Bunu anlamak için ülkenin ekonomik verilerine sahip olmaya gerek yok.
Büyük AVM'lerde, alış veriş merkezleri, sokaklarda dolaşmak yeterli.
Ben doğrusu her geçen gün yaşadığım kentte gezdiğim büyük AVM'lerde boşalan dükkanla ve onların reklam panolarıyla kapatılan boş yerlerini görüyorum.
Bazı ünlü markaların yakın AVM'lerdeki birden çok sayıdaki mağazasından birini kapattığını, bazen de pazarı küçük bulup bazı kentlerden toptan çekildiğini görüyorum.
Carrefour, Migros, BİM, A-101 gibi market zincirlerinde de düşen iş hacimlerine bağlı olarak şubelerin bazılarının kapatıldığını görüyorum.
Teknosa gibi batı teknoloji şirketlerinin başlangıçta çok geniş şekilde kiraladıkları satış alanlarının küçülttüklerini, kendi alanları dışındaki ürünlerin satışı için bu alanları tahsis ettiklerini görüyorum.
Sürekli bir hareketlilik var.
Ancak, görülen hareketlilik sürekli küçülme, gelecekteki küçülmeye karşı pozisyon almaya yönelik.
Doğrusu aklı başında varlıklarını, taahütlerini, gelirlerini, giderlerini bilen kısacası muhasebesini bilen.
Ülkenin, sektörünün, ve kendi ticari verilerini iyi takip eden işletmeler hep bir ön alma telaşı içerisindeler.
Bu gün işler estek köstek yürüyor.
Ama yarın ne olacak?
Herkesin endişesi bu noktada.
Doğrusu, ülkemizin kamuya ait satılabilir bütün varlıklarının satıldığını biliyoruz.
En azından satışı kolay ve pratik olan varlıklar.
Bundan sonra satışa konulacak varlıklar sancılı, sıkıntılı varlıklar.
Kamu varlıklarının satışı yoluyla kaynak yaratmak artık kolay değil.
Arap sermayesi de gelmeyecek.
Onlar da sıkıntıda, onlar da küçülme, kısıntılar planlıyorlar.
Bir de bu güne kadar Arapları hep söğüşlenecek zömzöm akıllı zarzalaklar olarak kabul etmek hatasını yaptık.
Arap fonları bu güne kadar getirdikleri paraları geri çıkarmakta, ya da yeteri kadar karlılık sağlamakta umdukları kadar başarılı olmadılar.
Batılı oligarklara da ikstir çektik, "SEN KİMSİN?", "HADDİNİ BİL" efelenmeleriyle köprüleri attık.
Batılı oligarklara ikstir çekelim, benim de ruhumu okşayan bir şey bu, ancak, hem kel hem de fodul olmayalım.
Hem borçlanmaya dayalı ekonomik model, hem de borç verenlerine efelenmek olmaz.
Zannediyorum, önümüzdeki yıl ekonomik şantaj, ekonomik operasyon yılı olacak.
Ülke yeniden döviz yetmezliği, ödemeler dengesi sorunları yaşayabilir.
O çok böbürlendikleri döviz stokları sabun gibi bir anda eriyebilir.
Çünkü ülkenin ekonomik girdi ve çıktılarına göre döviz stoklarımız o kadar da çok fazla değil aslında.
Türkiye 1970'lerin ülkesi değil. Döviz stokları da, ekonomik girdi ve çıktıları da bu günün ölçülerine göre.
Doğrusu, ekonomik cephe böyle de, siyasi, askeri cephe nasıl derseniz?
İşin o tarafı daha da fena.
Sanki bir felaket filminin introsu gibi 2016'nın son ayları.
Amaaaa, bu vakitten sonra kimse dövünüp, ovunmasın.
Kendim ettim, kendim buldum diyeceksiniz.
Size sordular, yedi genel seçim, bir Cumhur-başkanı(!?) seçimi, bir referandum.
Hala daha soruyorlar.
Ve hala daha aynı cevapları veriyorsunuz.
O halde nedir efendim?
Elle gelen düğün bayram.
Yani o halde dans...
Hayırlı olsun, inşallah, hamdolsun!...
Oraj POYRAZ ( 0raj.p0yraz@neomailbox.net / oraj.poyraz@openmail.cc / oraj_poyraz@alpinaasia.com )
L2fSIJNoA0xfSNxA
CAN ATAKLI : Hava değişiyor, daha da değişecek
21 Kasım 2016
Ülkede işler iyi gitmiyor. Yönetimde ciddi zaaflar var. Bir panik havası seziliyor. Eğer Erdoğan konuşmuyorsa müdahale etmiyorsa işler daha da sarpa sarıyor.
Erdoğan'ın en önemli ve şimdilik kamuoyunda prim yapan en büyük özelliği sorunlara "efelenerek" çözüm aramak.
Ama nereye kadar?
O efelenmeler, gürlemeler "haddini bil, vız gelir tırıs gider" edebiyatı da artık eskisi kadar etkili değil.
Türkiye dört bir yandan kuşatılmış durumda.
Düşmanlıktan, husumetten, kıskançlıktan değil, iktidarın hataları yüzünden yaşıyoruz bu kuşatmayı.
Avrupa eleştiriyor.
Amerika yeni başkanı nedeniyle şu anda kapalı kutu. Ama her an bir beklenmedik hamle ile karşılaşabiliriz.
Suriye ve Irak'taki risklerimiz giderek artıyor. Ayrıca oralarda neler olup bittiği konusunda da sağlıklı bilgiler alamıyoruz artık.
En önemlisi ekonomi baş aşağı gidiyor. İktidarın ve medyanın moral pompalama çabalarına karşı piyasalar isyan halinde.
Ancak "korku" hâlâ hakim. Konuşmaktan, sesini çıkarmaktan korkan, başına bir iş geleceği endişesi içinde isyanını içine atan o kadar çok kişi var ki.
Buna karşı son günlerde bir hareketlenme olduğu ciddi biçimde görülmeye başlandı.
Aklı başında herkes görüyor ve biliyor ki "bu gidiş iyi gidiş değil" ve herkesin korku içinde bu kadar sessiz kalmasının ecele bir faydası yok.
Eski yeni AKP'liler bir araya geliyor yemekler yeniyor, basının alınmadığı toplantılarda "çare" arayışları yapılıyor.
İş dünyası "korkuyoruz" şerhini koyduktan sonra gidişattan endişeli olduğunu söylemeye başladı.
"Bertaraf olursunuz" tehdidi altında uzun süredir şikayetlerini açıkça dile getiremeyen TÜSİAD bu gidişten duyduğu "kaygıları" ortaya koymaya başladı.
Tamamen saraydan kaynaklanan gerginlik politikasının sürdürülemeyeceğini, demokrasi, hukuk, özgürlükler konusundaki kısıtlamaların artık genel düzeni sarsmaya başladığını söylüyor TÜSİAD artık.
Toplum için için kaynıyor.
Oylarını AKP'ye veren kesimlerde bile "ne olacak bu işin sonu" sorusu yüksek sesle konuşuluyor.
AKP iktidarı hızla bir "kırılma noktasına" doğru koşuyor.
Toplum üzerindeki baskılar tıpkı fay hattının enerji toplaması gibi birikiyor.
Bu enerjinin ne zaman ve hangi koşullarda ve nasıl kabına sığmayarak patlayacağını şu anda bilemiyoruz ama bunun kaçınılmaz olduğu da bir gerçek.
Algı yaratarak ve bunu ustaca yöneterek bugünlere gelmeyi başardılar ama bunun sürdürülemez olduğunu artık bizzat iktidar sahiplerinin de görmeye başladığını söylemek yanlış olmaz.
Her şey "cesur" birinin "Bu böyle gitmez, gitmemeli" demesi ile bir anda tersine dönebilir.
Bir kişinin çıkışından cesaret alan toplumun bütün dinamik güçlerinin harekete geçeceği günlerin çok uzak olmadığını söylemek gerek.
Bu hafta büyük olasılıkla en çok konuşulacak konu "Cumhurbaşkanlığı sistemi" olacaktır. MHP bu hafta içinde bir cevap vermek durumunda.
Ancak MHP'nin işinin kolay olmadığı ortada. Henüz kendi partisi içinde bile kesin bir karara varamayan, şimdilik sadece genel başkanın "bakıyoruz" sözlerinin arkasında duran MHP'de de ciddi çatlak çıkması kimseyi şaşırtmasın.
Türkiye yeni yıla doğru çok zor bir döneme giriyor.
Her alanda sıkışan ve ne yapacağını bilemeyen iktidarın gerginlik ve baskı politikasına devam etmeye çalışmasının öncelikle kendi içinden bir enerji patlamasına yol açması bana kaçınılmaz gibi geliyor.
Türkiye henüz aklını yemiş bitirmiş değil. Bu ülke en zor koşullarda bile şaha kalkmasını beceren bir ülkedir.
DİKKATİMİ ÇEKEN ŞEYLER
Bir ülkeyi ele geçirmek mi istiyorsun o zaman bunları yapacaksın
Adalet Partisi sessiz ve derinden çalışıyor. Şu an belki medyada fazla yer bulamıyor kendine ama neredeyse bütün illerde örgütlenmiş durumda.
Genel Başkan Vecdet Öz ülkeyi karış karış geziyor halkı iktidarın yanlış uygulamalarına karşı uyarıyor, merkez sağ bir parti olarak neler yapacaklarını anlatıyor.
Vecdet Öz geçen hafta bir mesaj gönderdi. Türkiye'deki durumu çok iyi özetleyen bir yazı kaleme almış.
Bunu sizlerle de paylaşmak istedim;
"Bir ülkeyi ele geçirmek mi istiyorsun"
Dış güçlere biat et,
Siyaseti dışarıdan tanzim et,
Demokrasiyi tahrip et,
Ayakları baş, başları ayak et,
Devleti yandaş kadrolarla yönet,
Gündemini sanal sorunlarla meşgul et,
Halkı atasına düşman et,
Ordusunu imha et,
Bayrağını paçavra et,
Tarihini ve milli kahramanlarını unuttur,
Ekonomik özgürlüğünü elinden al,
Borçlanmayı ve kredili yaşamı teşvik et,
Halkı günlük yaşat, hayatı zindan et,
Her türlü yabancı parayı kullanılır hale getir, parasını mangır et,
Rüşveti ve yolsuzluğu yaygınlaştır, ticari ahlakı yok et,
Gümrük birliği ile ithalatı serbest bırak,
Üretime dayalı olmayan rant ekonomisi icat et,
İhtiyacı olmadığı kadar inşaat üret, milli serveti bloke et,
Milli yatırımları durdur, serveti yabancıya satarak yok et,
Bankacılık sistemini yabancıya devret,
Ekonomiyi dışarıdan idare et,
Yabancılara toprak ve mülk edinme hakkı ver, ulus anlayışını yok et,
Etnik ve azınlık dilinde eğitimi serbest bırak,
Milli dili ve kültürü tahrip et,
Tarihi eserleri talan et,
Kültür mirasını yok et,
Laikliği tartışmaya aç,
Manevi değerleri ve ahlâkı yozlaştır,
Dini anlaşılır olmaktan çıkar, hurafe telkin et,
Tarikat ve cemaatleri devlete taşı, imkanlarını peşkeş çek,
Azınlıklara imtiyazlar ver,
Azınlık dinlerini teşvik et,
Teröristleri meclise taşı,
Düşmanları baş tacı et,
Anayasayı rayından çıkar,
Adaleti payanda et,
Basını yandaş et,
Özel mahkeme ve cezaevi kur,
Korku rejimi oluştur, karşı çıkanı tehdit et,
Direnen olursa cezaevinde adam et,
Rant ekonomisiyle yandaşı zengin et,
Yakalanırsan itiraz et,
Aldatıldık deyip ağla, isyan et,
Suçu ortağına at, paralel ilan et,
Televizyonları ele geçir, yazarları tehdit et,
Karşı çıkanları paralele monte et,
Sistemi vesayet altına al, tek başına idare et,
Anayasayı değiştir son noktayı koy,
Hilafeti getir, padişahlığını ilan et..
ÖNERİ
Konuş kampanyasına büyük destek
Cumartesi günü CHP'ye bir öneri getirerek "Konuş kampanyası başlatın, 15 Temmuz gecesinin bütün sırlarının ortaya çıkarılması için Genelkurmay Başkanı ve MİT Müsteşarının Meclis Araştırma Komisyonuna konuşmasını sağlayın" demiştim.
Çünkü bu iktidarın en zayıf noktalarından biri o gece olanlar konusunda toplumda oluşan şüpheler.
O gecenin gerçekleri bütün çıplaklığı ile kamuoyu tarafından öğrenildiğinde hiçbir şey eskisi gibi olmayacak.
Bu önerime henüz CHP'den hiç tepki gelmedi ama izleyici ve okurlarımdan büyük destek aldım.
Çeşitli kanallardan mesajlar gönderen çok sayıda kişi
"O gece neler olduğunu tam olarak öğrenmek istiyoruz. Zihnimizde hiçbir şüphe kalmamalı. Oysa şu anda kafamız çok karışık" diyorlar.
CHP ve muhalefet ne yapar bilemem. Ama bu köşeden "Genelkurmay Bakanı ile MİT Müsteşarının Meclis Adalet Komisyonu önüne gelmelerini sağlamak için" kampanyayı sürdürmeye kararlıyım.
MERAK ETTİĞİM ŞEYLER
Hesap sormak bu kadar zorlaştırılamaz
İktidar canhıraş biçimde Erdoğan'ı başkan yapmak için uğraşıyor. Şimdilik MHP'ye çok güveniyorlar. Adeta "çantada keklik" gibi görüyorlar.
"Başkan" yerine "Cumhurbaşkanı" deyince sorun kalmayacağını, Bahçeli'yi "Cumhurbaşkanı yardımcısı" yapıp 5 MHP'liye de bakanlık verince her şeyin hallolacağını düşünüyorlar.
MHP'ye sunulan taslağı ise tam haliyle hala göremedik. Sadece iktidara yakın kalemlerin "sızdırdıkları!" bazı maddeleri öğreniyoruz.
Buna göre örneğin Cumhurbaşkanı çok sıkı bir yasal korumaya alınıyor.
Cumhurbaşkanını suçlamak ve yargılamak çok zor. Yeni cumhurbaşkanı tıpkı "sembolik" cumhurbaşkanı gibi Meclis'in 5'te 4 çoğunluğu ile suçlanabiliyor.
İyi de niye?
Cumhurbaşkanı yüzde 50 ile seçilecek ama suçlamak ve yargılamak için 5'te 4 çoğunluk aranacak.
Sorarsanız "Kuvvetler ayrılığı tam olarak sağlanacak, denetim mekanizmaları çok sıkı çalışacak" diyorlar sonra da cumhurbaşkanını suçlamayı bile olanaksız hale getiriyorlar.
Cumhurbaşkanlığı sistemi mi yoksa padişahlık sistemi mi kuruyoruz?
CANIMI SIKAN ŞEYLER
Gir diyorlar giriyoruz dur diyorlar duruyoruz
Güney sırlarımızda neler oluyor biliyor muyuz?
Genelkurmay ara sıra internet sitesi üzerinden açıklamalar yapıyor. "Şu kadar hedefi vurduk, şu kadar terörist öldürdük, bu kadar ÖSO askeri şehit oldu" falan gibi ne olduğu pek anlaşılmayan açıklamalar yapıyor. Hepsi bu.
Bir de sarayın gürleyen açıklamaları var.
"Kimse bize karışamaz, kararı biz veririz, gireriz de çıkarız da" türü sözlerle toplumun bir kesimin duyguları okşanıyor.
Hesapta El Bab'a gidecektik. Bizzat saray açıkladı bunu, "eli kulağında" dedi.
Sonra ne oldu? Operasyon birden durdu.
Çünkü Suriye "Hava sahamızı ihlal etmeyin" demiş.
Birkaç gün sonra yine celallendik. Askerimiz l Bab'a doğru yürüyordu.
Yandaşlar hemen ateşli konuşmalara başladılar yine. "hani uçaklarımız uçamıyordu, ne dediysek o, kimse karışamaz bize."
Oysa Rusya Türk uçaklarının sınırlı operasyon yapmasına izin vermişti, bu kadar basit.
Bir gün sonra "Tamam bu kadar daha fazla ileri gitmeyin" dedi Rusya.
Suriye de yine tehdit etti.
Uçaklarımız yine havaalanlarına çakıldı kaldı.
"Dik duran" Türkiye manzarası bunlar.
Suriye'deki askerimize hava desteği sağlayamıyoruz yine. Uçaklarımız kalkarsa vurulacak da o yüzden.
İyi de bu pek haysiyetli olmayan "savaş politikası" ile nereye kadar gideceğiz?
Ve Allah korusun, Suriye'de desteksiz kalan askerlerimize bir şey olursa hesabını kim verecek?
a45UyF587661-161121161500 Oraj Poyraz At Openmail oraj.poyraz@openmail.cc
2016/11/21 17:53 6 64 uyarlama@googlegroups.com
Islam TESLIM dir.
Hz.Ali
Yunanla carpismaktan vazgeciniz.
Zira bu tesebbusunuz beyhudedir.
Jandarma Genel Komutani Kemal Pasa - 3.08.1919
Kur an daki Celiskiler Ve Nedenleri (5)
III) Mekke den Medine ye Hicret Olaylari Vesilesiyle Konan Ayetler Arasindaki Celiskilerin Nedenleri
Muhammed, Mekke den Medine ye hicret olaylari sirasinda da, yukaridaki taktik geregince, Kur an a celismeli ayetler yerlestirmekten geri kalmamistir:
Mekke de bulundugu on yila yakin bir sure boyunca fazla taraftar top-layamayinca ve kendisine destek olanlarin (ornegin karisi Hatice ile amcasi Ebu Talib in) olumleri sonucu koruyucusuz kalinca, Medine ye hicret etmeye karar vermistir. Ancak, taraftarlarini hicret etmeye zorlayabilecek gucte degildi. Yapilacak sey ikna usullerini denemekti. Ikna edebilmenin etkili yollarindan biri, niyet unsurunu amel unsuruna baglamakti, yani kisiyi yaptigi isler yuzunden sorumlu tutmakti. Kendisiyle birlikte Medine ye hicret edecek olurlarsa iyi bir is yapmis olacaklarini, nimetlere ve ahretlere kavusacaklarini, aksi takdirdebunlardan yoksun kalacaklarini anlatmak uzere soyle konusmustur:
Herkesin niyet ettigi ne ise eline gececek olan ancak odur. Artik nail olacagi bir dunya veya nikah edecegi bir kadindan dolayi hicret etmis kimse varsa, hicreti (Allah in ve Resulunun rizasina degil) sebeb-i hicret olan seye muntehidir. (1)
Boylece anlatmak istemistir ki, kisiler hangi niyetle hicret etmislerse, niyetlerine gore sonuc alirlar, yani kendi verecekleri kararlara Tanri (ve elcisi) karismaz.
Kuskusuz ki, o an icin bu sekilde konusmak isine gelmistir. Cunku, hicret edip etmemeyiTanri kararina ve iznine birakmis olsa, gerek hicret etmek isteyenler ve gerek istemeyenler, bunu kendilerine gore bahane nedeni sayilabilirler diye dusunmustur. Yani eger Tanri diledigini hicret ettirir, diledigini ettirmez demis olsa ya da Tanri nin rizasi olmadan hic kimse hicret etmek icin karar alamaz seklinde konusmus olsa, hicret etmeyip de Mekke de kalmak isteyenler, Mademki hicret, Tanri nin dilek ve rizasina baglidir, o halde bizim burada kalmamiz Tanri dilegine gore olusmus demektir. Karan biz vermedik ki sonun!u olalim diyebileceklerdi. Bundan dolayidir ki, Muhammed, Herkesin niyet ettigi ne ise eline gececek olan ancak odur... hicret etmis kimse varsa hicreti (Tanri nin ve elcisinin rizasina degil) hicret nedeni olan niyete yoneliktir seklinde konusmayi ve boylece kisileri sorumluluk duygusu icerisinde birakmayi, o an icin kendi siyasetine uygun bulmustur.
Fakat, Medine ye hicret ettikten sonra durum degismistir. Zira Muhammed in cagrisina uyup Medine ye hicret eden Muslumanlar oldugu gibi, hicret etmeyip Mekke de kalanlar da vardi; bunlar cogunluktu. Boyle olunca, Medine ye hicret edenler -ki bunlara Muhacirler adi verilmistir-, hicret etmeyip de, Mekke de kalanlari ornek verip, Muhammed e, Nasil olur da onlari Medine ye getiremezsin? diyebilirler ve kendisine basarisizlik yukleyebilirlerdi. Ve iste boyle diyemesinler diye, Kur an a, (Ey Muhammed!) Tanri kimi dogru yola eristirmisse, dogru yolda olan odur ancak. Kimi de saptirmissa, sen ona, Tanri nin disinda dost bulmazsin... seklinde ayetler koymustur (ornegin Isra Suresi, ayet 97). Yani demek istemistir ki, hicret etmeyip Mekke de kalanlar dogru yoldan sapanlardir; Tanri onlari saptirdigi icindir ki Medine ye hicret edemediler ! Boylece, icinde bulundugu durumlara gore, bir yandan dogru yola yonelmenin (ornegin, hicret etmenin) kisi iradesine bagli oldugunu (ve bu sekilde davrananlarin cennetlik olacaklarini) belirtirken, diger yandan, dogru yola yonelmenin ozgur irade isi degil, Tanri dilegine bagli bir sey oldugunu (ornegin, hicret etmeyenlerin Tanri izni olmadigi icin Medine ye hicret edemediklerini) ongoren ayetler de celiskilere neden olmustur.
IV) Medine ye Hicretten Sonra, Oradaki Yahudilerle Olan Iliskiler Yuzunden Ortaya Cikan Celiskili Ayetler
Daha once de degindigimiz gibi, Muhammed, Medine ye hicretten sonra, oradaki Yahudileri Musluman yapmak istemis, fakat butun cabalarina ragmen yapamamistir.(2) Ve iste izledigi bu siyasetle ilgili olarak Kur an a birtakim hukumler koymustur ki, hepsi de birbiriyle celiskilidir. Bir kere Yahudileri Musluman yapamayinca kendi taraftarlari, Hani ya sen, Tanri nin peygamberi olarak her seyi bilen ve her seyi uapabilen bir kimsesin, nasil olur da
Yahudileri Musluman yapamazsin ? seklinde soylendiklerinde, kusurun kendisinde olmadigini anlatmak ve prestijini kurtarmak icin, Tanri di/ediginin kalbini acar Muslumanyapar, diledigini saptirir kafir yapar (Enam Suresi, ayet 107, 125: Nahl Suresi, ayet 93; Zumer Suresi, ayet 22-23 vd...) ya da Allah kimi hidayete erdirirse dogru yolu bulan odur... (Araf Suresi, ayet 178) seklindeki ayetlere basvurmustur.
Bununla beraber isine geldigi zaman, Herkese islediklerinin karsiligi odenir (Ahkaf Suresi, ayet 19) seklindeki ayetlerden yararlanmayi da ihmal etmemistir. Bunun boyle oldugunu iyice anlayabilmek icin, onun, daha once, Mekke doneminde Kureysli musriklere (puta tapanlara) uyguladigi siyaseti animsamakta yarar vardir. Zira, musrikleri (puta tapanlari) Musluman yapamayinca, Kur an , Allah dileseydi puta tap-mazlardi (Enam Suresi, ayet 107) seklinde ayetler koydugunu ve boylece, Eger putperestler beni peygamber olarak kabul etmiyor ve puta tapinaktan vazgecmiyorlarsa, bu benim kabahatim degil; cunku, Tanri dileseydi onlar puta tapmazlardi seklindeki bir mantiga siginarak prestijini kurtarmaya calistigini yukarida gormustuk. Mekke deyken, Allah dileseydi puta tapinazlardi (Enam Suresi, ayet 107) seklinde konusurken, Medine ye gectikten ve iyice guclendikten sonra bu soylediklerinin tam tersine olarak, Kur an a, Musrikleri nerede gorurseniz oldurun (Tevbe Suresi, ayet 5) seklinde celismeli ayetler koymaktan geri kalmamistir. Mekke deyken Allah dileseydi puta tapmazlardi seklinde ayetler koymasi, kuskusuz ki , gucsuz olmasindandi, Medine ye gectikten sonra, Musrikleri nerede gorurseniz oldurun! seklinde ayetler koymasi ise, artik guclenmis olarak musrik leri kilic yoluyla Musluman yapabilecegini bilmesindendir. Boylece Tanri yi, hem insanlari musrik (puta tapan) ya da sapik yapan hem de musrik ve sapik yaptiktan sonra oldurten durumlarda birakarak celismeler zincirine yenilerini eklemistir. Ve iste bu ayni taktigi, Yahudileri ve Hiristiyanlari Musluman yapmak uzere basvurdugu siyasete de arac kilmistir.
Kur an da, Islamdan baska dinlerin varligini kabul eder gorunen, ornegin, Yahudilerin, Hiristiyanlarin, Sabitlerin ve hatta putperestlerin din lerinden (inanclarindan) soz eden ayetler bulundugu gibi, Islamdan baska din olmadigina dair ayetler de vardir ki, celismeli olarak siralanmislardir. Ornegin, Kafirun Suresi nde musrik lerle ilgili olarak, Sizin dininiz size, benim dinim bana (Kafirun Suresi, ayet 6) diye yazilidir. Bakara Suresi nde de Yahudiler, Hiristiyanlar ve Sabiilerle ilgili olarak, ...(onlardan Allah a ve ahret gunune inanip yararli is yapanlar) Rab-lerinin kalindadir. Onlar icin artik korku yoktur (Bakara Suresi, ayet 62) diye yazilidir. Yine Bakara Suresi nde, Kendi dinlerine uymadikca Yahudiler ve Hiristiyanlar senden hosnut olmayacaklardir (Bakara Suresi, ayet 20) diye ayet vardir. Goruluyor ki, bu ayetlerde, Islamdan baska din ve inanclara (ornegin, Yahudilige ya da Hiristiyanliga) yonelmenin kisiye bagli bir is oldugu anlami yatmakta. Fakat, buna karsilik, Kur an da, Islamdan baska din olmadigina, baska bir dine yonelenlerin sapik sayilip cezalandirilacaklarina, onlara karsi savas acilmasi ve Islami kabul etmelerine kadar savasin surdurulmesi gerektigine dair ayetler de vardir ki, $ik $ik tekrarladigimiz gibi,bazilari soyledir:
Allah katinda din suphesiz Islamiyettir (Al-i Imran Suresi, ayet 19).
Kim Islamiyetten baska bir dine yonelirse onunki kabul edilmeyecektir. O ahrette de kaybedenlerdendir (Al-i Imran Suresi, ayet 85).
.. .Musrikleri buldugunuz yerde oldurun... (Tevbe Suresi, ayet 5).
Kendilerine kitap verilenlerden (Yahudiler ve Hiristiyanlar) Allah a ve ahret gunune inanmayan, Allah ile Resulunun haram kildigini haram saymayan ve hak dini (Islam dinini) kendine din edinmeyen kimselerle, kuculerek elleriyle cizye verinceye kadar savasin (Tevbe Suresi, ayet 29).
Ey Peygamber! Kafirlerle ve munafiklarla savas (cihatta bulun) ve onlara kati davran (sertlik goster) Varacaklari yer cehennemdir. .. (Tevbe Suresi, ayet 74; Tahrim Suresi, ayet9).
Farkli din ve inancta olanlari zorla ve siddet yoluyla Islama sokmaya yonelik bu tur ayetler, biraz yukarida gordugumuz Dinde zor-lama olmaz ya da Sizin dininiz size, benim dinim bana seklinde ayetlerle catismakta. Bu catisma, yine Muhammed in gucsuz durumdan guclu duruma gecmesiyle ilgilidir. Gucsuz oldugu donemde, Yahudilere ve Hiristiyanlara karsi pek bir sey yapamadigi icin ya da onlari kazanmak amaciyla yumusak bir siyaset izlemis, onlari kendi inanclari icinde yasar kabul etmistir; fakat guclendigi an, Islamdan baska din olmadigini ileri surerek uzerlerine yurumustur. Konuyu Islama Gore Diger Dinler (Kaynak Yayinlari, Istanbul, birinci basim, Mart 1999) ve Kur an daki Kitaplilar (Kaynak Yayinlari, Istanbul, birinci basim, Nisan 1999) baslikli kitaplarimda ele aldigim icin burada fazla durmayacagim.
V) Peygamber lik Siyasetinden Dogma Celiskiler: Tanri, Insanlari Dogru Yola Sokmak Icin Peygamber Ier Gonderiyor, Fakat Bu Gonderdigi Peygamber lere Insanlari Dusman Kiliyor; Kildiktan Sonra da Bu Insanlari Cezalandiriyor!
Kur an da yazilanlara gore, Tanri, Ins-u Cinn seytanlarini pey-ganber lere dusman yapmak, yaptiktan sonra onlari cezalandirmak gibi bir yol secmistir. Daha baska bir deyimle, hem bir yandan insanlari (ve cinleri) dogru yola sokmak uzere peygamberler gondermistir hem de diger yandan insan ve cin seytanlarini peygamber lere dusman etmistir. Ustelik bu dusmanligi onlemek olanagina sahip bulundugu halde onlememis, peygamber lere dusman kildigi insanlari cezalandirmak egiliminden vazgecmemistir! Butun bunlar, Tanri yi, Celiskili davranislar icerisinde gostermeye yeterlidir. Birkac ornek verelim: Kur an da, Enam Suresi nde Tanri nin Muhammed e hitap ederek insan ve cin seytanlarini peygamberlere dusman kildigi yazilidir:
(Ey Muhammed!) Boylece biz, her peygambere insan re cin, (Ins-u Cinn) seytanlarim dusman kildik. (Bunlar) aldatmak icin birbirlerine yaldizli sozler fisildarlar. Rabbin dileseydi onu da yapamazlardi. Anik onlari uydurduklari seylerle bas basa birak (Enam Suresi, ayet 112-113).
Dikkat edilecegi gibi bu ayet, anlasilmazliklar bir yana, bir de kendi icerisinde celismelerle dolu. Bir kere Tanri, insan ve cin seytanlarini peygamberlere dusman kiliyor? Pek guzel, ama kimlerdir bu insan ve cin seytanlari? Ve neden Tanri bunlari peygamberlere dusman kilmistir? Yorumculara gore, ayette gecen (Ins-u Cinn) seytanlari (yani insan ve cin dusmanlari ) deyiminden anlasilmasi gereken sey, bir kismi gorunen, bir kismi gorunmeyen yaratiklardir ki, aldatmak icin ici bozuk disi yaldizli sozler vahyetmektedirler. insan seytanlari denen yaratiklar, dogru yoldan ayrilmis olan, Tanri ya ve Peygamberce bas egmeyen insanlardir ki, dogru yolda olan insanlari aldatmak, kandirmak icin yaldizli sozler soylerler! Cin seytanlari da, muhtemelen bu nitelikte olup da gorunmeyen yaratiklardir. Ve iste bu insan ve cin (Ins-u Cinn) seytanlari, her peygambere dusman olarak boyle seyler yapmaktadirlar. Onlari peygamberlere dusman yapan Tanri dir! Ve eger Tanri istemis olsaydi, o seytanlar bu aldatmalari, bu kandirmalari ve bu dusmanliklari yapamazlardi. Yani Tanri istemis olsaydi, onlara (insan ve cin seytanlarina) o kudreti vermez veya verdigi halde mani (engel) olur yaptirmazdi . (3)
Goruluyor ki, insan ve cin seytanlarini peygamberlere dusman
yapan Tanri, bu seytanlarin kotuluklerine, kandirmalarina ve aldatmalarina engel olmamaktadir. Neden olmamaktadir? Cunku, yine yorumcularin soylemelerine gore, bunda bir hikmet vardir! Unlu bir yorumcu soyle diyor:
...(Ins-u Cinn seytanlarinin bu kotulukleri) yapabilmeleri ve yapmalari dahi rabbinin mesiyyetiyledir (istemesiyledir). Ve demek ki, bunda (Tanri nin) bir hikmeti vardir. Ve iste hikmet oldugu icindir ki, Tanri Muhammed e, Sen onlari iftiralarina birak. Birak ki. belalarini bulsunlar seklinde konusmakTadir.(4)
Konusurken de, Ey insanlar ve cin topluluklari! Sizi hesaba cekmeye koyulacagim ilerde... (Rahman Suresi, ayet 31-36) diye tehditler savurmayi unutmamaktadir. Bu dogrultuda olmak uzere, Furkan Suresi nde, Tanri nin peygamberlere, insanlardan dusmanlar yarattigini anlatmak uzere soyle konustugu yazilidir: (Ey Muhammed!) Iste biz boylece, her peygamber icin suclulardan dusmanlar peyda ettik. Hidayet verici ve yardimci olarak Rabbin yeter (Furkan Suresi, ayet 31). Goruluyor ki, hidayet verici , yani dogru yola sokucu oldugunu soyleyen ve diledigi gibi insanlari saptiran oldugunu bildiren Tanri, dogru yola sokmayip suclu durumda kildigi insanlari peygamberlere dusman yapmakla, yani celiskili bir davranista bulunmakla adeta ovunur gibidir! Simdi geliniz bu celismeli ayetlerin Kur an a alinis nedenlerini birliktearastiralim. Muhammed, kendisini Mekke de peygamber olarak ilan ettigi zaman -basta kendi yakin akrabalari olmak uzere- halktan kisilerin alay konusu olmustu. Henuz yeterince guclu olmadigi sure boyunca, kendisine muhalefet edenlere ve dusmanlik besleyenlere karsi pek bir sey yapamadigi icin, gelmis gecmis her peygamberin dusmanlari oldugunu soylemek isine gelmistir. Daha onceki peygamber lerin, tipki kendisi gibi, kendi kavimlerinin dusmanliklarina ve saldirilarina ugradiklarini anlatarak, kendi durumunu olasi bir seymisgibi gosterirdi. Fakat peygamberlere karsi dusmanlik besleyenlerin sinirsiz bir guce sahip olmadiklarini ve bu nedenle peygamberlere zarar verecek yeterliligi anlatirdi. Ornegin, Tanri nin, Nuh u, Ibrahim i, Israil i (Yakub u) ve onlarin soyundan gelenleri dogru yola ulastirdigini, fakat onlarin pesinden gelen kusagin namazi birakip nefislerinin arzularina uyduklarini (ornegin, Meryem Suresi, ayet 59-60; Sad Suresi, ayet 45-47) ve peygamberine kafa tuttuklarini eklerdi. Fakat, kafa tutanlarin, peygamberlere ustun bir guce sahip olduklari
kanisina kapilmamalari icin, dostluk ve dusmanlik gibi seylerin Tanri dan gelme oldugunu belirtirdi. Bundan dolayidir ki, insanlardan diledigini peygamberlere dusman yapip sonra onlari cezalandiranin Tanri oldugunu soylerdi. Furkan Suresi ne, yukarida degindigimiz ayeti koyup Tanri nin soylekonustugunu soylemistir:
(Ey Muhammed!) Iste biz boylece, her peygamber icin suclulardan dusmanlar peyda ettik. Hidayet verici ve yardimci olarak Rab-bin yeter (Furkan Suresi, ayet 31).
Bu amacla Kur an a& koydugu ayetlerden bir digeri, yine yukarida degindigimiz gibi soyledir:
(Ey Muhammed!) Boylece biz, her peygambere insan ve cin (Ins-u Cinn) seytanlarini dusman kildik. (Bunlar) aldatmak icin birbirlerine yaldizli sozler fisildarlar. Rabbin dileseydi onu da yapamazlardi. Artik onlari uydurduklari seylerle bas basa birak (Enam Suresi, ayet 112-113).
Goruluyor ki, ahrete ve peygambere inanmayanlarin kalplerini celen seytandir. Seytana bu isiyaptirtan Tanri dir ve Tanri, seytanin bu yaptiklarina engel olmamistir. Daha baska bir deyimle, Tanri, seytanin bu kotulugunu onleyebilecekken onlememistir. Nitekim yukaridaki ayette ...Rabbin dileseydi bunu yapamazlardi diye yazili. Ve guya Tanri, Muhammed e, ...Sen onlari iftiralariyla bas basa birak diye ogutte bulunmustur! Daha baska bir deyimle
Muhammed, kisilerin kendisine karsi dusmanlik besleyecek gucte olmadiklarini anlatmak icin bu ayeti koymus oluyor. Fakat, onlara karsi bir sey yapacak durumda olmadigi icin, Tanri yi, Sen onlara aldiris etine, onlari bana birak, ben haklarindan gelirim der gibi konusur gosteriyor. Ancak, Muhammed e hitaben, (Ey Muhammed!) ...Sen onlari iftiralariyia bas basa birak diyen, insanlara ve cinlere hitaben, Ey insanlar ve cin topluluklari! Sizi hesaba cekmeye koyulacagim ilerde... (Rahman Suresi, ayet 31-36) diye konusan Tanri, bir baska vesileyle bu soylediginin tam tersini soylemekten ve ornegin Peygamber e karsi gelenlerin ya da dusmanlik besleyenlerin asilmalarini veya el ve ayaklarinin caprazlama kesilmesini emretmekten geri kalmayacaktir. Verilecek orneklerden biri su:
Allah ve Resulune karsi savasanlarin ve Yeryuzunde bozgunculuk edenlerin cezasi ancak ya (acimadan) oldurulmeleri, ya asilmalari, yahut el ve ayaklarinin caprazlama kesilmesi, yahut da bulunduklari yerden surulmeleridir. Bu onlarin dunyadaki rusvayligidir. Onlar icin ahrette de buyuk azap vardir (Maide Suresi, ayet 33).
Burada gecen savasanlarin ya da bozgunculuk edenlerin deyimleri, en genis anlamiyla Tanri ya ve Muhammed e karsi dusmanlik besleyenleri, inkar yolunu secenleri de kapsar niteliktedir. Yine bu dogrultuda olmak uz&KrKiranda. su ayet var:
Ey Peygamber! Kafirlerle ve munafiklarla savas (cihana bulun), onlara kati davran (sertlik goster). Varacaklari yer cehennemdir. .. (Tevbe Suresi, ayet 74; Tahrim Suresi, ayet 9).
Bu vesileyle tekrarlamaliyim ki, butun bunlar, Muhammed in kendi sozleridir. Henuz guclu olmadigi ve aleyhinde konusanlara karsi bir sey yapamadigi zamanlar, Tanri dan, Sen onlari iftiralariyla bas basa birak seklinde vahiy indigini soylerken, iyice guclendikten sonra bu ayni Tanri nin, Onlara kati davran, el ve ayaklarini caprazlama kestin vd... seklinde dehset sacici hukumler gonderdigini, Tanri ya ve Pey-gamber e inanmayanlarin oldurulmelerini
emrettigini bildirmistir. Cunku, artik Peygamber ?, dusman olanlari Tanri ya dusmanmis gibi gosterip kilic yoluyla haklarindan gelebilecek guctedir. Bu nedenle Kur an a, yukarida belirttiklerimizden baska, bir de, Tanri nin dusmanlarinin cezasi atestir... (Fussilet Suresi, ayet 28) seklinde ayetler koymus, boylece anlatmak istemistir ki, Tanri kimlere dusman ise, Peygamber de onlara dusmandir , Tanri nin dusmanlari kimlerse, Peygamber in de dusmanlari onlardir ve bu gibi insanlar oldurulmelidirler. Ve iste gucsuz durumdan guclu duruma gecmek nedeniyle butun bunlari yaparken, birbiriyle celiskili hukumlerin Kur an da, yer almasina neden olmustur.
VI) Muhammed in Kisisel Tutum ve Davranislarindan Dogma Celiskiler (Bir Yandan Alcakgonullu ymus Gibi Gorunurken, Diger Yandan Asin Sekilde Ovunmesi Nedenlerine Dayali Celismeler)
Kur an daki celismelerin bircogu Muhammed in kisisel tutum ve davranislarinin urunu olarak ortaya cikmistir ki, bunun ilginc orneklerinden biri, bazen alcakgonulluymus gibi gorunmek isterken, bazen de asin sekilde ovunmekten kendisini alamamasidir. Su bakimdan ki, bir yandan ovulmenin Tanri ya ait olup, Tanri kullarinin alcakgonullu olmalari gerektigini, Tanri nin alcakgonullulukten hoslandigini, tevazu gosterenleri yucelttigini, yedi kat goklere kadar yukselttigini soylerken, diger yandan bu soyledikleriyle celismeye dusercesine kendi kendisine ovguler yagdirmistir. O kadar ki, kendisini, gelmis ve gelecek butun insanlarin en sereflisi, en yucesi seklinde gostermis ve hatta Tanri nin kendisine salavat getirdiginisoyleyecek kadar ileri gitmistir.
Gercekten de Muhammed, alcakgonullulugun en buyuk bir fazilet sayildigini, ovulmenin Tanri ya ozgu oldugunu, Tanri nin alcakgonullulukten hoslandigini ve ornegin, .. .yeryuzunde boburlenerek yurume! Allah kendisini begenip ovunen hic kimseyi... sevmez (Lokman Suresi, ayet 18) seklinde ayetler indirdigini, ayrica muminlere karsi alcakgonullu bir toplum getirecegini (Maide Suresi, ayet 54) haber verdigini soylemis ve Ben asla boburlenmem diyerek alcakgonullu olarak gorunmeyi yeglemistir. Bu amacla, ayrica ...Tevazu insana ancak yucelik verir. Tevazu ediniz ki, Allah da size rahmet etsin (5) demis yada bu dogrultuda olmak uzere ... Allah tevazu gostereni de yuceltir (6) ya da ...Kul tevazu edince Allah... onu yedi kat goklere kadar yukseltir (7) ya da Tevazu insana ancak yucelik getirir. Tevazu ediniz ki Allah... da size rahmet etsin (8) ya da Hiristiyanlarin ... Isa yi ovdukleri gibi ovmeyin beni. Sunu biliniz ki, ben Allah in kuluyum. O halde bana Allah in kulu ve Resulu deyin ... diye konusmus ya da Su dunyada ben, bir agacin altinda bir sure golgelenip sonra orayi terk eden bir yolcudan baskasi degilim (9) diyerek alcakgonulluluk timsaliymis gibi gorunmustur. Ancak, hem dogustan gelme bir itisle hem de kendisini Arap insanina peygamber olarak kabul ettirebilmek icin ovunmenin vazgecilmez bir sey oldugunu dusunmus olmali ki, yukarida soylediklerinin tam tersini yapmistir; hem de Ben boburlenmem derken, boburlenerek! Ornegin, kendisini butun insanlarin en sereflisi, en yucesi olarak gostermek uzere, Gozunuzu acin, ben Allah in sevgilisiyim, bununla boburlenmem... Allah nezdinde, gelmis ve gelecek butun insanlarin en sereflisi, en yucesi benim. Ben bununla da boburlenmem - derdi. Ote yandan Kur an a koydugu pek cok ayetle Tanri nin kendisini her bakimdan yucelttigini, sereflendirdigini bildirmistir. Bu ayetler arasinda, kendisinin gelmis ve gecmis butun peygamberler arasinda en yuce ve en serefli yeri isgal ettigine, geleceginin butun peygamberler tarafindan mujde lendigine, baska peygamberlere taninmayan niteliklerin kendisine tanindigina (ornegin bkz. Tevbe Suresi, ayet 128) ve kendisinin Tanri sayesinde mecnun olmaktan uzak kilindigina, kendisi icin bitip tukenmeyen mukafatlar olduguna dair (ornegin bkz. Kalem Suresi, ayet 1-6; Furkan Suresi, ayet 4-8, 10) ayetler yaninda, Tanri nin kendisini hoslandirmak uzere is gordugune ve ornegin kible yonunu Kabe ye cevirdigine .dair ...Ey Muhammed... simdi seni memnun olacagin bir kibleye donduruyoruz... (Bakara Suresi, ayet 144) seklinde ya da yuce bir ahlaka sahip oldugunun Tanri tarafindan aciklandigina dair ...Ve sen (Ey Muhammed!) elbette yuce bir ahlak uzeresin... (Kalem Suresi, ayet 4) seklinde olanlar vardir. Butun bunlar yetmiyormus gibi, bir de insanligin (ve tum insanlarin) var edilmesine kendisinin vesile oldugunu anlatmak uzere,
Tanri nin Eger sen olmasaydin, ey son peygamber (Muhammed!), ben bu varliklari yaratmazdim —diye konustugunu soylemekten ve nihayet Tanri yi, melekleriyle birlikte kendisine salavat getirdigini eklemekten kendisini alamamistir. Kur an a koydugu ayet aynen soyle:
Su bir gercek ki Allah ve melekler o yuce nebi Muhammed e salat ve selam ederler... (Ahzab Suresi, ayet 56).
Muhammed, Tanri yi, tum melekleriyle birlikte kendisine salavat getirirmis gibi gostermekle, ovunme hevesini sonsuza dek goturmus gibidir. Bir yandan ovunmenin kotu bir sey oldugunu ve ovunmekten hoslanmadigini soylerken, diger yandan boylesine asiri bir ovunme yoluna basvurmasi, celiski yaratma alaninda bir hayli ileri gittiginin kanitidir. Hemen ekleyelim ki, butun bu celiskili durumlar, gucsuz durumdan guclu duruma gecmesiyle ilgilidir. Henuz gucsuzken alcak gonulluymus gibi hareket etmis, fakat guclendigi andan
itibaren boburlenme yolunu secmistir, hem de her defasinda, Ben bununla da boburlenmem seklindeki konusarak.
Dipnotlar;
1)Bu satirlari su sekilde anlamak gerek: Herkesin niyet ettigi ne ise eline gececek olun ancak odur... hicret elini f kimse varsa hicreti (Tanri nin ve elcisinin rizasina degil) hicret nedeni olan niyete yoneliktir.
2)Bkz.. Ilhan Arsel, Islama Gore Diger Dinler. Kaynak Yayinlari, birinci basini, istanbul. Mart 1999: Ilhan Arsel, Kur an daki Kitaplilar, birinci basini, istanbul. Nisan 1999.
3)Elmalili Hamdi Yazir, age. c.3. s.2031.
4)Elmalili Hamdi Yazir, age. c.3, s.2032-2033.
5)Imani Gazali, age, c.2, s.732-733
6)Imam Gazali, age. c.3, s.720.
7)Imam Gazali, age, c.3. s.732
8) imam Gazali, uf;e. c.3, s.733
9 )Ibn Ishak, Kitab al-Magazi; Ibn Sa d, Kirab ul-Tabakat.
https://kuranelestirisi.wordpress.com/2011/12/29/kurandaki-celiskiler-ve-nedenleri-5/
Grup eposta komutlari ve adresleri | : | |
Gruba mesaj gondermek icin | : | ozgur_gundem@yahoogroups.com |
Gruba uye olmak icin | : | ozgur_gundem-subscribe@yahoogroups.com |
Gruptan ayrilmak icin | : | ozgur_gundem-unsubscribe@yahoogroups.com |
Grup kurucusuna yazmak icin | : | ozgur_gundem-owner@yahoogroups.com |
Grup Sayfamiz | : | http://groups.yahoo.com/group/Ozgur_Gundem/ |
Arzu ederseniz bloguma da goz atabilirsiniz | : | http://orajpoyraz.blogspot.com/ |
BitCoin URL: 16496HKpgEEpx1d6t688HiXXdJP5jdA9xo | LiteCoin URL: LTtsCJ2mLUXLLs8v5US8w5zQeq66eakPtU |
NameCoin URL : N7wbJyxqoueznDHu9tnu56y1V7B9P1Phs4
FeatherCoin URL : 6rHGzeMefFvzqmBM5VNqmUziCxtga4wpDs
TerraCoin URL : 1GQFs8GpaTXxoeTAsGmo56WNfYSZRy2mBD
PeerCoin URL : PMeBpz6X9RRLQxdFs5Jws5JwFec3Mzen8q6Twg
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder