Şundan son derece eminim, general seviyesinde böyle bir yiğit çıkmaz. Esasen, benim gördüğüm generaller diğer üstdüzey sivil bürokratlar gibi otoriteye sadakat, gelecek kaygısı, emeklilikteki hakları vs. sebeplerle gayete uyumlu ve yatımlıdır. TSK'nın iki ana darbesinden 60 ihtilali cunta içinde cunta oluşumlarının çok ucuz bir şekilde atlatılması, diğeri 80 darbesi ise emir komuta zinciri içinde olması sebebiyle çok fazla toplumsal bir maliyet yaratmaması ile tanınır. Önümüzdeki dönemde ise Startforun öngörüsü ve planı şudur: Türkiye'ye eğer dev bir gemiye benzetirsek, bir sürü küçük römürkörün çekişiyle federasyon rotasına sokulmuştur. Aktörlerin hepsi de zayıf noktalarından bağlanmış, ve bu amaca hizmet eder hale getirilmiştir. Türkiye gemisi bu rotada seyrederken, TSK içindeki ulusalcı unsurlar, ki bunlar generaller değil de misal yüzbaşılar, binbaşılar cuntası oluyor ortalığı karıştırırsa, ya da, Türk halkının gelişmeleri midesinin kaldırmaması sonucu batıda Kürt halkına karşı, ve doğuda ise Kürt halkının intikam hisleriyle Türk halkına karşı etnik arındırmaya, katliamlara kalkışması durumunda, Yugoslavya örneğinde olduğu gibi, BM ve/veya NATO ya da oluşturulacak uluslararası Koalisyon Güçlerinin olaya müdahalesi, tampon bölgelerin tesisi, Barış Gücü oluşturulması, gözlemcilerin görevlendirilmesi gibi aşamalardan sonra bütün Kürtleri kapsayan küçük ama işbirlikçi bir devletin kurulması, kurulacak yeni devletin İsrail, ABD/AB, akordunda İran, Suriye, Türkiye gibi ülkeleri sınırlaması, etkinliğini azaltması beklenmektedir. Bu bağlamda Kürtlere de ağır görevler düşmektedir. Bu oyunda ise en çok risk alan halk ve kesim ise yine Kürtler olmaktadır. TSK içerisinde ise düşük rütbeli subayların iç içe geçen cuntalarının hem birbirine karşı, hem Emniyette oluşturulmuş bulunan Fitnetullah kadrolara karşı, hem de dışarıdan yapılan yabancı müdahalelerle çatışması söz konusudur. Türkiye ve Türk halkı böylesine dağınık bir ortam içerisinde kimin ne olduğunu bilelemeyecek ve belki de bu şekilde plan başarıya ulaşacaktır. Plan budur. Evet ordudan bir Avcı çıkmayacaktır, ancak daha sonraki çatışma ortamında mutlaka sorumluluk üstlenen birileri olacaktır. Muhtemelen bu kişi ve kadrolar şu an üsteğmen, yüzbaşı rütbesindedir. Ve zaten dikkat ederseniz, operasyonlar sırasında generaller arasında onur ve prensiplerini koruyabilecek kondüsyonda kimsenin olmadığını görmüşsünüzdür, ve yine mücadele azmi ve kararlılığı teğmen, üsteğmenler arasında görülmektedir. Ama, her hal ve şartta Türkiye'yi çok kanlı günlerin beklediğini rahatça söyleyebilirim. Burada Kürt ve Türk halkının zaiyatının milyonlar mertebesinde öngördüğümü de belirtmek isterim.. Türkiye İran'dan çok daha zayıf bir hedeftir, ve listede Irak'dan sonraki ilk sırada bulunmaktadır. Saygılar. |
On 29.09.2010 18:25, Enis Akdağ wrote:
Ordu’dan da Bir Avcı Çıkar mı?
Bülent ESİNOĞLU
Nikolay Stepanoviç Gumilyov diye Ukraynalı meşhur bir tarihçi var. Etnisiteler üzerine uzmanlaşmış. Çin ve Türklerin tarihini iyi biliyor.
Gumiyov’un bir tarih tezi var. Bu teze göre, her etnisitenin kendisine ait bir “iç enerjisi” mevcut. Bu enerji tükendiğinde, etnisite ya yok olur. Ya da başka bir büyük etnisitenin bakiyesine dönüşür.
Etnisitenin iç enerjisini o etnisitenin içindeki “fedailer” temsil eder. Bu fedailer birimi etnisitenin başka etnisitelere karşı savunmasından ve bekasından sorumludur.
Bu tarih tezini bir örnek ile anlatmak gerekirse; Osmanlının dağılma sürecinde, yani Kurtuluş Savaşında Mustafa Kemal ve arkadaşları etnisitenin yok olmaması için ne gerektiyse onu yaptılar. O fedailer gurubu, Türk etnisitesinin başka bir etnisitenin tasallutuna girmemesi için gerekli iç enerjiyi sağladılar.
İç enerjiyi temsil eden bu fedailerin temel özelliği şudur: Mülkiyet merkezli değildirler. Gözünü kırpmadan bağlı olduğu etnisite için canlarını verirler.
Batı emperyalizmini bir süper etnisite olarak tanımlarsak, bu süper etnisite Türk ulusu üzerine amansız saldırılar gerçekleştirmektedir. Şu günlerde, sözünü ettiğim iç enerjiye şiddetle ihtiyacımız var.
Hainlerin çoğaldığı dönemlerde, fedailerde çoğalır.
Bu fedailer barış dönemlerinde sessizce bir kenarda dururlar. Onların isimlerini cisimlerini, pek fazla kimse bilmez. Ne zaman etnisite tehlikeye düştü, işte bu isimsiz kahramanlar ortaya çıkmaya başlar.
Ülkenin her kurumundan bir Hanefi Avcı çıkacaktır. Avcı kadar ülkesinin bekası için üzülen, işlerin iyi gitmediğini, etnisitenin bir parçalanma sürecine girdiğini gören her kesimden ve kurumdan fedailer çıkacaktır.
Beklentim odur ki, Ordumuzun içinden de, bir Avcı çıkacaktır. Ordumuzun içinde, Avcı kadar bilgi, belge ve haber sahibi olan paşamız yok mu?
Kurtuluş Savaşı sürecinde fedailer hep ordudan çıkardı. Onlar bu ülkenin bekasından sorumlu değiller mi? Ya da bu ülkede yaşamıyorlar mı? Cemaatin devletin içine bağdaş kurup oturduğunu sadece Hanefi Avcı’mı görüyor?
NATO’dan dış görevler beklerken, gözleriniz mi görmez oldu?
Biz her şeye karşın umutluyuz, Ordudan da avcılar çıkacaktır.
29.9.2010, bulentesinoglu@gmail.com
-- -~-~-~-~-~-~-~-~-~-~-~-~-~-~-~-~-~-~-~ KAR VE BEN Esiyor tane tane yine beyaz bir rüzgar. Söyleyin hangi kuşun kanatları yolundu? Yine hangi ağaçtan döküldü bu yapraklar? Yağan beyaz bir sükut, bir mahşerdir sanki kar! Bir hicret sevdasıdır ruhumu sardı yine. Ruhum gibi pervasız yoldaşlar da bulundu. Ruhum karıştı gitti bu kar tanelerine; Şimdi yağan kar değil, ruhumdur kar yerine. Cahit Sıtkı TARANCI oO-------------------------------------------------------------------Oo http://orajpoyraz.blogspot.com/
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder