Çok büyük benzerlik vardır.
Doğrusu ben Türk halkının akibetinin 1930-45 aralığındaki Alman halkına benzemesinden de çok korkuyorum.
Bir büyük benzerlik de Büyük Balkan Hezimeti arifesiyle oluşmuştur.
İttihat ve Terakki ile Hürriyet ve İhtilaf Cephesi arasında yaşanan gelgitler arasında orduda yaşanan toplu tasfiyeler, ikilikler, güvensizlikler, açılım yapıyoruz denilerek yapılan toplu terhisler, aslında öngörülebilir olduğu halde apansızın gelişen Yemen İsyanı, ardından Kanal Harekatı, ve daha bir sürü kanlı olaya zinciri.
Bir cephe kolay, hallederiz derken iki cephe, üç, dört, iç isyanlar, başka iç isyanlar, ordunun da katıldığı komitacılık hareketleri, particilik, ve şimdikine benzeyen işler.
Doğrusu ben Türk halkının, ve bu halka çobanlık edenlerin birbiriyle dövüşmeye ara verip, konuşmaya başlamasını, uzlaşmaya ve pazarlık ederek, ortak yollar bulmaya bir an önce başlamasını kuvvetle öneriyorum.
Saygılar.
Oraj POYRAZ L2fSIJNoA0xfSNxA
Osman Çutsay : Peki İlber Hoca buna ne der
İlber Hocamızın, İslamcı Ankara karşısında birkaç yılda yerle bir edilmiş ordu bürokrasisi ile ilgili oyunları "tarihsel bir persfektifle" yorumlamasını istemek, gerçekten "abesle iştigal" midir?
22.07.2016 02:59
Türkiye tarihine "postmodern Hitlerizm" olarak geçebilecek 14 yıllık İslamcı rejim ve onun içinden çıkmış -şimdilik başarısız- askeri darbe girişiminden sonraki kitlesel tasfiyeler, Hitler'in 1934 yazında SA'ları ve onun başındaki Ernst Röhm'ü temizleyip ("Uzun Bıçaklar Gecesi") iktidarını yerleştirme eylemine benzetilebilir. Bu, abesle iştigal değildir. Mümkündür. Bundan böyle sık aralıklarla, hatta neredeyse her gün yeni bir "Uzun Bıçaklar Gecesi" yaşayacağımız, böylece cumhuriyetin enkazının bile paramparça edilerek tarihten silineceğini anlıyoruz. Türkiye ilericiliğinin 200 yıllık birikiminden güç alan sosyalistler gelişmelere kılıç atacak güce ulaşıncaya kadar bu kanlı oyun sahnede kalacak. Bu "sol kılıç" meselesi ortaya çıkıncaya kadar tabii Türkiye, tıpkı Yugoslavya, Irak veya Libya gibi ortadan da kalkmış olabilir... Geriye etnik-mafya örgütlenmeleri halinde "şehir devletleri" bırakarak... Peki...
İslamcı Ankara'nın ve "postmodern Hitlerizm"in kaderini önceleyen bazı şeyler geçmişte yaşanmıştı, dedik. Malum, bundan 72 yıl önce, 20 Temmuz 1944'te inanmış ve aristokrat kökenli bir Nazi subayı olan Claus Schenk Graf von Stauffenberg, Hitler'i havaya uçurmak istemiş, ama başaramamıştı. Hitler'siz bir Nazi Almanyası hesabı yapıyorlardı. Tutmadı. Hitler'in bu badireden şans eseri kurtulup son bir büyük temizlik yaptığını biliyoruz. Ama Nazi Almanyası için oyun bitmişti. Hitler, Goebbels, Göring... Korkunç sonlarına yürürken büyük temizlik yapmayı sürdürdüler.
İLBER HOCA BUNA NE DER
İlber Hocamız 72 yıl sonra ve bundan böyle bu topraklarda artık neredeyse her saat bir "uzun bıçaklar gecesi" yaşayacağımız iddiasına ne der, bilemeyiz, ama kendisine bundan böyle bu orduyla ilgili gelişmeleri ve siyaseti nasıl gördüğünü sorma hakkımız var. Tarihçilik, günümüzde olan bitene hiç karışmadan, yönetenlerin damarına basmadan geçmişin vesikaları arasında kaybolmak değilse eğer, ne oluyor?
Bugün ordunun liyakat sistemi ve yapısının, dolayısıyla devletin altüst edildiğini herkes söylüyor. Yıllardır yaşananları, bu sistemden sol ve emekçiler için hiçbir şey beklemeyenler de görüyor ve yorumluyordu. Ama bu, çok önemli değil.
Önemli olan şey başka yerde ve mesela İlber Ortaylı gibi bir isimde billurlaşıyor. Türkiye'yi çökerten "İslamcı yıllarda" bu coğrafyada olan bitenlere, hiç öyle etliye sütlüye karışmayarak doğrusu Erdoğan rejimine ve/veya "bileşenlerine" göz kırpan Sevgili Hocamız İlber Ortaylı'ya kitabından hareketle sorulması gereken bir soru var.
İlber Ortaylı, 2012 sonbaharında, AKP ve cemaat iktidarıyla içli dışlı büyük ve gerici bir yayınevinde, Fatih Çekirge gibi bir "kazip şöhretin" yetiştirmesi bir "yarı kazip şöhret" olan İsmail Küçükkaya ile yaptığı sohbetleri "Cumhuriyet'in İlk Yüzyılı 1923-2023" başlığı altında yayımladı. Orada, herhangi bir sistematik içermeyen değinmeleriyle birlikte daldan dala kondular. Eh, herhalde kitap da iyi sattı. Ama Prof. Dr. İlber Ortaylı, ki 1970'lerin sonu 1980'lerin başında SBF'de bizim gibi devrimci öğrencilerden adeta tiksindiğini ömrü boyunca hiç saklamayan, hatta bu "iğrentisini" hayatını anlattığı "nehir konuşma" tipi kitaplarında da ("Zaman Kaybolmaz") aşağılayıcı bir biçimde dile getirmekten kaçınmayan bir "büyük tarihçidir", Küçükkaya'nın sözde sorularına orduyla ilgili yanıtlar da vermişti. Oradan sorumuza geçeceğiz.
Kitaba göz atanlar hemen görecektir: İlber Ortaylı için askeri yapı, örgütlenme gücü nedeniyle önemlidir ve o "Türkler asker toplumdur" (s. 19) gibi bir aforizmanın arkasında ne arayıp bulduğunu da saklamaz. Aradığı ve bulduğuna da inandığı düzen veya düzenek, Ortaylı'ya göre, bir tür halkçılık içermektedir:
".. (O) askerliğin kapalı bir zümreye ait olmaması, Türklerin en seçkin adamlarının asker olmasını sağlamıştır. (...) Türkiye'de anti militarist hava olmaz, yaşamaz. Çünkü en teşkilatlı kesim onlardır. Mesela darbe yapıyor, çekiliyorlar. Çünkü terfi aksamıyor. Terfi aksayınca baştakiler gidecek. Terfi sistemi de örgütlenme de önemlidir." (s. 19)
Peki: Ortaylı, ordudaki terfi sistemine bu olumlayıcı vurgusunu, yıllarca, özellikle 2007'den sonra açıkça hedefe alınan ordunun yerle bir edilen terfi sistemine rağmen yapmıştı. Bu bir trajedi değil mi? Ordunun yapısına cemaat ile birlikte müdahale eden İslamcı Ankara veya "İslamcı iktidar"a karşı biz neden Ortaylı'dan bir şey duymadık?
Açıkça ve çok kaba biçimde müdahale edilmiş, dincilerce kesintiye uğratılmış terfi sisteminden sonra, Ortaylı, AKP'ye nasıl bakılmasını önermişti?
Bugün soralım ve/veya sorularımızı yinelemiş olalım: TSK veya AsParti'deki, yani yüksek komutanların desteğiyle kurulup 14'üncü yılını sürdüren bu İslamcı rejimin ordudaki terfi sistemini bitirmesi, bu tasfiyede AKP ya da Recep Tayyip Erdoğan'ın rolü, Prof. Ortaylı'nın gözünde nedir? Sadece Abdülhamid'i ("II. Abdülhamid Han") değil, Osmanlı ricalini de her fırsatta öven Ortaylı'ya göre, yoksa bütün bu gelişmeler normal miydi?
Duymadık. Hiçbir şey duymadık. İlber Ortaylı'dan şu son 14 yılın, terfi sistemini yerle bir etmiş AKP iktidarının hiç değilse bugünüyle ve yarınıyla ilgili genel bir değerlendirmesini isteme hakkımız bakidir.
İlber Hocamızın, İslamcı Ankara karşısında birkaç yılda yerle bir edilmiş ordu bürokrasisi ile ilgili oyunları "tarihsel bir persfektifle" yorumlamasını istemek, gerçekten "abesle iştigal" midir? Tarihçinin işi vesika okumak mıdır?
Osman Çutsay
Odatv.com
a45UyF587661-160722110050 Oraj Poyraz At Openmail oraj.poyraz@openmail.cc
2016/07/22 11:20 2 65 adaletvekalkinma@yahoogroups.com
Tanriniz oldu ve sadece cahiller agladi.
Ve eger cehenneme inaniyorsaniz, o zaman orada gorusuruz!
Friedrich Nietzsche
Kan aldirmak, yapanin da yaptiranin da orucunu bozar.
Tirmizi Oruc 60; Ebu Davud Oruc 28; Buhari Oruc 32
***
Peygamber imiz oruclu iken kan aldirmislardir.
Ebu Davud Oruc 29-30; Tirmizi Oruc 59; Buhari Tip 11
Soner Yalcin: Nazim ile Deniz i bulusturan Tanya
6 May, 2015
K66XX9Adi, Zoya Anatolyevna Kosmodemyanskaya....
Zoya, yasam demek...
Rusya nin guneyindeki Gavrilovsky de 13 Eylul 1923 te dogdu.
Ortodoks rahipler cikaran bir aileye mensuptu. Dedesi rahip Pyotr Kosmodemyansky, yaptigi muhalefet nedeniyle Bolsevikler tarafindan 1918 de olduruldu.
Babasi Anatoly de teolojik okudu ama mezun olmadi; cunku aile Sibirya ya tasindi. Babasi kutuphaneci oldu. Annesi Lyubov ogretmendi.
Aile 1930 da Moskova ya dondu.
Zoya, okul caginda kitaplara duskun oldu; edebiyati cok sevdi. Tolstoy, Puskin, Lermontov gibi Rus edebiyatcilar ve Cervantes, Dickens, Goethe, Shakespeare, Moliere okudu. Okuduklari hakkindaki dusunceleri defterine yazdi: Shakespeare in trajedilerinde bir kahramanin olumune her zaman yuksek ahlaki bir zafer eslik ediyor.
Genc yasinda Beethoven ve Caykovski dinledi.
Sovyetler Birligi Komunist Parti genclik orgutu Komsomol a katildi.
Hitler, 22 Haziran 1941 de Barbarossa Harekati emrini verip, Naziler Sovyetler Birligi ni isgale baslayinca, genc Zoya gonullu olarak askere yazildi. Annesi vazgecirmeye calisti, dinlemedi: Dusman bu kadar yakinken baska ne yapabiliriz?
Isgal altindaki bolgelerde olusturulan duzensiz askeri guclere katildi; yani Partizan oldu; Tanya kod adini aldi.
Tarih:27 Kasim1941.
Zoya/ Tanya , bir Alman suvari alayinin konuslu oldugu Petrischevo koyunu yakmak icin emir aldi. At ahirlari ve evleri atese vermeyi basardi. Ancak, bir Rus isbirlikcisinin ihbariyla yakalandi. Gece boyunca yapilan iskence ve tecavuze ragmen konusmadi. Ertesi sabah ilce merkezine goturuldu ve idam edildi. Gulumseyerek ciktigi sehbasinda son sozleri su oldu:
Yoldaslar! Neden bu kadar kasvetlisiniz? Olmek icin korkmuyorum! Halkim adina olecegim icin mutluyum!
Sovyetler Ordusu Ocak 1942 de bu topraklari ele gecirene kadar, Zoya/ Tanya idam sehbasinda asili kaldi...
Yurtseverlik aski
Yil, 1945...
Nazim Hikmet, Bursa Cezaevi nde...
Tolstoy un Savas ve Baris cevirisini yeni tamamlamis; La Fontaine den Masallar cevirisi uzerinde calisiyordu. Elle yazmak cok zamanini aliyordu; cezaevindeki dokumadan kazandigi parayla ikinci el daktilo aldi.
Saglik sorunlari vardi.
Ama... Cok mutluydu; kasvet gunleri bitmisti; Naziler savasi kaybetmisti.
O gunlerde yazdi; Tanya siirini...
Tanya, Bursa Cezaevi nde karsimda resmin,
Bursa Cezaevi nde.
Belki duymamisindir bile Bursa nin adini.
Bursa m yesil ve yumusak bir memlekettir.
Bursa Cezaevi nde karsimda resmin.
Sene 1941 degil artik sene 1945.
Moskova kapilarinda degil artik
Berlin kapilarinda dovusuyor seninkiler,
bizimkiler,
butun namuslu dunyaninkiler.
Tanya,
senin memleketini sevdigin kadar
ben de seviyorum memleketimi,
Seni astilar memleketini sevdigin icin,
ben memleketimi sevdigim icin hapisteyim.
Ama ben yasiyorum,
ama sen oldun.
Sen coktan dunyada yoksun,
zaten ne kadar az kaldin orda:
on sekiz senecik.
Doyamadin gunesin sicakligina bile.
Tanya,
sen asilan partizan,
ben hapiste sair.
Sen kizim, sen yoldasim.
Resminin ustune egiliyor basim:
kaslarin incecik,
gozlerin badem gibi,
ama renklerini fotograftan anlamam mumkun degil.
Fakat yazildigina gore,
koyu kestaneymisler.
Bu renkte gozler cok cikar benim memleketimde de.
Tanya,
saclarin ne kadar kisa kesilmis,
oglum Memet inkilerden farki yok.
Alnin ne kadar genis, ay isigi gibi,
rahatlik, ve ruya veriyor insanin icine.
Yuzun ince uzun, kulaklarin buyucek biraz.
Henuz cocuk boynu boynun:
henuz hicbir erkek kolu sarilmamis anliyor insan...
Nazim in siiri yillar sonra bir devrimcinin agzindan hic dusmeyecekti...
Deniz in sevdigi
Tarih: 9 Ekim 1971.
Deniz Gezmis, Huseyin ve Yusuf Aslan, Ankara $ikiyonetim Komutanligi 1 No lu Mahkemesi tarafindan idama mahkum edildi.
Deniz ve Yusuf 25; Huseyin 23 yasindaydi.
O gunlerde....
Kimi zaman Deniz in sesi duyulurdu; Ankara Mamak Cezaevi nde...
En sevdigi siir Tanya yi soyluyordu.
Bilirdi arkadaslari; Deniz in Tanya yi ezbere bildigini ve her firsatta hadi Deniz, Tanya yi soylesene derlerdi. O da hep soylerdi gur sesiyle...
Idamdan iki gun once...
Deniz, Yusuf ve Huseyin e Mamak Cezaevi ndeki arkadaslariyla helallesme izni cikti.
Koguslari dolastilar; tum devrimcilerle kucaklastilar.
Deniz Gezmis, Tanya yi son kez o gun soyledi:
Sabah oldu Tanya yi giydirdiler...
Gogsune bir de yazi yazdilar:
Partizan.
Koyun alanina kuruldu daragaci.
Atlilar cekmis kilici, halka olmus piyade askeri.
Zorla seyre getirdiler koyluleri.
Iki sandik ust uste, iki makarna sandigi.
Sandiklarin ustune
yagli urgan sallanir,
urganin ucu ilmik.
Partizan kaldirilip cikarildi tahtina.
Partizan,
kollari bagli arkadan
durdu urganin altinda dimdik.
Nazli, uzun boynuna ilmigi gecirdiler...
Tanya seslendi kolhozlulara ilmiginin icinden
- Kardesler, uzulmeyin.
Gun yigitlik gunudur.
Soluk aldirmayin fasistlere,
yakin, yikin, oldurun...
Kolhozlular agliyordu. Cellat cekti ipi.
Boguluyor nazli, boynu kugu kusunun.
Fakat dikildi ayaklarinin ucunda partizan
ve hayata seslendi insan:
- Kardesler
hosca kalin.
Kardesler,
kavga sonuna kadar.
Duyuyorum nal seslerini
geliyor bizimkiler!
Ve... Tarih: 6 Mayis 1972
Tanya siiriyle ozdeslesen Deniz Gezmis, saat 01.25 te idam edildi.
Aradan yillar gecti...
Kimi solcular, yurtseverligin ne oldugu konusunda kafa kari$ikligi yasiyor...
Tanya dan, Nazim dan ve Deniz den utanmiyor...
Yurtseverligin fasistlik oldugunu yaziyorlar.
Sozcu
Grup eposta komutlari ve adresleri | : | |
Gruba mesaj gondermek icin | : | ozgur_gundem@yahoogroups.com |
Gruba uye olmak icin | : | ozgur_gundem-subscribe@yahoogroups.com |
Gruptan ayrilmak icin | : | ozgur_gundem-unsubscribe@yahoogroups.com |
Grup kurucusuna yazmak icin | : | ozgur_gundem-owner@yahoogroups.com |
Grup Sayfamiz | : | http://groups.yahoo.com/group/Ozgur_Gundem/ |
Arzu ederseniz bloguma da goz atabilirsiniz | : | http://orajpoyraz.blogspot.com/ |
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder