YILMAZ ÖZDİL: 302. mezar
Doğma büyüme İzmirli, Kınıklı, çiftçi bir ailenin çocuğuydu.
Bir yandan okudu, bir yandan domates-mısır tarlalarında çalıştı, meslek lisesi muhasebe bölümünden mezun oldu.
İş yok.
Çiftçilik ölmüş.
Ne yapsın?
Soma'ya gitti, madene girdi.
Yedi sene çalıştı.
Haftasonu tatili yok, bayram tatili yok, yılbaşı tatili yok, bana mısın demedi, çalıştı.
*
Günlerden bir gün göçük oldu, bir işçi altında kaldı.
Herkes kaçtı.
Ölümden değil…
Şahit yazılmaktan kaçtılar.
O kaçmadı.
Elleriyle kazdı kömür yığınını, kazdı kazdı, dört saat sonra mesai arkadaşını çıkardı ama, iş işten geçmişti tabii, çoktan vefat etmişti.
Sırtladı cenazeyi, dışarı taşıdı.
*
Yarım saat geçti geçmedi, müdür çağırdı.
"Dışarı çıkardığımda yaşıyordu, sonrasını bilmiyorum diyeceksin" dedi.
İşçinin göçük altında can vermesiyle, ambulansta can vermesi arasında hukuki açıdan dağlar kadar fark vardı.
Madenin müdürü yalancı şahitlik yapmasını istiyordu, suçu patronun üzerinden atmaya çalışıyordu.
*
Bizimki, okulunu okuduğu muhasebeciliği hiç yapmamıştı ama, vicdan muhasebesini hakkıyla yaptı.
Çıktı savcının önüne, takır takır yaşadıklarını anlattı, "göçük oldu, emniyetçi bacada çay içiyordu, tahkimat yoktu, arkadaşımız göz göre göre gitti" dedi.
*
Şak, işten atıldı.
Tazminatsız atıldı.
Kazanılmış hakları verilmedi.
*
Hayatını kaybeden işçinin eşine 100 bin lira sus parası verdiler, kadın sustu, davacı olmadı, ölen işçi öldüğüyle kaldı.
*
Yazıklar olsun böyle insanlığa dedi, Aliağa'ya gitti, ekmek parası için gemi sökümde çalışmaya başladı.
İki sene çalıştı.
Gene ne tatil, ne bayram, iki sene boyunca bir gün olsun Kınık'a gidemedi.
Annesi başının etini yiyordu, yaşın geldi, evlen artık diyordu.
Neticede peki dedi.
Evlenecekti.
Ama…
Aliağa'da çalışırken 20 işçiyle beraber koğuştan bozma barakada kalıyorlardı, kazandığı parayla ev kiralaması imkansızdı, evlenip yuva kurmak için Kınık'a geri dönmek zorundaydı.
Mecburen Kınık'a döndü.
İş yok.
Çiftçilik öleli zaten seneler olmuş.
Tek çare var, madene girmek…
Mecburen gene Soma'ya gitti, mecburen gene madene girdi.
Kınık-Soma arasında servisle gidip geliyordu.
İki sene çalıştı.
Tatil yok, bayram yok, yılbaşı yok, bana mısın demedi, çalıştı.
*
Eşi hamileydi.
Doğum 10 gün gecikmişti, sezaryen gerekiyordu.
Müdürün kapısını çaldı, hayatında ilk defa, bir gün izin aldı.
*
Bergama devlet hastanesine gittiler.
Eşi doğuma alınırken, cep telefonu çaldı.
Madende yangın çıkmıştı.
*
Eşini orada bıraktı, apar topar Soma'ya döndü, gözünü karartıp ocağa ilk dalanlardandı.
200 kadar arkadaşının cenazesini çıkardı.
Arama çalışmaları bitene kadar eşinin yanına dönemedi.
Tekrar Bergama devlet hastanesine geldiğinde, kızı Cemre dört günlük olmuştu.
*
Hayatında ilk defa bir günlüğüne izin almış, 301 arkadaşını kaybettiği katliamdan, kızı sayesinde kurtulmuştu.
Kader adı verilen tesadüfler silsilesi, hem bir evlat bağışlamıştı, hem de kendi canını bağışlamıştı.
*
Ve o kader…
Omuzlarına gene aynı vicdani sorumluluğu yüklemişti.
Çıkıp doğruları anlatmalıydı.
Ölenler öldüğüyle kalmamalıydı.
Herkes kaçarken, herkes susarken, sadece o çıktı televizyonlara…
Halk tv'den ntv'ye ulusal'dan kanal d'ye, hepsine konuştu, olan biteni duyurabildiği kadar çok insana duyurmaya gayret etti.
İşverenin ihmallerini, teftişlerin rezaletini, sendikanın kepazeliğini, madencilerin çaresizliğini haykırdı, tane tane anlattı.
*
Şak, işten atıldı.
Tazminatsız atıldı.
Kazanılmış hakları verilmedi.
*
Üstelik…
Haklarını alabilmek için protesto gösterisine katıldı diye, altı sene hapis istemiyle dava açıldı.
*
Taziyeye gelip cenaze sahiplerini yumruklayan, yerlerde tekmeleten Tayyip Erdoğan zihniyeti…
Sesini kesmeyip, gerçekleri anlatan madencinin hapse tıkılmasını istiyordu.
*
Bu namuslu madenci…
Sefa Köken.
*
"Patronun adamı" olabilirdi.
"Sendika ağası" olabilirdi.
"Dayıbaşı" olabilirdi.
Elinin tersiyle itti…
"İnsan" olmayı tercih etti.
*
Halbuki…
Bir işçi hayatını kaybettiğinde ona kulak verilseydi, 301 işçi hayatını kaybetmeyecekti.
*
Katliamdan beri, iki senedir işsiz Sefa…
Herkesi işe geri çağırdılar, onu almadılar.
Hatta, onunla birlikte Kınıklıları da cezalandırıyorlar.
Kınık'tan iş başvurusu yapanlara açık açık "sizi Sefa Köken yüzünden işe alamıyoruz" diyorlar.
Doğup büyüdüğü yerde hedef haline getiriyorlar.
Kınık'ta hiç kimse ona selam vermesin, taşınsın gitsin diye ahaliye baskı yapıyorlar.
Sefa'nın ailesinden olan, Köken soyadını taşıyanları bile işe almıyorlar.
Kardeşlerini "sen Sefa'nın kardeşisin" diyerek, reddediyorlar.
Kendi ailesinden bile dışlansın istiyorlar.
İki senedir yargılanıyor.
Mahkemeye gelip, Sefa'yı suçlayan tanıklar kimler biliyor musunuz?
Polisler…
Ortada suç olmadığı için, tanık bulamadılar, polisleri tanık diye duruşmaya getiriyorlar.
Polisler Sefa'yı tanımıyor, Sefa polisleri tanımıyor ama, Sefa sanık, polisler tanık…
Protesto gösterisine katılıp, haklarımızı vermiyorlar dediği için "halkı kışkırtma" suçundan (!) altı sene hapsi isteniyor.
*
Ne yapsın Sefa?
*
Önceki gün gene duruşması vardı, verdi ifadesini, çıktı adliyeden, üç cümlelik pankart hazırladı.
"Sadece iş ve ekmek istiyoruz, ekmeğimize ve geleceğimize dokunmayın, iş yoksa yaşam da yok" yazdı o pankarta…
Sonra giydi madenci kıyafetlerini, kazmasını eline aldı, Soma mezarlığına gitti.
Katliamda hayatını kaybeden arkadaşlarının yanına, kendisi için "302'nci mezar"ı kazacaktı.
Gerçekleri söylediği için "yaşayan ölü" haline getirilmişti.
Sesini duyurabilmek için bu sembolik cenaze töreninden başka çare bulamamıştı.
*
Bir de ne görsün…
Soma jandarmasının neredeyse tamamı oradaydı.
Subaylar, astsubaylar, erler, hepsi Sefa'yı bekliyordu.
*
Çünkü, canlı bombaları bile takip etmeyen sayın devletimiz, Sefa'yı ruh gibi takip ediyordu, jandarma marifetiyle önlem almıştı.
*
Kovdular ordan Sefa'yı.
İttir kaktır, dışarı çıkardılar.
*
Ve, bu cuma 13 mayıs.
Katliamın yıldönümü.
İki sene geçti.
Kafa hâlâ aynı kafa.
*
Eğer doğruları söylüyorsan…
Yerüstünde de.
Yeraltında da.
Mezarda da.
Sembolik olarak bile yatacak yerin yok bu topraklarda.
a45UyF587661-160511134525 Oraj Poyraz cimcime@neomailbox.net
2016/05/11 23:00 1 39 1923atamizindeyiz@googlegroups.com
Allahim! Beni sen kaldir ki, kimseler yikamasin.
S.Sirazi
Insanlarin topraktan, sudan, camurdan, meniden, kandan, balciktan, yumurtadan yaratildigi soylenmektedir.
Bakilacak Ayet ler KIYAMET - 37, NAHL - 4, HUD - 61, MERYEM - 67, RUM - 20, FATIR - 11, ALI - IMRAN - 59 - 60, HICR - 26, FURKAN - 54, NUR - 45, ALAK - 2, ENBIYA - 30 vb.
DOGA YASALARI UZERINE DUSUNCELER -9-
I$ik bir dalgacik olarak mi hareket ediyordu, yoksa parcacik olarak mi? Peki neden ikisi birden ayni anda olmasin? 1909 yilinda Albert Einstein isinan cisimlerin davranislarini incelerken, isigin hem dalgacik hem de parcacik davranis ozelligi gosterdigini farketmeye basladi ve sunlari yazdi: Kanaatime gore kuramsal fizigin gelisimindeki bir sonraki safha bize dalga ve yayilma kuramlarinin bir tur birlesimi biciminde bir i$ik kurami getirecektir. 1926 yilinda, atomun bir i$ik paketcigi urettigine kanaat getirilerek ortaya foton kelimesi atildi.
Isigin parcacik ozellikleri gosterdigini Max Planck da farketmisti. I$ik sanki dalga paketleri gibi geliyor ama bunlar parcacik olarak kabul ediliyordu. Ortada bir suru kafa kari$ikligi vardi. Sonunda Louis De Broglie, Einstein in i$ik paketcileri icin turettigi iki denklemi yeniden ele aldi ve iki tur davranisin ayrilmaz bir sekilde butun olusturdugunu tezine yazdi. Yine ayni donemlerde Pauli dislama ilkesi gelistirildi. Bu ilke, neden atomlarda elektronlarin kabuk seklinde ve belli sayilarda yer aldigini aciklamaktaydi. 1920 li yillara gelindiginde ise, her sey adeta corbaya donmustu. I$ik ve atom uzerine yapilan calismalardaki dogruluklardan dolayi kuantum fiziginden kimse vazgecemiyordu, fakat kurami derli toplu bir sekilde izah eden kimse de yoktu. Bazilarina gore bunun soyle bir sebebi vardi. Einstein de dahil olmak uzere, kuantum fizigine kapi aralayan bilimciler hala gecmisten kopamamislardi ve kuantum dunyasini kla$ik fizik cikarimlariyla ele almaya calisiyorlardi. Oysa yapilacak olan sey kuantum cikarimlarini oldugu gibi kabul etmek ve onu kla$ik fizigin anlayisi ile kavramaya calismaktan vazgecmekti. Neyse ki, simdi yeni jenerasyon genc bilimciler geliyordu ve onlar hala eski mantikla gitmektense kuantumu oldugu gibi kabul etmeye hazirdilar.
Bundan sonraki tarihceyi ise ozetlemiyecegim, cunku derli toplu bir ozeti bile onlarca sayfa tutabilir. Dunyanin her yerinden yasli veya genc bilimciler, su kuantum denen seyin ne ifade ettigini anlamak icin binlerce deney yaptilar, yuzlere varsayim gelistirdiler. Hic kimse tam olarak sunu anliyamiyordu; bir partikul hangi yasaya gore hareket etmekte veya yon tercihi yapmaktaydi?
Fizik tarihine cift yarik deneyi olarak gecen deney, cesitli fizikciler tarafindan bir i$ik kaynagi veya elektronlar gonderen cihazlar kullanilarak gerceklestirilmistir. Cagdas fizigin buyuk ustasi Richard Feynman a gore bu deney kuantum fizigini anlayabilmenin tek yoludur ve butun gizem deneyin sonuclarinda saklidir. Dr Hawking in kitabindan alintilara geciyorum. Cift yarik deneyinin ve yorumlarinin tumunu alabilmem mumkun degil. Deneyin yuzlerce, binlerce sayfalik yorumu yapilabilir. Ben kitaptan, onemli buldugum bazi yerleri alacagim.
Kuantum fiziginin ilkeleri 20. yuzyilin baslarinda, doganin atom ve atom alti duzeylerini Newton kuraminin ve gorelilik kuramlarinin aciklamakta yetersiz kaldigi anlasildiktan sonra gelistirildi.
Cift yarik deneyi ilk kez 1927 de, Bell laboratuvarinda deneysel fizikci olarak gorev yapan ve elektron isinlarinin nikelden yapilam bir kristal ile etkilesimi uzerinde calisan Clinton Davisson ve Lester Germen tarafindan gerceklestirildi. Elektron gibi madde parcaciklarinin (partikullerin) su dalgalari gibi hareket ediyor oldugu gercegi, kuantum fizigine ilham veren sasirtici sonuclardan biridir.
Stephen Hawking in anlatmaya calistigi kuramdaki partikul parcacik kavramini, gundelik hayattakiler ile karistirmayin. Mesela tenis toplari, bilardo toplari, tas parcalari gibi. Bunlarin hareketleri rastlantisal olsa dahi Newton hareket ve cekim kanunlarina uyarlar.cift-yarik-deneyi1
Once, bildigimiz parcaciklar ile yapilan cift yarik deneyine bakalim. Yukardaki resimde bir kaynaktan bir gozlem ekranina dogru ufak topcuklar rastgele firlatilmaktadir. Toplar iki yariktan birinden gececek ve arkadaki perdeye ulasacaklardir. Toplarin bir kismi yariklardan gecemeden engele carpar ve donerler, bir kismi ise, iki yariktan birinden gecmeyi basarir. Arkadaki perdede ise toplarin birlesmesi ile bir oruntu olusur. Yariklara yakin noktada parcaciklar toplasirlar, yariklardan uzaklastikca parcaciklar seyreklesir. Bunun matematigi basittir. Arkadaki perdeye dusen toplarin sayisi, yariklardan tek tek gecen toplarin toplam sayisina esit olacaktir. Yani; P12(x)=P1(x)+P2(x) olarak ifade edebiliriz. Arkaya dusecek olan toplarin olasiligi, her bir yariktan gecen toplarin olasiliklarinin toplamidir. Ayrica, perdeye gelen her topun geriye dogru isletilebilen bir gecmisi vardir. Mesela, son firlattigimiz top ustteki yariktan gecip arkadaki perdeye ulasirsa, hareketi geriye dogru isletip topun kaynaga dogru geri gidisini izleyebiliriz. Topun kutlesini, hizini ve benzer degerleri biliyorsak, herhangi bir zaman icinde bulunabilecegi yeri tam olarak belirleyebiliriz.
Buraya kadar sorun yok. Ama kuantum dunyasinin parcaciklari boyle hareket etmezler. Dolayisi ile, oncelikle, yukardaki tablodan cikan sonuclari unutmaniz gerekmektedir. O tablo kla$ik Newton fizigine dayali hareket ve olasilik tablosudur. Alintilara devam ediyorum.
Kuantum fiziginin temel kurallari doganin guclerini ve nesnelerin bu guclere nasil tepki verdiklerini tanimlar. Newton unki gibi kla$ik kuramlar gundelik deneyimimizi yansitan bir cerceve uzerine insa edilmislerdir ve bu cercevede madde bireysel bir varliga sahiptir.
Yukardaki cumleye dikkat. Kla$ik fizigin parcaciklari belli bir kutlesi, hacmi, hizi, ivmesi vb bulunan gercek parcaciklardir. Tipki ust resimde, bir kaynaktan firlatilan toplar gibi. Ama kuantum fiziginin parcaciklari bir olasilik dalgasidir ve hesaplamalari cok farklidir.
Newton fizigindeki parcaciklarin kesin konumu belirlenebilir, belli yollari izler vb. Kuantum fizigi, doganin atom ve atom alti duzeylerde nasil isledigini gosterir. Daha sonra ayrintilari ile gorecegimiz gibi, kavramsal cercevesi tumuyle farklidir ve bu cerceveye gore bir nesnenin konumu, yolu, hatta gecmisi ve gelecegi kesin olarak belirli degildir. Cekim gucunun kuantum kurami veya elektromanyetizmanin kuantum alan kurami hep bu cerceve icinde olusturulmustur.
Gundelik hayatimiza son derece yabanci bir cercevede gelistirilen kuramlar, kla$ik fizik tarafindan olabildigince kesinlikle modellenen basit deneylerin sonuclarini da aciklayabilir mi? Aciklayabilir; cunku biz ve cevremizdeki her sey, akil almaz sayida atomdan olusan birle$ik yapilariz. Bilesimleri kuantum fiziginin ilkelerine uysa da, futbol topunu, salgami, jumbo jeti ve bizi olusturan buyuk atom topluluklarinin yariklardan gecerken kirinimdan kacabilecegi aciktir. Yani, gundelik nesnelerin bilesenleri kuantum fiziginin ilkelerine uymakla beraber, Newton yasalari gundelik hayatimizdaki bile$ik yapilarin nasil davrandigini cok dogru sekilde tanimlayan etkileyici bir kuram olusturur.
Yukardaki anlatimi acmak isterim. Kuantum fizigine cok yuzeysel yaklasan bazi kisiler, bu fizigin diger fiziksel kuramlari yok ettikleri gibi bir sonuca ulasirlar. Boylece, insanlara dogadaki hicbir seyin belirli olmadigi, gerceklikten uzak bir tablo sunarlar. Bu, kesinlikle yanlis bir yaklasimdir. Fark surdaki Newton fizigi, ozel ve genel gorelilik kuramlari ve kuantum fizigi farkli uzay-zaman boyutlarindaki olaylari aciklamak icin gelistirilmistir. Bunlarin her biri kendi icinde dogrudur. Mesela, bir topun belli bir hizla giderken, bir cukurun yanindan gecerken nasil egim kazandigini Newton fizigi ile rahatlikla aciklayabilirsiniz. Fakat ayni hareketi gorelilik kuramlari ile aciklayabilmek de mumkundur. Cunku, gorelilik kuraminda yer alan ve uzun mesafelere, yuksek hizlara ait matematik degerler, bizim kendi uzay-zamanimiza gelince herhangi bir sapma gostermezler. Dolayisi ile ayni sonuclara varabiliriz. Diger yandan, bunun tersi dogru degildir. Yani, yakin uzayda gecerli olan bir matematigi, galaktik olculere uygulayamazsiniz, cunku mesafeden ve hizdan kaynaklanan buyuk sapmalar ortaya cikacaktir.
Kulaga tuhaf gelebilir; ancak bilimde buyuk topluluklarin kendi bireysel bilesenlerinden oldukca farkli bir sekilde davrandigini gosteren pek cok ornek vardir. Tek bir noronun gosterdigi tepkiler, insan beyninin gosterecegi tepkileri neredeyse hic haber vermez veya bir su molekulunu bilmek size bir golun davranacagi hakkinda cok bir sey soylemez. Kuantum etki alanindan Newton yasalarinin nasil ciktigini bulmak icin fizikciler hala calismakta. Kesin olarak bildigimiz sey, butun nesnelerin bilesimlerinin kuantum fizigi yasalarina uydugu ve Newton yasalarinin, kuantum bilesimlerinden olusan makroskobik nesneleri tanimlamak icin iyi bir kestirim sundugudur.
Bu nedenle Newton cu kuramin ongoruleri, etrafimizdaki dunyayi deneyimlerken gelistirdigimiz gerceklik gorusumuze uygundur. Ancak kendi baslarina atomlar ve atom alti parcaciklar, bizim gundelik deneyimlerimize tamamen aykiri bir davranis sergilerler. Kuantum fizigi bize evrenin bir resmini sunan yeni model bir gercekliktir. Bu resimde, gercekligi sezgisel olarak algilayisimizin temeli olan pek cok kavram artik bir anlam tasimiyor.
Yukardaki bolum de cok onemli. Dogada, bir butunu olusturan parcaciklar ile butunun kendisi ayri ayri calisabilirler. Bu gercekten yorumlanmasi cok zor bir konudur ve sadece fizigin degil, mesela norolojinin de ilgi alanina girmektedir. Beni ben yapan hangi norondur? Yoksa noronlarin birle$ik davranisi, kendi basina tek bir norondan farkli bir sey midir? Evinizin onunde bir sinema salonu bulundugunu ve sizin her gun sinemaya gelen insanlari seyrettiginizi dusunun. Tek tek her insanin hareketini bilemezsiniz ama onlarin toplu davranislari, sinemaya gunde ortalama kac kisinin gelebilecegi gibi bir konuda size fikir verebilir.
Kuantum fiziginin anlasilmasindaki en zor konulardan biri, temelinde belirsizlik olan bir fizikten belirliligin ortaya nasil ciktigidir. Bir gokdelene baktiginiz zaman, o gokdelenin aniden ortadan yok olmasini ve baska bir yere gitmesini bekleyemezsiniz. Ortada, makro yasalara uyan genel bir belirlilik hali vardir. Dolayisi ile kuantum fizigini adeta bir masal dunyasi gibi dusunmemek gerekir. Atom ve atom alti parcaciklarin davranislari ne kadar tuhaf olsa da, bu tuhaf dunya ortaya farkli matematiksel modellemelerle aciklayabilecegimiz bir gerceklik cikarmaktadir.
Bir sonraki bolumde yapacagimiz tartisma icin kuantum fiziginin bazi ozelliklerinin anlasilmasi gerekiyor. En temel ozelliklerinden biri dalga-parcacik ikiligidir. Madde parcaciklarinin bir dalga gibi davranmasi herkesi sasirtir. Ancak isigin bir dalga gibi davranmasi artik kimseyi sasirtmiyor. Ingiliz fizikci Thomas Young un deney sonucunda, insanlar isigin Newton un inandigi gibi parcaciklardan degil, dalgalardan olustuguna ikna oldular.
Newton un isigin bir dalga olmadigini soylerken yanildigi sonucuna varilabilir. Ama parcaciklardan olusmus gibi davrandigini soylerken hakliydi. Gunumuzde bu parcaciklara foton diyoruz.
Werner Heisenberg (1901-1976)
Kuantum fiziginin temel ilkelerinden bir digeri de, Werner Heisenberg tarafindan 1926 da formule edilen belirsizlik ilkesidir. Belirsizlik ilkesi bize, bir parcacigin konumu ve hizi gibi belirli verileri ayni anda olcme yetenegimizin sinirli oldugunu soyler. Belirsizlik ilkesine gore, parcaciginin konumundaki belirsizligi momentumundaki (parcacigin kutlesi carpi hizi) belirsizligi ile carptigimizda elde edecegimiz sonuc asla Planck sabitinden daha kucuk olamaz.
(Plank sabiti bir fotonun enerjisinin frekansina bolunmesiyle elde edilen bir sabit sayidir. Yakla$ik degeri 6/10 uzeri 34 jul/saniyedir.)
Biraz tekerleme gibi olacak ama isin ozunu soyle anlatabiliriz. Hizi ne kadar kesin olcerseniz, konumu o kadar az kesin olcersiniz, veya tersi, konumu ne kadar kesin olcerseniz hizi o kadar az kesin olcersiniz. Ornegin, konumdaki belirsizligi yariya indirdiginizde hizin belirsizligini ikiye katlamis olursunuz. Sonuc olarak, kutlesi bir kilogramin ucte biri agirliginda olan futbol topu gibi makroskobik bir nesnenin yerini her yone dogru 1 milimetre kesinliginde saptadigimizda, hizini saatte kilometrenin milyar milyar milyarda birinden daha kesin olarak olcebiliriz. Topun kutlesi 1/3 tur ve konumunun belirsizligi 1/1,000 dir. Planck sabitindeki butun o sifirlara karsilik gelmesi icin hicbiri yeterli degildir ve bu yuzden gorevi hizin belirsizligini ustlenir. Ancak bir elektronun kutlesi 0,0000000000000000000000000000001 dir, bu nedenle elektronlarda durum oldukca farklidir. Bir elektronun konumunu, bir atomun yakla$ik buyuklugune denk gelen bir kesinlikte olcersek, belirsizlik ilkesine gore bu elektronun hizini saniyede arti veya eksi 1,000 kilometreden daha kesin olcemeyiz ki bu da pek dogru bir olcum olmaz.
Bunu farkli yorumlayanlar da olmustur. Bir baska yoruma gore ise, elektron gibi bir parcacigin hem hizini hem konumunu ayni anda kesin olarak belirleyemeyiz, cunku dogada hizi ve konumu ayni anda kesinlikle belirlenebilecek boyle bir alt parcacik yoktur. Bunun soylenmesinin sebepleri var ve bu durum parcaciklarin olasilik dalgalari ve fazlari konusuna girildiginde daha netlikle ortaya cikacak.
Bir sonraki bolumde, cift yarik deneyinin su dalgalari ile elektronlarla nasil sonuclar verdigini ele alacagim. Ancak cift yarik deneyinin kuramsal yorumlari gozden gecirildikten sonra kuantum kuramina gercek bir giris yapilabilir; cunku kuramin icerdigi cikarimlar hayal gucunun sinirlarini zorlamaktadir.
-devam edecek-
Levent ERTURK
LEVENTERTURK1961
https://leventerturk1961.wordpress.com/
| Grup eposta komutlari ve adresleri | : | |
| Gruba mesaj gondermek icin | : | ozgur_gundem@yahoogroups.com |
| Gruba uye olmak icin | : | ozgur_gundem-subscribe@yahoogroups.com |
| Gruptan ayrilmak icin | : | ozgur_gundem-unsubscribe@yahoogroups.com |
| Grup kurucusuna yazmak icin | : | ozgur_gundem-owner@yahoogroups.com |
| Grup Sayfamiz | : | http://groups.yahoo.com/group/Ozgur_Gundem/ |
| Arzu ederseniz bloguma da goz atabilirsiniz | : | http://orajpoyraz.blogspot.com/ |

Hiç yorum yok:
Yorum Gönder