Burada sözünü ettiğimiz eylemler Türkiye'de yaşayan ve Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olan kimselere karşı yapılan eylemler. Örneğin Atatürk'ün Selanik'teki evine bomba atıp sonra İstanbul'daki Rum asıllı vatandaşlarımızın evini, yurdunu yağmalama, daha sonra da suçu komünistlerin üstüne atma gibi. Ne bileyim Kıbrıs'ta cami bombalama gibi. Ne bileyim el bombalarıyla İstanbul Üniversite'si öğrencilerinin üstüne atılan el bombalarının tedariki gibi, ne bileyim 12 Eylül'e giden yolun taşlarının döşenmesi gibi. Say say bitmiyor ve daha 12 Eylül sonrasına gelmedik. Solcusuyla sağcısıyla yüzbinlerce insana en akla gelmedik işkenceleri uygulamak gibi. Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarından söz ediyoruz. Sabri 25 oğlu bizzat kendi ağzıyla söyledi. Adam orgenerallikten emekli, Türkiş Gladyonun çukurluklarında yaşamış, kimbilir kaç "leşi" vardır vatan - millet uğruna. Kıbrıs'ta cami bombalandığında o zamanın Türk elçisi de durumun farkına varmış, işin üstüne gitmiş, adamı merkeze almışlar, işin üstüne giden bir Kıbrıs Türk'ü bir gazeteciyi katletmişler. Deterjanınız ne marka? Albay Arif Doğan çıkıyor, takır takır konuşuyor, Hizbülkontrayı ben kurdum diye. Zaten bilinenin ikrarından başka bir şey de demiyor. Adam ömrünü yemiş bitirmiş bu da mı hain? Bu arada gerçekten merak ediyorum deterjanınız ne marka? Size bir de teknik bilgi vereyim: Bir flütten çıkan "la" sesiyle bir kemandan çıkan "la" sesini hemen ayırırız. Halbuki iki ses de 440Hz'lik frekanstır. (Başlangıç oktavı için) İki ses farklı miktarda ve şiddette "üst (ve alt) harmonikler" barındırmalarından kaynaklanır. Bu da şu demektir: 440Hzlik "la" notasını üflediğimizde veya çaldığımızda 440Hz'in yanı sıra 440'ın 2, 3, 4, 5... gibi katları olan sesleri de üretiriz. 2, 3, 4, 5....katların hangilerinin var olduğu, şiddetlerinin ne olacağı enstrümandan enstrümana değişir. Elektronik orglar da bu seslerin üretimi bu enstrümanlardan çıkan seslerin daha önce yapılmış analizlerinin sonucuna göre yapılır. Gene de elektronik orgdan çıkan keman sesiyle, normal bir kemanın sesi net bir şekilde ayrılabilir. İnsan sesiyse çok yüksek miktarda harmonik ihtiva eder. Üstelik sesin niteliği an be an değişir. Dolayısıyla insan sesiyle "kolaj" yapmak imkansızdır. Bırakın elektronik ortamı, hassas bir kulak bile kolajı hemen algılar. İnsanlar konuşurken "Jitemi ben kurdum" demezler. "jitemibenkurdum" derler. "Jitemi" sözcüğünün nerede bittiğini anlamak olanaksızdır bu nedenle. Aynen bir fotoğraf çok büyütüldüğünde kenarlarda oluşan bulanıklık gibidir bu olay. Ayrıca ne kadar uğraşırsanız uğraşın arka plan gürültüsünü kesemezsiniz. İki ayrı günde yapılmış kayıtların arka plan gürültüleri asla aynı olmaz. Tüm bunlar da yapılan iş "kolaj"mı değil mi ortaya çıkmasına neden olur. Mühendissiniz anlamanız gerekir. Ortada bir de görüntüler var. Hakikaten merak ediyorum ne marka deterjan kullanıyorsunuz? Bir de kişisel bir soru sorayım size: Bu ülkeyi, bu yurdu, bu yurdun insanlarını benden çok sevdiğinize sizi inandıran nedir? Dikkat edin "insanlarını" dedim. Bunu da ayrıca yanıtlarsanız sevinirim. --- On Wed, 9/29/10, Kemal Sandik <ksandik@hotmail.com> wrote: From: Kemal Sandik <ksandik@hotmail.com> Subject: ŞOK SES KAYDI DA BOYLE BIRSEYDIR: RE: <Naphthaline> 'Kafes' davasında şok rapor To: "NAFTALIN AYT" <naphthaline@yahoogroups.com> Date: Wednesday, September 29, 2010, 7:46 AM "Şok" ses kaydı diye yırtınan ve TSK'nın birçok eylemleri için halktan özür dilemesini isteyen arkadaşklar boş yere yırtınmasınlar. Türk Milletine karşı girişilen kıyımlar nedeniyle özür dileyen oldu mu? İsyanlar nedeniyle kaybedilen topraklar için üzüntüsünü ifade eden oldu mu? Küresel emperyalist, küresel terörist devletlerin uşağı olmanın alemi yok. TSK'nin cami yaktırdığını, cami bombalamayı planladığını iddia edenler birer militan hainden başka bir şey olamaz. "Şok" ses kaydı veya CD-DVD'lerin nasıl üretilip delil diye Habur benzeri mahkemelere srvis edildiğini anlamamakta direnmek, sanırım aptallık ötesi bir durumdur.
To: naphthaline@yahoogroups.com From: cimcime@neomailbox.net Date: Tue, 28 Sep 2010 15:46:43 +0300 Subject: <Naphthaline> 'Kafes' davasında şok rapor 28 Eylül 2010 'Kafes' davasında şok rapor ABD’de uzman bir kuruluşta adli tetkik yaptırıldı. Kanıtların düzmece olduğu raporu verildi. "Kafes eylem Planı" ve "Amirallere suikast" davası sanıklarından Levent Bektaş’ın ev ve işyerinde yapılan aramalarda ele geçirilen CD ve DVD’de bulunduğu öne sürülen kanıtların düzmece olduğu, gerçekte burada sadece "özel fotoğraflar" bulunduğu iddia edildi. Uzun bir süredir mahkemede delil olarak saklanan CD ve DVD’nin, Bektaş’ın Avukatları Celal Ülgen ve Hüseyin Ersöz tarafından ABD’de konusunda uzman bir özel kuruluşta adli tetkiki yaptırıldı. CD ve DVD'yi inceleyen kuruluşun raporunda tutuklamalara esas olan delillerin tamamen düzmece olduğu belirtildi. Daha önce Emniyet Genel Müdürlüğü ve TÜBİTAK tarafından adli incelemesi yapılan ve içindeki gizli yazılım programlarında başta "Kafes eylem planı"nın şifrelendiği dosyalar olmak üzere çok sayıda gizli belgenin bulunduğu iddia edilen ve bu delilerle polisin operasyon başlatıp çok sayıda kişiyi tutukladığı davanın CD’lerinde özel fotoğraflardan başka bir şey bulunmadığı ifade edildi. ABD’de konusunda uzman beş kişilik emniyet kökenli bilişim suçları uzmanı araştırma ekibinin on gün gece gündüz çalışarak hazırladığı bin sayfalık raporu hazırlayan bilişim suçları uzmanı Yalkın Demirkaya’nın raporunda, delillerin nasıl incelendiği şöyle anlatıldı: “Avukatlar, CD ve DVD'nin içinde bulunan öğeleri saptamamı istemiştir. Buna ek olarak, Bektaş’ın vekilleri, bu dava kapsamında hazırlanmış kimi raporları, bir Bilişim Suçları ve Kamu Yolsuzluk Dedektifi’nin bakış açısıyla bütünlük, doğruluk ve geçerlilikleri açısından analiz etmemi istemiştir. 17 Eylül 2010 tarihinde bir UPS görevlisi tarafından getirilen (H753 149 6233 takip numaralı) bir UPS paketini ABD’deki iş yeri adresimde teslim aldım. Pakette herhangi bir tahrif olup olmadığının tespiti için paket, teslim esnasında incelendi ve fotoğraflandı. Paketin tahrif edilmediği teyit edildikten sonra paket dikkatle açıldı ve içindekiler fotoğraflandı. Paketin içinden bir adet Philips marka, MFP 35 ONK 1506 51441 2 Seri numaralı DVD-R (seri numarası büyüteç altında kontrol edilmiştir) ve TUTANAK No.2’nin orijinal nüshası çıkmıştır.” -DELİLLERİ, CD VE DVD RAPORUNU HAZIRLAYANLAR ÜRETMİŞ- Demirkaya’nın raporunda, delillerin, tutuklamalara esas olan CD ve DVD’nin raporunu hazırlayanlar tarafından üretildiği iddia edildi, Demirkaya’nın raporunda şu görüşlere yer verildi: “Hem bulguların geçerliliğini denetlemek, hem de adli bilişim yazılımında olabilecek bir bozukluk nedeniyle herhangi bir bilgi ve bulgunun atlanmadığından emin olmak amacıyla her iki kanıtın (CD1 ve DVD3) içeriğini, adli bilişim alanındaki en üstün üç adli bilişim yazılımı ile ayrı ayrı incelemiş bulunmaktayım. Kullanılan adli bilişim yazılımları şunlardır: Encase version 6.17, Forensic Tool Kit (FTK) Version 3.0.1.2052 and X-Ways Forensic Version 15.6. CD1 ve DVD3 üzerinde yaptığım adli bilişim incelemeleri aynı bulgularla sonuçlanmıştır. Kullanılan üç farklı yazılım da birbirine eş değer bulgular vermiştir. CD1’in içinde “Data Stash” adli bir program ve DVD3 içinde “Okul (2004 DVD)Rip.mp4 isimli bir video kesinlikle mevcut değildir. Bu sebeple, bilirkişi olarak adlandırılan kişiler tarafından mahkemeye sunulan kanıtların, büyük ihtimalle raporu hazırlayanlarca üretildiği sonucuna varmaktayız.” -"RAPORU HAZIRLAYANLAR GÖREVLERİNİ KÖTÜYE KULLANDI" İDDİASI- Çarpıcı raporda Türk Emniyet teşkilatında konusunda uzman bir çok kişinin bulunduğu ancak, tutuklamalara esas olan bilirkişi raporlarında bu uzman kişilerin kullanılmadığı belirtilerek şöyle denildi: “Yaptığımız analizin, CD1 ve DVD3’nin içinde, bilirkişilerce bulunduğu iddia edilen öğeleri (hatta bunlarla uzaktan yakından alakalı olabilecek herhangi bir öğeyi) taşımadığını kesinlikle ortaya koyması üzerine, söz konusu bilirkişilerin sahte delil mi ürettiği, yoksa kendilerine inceleme için sahte birer CD ve DVD’nin mi verildiği konusunu değerlendirmeye çalıştık. Bilirkişi raporlarının analizi ve raporlardaki tüm tutarsızlıkların belgelenmesi çok uzun süre ve yüzlerce sayfa alabilir. Sonuç olarak, üç bilirkişi raporu üzerinde süratlice yapılan bu inceleme, eksiksiz bulgular taşıma amacını gütmemektedir. Bulduğum yüksek sayıdaki tutarsızlıkların detayına girmek bu raporu gereğinden fazla uzatacağı için, sadece çok önemli ve abes tutarsızlıkları göstermeyi uygun buldum. Üç raporun da yanlış, kusurlu ve eksik olduğunu, çelişkiler içerdiğini ve görevin kasıtlı olarak kötüye kullanıldığına dair belirtiler taşıdıklarını belirtebilirim.” -“KES-YAPIŞTIR YÖNTEMİ KULLANILMIŞ”- Demirkaya hazırladığı raporda, önceki raporları hazırlayanların adli bilişim uzmanı vasfı taşımadığını iddia ederek, “Bu kişilerin oluşturduğu rapor, adı belli olmayan kimi yazılımlardan kimi bölümlerden yapılan kes/yapıştır işleminden başka bir şey değildir. Uluslararası standartlarda değerlendirildiği takdirde, bu rapordaki beyanlar ancak gülünçtür. Bu kadar önem haiz eden bir soruşturma için bu kişilerin kimler tarafından ve neden seçildikleri merak konusu olmalıdır. Türk Emniyet Teşkilatı’nda burada yapılan işe göre çok daha iyi ve çok daha ciddi bir iş yapabilecek adli bilişim uzmanları mevcuttur” dedi. -BEŞ CD BULMUŞLAR SADECE İKİSİNİ İNCELEMİŞLER- Ev ve işyeri aramaları sırasında toplam 5 adet CD/DVD'ye el konulduğunu hatırlatan Demirkaya, “Raporu hazırlayanlar içinde suç unsuru bulunduğunu iddia ettikleri sadece iki tanesini incelemeye almışlardır. İçinde suç unsuru bulunduğunu varsayarak sadece iki medyayı incelemeye almaları garipsenecek bir durumdur. Zira Bektaş’ın iş yerindeki arama sırasında iki adet DVD ve bir adet CD’ye el konulmuş, ancak bir DVD ve bir CD incelenmiştir. CD/DVD İnceleme Tutanağı, Levent Bektaş No.2 dışındaki raporlar her nedense, ikinci DVD’yi tamamen yok saymıştır” iddiasında bulundu. Raporda şu ifadelere yer verildi: -ZAMAN MAKİNESİYLE GERİ GELMİŞLER- “Bu davada inanılmaz olan ve önemini yerince vurgulayamayacağım aşağıdaki konu, herhangi bir demokratik toplumda korkunç bir skandal konusudur. Olayların aşağıda özetlenen akışı, tek başına davanın düşmesi için yeterlidir ve burada ne olduğunun anlaşılması için teknik bir bilirkişiye ihtiyaç yoktur. 22 Nisan 2009’da kanıtlara el konmuştur. 24 Nisan 2009’da iki teknisyen ya da polis, şüphelinin evinde ve iş yerinde el konulan toplam, 5 CD/DVD’nin içeriğini incelemişlerdir. Bu rapor CD/DVDlerde, söz konusu soruşturmayla ilgili herhangi bir unsuru bulmadıklarını bildirmişlerdir. 30 Nisan 2009’da daha detaylı bir inceleme mahkeme kararı ile talep edilmiştir. 4 Mayıs 2009 tarihinde adli bilişim incelemesi başlamıştır. 9 Mayıs 2009 tarihli raporda, “Kafes Eylem Planı”nın ortaya çıktığı iddia edilmiştir. 27 Nisan 2009’da Savcılar Ercan Şafak ve Fikret Seçen, Sorgu Tutanağı sayfa 4, paragraf 5’de (dizin numarası 80) görüleceği üzere aşağıdaki soruyu sormuşlardır: 'SORULDU / LEVENT BEKTAŞ’ in evinde yapılan aramada elde edilen CD.’ de şifrelenmiş dosya içerisinde yer alan gizli ibareli “kafes operasyonu eylem planı”, kafese konulacakların listeleri… “ile başlayıp” … ilgilere ulaştırılsın cümlesi ile biten 1 sayfalık evrak ve yine aynı dosya içerisinde bazı kiliselerin adreslerine, yine Türkiye’ de yasayan bazı gayrimüslim vatandaşların isimlerini içeren listelerin olduğu evrak ile soruldu' Bu soruyu hazırlayan kişiler, eğer zaman makinesi ile en erken 4 Mayıs 2009 tarihine gidip tekrar 27 Nisan 2009 tarihine geri dönmedilerse, Levent Bektaş’ın CD/DVD’lerinin üzerinde incelemenin talep edilmesinden üç gün ve bu adli bilişim incelemesinin başlamasından yedi gün önce 'Kafes Eylem Planı'ndan nasıl haberdar olabilmişlerdir? Ve bu delilin Levent Bektaş’ın CD’sinden çıkacağını nereden biliyorlardı? Yeterince açık olan konu şudur; savcıların 27 Nisan 2009’da ilettikleri soruyu yazan kişi(ler), aynı zamanda bu davada ve buna benzer bütün davalara konu olan delilleri üreten kişi(ler)dir. Öte yandan, savcıların bu soruyu iletmiş olmalarının, bu soruyu savcıların hazırladıkları anlamına gelmeyebileceğini belirtmek isterim.” Raporda ayrıca, daha önceki raporlarda diğer içeriklerden hiç bahsedilmediğine dikkat çekilerek, “Raporun dördüncü sayfasına baktığımızda, 'volume' bilgisi altında 595,003,648 bit datanın yer aldığını görmekteyiz. İçinde bulunduğu iddia edilen video dosyasının kapladığı 344,391,609 biti çıkaracak olursak, bu DVD’de 150MB büyüklüğünde datanın olduğu anlaşılmaktadır. Bu data nedir” denildi. Demirkaya raporuna şöyle devam etti: -“ŞİFRE KIRACAK BİR DOSYA YOK”- “’Device’ ve ‘Volume’ bilgisi dışında CD hakkında hiç bir başka adli bilişim bulgusu belirtilmemiştir. Data Stash hakkındaki adli bilişim bilgisi nerededir? Bu CD’de başka neler vardır? Raporlar CD1 ve DVD3’un seri numaralarıyla orijinal kanıtlar olduklarını teyit etmektedirler. Bu, orijinal kanıtın sahte bir kanıt ile değiştirilmiş olma olasılığını dışlamaktadır. Raporlar, belirttikleri yazılımı kullanarak ‘Okul (2004 DVD).Rip.mp4’ isimli video dosyasına saklanmış olan ‘ac.rar’ isimli dosyayı bulduklarını belirtmektedirler. Raporu yazanlar, ‘ac.rar’ın içinde ‘aa.rar’ ve ‘ab.rar’ isimli iki tane sıkıştırılmış arşiv dosyası bulduklarını ifade etmektedirler. Ortaya çıkardıkları ‘aa.rar’ arşivinde ‘KAFES EYLEM PLANI’ adında bir klasör bulduklarını, bu klasörün içinde bu davada kanıt olarak kabul edilen bir dizi belge bulduklarını iddia etmektedirler. DVD’deki başka içeriğe dair hiçbir bilgi bulunmamaktadır. raporun 12. sayfasında (dizin numarası 399) ikinci arşiv ‘ab.rar’ın şifreli olduğunu ve bu şifreyi kırmak için halen çalışmakta olduklarını iddia etmektedirler. -“KAFES EYLEM PLANI HENÜZ YAZIM AŞAMASINDAYDI”- Bu rapor esasen, bir kaç belirgin farkın dışında, yukarıdaki ile aynı rapordur. Bu rapor el konulan yedi adet dijital medyanın analizini özetlemektedir. Benzer şekilde, Levent Bektaş’ın evinde el konulan CD ve DVD’lerden ya da iş yeri aramasında ele geçen ikinci DVD’den kesinlikle bahsedilmemektedir. Raporun yazarları ‘aa.rar’ arşivinin içinde ‘aa’ isimli bir klasör keşfettiklerini, bu klasörün içinde ise ‘Fuhus_Cetesi.pdf’, ‘_Notlar.txt’, ‘gündemlerim.doc’, gibi bu davada kanıt olarak kabul edilen bir dizi belge buldukları iddia etmektedir. İlginç bir şekilde bu raporda ‘Kafes Eylem Planı’ bulunmamış, ancak başka bir yığın belge bulmuştur. Tahminime göre, Kafes Eylem Planı henüz yazılma aşamasında olduğu için, henüz ortaya çıkmak için hazır vaziyette değildir. Bu rapor, bulunan ikinci arşiv ‘ab.rar’ın içinde ne bulunduğundan, şifreli olup olmadığından bahsetmemektedir.” -“TÜBİTAK RAPORUNDA ADLİ BİLİŞİM BULGUSU YOK”- TÜBİTAK bilirkişi raporunu da değerlendiren Demirkaya, “Eğitimsiz bir okuyucunun çok etkileyici bulacağı bu rapor, oldukça teknik bir rapor görüntüsü vermekle birlikte, gerçekte bundan çok uzaktır. İncelenen medya hakkında hiç bir adli bilişim bulgusu içermemekle birlikte, içerikleri hakkında da bilgi vermemektedir” dedi. Demirkaya şöyle devam etti: “Bu raporun yazarı ilk iki raporun bulgularını teyit etmeye çalışmaktadır. Yazar, raporunda Data Stash ve WinRAR yazılımlarının teknik bir değerlendirmesi için (yazılımların nasıl çalıştıkları, vs. konusunda) inanılmaz derecede zaman ve yer harcamıştır. Raporda, incelemesi sonucunda ortaya çıkardığı ve de CD1 ve DVD3’te bulunan diğer içeriğe dair herhangi bir adli bilişim bulgusu kesinlikle mevcut değildir.” -“HASH DEĞERLERİ FARKLI”- TÜBİTAK raporuna konu olan imajların hash değerleri, diğer iki raporda belirtilen hash değerlerinden farklı olduğunun altını çizen Demirkaya, “Hangi yazılım kullanılırsa kullanılsın, aynı datadan, aynı hash değerleri ortaya çıkar. Buna tek istisna, CD/DVD’deki medyanın ISO imaji alındığı durumda ortaya çıkar. Bu durumda ISO imajı medyanın kendisinden farklı bir hash değeri ortaya koyacaktır. TÜBİTAK raporunda olan delil MD5 hash değerinin emniyet raporunda olan MD5 değerinden farklı olması iki değişik delil imajı olduğunu gösterir” dedi. Demirkaya raporda ayrıca şu bilgilere yer verdi: -“RAPORU HAZIRLAYANLAR ARASINDA İLETİŞİM BOZUKLUĞU VAR”- “Bu rapordaki asıl sorun şudur: raporun yazarı, daha önceki raporlardaki iddialara paralel olarak ‘ac.rar’ altında iki arşiv (aa.rar ve ab.rar) bulduğunu iddia etmektedir. İnceleme ve Değerlendirme Raporlarından hiçbirinde ‘aa.rar’ın şifreli olduğundan bahsedilmemektedir. Önceki iki raporun da yazarları ‘aa.rar’ın içeriğini kolaylıkla ortaya koymuşlardır. Bu raporlardan sadece birinde ve sadece ‘ab.rar’ın şifreli olduğu bildirilmektedir. Bu raporun yazarı, mucizevi bir şekilde şifresiz olan arşivin şifresini kırarak, önceki iki raporda belirtilen tüm içerikleri çıkarmıştır. Raporun yazarı ‘ab.rar’ arşivinden hiç bahsetmemektedir. Üstelik, ‘aa.rar’ arşivindeki şifreyi PRTK ile kırdığını, şifrenin ise 'levent' olduğunu belirtmektedir. Bu olgu, İnceleme ve Değerlendirme Raporlarını hazırlayanlarla bu raporu yazan arasında neyin şifreli neyin şifresiz olması gerektiğine dair bir iletişim bozukluğu olduğuna işaret etmektedir. Bu üç raporda da ortak olan, CD1 ve DVD3’teki diğer hiçbir içerikten bahsetmemeleridir. İlk iki rapor adli bilişim raporu niteliği taşımamaktadır. Bu raporların adli bilişim alanında amatörce bir deneme olarak bile nitelenmesi mümkün değildir. Bu kişilerin adli bilişim inceleme teknikleri konusunda en ufak bir ipucuna dahi sahip olmadıkları açıktır. Öte yandan, TÜBİTAK raporunu hazırlayan kişi, bilgisayar bilimi konusunda oldukça bilgili olduğu ve gerekli bilgisayar adli bilişim yazılımlarına sahip olduğu görüntüsünü vermektedir. Bu kişi, ancak kendisinin bilebileceği nedenlerle, CD1 ve DVD3 üzerinde ciddi bir adli bilişim incelemesi yapmak yerine, raporunu iki İnceleme ve Değerlendirme Raporundaki bulguları nasıl teyit edebileceği konusu üzerine yoğunlaştırmıştır.” Bilişim suçları uzmanı Yalkın Demirkaya ve dört kişilik emniyet kökenli uzman Amerikalı’nın hazırladığı raporda tutuklamalar da eleştirilerek, "Bu tutuklamalar demokratik bir toplum için korkunç bir skandal" denildi. Raporda ayrıca, "Bu davada inanılmaz olan ve önemini yerince vurgulayamayacağım aşağıdaki konu, herhangi bir demokratik toplumda korkunç bir skandal konusudur. Olayların aşağıda özetlenen akışı, tek başına davanın düşmesi için yeterlidir ve burada ne olduğunun anlaşılması için teknik bir bilirkişiye ihtiyaç yoktur" denildi. -“DELİLLERİ NEREYE YERLEŞTİRECEKLERİNİ ŞAŞIRMIŞLAR”- Raporu hazırlayan kişilerin bir çok inanılmaz hataya imza attıklarına dikkat çekilen raporda şu çarpıcı sonuçlar açıklandı: “Anlaşıldığı üzere söz konusu kanıtın nereye yerleştirileceği konusunda da bir karışıklık yaşanmıştır. Bektaş’ın evinde sadece iki CD/DVD’ye el konulduğu için bu çok anlamlıdır. “Data Stash” içeren bir CD ile video dosya içeren bir DVD. Ancak, belli ki bir koordinasyon eksikliği sonucunda raporlarda suç unsurunun iş yerinde el konulan CD/DVD’de çıktığı belirtmiştir. Bu, aynı zamanda bilirkişi olarak adlandırılan bu kişilerin Bektaş’ın iş yerinde el konulan ikinci DVDyi neden incelemediklerini de açıklamaktadır. İlginç olan şudur ki, bilirkişi olarak adlandırılan bu kişiler Bektaş’ın evinden çıkan CD/DVD’leri incelememişlerdir bile. Neden böyle bir incelemeye gerek duymadıkları merak konusudur” -“BİLİRKİŞİ RAPORLARINDA SAHTE KANITLAR ÜRETİLMİŞ”- Raporda, CD1 ve DVD3 üzerinde yapılan adli bilişim incelemeleri sonucunda, Emniyet tarafından hazırlanan iki rapor ile TÜBİTAK tarafından hazırlanan raporunun üretilmiş (sahte) kanıtlar üzerine olduğu belirtilerek şöyle denildi: “Bu, herhangi bir üçüncü şahısın Mahkeme salonunda ve hakimler huzurunda CD1 ve DVD3’un içeriğini incelemek üzere hazır bulunması ile kolaylıkla kanıtlanabilir. Kanımca, bu davada hem CD1’in hem de DVD3’un şu anda bu CD/DVD’nin içinde bulunan resimlerin kaydedilmesinden sonra oturumlar kapatılmıştır. Aksi takdirde kanıt üretme ve yerleştirme suçu işleyen kişiler bu CD/DVD’ler içine üretilmiş kanıtları ek bir oturum ile kolaylıkla kaydedebilirlerdi. Muhtemelen bunu bir noktada yapabileceklerini düşünmekteydiler. -ÜÇ SENARYO- Şimdi sorulacak soru, bu pervasız suçun nasıl işlenmiş olabileceğidir. Üç muhtemel senaryo mevcuttur: Senaryo 1: Kimliği bilinmeyen bazı kişiler bilirkişilere sahte bir CD ile DVD teslim etmiş ve bunu yaparken bu CD ve DVD’nin Levent Bektas’ın iş yerinde ele geçtiği konusunda bilirkişileri yanıltmışlardır. Senaryo 2: Gerçek bilirkişi raporları, sahte bilirkişi raporları ile değiştirilmiştir. Kimliği bilinmeyen kişilerin gerçek bilirkişi raporlarının yerine sahte bilirkişi raporlarını koymuş olması mümkündür. Senaryo 3: Tüm bu bilirkişiler ve de soruşturmada aktif ya da pasif olarak görev almış diğer bazıları, kişisel, siyasi ya da ideolojik amaçlar uğrunda kimi insanların suçlanarak ve mahkum edilmesi için sahte kanıt üreten bir grubun üyeleridir.” -“ÖRGÜTLÜ BİR ÇALIŞMANIN ÜRÜNÜ”- Demirkaya raporunda, “Kariyerimin son 12 senesini New York Emniyet Teşkilatında kamu yolsuzluk ve yetkiyi kötüye kullanmak tahkikatları yaparak ve yöneterek geçirdim. Kanıt yerleştirmek yeni bir olgu değildir. Ancak, buradaki gelişmeler, makul olan herkesin vicdanını sarsacak cinstendir. Anlaşılan, kanıt yerleştirme suçunu işleyen kişiler iyi örgütlenmişlerdir ve soruşturmaya müdahil olabilecek pozisyondadırlar. Meslek hayatımda bu kadar pervasızca işlenmiş bir suça daha şahit olmadım. Bu kişiler, o derece kasıtlılar ki, el konulan kanıtlardan (CD1 ve DVD3) çıkmadığı aşikar olan raporlar hazırlamakta hiçbir çekince hissetmemişlerdir. Bu, yaptıklarından sorumlu tutulmayacaklarına dair belli bir özgüven içerisinde hareket ettiklerini göstermektedir. Bu özgüven ise, ancak güç sahibi kişi/kurumların doğrudan desteği sayesinde mümkün olabilir. Söz konusu CD1 ve DVD3’un orijinallerinin mucizevi bir şekilde ortadan kaybolması ya da kullanılamaz hale gelmesi beni şaşırtmayacaktır. Zira CD1 ve DVD3 sadece Bektaş’a ait fotoğraflar içermektedir ve burada işlenen kanıt üretme, yerleştirme suçu için açık delil niteliğindedir” dedi. -“İSTEDİKLERİ VAKİT DELİL ÜRETİP YARGIYA KABUL ETTİRMİŞLER”- Bektaş’a karşı suç isleyenlerin dikkatsiz davrandığı, bariz ve onarılmaz hatalar yaptığını savunan Demirkaya raporunda, “Ayrıca, el konulan gerçek kanıtları yok edecek/değiştirecek fırsatı bulamamışlardır. Yaptıkları bu hatalar neticesinde, söz konusu suç içeren kanıtların üretilmiş olduğu aşikar haldedir. Ayrıca, soruşturmada görevli kişilerden bazılarının Bektaş’ın suçlanmasına sebep olan kanıtları üreten kişiler olduğu da açıktır. Üretilen kanıtların içeriğine bakıldığında, ortaya çıkan durumdan, bu kişilerin istekleri vakit, istedikleri kişiler hakkında, istedikleri suç ve iftirayı sanki gerçek bir delil gibi üretip yargıya kabul ettirdikleri görünmektedir. Bu bulgular ışığında, ne bu davada söz konusu olan kanıtlar, ne de bu soruşturmada görev almış kişiler adalete hizmet etmek konusunda güvenilir değildirler” görüşüne yer verdi. DELİLLERİNİ İNCELEYEN YALKIN DEMİRKAYA KİMDİR? Bilgisayar eğitimine 1981 yılında üniversitede başlayan ve 1984 yılından itibaren bilgisayar programcısı ve sistem tasarımcısı olarak çalışan Yalkın Demirkaya, Polis Akademisi'nden mezun olduktan sonra üstün bilgisayar yeteneklerinden dolayı, yeni kurulan organize suç çeteleri ve polis içi yolsuzluklarla mücadele etmek için oluşturulan New York Emniyet Müdürlüğü İç İstihbarat daire başkanlığında görevlendirildi. Demirkaya, New York'ta dünyada ilk kez polis içi araştırmaların yapıldığı bilgisayar suçları ve soruşturma bölümünü kurdu. Demirkaya'nın kurduğu bu bölüm, organize suç çeteleri, bilişim suçları ve polis içi yolsuzlukla mücadele eden başta ABD olmak üzere diğer bütün ülkelere örnek olurken, birçok bilişim suçları merkezi Demirkaya'nın New York'ta kurduğu merkezi kendine örnek aldı. John Jay College’da Ceza Hukuku ve Bilgisayar Uzmanlığı konusunda yüksek lisans yapan Demirkaya, 1995 yılından emekli olduğu 2007 yılına kadar özel bir birim olan Grup 7'nin şube müdürü olarak görev yaptı. Demirkaya'nın başında bulunduğu ve seçme dedektiflerden oluşan kimliklerini polis teşkilatı içinde bile çok az sayıda kişinin bildiği uzman ekibiyle yolsuzluk yaptığı ihtimali olan tüm üst rütbeli polisleri şefleri dahil yasalar çerçevesinde şüphelendiği tüm emniyet mensuplarını soruşturdu ve yüksek teknoloji kullanarak bu kişileri izledi. Demirkaya, bilgisayar suçları tahkikatı yürüten ve adli tıp tetkikleri yapan yüzlerce kişiye eğitim verdi ve bu kişileri yıllarca yönetti. Mesleki hayatında yüzlerce bilgisayar adli tıp tetkiki yürüttü ve yönetti. Bu soruşturmalar sırasında New York Emniyet Müdürlüğü’ne sızmaya çalışan çok sayıda organize suç çetesini ve bunlarla bağlantısı saptanan çete ve emniyet mensuplarını ortaya çıkartarak adalete teslim etti. Belli başlı tüm adli tıp yazılım imalatçılarından eğitim alan Demirkaya, 2005 ve 2006 yıllarında Stevens Üniversitesinde lisansüstü eğitim alan çoğu emniyet mensubu öğrencilere de bilgisayar adli tıp eğitimi verdi. Demirkaya, belli başlı tüm adli tıp yazılım imalatçıları tarafından eğitime de tabi tutuldu. ABD milli güvenlik kurulu tarafından bilgi denetleyicisi belgesine sahip olan Demirkaya, aynı zamanda adli tıp ve bilgi güvenliği denetleyicisi sertifikalarına ve eğitim verip konuyla ilgili müfettişlik sertifikası verme yetkisine sahip. “White hat hacker” olarak 29 yıllık bilgisayar tecrübesi bulunuyor. Dahili bilgisayar suçları soruşturmaları konusunda dünyanın önde gelen uzmanlarından olan Demirkaya, bilgisayar suçları alanında yöntemlerin ve soruşturma usullerinin geliştirmesine katkılarda da bulundu. Demirkaya'nın 1994 yılında kurduğu Cyber Diligence'ı ABD'nin en saygın bilişim suçları araştırma merkezi haline geldi ANKA -- | - ~ - ~ - ~ - ~ - ~ - ~ - ~ - ~ - ~ - ~ - ~ - ~ - ~ - ~ - ~ - ~ - ~ - ~ - ~ - ~ - ~ - ~ Türkiye kendine din olarak Kemalizm’i almış ve başka hiçbir dine hayat hakkı tanımayarak kitlelere zorla dikte ettirmiştir... (Tayyip Erdoğan) -- -~-~-~-~-~-~-~-~-~-~-~-~-~-~-~-~-~-~-~ karar veremeyen insan hiçbir yönde yol katedemez. Murphy Kanunları oO-------------------------------------------------------------------Oo http://orajpoyraz.blogspot.com/ |
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder