7 Eylül 2017 Perşembe

BİRGÜN -YAŞAR AYDIN : DUR BAKALIM NE OLACAK* SİYASETİ



BİRGÜN -YAŞAR AYDIN : DUR BAKALIM NE OLACAK* SİYASETİ

05.09.2017 YAŞAR AYDIN yasaraydin@birgun.net @yasaraydinnn

"Dur bakalım ne olacak?" siyasetinin sonu tıpkı Aziz Nesin'in hikâyesi gibi "Merak edecek bir şey yokmuş" diye bitebilir. Bu durum yeni bir yol denemeye cesaret edenler için geçerli değil

Türkiye, zengini yoksulu ile genci yaşlısı, en köklü partisinden yeni kurulacak olana kadar iki sene sonra yapılması planlanan başkanlık seçimlerine kilitlenmiş durumda. Varsa yoksa 2019 seçimleri. O tarihe kadar her şey dondurulmuş. Gizemli bir anlam yüklenmiş sanki 2019 tarihine. Bir tek beklemeyen AKP Genel Başkanı Erdoğan gözüküyor. Erdoğan, 'cambaza bak' misali herkese 2019 anlatırken, Türkiye'yi istediği gibi inşa etmeye devam ediyor.

AKP tehlikesini çok önce fark edenlerin yıllardır söylediği, meczup muamelesi gören Ayhan Oğan'ın "yeni bir devlet kurduk" ifadesinin ne kadar doğru olduğunu ve bu nedenle aslında 2019 çağrılarının da ne kadar boşta kaldığını sadece 16 Nisan Referandumu sonrası geçen beş ay içerisinde net bir şekilde görmek mümkün. Bunun için birkaç örnek yeterli olacaktır.

16 Nisan referandumunda YSK tavrı:Türkiye'de ilk kez bir seçime YSK eli ile seçim devam ederken müdahale edilmiştir. Seçimin sonucunu kökten değiştirecek bir müdahaledir ve AKP'nin uyarısıyla gerçekleşmiştir.

HSYK düzenlemesi: Türkiye'nin yeniden dizayn edilmesinde yargıya önemli görev biçildi. Referandum sonucunun yansıdığı ilk alan yargı oldu. Cumhurbaşkanı karşısında eğilen Anaysa Mahkemesi Başkanı, iktidar adına muhalefet partisi ile ağız dalaşına giren Danıştay Başkanı var artık.

Partili Başkanlığa geçiş: Erdoğan'ın acele ile yaptığı ikinci hamle partili cumhurbaşkanlığında oldu. Artık parti devleti ve onun başında tek bir isim tescillenmiş oldu.

Meclis iç tüzüğünün değiştirilmesi: Sokaktaki muhalefeti kolluk kuvveti ile bastırmaya alışık AKP iktidarı TBMM'de de muhalefet istemiyor. Meclisi anlamsız bir yapı haline getiren iç tüzük değişikliği yine bu tarih aralığında gerçekleşti.

Eğitimde müfredat değişikliği: MEB büyük bir gürültü ile katılımcı bir müfredat hazırlığından bahsettiğine yaşanacaklar az çok kestirilmişti. Bilimden uzak, hurafe ve hamasetle dolu bir müfredat hazırlandı. Çocuklar neredeyse tümü ile din eğitim alarak hayatlarına başlayacak.

MEB'in İslamcı dernek ve vakıflarla işbirliği protokolü: Erdoğan'ın gençleri etkilemede başarısız olduklarını itiraf etmesinden sonra bu alana özel bir yığınak yapılıyor. MEB'in etkisinin sınırlı kalmasından endişe eden iktidar, İslamcı vakıf ve derneklerle protokoller imzalayarak ilkokullardan başlayarak eğitimin ana parçalarından biri haine geliyor.

MİT'in KHK ile Cumhurbaşkanı'na devri: Erdoğan TBMM'de görüşülmesine ve oylanmasına dahi gerek duymadan devletin en temel birimlerinden biri olan MİT'i çıkardığı bir KHK ile kendine bağladı. Bir kaç önemli kurumun da yolda olduğu bilgisi var.

YAŞ sürecinde yaşananlar: Ağustos ayında toplana YAŞ birçok sonucu itibari ile ilklere sahne oldu. Atamaların tamamı siyasi iktidara bağlılık esasına göre düzenlendi.

Müftülere evlendirme etkisi: AKP iktidarı döneminde özellikle Diyanet İşleri Başkanlığı eli ile dinin toplumsal yaşamın tüm katmanlarına nüfuz etmesi sağlandı. Dini kurallar sosyal yaşamı belirler noktaya geldi. Cumhuriyet kurumları devreden çıkarıldı. Bu alandaki en önemli adımlardan biri de müftülere nikah yetkisinin verilmesi. Medeni Kanunu temelden sarsacak bu değişikliğin ekim ayında Meclis'e gelmesi bekleniyor.

Seçim ve Siyasi Partiler Kanunu'nda değişiklik: Önümüzdeki yasama yılında TBMM'nin gündeminde olacak bir başka konu da seçim ve Siyasi Partiler Kanunu'nda yapılacak değişiklik. Erdoğan ve ekibi 2019'a giderken en kârlı olacağı seçim sistemi arayışında. Herkes maça hazırlanıyor, bu doğru. Ama görünen o ki maçın nerede ve hangi kurallarla oynanacağını sadece Erdoğan biliyor.

OHAL ve KHK devleti

Tüm bu yaşananlara yasal kılıf sağlayan ve muhalefete karşı sopa olarak kullanılan OHAL süreci mutlaka ayrı değerlendirmelidir. İlk ilan tarihi olan 20 Temmuz 2016'da "45 gün içerisinde kaldırabiliriz" denilen OHAL, artık Erdoğan ve AKP iktidarı var oldukça kalacak bir yönetim biçimi olarak görünüyor. AKP Genel Başkanı Erdoğan, ülkeyi OHAL olmadan yönetemeyeceğinin farkında. Doğal olarak önümüzdeki tüm seçimlere OHAL koşullarında hazırlanıp girilmesi muhtemel.

Merakla bekliyoruz ama

Tüm Türkiye Erdoğan'ın "kırılma noktası" olarak tanımladığı 2019 seçimlerini merakla ve umutla bekliyor. Normal tarihinde gerçekleşmesi halinde iki yılı aşkın bir sürenin olduğu bir seçimden bahsediyoruz. Erdoğan hükümeti bu süreyi kuşkusuz ki yeni devlete konulan bir tuğla olarak değerlendirecektir. Bu tuğlaların oluşturacağı duvar tüm Türkiye için 2019 seçimlerinden çok daha önemli. Hatta 2019'u bütünüyle formalite haline getirme sonucunu dahi doğurabilir. Bu nedenle "Dur bakalım ne olacak?" siyasetinin sonu tıpkı Aziz Nesin'in hikayesi gibi ama zorla, ama hile ile "merak edecek bir şey yokmuş" diye bitebilir. Tabii bu durum yeni bir yolu denemeye cesareti olanlar için geçerli değil.

*Aziz Nesin

 
a45UyF587661-170908003046 Oraj Poyraz At 0raj.p0yraz@neomailbox.net 0raj.p0yraz@neomailbox.net
2017/09/08  08:17 2  65  alelma@yahoogroups.com


 

Cok dusunen, cok dusundurur.

Anonim Nasihat

Zeyd o kadindan ilisigini kesince onu sana nikahladik ki, Zaten Allah in emri yerine getirilmistir.

Ahzab 33/37
ZEYNEP Muhammedin in oz halasinin, guzelligi ile unlu kizi ve 7.esidir.
Kolesi ve hukuken evlat edindigi Zeyd i, hala kizi Zeynep ile evlendirdi.
Muhammed goruntude boyle bir evlilik yaptirdi diye dedikodularin ardi arkasi kesilmedi.
Azhab suresinde Muhammed peygamber hanimlari dedikodu yapmayin diye vahiy geldi dedi.
Muhammedin in istemesiyle Zeyd, evliligi sona erdirdi.
Bir muddet sonra da Peygamber e, Zeynep ile evlenmesi icin vahiy yoluyla emir geldi.

DOGA YASALARI UZERINE DUSUNCELER -3-

Boylece geldik felsefenin en buyuk ustalarindan birine: Rene Descartes. (1596-1650) Yontem uzerine konusmalar felsefeyi seven herkesin kitapliginda olmasi gereken bir eserdir. Bu calismada Descartes, once hinzirca bir bicimde insanlari igneleyerek ise baslar: Sagduyu bu dunyada en adil sekilde dagitilmis seydir; cunku herkes kendi aklinin ve sagduyusunun dogrulugundan emindir! Insanlarin kendi varliklarindan (ve icinde bulunduklari varolussal konumdan) cok emin olmalarina karsilik Descartes alabildigine supheci bir insandir. Oyle ki bir sobanin karsisinda oturup dinlendiginden bile emin degildir. Ruya veya hayal goruyor da olabilir. Icinde bulundugu varolus durumu aslinda gelip gecici bir yanilsama da olabilir. Ama emin oldugu tek sey, kendi varligi uzerinde dusunuyor oldugudur. Boylece meshur sozunu soyler: Dusunuyorum; o halde varim. Descartes in bu dusunce tarzi yuzyillar sonra varolusculuk (egzistansiyalizm) felsefesinde baska bir sekilde dile getirilecektir: Varolus ozden once gelir. Bu dusuncede oz olarak kabul ettigimiz varligimiz bile aslinda secimlerimiz ile olusturdugumuz bir formdur. Aslolan ise varolusumuzun farkina varmamizdir ve bu anlamda insan ile bir agac kurdunun arasinda fark yoktur. Fakat, ilerleyen yillarda buna da karsi cikilacak ve bilinc problemi anlasilmasi en zor sorunlardan biri olarak fenomenal bilimlerin karsisina dikilecektir. Descartes ile devam edelim. Daha once, dogadaki seylerin sanki bir tur zihinleri oldugu gibi algilanmasina Descartes karsi cikti. Alintiliyorum:

Descartes, butun fiziksel fenomenlerin -Newton un unlu hareket yasalarinin onculeri olan- uc yasanin yonettigi devinen kutlelerin carpismalarina dayanarak aciklanmasi gerektigine inaniyordu. Bu doga yasalarinin her yerde ve her zaman gecerli olduklarini one surdu ve bu yasalara uyulmasinin devinen kutlelerin zihinleri oldugu anlamina gelmedigini acikca belirtti. Ayrica Descartes gunumuzde baslangic kosullari dedigimiz konunun onemini de anlamisti. Baslangic kosullari; bir sistemin, hakkinda ongorude bulunulan herhangi bir zaman araliginin baslangicindaki durumunu tanimlar. Doga yasalari, verili bir dizi baslangic kosuluyla bir sistemin zaman icerisinde nasil gelisecegini tayin eder, ancak belirli bir baslangic kosullari dizisi olmaksizin gelisim tamamlanamaz. Ornegin sifir zamanda tam ustumuzdeki bir guvercin pislemis olsun, o dusen nesnenin yolu Newton yasalarinca belirlenir. Ancak guvercinin sifir zamanda bir telefon teli uzerinde kimildamadan duruyor ya da saatte yirmi mil hizla ucuyor olusuna bagli olarak, ortaya cikan sonuclar cok farkli olacaktir. Fizik yasalarini uygulayabilmek icin, bir sistemin nasil basladigi veya en azindan belirli durumu bilinmelidir. (Bu yasalar bir sistemi zaman icinde geriye dogru izlemek icin de kullanilabilir.)

Hawking in degindigi bu konu bazilarinca baslangic durumuna bagli hassasiyet olarak ifade edilmistir. Bir sistemin baslangicindaki durumlarda en ufak bir sapma oldugunda, uzun bir N zaman icinde sistemin ilerleyisinde cok buyuk sapmalar gerceklesecektir. Bunu orneklemek icin bir bilardo masasi gosterilir. Diyelim ki 10 top bulunan bir masada beyaz topa hep ayni sekilde, ayni hizla, ayni kuvvetle vursak dahi asla ayni hareket kombinasyonunu elde edemeyiz. Topa vurus esnasindaki en ufak bir degi$iklik, diger toplara carpildiginda zincirleme olarak ufak sapmalar doguracak bu da rotayi degistirecektir. Bilardo topunun sifir surtunme katsayisina sahip oldugunu ve sonsuza kadar hareket edecegini varsayarsak, zaman ilerledikce sapmanin ne kadar cok artacagini tahmin edebiliriz. Bu fenomen ayni zamanda evrenimizdeki minik seytandir ve duzenli sistemleri beklenmedik sapmalara surukleyen turbulans etkisi olarak bilinir. Musluktan akan suyun aniden yalpalamaya baslamasi, bir ucagin hava bosluguna girmesi ve benzer fenomenlere dogada $iklikla rastlanabilir ve bunlarin onceden ongorulmesi nerdeyse imkansizdir.

Doga yasalarinin varligina duyulan inancin tazelenmesiyle, bu yasalari Tanri kavramiyla uzlastirmaya yonelik yeni girisimler de basgosterdi. Descartes e gore Tanri isterse etik onermelerin veya matematiksel kuramlarin dogrulugunu veya yanlisligini degistirebilir ama dogayi degistiremezdi. Doga yasalarini Tanri in emrettigine inaniyordu, ancak Tanri nin bu yasalardan baska secenegi yoktu; onlari secmisti, cunku sadece bu yasalar mumkundu. Bu anlayis Tanri nin otoritesini cignemek olarak gorulebilirdi ancak Descartes bu yasalarin Tanri nin kendi oz dogasinin yansimalari oldugunu, bu yuzden degistirilemez oldugunu soyleyerek bundan kurtulmanin yolunu bulmustu. Bu dogruysa, Tanri nin her biri farkli baslangic kosullarina karsilik gelen birbirinden cok farkli dunyalar yaratma sansina sahip oldugu dusunulebilir. Ancak Descartes bunu da yadsir. Ona gore, evrenin baslangicinda nasil bir duzenleme olursa olsun, zaman icerisinde tipki bizimkine benzeyen bir dunya (alem) ortaya cikacaktir. Dahasi, Descartes e gore Tanri dunyayi bir kez yaratip duzene soktuktan sonra tamamen kendi basina birakmistir.

Descartes in bu dusunceleri ile, aslinda ateizme genis bir yol acilmisti. Madem ki doga yasalari Tanri nin ozunun yansimalari olarak goruluyordu, o zaman bir Tanri dan bahsetmenin anlami neydi? Tipki fizikte bir donem yer alan esir fikri gibi, bu dusunce de tamamen devre disi birakilip geriye sadece doga yasalari kalamaz miydi? Acikcasi, bu, dinsizce bir fikirdi ve fikrin olgunlasmasi icin sanayi devriminin ardindan gelen modernizm donemine kadar beklemek gerekecekti. Ortacag ve yeni cagdan gunumuze kadar uzanan felsefe sureci icinde, doga yasalari ile Tanri inancini uzlastirma cabalari yogun olarak gozlemlenmektedir. Benzer $ikintilar Islam dusuncesi icinde de yasanmis ve geleneksel kanadin askin ve mutlak hakim Allah fikrine karsilik, Allah in neyi secerse onun dogru oldugu veya Allah in dogru ve iyi olan seyleri sectigi gibi dusunceler birbiri ile carpismistir. Bunlarin bir kismina kisaca deginirsem. Allah cuziyati bilir mi? sorusu, acikca tum partikullerin olasi tum hareketlerinin Allah tarafindan bilinip bilinemiyecegine dair bir tartismaydi. Gelenekciler, Allah in ilmini inkar gibi gorunen bu fikre karsi ciktilar. Buna karsilik, Antik Yunan filozoflarindan etkilenen Musluman dusunurler, Allah i her an her seye mudahale eden bir ilah gibi dusunmek yerine, onun temel yasalari koydugunu ve ilminin alemlerde yansidigini iddia ediyorlardi. Bir baska mesele ise alemin ezeli ve ebedi olup olmadigina dair tartismalarda ortaya cikmaktaydi. Alem eger ezeli ve ebedi ise o zaman kendisi de ezeli ve ebedi olan Allah ile doga arasinda ne fark vardi?

Farabi, Ibn-i Sina, Ibn-i Rusd gibi filozoflar akilla vahyi uzlastirma cabalari sarfederken, gelenekci kanadin buyuk temsilcisi Imam Gazzali (1058-1111) Makasid el-Felasife (Filozoflarin maksatlari) ve Tehafut el-Felasife (Filozoflarin tutarsizliklari) isimli eserlerinde filozoflari kufre dusmekle veya bidat (dine sonradan eklenen yenilikler) icat etmekle suclamistir. Islam alemi genelde bu ekol uzerinde yurumus ve zaman icinde dogal bilimlerden ciddi sekilde kopmustur. Ne yazik ki elestirel ve arastirmaya dayali dusuncenin yerini, kopyaci ve taklitci gelenek almistir. Buna karsilik doga bilimleri ise, salt zihinsel tartismalar yerine gozleme, deneye, modellemeye, yanlislamaya dayali metodlari benimsemistir. Alintilamaya devam ediyorum.

Doga yasasi kavramina iliskin cagdas anlayisimiz filozoflarin uzun uzadiya tartistigi bir konudur ve ilk bakista zannedildiginden daha incelikli bir meseledir. Ornegin, filozof John W. Carroll tum altin kurelerin capi bir milden daha azdir ifadesiyle tum uranyum-235 kurelerinin capi bir milden azdir ifadelerini karsilastirir. Gozlemlerimiz Dunya da capi bir milden daha buyuk bir altin kure bulunmadigini soyler ve gayet guven icinde hicbir zaman olmayacagini savunabiliriz. Yine de olmayacagina inanmamiz icin herhangi bir neden yoktur ve bu nedenle bu ifade bir doga yasasi olarak kabul edilemez. Ote yandan, tum uranyum-235 kurelerinin capi bir milden daha azdir ifadesini bir doga yasasi olarak dusunebiliriz. Cunku nukleer fizik hakkinda bildiklerimize gore, bir uranyum-235 kuresinin capi yakla$ik 16 santimetreden daha fazla buyurse bir nukleer patlamayla kendi kendini yok eder. Dolayisiyla boyle bir kurenin olmayacagini biliriz. Bu onemli bir ayrimdir, cunku gozlemledigimiz her genellemenin doga yasasi olarak dusunulemiyecegini ve cogu doga yasasinin cok daha buyuk, birbirine bagli yasa sistemlerinin bir parcasi oldugunu gosterir. Cagdas bilimde doga yasalari genellikle matematiksel olarak ifade edilir. Kesin ya da yakla$ik olabilirler; ama istisnasiz hepsinin -evrensel olarak degilse de en azindan tam olarak belirlenmis kosullar altinda- gozlemlenmis olmasi gereklidir. Ornegin, devinen nesnelerin hizi i$ik hizina yakinsa Newton yasalarinin degistirilmesi gerektigini artik biliyoruz. Yine de, karsilastigimiz hizlarin i$ik hizinin cok altinda oldugu gunluk yasam kosullarinda, en azindan cok iyi tahminlerde bulunmamizi sagladiklari icin Newton yasalarini yasa olarak kabul ediyoruz.

Yukardaki ifadeler cok onemlidir. Bu ifadelerle artik gorelilik kuramlarina gecis yapilmakta. Bir doga yasasi, belli ve dar bir alan icinde, kendi uzay-zaman gercekligi icinde dogru ve gecerli olabilir. Tipki kutle cekim kanunlarini izah eden Newton cekim yasalari gibi. Hicbirimiz bu yasalarin gecersiz oldugunu one suremeyiz. Iki-uc metre yuksekten, bir balkondan asagi duserseniz veya arabanizla saatte 120 km hizla giderken bir agaca toslarsaniz; cekim, kuvvet, ivme, momentum gibi kavramlari iceren bu yasalarin dogru oldugunu cok aci verici bir bicimde anlayabilirsiniz. Diger yandan, inanilmaz derecede buyuk mesafeleri iceren galaktik olculerde ve isin icine saniyede yakla$ik 299 bin kilometrelik i$ik hizi girdiginde Newton fizigi dogru sonuclar vermeyecektir. Bu durumda genel ve ozel gorelilik kuramlarinin matematigi devreye girer. I$ik hizi C sembolu ile ifade edilir ve genelde bir vakum (bosluk) ortaminda iken hizi tam olarak 299,792,458 m/saniyedir. Ama vakum disindaki bir ortamda, ornegin suyun veya camin icinden gecerken hizi C degerinden dusuk olacaktir.

Yukarda ele alinan bir baska konu ise, gozlemin onemli olmasina karsilik, bir seyin davranis bicimini matematiksel olarak ifade ettigimizde artik tek tek gozlem yapmaya ihtiyacimiz olmadigi gercegidir. Eger bir uranyum-235 izotopu 16 santimetreden daha fazla buyudugunde nukleer bir patlama ile kendini yok ediyorsa, o zaman dogayi gozlemleyip capi 16 santimden buyuk uranyum-235 izotopu aramamizin bir anlami yoktur, cunku dogasi geregi boyle bir sey varolmayacaktir. Uranyum-235 zincirleme bir nukleer fisyon olusturacak kadar guclu bir izotoptur ve nukleer silah yapiminda kullanilmistir.

-devam edecek-

Levent ERTURK
LEVENTERTURK1961
https://leventerturk1961.wordpress.com/


Grup eposta komutlari ve adresleri :
Gruba mesaj gondermek icin : ozgur_gundem@yahoogroups.com
Gruba uye olmak icin : ozgur_gundem-subscribe@yahoogroups.com
Gruptan ayrilmak icin : ozgur_gundem-unsubscribe@yahoogroups.com
Grup kurucusuna yazmak icin : ozgur_gundem-owner@yahoogroups.com
Grup Sayfamiz : http://groups.yahoo.com/group/Ozgur_Gundem/
Arzu ederseniz bloguma da goz atabilirsiniz : http://orajpoyraz.blogspot.com/

BitCoin URL: 16496HKpgEEpx1d6t688HiXXdJP5jdA9xo






Hiç yorum yok:

Yorum Gönder