının başını da Mehmet Eymür çekiyor diye altı kalın bir şekilde çizilmiş.
5. Veli Küçük, kitapta Yeni Anayasa, "İkiz Yasalar" üzerinden "Barzanistan"ın güvenli bir şekilde kurulabilmesi için Jandarma tasfiye edilmek isteniyor demiş, altına da not düşmüş:
"Cephede başım ağrıyor, midem ağrıyor, tansiyonum çıktı vs denmez.
Burası da bir cephedir.
67 yaşındayım, (şimdi 70) ölümden korkmam, cepheden dönmem!"
http://ultra-turkler.blogspot.com.tr/2015/05/katafalk-iii-veveya-baba-oldu-erdogan.html
Posted by: Tamer Olgun <htamerolgun@gmail.com>
Din kemoterapi gibidir, bir sorunu cozebilir, ama arkasindan bir milyon sorun yaratir.
John Bledsoe
Musibet, kavusulacak bir derece icin gelir
(Ebu Nuaym)
Lutfen bundan sonra Muslumanlardan eza, cefa ceken, basina bir musibet gelenler aglayip, zirlamasin.
Cunku baslarina gelen her turlu olumsuzluk onlarin Allahin sevgili kullarindan oldugunu gosteriyor.
Ben demiyorum, hadisler, ayetler boyle soyluyor.
Turkiye Cumhuriyeti nin resmi dini yoktur.
Turkiye de bir kimsenin fikirlerini zorla baskalarina kabul ettirmeye kalkisacak kimse yoktur ve buna musaade edilmez.
Hickimseye dini fikirlerinden dolayi birsey yapilmaz
ATATURK, 1931, Lise icin yazdigi Medeni Bilgiler kitabi
Grup eposta komutlari ve adresleri | : | |
Gruba mesaj gondermek icin | : | ozgur_gundem@yahoogroups.com |
Gruba uye olmak icin | : | ozgur_gundem-subscribe@yahoogroups.com |
Gruptan ayrilmak icin | : | ozgur_gundem-unsubscribe@yahoogroups.com |
Grup kurucusuna yazmak icin | : | ozgur_gundem-owner@yahoogroups.com |
Grup Sayfamiz | : | http://groups.yahoo.com/group/Ozgur_Gundem/ |
Arzu ederseniz bloguma da goz atabilirsiniz | : | http://orajpoyraz.blogspot.com/ |
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder