22 Temmuz 2015 Çarşamba

Piyasaların kadınlar gibi düşündüğünü gösteren 9 bilimsel neden!

Piyasaların kadınlar gibi düşündüğünü gösteren 9 bilimsel neden!

DİKKAT Aşağıdaki makale kesinlikle bana ait değildir.
Kaynak bağı makale başlığında yer almaktadır.
Piyasaların nasıl işlediği ya da ekonominin ne olduğu hakkında büyük balığın küçük balığı yuttuğu ya da kişi başına düşen gelirin herkesin başına düşen gelir olmadığı şeklindeki çocukça retorikler artık sıkmaya başladı. Koca koca ekonomistlerin hala bu tür zırvalarla piyasaları ve ekonomiyi anlatmaya çalışmaları büyük zavallılık. Entellektüel ve bilimsel tarafı olan irrasyonel bir liste oluşturarak piyasalar ve ekonominin ne olduğunu yeniden anlatalım öyleyse. Tabi işin içine biraz da mizah katarak.

Piyasaların kadınlar gibi düşündüğünü gösteren 9 bilimsel neden!

1- Sınırsız ihtiyaçlar, sınırlı kaynaklar

Kadınların en tipik davranış şekillerinden biri sevgili ya da eş seçerken takındıkları "kaçan kovalanır" yaklaşımıdır. Kadınlar, erkeklerin ilgisini çekebilmek için hiç oralı değilmiş gibi son derece isteksiz bir davranış şekli benimserler. Böylece kendilerine aşık olanları peşlerinden koşturacaklarına ve daha çok aday arasından daha doğru bir seçim yapacaklarına inanırlar. Peki acaba gerçekten öyle mi olur? Yani erkekler kendilerine karşı ilgisiz görünen kadınların peşinden gitmeye daha mı meyilliler?

Kaçanın gerçekten kovalanıp kovalanmadığını merak edenlerden biri de psikolog Elaine Walster'dı. Walster, bu sorunun yanıtını öğrenmek için bir grup arkadaşıyla birlikte çalışmaya başlar ve bir dizi deney yapar. Sonuçlar 1973 yılında "Playing hard to get" (Elde edilmesi zoru oynamak) adlı bir makale ile duyurulur. Fakat Walster ve arkadaşlarının ortaya çıkardıkları şey kadınların düşündüklerinin ve erkeklerin beklediklerinin tam tersidir.

Walster ve arkadaşları yaptıkları ilk deneyde bekledikleri sonucu alamazlar. Çünkü onların ortaya çıkarmak istedikleri şey kaçanın kovalandığı gerçeğidir. Fakat yapılan ilk deneyde kaçanın kovalandığı yönünde bir işaret bulamazlar. Vaz geçmeyip yeni bir deney tasarlarlar. Onda da aynı sonuçlara ulaşırlar ve yine kaçanın kovaladığına dair bir iz bulamazlar. Durmazlar ve 3 deney daha yaparlar. Üniversite öğrencilerinden hayat kadınlarına, çalışan kadınlardan sevgili bulma ajanslarına kaydolmuş kadınlara kadar farklı gruplarda birçok kadınla benzer deneyler yaparlar. Fakat tüm deneyler aynı sonucu verir: Kaçan kovalanmamaktadır! Peki ama deney yapanları bile şaşırtan bu sonuç neyi ifade etmektedir?

Hayal kırıklığına uğrayan araştırmacılar bu kez ortaya çıkan sonucun nedenini araştırmaya başlarlar. Elde edilmesi zoru oynamak neden herkesin söylediği gibi bir etki yaratmıyor?.. Sadece boş bir söylenti gibi duruyor?

Birçok erkekle konuşurlar ve onlara sürekli peşinden koşturmayı seven biriyle mi yoksa daha kolay biriyle mi arkadaşlık yapmayı istediklerini sorarlar. Erkeklerin tamamı her iki seçeneğin de kendilerine göre bazı avantaj ve dezavantajları olduğunu söylerler. Ama zor kadınların peşinden koşmaya istekli oldukları yönünde bir yanıt alamazlar. Araştırmacılar buradan da bir sonuca ulaşamamıştır. Durmazlar ve erkeklerle konuşmaya devam ederler. Sonunda da yanıta ulaşırlar. Elde edilmesi zor kadınların peşinden neden koşulmadığını en sonunda bulurlar. Araştırmacılar sadece yanıtı değil, yanıtı neden bu kadar geç bulduklarının yanıtına da ulaşmışlardır. Çünkü yanıt kadının peşinde koşan erkekte değil, onu izleyen sıradaki erkekte saklıdır. Kadının zor biri olduğunu gören sıradaki erkek bu zor göreve istek duymamaktadır. Çünkü insanların birçoğu üzerine zor bir iş almak istemez. İşte araştırmacıları uzun bir süre peşinden koşturan yanıt bu kadar basittir.

Ekonominin herkes tarafından kabul edilen en temel varsayımı kaynakların kısıtlı olduğu kabullenmesidir. Sınırsız insan ihtiyaçlarının sınırlı kaynaklarla olan bitmek bilmez hikayesi ekonomi bilimi olarak adlandırılır. Modern ekonomi bilimi bulunmadan çok daha önce, kadınlar, kendilerini sahip olunmaya değer sınırlı bir kaynak olarak görmüşler ve buna göre davranmayı bilmişlerdir. Bu davranış şekli bugün ekonomi biliminin ilham kaynağı gibi duran kaçan kovalanırdan başka bir şey değildir.

2- Uzun vadeli yatırım daima kazandırır

Eşinize özel günlerde ne hediye alacağınız oldukça önemlidir. Birçok kişi tarafından kabul edilen düşünce şekli sevginin ekonomi ile hiçbir ilişkisi olmadığıdır. Bu düşünce sizi bir demet çiçek almaya yönlendirecektir ya da güzel bir çikolata kutusu yaptırmaya. Fakat yapılan araştırmalar şunu gösteriyor ki eğer bir demet çiçekle yetinirseniz eşiniz size söylediği kadar mutlu olmayacaktır.

Sevgi ekonomi ile oldukça yakından ilişkilidir. Mesela eşinize bir buzdolabı alabilirsiniz. Bu gerçekten pahalı bir hediye ve eşinizi de son derece mutlu edeceği açık. Fakat yapılan araştırmalar buzdolabı yerine ucuz bir cep telefonunun daha fazla mutluluk verdiğini söylüyor. Çünkü pahalı bir buzdolabı mantıklı bir seçenek gibi görünse de aynı zamanda kendinizi de düşündüğünüz anlamına geleceği için daha ucuz bir cep telefonu almak eşinizi daha fazla mutlu edecektir. Üstelik cep telefonu kişiye özel. Yani kısaca herkesin kullanabileceği bir ev eşyası almak, eşinizin başta söylediği gibi onu mutlu etmeyecektir.

Yapılan araştırmalar eşinizi mutlu edecek tek bir hediye olduğunu söylüyor. Eğer eşinizi seviyor ve birlikteliğinizin yıllarca sürmesini istiyorsanız, eşinize son derece pahalı (tabi alabildiğiniz kadar) bir hediye almanız gerekiyor. Pahalı bir hediye birlikteliğinizin uzun süreli olacağına yönelik uzun vadeli bir yatırım yaptığınız anlamına geliyor. Ya da daha kısa söylersek eşiniz bu hareketinizi uzun vadeli bir yatırım olarak görüyor. Onu sonsuza dek seveceğiniz şeklinde yorumluyor ve son derece mutlu oluyor.

Mesele para gibi gözükse de aslında uzun vadeli yatırımı temsil etme meselesidir. Son tahlilde herkesin ortak fikri olan uzun vadeli yatırım görüldüğü üzere kadınların eski bir düşünsel alışkanlığından başka bir şey değildir.

3- Fayda-maliyet eksenli düşünebilmek

Birçok kadının yaşadığı en büyük sorunlardan biri sevgilileri tarafından aldatılmaktır. Bu, yaşayan açısından gerçekten üstesinden gelinmesi zor bir sorundur. Kızarsınız, bağırırsınız, sokağa çıkarsınız, unutmaya çalışırsınız ama bir türlü bir çözüm bulup yaşadığınız yoğun duyguları kontrol altında tutamazsınız. H.Tennen ve G.Affleck adlı psikologların 2001 yılında yayınladıkları bir makale hiç kimsenin aklına gelmeyecek bir çözüm olduğunu söylüyordu. Üstelik bunun için günlere, haftalara, aylara değil, sadece birkaç dakikaya ihtiyacınız var.

Psikologlar birçok aldatılma vakasını incelemişler ve böyle bir durumda kadınların ne tepkiler verdiklerine bakmışlar. Streslerini yenmeye çalışanlar, terapiste gidenler, yakınlarına konuyu anlatıp destek alanlar, unutmak için türlü eylemler yapanlar... Maalesef çoğu aldatılmanın yarattığı karmaşık duyguları uzun süre yenememişlerdir. Oysa azınlıkta kalan bir grup birkaç dakika içinde her şeyi unutmuş, hayata yeni bir başlangıç yapmıştır. Psikologlar bu gruptaki kadınları biraz daha yakından incelediklerinde, onların basit bir teknik kullandıklarını görürler. Aldatılan bu kadınlar kendilerine basit bir soru sormaktadırlar: "Peki bunun bana ne faydası var?" Sonrasında da bu soruya yanıtlar vererek yeni bir hayata başlamaktadırlar.

Bu tam da ekonominin fayda maliyet analizi dediği temel karar verme şeklidir. Gerçi bizde uygulanan şekli biraz farklı olsa da... Bir araştırma için kadınlara sormuşlar; "eşiniz sizi aldatsa ne yaparsınız?" diye. Türk kadınının yanıtı yine en güzeli herhalde: "Fransız kadını; bende onu aldatırım, İtalyan kadını; hemen ayrılırım, asla affetmem, İngiliz kadını; bir şans daha verebilirim, Japon kadını; hakaret sayarım, harakiri yaparım, Türk kadını; yok gı, bizim herif öyle şey yapmaz."

4- Farklı kanaldan gelen bilgileri değerlendirme kabiliyeti

Erkekler kadınlara bakıyor da kadınlar erkeklere bakıyor mu acaba?

Felix Mercer Moss'un, "Eye Movements to Natural Images as a Functain of Sex and Personality" adlı makalesi gerçekten ilginç bir tespiti içeriyor. Moss, ileri teknolojik araçları kullanarak kadınlar ve erkeklerin göz hareketleri üzerinde incelemeler yapar. Önce erkekleri inceler. Bir kadın ve bir erkekten oluşan iki kişi ya da bir çift gördüklerinde erkeklerin önce kadına baktığını tespit eder. Erkeklerin kadında baktıkları yer genellikle yüzü ve gözleridir. Erkeklerin, kadınlara uzun süre bakması bilinen bir gerçektir ve Moss'u pek şaşırtmaz. Üstelik erkeklerin bakış tercihlerinde aranacak herhangi bir gizem de yoktur. Moss daha sonra kadınların böyle bir durumda nereye baktıklarını inceler. Kadınlar, şaşırtıcı şekilde, erkeklerden daha fazla kendi hemcinslerine bakmaktadırlar. Fakat baktıkları yer yüz ya da gözler değildir. Kadınlar diğer kadınların vücutlarının farklı birçok yerine bakmaktadır: Genel görünüm, göğüsler, bacaklar ve daha birçok özel ayrıntı.

Moss, kadınların bakışlarını incelerken bir şey dikkatini çeker. Kadınlar, diğer kadınların vücutlarındaki değişik yerlere göz atıp incelemelerini tamamladıktan sonra gözlere yöneliyorlar. Fakat bu göz teması erkeklerinki gibi sempati arayışı değil, daha çok bir ödünleşme gibi. Bu bakıştan hareket eden Moss kadınların neden önce vücudun diğer kısımlarına baktığını keşfediyor: Tehdit!

Kadınlar, öncelikle hem kendileri hem de eşleri için bir tehdit olup olmadığını araştırıyorlar. Kendi erkeği için, herhangi bir kadının vücudundaki herhangi bir bölüm bir tehdit olarak görülebilir. Kadınlar bunu bildikleri için öncelikle bunu araştırıyorlar ve tehdidin sınırlarını ölçüyorlar. Bunun yanında aynı stratejiyi kendileri için de uyguluyorlar. Hemcinslerinin fiziksel yapıları ve görünüşlerini inceleyerek kendileri ile olan farklılıkları belirleyip nasıl bir tehditle karşı karşıya olduklarını tanımlıyorlar. Yani kısacası potansiyel güçleri ayrı ayrı ratingliyorlar. Sonrasında da hemcinsinin gözlerine yönelip oluşan tesir ile orantılı ültimatomu veriyorlar.

Aslında hikayenin özü şu: Kadınlar, erkekler gibi tek bir noktaya odaklanıp tek bir kanaldan aldıkları bilgi ile hareket etmiyorlar. Birçok farklı kanaldan bilgi toplayarak kararlarını veriyorlar. Bu da daha gerçekçi ve vizyonel kararlar vermelerine sebep oluyor.

Tabi senin karar verme şeklin hep aynı be dostum: "Ben kadında maziye erkekte geleceğe bakarım."

5- Risk bir kadın icadıdır

Şehirde yaşayan erkeklerin çoğu spor salonlarını iş ve evden sonraki üçüncü adresleri olarak bilirler. Birçok erkeğin spor salonuna gitme amacı kadınlara daha çekici görünmektir. Belki bazılarının amacı bu olmasa bile kadınların fiziksel olarak beğendiği bir erkek olma fikrine sanıyorum hiçbir erkek karşı çıkmayacaktır. Erkeklerin spor aktiviteleri genellikle geniş bir omuz, gelişmiş kol adaleleri, diğer erkeklere göre daha iri göğüsler ve kaslarla dolu bir mide üzerine yoğunlaşır. Çünkü erkekler kadınların fiziksel olarak bu tip erkekleri çekici bulduklarını düşünürler. Bu düşünce de onları daha fazla sert ve kaslı görünmeye yönelik bir spor anlayışı içine sokar. Her erkek tipik bir sandaletli ilk çağ kahramanı görüntüsünde olmak için enerjisinin büyük kısmını spor salonlarında harcar.

Bir fitness uzmanı olan Sam Murphy spor ve çekicilik arasında ilişkiyi ölçmek için bir deney tasarlar. Amacı kadınların gerçekten bol adaleli erkekleri çekici bulup bulmadıklarını öğrenmektir. 6.000'in üzerinde bayan ankete katılır ve en çok hangi sporu yapan erkekleri çekici bulduklarını açıklarlar. Ortaya çıkan sonuç hiç de düşünüldüğü gibi değildir. Kadınların %57'si kendilerine bir erkekte en çekici gelen spor dalının dağcılık olduğunu söylerler. İkinci sırada ise extreme sporlar vardır. İlk çağ savaşçısı görüntüsünde bir fiziğe sahip olmayı düşünen ve vücut geliştirme gibi sporları yapan erkekler ise kadınların sadece %5'i tarafından tercih edilir bulunmuştur. 15 spor dalı içinde maalesef kadınların en az çekici buldukları spor dalı vücut geliştirme çıkmıştır.

Bu sorunun yanıtını Liverpool Üniversitesinden Psikolog Susan Kelly 2001 yılında yayınladığı "Who dares wins" adlı makalesinde açıklar. Kelly, kadınlar üzerinde yaptığı araştırmalarda çok şaşırtıcı bir sonuca ulaşır. Kadınlar, riski seven davranışlar sergileyen erkekleri, riski sevmeyen ve almayanlara tercih etmektedirler. Erkeklerin yaptıkları sporlarda göstermiş oldukları cesaret kadınları etkileyen en güçlü faktör olarak öne çıkmaktadır. Bir spor salonunda yetişen ilk çağ kahramanı görüntüsündeki bir erkeğin risk almaya istekli olduğunu söylemek pek mümkün gözükmemektedir. Bu nedenle de tercih edilirliği doğal olarak düşüktür. Kısaca özetlemek gerekirse cesaret ve zorluklarla mücadele etme isteği kadınların bir erkekte görmek istedikleri en önemli nitelikler olarak öne çıkmaktadır.

Risk nedir sorusuna bundan daha iyi yanıt olmaz herhalde. Vücut geliştirme sporu beyin geliştirme ile birlikte yapıldığı zaman fayda veriyor. Beyindekilerin kas hücresi değil sinir hücresi olduğunu söylemeye gerek yok sherhalde.

6- Manipülasyon kadın icadıdır

Erkeklerin gençlik yıllarından başlayarak evlendikleri zamana kadar yaratıcı düşüncelerinin önemli kısmı doğru eşi nasıl bulabilirim üzerinedir. Erkek açısından en önemli amaç daima daha güzel bir kadını eş olarak görmektir. Bu aslında temelde erkeğin eşit bir ödünleşmeden daha fazlasını istediği şeklinde de yorumlanabilir. Kendi seviyesinin üzerinde bir eş bulma arzusu en ilkel zamanlardan beri var olan av-avcı ilişkisini akla getirebilir. Nasıl yorumlanırsa yorumlansın fiziksel özelliklerine göre eş bulmak erkeğin "master" planıdır.

Bilinen yöntem partnerinizi ne kadar çok beğendiğinizi belli etmektir. Fakat bu kadınlar açısından sorumluluk üstlenmek anlamına geleceğinden ilk başlarda başarılı olmayacak bir yöntemdir. Erkek yaratıcılığı yüzyıllardır birçok etkileme tekniği geliştirmiş olsa da bilimsel olarak belli açılardan ispat edilmiş tek teknik "itme-çekme taktiği" (push-pull tactic) denilen yöntemdir. Partnerinize önce ilginizi, hemen ardından ilgisizliğinizi göstermeniz stratejisine dayanır. Kontrolü elinizde tuttuğunuzu gösterirken partnerinizin karar verme sisteminde karışık duygular yaratırsınız. Partnerinizi ani bir cevaba yönlendirmeden sizi daha fazla düşünmeye sevk etmiş olursunuz. Bu kadınlar açısından düşülen bir tuzaktır ve kontrolü elinizde tutmaya devam ettiğiniz sürece istediğiniz eşi bulma şansınız da o kadar artacaktır.

Erkeğin bu teknikte uyguladığı stratejinin üç önemli bileşene vardır. Erkek, partnerini eşi olmaya ikna etmek gibi bilinçli bir gizli niyete sahiptir. Ne kadar önemli bir kişi olduğunu partnerine ikna ederek nadirliğini öne sürmektedir. Ya da başka bir ifadeyle arz talep dengesini "görünen bir el" ile değiştirmektedir. Üçüncü olarak da hem kendi hem de partnerinin değerini (fiyatını) belli bir amaç için değiştirmeye çalışmaktadır. Yani ödünleşmenin son derece adil olduğuna partnerini ikna etmektir. Bu üç özellik açısından değerlendirildiğinde yapılan şey açık şekilde manipülasyondur. Yapılış şekli itibariyle de piyasa manipülasyonundan pek farklı değildir.

Manipülasyonun kadın icadı olduğunu herhalde anlamışsınızdır.

7- Risk iştahı

Ekonomik davranışlar içinde erkeğin düşünce şeklinin hakim olduğu iki kavramdan biri risk iştahıdır.

Elaine Hatfield adındaki bilim insanının yaptığı araştırmalar ortaya çarpıcı sonuçlar çıkarmıştır. Araştırdığı konu erkekler ve kadınların tanımadıkları kişilerle cinsel ilişkiyi nasıl algıladıklarıydı. Yapılan araştırma ve deneylerde insanlara iki basit soru sorulur. İlk soru "benimle çıkar mısın" sorusudur. Erkek ve kadınlardan oluşan gruplar hiç tanımadıkları karşı cinsten kişilere yaklaşır ve bu soruyu sorarlar. Alınan cevap her iki grup için de benzerdir. Kendilerine hiç tanımadıkları bir kadın tarafından yapılan bu teklife erkeklerin %50'si "evet" yanıtını verir. Bu oran kadınlar için de hemen hemen aynıdır.

Daha sonra araştırmanın ikinci kısmına geçilir. Bu kez soru biraz değiştirilir ve "benimle yatar mısın" şekline dönüştürülür. Kadınların hiç tanımadıkları erkeklerden gelen böyle bir soruya verdikleri cevap "Sen delirdin mi!", "Alın şu aptalı başımdan!" ya da "Defol git!" şeklindedir. Kendilerine böyle bir teklif yapılan kadınların tamamı soruya olumsuz yanıt vermiştir. Tek bir kadın bile evet dememiştir. Bu kez aynı soru bayanlar tarafından hiç tanımadıkları erkeklere yöneltilir. Erkeklerin %70'i hiç tanımadıkları bir kadından aldıkları böyle bir teklife "evet" yanıtını vermişlerdir. Herhalde bu sonuç sizi şaşırtmamıştır. Sanıyoruz geri kalan %30'un verdiği yanıt biraz şaşırtacak. Geri kalan %30'un yanıtı "bugün olmaz ama yarın söz" şeklindedir. Yani erkeklerin %100'ü teklife evet demiştir.

Evrimsel, biyolojik, psikolojik, kültürel ve çevresel faktörler gibi birçok değişkenin böyle bir sonuç yaratmada etkili olduğu söylenebilir. Fakat ekonomik açıdan bu davranış farklılığı psikologlar tarafından tek bir faktöre bağlanıyor: Erkeğin risk alma iştahı!

8- Kriz

Ekonomik davranışlar içinde erkeğin düşünce şeklinin hakim olduğu bir diğer kavram hırstır.

Erkekler, etkilendikleri kadınları değerlendirirken en önem verdikleri nitelik kadınların kilolarıdır. Kilo değerlendirmesi açısından erkekler iki farklı kadın tipinden hoşlanır. Erkeklerin bir kısmı ince ve zayıf kadınları çekici bulurken, diğer kısmı kilolu ya da "balıketli" kadınları tercih eder. Erkeklerin bu karar sistemleri kadınlar tarafından da bilindiği için kadınlar kilolarını daima göz önünde bulundururlar. Genellikle erkeklerin tercihi zayıf kadınlardan yana olduğu düşünülerek zayıf olmanın beğenilme için ilk şart olduğu varsayılır. Erkeklerin beklentilerine göre tercih edilebilirliklerinin artacağını düşünen kadınlar aslında büyük bir hata içindedirler. Üstelik bu hataya erkekler de dahildir. Yani ne kadınların kiloları erkeğin beğenisine kalmıştır, ne de erkekler düşündükleri gibi sabit bir beğeni anlayışına sahiptir. Daha açık söylemek gerekirse, ne ince kadınlardan hoşlandığını düşünenler, ne de kilolu kadınları tercih ettiğini düşünenler sabit bir tercih sistemine sahiptir.

Erkeklerin beğeni anlayışında kadının kilosunun öneminin nereden kaynakladığını öğrenmek isteyen Londra Üniversitesi Psikologlarından Viren Swami 2006 yılında yayınladığı makalesi "Does hunger influence judgments of female physical attractiveness?"da herkesi şaşırtan bir gerçeği açıklar. Üniversite yemekhanesine giren ve çıkan öğrencilere, farklı vücut hatlarına sahip kadınların boydan çekilmiş fotoğrafları gösterilir. Sonra da kadınları ne kadar çekici bulduklarını değerlendirmeleri istenir. Yemekhaneye giren öğrencilerin tamamı kilolu kadınları çekici bulurken, yemeğini yiyip çıkanların birçoğu zayıf kadınları çekici bulduklarını söylemişlerdir. Psikolog Swami bu deneyi daha sonra defalarca denemesine rağmen sonuç değişmemiştir. Aç erkekler kilolu kadınları, tok erkekler zayıf kadınları tercih etmişlerdir.

Anlaşılacağı üzere erkeklerin kadınlar hakkındaki kilo tercihi sabit bir kararın değil, açlık hissinin bir sonucu olarak ortaya çıkmaktadır. Cüretkar bir ifadeyle söylersek, bir erkeğin tercihi zayıf kadınlar olsa da açken hiç de öyle değildir. Bu sonucu evrim psikologları da teyit ediyor: Geniş vücut ölçüleri yiyeceğin yakın olduğunun işaretidir.

Ekonomistler, finansal krizlere insanların hırs duygusunun sebep olduğunu söylerler. Paraya karşı duyulan aşırı açlığın yarattığı hırs piyasalar için vazgeçilmez bir dürtüdür. İşte bu açlık duygusu erkeklerin tipik davranış şeklidir.

Erkekler size kilolu kadın istemem diyorsa, muhtemelen son öğünü fazla abartmıştır, hepsi o.

9- Kaldıraç piyasaları bozar

Erkeklerin doğasında çokeşliliğin olduğu bilimsel bir sürpriz değil artık. Poligami denilen bu durum genellikle erkeklerin birden fazla kadınla birlikte olması anlamına geliyor. Özellikle erkekler tarafından daha fazla istenen, kadınlar tarafından ise pek istenmeyen bir durum. Tarih boyunca birçok kültür birbirlerine zarar vermemek koşuluyla yetişkinlerin istedikleri şekilde evlenebilmelerine onay vermiştir. Çok eşliliğin kadınların aleyhine erkeklerin lehine sonuçlar yaratması nedeniyle erkekler tarafından daima arzulanan bir durumdur. Belki birçok erkek bunu açık olarak belli etmese de doğalarındaki arzunun bu yönde olduğu açıktır. Erkekler kendi lehlerine sonuçlar yarattığını düşündükleri poligami konusunda büyük bir yanılgı içindeler.

Poligaminin kadınlar açısından daha faydalı olduğu düşüncesi ilk bakışta aşırı bir karşıt argüman olarak gelebilir. Çünkü ortada kadınlar tarafından paylaşılmak zorunda olan bir erkek vardır. Burada erkeğin en büyük olumsuzluğu ayrı ayrı kadınlara almak zorunda olduğu nişan yüzüklerinden fazla görünmemektedir. O zaman resmi biraz daha büyütelim ve en büyük resme bakalım.

Diyelim ki bir toplulukta 50 erkek ve 50 kadın var ve topluluğun kuralı her erkeğin iki kadınla evlenmesini istiyor. Basit bir matematik altında, ki bu matematiği poligaminin kendi lehlerine sonuçlar yarattığını düşünen en akılsız erkekler bile yapabilir, sadece 25 erkek kendisine eş bulabilecektir. 25 erkek 50 kadınla evlendiğinde kalan 25 erkek ömrünün sonuna kadar bekar olarak kalacaktır. Peki buna bekar kalan 25 erkek razı olacak mı?

Elbette ki razı olmayacaklar. Bekar kalma korkusu üzerilerinde büyük bir baskı yaratacağından diğer erkeklerle büyük bir rekabete girecekler. Çünkü artık oyun evlilik oyunu olmaktan çıkıp kazananlar ve kaybedenlerin oyunu olmaya başlayacak. Çünkü erkeklerin açıkça gördükleri bir şey var. Kadınlar sadece varlıklı, güçlü, sağlıklı ve zengin erkekleri tercih etmektedirler. Öyleyse kadınlar daima erkekler içindeki krema tabakaya yöneleceklerdir. Oysa tek eşlilik olsaydı en zengin kadar en fakir erkekler de kendilerine eş bulabileceklerdi. Fakat şimdi işler erkekler açısından oldukça zorlaşmış gözüküyor. Kadınlar için ise oldukça kolaylaşmış. Çünkü artık yoksul, sağlıksız ve zayıf bir erkekle evlenme ihtimalleri oldukça az.

Yani daha basit söylersek çokeşliliği kaldıraç sanan erkeklerin sonu hüsran. Eğer çokeşliliği savunan erkekler kaldıysa hala, eşe, eşşeğe baktıkları gözle bakmamaları gerektiğini anlatacak bir ekonomi teorisine maalesef sahip değiliz.

Kısaca özetlemek gerekirse, yatırımın altın kuralı kadın gibi düşünmektir!


a45UyF587661-150722113019 Oraj Poyraz <oraj.poyraz@openmail.cc>
2015/07/22  21:30 6  64  1 undefined kemalistiz@googlegroups.com

 

Firsat, adamin kapisini iki kere calmaz.

WCHAMFORT

Ebu Hureyre ( Radiyallahu Anh) soyle dedi : Rasulullah ( Sallallahu Aleyhi ve Sellem ) :
Kafirin disi yahut kopek disi Uhud dagi gibidir. Derisinin kalinligi da uc gunluk mesafedir buyurdu.

( Muslim - Tirmizi - Ibni Mace )
Cehennemle ilgili hadis. Sahihmis bilenler denetlesin.

Onemli olan aydinlar degil kitlelerdir. Cunku onlari kandirmak cok kolay.

Joseph GOEBBELS
(Hitler in Propaganda Bakani)


Grup eposta komutlari ve adresleri :
Gruba mesaj gondermek icin : ozgur_gundem@yahoogroups.com
Gruba uye olmak icin : ozgur_gundem-subscribe@yahoogroups.com
Gruptan ayrilmak icin : ozgur_gundem-unsubscribe@yahoogroups.com
Grup kurucusuna yazmak icin : ozgur_gundem-owner@yahoogroups.com
Grup Sayfamiz : http://groups.yahoo.com/group/Ozgur_Gundem/
Arzu ederseniz bloguma da goz atabilirsiniz : http://orajpoyraz.blogspot.com/







Hiç yorum yok:

Yorum Gönder