Fatih Yaşlı : Ankara'da hâkimler yok, anayasa savaşları var!
02.03.2016 08:23
Bir rivayete göre üçüncü havalimanına "Sultan Abdülhamid Han" adı verilecekmiş. Kendi kişisel hazinesiyle, hafiye teşkilatıyla, sansür mekanizmasıyla, İslamcılığıyla ve istibdat rejimiyle, "zamanın ruhu"na son derece uygun bir tarihsel figür Abdülhamid.
Onun yazdıkları dışında pek bir şey okumayan ve Abdülhamid'i de ondan, yani "üstat"larından öğrenen Necip Fazıl'ın hem "milli" hem de "Türk" talebeleri için ise muazzam bir rol model elbette ki "Ulu Hakan." Hayal ettikleri şey başkanlık değil, Necip Fazıl'ın "Başyücelik Devleti" benzeri bir sistem olduğuna göre -ki bunu başka bir yazıda ayrıntısıyla anlatacağım- başkanlıkla kastedilenin Abdülhamid'in pratiği ile Necip Fazıl'ın teorisinin sentezlenmesi olduğunu söylememiz yanlış olmayacaktır sanırım.
Pratik demişken; misal, 1876'da Jön Türklerin büyük mücadeleleriyle ilan ettirdiği Osmanlı'nın ilk anayasası Kanun-i Esasi, sadece iki yıl sonra, Rusya'yla yapılan savaş (93 harbi) gerekçe gösterilerek askıya alınmış, parlamento da kapatılmıştır. İlginç olan ise şudur: Abdülhamid parlamentoyu hiçbir zaman resmen feshetmemiştir; Şubat'ta tatil ettiği Meclisi Kasım'da toplantıya çağırması gerekirken çağırmamış ve böylece Meclis fiilen 30 yıl boyunca kapalı kalmıştır. Aynı şekilde, anayasa da resmi olarak hiçbir zaman ilga edilmemiş ve resmen yürürlükte olmasına rağmen fiilen hükümsüz sayılmıştır.
Bu aralar Marx'ın "İlkinde trajedi, ikincide komedi" sözüne sıkça atıf yapıyoruz ama nasıl yapılmasın ki? Rusya'yla savaş aşaması, fiilen açık olup olmadığı tartışmalı bir Meclis ve tahliyelere dair açıklamalardan sonra fiilen askıda olduğuna dair kanaatin giderek güçlendiği bir anayasa… Tabi arada yüz elli yıl kadar bir fark var olduğu için bu sefer istibdada "başkanlık anayasası" adı altında bir anayasal kılıf uydurulmaya çalışılıyor, "darbe anayasasıyla hesaplaşmak"tan, "vesayet"i ve "bürokratik oligarşi"yi bitirmekten söz ediliyor.
Demek ki 1876, 1908, 1921, 1924, 1961, 1982 derken yine bir "anayasa savaşı"nın ortasındayız. 1876, Jön Türklerin mutlakıyetçi rejimden kurtulma arayışlarının sonucuydu. 1908'de İttihatçılar uzun süren bir mücadele neticesinde Abdülhamid'e anayasayı yeniden yürürlüğe koymayı kabul ettirmişlerdi. 1921 Anayasası Milli Mücadele esnasında çıkartılmış bir metinken, 1924'deki metin yeni kurulan Cumhuriyet rejiminin anayasası olma özelliğine sahipti. 61 Anayasası Menderes diktasından çıkarılan derslerle ve demokratikleşme esasıyla, 82 Anayasası ise o demokratikleşmenin getirdiği ortamda yükselen toplumsal muhalefetin yarattığı korkuyla yapılmıştı.
Peki ya bugün? Bugün ne monarşiden meşrutiyete geçiş gibi bir meselemiz, ne bir devletin yerini başka bir devletin alması, ne de bir askeri darbe söz konusu olan. Bugün söz konusu olan şey, inşası fiili olarak devam eden dinsel tek parti/tek adam rejiminin nihai aşaması olarak başkanlık sistemine geçiş, yani rejimin anayasal bir statüye kavuşturulması kavgası.
Bu ise şu demek: Türkiye'de ilk kez, askeri darbe dönemleri hariç bir "ara rejim" var; çünkü son derece veciz bir şekilde ifade edildiği üzere, "parlamenter rejim bekleme odasında", yani anayasal düzen fiilen askıda ve yine veciz bir şekilde ifade edildiği üzere şimdi "söz konusu olan bu fiili duruma uygun bir anayasa yapmak." İşte tam da bu nedenle tahliyeler için, "Saygı duymuyorum, uymuyorum" denilebiliyor; anayasa askıda olunca anayasal kurumlar da, anayasal kararlar da, anayasaya göre bizzat anayasanın yürütülmesini gözetmekle mükellef kişi tarafından yok sayılabiliyor.
Üstelik kararları da bu bağlamda okumak gerekiyor; evet ortada doğru bir karar var ama bu onun "siyasi" olduğu ve iktidar savaşları bağlamında verildiği gerçeğini değiştirmiyor. Tırların durdurulması da, tırların durdurulmasına iktidarın verdiği yanıt da, mahkemenin tahliye kararı da düzen içi iktidar savaşının yansımalarından başka bir şey değil. Tam da bu nedenle, "Ankara'da hâkimler var" naifliğinin bizi götüreceği bir yer yok; ne hâkimler, ne hukuk devleti, Ankara'da hukukun silah olarak kullanıldığı bir anayasa savaşı var.
Hal böyleyken nasıl ki anayasa masasında oturmanın herhangi bir manası bulunmuyorsa; bir grup aydının yaptığı gibi, sanki ortada normal ve hukuki bir anayasa yapım süreci varmışçasına iktidarı söz konusu süreci müzakere etmeye çağırmanın da herhangi bir manası bulunmuyor. Karşımızda üzerine müzakere edilebilecek bir demokratikleşme programı yok, tek adam rejimine anayasal statü kazandırılması girişimi var. Bu girişimle ve sahibiyle mücadele değil müzakere edecek olan her tutum ise kaçınılmaz olarak karşı tarafın elini güçlendirmek, meşruiyetini sağlamak ve kendini figüran durumuna düşürmek anlamına geliyor.
a45UyF587661-160302151243 Oraj Poyraz At Neomailbox cimcime@neomailbox.net
2016/03/02 19:00 1 39 undefined undefined Milli_Haber@googlegroups.com
Moderatör arkadaşlara seslenmek istiyorum.
İlettiğim epostaların grup konseptine ve ilkelerine aykırı olduğunu düşünen var ise beni ikaz etsin.
Kullanmakta olduğum eposta listesini henüz güncelledim.
Olabildiğince dikkat etmeye çalıştım.
Ancak, hatalar olabilir, epostalarım rahatsızlık sebebi olabilir.
Bunun için şimdiden özür diler, sıkıntı var ise geri dönüşler beklerim.
Selamlar.
Oraj POYRAZ(cimcime@neomailbox.net / oraj.poyraz@openmail.cc / oraj_poyraz@alpinaasia.com )
Sirlarini ona buna aciyorsan, basina gelecek zilletlere razi ol.
Hz.Ali
Insanlarin topraktan, sudan, camurdan, meniden, kandan, balciktan, yumurtadan yaratildigi soylenmektedir.
Bakilacak Ayet ler KIYAMET - 37, NAHL - 4, HUD - 61, MERYEM - 67, RUM - 20, FATIR - 11, ALI - IMRAN - 59 - 60, HICR - 26, FURKAN - 54, NUR - 45, ALAK - 2, ENBIYA - 30 vb.
Gelecegin Enerji Kaynagi Bal...
23 Temmuz 2013
Kisa bir sure once tuhaf bir olay yasandi. Severek izledigimiz bal reklamlari bir linc kampanyasina kurban edildi ve bazi bal firmalarina reklam yasagi getirildi. Anlasilan o ki Turkiye nin bal potansiyeli birilerini rahatsiz etti. Ve dugmeye basildi. Ulkemiz uzerinde oynanan bu son oyunun amaci gayet net: Bor gibi bali da bitirmek. Petrolu cikarttirmayan, boru kullandirtmayan guc, simdi de bali bitirmek istiyor.
Bal firmalarina yapilan bu operasyon CIA ve FBI in oyunudur. Normalde birbirlerinden olesiye nefret eden bu iki orgut, birbirleri hakkinda Hey burada federalleri istemiyoruz! , Tanri askina burada CIA in isi ne! gibi muhabbetler yapan bu iki kurum, mesele bal olunca canciger kardes olup operasyona girisiyorlar. Amac Turkiye de bali bitirmek.
ARILARIN SALTANATI BITIYOR
Neymis, bu ballar organik degilmis, arisiz balmis bu, sekerden yapiliyormus... Bak sen! Adam arisiz bal uretmis, sen takdir edecegine camur atmaya kalkiyorsun. Hic ari kullanmadan bal uretiyor adam. Bu bir basaridir. Ama maalesef alkislamak gereken yerde kotuluyorlar. Sen inek kullanmadan sut uretebiliyor musun? Var mi boyle bir kabiliyetin? Inek kullanmak yok ama. Yapamazsin! O zaman yapani da kiskanmayacaksin.
Ari kullanmadan uretilen bal cok daha kiymetlidir. Niye? Cunku ari dedigimiz hayvan sokan bir hayvan. Amacsizca sokan bir hayvan. Herhangi bir amaca hizmet etmiyor sokmasi. Katil Arilar adli filmi her Turk gencinin mutlaka seyretmesini isterim. Bal yaptigi icin el ustunde tutulan bu hayvanlarin gercek yuzunu gostermesi acisindan ibretlik bir basyapittir. Arilara bir kinimiz yok fakat kabul edelim ki ari dedigimiz hayvan icin birilerini sokmak maalesef bir eglence, bir hobi haline gelmistir. Uzucu olan budur.
BENZINCILERIN YERINI ALACAK KAYNAK
Peki bu bal nasil bir seydir ve neden FBI ve CIA bir olup yanlarina Turkiye deki pekmez lobisini de katarak balin uzerine gitmektedir? Cunku bal sinirsiz bir enerji kaynagidir. Ben yarim kavanoz bal yedigimde kendime hakim olamiyorsam, duvarlara tirmaniyorsam burada muthis bir enerjiden bahsediyoruz demektir.
Ben yarim kavanoz bal yedigimde yerimde duramiyorsam sen balla calisan araba da yaparsin, ucak da yaparsin. Balli araba, balli ucak, balli cim bicme makinesi cok da uzak olmayan bir gelecekte rastlayacagimiz seyler. Belki de 10 yil sonra benzincilerin yerini bal istasyonlari alacak. Cekecegiz otomobili, dolduracagiz bali. Ustelik 100 liralik dolum yaparsak bir kavanoz polen de hediyesi olacak. Neden bu enerjiyi degerlendirmeyelim? Neden dunyanin bal merkezi olmayalim?
Dunyadaki petrol ve dogalgaz rezervleri en iyimser tahminle onumuzdeki 10 bin yil icinde tukenecek. Iste o zaman bal ureten ulkeler gozde olacak. Peki kimde var bu bal? Bizde! Reklamlardan anladigimiz kadariyla Turkiye bal rezervinde dunyanin en onde gelen ulkesi.
Yurtdisinda kavanozu 100-150 dolardan asagi satilmayan bal bizde sudan ucuz. Bir degil, iki degil, tam bes kavanoz bal sadece 100 lira. Ustelik polen hediyeli. Boyle bir enerji kaynagi yok.
Baldaki potansiyeli cok onceden goren atalarimiz pek cok sarki, turku ve atasozunde balin onemini anlatmistir. Baldiz baldan tatlidir lafi bunlardan sadece biridir. Atalarimiz her ne kadar burada baldizin onemini vurgulamis olsalar da inceden inceye bali da yuceltmislerdir. Onlarin yuzyillar once fark ettigi bu gercegi bugun goremiyorsak gercekten cok yazik.
http://beyinsizadam.net/
lukasaluka@gmail.com
Grup eposta komutlari ve adresleri | : | |
Gruba mesaj gondermek icin | : | ozgur_gundem@yahoogroups.com |
Gruba uye olmak icin | : | ozgur_gundem-subscribe@yahoogroups.com |
Gruptan ayrilmak icin | : | ozgur_gundem-unsubscribe@yahoogroups.com |
Grup kurucusuna yazmak icin | : | ozgur_gundem-owner@yahoogroups.com |
Grup Sayfamiz | : | http://groups.yahoo.com/group/Ozgur_Gundem/ |
Arzu ederseniz bloguma da goz atabilirsiniz | : | http://orajpoyraz.blogspot.com/ |
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder