FATİH ALTAYLI'DAN ÇARPICI YAZI: "GÖÇMENLER MİSAFİRLİKTEN YAVUZ HIRSIZLIK MODUNA GEÇTİLER BİLE"
Habertürk yazarı Fatih Altaylı İstanbul'daki göçmen yoğunluğunu değerlendirdiği yazısında Latin istilasına dikkat çekti.
Habertürk yazarı Fatih Altaylı Türkiye'ye gelen kontrolsüz göçmen akınını köşesinde değerlendirdi.
Fatih Altaylı "İstanbul'u bitiren perişan eden 13. Yüzyıl'daki Latin istilasından sonra İstanbul'un böyle kontrolsüz bir istila gördüğünü hiç zannetmiyorum. Osmanlı'nın da buna izin vermeyeceğinden eminim. Ve siz de emin olun ki İstanbul'a ve Osmanlı'nın mirasına sahip çıkmak zaten bizim olan Ayasofya'yı ibadete açmakla olmuyor. Onların emaneti olan kentleri korumakla oluyor!" ifadelerini kullandı.
Fatih Altaylı'nın yazısının "En son Latin istilasında görmüştü" başlıklı bölümü şöyle oldu:
Kontrolsüz göçmen akınının toplum üzerindeki etkisi giderek artıyor.
Bir yandan Van'dan gelen Afgan göçmen görüntülerini konuşurken diğer yandan İstanbul'daki felaketi gözlerimizle izliyoruz.
Dahası göçmenler misafirlikten yavuz hırsızlık moduna geçtiler bile.
Türkiye'de hangi yasal hakla bulunduğunu bilmediğim bir Afgan sosyal medya hesabından Türkiye'ye Türkler'e Türk kadınlarına hakaretler yağdırıyordu.
Tipik bir "Yüz verirsin deliye gelir sıçar halıya" durumu yani.
Afganistan'dan karısını kızını bırakıp kaçan bir "itten" ders alıyoruz anlayacağınız.
Diğer yandan da İstanbul istila altında bir şehir görüntüsünü giderek pekiştiriyor.
Dün İstanbul'un Anadolu yakasında bir arkadaşıma gitmem gerekiyordu.
Ve Kızıltoprak'tan Kartal'a kadar uzanan sahil yolunu kullandım.
Yemin ediyorum Türkiye'deyim İstanbul'dayım demeye bin şahit bile yetmezdi.
Gözlerime inanamadım.
"Burası bizim İstanbulumuz mu?" dedim.
Gözünüzle siz de görün diye fotoğraflar paylaşıyorum sizinle.
1.png
Aynı fotoğrafları hatta beterlerini Avrupa yakasındaki tüm sahillerde Cankurtaran'dan başlayıp Bakırköy'de Ataköy'de Yeşilköy'de Yeşilyurt'ta Florya'da çekebilirsiniz.
Gördüğünüz yerler Lazkiye değil İstanbul.
Bunlar yine iyi görüntüler.
Başka yerlerde bir felaketin eli kulağında.
İki günde iki taciz iddiası ve göçmenlere yönelik linç girişimi oldu.
Resmi görüşü olarak göçmenleri savunan Murat Bardakçı dostuma sormak isterim.
"Osmanlı zamanında böyle bir şey mümkün müydü? Fatih Sultan Mehmet'ten başlayarak özellikle İstanbul için Devlet-i Aliyye'nin bir iskan politikası var mıydı?
2 milyon Suriyeli hadi 2 milyonu geçtim 500 bin Suriyeli Osmanlı vatandaşı canları çekince kalkıp İstanbul'a gelip yerleşebilir miydi?
Hele ki İmparatorluğun güçlü zamanlarında böyle bir şey mümkün müydü Murat!
İstanbul'u bitiren perişan eden 13. Yüzyıl'daki Latin istilasından sonra İstanbul'un böyle kontrolsüz bir istila gördüğünü hiç zannetmiyorum.
Osmanlı'nın da buna izin vermeyeceğinden eminim.
Ve siz de emin olun ki İstanbul'a ve Osmanlı'nın mirasına sahip çıkmak zaten bizim olan Ayasofya'yı ibadete açmakla olmuyor.
Onların emaneti olan kentleri korumakla oluyor!
Ve Murat gayet iyi bilirsin ki İstanbul'u bitiren Latin istilası idi.
Bu istilanın sonu da öyle olmaz inşallah.
- - - - - - - - - - - - - - - -
DENIZI OZLEYENLER ICIN
. . . . . .
Gemiler gecer ruyalarimda,
Alli pullu gemiler, damlarin uzerinden;
Ben zavalli,
Ben yillardir denize hasret,
Bakar aglarim.Hatirlarim ilk gorusumu dunyayi,
Bir midye kabugunun araligindan:
Sularin yesili, goklerin mavisi,
Lapinalarin en harelisi...
Hala tuzlu akar kanim
Istiridyenin kestigi yerden.
. . . . . .
Neydi o deli gibi gidisimiz,
Bembeyaz kopuklerle, aciklara
Kopukler ki fena kalpli degil,
Kopukler ki dudaklara benzer;
Kopukler ki insanlarla
Zinalari ayip degil.Gemiler gecer ruyalarimda,
Alli pullu gemiler, damlarin uzerinden;
Ben zavalli,
Ben yillardir denize hasret.
Orhan Veli KANIK
- - - - - - - - - - - - - - - -
Hürriyete Doğru
Gün doğmadan,
Deniz daha bembeyazken çıkacaksın yola.
Kürekleri tutmanın şehveti avuçlarında,
İçinde bir iş görmenin saadeti,
Gideceksin
Gideceksin ırıpların çalkantısında.
Balıklar çıkacak yoluna, karşıcı;
Sevineceksin.
Ağları silkeledikce
Deniz gelecek eline pul pul;
Ruhları sustuğu vakit martıların,
Kayalıklardaki mezarlarında,
Birden
Bir kıyamettir kopacak ufuklarda.
Denizkızları mı dersin, kuşlar mı dersin;
Bayramlar seyranlar mı dersin,
Şenlikler cümbüşler mi?
Gelin alayları, teller, duvaklar,
Donanmalar mı?
Heeey
Ne duruyorsun be, at kendini denize:
Geride bekliyenin varmış, aldırma;
Görmüyor musun, Her yanda hürriyet;
Yelken ol, kürek ol, dümen ol, balık ol, su ol;
Git gidebildiğin yere...
Orhan Veli Kanık
- - - - - - - - - - - - - - - -
Kariniz size, Karnini iceri cek demeye basladiginda, siz zaten cekiyor iseniz, orta yasa gelmissiniz demektir...
George C. Scott
- - - - - - - - - - - - - - - -
Ömer Hayyam Bütün Dörtlükler [ 15. - 389 ]
Ovada her kızıl lalenin teni
Bir padişahın kanıyla beslendi.
Yerden biten şu mor menekşe yok mu?
Bir güzelin yanağındaki bendi.
ŞARAB: Arapça, içecek şey, anlamında bir kelime. Aşk ve mahabbet anlamına kullanılır. Coşkun aşk halleri ki, bu durumdaki kişi aşkta sadakat imtihanından geçer. Kemale erenlerin hali budur. Bu kelimeyle ilgili bazı deyimler şunlardır:
Şaraphane : Melekût âlemi, kâmil arifin iç dünyası.
Şarab-ı Puhte: Yıllanmış, kıvamını bulmuş şarap. Her türlü kayıttan, sınırlamadan kurtulmuş saf ve mücerred zevk.
Şarab-ı ham : Çiğ şarap. Dünyevî zevk ile karışık hayat.
Şarap-ı Tevhîd : Allahın zâtında mahvolup, her türlü maddî bağdan kurtulma.
İki türlü şarap vardır: Biri maddî, dünyevi, alkol ihtiva eden içilmesi haram olan içki, ki bu insanı içince sarhoş eder. Diğer şarap ise, aşk şarabıdır. Allahı sevmekten kaynaklanan zevkin sonucu olarak ortaya çıkan bir tür mestlik, melankoli hâli. Sûfîler bu bakımdan, içmeden sarhoş olanlardır, diye tanımlanır. Marifet, içmeden, manâ sarhoşu olmaktadır. Her iki sarhoşta ortak bazı özellikler vardır. Bunlardan biri, her ikisi için dış âlemin bir anlamı yoktur; sarhoşluk, her iki grubu dış dünya ile alakalı bir takım ilgilerden kesmiştir, ikisi arasındaki pek çok farktan bir diğeri de, şudur: : Mânâ sarhoşunda, karaciğerden kaynaklandığı söylenen bir tür iç hararet, maddî şarab içende bulunmaz.
- - - - - - - - - - - - - - - -
Cok sIkI bir sekilde denetlendigi surece, ozgur ifadeden yanayim.
Anonim
- - - - - - - - - - - - - - - -
Kesin bilgi ancak çok az bildiğimiz zaman mümkündür.
Bilgi miktarımız arttığında şüphemiz de artar.
Goethe
- - - - - - - - - - - - - - - -
Bize gelince, bize verileni icten baglilikla dayanikli omuzlar ustune yalcin daglardan asariz. Yerleyecek olursak bize derler: evet hayat agir bir yuktur.
Oysa insanin kendisidir agir yuk olan. Omuzlarinda bir suru yabanci sey tasir da ondan. Deve gibi coker de bol bol bol yuk yukletir sirtina.
Boyle Buyurdu Zerdust - F. Nietzsche
- - - - - - - - - - - - - - - -
BOSTUR
. . . . . .
Ey kor bu yer bu gok bu yildizlar bostur bos
Birak onu bunuda gonlunu hos tut hos
Durmadan kurulup dagilan bu evrende
Bir nefestir alacagin oda bostur
OMER HAYYAM
- - - - - - - - - - - - - - - -
"Çıkarcı politikacılar ülkelerinin güvenliğinden çok koltuklarının güvenliğini düşünürler."
Thomas Macaulay
- - - - - - - - - - - - -
a45UyF587661
- - - - - - - - - - - - -
| Grup eposta komutlari ve adresleri | : | |
| Gruba mesaj gondermek icin | : | ozgur-gundem@googlegroups.com |
| Gruba uye olmak icin | : | ozgur-gundem+subscribe@googlegroups.com |
| Grup kurucusuna yazmak icin | : | 0raj.p0yraz@neomailbox.net / oraj.poyraz@openmail.cc |
| Grup Sayfamiz | : | https://groups.google.com/g/ozgur-gundem/ |
| Arzu ederseniz bloguma da goz atabilirsiniz | : | http://orajpoyraz.blogspot.com/ |
Özgürlük adam, henüz yeni kurdum.Siyasi iktidarın sürekli yasakladığı, polisiye önlemler ile gizlemeye çalıştığı şeyleri burada biriktireceğim. Videolar, resimler, makaleler falan. | : | http://insulaelibertatis.com/ |
Özgürlük adam, henüz yeni kurdum.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder