3 Kasım 2015 Salı

Acaba SEÇSİS bizim oyları böyle mi saydı?

Acaba SEÇSİS bizim oyları böyle mi saydı?

2000 yılın ABD başkanlık seçimlerinde evlât Bush'un lehine hile karıştığı iddialarından sonra Bilgisayar programcısı Clint Curtis, ABD Temsilciler Meclisi Adalet Komisyonu Demokrat Parti üyeleri önünde 13 Aralık 2004'de ifade veriyor.

Clint Curtis seçim sonuçlarını yazılımla istenilen şekilde değiştirdiğini anlatıyor.

Hakim:

-Sayın Curtis zabıtlar için adınız ve soyadınız veirn lütfen

Sanık:

-Adım Clinton Eugene Curtis

Hakim:

-Nerede oturuyorsunuz?

Sanık:

-Tallahassee Florida

Hakim:

-Mesleğiniz Nedir?

Sanık:

-Ben bilgisayar programcısıyım.

Hakim:

-Lütfen mikrofona doğru konuşun ki salondakiler ifadenizi duyabilsinler.

Sanık:

-Ben bilgisayar programcısıyım.

Hakim:

-Sayın Curtis seçim sonuçlarını dışarıdan görünmeyecek şekilde ayarlayabilecek yazılımlar var mı?

Sanık:

-Evet.

Hakim:

-Nereden biliyorsunuz?

Sanık:

-Çünkü 2000 Ekim'in de şimdi kongre üyesi olan Tom Feeney için Oviedo Florida da çalıştığım şirkette bu işlemi yapacak bir prototif yazdım.

Hakim:

-Ve bu işlem dediğiniz bir seçim sonuçlarını ayarlamak mı?

Sanık:

-Hangi seçimde, kimin kazanmasını istiyorsanız oyları %49, %51 olarak ayarlarlar.

Hakim:

-Hazırladığınız bu program seçim sandığı görevlileri, bölge seçim sorumluları tarafından fark edilebilir mi?

Sanık:

-Görmeleri imkansız.

Hakim:

-Bu soruya yanıtınızı tekrarlar mısınız?

Sanık:

-Görmeleri imkansız.

Hakim:

-Bu böyle seçim sonuçlarını ayarlayan görünmeyen bir programın varlığı nasıl anlaşılabilir?

Sanık:

-Yan orjinal yazılımı görmeniz ya da oy pusulalarını sayıp sonuçla karşılaştırmanız lazım başka bir şekilde anlaşılması imkansız.

Hakim:

-Tamam Sayın Curtis sizden veya sizin deneyimlerinize sahip başkalarından Ohio seçimlerini

bu türlü sonuçları ayarlayan yazılımlardan koruyacak bir program istenseydi yazabilir miydiniz?

Sanık:

-Seçim sonuçlarını ayarlayacak program yazmamız istenseydi? şüphesiz kim olsa yapabilir bunu

Hakim:

-Hayır Ohio'yu bu tür ayarlamalardan koruyacak bir program yazabilir miydiniz?

Sanık:

-Hayır ! Yazılıma bakmanız lazım herhalde her iki siyasi partiden veya tüm partilerden programcıların yazılıma bakıp programın içinde olmaması gereken bir şeyin varlığını belirlemeleri lazım.

Normal yazılım çok basit adayın oy sayısını 1 arttırıyorsunuz her oy sayıldığında en fazla 100 satırlık bir yazılım bu.

Hakim:

-Bildiğiniz kadat Ohio'da bu türlü seçim sonuçlarını ayarlayacak yazılımlardan korunacak bir yaptırım var mıydı?

Sanık:

-Bilmiyorum.

Hakim:

-Bilmiyor musunuz?

Sanık:

-Bilmiyorum.

Hakim:

-Koruyucu bir sistemin geliştirilmesi istenmedi sizden soğru mu?

Sanık:

-Hayır istenmedi.

Hakim:

-Ohio'daki bütün seçim sonuçlarına baktınız mu?

Sanık:

-Hayır bakmadım.

-Hakim:

-Seçim sonuçlarını ayarlayacak yazılımların bulunduğuna yeminli ifadelerle belirlenmiş

istatistiki verilerde ki anormalliklere ve seçim sonrası anketler ile ilan edilen

seçim sonuçları arasındaki büyük farklara bakarak Ohio'da başkanlık seçimlerine hile karışmış olması konusunda bir görüşünüz var mı?

Sanık:

-Evet ! hileli diyorum. yani seçim sonrası anketlerle ilan edilenler arasında büyük farklar varsa herhalde hilelidir.

Hakim:

-İfadeniz yemin altında değil mi?

Sanık:

-Evet efendim.

Hakim:

-Ve verdiğiniz ifade hakikat değil mi?

Sanık:

-Evet efendim.

Hakim:

-Teşekkür ederim.

Haber Videosu

http://vcdn0.videomatik.co/media/20151102/9020.mp4


a45UyF587661-151103155901 Oraj Poyraz At Neomailbox cimcime@neomailbox.net
2015/11/03  23:00 1  39  undefined undefined add_anadoluhareketi@googlegroups.com

 
--

Butunu anlamaya calisirsaniz, parcalara gitmek kolay olur, parcalara takilirsaniz butunu algilayamazsiniz

Prof.Dr.Ahmet DAVUTOGLU, Disisleri Bakani

Ummu Seleme anlatiyor:
Ben Resulullah in yaninda idim.
Yanimda Meymune bint Haris de vardi.
O esnada Ibn Ummu Mektum bize dogru geliyordu.
(Bu vaka tesetturle emredilmemizden sonra idi) ve yanimiza geldi.
Resulullah bize:
Ona karsi ortunun.
diye emretti.
Biz:
Ey Allah in Resulu!
O, ama ve bizi gormeyen, varligimizi tanimayan bir kimse degil mi?
dedik.
Bunun uzerine Resulullah:
Siz de mi korlersiniz, siz onu gormuyor musunuz?
Buyurdu.

Ebu Davud, Libas 37, 4112; Tirmizi, Edeb 29, 2779; Kutub-i Sitte, 10.cilt, s.233

Levent Erturk : SIZIN DUYGULARINIZ GERCEK MI? EMIN MISINIZ?

En sonunda, insanin devredilemez sandigi her seyin bir degisim araci oldugu, alisverise konu edildigi ve devredildigi zaman gelmistir. simdiye dek ifade edilen ama asla takas edilmeyen; verilen ama asla satilmayan; edinilen ama asla satin alinmayan erdem, sevgi, inanc, bilgi, vicdan gibi degerlerin, kisaca her seyin ticarete dahil oldugu zamandir bu. Genel bir yozlasmanin, her seyin satilabilir olmasinin evrensellestigi ya da politik ekonomi diliyle konusacak olursak, maddi manevi her seyin pazarlanabilir bir deger haline geldigi ve gercek degerinin saptanabilmesi icin pazara getirildigi zamandir.
(karl marx)

***
Yukardaki satirlari ne zaman okusam, marx a buyuk adammissin demekten kendimi alamiyorum.
Gercek, cok acimasiz ve bayagi gorunebilir. Ama ortada bu tablo varsa, cozum yine ayni tablonun icinden cikacaktir. cagimiz artik bir reklam ve pazarlama cagidir. ustelik, metanin yani uretilebilen, gercek bir karsiligi olan somut urunun kendisinden cok; gercek olarak uretilemeyen her tur duygunun, erdemin, tutkunun, istegin pazarlanmasi daha fazla kazanc getirmektedir. urunun imaji, urunun kendisinden daha cok deger kazanmistir. uzerinde x firmanin logosunun oldugu bir ayakkabi diyelim ki 200 lira bedelle satilabilir. Ama o ayakkabinin temsil ettigi sosyal sinifa ait imaj dunyasi (diger imajlar ile birleserek) trilyonlarca lira kazandirir. Marx in ongorusu fazlasi ile gerceklesti. Her sey pazarlanabilir:

Bir savasta annesi ile birlikte olen cocugun resmi,
Bir insanin hayatindan 2-3 resim alinarak olusturulan tanitim,
Bir dinin ilk temsilcilerinin cektigi cileler,
Bir kahramanin idam sehpasindaki goruntuleri,
Ayni kahraman icin bestelenen sarki,
Bir depremde enkazin altinda kalan bebegin tanitimi ...vs

Ve elbette... sevgi, ask, cesaret, kahramanlik, fedakarlik, dindarlik, annelik, cocuk masumiyeti, doga sevgisi ...akliniza gelebilecek her tur duygu ustalikla pazarlanabilir ve pazarlanmaktadir; ustelik alicilari da cok fazladir.

Bir suru ah vah edebiyati ile dolu bos sozleri birakip, yasadigimiz dunyanin gercekligini en acimasiz sekilde gormek isterseniz, bu kitabi okuyun derim: jean baudrillard. Simulakrlar ve simulasyon .

Cagimiz bir sanal gerceklik cagidir, hatta o sanal gercekliklerin yeniden simule edilerek olusturuldugu hiper gerceklik cagidir. Sanal gerceklikte, gosterenin , yani imgenin gonderme yaptigi bir gerceklik vardir. ornegin bir gul imgesinin gonderme yaptigi gercek bir doga vardir. Hiper gerceklikte o bile yoktur. Hiper gercekligin imgeleri, gerceklikte hicbir karsitligi bulunmayan diger imgelere gonderme yaparlar ve bu durum boyle surer gider. Kendi kendini doguran anlam. Baudrillard bu durumu reklamlarda anlamin hicligi bolumunde cok guzel anlatmis.

Turkiye de ise durum daha da beterdir. Avrupa ve abd medeniyetlerinde carpikliklar olsa dahi, tum bu surecin alt yapisina sahip olan bir medeniyet, kendi icinden ciddi dusunurler ve cozumler cikarabilir. Oysa, bu bilimsel ve teknolojik sureci yasayamamis, hep ithal etmek zorunda kalmis, dolayisi ile felsefesini de gelistirememis bir ulkede verilen tepkiler hep alaturka, vicik vicik ucuz duygu edebiyati ve bol bol gozyasi ile cevrili olacaktir.

Neler oldugunu anlayamadi kucuk elif. Minicik bedeni soguk taslarin ustune yapisti. Cocuklugu, hayalleri, umitleri orda kaldi.

Yalan, yalan, yalan. Arka plandaki olumun ve acinin kendisi dogru olsa dahi, pazarlanmasi ve islenmesi bastan asagi yalan. Acinin simule edilmesi ve tekrar tekrar kullanilmasi cagimizin bir gercekligidir. Bir sure sonra, elif in bedeninin kendisi unutulur, geriye goruntusu kalir; hatta o bile unutulur, geriye bir kac parmak hareketi, iki uc photoshop posteri veya buna benzer sekilde ifade edilen protesto kirintilari kalir. Zaten o arada piyasaya yeni elif, osman, Ilker, funda goruntuleri gelir. Atolye her zaman hazirdir.

Bu durum, insanin kendine yabancilasmasidir ve kacinilmaz bir gercekliktir. Bir insanin diger bir insani oldurdugu bir durum, televizyonda canli yayinda sunuluyorsa ve ancak 2-3 dakikaligina, bir sofra basinda oylesine seyrediliyorsa, her tur gercek duyguya yabancilasma kacinilmazdir.
Simdi geliyorum asil aci verici soruya. Sorunun cevabini bana vermeyin, ben kimsenin yargici degilim. Sadece kendi vicdaniniza cevap verin.

Siz, kendi duygularinizin gercekliginden emin olabilir misiniz?

Ben emin degilim. Artik emin olamiyorum. Bu yuzden buyuk konusmak istemiyorum. Kimseyi elestirmiyorum, bu genel bir durum degerlendirmesidir.

Akliniza gelebilecek her seyin sanala donustugu bir dunyada, insan duygularinin da sanallasmasi kacinilmazdir. Bunda ayiplanacak hicbir sey yok. Zira hepimiz tv, sinema, basin, internet, cep telefonlari, etrafimizi saran milyonlarca ic alan (indoor) ve dis alan (outdoor) reklam araclari ile muthis bir bombardimana tutulmaktayiz. Sokaga cikip 1-2 saat dolastiginiz, sonra evde biraz tv seyrettiginiz ve internette iki uc mesaj yazdiginiz sakin bir gunde bile 25-40 bin arasi degisen reklam mesaji alirsiniz. Bunlarin tamamina yakinini farkedemezsiniz ama bilincaltiniza mesajlar pompalanir. Bunu butun reklamcilar bilirler. Durum o hale gelmektedir ki, insanin kendisi dahi artik sadece bir imgedir. Gercekligini gormeden, bilmeden seveceginiz, hayran kalacaginiz veya kufur edeceginiz bir imge. Ister istemez herkes bu surecin icinde yer alir. Hatta surece karsi cikiyor bile olsa.

Bir sure sonra, akliniza gelebilecek en acikli sahne bile; o sahneyi sunanla, sahneyi alanin ortaklasa sergiledikleri duygusal bir masturbasyona donusecektir. Yasanan da zaten budur.

Sistem, kendi cocuklarini yemekten bile cekinmez.

Tek basina kimsenin sucu yok ve kimse tek basina kurtarici olamaz. cok mu acimasiz yaziyorum?

Baudrillar in kitabindan ufak bir alinti yapmak isterim:
Simulasyon her zaman icin gercege saldirmaktan yanadir. Sisteme karsi, kuskunun oldugu yerde en emin yol budur. Bu, giderek icinden cikilmaz bir duruma donusmektedir. Bunu basarmasini saglayan sey ise, bizi cevreleyen gercegin tepkisizligidir. Artik, bundan boyle sanal gercekligin uretildigi sureci yalitabilmek imkansizlastigi gibi, gercegi kanitlayabilmek de imkansizlasmaktadir.

Maalesef daha fazla alinti yapamiyorum. Aslinda kitabin her sayfasi birbirinden degerli. Konuya mecburen yalap sap degindim.

Her yeri ve her seyi kana buladiktan sonra, ayrica bunu ambalajlayarak yeni bir urun seklinde size sunanlarin ilk istedigi sey, sizin tepkilerinizin gercek degil sanal olmasidir. Iste bu yuzden, oncelikli olarak, gercek tepkiler siddetle bastirilir. Asker, polis, gonullu muhafizlar vs araciligi ile, gercekligin kendisine acimasiz bir savas acilir. Buna elbette medya da katilmaktadir. Bir sure sonra, o sistemin yoneticileri ve dogrudan savas planlarini yapanlar; idealist bir lider, halklarinin koruyucusu, dindar ve ahlakli ornek sahsiyetler olarak parlatilirken, en basit haklarini arayan insanlar birer canavara donustururler. Geri kalanlar ise sindirilir. Bunun ardindan, yonetenlerin hicbir sekilde korkmayacagi, hatta destekleyecekleri bir duygusal rahatlama sureci baslar.

Iste bu ve benzer sebepler yuzunden, ben ah caniiim, nasil da kiymislar yavrucaga seklinde tepkiler veremiyorum artik. Icimin buz gibi sogudugunu soyleyebilirim. Cunku sunu biliyorum ki, istisnaslar haricinde; tum bunlar, her seyden habersiz cocuklarin, onlari oldurenlerin, oldurdukten sonra arkalarindan aglayanlarin, sonra tum bu olaylari verilmek istenen mesaja gore yeniden kurgulayanlarin, nihayet mesaji alip aglayanlarin ..herkesin katildigi sanal bir sahnedir.

Belki bir cozum olabilir.
Nasil ki, gercekligin kendisinden bikip sanala siginiyorsak;
Bir gun tum bu sanal senaryolardan bunalan insanlar, arka plandaki duygularin samimi oldugu yeni bir gerceklige yol verebilirler.
Simdilik oyuna devam...

Saygilar
(not: meraklisi icin kitap kaynagi: jean baudrillar. Simulakrlar ve simulasyon. Dokuz eylul yayinlari.)

Levent Erturk levbaba@yahoo.com >


Grup eposta komutlari ve adresleri :
Gruba mesaj gondermek icin : ozgur_gundem@yahoogroups.com
Gruba uye olmak icin : ozgur_gundem-subscribe@yahoogroups.com
Gruptan ayrilmak icin : ozgur_gundem-unsubscribe@yahoogroups.com
Grup kurucusuna yazmak icin : ozgur_gundem-owner@yahoogroups.com
Grup Sayfamiz : http://groups.yahoo.com/group/Ozgur_Gundem/
Arzu ederseniz bloguma da goz atabilirsiniz : http://orajpoyraz.blogspot.com/







Hiç yorum yok:

Yorum Gönder