18 Temmuz 2017 Salı

SİNAN MEYDAN: İHANETİN SİMGESİ



SİNAN MEYDAN: İHANETİN SİMGESİ

17 Temmuz 2017

Askerin üniforması değil, cemaatin cübbesi

"Her durumda ordu, düşmanlarımızın birinci saldırı hedefi oldu. Orduyu yok etmek için mutlaka subayları mahvetmek, aşağılamak lazımdır. Buna da teşebbüs ettiler. Bundan sonra milleti koyun sürüsü gibi boğazlamakta engeller ve zorluk kalmaz. (…) Düşmanlarımız herkesten önce subayları öldürür, onları aşağılar ve hor görürler…" (Atatürk, 31 Temmuz 1920)

Geçtiğimiz hafta 15 Temmuz'un birinci yıldönümü için hazırlanan afişlerde, Türk Bayrağı taşıyan coşkun halkın karşısında başı elleri arasında, gözyaşları içinde bir "Türk askeri" resmedilmişti. Çok geçmeden, afişlerde "Türk askeri" diye gösterilen askerin aslında bir "Amerikan askeri" olduğu ortaya çıktı. Fotoğraf, 1991'de Körfez Savaşı sırasında David C. Turnley tarafından çekilmiş ve Detroit Free Press'te yayımlanmış ödüllü bir fotoğraftı. Oradaki Amerikan askeri, fotomontajla "Türk askeri" yapılıp 15 Temmuz afişlerine konulmuştu. Afişlerde, bilinçli veya bir bilinçaltının yansıması olarak Türk Milleti ile Türk Ordusu karşı karşıya getirilip Türk askeri aciz gösterilmiş, bunun adına da "15 Temmuz Destanı" denilmişti.

15 TEMMUZ ÜZERİNDEN ORDU DÜŞMANLIĞI

15 Temmuz ihanetinin üstünden bir yıl geçti. Türk Milleti'ne, Türk Ordusu'na ve nihayetinde Atatürk'ün kurduğu Türkiye Cumhuriyeti'ne yönelik bu "hain kalkışma" yine Türk Milleti ve Türk Ordusu tarafından bastırıldı. Ancak gelin görün ki, 16 Temmuz'dan itibaren Türkiye'de müthiş bir "ordu düşmanlığı" başlatıldı. 15 Temmuz, emir-komuta zincirinde, klasik bir darbe olmamasına karşın, belli odaklar, 15 Temmuz'u adeta Türk Ordusu'nun Türk Milleti'ne yaptığı bir darbe olarak göstermeye çalıştı. Oysaki 15 Temmuz her şeyden önce Türk Ordusu'na yapılmıştı. Ordu içine sızan (yerleştirilen) hainler, Genelkurmay Başkanı'nı ve ordu komutanlarını etkisiz hale getirerek darbeyi gerçekleştirmişti. 15 Temmuz'u önleyen de Ömer Halisdemir gibi kahraman Türk askerleriydi.

Ancak görülen o ki, Türk Ordusu'na yönelik "çirkin operasyon" hâlâ devam ediyor: Ergenekon, Balyoz, Askeri Casusluk gibi kumpaslarla "Kozmik Oda"larına girilen, kolu kanadı kırılan Türk Ordusu, 15 Temmuz Darbesi sonrasında (üstelik bu darbe girişimini bastırmış olmasına karşın) itibarsızlaştırılmak isteniyor.

DÜŞMANLARIN İLK HEDEFİ: ORDU

Hayatının önemli bir bölümü savaş meydanlarında geçen Atatürk, Türkiye'yi bağımsızlıktan mahrum etmek isteyen düşmanların önce orduya saldırdıklarını görmüştü. 31 Temmuz 1920'de Afyonkarahisar'da subaylara yaptığı konuşmada şöyle demişti: "Dünyada hayat için, insanca yaşamak için BAĞIMSIZLIK lazımdır. Bağımsızlık sahibi olmak için KUVVET SAHİBİ OLMAK ve bunun için varlığını kanıtlamak lazımdır. KUVVET ORDUDUR… İngilizler milletimizi bağımsızlıktan mahrum etmek için doğal olarak önce ordudan mahrum etmek çarelerine giriştiler. Mütareke'nin uygulanması ile silahlarımızı, cephanelerimizi, bütün savunma araçlarımızı elimizden almaya çalıştılar. Sonra kumandanlarımıza ve subaylarımıza tecavüz ve saldırıya başladılar. Askerlik onurunu yok etmeye çalıştılar. Ordumuzu tamamen kaldırarak, milleti, bağımsızlığı korumak için muhtaç olduğu dayanaktan mahrum etmeye çalıştılar. Bir taraftan da savunmasız, ordusuz bıraktıklarını düşündükleri milletin de onuruna, her türlü haklarına ve kutsallarına saldırıp, milleti alçaklığa, boyun eğmeye alıştırmak planını takip ettiler ve ediyorlar. Her durumda ordu, düşmanlarımızın birinci saldırı hedefi oldu. Orduyu yok etmek için mutlaka subayları mahvetmek, aşağılamak lazımdır. Buna da teşebbüs ettiler. Bundan sonra milleti koyun sürüsü gibi boğazlamakta engeller ve zorluk kalmaz. (…) DÜŞMANLARIMIZ, HERKESTEN ÖNCE SUBAYLARI ÖLDÜRÜR, ONLARI AŞAĞILAR VE HOR GÖRÜRLER…" (Atatürk'ün Bütün Eserleri, C.9, s. 112, 113).

Atatürk haklıydı: Mondros Ateşkes Antlaşması'yla ordularımız dağıtıldı, silahları elinden alındı. Subaylarımız tutuklandı, aşağılandı, Malta'ya sürgün edildi. Sevr Antlaşması'na göre ordumuzun sınırlandırılmasına, ağır silahlarının elinden alınmasına, zorunlu askerliğin kaldırılmasına ve askeri okulların kapatılmasına karar verildi.

ata1

Düşman dün olduğu gibi bugün de önce ordumuzu aşağılıyor, önce ordumuza saldırıyor: 2003'te Süleymaniye'de Türk askerinin başına çuval geçirilmesi, 2007'den itibaren Ergenekon, Balyoz ve Askeri Casusluk davaları kapsamında çok sayıda subayımızın tutuklanması, bu süreçte TSK'nın sanık, PKK'nın tanık yapılması, ordu düşmanlığının yakın zamanlardaki bilinen örnekleridir.

15 Temmuz Darbesi'nden sonra da ordu hedef alındı: Askeri okullar, askeri hastaneler kapatıldı. 15 Temmuz bahanesiyle her fırsatta orduya saldırıldı. Son olarak malum afişlerle Türk askeri, aşağılandı.

Ancak Türk Milleti, kahraman ordusuna sahip çıkacaktır. Atatürk'ün 1921'de orduya seslenirken dediği gibi, "Dünyanın hiçbir ordusunda yüreği seninkinden daha temiz, daha sağlam bir askere rast gelinmemiştir… Sizin gibi komutanları, subayları, er ve erbaşları olan bir milletin, yabancı eller altında köle olması mümkün değildir." (Atatürk'ün Tamim Telgraf ve Beyannameleri,

C.IV, Ankara, 1991, s.436)

ata2

DİNİ VE ORDUYU SİYASETTEN AYIRMAK

Atatürk iki şeyi siyaset dışında tutmak istedi; din ve ordu... Çünkü din ve ordunun siyasetle iç içe olmasının yol açtığı felaketlere bizzat tanık olmuştu.

Şöyle diyordu: "Ülkelerin genel yaşamında ordunun siyasetten soyutlanması Cumhuriyet'in her zaman göz önünde tuttuğu bir temel ilkedir… Bunun gibi, inançlısı olmakla mutluluk duyduğumuz İslam dinini de yüzyıllardan beridir alışılageldiği yönde bir siyasi araç olmaktan kurtarmak ve yüceltmek gerektiği gerçeğini gözlemliyoruz…"

3 Mart 1924'te Şeriye ve Evkaf Vekâleti'ni kaldırarak din ile siyaseti; aynı gün Erkânı Harbiye Umumiye Vekâleti'ni kaldırarak ve 1924'te komutanların, milletvekilliğini veya askerliği tercih etmelerini isteyerek da ordu ile siyaseti birbirinden ayırdı. Ancak Atatürk'ün bütün çabalarına ve uyarılarına rağmen, maalesef ordu ile dini siyasetten ayırmak mümkün olmadı.

DİN VE ŞERİAT SÖZLERİYLE ALDATMAK

15 Temmuz'un darbeci askerleri; II. Meşrutiyet'te 31 Mart İsyanı'nın Avcı Taburları ve Milli Mücadele'de Padişah Vahdettin'in Kuvayı Milliyecilere saldırttığı Halifelik Ordusu'nun maaşlı askerleri gibi isyana, ihanete araç olmuştu. Ancak 31 Mart'ı bastıran, Halifelik Ordusu'nu durduran ve 15 Temmuz'u önleyen hep Türk Ordusu'ydu.

31 Mart'a, Halifelik Ordusu'na ve 15 Temmuz'a destek olan askerler, siviller hep "din ve şeriat" sözleriyle aldatılmıştı.

Atatürk bu gerçeği çok iyi görmüştü. O, bu topraklarda "kötülüklerin çoğu kez din perdesine büründüğünü" söylüyordu: "Bizi yanlış yola sevk eden kötülükler, bilesiniz ki, çoğu kere din perdesine bürünmüştür. Saf ve temiz halkımızı şeriat sözleriyle aldata gelmişlerdir. Tarihimizi okuyunuz, dinleyiniz… Görürsünüz ki, milleti mahveden, esir eden, harap eden fenalıklar hep din kisvesi altında küfür ve kötülükten gelmiştir. Onlar her türlü hareketi dinle karıştırırlar. Hâlbuki elhamdülillah hepimiz Müslümanız, hepimiz dindarız; artık bizim dinin gereklerini öğrenmek için şundan bundan derse ve akıl hocalığına ihtiyacımız yoktur…"

Atatürk bu sözleri 1923'te söylemişti. Aradan 94 yıl geçti.

"Bizi yanlış yola sevk eden kötülükler" bugün yine çoğunlukla "din perdesine bürünmüş" değil mi?

Bugün de "saf ve temiz halkımızı şeriat sözleriyle aldatanlar" yok mu?

Bugün de "milleti mahveden, esir eden, harap eden fenalıklar hep din kisvesi altında küfür ve kötülükten" gelmiyor mu?

Bugün de birileri, "her türlü hareketi" dinle karıştırmıyor mu?

Bugün de birileri, sabah akşam Müslüman bir topluma sözüm ona dinin gereklerini öğretmek için ders verip "akıl hocalığı" yapmıyor mu?

Anlayacağınız, tarih tekerrür etmeye devam ediyor.

Atatürk, "Biz medeniyetten, ilim ve fenden kuvvet alıyoruz" diyerek tekkeleri, zaviyeleri, tarikatları kapatmıştı. Atatürk'ten sonra gelenler ise ilimden, fenden değil, tarikat, cemaat şeyhlerinden kuvvet aldılar. Halkevlerini, Köy Enstitülerini kapatıp asıl amaçları dışında çok sayıda imam-hatip açtılar. Sonuçta bu ortamda gittikçe büyüyen bir cemaat (Fetö), 40- 50 yıl içinde, ordudan yargıya devletin tüm kurumlarına sızmayı başardı. (Daha doğrusu özenle yerleştirildi). 15 Temmuz Darbesi, Atatürk sonrasındaki Amerikancı, laiklik karşıtı, tarikatçı/cemaatçi siyasetin doğal bir sonucudur.

DİN OYUNU AKTÖRLERİ

Atatürk, dini kullanıp halkı kandıranlara "din oyunu aktörleri" diyordu. "Artık Türkiye, din ve şeriat oyunlarına sahne olmaktan çok yüksektir. Bu gibi oyuncular varsa, kendilerine başka taraflarda sahne arasınlar. Geçmişin dalgınlıklarının, paslı durgunluklarının, Türkiye halkının aklından silinmiş olduğuna şüphe ve tereddüde yer yoktur…" diyordu. Ancak maalesef 1950'lerden bugüne Türkiye "din ve şeriat oyunlarına sahne olmaya" devam etti. Din oyunu aktörlerinin Türkiye sahnesinde oynadıkları, Çorum, Maraş, Sivas ve son olarak 15 Temmuz "şeriat oyunları", Atatürk'ün ifadesiyle, "geçmişin dalgınlıklarının ve paslı durgunluklarının" henüz "silinmediğini" kanıtlayan acı örneklerdir.

Kılıç Ali'nin aktardığına göre Atatürk, 1930'de şöyle demişti: "Dinden maddi çıkar elde edenler iğrenç kimselerdir. İşte biz bu duruma karşıyız ve buna izin vermiyoruz. Bu gibi din ticareti yapan insanlar, saf ve masum halkımızı aldatmışlardır. Bizim ve sizin asıl mücadele edeceğimiz ve ettiğimiz bu kimselerdir."

Maalesef, Atatürk'ün ölümünden sonra "din tüccarlarıyla" gerektiği gibi mücadele edilmedi. Hatta oy uğruna "din tüccarları" korunup kollandı. Atatürk'ün ifadesiyle, "din ticareti yapan insanlar saf ve masum halkımızı aldatmaya" devam ettiler. İşte 15 Temmuz, böyle bir aldatmanın doğal sonucudur.

Medeniyet tarikatı

Atatürk, 15 Temmuz Darbesi'nden tam 91 yıl önce, 30 Ağustos 1925'te Kastamonu'da, tarikatlar ve cemaatler konusunda bizleri şöyle uyarmıştı:

"Bugün ilmin, fennin bütün genişliğiyle medeniyetin alevi karşısında FİLAN VE FALAN ŞEYHİN YOL GÖSTERMESİYLE maddi ve manevi mutluluk arayacak kadar ilkel insanların Türkiye topluluğunda varlığını asla kabul etmiyorum. Efendiler, ey millet, iyi biliniz ki, Türkiye Cumhuriyeti şeyhler, dervişler, müritler, mensuplar (doğrusu meczuplar değil, mensuplar) memleketi olamaz. En doğru ve en gerçek tarikat MEDENİYET TARİKATIDIR. Medeniyetin emir ve talep ettiğini yapmak, insan olmak için yeterlidir." (Atatürk'ün Bütün Eserleri, C. 17, s. 294)

15 Temmuz Darbesi'nin temel nedeni, Atatürk'ün 91 yıl önceki bu tarikat-cemaat uyarısına sonraki siyasilerin kulak tıkanmış olmasıdır.

15 Temmuz Darbesi'nin ardında, "ilmin ve fennin, bütün genişliğiyle medeniyetin alevi karşısında, filan ve falan şeyin (Fetullah'ın) yol göstermesiyle maddi ve manevi mutluluk arayacak kadar ilkel insanların varlığı" yatmaktadır.

Ne acıdır ki, 15 Temmuz'dan sonra şeyhlerle, müritlerle mücadele etmek yerine Fetö'cü müritlerin, yerine devlet kurumlarına başka bir tarikatın-cemaatin müritlerinin yerleştirildiği haberlerini duymaktayız.

Görülen o ki, 15 Temmuz Darbesi'ne rağmen iktidar, "Türkiye Cumhuriyeti'nin şeyhler, dervişler, müritler, mensuplar ülkesi" olmasından hiç rahatsız değil… Anayasa Mahkemesi'nce "laiklik karşıtı eylemlerin odağı" ilan edilen iktidarın, bir zamanlar Fetö ile kurduğu yakın ilişkinin temel nedeni laik Cumhuriyeti tasfiye etmekti. Bu amacından vazgeçmediğine göre, bugün de kendine yeni ortaklar; yeni şeyhler, müritler bulması muhtemeldir.

15t

15 Temmuz ihanetinin sorumlusu

"En hakiki mürşit ilimdir, fendir" diyen Atatürk'ün aksine, kerameti kendinden menkul şeyhleri "mürşit" ilan edenler,

Halkevlerini, Köy Enstitülerini kapatanlar,

İmam hatipleri arka bahçeleri olarak görenler,

Saidi Nursi'nin risaleleriyle genç beyinleri zehirleyenler,

Laik Cumhuriyeti tasfiye etmek için tarikatlara, cemaatlere kol kanat gerenlerdir 15 Temmuz'un gerçek sorumluları…

55-60 yıllık Amerikancı, din istismarcısı siyaset-cemaat ortaklığının yarattığı 15 Temmuz ihanetini, ordu-millet el ele durdurmuştur.

Demem o ki, 15 Temmuz afişlerinde "darbeci hainleri", askerin üniformasıyla değil, cemaatin cübbesiyle simgeleştirmek gerekir. İhanetin simgesi, Mehmetçiğin üniforması değil, Fetö'nün cübbesidir.

http://www.sozcu.com.tr/2017/yazarlar/sinan-meydan/ihanetin-simgesi-1934891/

 
a45UyF587661-170718150422 Oraj Poyraz At 0raj.p0yraz@neomailbox.net 0raj.p0yraz@neomailbox.net
2017/07/18  15:23 2  65  alelma@yahoogroups.com


 
--

Quod erat demonstrandum.
* * *
Boylece gosterimimiz sona erer.

Bu evliligi ben istedim bu evlilik icin Muhammed e kizmayin..yazmaktadir.

Ahzab 38
ZEYNEP Muhammedin in oz halasinin, guzelligi ile unlu kizi ve 7.esidir.
Kolesi ve hukuken evlat edindigi Zeyd i, hala kizi Zeynep ile evlendirdi.
Muhammed goruntude boyle bir evlilik yaptirdi diye dedikodularin ardi arkasi kesilmedi.
Azhab suresinde Muhammed peygamber hanimlari dedikodu yapmayin diye vahiy geldi dedi.
Muhammedin in istemesiyle Zeyd, evliligi sona erdirdi.
Bir muddet sonra da Peygamber e, Zeynep ile evlenmesi icin vahiy yoluyla emir geldi.

Sufeyla Sahin : Muavenet e yapilan ABD saldirisi.2 Ekim 1992.Bunu sakin unutma!

Katil Amerika!!!
NASIL OLDU?
OLAY SONRASI
GAZILER NE DIYOR?
DAVA SONUCU IBRET VERICI
IRAN NE YAPMISTI?
ACIKLI VE DUSUNDURUCU
SORUSTURMA BILE ACILIRDI
KOMUTAN NE DEDI?


Katil Amerika!!!

Gemi komutani Kurmay Yarbay Kudret Gungor, Vardiya Subay Tegmen Alper Tunga Akan, Telsiz Astsubayi Serkan Aktepe,

Cavus Mustafa Kilinc ve Topcu Er Recep Akan

Rahmetle aniyoruz...

Yine Muavenet Faciasi nin yil donumu; 5 sehit 22 gazinin trajik hikayesi...13 yil once meydana gelen olayin sonrasinda bizim icin bir cok ibret var. Ege de tatbikat sirasinda durup dururken Amerika tarafindan vurulan Muavenet Firkateyni ni hic unutmamak unutturmamak gerekir. Yaziyi okuyunca daha iyi anlayacaksiniz.
NASIL OLDU?

2 Ekim 1992 gunu, planlamasinda gercek atisin bulunmadigi Display Determination Tatbikatindayiz. Dinlenme aninda, yani herkes uykudayken, tam gece yarisi Amerikan Ucak Gemisi Saratoga attigi 2 Sea Sparrow Fuzesiyle Firkateynimizi vurdu.

Birer saniye arayla atilan 2 fuzenin biri komutanin bulundugu kaptan koskunu,digeri kurmay ekibin bulundugu savas harekat merkezini vurdu.
OLAY SONRASI

Faciadan sonra olanlari kisa basliklariyla hatirlatayim:

Yarali personelimiz helikopterle Saratoga ya ameliyata alindi...

Saratoga dan bir ekip geliyor fuze parcalarini almak istiyor.

Bir assubayimiz Recep Kayaci delilleri yokedecekleri kaygisiyla parcalari vermedi.

5 sehit 22 yaraliya, koca gemimizin hurdaya donmesine ragmen tatbikat kesilmedi.

Hic birsey olmamis gibi devam etti.Iste ilk sorgulanmasi gereken skandal bu...
GAZILER NE DIYOR?

Konustugum hicbir gazi, ornegin olayda bir kolunu ve bir bacagini yitiren Ustegmen Ilter Ozdil, cigerlerinde hala fuze parcasi tasiyan Tegmen Uluc Kilic ve diger personel olayin asla kaza olmadigini soylediler. Sea Sparrow Fuzeleri oyle omuzdan atilan bir tanksavar roketi degil. Bu basli basina bir sistem. Bir kac personelin, geminin radar ve bilgisayar sistemlerinin kombine olarak atisa karar verecegi bir silah sistemi. O sirada gemiler dost sularda, ortada tehdit yok. Supheli bir gemi yaklassa dost-dusman tanima araclari (IFF) var. Dahasi cagri yapar kimlik sorarsin. Bunlarin hic biri yapilmiyor. Gemimiz dusman olarak seciliyor dogrudan ates ediliyor. Dolayisiyle olayin kaza olmasina imkan ve ihtimal yok. Olay kaza olarak gecistirilmeye ve unutturulmaya calisiliyor.
DAVA SONUCU IBRET VERICI

Olaydan sonra sehit ve gazi yakinlari Amerika ya tazminat davasi aciyor.

Hukumetten en ufak bir yardim gelmedigi gibi bir de yazi gonderiyorlar.Geminin 19 yasindaki telsiz subayi sehit Serkan Aktepe nin babasi Ahmet Aktepe: Bize Amerika yi dava etmeyin diye yazi gonderdiler. Esim oglmuzun uzuntusunden kanser olup oldu ona ilac parasi bile bulamadim. yaziya ragmen Amerika ya karsi dava aciliyor 4 sene suruyor...

Gerisini davayi sehit ve gaziler adina acan ve takibeden Avukat Erkan Pekce den alalim:

Davanin iki senesi bu dava magdurlarla Amerikan deniz Kuvvetleri arasindamidir, yoksa iki hukumet arasindamidir? Sorusuna yanit aramakla gecti. Sonucta mahkeme olayin bir political question yani politik bir sorun olduguna karar verdi!

Avukata gore; Iste tam bu nokta yapilan saldirinin kaza olmadigi siyaseten yapilmis bir saldiri oldugunun hukuki belgesi oluyor.Bundan sonra Coninin biri tatbikatta silahini temizlerken bir mehmetcigi vursa... Olay political question yani siyasi mesele denip kapatilacak.Ortada hukuki dayanak (ictihad) var cunku....
IRAN NE YAPMISTI?

Hemen hemen ayni siralarda yine bir Amerikan Gemisi ayni tip bir fuzeyle bir Iran yolcu ucagini vurmustu.Iran hukumeti yolcularin tazminatini Amerika dan soke soke aldi.

O zaman Amerika Iran la iki dusman.Biz ise dost ve muttefikiz! Iran hukumeti vatandasinin hakkini soke soke aliyor, bizimkiler ise Amerika yi rahatsiz etmeyin diyor. Zavalli sehit ve gazi yakinlarini koca Amerika yla karsi karsiya birakiyor.

Bir yanda hic bir mudanaasi olmayan Iran.Diger yanda Amerika ya gobekten bagli, ezik, sahsiyetsiz ve kompleksli bazi yoneticileriyle Turkiye...
ACIKLI VE DUSUNDURUCU

Ege de yasanan bu olaydan sonra Amerika nin Muavenet e karsilik olarak Turk Deniz Kuvvetleri ne Knox sinifi 8 firkateyni hibe ettigi aciklandi. Oysa durum hic de oyle degil.

Avukat Erkan Pekce konusuyor: Bu aciklama dogru degil gemilerden biri sembolik bir ucretle verildi. Ancak diger yedisi her biri 171 milyon dolardan bize satildi. Ilgili internet sitelerinde herkes bunun kayitlarini bulabilir! ...Gercekten de FMS yani Foreign Military Sales (askeri satislar) ile ilgili sayfalarda bunlar yaziyor.Isin en acikli yani bu gemilerin bir kismi kisa sure sonra hizmet disi olup hurdaya ayrildi.
SORUSTURMA BILE ACILIRDI

Bu olaydan son sora olay meclise intikal etmeli siyasi sorusturma acilmaliydi.Hatta Amerika da ateselik yapmis bir dostum bizimkiler israr etseydi Amerikan Kongresi bile kendi personeli icin sorusturma acardi.Orada prosedur boyledir ama bizimkiler ne icerde ne Amerika da sorusturma acilmasini isetemediler dedi.Maalesef 5 sehit 22 gazinin hesabi ne icerde ne disarda sorulamadi.
KOMUTAN NE DEDI?

Emekli Oramiral Vural Beyazit yani donemin Deniz Kuvvetleri Komutani yapmayi dusundugum Muavenet Belgeselinde konusmayi reddetti. Tuncer cigim olay kazadir.

O firkateyni ( yani Muavenet asil adi Uss Gwyn) bize cok sembolik bir parayla hibe etmislerdi. Bir kazadir oldu bos ver karistirma. Bunu yaparsan seni alaya alirlar sen bu isin uzmanisin yapma... dedi.

Ben 2003 de TV8 de iken bu facianin belgeselini yaptim.Bir kez bu kanalda yayimlandi.Daha sonra hic tekrar edilmedi.Program diye takla atan her magazin programini bile defalarca yayimlayan TV8 nedense bu belgeseli bir daha tekrar etmedi.

Bu olaydan alinacak ders: Baskasindan borc para ve silah alirsan olacaklara razi olursun. seklinde ozetlenebilir. Ama kazin ayagi oyle degil. Once durustluk, vatan sevgisi, sahsiyet ve cesaret lazim. Iste koca Turkiye bunlarin ek$ikligini yasiyor..


Grup eposta komutlari ve adresleri :
Gruba mesaj gondermek icin : ozgur_gundem@yahoogroups.com
Gruba uye olmak icin : ozgur_gundem-subscribe@yahoogroups.com
Gruptan ayrilmak icin : ozgur_gundem-unsubscribe@yahoogroups.com
Grup kurucusuna yazmak icin : ozgur_gundem-owner@yahoogroups.com
Grup Sayfamiz : http://groups.yahoo.com/group/Ozgur_Gundem/
Arzu ederseniz bloguma da goz atabilirsiniz : http://orajpoyraz.blogspot.com/

BitCoin URL: 16496HKpgEEpx1d6t688HiXXdJP5jdA9xo






Hiç yorum yok:

Yorum Gönder