Soner YALÇIN : İmam Hatip bilgisiyle olmaz
2 Haziran 2016
1980'li yıllar…
Din bilgini Turan Dursun ile aynı dergide çalıştık.
Genç bir istihbarat şefiydim; yazdıklarına ilgisizdim; din tartışmaları pek ilgimi çekmiyordu.
O günlerde…
Turan Dursun bir makale yazıyor; dinciler ayağa kalkıyordu. İçlerinde tanıdığım ilahiyatçılar vardı. Diyorduk ki, "derginin sayfalarını sizlere de açalım; Turan Dursun ile yan yana gelip tartışın."
Tek kişi cesaret edemedi. Çünkü; Turan Dursun, İslam dini üzerine yıllarca çalışmıştı; çok bilgiliydi; tüm kaynaklara sahipti. Bilgisizliklerinden korkuyorlardı.
Bir gün… Sohbet ederken dedi ki; "dincilerin bir teki bile 6. yüzyılda konuşulan Arap dilini bilmiyor!"
Yani: Vahyin indiği dönemdeki Arapça bugün konuşulan Arapçaya benzemiyordu!
Yani: Hz. Muhammet'in konuştuğu dil bugün kayıptı!
Yani: Bugün "Kuran dili" denilen Arapça, 1400 yıl önceki dile benzemiyordu!
Yani: Ayetler; unutulmuş ve pek kimsenin bilmediği Arapça'dan çevirip yorumlanmıyordu!
Bilmiyordum… Çok şaşırdım.
Demek… Her meal, anlamı tam karşılayan bir tercüme değildi.
O günden sonra din okumalarım başladı. Tartışmalara kayıtsız değildim artık.
Bunu yazmamın nedeni şu:
Erdoğan diyor ki:
"Açık söylüyorum zürriyetimizi artıracağız, neslimizi çoğaltacağız. Nüfus planlamasıymış, doğum kontrolüymüş, hiçbir Müslüman aile böyle bir anlayışın içerisinde olamaz. Rabbim ne diyorsa, sevgili Peygamberimiz ne diyorsa biz o yolda gideceğiz."
Ayet ne diyor?
Hadis ne diyor?
Erdoğan söylese de öğrensek!
1400 yıl önce nüfus planlaması mı vardı?
Bu meseleler İmam Hatip bilgisiyle olacak kadar basit-yüzeysel değildir. Öncelikle metodoloji bilmek gerekir. Şunu diyorum…
Kur'an ve futbolcu Messi
Ayetlerin yorumlanmasında -çevrilmesinde mesele sadece 6. yüzyıl Arapçasını bilip- bilmemekle de sınırlı değil.
Ayet çevirilerinde en önemli husus; birebir çeviri değil, kast edilen anlamı verecek çeviriyi yapmaktır. Örneğin…
Vahyin indiği kültür evresi üzerinden 14 asır geçmiş; çeviri yaparken bu zamansallığı gözardı edemezsiniz.
Makasıd-ı Kur'an; ayetin ne amaçla söylendiğini dikkate alarak, sözün kendisine değil, maksadına bakarak anlam çıkarmaktır.
Yani çeviride; söz merkezli anlam değil; amaç merkezli anlayış ortaya konulmalıdır.
Yakın dönemde sık görüyorsunuz; bu yapılmadığı için yapılan yorumlar toplumda infial uyandırıyor:
– Ölüyle cinsel ilişkiye girilebilir.
– 10 yaşındaki kızla evlenilebilir.
– Alevi kadına tecavüz helaldir.
– Hamile kadınlar sokağa çıkmasın.
Gibi…
Ya da komik duruma düşüyorlar. Örneğin…
Yandaş Milat gazetesi yazarı Süleyman Karakulluk, Barcelonalı futbolcu Messi'nin adının Kur'an'da geçtiğini yazdı:
"Bakara Suresi'nin 275. ayetine gelince şaştım kaldım. Zira ayette Messi kelimesi geçiyor. İstanbul Bağcılar Müftüsü Hasan Hüsnü Sula Beyi aradım. Bu kelimenin tam olarak ne anlama geldiğini ve kökünü sordum. Kelimenin kökü, 'Messe'; dokunmak manasına geldiği gibi çarpma veya çarparak dokunma anlamlarına da gelebiliyor. Futbolcu Messi için neler söylendiğini burada tekrar etmeme gerek yok. Ancak onun, rakiplerini çarptığı, dokunarak haşat ettiği herkesçe malum."
Veya…
Özellikle her ramazan ayında, "öperek oruç açmak mubah mıdır" gibi absürt sorularla İslam magazinleştiriliyor! Televizyonlarda reyting şovuna dönüştürülüyor!
Bakınız…
Ayıp oluyor
Bütünden uzaklaştırıcı, lokal okumalardan uzak durulmazsa, hurafenin-yobazlığın kucağına düşülür.
Vahyin üç aşaması vardır:
– "Vahiy bugün ne dedi" sorusunun sorulduğu döneme "ibda";
– "Vahiy kendi zamanında ne demek istedi" sorusuna "ihya";
– "Vahiy bugün gelseydi ne derdi" sorusunun yanıtının aranmasına "inşa" denir.
Yani, vahyin indiği özel ortamda söyledikleriyle, bugün vahyin amacı aynı olmayabilir.
Amaç esastır; araç ayrıntıdır.
Yani, İslam'ı şekilciliğe indirgeyemezsiniz. Abdest alarak, takke takarak hırsızlık yapanlar "dindar" olamaz! Ağzınızdan "Allah-Peygamber" düşürmeksizin dini, siyasete-ticarete aracı edemezsiniz. İslam'ın emirlerini -işinize geldiği gibi- çarpıtamazsınız.
Akıl'sız dini yorum olmaz.
Akıl'sız iman olmaz.
Yoksa Allah, insana niye akıl versin?
Sen! Bebek ölümlerinin önüne geçme!
Sen! Bebekleri yetiştirecek sağlıklı koşulları yaratma!
Sen! Ailenin geçinebileceği ekonomik koşulları oluşturma!
Sen! Geleceğe dair hiçbir güvence verme!
Türkiye'de bir yaşına gelmeden ölen/bebek ölüm hızı (istatistik rakamları ne kadar düşük gösterse de) 2013'te binde 10.8'den 2014'te binde 11.1'e yükseldi.
Ülkemizdeki bütün ölümlerin yaklaşık yüzde 30'unu bebek ölümleri oluşturuyor.
Dünyada bebek ölüm hızında Müslüman ülkeler başı çekiyor. Burada bir çelişki yok mu?
Evet. 1400 yıl önceki kültürel yapı bugüne eşitlenebilir mi? Öyle ise, IŞİD'e niye kızıyorsunuz?
İslam, akıl dinidir; ve ne yazık ki gericiler eliyle 12. yüzyıldan sonra ortaçağ karanlığına sokuldu.
Sonuçta:
Sen! 21. yüzyılda yaşayan karı-kocaların kaç evlat sahibi olacaklarına; nasıl korunacaklarına, nasıl doğum yapacaklarına neden karışıyorsun?
Çek artık elini kadının bedeni üzerinden! Ayıptır.
a45UyF587661-160607160048 Oraj Poyraz cimcime@neomailbox.net
2016/06/07 23:00 1 39 1923atamizindeyiz@googlegroups.com
Oyle horozlar vardir ki ottukleri icin gunesin dogdugunu sanirlar.
G.DUMANT
Fakat dini olmayan musibetler, hakikat noktasinda musibet degildirler.
Bunlarin bir kismi Allah in bir ikazi ve uyarisidir; bir kismi gunahlara kefarettir; hastalik gibi bir kismi ise, Allah in bir iltifatidir, bir temizliktir.
(bk.Buhari, Îman: 39, Muslim, Birr: 52)
Lutfen bundan sonra Muslumanlardan eza, cefa ceken, basina bir musibet gelenler aglayip, zirlamasin.
Cunku baslarina gelen her turlu olumsuzluk onlarin Allahin sevgili kullarindan oldugunu gosteriyor.
Ben demiyorum, hadisler, ayetler boyle soyluyor.
Muhammed in Seytani Direge Baglamaktan Vazgecmesi
A raf suresinin 27. ayetinde, seytandan soz edilirken: ...Sizin onlari gormeyeceginiz yerlerden,o ve toplulugundan olanlar, sizi gorurler. deniyor.
Bundan su cikiyor acikca:
- Seytan ve toplulugundan olanlar, insanlari gorurler.
- Insanlarsa ne seytani, ne de onun toplulugundan olanlari gorebilirler.
Seytan ve toplulugu ( huve ve kabiluhu ) anlatiminin kapsami icinde, Kur an yorumculari, cin leri de gorurler. ( Bkz. Taberi, Camiu l-Beyan fi-Tefsiri l-Kur an, 8/113, F. Razi, e t-Tefsiru l-Kebir, 13/54.)
Boyleyken, Elmali Hamdi Yazir, mufessirin (Kur an yorumculari) demislerdir ki bundan, insanin seytani hic goremeyecegi zannedilmemelidir... diyor. (Bkz. Hak dini Kur an Dili, 3/2147.)
Oysa, ayetteki acik anlatim nedeniyle, Kur an yorumculari nin tumu bu gorusu paylasmaz. (Bkz. Taberi, ayni yer; F. Razi, ayni yer; Celaleyn /132;Tefsiru n-Nesefi, 2/50.)
Fahruddin Razi, su nedenlerle cin lerin, seytan larin insanlara gorunmemesi gerektigini yazar: ( Bkz. F. Razi, ayni yer.)
Baska kiliklara burunerek bile olsa cin-seytan insana gozukur olsa:
- Insan ornegin karisinin, cocugunun, gercekte cin oldugunu dusunebilir.
- Insan her gordugu kimse icin de bu saniya (cin oldugu sanisina) kapilabilir.
- Ve boylece kimseye guven kalmaz.
-.........
Gelin gorun ki, Muhammed, SEYTAN i, CIN i, hem de somut bir bicimde gordugunu soyler:
Seytani yere yatirdim, boguyordum
Nesei nin Aise den aktardigi bir hadise gore Muhammed soyle der:
Namaz kilarken seytan geldi. Hemen yakaladim, yere yatirdim, boguyordum onu. O denli ki, onun dilinin soguklugunu elimin uzerinde duydum. .
Ibn Teymiyye, bu hadisi saglamlikta Buhari nin kosullarini tasidigini belirtir. (Bkz. Takiyyundin Ibn Teymiyye, Izahu d Delale fi Umumi r-Risale, Misir, 1369, s. 41. Bu hadis icin ayrica bkz. Kamil Miras, Tecrid-i Sarih Ter., 288 no. lu hadisin izah indaki 2 no.lu not.)
Seytanin yatirilmasi , bogulmasi ve dilindeki sogukluk, bu soguklugun elde duyulmasi , bes duyu icine giren,somut durumlardir. Muhammed in seytani bogarken onun salyasinin eline bulastigini, elinde bunu duydugunu (hissettigini) anlattigi da aktarilir. ( Bkz. Ahmet Ibn Hanbel, Musned, 3/82.)
Cinin-seytanin direge baglanmasi
Ayni hadiste, Muhammed in seytani yakaladiginda, bir direge baglamakistedigin, buna guc yetirebildigini, ama bu tur seylerin Suleyman peygambere ozgu kalmasi gerektigini dusunup direge baglamaktan vazgectigini anlattigi belirtilir. Yine bu hadiste Muhammed in ...Direge baglardim ve Medine cocuklari onunla oynarlardi yoksa. dedigi de aktarilir. (Bkz. Ayni kaynaklar) Bu hadis, Buhari nin ve Muslum in e s-sahihlerinde de -biraz degi$ikliklerle- yer aliyor. Muslim deki bir aktarmaya gore Muhammed soyle anlatmakta:
- Tanri dusmani Iblis, yuzumu yakmak amaciyla, bir ates aleviyle geldi. Bu nedenle ben uc kez: Senden Tanri ya siginirim! dedim. Sonra Tanri nin tam lanetiyle seni lanetlerim! diye ekledim. Yine uc kez. Geriye gitmedi. Yakalamak istedim sonra. Tanri ya anticerek soylerim ki, kardesimiz Suleyman in (bu tur seyleri yapmanin kendisine ozgu kilinmasina iliskin) istegi olmasaydi baglanacakti o. Ve Medine halkinin cocuklari onunla oynayacaklardi. (Bkz. Muslim, e s-Sahih, Kitabu l-Mesacid/40, hadis no: 542.)
Bir baska aktarmaya da, Buhari ve Muslim, birlikte soyle yer verirler:
Dun gece, CINLERDEN IFRIT, namazimi bozdurmak icn bana ansizin saldirdi. Tanri, bana, onu yakalama olanagi verdi. Ve onu, Mescid in direkelrinden bir direge baglamak istedim. Sabah olunca, tumunuz ona bakip seyredesiniz diye... Ne var ki, kardesim Suleyman in: Tanrim beni bagisla, bana benden sonra kimsenin ulasamayacagi bir egemenlik ver! (Sad, ayet:35) bicimindeki sozunu animsadim (ve onu direge aglamaktan vazgectim). (Bkz. Buhari, e s-Sahih, Kitabu s-Selat/75; Tecrid, hadis, no: 288; Muslum, e s-Sahih, Kitabu s,Selat/75; Tecrid, hadis no: 288; Musluim, e s-Sahih, Kitabu l-Mesacid/39, hadis no: 541.)
Cin-seytan icin, hadislerde baska somut seyler de anlatilir. Ornegin Seytanin zart diye sesli olarak yellenmesi.
Seytan zart diye ses cikararak yellenir
Muhammed in soyle dedigi aktarilir:
Namaza cagrildiginda (ezan), SEYTAN geri geri gidip uzaklasir. VE ZART (zurat) diye sesli yellenerek gider. Ezan sesini isitemeyecegi yere degin uzaklasir... (Bkz. Buhari, e s-Sahih, Ezan/4; Tecrid, hadis no: 360; Muslim, e s-Sahih, Kitabu s-Selat/16-19 hadis no:389.)
Kimileri bunun bir temsil oldugu gorusunde. (Bkz. Kamil Miras, bu hadisin Izahindaki 2 no lu not.). Ne var ki, temsil icin seytanin yellenirken zart diye ses cikardigini soylemeye gerek olmadigi dusunulebilir.
Su da var: Muhammed, cinin-seytanin, yemesinden-icmesinden soz eder. (Bkz. Muslim, e s-Sahih, Kitabu l Esribe/102-106; hadis no: 2017-2020.)
Ibn Melek de Nevevi ye dayanarak bu yeme-icmenin gercek anlamdaki bir yeme icme oldugunu savunur. ( Bkz. Mebakiru l-Ezhar fi Serhi Mesariki l-Envar, 1/100.)
Yemesi-icmesi olanin, sesli olarak yellenmesi de dogal degil mi? Yani Muhammed in sozlerini tevil etmeye gerek bulunmamakta.
Turan Dursun, Din Bu 2 - Hz. Muhammed Sayfa 133-135
Grup eposta komutlari ve adresleri | : | |
Gruba mesaj gondermek icin | : | ozgur_gundem@yahoogroups.com |
Gruba uye olmak icin | : | ozgur_gundem-subscribe@yahoogroups.com |
Gruptan ayrilmak icin | : | ozgur_gundem-unsubscribe@yahoogroups.com |
Grup kurucusuna yazmak icin | : | ozgur_gundem-owner@yahoogroups.com |
Grup Sayfamiz | : | http://groups.yahoo.com/group/Ozgur_Gundem/ |
Arzu ederseniz bloguma da goz atabilirsiniz | : | http://orajpoyraz.blogspot.com/ |
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder