İlk olarak suçlular, ayrılıkçılar, radikaller kısacası mevcut düzene karış olanlar hiçbir zaman bitmez. Sorunların sıfırlanacağını beklemek yanlıştır. Her şeyden önce devletin dikensiz bir gül bahçesi yaratabileceğini düşünmeye bir son vermek gerek. Bölücü terörle ya da bölücü fikirle mücadelede zafer nedir, yenilgi nedir bunu tanımlamak gerekir. O hep söylendiği gibi zafer bütün bölücülerin en sonuncusuna kadar yok edilmesinden ibaret değildir. Yenilgi ise bölücülerin bölgesel ya da dönemsel insiyatif kazanmış olaması değildir. Aşırı beklentilerdir bunlar.
İkincisi sadece terörle mücadelede değil mevcut düzeni bozabilecek her konuda mücadelenin sürekli olacağını, sonsuza kadar süreceğini en baştan kabul etmek gerekir.
Ve mevcut sorunları kademelendirerek odaklanmamız lazım. Konumuz terör olduğuna göre, onu konuşarak somutlaştıralım.
En genelinden baktığımızda bir Ayrılıkçılık Fikri var. Bu fikir, sadece askerlerin değil ama herkesin sorunudur. Tek tek bütün vatandaşlar, özel ve resmi kurumlar Ayrılıkçılık Fikriyle mücadele için kendi alanlarında neler yapabilir bunu düşünmeli.
Bir de ayrılıkçılık fikrinin ortaya çıkardığı somut oluşumlar var. Dağda kır gerillası, kentte kent gerillası, bunu finanse eden kaçakçılık, kara para, haraç sistemi, halkla ilişkiler, kamuoyu çalışmaları için her türden sivil toplum örgütü, medya kurumları, bütün bunları yurt dışından destekleyen hükumetler ve hükumetler dışındaki kurumlar ve ayrılıkçılık fikriyle bağlantılı olarak aklınıza gelebilecek her şey.
Bu anlamda her şeyin en etkin şekilde kendi dengi silahla, kendisinin dengi yöntemlerle etkisiz kılınabileceğini unutmamak lazım.
Fikirle fikri mücadele, bölücünün silahla mücadelesine karşılık silahlı mücadele, bölücü medyayla medya mücadelesi, yasa dışı oluşumlarla yasal mücadele ve bunun gibi.
1983 yılından beri yaşadıklarımıza baktığımızda genel olarak şunu görüyoruz. Geçen on yıllar içerisinde devlet, millet ve bu ülkede var olan herkes ve her unsur Kürt bölücülüğünü sadece dağdaki gerilladan ibaret görmüştür. TSK'nın operasyonel taktikleriyle, gayretleriyle bu işin tamamıyla biteceğini beklemiştir. Bunca zaman içerisinde sadece Tansu Çiller döneminde kısmen topyekün mücadele kararlılığı görülmüştür.
Genel olarak askeri tedbirlerin dışında kalan tedbirler büyük oranda ihmal edilmiştir, yok sayılmıştır.
Daha en başta söyledik, her şeyi mükemmelen yapsanız dahi ayrılıkçı hareketin silahlı mücadelesi asla sıfırlanmayacaktı. Ve tıpkı günlük sakal tıraşı olur gibi, süreklilik gerektiren bir çabaydı. Oysa askeri mücadele dahi uzun dönemlerle tamamıyla terk edilmiştir.
Bu vakitten sonra yapılacak şey en baştan beri yapılması gerekenden çok farklı değildir.
Kürtle mücadele etmeyi, savaşmayı hiçbir zaman, hiçbir şekilde düşünmemek gerekir. Bu mücadele halklara karşı verilen bir mücadele değildir, böyle görülmesine fırsat vermemek gerekir.
Mücadelenin AYRILIKÇILIK FİKRİNE karşı topyekün bir mücadele olduğu hep hatırda tutulmalıdır. Bir devleti oluşturan bütün bakanlıklar ve kurumların kendi ihtisas alanlarıyla ilgili olarak yapacakları vardır. Her kurum kendi ihtisasları alanında kalan tedbirler konusunda sınırsız beyin fırtınası yapmalı. Her çatı kurum topyekün mücadele için üretilmiş fikirlerin eş güdümü için yeniden yapılandırılmalı.
Ayrılıkçılık fikriyle bağlantılı bütün siyasi, ticari, kurumsal yapı marjinalize edilmeli, yasadışı kabul edilmeli, etkin şekilde adli ve kolluk gücü takibine maruz bırakılmalı. Bu anlamda bölücü partiler kapatılmalı, siyasi kadrolarının yasal siyasi arenada herhangi bir şekilde yeniden boy göstermesi engellenmeli, yasa dışına düşmüş olanları elbette yasal yaptırımlara maruz bırakılmalı. Meclis çatısı altında, yerel yönetimlerde bölücü kadroların ve yapılanmaların herhangi şekilde tutunabilmeleri önlenmeli.
Devletin ve milletin BÖLÜCÜ FİKİRLE ve onun bütün tezahürleriyle mücadele de söz ve güç birliği içinde olması sağlanmalıdır. Mücadele alanı sadece Türkiye değil, bütün dünyadır. Bölücü fikrin uzantılarıyla dünyanın her yerinde devletin ve milletin elinde bulunan bütün yasal ve ahlaki araçlarla mücadele etmesi sağlanmalıdır.
Bölücülük Fikri askerlerin konusu değildir. Askerler bu konunun sadece askeri boyutuyla ilgilidir. Ayrılıkçılık Fikri ise bütün katmanlarıyla halkın, devletin ve bunlardan başka bütün kurumların, fikir adamlarının konusudur.
Bir ara saplama yapayım. Ve en önemlisi orduları savaşlara hazırlamak askerlerin değil sivillerin görevidir. Gemiler, uçaklar, havalimanları, askeri üsler, kışlalar, demir yolları, silahları yapmak temin etmek kesinlikle hükumetlerin görevidir. Generaller barışta orduları eğitmenin, eldeki silahlara ve şartlara göre stratejiler ve taktikler üretmenin dışında sorumlu değildir.
Savaş farklıdır, her zaman topyekündür. Savaşın askeri sivili yoktur. Savaşta herkes askerdir. Savaşta kimse tarafsız kalamaz. Savaş asla bir asayiş sorunu değildir.
Ayrılıkçılık Fikriyle mücadele sürekli olmalıdır. Zaman zaman yaşanan gerilemeler, kayıplar göğüslenmeli, bu işin sonsuza kadar sürecek bir normal yaşam mücadelesi olduğu daha en başta kabul edilmelidir.
Mücadele, savaş, kavga en basit bakteriyel yaşamdan, en gelişkin yaşam formlarına kadar bu evrenin en temel unsurudur. Devamlı barış diye bir şey yoktur. Bazen savaşa dönüşebilen ama sürekli olan bir mücadele, bir çabalama, bir gayret, bir rekabet her zaman vardır.
Yaşam sadece yaşamaya kararlı olanların, çabalayanların hak ettiği kutsal bir varlıktır.
Ve tuhaf olan bu evrende ne varsa, neler yaşanıyorsa, bunlar sadece yaşayanlar içindir. Bu evrenin ölülere vereceği hiçbir şey yoktur. Ölüler için ne haz, ne de ızdırap vardır. Bu anlamda ölüm kaçınılmaz ama rahatlatıcı bir sondur.
Her ne kadar ilahiyatçılar ölüm ötesi için bir sürü hikaye uydurmuşsa da, deneysel ve gözlemsel olan bu dünyaya ait verilerdir. Ruh denilen soyutlama doğrudan beyne bağlı bir olgudur. Beyne bir şeyler yaparak ruhu etkileyebiliriz, bunu bin bir çeşit deneye konu edebiliriz. Ancak, bedene bağlı olmayan bir ruh konusunda her şeyi konuşabilir ya da hiç bi rşey söylemeyebiliriz. Çünkü bundan sonrası gerçek üstüdür, şizoid bir dünyadır. Bu dünyadan eminiz, ötesini bilmiyoruz. Bilmemekle beraber dötümüzden uydurmasak çok daha uygun olacak diye düşünüyorum.
Saygılar
İster "Öcalan bunları yakalasa sopayla kovalar" deyin, isterseniz sabah akşam bomba yağdırın, PKK bitmez! Öcalan 1999 yılında yakalandı. O dönemden bu zaman kadar 16 yıl geçti. Oysa PKK terörü şiddetlenerek devam etti. Neden? Her şeyden önce PKK, illegal ekonomi üzerine kurulmuş bir örgüttür.
Parasal kaynağı; uyuşturucu geliri, haraç, şantaj, bağış, soygun ve diğer illegal ve yasadışı faaliyetlere dayanmaktadır. Bu para o kadar büyüktür ki, sistem kontrol edilebilir olmaktan çıkmıştır.
Bugün Öcalan'ı serbest bırakıp örgütün başına geçirseniz öldürülmesi bir haftayı bulmaz.
Altın Hilal
PKK, 1978 yılında kuruldu. Şu şansa bakın ki Afganistan-Pakistan-İran ülkelerindeki yasadışı uyuşturucu
kaçakçılığı faaliyetlerinde o yıllarda başladı.
PKK tam da yerinde kurulmuştu. Doğu ile Batı arasında uyuşturucuyu taşıyan ve sevk eden kilit pozisyonda faaliyet gösteriyorlardı. Başka bir deyişle çok kârlı bir ticaretin en önemli köprüsünü oluşturuyorlardı.
400 milyar dolarlık pazar
Son tahlilde; Birleşmiş Milletler Uyuşturucu Raporu'na göre dünya uyuşturucu piyasasının büyüklüğü yaklaşık 350-400 milyar dolar civarındadır. Avrupa bu piyasanın en önemli hareket alanlarından biridir. PKK ise Avrupa'daki trafiğin yüzde 60'ını kontrol etmektedir.
PKK 30 yıldan uzun süredir uyuşturucu piyasasında en önemli aktördür. Avrupa uyuşturucu pazarında özellikle Almanya'da ve Fransa'da çok etkindir.
Ya dokunmayacaksın ya savaşacaksın
Fransa'ya giren uyuşturucunun yüzde 80'inden fazlasını PKK idare etmektedir. İngiliz Ulusal Suç İstihbarat İzleme örgütüne göre, İngiltere'ye sokulan eroinin yüzde 70'inden fazlasını PKK sevk ve idare etmektedir.
PKK'nın uyuşturucu ekonomisini çökertmeden bu iş bitmez. Ekonomisine dokunduğun anda da süreç işlemez. Ya görmezden gelip dokunmayacaksın, ya da her şeyi göze alıp savaşacaksın. Tabiatıyla işin boyu Öcalan'ı, HDP'yi çoktan aşmıştır.
a45UyF587661-150803110657 Oraj Poyraz <cimcime@neomailbox.net>
2015/08/04 21:50 6 64 1 undefined kemalistiz@googlegroups.com
Oguz Kagan ava gitti.
Onunde, bir gol ortasinda bir agac gordu.
Agacin kovugunda bir kiz vardi.
Yalniz oturuyordu.
Cok gorumlu (guzel) kizdi.
Gozu gokten daha gok (mavi) idi.
Saclari dere gibi dalgali, disleri inci gibiydi.
O kadar guzeldi ki, yeryuzu insanlari onu gorse Ay ay, ah ah, oluyoruz! diye sutten kimiz olurlardi.
. . . . . .
Oguz Kagan onu gordukte usu (akli) gitti, yuregine od dustu.
Onu sevdi, aldi.
Onunla yatti, dilegi oldu.
Kiz dolboga (hamile) kaldi.
. . . . . .
Gunler ve gecelerden sonra (bu hatunun da) gozleri parladi ve uc erkek cocuk dogurdu. Birincisine Gok, ikincisine Dag, ucuncusune Deniz adini koydular.
. . . . . .
Ondan sonra Oguz Kagan buyuk bir toy verdi.
Halka yarlig gonderdi.
Cagirilan halk, birbirine danisti ve geldi.
Oguz Kagan kirk masa ve kirk sira yaptirdi.
Turlu yemekler, turlu saraplar, tatlilar, kimizlar yediler ve ictiler.
. . . . . .
Toydan sonra Oguz Kagan beglere ve halka yarlig verdi. Dedi ki:
. . . . . .
Ben sizlere oldum kagan,
Alalim yay ile kalkan,
Nisan olsun bize buyan,
Bozkurt olsun bize uran,
Demir kargi olsun orman,
Av yerinde yurusun kulan,
Daha deniz, daha muren,
Gunes tug olsun, gok kurikan.
ENFAL - 65 Ey peygamber inanlari savasa tesvik et.
Eger icinizden sabirli yirmi kisi bulunursa onlarin ikiyuzune galip gelir.
Ve eger sizden yuzkisi olursa, kafirlerin binini yener.
Cunku onlar hicbir seyden anlamaz guruhturlar.
***
ENFAL - 66 Simdi Allah yukunuzu hafifletti.
Bildi ki sizde muhakkak bir zaaf var.
Artik sizden sabirli ve metanetli yuz kisi olursa ikiyuzunu yenerler.
Eger sizden bin kisi olursa, Allah in izniyle ikibine galebe calarlar.
Allah sabir ve sebat edenlerle beRABerdir.
Zamanimizin Paradox u
Daha yuksek binalarimiz, ama daha kisa sabrimiz var; daha genis oto yollarimiz, ama daha dar bakis acilarimiz var.
Daha cok harciyoruz, ama daha az seye sahibiz; daha fazla satin aliyoruz, ama daha az hosnut kaliyoruz.
Daha buyuk evlerimiz, ama daha kucuk ailelerimiz; daha cok ev gerecleri, ama daha az zamanimiz var.
Daha cok egitimimiz, ama daha az sagduyumuz; daha fazla bilgimiz, ama daha az bilgeligimiz var.
Daha cok uzmanimiz, ama yine de daha cok sorunumuz; daha cok ilacimiz, ama daha az sagligimiz var.
Cok fazla alkol ve sigara tuketiyoruz, cok savurganca para harciyoruz, cok az guluyoruz, cok hizli araba kullaniyor, cok cabuk kiziyoruz, cok gec saatlere kadar oturuyor, cok yorgun kalkiyoruz, cok az okuyor cok fazla TV izliyoruz ve cok ender sukrediyoruz.
Mal varliklarimizi cogalttik, ama degerlerimizi azalttik.
Cok konusuyoruz, cok az seviyoruz ve cok $ik nefret ediyoruz.
Gecimimizi saglamayi ogrendik, ama yasam kurmayi ogrenemedik.
Yasamimiza yillar kattik, ama yillara yasam katamadik.
Aya gidip gelmeyi ogrendik, ama yeni komsumuzla karsilasmak icin caddenin karsisina gecmekte sorunumuz var.
Dis Uzayi fethettik, ama ic dunyamizi edemedik.
Daha buyuk isler yaptik, ama daha iyi isler yapamadik.
Havayi temizledik, ama ruhumuzu kirlettik.
Atoma hukmettik, ama onyargilarimiza edemedik.
Daha cok yaziyoruz, ama daha az ogreniyoruz.
Daha cok plan yapiyoruz, daha az sonuca variyoruz.
Kosusmayi ogrendik, ama beklemeyi ogrenemedik.
Daha fazla bilgiyi depolamak, her zamankinden daha cok kopya cikarmak icin daha cok bilgisayar yapiyoruz, ama git gide daha az iletisim kuruyoruz.
Zaman artik, hizli hazirlanan ve yavas sindirilen yiyeceklerin; buyuk adamlar ve kucuk karakterlerin; yuksek karlar ve sig iliskilerin zamanidir.
Gunumuz artik, iki maasin girdigi ama bosanmalarin daha cok oldugu, daha suslu evler, ama dagilmis yuvalarin oldugu gunlerdir.
Bu gunler, hizli seyahatler, kullanilip atilan cocuk bezleri, yok edilen ahlaki degerler, bir gecelik iliskiler, obez bedenler ve neselendirmekten sakinlestirmeye hatta oldurmeye kadar her seyi yapabilen haplarin oldugu gunlerdir.
Vitrinlerde her seyin sergilendigi, ama depolarda hicbir seyin olmadigi bir zamandayiz.
George Carlin
Grup eposta komutlari ve adresleri | : | |
Gruba mesaj gondermek icin | : | ozgur_gundem@yahoogroups.com |
Gruba uye olmak icin | : | ozgur_gundem-subscribe@yahoogroups.com |
Gruptan ayrilmak icin | : | ozgur_gundem-unsubscribe@yahoogroups.com |
Grup kurucusuna yazmak icin | : | ozgur_gundem-owner@yahoogroups.com |
Grup Sayfamiz | : | http://groups.yahoo.com/group/Ozgur_Gundem/ |
Arzu ederseniz bloguma da goz atabilirsiniz | : | http://orajpoyraz.blogspot.com/ |
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder