3 Mayıs 2016 Salı

Türk'ün üstüne Davranışsal Finansçı olmadığını gösteren 5 teori!

 


Türk'ün üstüne Davranışsal Finansçı olmadığını gösteren 5 teori!

Davranışsal Finans son dönemlerin moda konusu. Konferanslar, seminerler, toplantılar ve daha birçok ortamda hep ondan bahsediliyor. Ülkemizin önemli finansçıları ve akademisyenleri herkese davranışsal finansı öğrenmeyi öneriyorlar. Diyorlar ki; eğer kişilerin finansal kararlarını alırken hangi hataları yaptığını öğrenirseniz, doğru yatırım kararları verirsiniz. Haksız sayılmazlar. Peki ama Türk insanına özgü davranışsal finans bilgilerine nereden ulaşacağız?

İşte, sorun burada. Türk insanına özgü, Türk yatırımcısının karar verme psikolojisini ve hatalarını açıklayan ne bir kitap ne de elle tutulur bir makale bulabiliyorsunuz. Anlı şanlı akademisyenlere sorsan, "Ariely okuyun, Shiller, Akerlof, Kahneman okuyun vs." diyorlar. Finansçılara sorsan, "Kayıptan kaçınmaymış, sürü psikolojisiymiş, oymuş, buymuş" diyorlar. Ülen, gerizekalılar, madem söyleyecek iki satır lafınız yok, elalemin bilmemnesiyle...

Neyse, finans akademisyenlerimizin şapşallığını ve önder finansçılarımızın beceriksizliklerini bir tarafa bırakalım ve davranışsal finansın Türk yatırımcısında nasıl çalıştığını anlatan basit bir model oluşturalım. Böylece davranışsal finansın neden önemli olduğu ve yatırım kararlarını nasıl etkilediğini açıkça göstermiş oluruz. Hatta belki akademisyenlerimizi "Ramazan davulcusu" rolünden çıkarıp araştırma yapmaya, finansçılarımızı "tellal" rolünden çıkarıp konuyu anlamaya sevketmiş oluruz.

Davranışsal finansın dünyadaki en önemli temsilcisi Türk yatırımcısıdır. Bir hisse senedi yatırım kararını nasıl verdiğini ve süreci nasıl sürdürdüğünü inceleyerek bunu daha yakından anlayabiliriz.

Türk'ün üstüne davranışsal finansçı dünyada yoktur. İşte bunun 5 kanıtı:

1- Yüküm gider Antep'e, gönlüm gider Johnny Deep'e!

Her şey Türk yatırımcısının yatırım kararı vermesi ile başlar. Yatırım kararı vade, risk ve getiri perspektifinde değerlendirilmesi gereken bir konudur. Ne kadar risk alacağınız, nasıl bir vadede yatırım yapacağınız ve ne kadar getiri beklediğiniz yatırım kararının oluşmasını tetikleyen önemli konulardır. Davranışsal finans bilimi Beklenti Teorisi denilen teoriyle konuya yaklaşır. Oysa bizim masum Türk yatırım kararını şöyle verir: "Bizim Enver Abi 2 ayda parayı 4'e katladı, gel sana şu kağıdı alalım," diyen adamın yönlendirmesiyle. Modern dünyanın Beklenti Teorisi dediği fenomene bizim oralarda "Yüküm gider Antep'e, gönlüm gider Johnny Deep'e" derler.

2- Sekse ihtiyacım yok, zaten hayat beni her gün seviyor!

Yatırım yapmaya karar veren Türk ikinci aşamada hangi hisse senedine yatırım yapacağına karar verir. Modern dünyada bu iş analizler yaparak, raporlar okuyarak ve danışmana sorularak yapılır. Bilişsel uyumsuzluktan aşırı iyimserlik haline kadar birçok hatanın yapılabileceğini söyler davranışsal finans bilimi. Ama bizim masum Türk'ün umurunda değildir. O şöyle karar verir: "Amcaoğlundan çok sağlam tüyo aldım, o da borsacı kayınçosundan almış. Parayı vurcaz evelallah!" Bu tür düşünce hatasına "Sekse ihtiyacım yok, zaten hayat beni her gün seviyor," diyoruz.

3- Nobody died when Clinton lied!

Yatırım kararının verilmesinden sonra üçüncü aşama portföy çeşitlendirmesi denilen karardır. Kısaca tüm yumurtaları aynı sepete koymamak anlamına gelir. Yatırım kararına ne kadar güvenilse de piyasalara çok fazla güvenmemek gerekir. Davranışsal finans bilimi aşırı güven teorileri ile konuyu anlamlandırmaya çalışır. Ama bizim masum Türk şöyle düşünür: "ABC hissesine tüm parayı yatırıp parayı 5'e katlıyacağız. Diğer kağıtlara yatırıp karımızı düşürmeyelim. Enayi miyiz?" İşte, bu tür bir vurdumduymazlığa ve aşırı güvene dünyada bir tek buralarda rastlayabilirsiniz. Üçüncü davranışsal finans teorimize "Nobody died when Clinton lied" diyoruz.

4- Şimdi bu borsayı düzene mi sokmalı; yoksa üzene mi?

Her tür yatırım kararı kayıp ihtimalini içerir. İşler başta düşünüldüğü gibi gitmediği zamanlar olur ve hisse senedi düşmeye başlar. Modern dünya buna stoploss (zararı kes) der. Yani başta öngörülen bir kayıp senaryosunda zararı durdurmak gerekir. Böylece büyük zararların önüne geçilir. Davranışsal finans statüko ve sahiplenme eğilimleri gibi teorilerle yapılan düşünce hatalarını çözmeye çalışır. Oysa bizim masum Türk şöyle düşünür: "Hakkımızda hayırlısı olsun, sabrın sonu selamet!" Böyle iyi niyetli düşünen birine kızılabilir mi hiç? Kıyamam sana ben! İşte, bu davranışsal finans hatasına "Şimdi bu borsayı düzene mi sokmalı; yoksa üzene mi?" diyoruz.

5- Evlenip de gideceğime balayına, evlenmem giderim alayına!

Yatırım kararları sonrası tüm yatırımını kaybeden insanlar dünyanın hemen her yerinde benzer tepkiler verirler. Davranışsal finans kısaca bunlara "oyuncu-seyirci etkisi" der. İnsanların kendini değil de daima başkalarını suçladıkları bir durumdur bu. Bizde de buna benzer bir durum vardır. Kaderden borsa lobisine, amcaoğlundan karşı hamle yapan yatırımcılara kadar herkes suçlanır. Türk yatırımcısına özgü bu davranış hatasına, " Evlenip de gideceğime balayına, evlenmem giderim alayına" diyoruz.

İşte, davranışsal finans kısaca böyle çalışır. Yani yatırımcılar hata yaparlar, sonra tekrar ederler.



 
a45UyF587661-160503102155 Oraj Poyraz cimcime@neomailbox.net
2016/05/03  11:00 1  39  1923atamizindeyiz@googlegroups.com


 


Dise dis savas akilli savasci icin son caredir.

Sun Tzu dan Savas Sanati

Peygamber, savasta kadinlarin va cocuklarin oldurulmesinin bir sakincasi olmadigini soyledi.

Buhari, Cihad/146; Ebu Davud 113

DOGA YASALARI UZERINE DUSUNCELER -7-

Hepimiz kendimize ozgu bir simdi algisi icinde yasariz ve etrafimizdaki seylerin de bizimle ayni simdi icinde yasadigini zannedebiliriz. Newton fizigi de asagi yukari evrenin bu sekilde kabul edilmesiydi. Evrendeki butun olaylarin, surekli olarak gecmisten gelecege akan ve her sey tarafindan ortaklasa algilanan bir mutlak zaman icinde gerceklestigi dusunulmekteydi. Ozel ve genel gorelilik kuramlarinin gelistirilmesi ile bu yanilgimizdan vazgecmek zorunda kaldik.

Hicbir sekilde, cevremizdeki diger seylerle birlikte ayni simdi icinde yasamayiz. Gunes isiginda baktigimizda dahi, onun simdiki halini degil, yakla$ik olarak 8 dakika onceki halini seyrederiz. Yildizlara baktigimizda ise, aslinda gecmise bakmaktayiz demektir. Bazi yildizlarin ve galaksilerin isigi bize milyonlarca i$ik yili oteden ulasirlar ve biz onlari kendi simdimiz icinde algilariz.

Dr Hawking in, ozel ve genel gorelilik kuramini anlattigi bolum cok uzun. O yuzden kisa alintilarla devam edecegim. I$ik hakkinda yapilan calismalar fizik kuramlarinda devrimci degi$iklikler yapilmasini gerektirecek kadar onemli. Ta Aristotales zamanindan beri isigin eter adi verilen bir madde icinde hareket ettigine inaniliyordu.

1887 yilinda Michelson-Morley deneyi olarak bilinen bir deney yapildi. Gayet hassas cihazlarla isigin iki farkli acidaki hizi olculdu.Iki hiz da birbirinin ayniydi ve bu yuzden artik eter dusuncesinden vazgecilmesi gerekiyordu. Fakat bunu yapmak yerine bilimciler duruma farkli aciklamalar getirdiler.

Albert Einstein

1905 yilinda, henuz 26 yasinda olan Albert Einstein (1879-1955) Hareketli Cisimlerin Elektrodinamigi Uzerine isimli bir makale yayinladi. Varsayimina gore, i$ik hizi farkli konumlarda hareket eden tum gozlemciler icin ayni olmaliydi. Dahasi, zamanin da ayri bir boyut olarak kabul edilmesi gerektigi ortaya cikmaktaydi. Ayni olayi gozlemleyen iki gozlemci icin ortak bir simdi olamazdi. Bulunduklari yere gore, isigin kendilerine ulasma suresine bagli olarak zaman konusunda anlasamiyacaklardi. Bu durumun gundelik hayatimizda pek farkina varilmaz; zira mesafele ve hizlar cok dusuktur. Rahatlikla, cevremizdeki diger seyler ile ortak bir simdi algisi icinde yasayabiliriz. Fakat, mesafeler buyudugunde ve hizimiz arttiginda zamanin bizim icin akisinda da degi$iklikler yasanmaya baslanir. Kitaptan alintilara devam ediyorum.

I$ik hizi evrenin farkli yerlerindeki olaylari anlamamizda referans olarak kullanilir.

Bu durumu tuhaf kilan iki gozlemcinin farkli zaman olcumleri yapmalarina karsin ayni fiziksel sureci izliyor olmalaridir. Einstein bu zaman kaymasi icin yapay bir aciklama olusturma cabasina gitmedi. Urkutucu olsa bile mantikli bir sonuca vardi: Gecen zamanin olcumu, tipki alinan mesafenin olcumu gibi, olcum yapan gozlemciye baglidir. Bu etki, Einstein in 1905 teki makalesinde acikladigi kuramin temel taslarindan biriydi ve sonra ozel gorelilik kurami adini aldi. (...) Einstein in calismasi zamanin Newton un dusundugu gibi mutlak olamiyacagini gosterdi. Diger bir deyisle, her bir olaya butun gozlemcilerin kabul ettigi bir zaman atfetmek olanaksizdir. Tersine, her gozlemcinin kendi zaman olcumu vardir ve birbirine goreli olarak hareket eden iki gozlemcinin zaman olcumleri farkli olacaktir.

Bu calismalar sayesinde fizikciler anladilar ki, i$ik hizi her referans cercevesinde aynidir ve Maxwell in elektrik ve manyetizma kuramina gore zaman uc boyutlu uzaydan ayri olarak ele alinamaz. Zaman ve uzay birbirine gecmistir. Fizikciler uzay ve zamanin bu evliligine uzay-zaman adini verdi ve buna dorduncu boyut dediler.

Zamani da icine alan 4 boyutlu evren modelinde, bir cismin kutlesine bagli olarak uzay-zamanda bukulme meydana gelir ve i$ik da bundan etkilenir.

Einstein cok gecmeden, gorelilik ile cekimi uyumlu hale getirmek icin baska bir degi$ikligin daha gerekli oldugunu farketti. Newton un kutle cekim kuramina gore nesneler herhangi bir zamanda, aralarindaki uzakliga bagli olarak degisen kuvvetlerle birbirlerini cekerler. Ancak gorelilik kurami mutlak zaman kavramini ortadan kaldirdigi icin, kutleler arasi uzakligin ne zaman olculmesi gerektigini tanimlamanin hicbir yolu yoktu. Yani Newton un kutle cekim kurami ozel gorelilik kurami ile uyumlu degildi ve degistirilmesi gerekiyordu. Sonraki 11 yil boyunca Einstein yeni bir kutle cekim kurami gelistirdi ve buna da genel gorelilik adini verdi. Genel gorelilik kuramindaki kutle cekim kavrami Newton unkine hic benzemez. Tersine, uzay zamanin daha once dusunuldugu gibi duz olmadigini, kutle ve enerjisi tarafindan bukulup bozuldugunu one suren devrimci bir taslagi temel alir.

Ozel ve genel gorelilik kuramlarinin cikarimlari, kuresel konumlamalar ait hesaplamalarin hassaslikla yapilmasini gerektiren konularda onem tasir. Ornegin GPS (Global Positioning System) kuresel yer belirleme sistemi teknolojisinde genel gorelilik kurami hesaba katilmasaydi, konumlara ait hesaplamalarda kilometrelerce sapmalar olabilirdi !

Boylece hesaplamalara zaman faktoru de katilmis oluyor. Gercekligin simdi uzerinden algilanmasi bile yeterince zorken, bir de zamanin ayri bir boyut olarak algilanmasi ve bildigimiz uc boyutlu dunyanin uzerine dorduncu boyutun eklenmesi soz konusuydu. Kisa maddeler halinde, neler anlatiyordu ozel ve genel gorelilik kuramlari?

I$ik hizi, tum evrende sabit bir referans hizdir.

Mesafe ve hizdan bagimsiz mutlak bir zaman yoktur.

Cisimler hizlandikca ve i$ik hizina yaklastikca zaman onlar icin daha yavas akmaya baslar. (Kardesler paradoksu. Hayali bir kisi, i$ik hizina yakin bir hizda uzayda seyahat ederse, geri dondugunde ikiz kardesinin cok yaslandigi, belki de oldugu bir durumu bulacaktir.)

Duragan kutleye sahip cisimler asla i$ik hizina erisemezler. Cisim hizlandikca kutlesi artacagi icin daha fazla ivme kazanamaz. (CERN deki parcacik hizlandirma denemelerinde bu duruma rastlanmistir.)

Cisimler hizlandikca, hareket dogrultusunda boylari kisalmaya baslar.

Uzay-zaman mekani kutle cekim etkisi ile bukulebilir. Tipki bir carsafin uzerine birakilan bir cismin carsaf yuzeyini bukmesi gibi.

FOCS 1 isimli, Isvicre de bulunan atom saati. 2004 yilinda calismaya baslayan saat, 30 milyon yilda 1 saniyelik sapma gosterebilir.

Eistein in cikarimlari farkli zamanlarda defalarca test edildi. Cok hassas atom saatleri tasiyan ucaklar farkli yonlere dogru ucurulmus ve saatlerde akan zamanin yavasladigi tesbit edilmistir. I$ik hizina cok yaklasan notrino ve muon isimli parcaciklarin omurlerinin, Dunya da uretilen duragan parcaciklardan daha uzun oldugu gozlemlenmistir. (Kazandiklari hiz sebebi ile...)

Ozel ve genel gorelilik kuraminin cikarimlarinin gundelik hayatimizda pek yeri yoktur. I$ik hizi ile karsilastirildiginda, hareketlerimiz o kadar agirdir ki pratikte bir zaman farkliligi algilayamayiz. Her ne kadar yeni ve carpici fikirler getirmis olsa da Einstein in cikarimlari yine de kla$ik bir kuramdi. Neden ? Dr Hawking den alintiliyorum.

Maxwell in elektro-manyetizma kurami, Einstein in genel gorelilik kurami fizikte devrim yapmis olsalar da, Newton fizigi gibi kla$ik kuramlardir. Yani bu modellerde evrenin bir tek gecmisi vardir. Fakat, kla$ik evren modelleri atom ve atom alti duzeyinde karsilasilan gozlemlerle bagdasmaz. Atom ve atom alti parcaciklarin dunyasini anlayabilmek icin, bu kuramlarin yerine, her biri kendi yogunluguna veya kendi olasilik genligine sahip, olasi her gecmisi iceren bir evren modeli sunan kuantum kuramini kullanmaliyiz. Gunluk hayatla ilgili pratik hesaplamalar icin kla$ik kuramlari kullanmaya devam edebiliriz. Ancak atomlarin veya molekullerin davranislarini anlamak istiyorsak Maxwell in elektro-manyetizma kuraminin kuantum uyarlamasina ihtiyacimiz var. Eger evrenin ilk zamanlarini, yani butun madde ve enerjinin kucucuk bir hacme $ikismis oldugu zamanlari anlamak istiyorsak kuantum kuramlarina basvurmaliyiz. Bazi yasalar kla$ik olarak kalirken, digerleri kuantum yorumu ile ele alinirsa tutarli bir doga anlayisina sahip olamayiz. Bu nedenle, butun doga yasalarinin kuantum uyarlamalarini bulmaliyiz. Bu turden kuramlara kuantum alan kuramlari denir.

Fizikte kuvvet alanlari onemli bir konudur. Cesitli kuvvetler kendilerini kuvvet alani denilen ortam icinde aciga cikarirlar. Bilinen en iyi kuvvet alani manyetik kuvvettir. Bir miknatisin cekim alanindaki camin ustune demir tozu dokersek, kuvvet alanlarini rahatlikla gorebiliriz.

Newton ve Einstein fiziginin bazi cikarimlari makro kozmosa yoneliktir. Yani, Dunya miz veya Gunes imiz gibi gezegen ve yildizlarla, galaksilerle dolu bir evrene yonelik yorumlardir ve sagduyumuza uygundur. Evrenin sadece bir tane tarihi vardir. Hizin ve mesafenin etkisi ile, olaylari farkli zamanlarda algilayabiliriz ama yine de evrenin sadece bir tane gecmisi ve gelecegi olacaktir. Fizikciler buna zamanin oku derler ve bizim gundelik hayatlarimizda da son derece onemli bir kavramdir.

gecmis ------> simdi ------> gelecek

Zamanin oku ile temsil edilen bu akis diyagraminda, hepimiz bir simdi algisi icinde yasariz. Olaylarin akisi tek yonludur ve asla geriye cevrilemezler; yani tersinemezler . Vazoyu dusurup kirarsak, zamanin geriye akmasini ve kirik vazo parcalarinin birlesmesini bekleyemeyiz. Devinim icinde hepimizin biyolojik saati ilerler ve yaslaniriz. Kendimize ne kadar bakarsak bakalim, asla gencligimizdeki sagliga, dinclige geri donemeyiz; sonunda bir gun biyolojik yapimiz tamamen coker ve olum denilen duruma geceriz. Bundan sonra ise bedenimizin curume ve dagilma sureci baslar. Otesinde bir hayat olup olmadigi bilimsel olarak gozlenip olculemedigi icin, bu konu, bilimden cok dinin veya mistik felsefelerin ilgi alanina girer. Simdilik, bilindigi kadari ile olum, herhangi bir canli organizmanin hayati faaliyetlerinin, bir daha geri donmemek uzere kesin olarak sona ermesidir. Elbette, yuzlerce dini, felsefi veya mistik yorum yapilabilir.

Kla$ik fizik yorumlarina dayanarak tabloya biraz daha uzaktan bakarsak gorunen sudur, icinde bizlerin de oldugu sayisiz canli veya cansiz parcacik, surekli bir akis icindedirler ve bu akis tek yonludur .

Daha dogrusu, oyle zannediliyordu.

Artik kuantum kuramina sozu vermenin zamani geldi.

-devam edecek-

Levent ERTURK
LEVENTERTURK1961
https://leventerturk1961.wordpress.com/


Grup eposta komutlari ve adresleri :
Gruba mesaj gondermek icin : ozgur_gundem@yahoogroups.com
Gruba uye olmak icin : ozgur_gundem-subscribe@yahoogroups.com
Gruptan ayrilmak icin : ozgur_gundem-unsubscribe@yahoogroups.com
Grup kurucusuna yazmak icin : ozgur_gundem-owner@yahoogroups.com
Grup Sayfamiz : http://groups.yahoo.com/group/Ozgur_Gundem/
Arzu ederseniz bloguma da goz atabilirsiniz : http://orajpoyraz.blogspot.com/







Hiç yorum yok:

Yorum Gönder