Zannediyorum AKP son yüzyılın gördüğü en büyük seçim hilesini        yapmaya çalışırken yüzüne gözüne bulaştırmak üzere.
        İzleyin bu referandum karakolda bitecek.
        Itirazlar bitmeyecek.
        Kazandım diyenler kazanamadıklarını öğrenecek ve bunu        kabullenmeyecek.
        Taraftarlar sokaklarda birbirini doğrayacak.
İzleyin.
        Senaryo budur.
        Güzellikle olmadı.
        Hileyle olmadı.
        Şiddetle yapmaya çalışacaklar.
L2fSIJNoA0xfSNxA
a45UyF587661-170416203434 Oraj Poyraz oraj.poyraz@openmail.cc
2017/04/16 07:53 3 49 bizdensize@googlegroups.com
          DONUS
          . . . . . .
          Askerler donuyor ihtiyar askerler,
          Sulhun mavi daglarindan.
          Kalbimize ne kadar asina
          Adimlarinda kalan.
          Turkuler donuyor nurdan turkuler
          Kagni arabalarindan soylenmisti.
          Karsi bahceler ki ayna midir
          Nasibi devreder simdi.
          Kuslar donuyor sadik kuslar,
          Bahar icin degil, sacaklarimiz icin.
          Donen mesafesiyle var oluruz
          Mevsimler arkasi guzelligin.
          Gemiler donuyor garip ve zengin.
          Garip ve sonsuz sular uzerinde.
          Gemilerle beraber gelen sey
          Aydinliklar gibi yuzer, derinde.
          ve bunlar degil de ey gecem,
          Sen donuyorsun ellerime, sen.
          Aska ve hayata donuyorum
          Topragin butun olulerinden
          
          Fazil Husnu DAGLARCA
          
        
          Hoybun (Kurtce: Xoybun) Cemiyeti
          
          5 Ekim 1927 ye, Lubnan in Bihamdun sehrinde kurulmustur.
          
          Bihamdun sehrinde, Kurdistan Teali Cemiyeti- Kurtcu Millet          Fikrasi-Kurtcu Milliyetci Orgutler-Irak-Iran-Suriye deki          Kurtculer ve Tasnak kokenli Ermeniler ortak duzenlenmis bir          kongrede biraraya geldiler. 45 gun suren calismanin sonunda          HOYBUN adli teror orgutunu kurdular.
          
          Politik ve Askeri Isbirligi olarak acilanan antlasmanin ilk iki          maddesi soyle idi:
          
          1)Her iki taraf Bagimsiz Kurdistan in ve Birle$ik Ermenistan in          kurulma hakkini karsilikli olarak taniyarak, bu hakkin savunmasi          icin mumkun olan her turlu imkani kullanarak birbirlerinin          yardimina kosmayi kabul ederler.
          2)2) Her iki taraf, hangi topraklarin Ermenistan a, hangi          topraklarin Kurdistan a ait olduguna(!) bakmaksizin, sadece iki          ulkenin kurtulusunu amac edinmis olarak, ortak dusmana (Turkiye)          karsi savasmaya devam edeceklerdir.
          
        
          DOGA YASALARI UZERINE DUSUNCELER -8-
          
          Galaksilerin, uzayin devasa dunyalarindan cikip miniklerin          dunyasina indigimizde ise, alistigimiz sagduyuyu paramparca eden          gercekliklerle karsilasmaya baslariz. Sanki partikullerin;          atomlarin ve atomdan kucuk parcaciklarin dunyasi, bambaska          yasalarla yonetiliyor gibidir ve bu konuda cesitli yorumlar          yapilmistir. Mesela kuantum teorisinin Kopenhag yorumu,          multi-universe cogul dunyalar yorumu gibi.
          
          Kuantum teorisine dalmadan once isigin hareketleri ve atomlar          hakkindaki bilgilerin biraz tazelenmesi gerekir. Bu yuzden,          kuantum kuramini cok iyi izah eden bir baska kitaptan da          alintilar yapacagim. John Gribbin: Schrondinger in Kedisinin          Pesinde.
          
          Isigin davranis biciminin ne oldugu sorusu fizikcilerin hep          ilgisini cekmistir. Kutlecekim yasalarini gelistiren Newton da          bir prizma ile isigin olusturan tum renklerin spektrumunu          incelemekteydi. Varsayimina gore, i$ik kucuk parcaciklar halinde          eter denilen bir ortam icinde yayilmaktaydi. Tipki bir bilardo          masasindaki onlarca topun ordan oraya carparak dolasmalari gibi.          Diger yandan Hollandali fizikci Christiaan Huygens in farkli bir          kurami vardi. Huygens e gore ise, i$ik parcacik olarak degil,          bir dalga seklinde hareket etmekteydi. Bunu da bir golun          yuzeyinde hareket eden dalgaya benzetebiliriz. Ister parcacik          olarak davransin, ister dalgacik olarak, i$ik luminiferous ether          icinde yayilmaktaydi.
          
          Bilimcilerin ortak gorusu isigin parcacik olarak davrandigi          yonundeydi ve isin acikcasi hic kimse Newton gibi bir devin          karsisina cikmaya cesaret edemiyordu. Ayrica isigin parcacik          gibi davrandigini gosteren bulgular da vardi. Mesela, i$ik          puruzsuz bir kenardan gecerken keskin kenarli bir golge          olusturuyordu; bu ise duz bir dogrultuda ilerleyen parcacik          akisinin davranisiydi. Bugun bildigimizin aksine, isigin havadan          daha yogun bir ortamda daha hizli ilerledigi zannedilmekteydi;          ornegin suyun icinde.
          
          18. yuzyilda iki ayri fizikci Ingiliz Thomas Young ve Fransiz          Augustin Fresnel isigin nasil davrandigini anlamak icin deneyler          yaptilar. Alintiliyorum:
          
          Thomas Young un deneyi
          
          Young, ortasinda iki dar yarik olan i$ik gecirmez bir perdeye          i$ik tuttu. Perdenin arkasinda bu iki yariktan gecen i$ik          yayilip bir birbirleri ile bir girisim yapti ve bir desen          olusturdu. Eger, i$ik su dalgalari gibi yayiliyorsa perdenin          arkasinda her bir yariktan gelen yapici ve yikici dalgalarin          sebep oldugu, bir acik bir koyu sekilde devam eden bir girisim          oruntusu olusmasi gerekiyordu. Young yariklarin arkasina beyaz          bir perde koyunca tam da bunu buldu: bir acik bir koyu seritler          halinde bezenmis bir perde.
          
          Belli bir fizik yasasini takip eden sekil veya sayi dizilerine          oruntu denir ve seylerin nasil davrandigini anlamamizda iyi bir          yontemdir. Mesela bir lavabonun icine bosalttiginiz suyun, egime          uyarak burgac seklini almasi bir oruntudur. Diyelim ki lavabo          gorunmez olsa, siz dalganin sekline bakarak suyun ne tur bir          ortamda hareket ettigini tahmin edebilirsiniz. Isigin yolu          uzerine cesitli engeller koyarak, ortaya cikan desenleri,          oruntuleri incelemek, isigin dogasinin anlasilmasinda cok          yardimci olmustur.
          
          Isigin su dalgasi gibi yayilmasi basit bir fikirdir. Dalgalar          carpistiklarinda tepe yukseklikleri esit olanlar birbirlerini          yok ederler. Carpisma acilarina gore cesitli oruntuler          olustururlar.
          
          Young un deneyi fazla ses getirmedi. Bir kac yil sonra, Augustin          Fresnel konuyu yeniden ele aldi ve isigin tum hareketlerini          dalga olarak aciklayan daha olgun bir calisma yapti. Bu calisma,          isigin bir yag tabakasina vurdugunda nasil farkli renkler          olusturdugunu da aciklamaktaydi. Bir dalga gibi gelen i$ik, yag          icindeki yogun ortama daldiginda kirilmalara ugruyor ve beyaz          isigin yag tabakasindaki yansimasi bir renk kumesi, yani bir          renk oruntusu olusturuyordu. Yine de hic kimse bu dalgalanan          seyin neye benzedigini tam olarak kestiremiyordu.
          
          James Clark Maxwell (1831-1879)
          
          Iste o siralarda buyuk Iskoc fizikci ve matematikci James Clark          Maxwell imdada yetisti. Maxwell elektrik ve manyetizma          arasindaki iliskileri inceliyordu. Elektrik ve manyetizmanin          birbirleri ile yakin iliskisi oldugunu aciklayan ve kendi adi          ile anilan denklemleri gelistirdi. 1864 yilinda, Elektromanyetik          Alanin Dinamik Teorisi (A Dynamical Theory Of The          Electromagnetic Field) isimli calismasini yayinladi. Elektrik ve          manyetik alanlarin uzayda dalga formunda ve sabit i$ik hizinda          ilerledigini bulmustu. Boylece elektrik kuvveti ile manyetik          kuvvet birlestirilerek elektromanyetizma modeli olusturuldu.          Optik uzerine de calismalar yapan Maxwell, isigin da tipki          elektromanyetik kuvvet gibi dalga hareketi yaptigini calismalari          ile destekledi. 1887 yilinda ise, Heinrich Hertz radyo dalgalari          seklinde elektromanyetik sinyal gonderip geri almayi basardi.          Boyle TV nin icadindan once senelerce insanlari oyalayan          radyonun yolu acilmisti.
          
          Senelerce elektronik sektorunden ekmek yiyen bir insan olarak,          konu James Clark Maxwell e geldiginde, biraz duygusal davranmama          izin verin. Cunku Maxwell in calismalarina yol veren bir buyuk          ustayi anmazsam, ona haksizlik etmis olacagimi hissediyorum. Bir          universite tahsili bile olmayan bu buyuk usta Michael Faraday          dir. (1791-1867) Bu dev adam tek basina elektromanyetizma          kuramlarina giden yolu acmistir. Fakat saglam bir matematik alt          yapisi olmadigi icin genelde calismalarini deneysel olarak          surdurmustur. Maxwell ise onun calismalarini ele alip          matematiksel bir zemine oturtmustur. Michael Faraday icin          zamaninda ufak bir yazi hazirlamistim. Dileyenler burdan          erisebilirler:
          
          https://leventerturk1961.wordpress.com/2014/11/10/bay-faraday/
          
          ***
          
          Artik hic kimsenin, isigin dalga seklinde ilerlediginden suphesi          yoktu. I$ik kurami tamamlanmis gibiydi. Fakat, her nasilsa          gozden kacan veya hak ettigi ilgiyi gormeyen bir fenomen vardi.          Bu yapilan calismalar bildigimiz Gunes isigi uzerineydi. Oysa          isigin bir baska turu daha vardi. Isitililan cisimlerin yaydigi          isigin davranislari. Bu davranis biciminde ise i$ik, birbirinden          cok sert bicimde ayrilan renk tayflari olusturuyordu. Bunlar bir          gokkusaginin renk dagilim mantigina pek benzemiyordu; yani bir          renkten obur renge yavas bir gecis yoktu. Tersine, renk          tayflari, aralarinda bir bosluk olusturarak keskin bir bicimde          birbirlerinden ayriliyorlardi. Bu fenomen incelenmedi; ta ki          Albert Einstein konuyu yeniden ele alana kadar. Yaygin olan          kanaatin aksine Einstein, yeniden isigi bir parcacik olarak          dusunmeye basladi ve yolun sonunda dalgacik/parcacik ikilemine          varildi. Ama bu yola dusmeden once, atomlarin dunyasina girmekte          fayda var. Cunku, i$ik uzerine yapilan calismalarla, atom          uzerine yapilan calismalar birbirinden ayrilamazlar.
          
          Binlerce yil once, Abderali Demokritos her seyin temeline atom          fikrini oturtmustu. Atomlar, herbiri kendine has formlari olan          en kucuk, bolunemeyen parcaciklar olarak dusunuluyordu ve bunlar          kendi aralarinda birleserek bildigimiz maddeyi olusturuyordu.          Kaya atomlari, su atomlari, insan atomlari gibi parcaciklar          olduguna inaniliyordu. Aslinda pek de yanlis bir dusunce          sayilmazdi bu. Artik kedi atomu, seker atomu gibi seylerin          olmadigini biliyoruz ama atomun ic yapisindaki farkliliklarin          degi$ik elementleri dogurdugu cok iyi bilinmekte ... Samoslu          Epikuros ile Romali Lucretius da atom fikrini desteklediler.          Demokritos soyle yazmisti: Var olan tek sey atomlar ve          bosluktur, gerisi insanlarin kanaatinden ibarettir. Bunlar          gercekten de kendi donemlerine gore olaganustu dusuncelerdi.          Fakat Aristotales in mistik goruslerinin hakim olmasi ile atom          dusuncesi unutuldu gitti ve yuzyillarca doganin temel          elementlerinin ates, hava, toprak ve su olduguna inanildi.
          
          Atomun, bir gunes sistemi gibi dusunuldugu model, kolaylikla          kavranabilse de cok yanilticidir.
          
          Atom denince akliniza ilk olarak ne gelir ? Herhalde sokaga          cikip insanlarla soylesi yapsak, buyuk bir cogunluk atomlari bir          tur gezegen sistemi gibi anlatacaktir. Merkezde bir cekirdek ve          onun etrafinda vizir vizir donen elektronlar. Aslinda bu,          fizikci Niels Bohr un atom modelidir ve sadece zihinlerde bir          fikir olusturulmasi icin tasarlanmistir. Bilinen en iyi model          ise, 1 numarali sirada yer alan Hidrojen elementinin atomudur.          Merkezde bir protondan olusan bir cekirdek ve bir elektron. Bu          sadece Hidrojenin izotoplarindan biridir ama genelde bu sekilde          taninir. Pratik ve gozde canlandirilmasi uygun bir modeldir ama          kafalari hep bu goruntuye sapladigi icin olumsuz etkileri de          ortaya cikmistir.
          
          Yakla$ik 1900 lu yillara kadar cesitli atom modelleri          gelistirildi. Bunlarin hepsinin tarihcesine deginemem ve zaten          gerekli degil. Neticede bunlarin hepsinin dogruluk paylari          olmakla birlikte atom gercekligini ancak sinirli olarak          aciklayan modellerdi.
          
          Rutherford atom modeli de yine gezegen sistemini esas alir.          Cekirdekteki protonlar + elektrik yukludur, notronlar yuksuzdur.          Elektronlar ise - yukludurler.
          
          1911 de Yeni Zelandali-Ingiliz nukleer fizikci Ernest Rutherford          kolay kavranan bir atom modeli onerdi. Atomun kucuk bir merkezi          olmasi gerekiyordu ve buna cekirdek adi verildi. Cekirdekte          pozitif elektrik yuklu protonlar bulunurken, cekirdek etrafinda          donen elektronlar negatif elektrik yukluydu. Eger protonlarin ve          elektronlarin sayisi, yani elektriksel degerleri, birbine esit          ise bu atom yuksuz olarak kabul ediliyordu; ama eger bu sayilar          birbirine esit degilse bu parcacik iyon olarak adlandirilmisti.          Iyonlar cok kararsiz yapiya sahiptiler ve yuksek elektrik          yuklerinden kurtulmak icin baska iyon ve atomlarla iliskiye          girerler. Daha sonra ise, atom cekirdeginin buyuklugunun atomun          buyuklugunun yuzbinde biri kadar oldugu anlasildi. Yani atomun          ici buyuk oranda bosluktan olusmaktaydi. Bir futbol sahasina          minik bir igne sapladiginizi dusunun, sonra on metre ileriye toz          zerrecikleri serpistirin. Igne basi cekirdege denk gelirken, on          metre ilerdeki toz parcalari elektronlar olarak dusunulebilir.          Iste arada buna benzer bir bosluk bulunmaktadir.
          
          Fakat ortada ciddi bir sorun vardi. Cekirdegin etrafindaki          elektronlar neden cekirdegin uzerine dusmuyordu? Akla gelen ilk          model gezegen modeliydi. Elektronlarin da cekirdek etrafinda bir          yorungeye uyarak dondukleri dusunuldu. Fakat donen elektronlar          enerji kaybedince bir sarmal cizerek cekirdege dogru gitmeleri          gerekirdi, bu ise zincirleme bir patlama ile sonuclanacakti.          Neden boyle olmuyordu? Gunes sistemi modeli belki pratik bir          modeldi ama ise yaramiyordu. Cunku, gezegen modellerinde          gezegenler belli hizla kendi yorungelerinde donerken diger          gezegenler ile iliskiye gecmiyorlardi. Evet, aralarinda kutle          cekim etkisi vardi ama, mesela uydularini degis tokus          etmiyorlardi. Oysa atomlar ve elektronlar surekli iliski          halindeydiler ve onlarin bir enerji kaybetmeden yorungede nasil          kaldiklarini aciklayacak baska bir model lazimdi. Artik kuantum          enerji paketcikleri kuraminin yolu acilmaya basliyordu. Enerji          paketciklerinin ne oldugunu daha iyi anlayabilmek icin, gundelik          hayatimizdan pratik bir benzetme yapilabilir.
          
          Bankada 128 liraniz oldugunu ve bunu bir ATM makinesinden          cekmeye calistiginizi dusunun. ATM makinesi size en az para          degeri olarak, tek seferde, 10 TL verebiliyorsa, bu durumda en          fazla 120 TL cekebilirsiniz. (100 luk, 50 lik, 20 lik, 10 luk          banknotlarin makineye ek$iksiz yerlestirildigini farzediyoruz.)          Teorik olarak, 128 liraniz hala sizindir ama ATM makinesinin          tasarimindan oturu 8 TL bankada kalacaktir. Bu 8 TL yi almanin          tek yolu, uzerine 2 TL daha eklemek ve 10 TL lik bir paket          olarak cekmektir. Bu mantigi anlamak cok onemlidir, cunku          kuantum enerji paketcikleri asagi yukari bu sekilde davranirlar.          Kla$ik fizigin davranis kuraminda, parcaciklar tek baslarina          belli yasalara uyarak hareket ederlerken, kuantum mekaniginde          bazi parcaciklar ancak diger parcaciklarla birleserek, ortaklasa          hareket edebilirler. Onlari bu birliktelikten ayri olarak          dusunurseniz davranislarini anlayamazsiniz.
          
          Kuantum atom modelinde yorunge yerine enerji seviyesi kavrami          tercih edilir. Elektronlar belli enerji seviyelerinde bir          konumdan digerine sicrama yaparlar.
          
          Fakat enerji paketciklerinin davranislari bununla sinirli          degildir. Onlar ayni zamanda belli enerji seviyelerine          ulastiklarinda bir durumdan diger bir duruma sicrama yaparlar.          Yine gezegen ornegine geri donersek. Diyelim ki Dunya ve Mars          gezegenleri kendi yorungelerinde guzelce donerlerken, Dunya          gezegeni Mars in yorungesine oturmaya karar veriyor. Bu yapmak          icin Mars yorungesine dogru bir egri cizmesi gerekmektedir. Bir          anda ortadan yok olup, sonra Mars yorungesine yerlesemez. Oysa          elektronlar, kuantum sicramasi denilen bir olayla, tam olarak          bunu yaparlar. Bunun sebeplerinden biri, elektronlarin ancak          belli degerlere sahip enerji paketcikleri, enerji seviyeleri          tasimalaridir. Daha az veya daha fazla enerjiye sahip          olabilirler, ama ancak belli enerji seviyelerinde paket halinde,          yorungeler (veya konumlar) arasinda sicrama yaparlar.
          
          Dolayisi ile, artik atom davranis bicimini, gezegen davranis          bicimi gibi dusunmenin bir anlami yoktur. Bohr atom modeli okul          kitaplarina, populer bilim kitaplarina fazlasi ile girmistir ama          cok yanilticidir. Cok detaylara girmeden, atom yapisini kisaca          toparlamak gerekirse, Schrodinger in Kedisinin Pesinde          kitabindan ufak bir alinti yapiyorum.
          
          Merkezdeki minik bir cekirdegin etrafi elektron bulutuyla          cevrilidir. Elektronlar ari gibi cekirdegin etrafinda vizildayip          dururlar. Once cekirdegin sadece protonlardan olustugu          saniliyordu. Her birinde eletronun negatif yukuyle ayni          buyuklukte pozitif yuk vardi; boylece esit sayidaki proton ve          elektron her atomu elektriksel olarak yuksuz yapiyordu. Daha          sonra protona cok benzeyen ama elektrik yuku olmayan bir atom          parcacigi bulundu. Bu da notrondur. Hidrojenin en basit hali          (bir proton ve bir elektrondan olusan izotopu) haric butun          atomlarda cekirdekte protonlar gibi notronlar da vardir. Fakat          yuksuz atomlarda gercekten de elektron sayisi kadar proton          vardir. Cekirdekteki proton sayisi, atomun hangi elementin atomu          oldugunu belirler. (Elementler ayni cins atomlardan olusan ve          kimyasal yollarla kendilerinden daha farkli maddelere          ayrilamayan saf maddelere verilen isimdir. Hidrojen, Helyum,          Azot, Flor, Oksijen, Sodyum gibi). Cekirdegin etrafindaki          buluttaki elektron sayisi (proton sayisiyla aynidir) o atomun ve          elementin kimyasal ozelligini belirler. Fakat birbirleriyle ayni          sayida proton ve elektrona sahip bazi atomlarin farkli sayida          notronlari olabileceginden kimyasal elementler izotop denilen          farkli turlerde bulunurlar. (Ornegin, en basit element olan          hidrojenin dogal uc izotopu bulunur: 1H, 2H ve 3H. Iki tanesi          ise laboratuvar ortaminda yapay olarak sentezlenmistir: 4H ve          7H) Izotop kelimesi Yunanca ayni yer anlamina gelir. Zira          izotoplari farkli olan elementler periyodik kimyasal cetvelde          ayni yerde gosterilirler.
          
          Yeni atom modellerinde, yorungeler yerine, belli bir enerji          seviyesindeki elektron bulutlari fikri vardir. (Sagdaki sekil)          Elektrostatik karsitliklar elektronlari cekirdege dogru          cekerken, elektrostatik denklige sahip elektronlar ayri          paketcikler halinde cekirdek etrafinda yer alirlar.
          
          Bu sekilde, fiziksel yasalardan yola cikarak kimya biliminin de          dogasinin aciklanmasi icin uygun bir yol acilmisti. Atomlar          birbirleri ile nasil tepkimeye girip molekulleri olusturuyordu?          Mesela, karbon neden dort hidrojen atomuyla birleserek metan          molekulu olusturuyordu? Buna cevap basit bir kabuk modelinden          geldi. Kabuk modelinde elektronlar belli sayidaki paketcikler          halinde yer alirlar. Bu enerji seviyelerine kabuk adi verilir ve          hepsinin belli matematiksel degerleri vardir. Kuantum kurali en          alt basamakta, yani cekirdege en yakin olan enerji seviyesinde 2          elektrona izin verir. Eger atomda bundan fazla elektron varsa,          artik elektronlar bir ust enerji seviyesine yerlesirler. (ATM          makinesinde 10 luk, 20 lik, 50 lik vs banknotlar olmasi gibi.)          Atomlar enerji seviyelerini kararli bir yapiya getirmek icin          birbirleri ile elektron aliverisinde bulunurlar ve boylece          ortaya farkli molekuller cikar. Mesela 1 proton, 1 elektron ve 0          notron bulunan Hidrojen, en alt enerji seviyesinde 2 elektrona          kavusmak icin farkli atomlarla tepkimeye girer. Bilinen en guzel          molekul konfigurasyonlarindan biri Metan molekuludur.
          
          Bir karbon (C) atomu dort hidrojen atomuyla oyle birlesir ki,          her bir hidrojen (H) atomunda iki elektron varmis gibi olur ve          her bir karbon atomu da ikinci kabukta, yani enerji seviyesinde          sekiz elektrona sahip olur. Boylece metan molekulu olusturulur.          Karbon, yasamin olusmasinda son derece onem tasiyan bir          elementtir. Pek cok farkli elementle birlesebilir ve canli          hucrelerin yapitaslari olarak buyuk gorevler ustlenirler.
          
          Kimya apayri bir bilim. Tum bu anlatilanlarda onemli olan nokta,          bazi atomlarin ve atom alti parcaciklarin ancak belli enerji          seviyelerinde sicrama yaptiklarinin anlasilmasi. Ayni sekilde,          bazi parcaciklar ise ancak baska parcaciklar ile bir bag          kurduklarinda anlam kazanirlar ve davranislari anlasilabilir.          Onlari tek baslarina ele alamayiz; bu gercegin kabul edilmesi,          kuantum kuraminin bir parca olsun anlasilmasinda buyuk onem          tasir.
          
          Artik, kuantum kuraminin bagrinda yer alan cift yarik deneyine          deginmenin zamani geldi. Ama once, su ana kadar buldugumuz,          doganin 4 temel kuvvetini animsatmak isterim. Dr Stephen Hawking          in kitabindan alintiliyorum.
          
          Doganin bilinen kuvvetleri 4 sinifa ayrilir.
          
          Kutle cekim kuvveti: Dort kuvvet arasinda en zayif olanidir ama          uzun menzilli bir kuvvetir ve cekim kuvveti olarak evrendeki her          seyi etkiler. Buyuk kuvvetlerin cekim kuvvetleri birbirine          eklenir ve diger tum kuvvetlere hukmedebilir.
          
          Elektromanyetizma: Bu da uzun menzilli bir kuvvettir ve kutle          cekim kuvvetinden cok daha gucludur. Ancak sadece elektrik yuku          olan parcaciklari etkiler. Ayni isareti tasiyan yukler arasinda          itme, farkli isaretleri tasiyan yukler arasinda cekim etkisi          yaratir. Yani buyuk cisimler arasindaki elektrik kuvvetleri          birbirlerini ortadan kaldirir ama atom ve molekuller seviyesinde          hukum suren onlardir. Elektromanyetik kuvvetler butun kimyanin          ve biyolojinin sorumlusudur.
          
          Zayif nukleer kuvvet: Radyoaktif etkiye neden olur. Evrenin          erken donemindeki ve yildizlardaki elementlerin olusmasinda          hayati bir gorevi vardir. Ancak gunluk yasantimizda bu kuvvetle          karsilasmayiz.
          
          Guclu nukleer kuvvet: Atomun cekirdegindeki protonlari ve          notronlari birarada tutar. Ayrica protonlarin ve notronlarin          kendilerini de birarada tutar. Bu cok onemlidir; cunku proton ve          notronlar da kuark adini verdigimiz cok daha kucuk          parcaciklardan olusmaktadir. Guclu nukleer kuvvet Gunes ve          nukleer guc icin enerji kaynagidir ama onunla da gunluk hayatta          dogrudan bir iliskimiz bulunmaz.
          
          Yukardaki maddelerde belirtilen gucler bir tablo olarak su          sekilde gosterilebilir.
          
          kuvvet-tablosu
          
          Bu arada, yeri gelmisken belirteyim, -bence- astrologlarin          gezegenler hakkindaki kehanetlerine inanmayin derim. Yok,          Jupiter in sizin uzerinizdeki sans etkisi soyle olmus, yukselen          burcunuz falanca burcmus gibi aciklamalar, belki kulaga hos          gelebilir ama bunlarin pek bir degeri yoktur. Gercekte ise,          kutle cekim kuvveti Newton un:
          
          F= G(m1.m2/r kare)
          
          formulu ile ele alinir. Bu formulde;
          
          F= Iki kutle arasindaki cekim kuvvetinin buyuklugu
          
          G= Evrensel cekim sabiti
          
          m1= Birinci kutlenin buyuklugu
          
          m2= Ikinci kutlenin buyuklugu
          
          r= Iki kutle arasindaki mesafedir.
          
          Newton un sozleri ile ifade etmek gerekirse: Her bir noktasal          kutle diger noktasal kutleyi, ikisini birlestiren bir cizgi          dogrultusundaki kuvvet ile ceker. Bu kuvvet bu iki kuvvetin          carpimi ile dogru orantili, aralarindaki mesafenin karesi ile          ters orantilidir. 
          
          Yani, pratikte, evinizdeki masanin sizin uzerinizdeki genel          etkisi, mesafe yuzunden, Merkur gezegeninin etkisinden daha          fazladir. Ama yine de birileri, bir turlu aciklanamayan          esrarengiz etkilerle, Merkur un kendilerine ask, saglik, para          gonderecegini dusunuyorsa, elbette keyifleri bilir.
          
          -devam edecek-
          
          Levent ERTURK
          
          LEVENTERTURK1961
          
          https://leventerturk1961.wordpress.com/
          
        
| Grup eposta komutlari ve adresleri | : |   |             
| Gruba mesaj gondermek icin | : | ozgur_gundem@yahoogroups.com | 
| Gruba uye olmak icin | : | ozgur_gundem-subscribe@yahoogroups.com | 
| Gruptan ayrilmak icin | : | ozgur_gundem-unsubscribe@yahoogroups.com | 
| Grup kurucusuna yazmak icin | : | ozgur_gundem-owner@yahoogroups.com | 
| Grup Sayfamiz | : | http://groups.yahoo.com/group/Ozgur_Gundem/ | 
| Arzu ederseniz bloguma da goz atabilirsiniz | : | http://orajpoyraz.blogspot.com/ | 
 BitCoin URL:                          16496HKpgEEpx1d6t688HiXXdJP5jdA9xo |                 

Hiç yorum yok:
Yorum Gönder