14 Nisan 2017 Cuma

NİHAT GENÇ : BUNLAR HAYRA ALAMET TOPLANTILAR DEĞİL


 


NİHAT GENÇ : BUNLAR HAYRA ALAMET TOPLANTILAR DEĞİL

Unutmadan, diktatörlere halk, "Milletin müşfik babası" der. Onlara despot diyenler hapsi, sürgünü göze alan aydınlardır.

14.04.2017 12:37



Yağmurlu ve soğuk bir Nisan günü Orta Anadolu'nun birkaç kasabasında ayaküstü sohbet ve kısacık konuşma yapma şansı buldum.

Kim görse, kalabalık içinden bizi çekip, "Nihat bey özel bir şey söylemek istiyorum" diyor, ve farklı yerlerde kulağıma hep aynı şeyler söylendi:

"Nihat Bey, buralarda evi-toprağı olan herkes AKP'li görünmek zorundadır. Arsanızdan ya yol geçirirler ya kamulaştırmayla tehdit edilirsin. Burada, dar alanda adam adama baskı altında yaşarsın, senin CHP'li ya da farklı partili olduğunu anlarlarsa evin, arsan ceza, tehdit üstüne gelirler. Fazla arazisi olmayan köylüler de çocuklarının istikbali için konuşamaz, buralarda AKP'li görünmeyen kimseyi bulamazsınız, biz dedemizden, atamızdan bu topraktayız. Büyükşehir belediye yasasını ele geçirmişler, arsamız üzerine her türlü tehdidi yapıyorlar. Eskiden sağ sol siyasetinden kahvelerin bile ayrıldığı yılları biliriz ama ne dedemizden ne babamızdan malımıza mülkümüze bu tehditleri yaşamadık.."

Sevgili ülkem, vaziyetimiz budur, yazarından, köylüsüne boynumuza bir demir boyunduruk vuruldu, nefes alabilen yok.

Arabanızla iki yüz km. gidiyorsun yollarda tek bir "Hayır" afişi göremiyorsun.

Hiç "Hayır" afişi neden yok? Bir köylüye sorduk, gülerek: "Hiç 'Hayır' afişi olmayışı zulmü gösteriyor, ters tepecek" dedi.

AKP içinden istihbarati şeyler de duyuyoruz: "Bu afişleri belediyeler asıyor, gerçekte hiçbir AKP'li eski seçimlerde olduğu gibi ortalıkta görünmüyor, kapı çalmıyorlar, toplantı yapmıyorlar, AKP'lilerin yüzünden düşen bin parça, afişleri asmışlar oturmuş bekliyorlar. Yerelde bu kadar sessiz bir seçim hiç yaşamadık, eskiden kudururlardı ortalığı velveleye verirlerdi, şimdi, hepsi sus pus."

Ve devamla: (Adını vermeyelim) "Önceki bakan geliyor, AKP'lileri topluyor ve sadece AKP içindeki şikayetlerin konuşulmasını istiyor, yazıp toplayıp, gidiyorlar. Şu etraftaki üç-dört kasabayı dolaşın, hepsinde içten içe aynı gizli toplantılar, içerde bir kazan kaynıyor, bunlar hayra alamet toplantılar, değil.."

BU ÜLKEYE HALA "KAFİR" ÜLKESİ DİYORLAR

"Hayır diyenlerin karıları kızları helaldir" diyen, Türkiye'de ve İslam dünyasında yalnız değildir.

Çünkü İslamcılık on beş yıl iktidarda kaldığı halde kendi ülkesini 'darülharp' yani kafir ülkesi görüyor.

Eskiden Bernard Lewis gibi yazarlar bu durumu dile getirince bizler çok sert şekilde itiraz ederdik ancak yaşadık ve milletçe gördük; ezan okunan, namaz kılınan, Diyanet'e milyarlarca bütçe ayrılan, imam hatiplerle dolup taşan bu ülkeye hala 'kafir' ülkesi diyorlar.

Kafir ülkesi, şu anlama geliyor; kafir ülkesinde yaşıyorsanız, dinin emirlerinden, dinden, ahlaktan, dini yasaklardan Müslümanlar sorumlu değildir.

İşte Fetö'nün siyasetini gördünüz, içki, yalan, himmet, her şey 'serbest'.

Ve bu hoca ve nice hocanın bu söylemlerine karşı iktidar medyasından tek bir itiraz gelmez. Çünkü 'halifeliği' ilan edip İslam ülkesi oluncaya kadar bu ülkedeki yolsuzluklarına, hırsızlıklarına, sapıklıklarına, leş et yedirmelerine, himmetlerine, çalmalarına dini bir kılıf lazım. Bu 'mübarek' kılıf da: Bu ülke darülharp, yani, Müslümanlar hiçbir günahtan sorumlu değil…

Namazını kıldığı, suyunu içtiği kendi toprağını 'kafir memleketi' hükmüne sokanlar birkaç yobaz değil, İslamcı ideolojinin ta kendisidir.

"Hayır diyenlerin karısı kızı helaldir" diyen adama karşı İslamcı medyadan, İslamcı hükümetten ve yazarlardan, tek bir itiraz edeni gördünüz mü?

"Bu kadar vahşi olamazlar", "Bu saçmalıktır", demeyin, hadi 'entel' bir yorum yapayım.

'Yapısalcılığın' kurucusu Levi-Strauss, "Eski kültürlerde, düşünürsüz bir düşünce, mantıkçı barındırmayan bir mantık bulunur" der.

Yani, bugünün en büyük aydınları ve filozoflarını o eski kültür ve eski doğa içinde bugünkü bilgileriyle yaşama şansı bulsalardı, o ilkel yerliler gibi davranırlardı.

Özetle, o ilkel kültürde size anlamsız gelen her şeyin kendi içinde bir anlamı vardır.

Ve ilkel dünyanın size saçma, faydasız, alakasız gelen her sözü, davranışı, sembolü, töreni o dünya içinde, sağlam bir anlamlar bütününe oturur.

"Hayır diyenlerin karısı kızı size helaldir" diyen adam, bu yüzden yalnız değildir, İslamcılık düşüncesinde herkes yazarından cumhurbaşkanına size çok anlamsız, saçma gelen, size mantıksız gelen bu İslami teori içinde, anlamlı ve bir bütündürler.

Yapısalcılık denilen felsefe de budur, saçma sapan gelen her şey 'bütün' içinde anlamlı bir 'yapı' oluşturur.

En iyi örneği Hayrettin Karaman'ın yazılarıdır, kendi İslam anlayışı içinde (kendi anlam dünyalarında) bizleri gayrimüslim gören, bizleri kafir kategorisine koyan yüzlerce fetvası ortadadır. Birkaç kişiye ait bir saçma düşünce değil derin ve büyük bir yapıya aittir.

OSMANLI YIKILDIKTAN YÜZ YIL SONRA

Bernard Lewis, dedim de, şu kötü tarihçi, anlatır:

Fransız ihtilalinden üç yıl önce Fransız elçisi, Osmanlı'da işlerin yavaş yürüdüğünden şikayetçi olur.

Şu cevabı alır: "Burada (Osmanlı'da) işler, kralın tek hakim olduğu Fransa'daki gibi yürümüyor. Kralınız bir emir veriyor hemen oluyor. Burada böyle değil. Burada sultanın danışmanları var, yüksek mevkilerde bulunmuş olanlarla bir dizi toplantılar yapar, bu yüzden karar alması çok uzar ve yavaşlığa sebep olur"

Günümüz İslamcılar'ı Osmanlı padişahlarına özenip 'mutlakiyetçilik' arzuluyorlar, ama Osmanlı'daki karar mekanizması da bu.

Aklıma gelmişken II. Mahmut, Yeniçeriye laf geçiremeyeceğini anlayınca on binlerce Yeniçeriyi öldürür ancak büyük soru şudur, II. Mahmut'a kadar Yeniçeriyi laf geçirebilmiş bir padişah bulabilmek mümkün değildir.

Yeniçeriyi laf geçiren tek padişah, Allah'a çok şükür, Osmanlı yıkıldıktan yüz yıl sonra, bugünlerde ortaya çıktı.

NEDEN HEPSİNİN CEHENNEMİ AYNI OLDU

Son yüzyılda Orta-Doğu'da ortaya çıkan İslamcı ideoloji ve hareketlerin siyasetleri farklı farklıydı, eylemleri çeşit çeşitti. Kimi siyasi düzeni gizlice ele geçirmek, kimi arkasına İngiliz'i, Amerika'yı almak, kimi hücre örgütlenmesi, kimi silahlı, ve mezhep ve din yorumları, yani hepsinin farklı farklı cennetleri rüyaları vardı.

Tıpkı AKP Fetö gibi birbirlerini çekemez sinsi ya da aleni birbirleriyle savaşırlardı.

Sorum şu; bu kadar farklı farklı cennetleri vardı da neden hepsinin cehennemi aynı oldu.

GÖZLERİMİZLE GÖRDÜK

Bir yüzyıl önce sanayi ve teknoloji ve bilimsel icadlar çağı, dünyayı sevince boğan en büyük buluşlardan biri buharlı gemi, tren, ve telgraf..

Tren ve telgraf Amerika ve Rusya gibi uçsuz bucaksız ülkelerin iki yakasını birbirine getiriyor, bir sebze kasasını bir günde beşyüz km. öteye taşıyabiliyorsunuz. Telgrafla en uç kasabalara ulaşabiliyorsunuz.

İşte Abdülhamit, mutlakiyetçi düzeni için telgraf ve treni büyük bir şans olarak gördü. Telgraf ve treni, emirlerinin iletilmesi için, kontrolü altına aldı, yani telgrafın icadına en çok Abdülhamit sevindi.

Aynı şekilde, bugünlerde TV, insanlık için büyük bir icat, her yere ulaşabiliyorsun, her türlü yayını yapabiliyorsun, eğitim kültür dil her şeyini bu yeni icatla geliştirmek mümkün…

Ancak Tayyip Erdoğan da tıpkı atası Abdülhamit gibi, bu büyük icadı, emirlerinin iletilmesi için emri altına almayı başardı.

Bu büyük icatlar halkın değil padişahların işine daha çok yaradı.

Beş-on yıl önce şöyle şeyler harcıalem bir rahatlıkla söylenir yazılırdı; darbe, bu teknoloji çağında imkansız, padişahlık, bu iletişim çağında mümkünatı yok, olamaz.

Ancak gözlerimizle gördük, dünyada hangi teknolojik icatlar, iletişim ne kadar gelişirse gelişsin despot bir idareden kurtulamayacağız.

Çünkü, birkaç dahi bilim adamı teknolojide büyük icatlar yapabilir, ancak birkaç büyük değil yüzlerce dahi yan yana gelse 'kültürleri' kolay kolay değiştiremez, Mustafa Kemal hariç.

İSLAMCI GENÇLERE BİR SORU DAHA

Geçenlerde şu çakma sultan torunu gündeme düşünce, "Osmanlı tarihinde altı asır saray dışında öne çıkmış tek bir 'kadın' yoktur" dedim. Hatta, "Altı asır akşamları dışarı çıkmış tek bir kadın olmadı" dedim. İslamcı gençler bu lafıma çok bozuldu, etmedik küfrü bırakmadılar.

Kafaları fantastik Malkoçoğlu, Kadir Mısırlıoğlu tarihiyle ütülenmiş bu gençlerin 'tarih' algılarını sorgulamaları için bir soru daha:

Osmanlı İmparatorluğu Avrupa kıtasında beş asır hakimiyet kurdu, Avrupa kıtasında Anadolu'dan daha büyük toprak parçasını idare etti. Bu altı asır boyunca Osmanlı'nın Avrupa'daki topraklarına tek bir kadın gidebildi mi?

BİR SORU DA GÖKÇEK'E

Bir okuyucu mesaj göndermiş: "Hem padişahlık diyorsun, hem de gün geçtikçe daha sert eleştiriler, yazıyorsun, bu çelişmiyor mu?"

(Bir yazar karakteri olarak argo tabirle Allah'ını tanımam, bu ayrı.)

Ancak bu kardeşimize bir fıkrayla cevap vereyim, Şems anlatır.

Birgün padişahın yemeğini koyan hizmetkar, padişahın üstüne yemeğin yağından bir damlacık döker.

Padişah birden hiddetlenir: Tez, şu adamı asın!

Padişah'ın asın emrini duyan hizmetkar, elindeki yemek tablasını baştan aşağı padişahın üstüne boca eder.

Padişah, "bu ne cüret" diye, ayaklanır.

Hizmetkar: Yemeğin tümünü üstüne boşalttım, çünkü padişahım, asın emrinizin, bari çok sağlam bahanesi olsun.

Bir sorum da Melih Gökçek'e. "Geziciler fıskiyemi kırdı" diye davacı olan Gökçek, "Tanklar asfaltlarımı parçaladı" diye neden Fetö davasına müdahil-davacı olmuyor?

Unutmadan, diktatörlere halk, "Milletin müşfik babası" der. Onlara despot diyenler hapsi, sürgünü göze alan aydınlardır.

Nihat Genç

Odatv.com

http://odatv.com/bunlar-hayra-alamet-toplantilar-degil-1404171200.html

 
a45UyF587661-170414142043 Oraj Poyraz oraj_poyraz@alpinaasia.com
2017/04/14  15:33 2  65  alelma@yahoogroups.com


 

Agac kurumamissa bahari duyar...

Anonim Nasihat

Enes bin Malik ( Radiyallahu Anh ) soyle dedi : Rasulullah ( Sallallahu Aleyhi ve Sellem ) :
...Cehennem de nefsin arzulariyla kusatilmistir buyurdu.

( Buhari - Muslim - Tirmizi )
Cehennemle ilgili hadis. Sahihmis bilenler denetlesin.

Kur an daki Celiskiler Ve Nedenleri (5)
III) Mekke den Medine ye Hicret Olaylari Vesilesiyle Konan Ayetler Arasindaki Celiskilerin Nedenleri

Muhammed, Mekke den Medine ye hicret olaylari sirasinda da, yukaridaki taktik geregince, Kur an a celismeli ayetler yerlestirmekten geri kalmamistir:
Mekke de bulundugu on yila yakin bir sure boyunca fazla taraftar top-layamayinca ve kendisine destek olanlarin (ornegin karisi Hatice ile amcasi Ebu Talib in) olumleri sonucu koruyucusuz kalinca, Medine ye hicret etmeye karar vermistir. Ancak, taraftarlarini hicret etmeye zorlayabilecek gucte degildi. Yapilacak sey ikna usullerini denemekti. Ikna edebilmenin etkili yollarindan biri, niyet unsurunu amel unsuruna baglamakti, yani kisiyi yaptigi isler yuzunden sorumlu tutmakti. Kendisiyle birlikte Medine ye hicret edecek olurlarsa iyi bir is yapmis olacaklarini, nimetlere ve ahretlere kavusacaklarini, aksi takdirdebunlardan yoksun kalacaklarini anlatmak uzere soyle konusmustur:

Herkesin niyet ettigi ne ise eline gececek olan ancak odur. Artik nail olacagi bir dunya veya nikah edecegi bir kadindan dolayi hicret etmis kimse varsa, hicreti (Allah in ve Resulunun rizasina degil) sebeb-i hicret olan seye muntehidir. (1)

Boylece anlatmak istemistir ki, kisiler hangi niyetle hicret etmislerse, niyetlerine gore sonuc alirlar, yani kendi verecekleri kararlara Tanri (ve elcisi) karismaz.
Kuskusuz ki, o an icin bu sekilde konusmak isine gelmistir. Cunku, hicret edip etmemeyiTanri kararina ve iznine birakmis olsa, gerek hicret etmek isteyenler ve gerek istemeyenler, bunu kendilerine gore bahane nedeni sayilabilirler diye dusunmustur. Yani eger Tanri diledigini hicret ettirir, diledigini ettirmez demis olsa ya da Tanri nin rizasi olmadan hic kimse hicret etmek icin karar alamaz seklinde konusmus olsa, hicret etmeyip de Mekke de kalmak isteyenler, Mademki hicret, Tanri nin dilek ve rizasina baglidir, o halde bizim burada kalmamiz Tanri dilegine gore olusmus demektir. Karan biz vermedik ki sonun!u olalim diyebileceklerdi. Bundan dolayidir ki, Muhammed, Herkesin niyet ettigi ne ise eline gececek olan ancak odur... hicret etmis kimse varsa hicreti (Tanri nin ve elcisinin rizasina degil) hicret nedeni olan niyete yoneliktir seklinde konusmayi ve boylece kisileri sorumluluk duygusu icerisinde birakmayi, o an icin kendi siyasetine uygun bulmustur.

Fakat, Medine ye hicret ettikten sonra durum degismistir. Zira Muhammed in cagrisina uyup Medine ye hicret eden Muslumanlar oldugu gibi, hicret etmeyip Mekke de kalanlar da vardi; bunlar cogunluktu. Boyle olunca, Medine ye hicret edenler -ki bunlara Muhacirler adi verilmistir-, hicret etmeyip de, Mekke de kalanlari ornek verip, Muhammed e, Nasil olur da onlari Medine ye getiremezsin? diyebilirler ve kendisine basarisizlik yukleyebilirlerdi. Ve iste boyle diyemesinler diye, Kur an a, (Ey Muhammed!) Tanri kimi dogru yola eristirmisse, dogru yolda olan odur ancak. Kimi de saptirmissa, sen ona, Tanri nin disinda dost bulmazsin... seklinde ayetler koymustur (ornegin Isra Suresi, ayet 97). Yani demek istemistir ki, hicret etmeyip Mekke de kalanlar dogru yoldan sapanlardir; Tanri onlari saptirdigi icindir ki Medine ye hicret edemediler ! Boylece, icinde bulundugu durumlara gore, bir yandan dogru yola yonelmenin (ornegin, hicret etmenin) kisi iradesine bagli oldugunu (ve bu sekilde davrananlarin cennetlik olacaklarini) belirtirken, diger yandan, dogru yola yonelmenin ozgur irade isi degil, Tanri dilegine bagli bir sey oldugunu (ornegin, hicret etmeyenlerin Tanri izni olmadigi icin Medine ye hicret edemediklerini) ongoren ayetler de celiskilere neden olmustur.
IV) Medine ye Hicretten Sonra, Oradaki Yahudilerle Olan Iliskiler Yuzunden Ortaya Cikan Celiskili Ayetler

Daha once de degindigimiz gibi, Muhammed, Medine ye hicretten sonra, oradaki Yahudileri Musluman yapmak istemis, fakat butun cabalarina ragmen yapamamistir.(2) Ve iste izledigi bu siyasetle ilgili olarak Kur an a birtakim hukumler koymustur ki, hepsi de birbiriyle celiskilidir. Bir kere Yahudileri Musluman yapamayinca kendi taraftarlari, Hani ya sen, Tanri nin peygamberi olarak her seyi bilen ve her seyi uapabilen bir kimsesin, nasil olur da
Yahudileri Musluman yapamazsin ? seklinde soylendiklerinde, kusurun kendisinde olmadigini anlatmak ve prestijini kurtarmak icin, Tanri di/ediginin kalbini acar Muslumanyapar, diledigini saptirir kafir yapar (Enam Suresi, ayet 107, 125: Nahl Suresi, ayet 93; Zumer Suresi, ayet 22-23 vd...) ya da Allah kimi hidayete erdirirse dogru yolu bulan odur... (Araf Suresi, ayet 178) seklindeki ayetlere basvurmustur.

Bununla beraber isine geldigi zaman, Herkese islediklerinin karsiligi odenir (Ahkaf Suresi, ayet 19) seklindeki ayetlerden yararlanmayi da ihmal etmemistir. Bunun boyle oldugunu iyice anlayabilmek icin, onun, daha once, Mekke doneminde Kureysli musriklere (puta tapanlara) uyguladigi siyaseti animsamakta yarar vardir. Zira, musrikleri (puta tapanlari) Musluman yapamayinca, Kur an , Allah dileseydi puta tap-mazlardi (Enam Suresi, ayet 107) seklinde ayetler koydugunu ve boylece, Eger putperestler beni peygamber olarak kabul etmiyor ve puta tapinaktan vazgecmiyorlarsa, bu benim kabahatim degil; cunku, Tanri dileseydi onlar puta tapmazlardi seklindeki bir mantiga siginarak prestijini kurtarmaya calistigini yukarida gormustuk. Mekke deyken, Allah dileseydi puta tapinazlardi (Enam Suresi, ayet 107) seklinde konusurken, Medine ye gectikten ve iyice guclendikten sonra bu soylediklerinin tam tersine olarak, Kur an a, Musrikleri nerede gorurseniz oldurun (Tevbe Suresi, ayet 5) seklinde celismeli ayetler koymaktan geri kalmamistir. Mekke deyken Allah dileseydi puta tapmazlardi seklinde ayetler koymasi, kuskusuz ki , gucsuz olmasindandi, Medine ye gectikten sonra, Musrikleri nerede gorurseniz oldurun! seklinde ayetler koymasi ise, artik guclenmis olarak musrik leri kilic yoluyla Musluman yapabilecegini bilmesindendir. Boylece Tanri yi, hem insanlari musrik (puta tapan) ya da sapik yapan hem de musrik ve sapik yaptiktan sonra oldurten durumlarda birakarak celismeler zincirine yenilerini eklemistir. Ve iste bu ayni taktigi, Yahudileri ve Hiristiyanlari Musluman yapmak uzere basvurdugu siyasete de arac kilmistir.

Kur an da, Islamdan baska dinlerin varligini kabul eder gorunen, ornegin, Yahudilerin, Hiristiyanlarin, Sabitlerin ve hatta putperestlerin din lerinden (inanclarindan) soz eden ayetler bulundugu gibi, Islamdan baska din olmadigina dair ayetler de vardir ki, celismeli olarak siralanmislardir. Ornegin, Kafirun Suresi nde musrik lerle ilgili olarak, Sizin dininiz size, benim dinim bana (Kafirun Suresi, ayet 6) diye yazilidir. Bakara Suresi nde de Yahudiler, Hiristiyanlar ve Sabiilerle ilgili olarak, ...(onlardan Allah a ve ahret gunune inanip yararli is yapanlar) Rab-lerinin kalindadir. Onlar icin artik korku yoktur (Bakara Suresi, ayet 62) diye yazilidir. Yine Bakara Suresi nde, Kendi dinlerine uymadikca Yahudiler ve Hiristiyanlar senden hosnut olmayacaklardir (Bakara Suresi, ayet 20) diye ayet vardir. Goruluyor ki, bu ayetlerde, Islamdan baska din ve inanclara (ornegin, Yahudilige ya da Hiristiyanliga) yonelmenin kisiye bagli bir is oldugu anlami yatmakta. Fakat, buna karsilik, Kur an da, Islamdan baska din olmadigina, baska bir dine yonelenlerin sapik sayilip cezalandirilacaklarina, onlara karsi savas acilmasi ve Islami kabul etmelerine kadar savasin surdurulmesi gerektigine dair ayetler de vardir ki, $ik $ik tekrarladigimiz gibi,bazilari soyledir:

Allah katinda din suphesiz Islamiyettir (Al-i Imran Suresi, ayet 19).

Kim Islamiyetten baska bir dine yonelirse onunki kabul edilmeyecektir. O ahrette de kaybedenlerdendir (Al-i Imran Suresi, ayet 85).

.. .Musrikleri buldugunuz yerde oldurun... (Tevbe Suresi, ayet 5).

Kendilerine kitap verilenlerden (Yahudiler ve Hiristiyanlar) Allah a ve ahret gunune inanmayan, Allah ile Resulunun haram kildigini haram saymayan ve hak dini (Islam dinini) kendine din edinmeyen kimselerle, kuculerek elleriyle cizye verinceye kadar savasin (Tevbe Suresi, ayet 29).

Ey Peygamber! Kafirlerle ve munafiklarla savas (cihatta bulun) ve onlara kati davran (sertlik goster) Varacaklari yer cehennemdir. .. (Tevbe Suresi, ayet 74; Tahrim Suresi, ayet9).

Farkli din ve inancta olanlari zorla ve siddet yoluyla Islama sokmaya yonelik bu tur ayetler, biraz yukarida gordugumuz Dinde zor-lama olmaz ya da Sizin dininiz size, benim dinim bana seklinde ayetlerle catismakta. Bu catisma, yine Muhammed in gucsuz durumdan guclu duruma gecmesiyle ilgilidir. Gucsuz oldugu donemde, Yahudilere ve Hiristiyanlara karsi pek bir sey yapamadigi icin ya da onlari kazanmak amaciyla yumusak bir siyaset izlemis, onlari kendi inanclari icinde yasar kabul etmistir; fakat guclendigi an, Islamdan baska din olmadigini ileri surerek uzerlerine yurumustur. Konuyu Islama Gore Diger Dinler (Kaynak Yayinlari, Istanbul, birinci basim, Mart 1999) ve Kur an daki Kitaplilar (Kaynak Yayinlari, Istanbul, birinci basim, Nisan 1999) baslikli kitaplarimda ele aldigim icin burada fazla durmayacagim.
V) Peygamber lik Siyasetinden Dogma Celiskiler: Tanri, Insanlari Dogru Yola Sokmak Icin Peygamber Ier Gonderiyor, Fakat Bu Gonderdigi Peygamber lere Insanlari Dusman Kiliyor; Kildiktan Sonra da Bu Insanlari Cezalandiriyor!

Kur an da yazilanlara gore, Tanri, Ins-u Cinn seytanlarini pey-ganber lere dusman yapmak, yaptiktan sonra onlari cezalandirmak gibi bir yol secmistir. Daha baska bir deyimle, hem bir yandan insanlari (ve cinleri) dogru yola sokmak uzere peygamberler gondermistir hem de diger yandan insan ve cin seytanlarini peygamber lere dusman etmistir. Ustelik bu dusmanligi onlemek olanagina sahip bulundugu halde onlememis, peygamber lere dusman kildigi insanlari cezalandirmak egiliminden vazgecmemistir! Butun bunlar, Tanri yi, Celiskili davranislar icerisinde gostermeye yeterlidir. Birkac ornek verelim: Kur an da, Enam Suresi nde Tanri nin Muhammed e hitap ederek insan ve cin seytanlarini peygamberlere dusman kildigi yazilidir:

(Ey Muhammed!) Boylece biz, her peygambere insan re cin, (Ins-u Cinn) seytanlarim dusman kildik. (Bunlar) aldatmak icin birbirlerine yaldizli sozler fisildarlar. Rabbin dileseydi onu da yapamazlardi. Anik onlari uydurduklari seylerle bas basa birak (Enam Suresi, ayet 112-113).

Dikkat edilecegi gibi bu ayet, anlasilmazliklar bir yana, bir de kendi icerisinde celismelerle dolu. Bir kere Tanri, insan ve cin seytanlarini peygamberlere dusman kiliyor? Pek guzel, ama kimlerdir bu insan ve cin seytanlari? Ve neden Tanri bunlari peygamberlere dusman kilmistir? Yorumculara gore, ayette gecen (Ins-u Cinn) seytanlari (yani insan ve cin dusmanlari ) deyiminden anlasilmasi gereken sey, bir kismi gorunen, bir kismi gorunmeyen yaratiklardir ki, aldatmak icin ici bozuk disi yaldizli sozler vahyetmektedirler. insan seytanlari denen yaratiklar, dogru yoldan ayrilmis olan, Tanri ya ve Peygamberce bas egmeyen insanlardir ki, dogru yolda olan insanlari aldatmak, kandirmak icin yaldizli sozler soylerler! Cin seytanlari da, muhtemelen bu nitelikte olup da gorunmeyen yaratiklardir. Ve iste bu insan ve cin (Ins-u Cinn) seytanlari, her peygambere dusman olarak boyle seyler yapmaktadirlar. Onlari peygamberlere dusman yapan Tanri dir! Ve eger Tanri istemis olsaydi, o seytanlar bu aldatmalari, bu kandirmalari ve bu dusmanliklari yapamazlardi. Yani Tanri istemis olsaydi, onlara (insan ve cin seytanlarina) o kudreti vermez veya verdigi halde mani (engel) olur yaptirmazdi . (3)

Goruluyor ki, insan ve cin seytanlarini peygamberlere dusman
yapan Tanri, bu seytanlarin kotuluklerine, kandirmalarina ve aldatmalarina engel olmamaktadir. Neden olmamaktadir? Cunku, yine yorumcularin soylemelerine gore, bunda bir hikmet vardir! Unlu bir yorumcu soyle diyor:

...(Ins-u Cinn seytanlarinin bu kotulukleri) yapabilmeleri ve yapmalari dahi rabbinin mesiyyetiyledir (istemesiyledir). Ve demek ki, bunda (Tanri nin) bir hikmeti vardir. Ve iste hikmet oldugu icindir ki, Tanri Muhammed e, Sen onlari iftiralarina birak. Birak ki. belalarini bulsunlar seklinde konusmakTadir.(4)

Konusurken de, Ey insanlar ve cin topluluklari! Sizi hesaba cekmeye koyulacagim ilerde... (Rahman Suresi, ayet 31-36) diye tehditler savurmayi unutmamaktadir. Bu dogrultuda olmak uzere, Furkan Suresi nde, Tanri nin peygamberlere, insanlardan dusmanlar yarattigini anlatmak uzere soyle konustugu yazilidir: (Ey Muhammed!) Iste biz boylece, her peygamber icin suclulardan dusmanlar peyda ettik. Hidayet verici ve yardimci olarak Rabbin yeter (Furkan Suresi, ayet 31). Goruluyor ki, hidayet verici , yani dogru yola sokucu oldugunu soyleyen ve diledigi gibi insanlari saptiran oldugunu bildiren Tanri, dogru yola sokmayip suclu durumda kildigi insanlari peygamberlere dusman yapmakla, yani celiskili bir davranista bulunmakla adeta ovunur gibidir! Simdi geliniz bu celismeli ayetlerin Kur an a alinis nedenlerini birliktearastiralim. Muhammed, kendisini Mekke de peygamber olarak ilan ettigi zaman -basta kendi yakin akrabalari olmak uzere- halktan kisilerin alay konusu olmustu. Henuz yeterince guclu olmadigi sure boyunca, kendisine muhalefet edenlere ve dusmanlik besleyenlere karsi pek bir sey yapamadigi icin, gelmis gecmis her peygamberin dusmanlari oldugunu soylemek isine gelmistir. Daha onceki peygamber lerin, tipki kendisi gibi, kendi kavimlerinin dusmanliklarina ve saldirilarina ugradiklarini anlatarak, kendi durumunu olasi bir seymisgibi gosterirdi. Fakat peygamberlere karsi dusmanlik besleyenlerin sinirsiz bir guce sahip olmadiklarini ve bu nedenle peygamberlere zarar verecek yeterliligi anlatirdi. Ornegin, Tanri nin, Nuh u, Ibrahim i, Israil i (Yakub u) ve onlarin soyundan gelenleri dogru yola ulastirdigini, fakat onlarin pesinden gelen kusagin namazi birakip nefislerinin arzularina uyduklarini (ornegin, Meryem Suresi, ayet 59-60; Sad Suresi, ayet 45-47) ve peygamberine kafa tuttuklarini eklerdi. Fakat, kafa tutanlarin, peygamberlere ustun bir guce sahip olduklari
kanisina kapilmamalari icin, dostluk ve dusmanlik gibi seylerin Tanri dan gelme oldugunu belirtirdi. Bundan dolayidir ki, insanlardan diledigini peygamberlere dusman yapip sonra onlari cezalandiranin Tanri oldugunu soylerdi. Furkan Suresi ne, yukarida degindigimiz ayeti koyup Tanri nin soylekonustugunu soylemistir:

(Ey Muhammed!) Iste biz boylece, her peygamber icin suclulardan dusmanlar peyda ettik. Hidayet verici ve yardimci olarak Rab-bin yeter (Furkan Suresi, ayet 31).

Bu amacla Kur an a& koydugu ayetlerden bir digeri, yine yukarida degindigimiz gibi soyledir:

(Ey Muhammed!) Boylece biz, her peygambere insan ve cin (Ins-u Cinn) seytanlarini dusman kildik. (Bunlar) aldatmak icin birbirlerine yaldizli sozler fisildarlar. Rabbin dileseydi onu da yapamazlardi. Artik onlari uydurduklari seylerle bas basa birak (Enam Suresi, ayet 112-113).

Goruluyor ki, ahrete ve peygambere inanmayanlarin kalplerini celen seytandir. Seytana bu isiyaptirtan Tanri dir ve Tanri, seytanin bu yaptiklarina engel olmamistir. Daha baska bir deyimle, Tanri, seytanin bu kotulugunu onleyebilecekken onlememistir. Nitekim yukaridaki ayette ...Rabbin dileseydi bunu yapamazlardi diye yazili. Ve guya Tanri, Muhammed e, ...Sen onlari iftiralariyla bas basa birak diye ogutte bulunmustur! Daha baska bir deyimle
Muhammed, kisilerin kendisine karsi dusmanlik besleyecek gucte olmadiklarini anlatmak icin bu ayeti koymus oluyor. Fakat, onlara karsi bir sey yapacak durumda olmadigi icin, Tanri yi, Sen onlara aldiris etine, onlari bana birak, ben haklarindan gelirim der gibi konusur gosteriyor. Ancak, Muhammed e hitaben, (Ey Muhammed!) ...Sen onlari iftiralariyia bas basa birak diyen, insanlara ve cinlere hitaben, Ey insanlar ve cin topluluklari! Sizi hesaba cekmeye koyulacagim ilerde... (Rahman Suresi, ayet 31-36) diye konusan Tanri, bir baska vesileyle bu soylediginin tam tersini soylemekten ve ornegin Peygamber e karsi gelenlerin ya da dusmanlik besleyenlerin asilmalarini veya el ve ayaklarinin caprazlama kesilmesini emretmekten geri kalmayacaktir. Verilecek orneklerden biri su:

Allah ve Resulune karsi savasanlarin ve Yeryuzunde bozgunculuk edenlerin cezasi ancak ya (acimadan) oldurulmeleri, ya asilmalari, yahut el ve ayaklarinin caprazlama kesilmesi, yahut da bulunduklari yerden surulmeleridir. Bu onlarin dunyadaki rusvayligidir. Onlar icin ahrette de buyuk azap vardir (Maide Suresi, ayet 33).

Burada gecen savasanlarin ya da bozgunculuk edenlerin deyimleri, en genis anlamiyla Tanri ya ve Muhammed e karsi dusmanlik besleyenleri, inkar yolunu secenleri de kapsar niteliktedir. Yine bu dogrultuda olmak uz&KrKiranda. su ayet var:

Ey Peygamber! Kafirlerle ve munafiklarla savas (cihana bulun), onlara kati davran (sertlik goster). Varacaklari yer cehennemdir. .. (Tevbe Suresi, ayet 74; Tahrim Suresi, ayet 9).

Bu vesileyle tekrarlamaliyim ki, butun bunlar, Muhammed in kendi sozleridir. Henuz guclu olmadigi ve aleyhinde konusanlara karsi bir sey yapamadigi zamanlar, Tanri dan, Sen onlari iftiralariyla bas basa birak seklinde vahiy indigini soylerken, iyice guclendikten sonra bu ayni Tanri nin, Onlara kati davran, el ve ayaklarini caprazlama kestin vd... seklinde dehset sacici hukumler gonderdigini, Tanri ya ve Pey-gamber e inanmayanlarin oldurulmelerini
emrettigini bildirmistir. Cunku, artik Peygamber ?, dusman olanlari Tanri ya dusmanmis gibi gosterip kilic yoluyla haklarindan gelebilecek guctedir. Bu nedenle Kur an a, yukarida belirttiklerimizden baska, bir de, Tanri nin dusmanlarinin cezasi atestir... (Fussilet Suresi, ayet 28) seklinde ayetler koymus, boylece anlatmak istemistir ki, Tanri kimlere dusman ise, Peygamber de onlara dusmandir , Tanri nin dusmanlari kimlerse, Peygamber in de dusmanlari onlardir ve bu gibi insanlar oldurulmelidirler. Ve iste gucsuz durumdan guclu duruma gecmek nedeniyle butun bunlari yaparken, birbiriyle celiskili hukumlerin Kur an da, yer almasina neden olmustur.
VI) Muhammed in Kisisel Tutum ve Davranislarindan Dogma Celiskiler (Bir Yandan Alcakgonullu ymus Gibi Gorunurken, Diger Yandan Asin Sekilde Ovunmesi Nedenlerine Dayali Celismeler)

Kur an daki celismelerin bircogu Muhammed in kisisel tutum ve davranislarinin urunu olarak ortaya cikmistir ki, bunun ilginc orneklerinden biri, bazen alcakgonulluymus gibi gorunmek isterken, bazen de asin sekilde ovunmekten kendisini alamamasidir. Su bakimdan ki, bir yandan ovulmenin Tanri ya ait olup, Tanri kullarinin alcakgonullu olmalari gerektigini, Tanri nin alcakgonullulukten hoslandigini, tevazu gosterenleri yucelttigini, yedi kat goklere kadar yukselttigini soylerken, diger yandan bu soyledikleriyle celismeye dusercesine kendi kendisine ovguler yagdirmistir. O kadar ki, kendisini, gelmis ve gelecek butun insanlarin en sereflisi, en yucesi seklinde gostermis ve hatta Tanri nin kendisine salavat getirdiginisoyleyecek kadar ileri gitmistir.

Gercekten de Muhammed, alcakgonullulugun en buyuk bir fazilet sayildigini, ovulmenin Tanri ya ozgu oldugunu, Tanri nin alcakgonullulukten hoslandigini ve ornegin, .. .yeryuzunde boburlenerek yurume! Allah kendisini begenip ovunen hic kimseyi... sevmez (Lokman Suresi, ayet 18) seklinde ayetler indirdigini, ayrica muminlere karsi alcakgonullu bir toplum getirecegini (Maide Suresi, ayet 54) haber verdigini soylemis ve Ben asla boburlenmem diyerek alcakgonullu olarak gorunmeyi yeglemistir. Bu amacla, ayrica ...Tevazu insana ancak yucelik verir. Tevazu ediniz ki, Allah da size rahmet etsin (5) demis yada bu dogrultuda olmak uzere ... Allah tevazu gostereni de yuceltir (6) ya da ...Kul tevazu edince Allah... onu yedi kat goklere kadar yukseltir (7) ya da Tevazu insana ancak yucelik getirir. Tevazu ediniz ki Allah... da size rahmet etsin (8) ya da Hiristiyanlarin ... Isa yi ovdukleri gibi ovmeyin beni. Sunu biliniz ki, ben Allah in kuluyum. O halde bana Allah in kulu ve Resulu deyin ... diye konusmus ya da Su dunyada ben, bir agacin altinda bir sure golgelenip sonra orayi terk eden bir yolcudan baskasi degilim (9) diyerek alcakgonulluluk timsaliymis gibi gorunmustur. Ancak, hem dogustan gelme bir itisle hem de kendisini Arap insanina peygamber olarak kabul ettirebilmek icin ovunmenin vazgecilmez bir sey oldugunu dusunmus olmali ki, yukarida soylediklerinin tam tersini yapmistir; hem de Ben boburlenmem derken, boburlenerek! Ornegin, kendisini butun insanlarin en sereflisi, en yucesi olarak gostermek uzere, Gozunuzu acin, ben Allah in sevgilisiyim, bununla boburlenmem... Allah nezdinde, gelmis ve gelecek butun insanlarin en sereflisi, en yucesi benim. Ben bununla da boburlenmem - derdi. Ote yandan Kur an a koydugu pek cok ayetle Tanri nin kendisini her bakimdan yucelttigini, sereflendirdigini bildirmistir. Bu ayetler arasinda, kendisinin gelmis ve gecmis butun peygamberler arasinda en yuce ve en serefli yeri isgal ettigine, geleceginin butun peygamberler tarafindan mujde lendigine, baska peygamberlere taninmayan niteliklerin kendisine tanindigina (ornegin bkz. Tevbe Suresi, ayet 128) ve kendisinin Tanri sayesinde mecnun olmaktan uzak kilindigina, kendisi icin bitip tukenmeyen mukafatlar olduguna dair (ornegin bkz. Kalem Suresi, ayet 1-6; Furkan Suresi, ayet 4-8, 10) ayetler yaninda, Tanri nin kendisini hoslandirmak uzere is gordugune ve ornegin kible yonunu Kabe ye cevirdigine .dair ...Ey Muhammed... simdi seni memnun olacagin bir kibleye donduruyoruz... (Bakara Suresi, ayet 144) seklinde ya da yuce bir ahlaka sahip oldugunun Tanri tarafindan aciklandigina dair ...Ve sen (Ey Muhammed!) elbette yuce bir ahlak uzeresin... (Kalem Suresi, ayet 4) seklinde olanlar vardir. Butun bunlar yetmiyormus gibi, bir de insanligin (ve tum insanlarin) var edilmesine kendisinin vesile oldugunu anlatmak uzere,
Tanri nin Eger sen olmasaydin, ey son peygamber (Muhammed!), ben bu varliklari yaratmazdim —diye konustugunu soylemekten ve nihayet Tanri yi, melekleriyle birlikte kendisine salavat getirdigini eklemekten kendisini alamamistir. Kur an a koydugu ayet aynen soyle:

Su bir gercek ki Allah ve melekler o yuce nebi Muhammed e salat ve selam ederler... (Ahzab Suresi, ayet 56).

Muhammed, Tanri yi, tum melekleriyle birlikte kendisine salavat getirirmis gibi gostermekle, ovunme hevesini sonsuza dek goturmus gibidir. Bir yandan ovunmenin kotu bir sey oldugunu ve ovunmekten hoslanmadigini soylerken, diger yandan boylesine asiri bir ovunme yoluna basvurmasi, celiski yaratma alaninda bir hayli ileri gittiginin kanitidir. Hemen ekleyelim ki, butun bu celiskili durumlar, gucsuz durumdan guclu duruma gecmesiyle ilgilidir. Henuz gucsuzken alcak gonulluymus gibi hareket etmis, fakat guclendigi andan
itibaren boburlenme yolunu secmistir, hem de her defasinda, Ben bununla da boburlenmem seklindeki konusarak.

Dipnotlar;
1)Bu satirlari su sekilde anlamak gerek: Herkesin niyet ettigi ne ise eline gececek olun ancak odur... hicret elini f kimse varsa hicreti (Tanri nin ve elcisinin rizasina degil) hicret nedeni olan niyete yoneliktir.
2)Bkz.. Ilhan Arsel, Islama Gore Diger Dinler. Kaynak Yayinlari, birinci basini, istanbul. Mart 1999: Ilhan Arsel, Kur an daki Kitaplilar, birinci basini, istanbul. Nisan 1999.
3)Elmalili Hamdi Yazir, age. c.3. s.2031.
4)Elmalili Hamdi Yazir, age. c.3, s.2032-2033.
5)Imani Gazali, age, c.2, s.732-733
6)Imam Gazali, age. c.3, s.720.
7)Imam Gazali, age, c.3. s.732
8) imam Gazali, uf;e. c.3, s.733
9 )Ibn Ishak, Kitab al-Magazi; Ibn Sa d, Kirab ul-Tabakat.
https://kuranelestirisi.wordpress.com/2011/12/29/kurandaki-celiskiler-ve-nedenleri-5/


Grup eposta komutlari ve adresleri :
Gruba mesaj gondermek icin : ozgur_gundem@yahoogroups.com
Gruba uye olmak icin : ozgur_gundem-subscribe@yahoogroups.com
Gruptan ayrilmak icin : ozgur_gundem-unsubscribe@yahoogroups.com
Grup kurucusuna yazmak icin : ozgur_gundem-owner@yahoogroups.com
Grup Sayfamiz : http://groups.yahoo.com/group/Ozgur_Gundem/
Arzu ederseniz bloguma da goz atabilirsiniz : http://orajpoyraz.blogspot.com/










BitCoin URL: 16496HKpgEEpx1d6t688HiXXdJP5jdA9xo






Hiç yorum yok:

Yorum Gönder