Ali Nejat Ölçen : SAFSATA'NIN İKTİDARINDA MUSTAFA KEMAL VE DEVRİMLERİ KARŞITLARINA UYARI - I
Auguste Comte (1798-1857) uygarlık aşamalarının üç dönemden geçerek evrime uğradığını açıklayan, pozitivizm'in ve de Toplum bilim'in (Sosyoloji'nin) öncü kuramcısıdır. Ona göre Teolojik dönemi "metafizik" izlemiş ve pozitivizm her ikisini gerilerde bırakarak bilimsel düşünceyi yapılandırmıştır. Onun nitelediği bu aşamaların ilkini yani teolojik dönemi Anadolu'muz, 1200'lü yıllarda Osmanlı devletiyle yaşamaya başlamış ve Mustafa Kemal'in Cumhuriyeti kuruluncaya kadar o teolojik dönem devam etmiştir. 12 Eylül 1980 sonrası siyasal iktidarlarının en son kolu AKP, Türkiyemizi yeniden teolojik döneme ABD'nin güdümünde Ilımlı İslam Federasyonuna dönüştüreceklerini sanmakta. Oysa o parti üyelerinin hiç birisinin teolojiye saygı duyduğu örneğin İslamın hümanist Ayetlerine uygun yaşadıkları görülmemiştir. Örneğin Hac'a deve ile değil Devletin uçağı ile giderler orada beyaz örtü içinde Hacı olduklarını sanarlar. Oysa İslamı kan'lı örgütün eline teslim edenlerden biridir o siyasal parti. İŞID'a destek olmaları sonucunun Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinde yargı konusu olacağını göreceklerdir bir gün. Bilimselliğin ölçütleri nelerdir?
Bilimsel bilgi görgül (emprical) olandır.
Görgül, gözleme dayalı olandır.
Bilimsel bilginin görgül olması, gözlemler yoluyla bilginin doğruluğunun ya da yanlışlığının kanıtlanabilir olması demektir.
Ölçme; herhangi bir değişkenin niteliğini,niceliğini ya da derecesini saptama ve sayısal olarak belirtme işidir.
Ölçme, gözlemleri, bu gözlemlerdeki farklılıkları yansıtacak şekilde sayılarla temsil etme, sayılara dönüştürme işlemidir.
Aktarılmak istenenin tam olarak anlaşılmasını, ifade edilmek istenenden başkasının anlaşılmamasını içerir.
İfadelerin iletilebilir olmasını sağlamanın yolu ise, işevuruk tanımlar kullanmaktır.
İşevuruk tanım, soyut ve öznel olan kavramların anlaşılabilmesi için somut ifadeler kullanılmasıdır.
Hipotezlerin ya da olaylar arasında var olduğu düşünülen ilişkilerin doğruluğu araştırılabilmeli, sınanabilir nitelikte olmalıdır.
Diğer bir deyişle sonuçların, öne sürülen hipotezi ve iddia edilen ilişkileri destekleyip desteklemediği gösterilebilmelidir.
Bunun için de uygun analiz teknikleri kullanılmalıdır.
Gözlenebilirlik ve ölçülebilirlik temel nitelikte ölçütler olarak gözükmektedir.
Çalışmaların iletilebilmesi, tekrarlanabilmesi ve sağdanabilmesi/sınanabilmesi için, bunların gözlenebilir ve ölçülebilir olması gerekmektedir.
Tekrarlanabilirlik ve sağdanabilirlik/sınanabilirlik ise, iletilebilir olmaya bağlıdır
Mustafa Kemal Atatürk, Cumhuriyet'imizle, "metafizik dönemi"ni aşarak "pozitivizm"i yaşam ve yönetim biçimine dönüştüren ve uygulayan ilk devlet adamıdır. O'dan önce hiç kimse Anadolu'muzda "bilim en hakiki mürşittir" diyememiştir. AKP İktidarının arka bahçesinde Mustafa Kemal ve devrimlerine karşı çıkanlar göze gireceklerini sanmaktalar. Bilimsel düşünmeyi özümsemedikleri sürece kendilerine bulaşan ihanet ve cehalet sözcüklerinden kendilerini kurtaramazlar. Bu uyarımıza uymaları kendi çıkarlarının gereğidir.
Batı'da ortaçağın sonlarına doğru, 1600'lü yıllarda bilimsel düşünceyi yapılandıran pozitivizm'e Türkiye'miz ancak 400 yıl sonra Mustafa Kemal Atatürk'ün devrimleriyle ulaşabildi. Ülkemizde "olguculuk" olarak tanımlanan pozitivizm aslında "doğanın kendisine özgü yasalarının yarattığı "bilgiyi tanıma" yöntemidir. Nasıl? Doğanın neden olduğu "olguyu" gözlem yaparak, deney yoluyla ölçmeye çalışarak... Galile Galileo o nedenle 450 yıl önce, sayamadığınız, ölçemediğiniz hesaplayamadığınız olayları tanıyamazsınız ,demişti. Doğayı ve onun değişimleriyle ortaya çıkan "olgu" yu tanımak, nasıl doğduğunu ve hangi sonuçları doğuracağını bilmeye çalışmaktır pozitivizm. Öylesi bilinmeyeni bilmek için ne teolojik dönemin inançları ve ne de metafizik varsayımları geçerli olamaz.
Ülkemizde Cumhuriyet ilan edilinceye kadar,Osmanlı döneminde yer küresinin büyük bir öküzün boynuzları üzerinde durduğu inancı egemendi; deprem, öküz kımıldadığında ortaya çıkıyordu. Bu inanç biçimi metafiziğin (safsata'nın) kendisi idi. Bugün Suudi Arabistan Diyanet İşleri Başkanı, yer küresinin döndüğüne inanmayı "kâfirlik" kabul etmekte. Ve eğer dünya dönseydi, batıdakı dağları doğuda doğudaki dağları batıda görürdük diyebilmektedir. O ülkedeki kültür düzeyi henüz metafizik (safsata) dönemini aşamamış. O nedenledir ki ABD İslam Dünyasında satın aldığı hainler aracılıyla birbirlerini öldürmelerini sağlamakta. Bugün birbirine düşman olmayan ve içlerinde iç savaştan kurtulmuş bir İslam ülkesi gösterilemez.
AKP iktidarı, öğrenim kurumlarını, yasama ve yargı erklerini metafizik döneme geriye çekmenin çabası içindedir. O yüzden ülkemiz bilimi yadsıyan, bilim dışı dogmaları temel alan bir siyasal iktidarın neden olduğu karmaşayı yaşamaya başladı. Alınan kararların hiç birisinde tutarlılık yoktur. Kararların tümü o yüzden ülkeyi sorunlar çıkmazı içine sürüklemekte, devletin güvenilirliğini yitirmesine neden olmaktadır. Uzun süredir cemaatların öğretisi olan metafiziksel safsataları temel aldığı için dir ki; o tür rahle-i tedris"ten yetişen gençler, bugünlerin çöküntüsünü ve karmaşasını görmezden gelmenin yöntemi olarak , Mustafa Kemal ve Devrimlerine saldırmaktadırlar.O yüzden yalancı, nankör, hain olmak zorundadırlar. Onları uyarıyorum:AKP'nin arka bahçesinde başka seçenekleriniz yok. Zihninize başkaları tarafından yerleştirilen bilgi,kanı,inaç türü olguların doğru mu gerçek mi olduğunu sorgulamadan özümsemeyiniz. Bugün yanlış yoldan dönebilir ve Türkiye'nin gereksinim duyduğu çağdaş gençler olabilirsiniz. Yeteneğinizin değerini ancak böyle geliştirebilirsiniz. Sizleri kıyasıya eleştirmemin amacıdır bu. Kötülemek için değil. Zihninizi metafizik işgalden kurtarmanızı bilimsel zihne ulaşmanızı istiyorum.
Bakınız, AKP, neden metafiziksel yani "safsata"nın iktidarı olmak zorunda? Bilimsel bilgiler birbiriyle çelişmez birbirlerine eklenirler, bir başka bilginin doğuşunu sağlarlar. AKP iktidarının kararlarının hiç birisinde bir bilginin bir başka bilgiyle çelişmediği söylenemez. Kararları, söylemleri arasında daima çelişki vardır çünkü onların zihinleri metafiziğin işgali altındadır.
Örneğin "Kürt Açılımı" ABD dayatması sonucu ülke gerçeklerine aykırı metafiziksel karar yani "safsata" idi. Çankaya'daki Abdullah Gül'ün hangi olgunun sonucu olduğunu bilmediği "iyi şeyler olacak" deyimi "açılım"ı desteklemesi de benzer türde metafiziksel söylem idi. O nedenledir ki "Kürt Açılımı" daha sonraki "Demokratik Açılım" ile taban tabana çelişik sonuçlar yaratmaya başladı. Ve bugün Türkiye'mizde o safsatanın kanlı kargaşasını yaşamaktayız.
AKP iktidarına ilişkin bir başka çarpıcı örnek te Suriye Devlet Başkanı ile başlayan dostluk ilişkisine zıt düşmanlık tavrı da, metafiziksel karar olduğu içindir ki aradaki çelişki giderilememiş ve ülkeye zarar vermeye başlamıştır.
Devlet, safsata ile değil ancak pozitivizmin ilkeleri yani bilimsellikle yönetilir ve neden-sonuç ilişkisinin geçerliliği ölçüsünde başarı sağla-nabilir. Mustafa Kemal'in devleti bilimin bulgularıyla yönetilen "Hesap Devleti" idi. AKP iktidarı hesap dışı devlete dönüştürmüştür Mustafa Kemal Atatürk'ün Devletini. 1100 odalı Kaç-Ak saray bunun en canlı, en gereksiz, borç içindeki ekonomiye yük olan görgüsüzlük örneği bir yatırım.
Osmanlı 'nın egemenliği boyunca "metafizik " olgusuna bağımlı kalarak bilimi dışlamasının en çarpıcı örneği 1620 yılında Yeniçeri ordusuyla Lehistan'ın kuşattığı zaman açığa çıkmış kimse ayırtına varmamıştı. İri kıyım atlar üzerinde elde kılıç ile Lehistan kuşatıldığında, içerde Kepler adındaki biri "gezegenlerin güneş çevresinde eliptik yörünge" ile dolaştıklarının matematiksel hesaplarını yapmaktaydı. Batı kalem kullanırken Osmanlı at üzerinde kılıç kullanıyordu. Mustafa Kemal Atatürk'ün Cumhuriyetinde AKP iktidarı ülkemize yeniden "pala ile kalem" (metafizik ile bilim) arasındaki çelişkiyi yaşatmaktadır.
AKP 'yi iktidara getiren üyeler, ülkeyi ve kendi partilerini karanlıktan arındırmayı düşünüyor ve bunu yurtseverlik görevi kabul ediyorlarsa, bilim ile tanışmaları gerekir. Çünkü, "bilimin evrimi" sürecine karşı çıkmaya hiç kimsenin gücü yetmeyecektir. Ulusları tarihin karanlığına gömülmekten kurtaracak tek bir çözüm (çare) vardır, bilimin içinde yer almak. Bilime kapalı kalan ulusları tarihin çöplüğünden hiçbir güç kurtaramaz.
Böyle biline çare buluna. 30.7.2015
Dr.Ölçen
a45UyF587661-150731120623 Oraj Poyraz <cimcime@neomailbox.net>
2015/07/31 21:30 6 64 1 undefined kemalistiz@googlegroups.com
Adaletin asirisi, asiri adaletsizliktir.
Cicero
Said-i Nursi, gundemi takip etmedigi icin yeniliklerden uzaktir.
Ona gore dunyada; vaktini gecirdigi medrese egitimi, buranin gundeminde olan tartismalar ve bu donemde okudgu tarikat kitaplari vardir.
Ne Kur an i tanir ve bilir, ne de halki...
Halktan uzak bir gundemi vardir.
Kitaplarini halkin anlayabilecegi dilde yazmamistir.
Boylelikle eserlerini daha gizemli hale getirmistir.
Halktan bir cogu da anlamadigi seylere daha cok inanir olmustur.
(Tarihce-i Hayat 624)
Iman dolu bir insan, basitce net ve gercekci dusunme yetenegine kaybetmis (veya hic sahip olmamis) kisidir.
Sadece aptal degildir;
aslinda hastadir.
Daha da kotusu tedavi edilemez
Henry Mencken
Grup eposta komutlari ve adresleri | : | |
Gruba mesaj gondermek icin | : | ozgur_gundem@yahoogroups.com |
Gruba uye olmak icin | : | ozgur_gundem-subscribe@yahoogroups.com |
Gruptan ayrilmak icin | : | ozgur_gundem-unsubscribe@yahoogroups.com |
Grup kurucusuna yazmak icin | : | ozgur_gundem-owner@yahoogroups.com |
Grup Sayfamiz | : | http://groups.yahoo.com/group/Ozgur_Gundem/ |
Arzu ederseniz bloguma da goz atabilirsiniz | : | http://orajpoyraz.blogspot.com/ |
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder