3 Aralık 2016 Cumartesi

ÜMİT ZİLELİ : Yurdunu bir kadın memesine değişen zevat!..

Ümit Zileli sormuş, saraya bir şeyler oldu, yoksa akıl hocalarında bir soru mu var diye.

Elbette kesinlikle taa en baştan itibaren, Said-i Nursi, Rıza Nur, Kadir Mısırloğlu, Necip Fazıl Kısakürek, Fettullah Gülen, ve ismini burada olmayan diğer tarikat şeyhleri, hocaları, imamları ve kısacası bütün İLAHİYATÇI ŞARLATANLAR.
Başta RTE olmak üzere günümüzün bütün politik kadroları, siyasete yön veren cemaatçi kadrolar on yıllardır, belki de Atatürk'ün ölümünde bu yana hep aynı şeyi yaptılar.
Kapalı kapılar ardında, itiraz edecek kimselerin bulunmadığı gizli cemaat toplantılarında dini politik bir beyin yıkama sürecinden geçtiler.

Bunların aklındaki melanetleri gündelik yaşamda söylemleriyle, icraatleriyle sık sık görüyoruz.
Şimdi toplum önüne, vitrine çıktıkları için kafalarından geçenleri sıkı şekilde kontrol altına almaya, ağızlarından çıkanlara dikkat etmeye çalışıyorlar.
Ama ne yaparlarsa yapsınlar, yine de kaçaklar oluyor.
Sonra inkar ediyorlar, geri alıyorlar, kıvırtıyorlar.
Bu kadronun en önemli özelliği bu.

Sürekli olarak takkiye, inkar, geri alma, kıvırtma.

Oraj POYRAZ ( 0raj.p0yraz@neomailbox.net / oraj.poyraz@openmail.cc / oraj_poyraz@alpinaasia.com )
           L2fSIJNoA0xfSNxA       


ÜMİT ZİLELİ : Yurdunu bir kadın memesine değişen zevat!..

3 Aralık 2016

Saray'a bir şeyler oldu!..

Söylediği iddialı sözlerin ömrü iki gün bile sürmüyor, yalanlanıyor, tepki çekiyor; sonra bi bakıyorsunuz zaten kendisi de yalanlamış!.. Bu kadarla kalsa iyi; Lozan konusunda bile ısrarla aynı yanlışı tekrarlamaktan çekinmiyor…

"Biz Suriye'ye zalim Esed'i devirmek için girdik" dedi, ortalık ayağa kalktı; Rusya, "hayal görüyor" çıkışı yaptı, Putin'le üç kez telefonla görüştü… Dün bir baktık bu kez yine kendisi "Fırat Kalkanı'nın hedefi herhangi bir ülke ya da kişi değil, sadece terör örgütleridir" dedi ve Esad'la ilgili sözlerinin "başka yöne çekildiğini" iddia etti, iyi mi?!.

Lozan'la ilgili olarak da her zamanki gibi "milyonlarca metrekare toprak kaybettiğimizi, Lozan'ın iyi yönetilemediğini" tekrarladı. Buna karşılık Yunanistan Milli Savunma Bakanı Panos Kammenos "Uluslararası antlaşmaları sorgulama cüretini gösterenlere buradan bir mesaj göndermek istiyorum" diyerek şunları söyledi:

-Erdoğan Lozan Antlaşması'nı feshetmek istiyorsa Sevr Antlaşması'na geri dönelim!..

Yaa, önünü arkasını hesaplamadan yapılan açıklamalar sonunda başınıza olmadık işler açabiliyor…

Beni asıl meraklandıran; bu akılları, bu fikirleri Cumhurbaşkanı'na kim ya da kimler veriyor?. Danışmanların, yere göğe koyamadığı "fesli muhterem mi?"

-Yoksa, hâlâ geçmişte güzelce kullanıp, tarihin çöp sepetine postaladığı liberal döneklerin yazıp, konuştuklarını mı kullanıyor?!.

Yukarıdaki soruyu düşünürken aklıma Altan kardeşler geldi…

Defalarca yazdığım üzere, Ahmet Altan, yeminli bir Lozan düşmanıydı; tıpkı bugünün Cumhurbaşkanı gibi Lozan'da büyük toprak kaybedildiğini neredeyse her yeni kitabının promosyonunu yaparken çalar, söylerdi!..

Kardeşi Mehmet ise daha geniş perspektiften bakıp aslında Kurtuluş Savaşı diye bir şey bile olmadığını öne sürerdi!.. Sizleri bu arkadaşın geçmişteki beş para etmez bir makalesine verdiğim yanıtla baş başa bırakıyorum. Bakın, Saray kimlerden böylesine etkilenmiş?..

Yalancının mumu

Star gazetesinin başyazarı, Prof. Sıfatlı Mehmet Altan, geçenlerde "30 Ağustos ve İngiltere" başlıklı bir yazı yazdı…

Altan, İngiltere'nin Kurtuluş Savaşı boyunca oynadığı rolden söz ederken "İdris Küçükömer'in, David Fromkin'in, Ömer Kürkçüoğlu'nun kitaplarından iz sürdüğünü söylüyor. Keşke, Şevket Süreyya Aydemir'in "Tek Adam" eserine, hatta Kazım Karabekir'in anılarına, okumaktan çok sıkılıyorsa Nazım Hikmet'in "Kuvayı Milliye Destanı"na bir göz atsaydı. Türklere güvenmiyorsa, aşırı Yunan hayranlığı ile bilinen Lord Kinross'un "Atatürk-Bir Milletin Yeniden Doğuşu" ya da 1930'larda Türkiye'ye girişi bile yasaklanan Armstrong'un "Bozkurt" kitabına da göz atabilirdi…

Mehmet Altan'a göre, İngilizler Kurtuluş Savaşı boyunca son derece tarafsızdı. Öyle ki; Başbakan Lloyd George Yunanlıları desteklerken, Lozan'da İnönü'ye büyük bir kinle "reddettiklerinizin hepsini cebime atıyorum… Geleceksiniz, diz çökeceksiniz, para isteyeceksiniz." diyen Dışişleri Bakanı Lord Curzon ve Kut-Ül Amare'de Türklere karşı aldığı ağır yenilginin hıncıyla Anadolu'yu işgal etmiş bulunan askeri çevreler ise Kemalistlerden yanaydı!..

Şaşırdınız mı?. Hiç şaşırmayın, "Sömürge olmanın erdemleri üzerine" kalem sallayan bir silahşordan her türlü ilginç fikir çıkar!.. Nitekim yazının sonlarında, İdris Küçükömer'in artık cılkı çıkmış tezine sarılarak şöyle diyor: "Büyük Taarruz, düvel-i muazzama(ya) karşı yapılan bir savaştan ziyade sadece Yunanlılara karşı yapılan bir savaştır.

-İnsanda birazcık utanma, birazcık sıkılma olur..

Barış masasında niçin Yunan yoktu?!.

Bununla da yetinmiyor, İngiliz tutanaklarına dayanarak şöyle diyor:

-İngiltere ne Yunanlılara, ne de Türklere silah vermektedir.

Pes doğrusu; böyle bir iddiayı öne sürebilmek, Yunanlılarla vatanı işgale uğramış Türkleri eşit şartlardaymış gibi göstermeye çalışmak için ya kör cahil, ya da kötü niyetli olmak gerekir!..

Daha Mondros Mütarekesinin mürekkebi kurumadan, başta İstanbul olmak üzere, Anadolu'nun önceden kararlaştırılmış yerleri İngiliz, Fransız ve İtalyanlar tarafından süratle işgal edilmeye başlanmıştı.

Damat Ferit Paşa, İzmir'in 15 Mayıs 1919'da Yunanlılar tarafından işgal edilmesinden 45 gün önce, İngiliz Yüksek Komiseri Amiral Calthorpe'a İzmir ve arka bölgesini Yunanistan'a terk eden projeyi vermişti bile!.. 28 Mayıs 1919'da ülkenin ileri gelen yurtseverleri İngilizler tarafından acilen Malta'ya sürüldü. Hemen ardından İngiliz İşgal Komutanı ve Yüksek Komiseri'nin, ağır ve kaba baskısıyla 23 Haziran 1919'da, yani Samsun'a çıkışından yalnızca bir ay dört gün sonra Mustafa Kemal görevinden azledildi. 11 mayıs 1920'de Mustafa Kemal idama mahkum edildi. 10 Ağustos 1920'de hain Damat Ferit başkanlığındaki heyet Paris'te Anadolu'yu paramparça edecek Sevr Antlaşması'nı imzaladı.

İki yıl sonra, 11 Ekim 1922'de ise Türklerin zaferini dünyaya ilan eden Mudanya Mütarekesi imzalandı. Kimler tarafından biliyor musunuz? Türkiye, İngiltere, Fransa ve İtalya!.. Türklere karşı savaşan ve yenilen Yunanlılar Mudanya'da yoktu!.. Yalnızca bu bile, Türklere karşı savaşın, başından sonuna dek kimler tarafından yönetildiğini, Mustafa Kemal kaybetseydi, başta İstanbul, Anadolu'nun en stratejik yerlerinin hangi sırtlanın elinde kalacağını göstermeye yeter de artar bile!.. İşte Mehmet Altan'ın İngilteresi bu kadar tarafsızdı!!! Daha anlatacak çok şey, suratlara çarpılacak çok boş eldiven var ama değmez!..

-Yurdunu bir kadın memesine değişebilecek tıynette olanlara, yukarıda anlatılanlar fazla bile gelir…

 
a45UyF587661-161203124116 Oraj Poyraz At Openmail oraj.poyraz@openmail.cc
2016/12/03  17:24 6  64  uyarlama@googlegroups.com


 


AGACIM
. . . . . .
Mahallemizde
Senden baska agac olsaydi
Seni bu kadar sevmezdim.
Fakat eger sen
Bizimle beraber
Kaydirak oynamasini bilseydin
Seni daha cok severdim.Guzel agacim!
Sen kurudugun zaman
Biz de insAllah
Baska mahalleye tasinmis oluruz.

Orhan Veli KANIK

Semuretu bnu Cundeb ( Radiyallahu Anh ) soyle dedi :Nebi ( Sallallahu Aleyhi ve Sellem ) :
Onlardan kimi vardir ki , ates onu iki topuguna kadar yakalar. Kimi vardir ki , onu dizlerine kadar yakalar. Kimi vardir ki , ates onu beline kadar yakalar. Kimi de vardir ki , ates onu boynuna kadar yakalayip yakar buyurdu.

( Muslim )
Cehennemle ilgili hadis. Sahihmis bilenler denetlesin.

DOGA YASALARI UZERINE DUSUNCELER -1-

Her satirinda beynimi tetikleyen harika bir kitap okuyorum: Buyuk Tasarim . Dr Stephen Hawking ve Leonard Mlodinow tarafindan yazilmis. (Dogan Kitapcilik. Ceviri: Selma Ogunc)

Sanirim Dr Hawking i tanitmama gerek yok. Bedeni nerdeyse tamamen islevsiz duruma gelen bu adam, akli ile galaksiler arasinda yolculuk etmekte. Leonard Mlodinow a gelince. ABD li bir fizikci. Babasi, Buchenwald toplama kampinda bir yil kadar tutulmus ve Polonya da Nazi yonetimine karsi gerceklestirilen direnisin basina gecmis. Aile bu soykirimdan kurtulup ABD ye yerlesmisler. Burda kucuk yaslarda kimya ve fizige ilgi duyan Mlodinow, Israil deki bir kutuphanede Feynman in fizik yasalari uzerine tezleri kitabini okuduktan sonra tamamen fizige yonelmis. Hic sasirmadim. Richard Feynman, fizigi milyonlarca insana sevdiren gercek bir dehadir.

Simdi bu kitabin doga yasalarina ayrilan bolumunden alintilar yaparak, kendimden de yorumlar katarak bir seyler karalayacagim.

Doga yasalari hepimizin oylece kabul ettigi gercekliklerdir. Onlara alisiriz; oyle alisiriz ki bir sure sonra onlarin aslinda ne kadar sasirtici olduklarini unuturuz ve merak hissimiz hayatin akisi icinde olur gider.

Oysa insanlik binlerce yil boyunca, etrafinda gordugu ve bir anlam veremedigi olaylari aciklamak icin sayisiz inanc ve mitoloji gelistirdi. Neden volkanlar aniden ofkelenip ates sacmaya basliyordu, neden Gunes bazen karariyordu, neden sakin bir havada firtina patlayip gemileri denizin dibine gonderiyordu? Misir dan Hind diyarlarina, Iyon medeniyetinden Maya uygarligina kadar her yerde insanlar bu sasirtici ve korkutucu olaylari aciklamak icin binlerce tanri, tanrica, melek veya ifrit modelleri gelistirdiler. Yakla$ik 50 bin yil oncesine uzanan avci-toplayici atalarimizdan miras aldigimiz korkular hepimizin bireysel ve kolektif bilincaltina kadar isledi ve dinsel davranislarimizin temelini olusturdu: Tanrilara sukran dualari, sunulan kurbanlar, olum rituelleri, bereket sarkilari, tanrilarin insanlara ahlaksizliklarindan dolayi kitlik, savas veya afetler yagdirmalari ve bundan kurtulmak icin mabetlere dolusan insanlar. (Cok uzaga gitmeye gerek yok. Ingiltere Londra da 1665 yilinda cikan buyuk bir yangindan dolayi, binlerce insan kiyametin geldigini zannedip kiliselere dolusmuslardi. Halley kuyruklu yildizinin her gelisinde ise insanlar korku icinde kiyameti beklemislerdir. Bunlara volkanlarin, depremlerin insan uzerindeki etkilerini ekliyebilirsiniz.)

Bilimsel dusuncemiz ise, tum insanlik tarihi ile kiyaslandiginda cok yeni sayilabilir. Gerci, o muhtesem Iyon medeniyetinde bilimimizin temelleri atilmisti ama, pek cok tarihsel sebep yuzunden yuzyillar boyunca uykuya yatti ve onlarin yerini genelde teolojik aciklamalar aldi. Bu arada, belirtmeliyim ki, su an uzerinde tepistigimiz topraklarda muhtesem bir insan yasadi: Milet li Thales. M.O 624-546. (Simdiki Aydin in Didim ilcesinde) Felsefenin ve bilimin onculerinden sayilan Thales cesitli geometrik kuramlar gelistirmis ve bir Gunes tutulmasini onceden hesaplayip haber vermistir.

Ne yazik ki, o donemlerin devlerini tek tek sayabilmem cok zor ve yazinin tamamen amaci disina tasmis olurum. Arkhimedes, Anaksimandros, Empedokles, Epikurus, Oklid, Pythagoras. Daha bir suru isim... Simdi bu isimleri alfabetik sira ile yazmak kolay, ama inanin her biri ayri bir dunya, ayri bir gunes... Onlarin actigi yol, buyuk usta Galileo ve nihayet Newton a kadar uzandi .. arada binlerce yol emekcisi var. Dunyanin her yerinden bilgi emekcileri. Yunan, Roma, Misir, Babil, Islam topraklari, ortacagdaki Kilise nin aykiri dindarlari .... Neyse, uzun mesele.

Bilimsel kuramlarla ilgili olarak bazi insanlarin yanlis bir kanaatleri bulunur. Herhangi bir onerme, bir kuram eger yanlis ise bunun bilim disi oldugu gibi iddialarda bulunulur. Oysa ki, bilimsel kuramin en onemli ozelligi, onun yanlislanabilir olmasidir. Yanlislanamayan sey, bilimden cok kehanetin, mistik sezgilerin veya inanclarin alanina girer. Karl Popper, tumevarimsal dusuncenin her durumda gozlemlenebilir veya sinanabilir olamiyacagini farkederek, ispatlamaktan cok yanlislamak olgusu uzerinde durmustur. Ornegin:

Uydumuz Ay kasar peynirinden yapilmistir derseniz bu, bilimsel bir onermedir. Cunku yanlislanabilmesi mumkundur. Ote yandan, Ay i goze gorunmeyen melekler hareket ettirir, bunu ancak iman sahibi kisiler farkedebilir derseniz, bu bir bilimsel onerme degildir; zira goze gorunmeyen melekleri olcmek, sinayabilmek mumkun degildir. Bir bilimcinin gelistirdigi kuram; olculebilir, yanlislanabilir, farkli insanlar tarafindan gozlemlenebilir, denenebilir olmalidir. Bunu, Richard Feynman Fizik yasalari uzerine kitabinda soyle aciklar:

Once bir tahminde bulunursunuz. Gulmeyin, saka yapmiyorum. Eger tahmininiz, kuraminiz, yapilan olcumlerle, deneylerle, gozlemlerle celisiyorsa yanlistir. O anda, sizin ne kadar zeki, ne kadar sempatik oldugunuzun onemi yoktur. Tahmininiz verilerle celisiyorsa yanlistir. Hepsi bu kadar !

Ben de, bu kadar giris fasli yeter diyerek sozu Dr Hawking e veriyorum.

Iyonyalilar, antik Yunan felsefesine ait farkli ve genellikle birbirine karsit geleneklere sahip pek cok ekolden biriydi. Ne yazik ki Iyonyalilarin dogaya bakis acilari -genel yasalar araciligi ile aciklanabilen ve bir dizi basit ilkeye indirgenebilen gorusleri- yalnizca birkac yuzyil boyunca etkili olabildi. Bunun nedenlerinden biri, Iyonya kuramlarinin ozgur irade, amac veya dunyanin islerine karisan tanrilar kavramlarina yer vermemeleriydi. Bunlarin ihmal edilmesi o zamanin cogu Yunan dusunuru icin son derece urkutucuydu, tipki gunumuzde bir cok insan icin oldugu gibi! Ornegin filozof Epikurus (yak.M.O. 341-270) standart atomcu goruslere dogaci filozoflarin yazgilarina kole olmaktansa, tanrilar hakkindaki mitleri izlemenin daha iyi oldugunu soyleyerek karsi cikti. Aristotales de atomcu gorusu reddetti; cunku insanlarin ruhsuz ve cansiz maddelerden meydana gelmis olmasini kabul edemiyordu. Iyonyalilarin, insanin evrenin merkezinde olmadigi gorusu, kozmosu anlamamizda bir donum noktasi olmustur, ancak bu gorus Galileo Galilei ye kadar, nerdeyse yirmi yuzyil boyunca bir kenara birakildi.

Sanirim bir sigara molasi vermenin zamani geldi. Hawking in cok kisaca dokundugu bu surec bir anlamda iman ile aklin, dogal yasalarin birbiri ile catismasinin tarihidir. Bu ayni zamanda dogal fenomenleri dogal sureclerle aciklama tarihi olarak bilinir. Herhangi bir hastaligi bir yerel tanrinin laneti ile aciklamak da mumkundur ve her zaman buna inananlar olacaktir. Bir depremin ise, gunahlarimizin bedeli olarak gerceklestigini de dusunebiliriz ki boyle dusunenler gunumuzde bile mevcuttur. Yukardaki pasajda, benim ozellikle ilgimi ceken yer ise surasi: insanin evrenin merkezinde olmadigi gorusu, kozmosu anlamamizda bir donum noktasi olmustur. Kesinlikle katiliyorum. Insanlar nedense, dinsel inanclar araciligi ile kendilerini ustun ve secilmis zannederler. Insanin, bir tanri tarafindan secildigi veya onun halifesi oldugu inanci hala cok yaygindir ve binlerce ilahiyatci tarafindan islenmektedir.

Peki, illa, bilim ile din catismak zorunda midir? Mesela, dindar bir bilimci olamaz mi? Elbette olabilir ve zaten pek cok dindar bilimci bulunmaktadir. Sorun surda ki, dinsel bir inanc baskalarina mutlak dogru bilimsel gercek olarak dayatilamaz. Veya tersine, bilimsel bir bulgunun herhangi bir inanci ispat ettigi savi son derece tartismali olabilir. Bilimsel kuramlar yanlislanabilirken, inanclar icin yanlislama yontemi bulunmaz. Sorgulayan Denemeler kitabinda Bertrand Russel bunu guzel bir benzetmeyle anlatir. Herhangi bir kisi, tum evrenin kocaman bir kaplumbaganin uzerinde durdugunu iddia edebilir. Peki, kaplumbaga neyin uzerinde duruyor, diye sordugunuzda ise, ondan asagisinin hep kaplumbaga oldugunu soyleyerek cevap verebilir. Bu cevabi yanlislayamazsiniz. Galaksinin neresini gosterirseniz gosterin, soz konusu kisi, bu kaplumbaganin daha da otelerde oldugunu soyleyerek sorunuzu savusturabilir. Veya bunlarin gozle gorulemiyecegini, manevi aleme ait oldugunu da iddia edebilir. Benzer durum cennet, cehennem, Tanri nin huzuru, meleklerin Tanri yi ovdukleri yer, herhangi bir din buyugunun manevi makami gibi inanclar icin de gecerlidir.

Din ile bilim bazen icice gecse de, bunlarin alanlarinin birbirlerinden ayrilmasinda fayda gorunmekte. Buna bir ornek vermek istersem, dindar bir fizikci olan Newton, bas eseri Philosophia Naturalis Principia Mathematica (Doga Felsefesinin Matematiksel Ilkeleri) kitabinda, kutle cekim kanunlarini herkes tarafindan sinanabilecek formullerle ifade etmistir ki, bu formul ve yasalarin yakin uzaydaki dogrulugu bilinmektedir. Aksi halde, ne uydumuz Ay a ne de cesitli gezegenlere gozlem uydulari gonderebilirdik. Eger Newton, anlasilabilir cekim kanunlari yerine Isa efendimizin sevgisi tum varliklari birbirine baglar gibi seyler yazsaydi, herhalde bu cok anlasilmaz bir sav olurdu.

Doga ile ilgili kuramlarin formule edilmesi, yasalastirilmasi, bizler farkina varmasak da hayatimizin her aninda gecerlidir. Ornegin, Newton fizigini uzay-zaman kavrami ile revize eden gorelilik kuraminin matematiksel cikarimlari, uzaydan yerinizin bulunmasini saglayan GPS kuresel yer belirleme sistemi (global positioning system) teknolojisinde kullanilmaktadir.

Elbette doga yasalari ile ilgili tartismalar burda bitmez. Kaldi ki Demokritos, Anaksimandros gibi doga felsefecilerinden bu yana insanlarin doga yasalari ve atom hakkindaki dusuncelerinde koklu degi$iklikler olmustur. Kismetse onlara da Dr Hawking in kitabini takip ederek deginecegim.

-devam edecek-

Levent ERTURK
LEVENTERTURK1961
https://leventerturk1961.wordpress.com/


Grup eposta komutlari ve adresleri :
Gruba mesaj gondermek icin : ozgur_gundem@yahoogroups.com
Gruba uye olmak icin : ozgur_gundem-subscribe@yahoogroups.com
Gruptan ayrilmak icin : ozgur_gundem-unsubscribe@yahoogroups.com
Grup kurucusuna yazmak icin : ozgur_gundem-owner@yahoogroups.com
Grup Sayfamiz : http://groups.yahoo.com/group/Ozgur_Gundem/
Arzu ederseniz bloguma da goz atabilirsiniz : http://orajpoyraz.blogspot.com/










BitCoin URL: 16496HKpgEEpx1d6t688HiXXdJP5jdA9xo LiteCoin URL:   LTtsCJ2mLUXLLs8v5US8w5zQeq66eakPtU

NameCoin URL       :  N7wbJyxqoueznDHu9tnu56y1V7B9P1Phs4
FeatherCoin URL     :  6rHGzeMefFvzqmBM5VNqmUziCxtga4wpDs
TerraCoin URL        :  1GQFs8GpaTXxoeTAsGmo56WNfYSZRy2mBD

PeerCoin URL         :  PMeBpz6X9RRLQxdFs5Jws5JwFec3Mzen8q6Twg






-------------------------------------------------
ONLY AT VFEmail! - Use our Metadata Mitigator™ to keep your email out of the NSA's hands!
$24.95 ONETIME Lifetime accounts with Privacy Features!
No Bandwidth Quotas!   15GB disk space!
Commercial and Bulk Mail Options!

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder