167'de 1!
Mustafa Mutlu - mmutlu@gazetevatan.comTürkiye'deki üniversitelerin sayısını biliyor musunuz?
Ben söyleyeyim: 167...
Bunlardan 123'ü devlet, 44'ü ise vakıf üniversitesi...
Doğal olarak; bu 167 üniversitenin başında, 167 de rektör var...
Büyük Türkçe Sözlük, "rektör" sözcüğünü şöyle tanımlanıyor:
"Üniversitenin tüzel kişiliğini temsil eden, yönetimden, eğitim ve öğretimin düzenli yürütülmesinden sorumlu profesör..."
***
CHP'nin türban konusunda kendi tabanını bile ikiye bölen şaşırtıcı çıkışından sonra; YÖK Başkanı tüm rektörlere bir talimat verdi ve türbanlı kızların derslere özgürce girmelerini istedi...
Engel olacak rektörleri açıkça tehdit etti:
"Başörtüsü yüzünden derslere alınmayan öğrenciler bir dilekçe ile bize şikâyetlerini bildirsinler, gereğini yaparız."
***
Okuduysanız hatırlarsınız; bu dayatmasından sonra YÖK Başkanı'na birkaç basit soru sormuştum:
"İyi de neye göre gereğini yapacaksınız? Şu bir yıl içinde yeni bir yasa çıkmadığına göre; bu, türbanlıların üniversitelere girmelerinin aslında en başından beri mümkün olduğu anlamına gelmez mi?
Peki o zaman, bunca yıldır neden bir bardak suda fırtına koparılmasına seyirci kaldınız? Bugünkü kararınızı, örneğin neden geçen yıl almadınız?
Bu son kararınızla, hukuku çiğnemekten ve günü geldiğinde bunun hesabını vermekten çekinmiyor musunuz?"
***
167 rektörden 166'sı (ki ben onlara bu saatten sonra 'YÖKtör' diyeceğim) asla böyle bir kaygı taşımadıklarını hemen kanıtladı ve YÖK Başkanı'nın talimatını hayata geçirdi...
Bu 'YÖKtör'lerin çoğu zaten "türbana özgürlük bildirgesi"ne imza atmış kişilerdi ve zaten o imza sayesinde 'YÖKtör'lüğe atanmıştı... Diğer bir bölümü ise mevcut yasaların türbana izin vermediğini düşündükleri halde, koltuklarını korumak için 'Evet' dedi...
Sonuçta; 'YÖKtör'lerin tamamı, üniversitelerinin kapısını türbanlılara sonuna kadar açtı...
***
Sadece bir rektör (ona 'rektör' demeyi sürdüreceğim) "özgürlük düşmanı" diye yaftalanmayı, dinci gazetelerin birinci sayfasından hedef gösterilmeyi göze alarak, talimata uymayacağını açıkladı.
YÖK Bakanı'nın açık tehdidine karşın, "hukukun üstünlüğü" ilkesinden taviz vermedi...
Tüm meslektaşlarının gözlerini yumduğu bir dönemde o, "Kral çıplak" diye haykırdı...
Bu bilim adamı, Amasya Üniversitesi Rektörü Zafer Eren'di...
***
Kısa bir açıklama yaptı:
"Bana hiçbir kanun, üniversitede türbanı serbest bırakmam konusunda bir yetki vermemiştir, YÖK Başkanı'na da vermemiştir. Yargıtay'ın, kamusal alana ve üniversiteye türbanla girilemeyeceği konusunda verdiği içtihat kararları var. Anayasa Mahkemesi'nin, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'nin verdiği kararlar var. Benim görevim yasalara uymaktır. Kimsenin tek başına, 'Üniversitede türban serbesttir' deme yetkisi ve hakkı söz konusu dahi olamaz.
Benim görevim Türkiye Cumhuriyeti kanunlarını uygulamaktır.
O kanunları değiştirebilecek tek kurum TBMM'dir..."
***
Bu gözükara adamı tüm içtenliğimle yürekten kutluyorum...
Demek ki bu ülkede her türlü baskıya karşın hâlâ "Kanun-hukuk" diyebilen birileri kalmış!
***
TBMM Başkanı Sayın Mehmet Ali Şahin:
Meclis'in yetkisini gasp etmeye kalkışanlara karşı tek başına savaşan bu yiğit adam, en azından kuru bir teşekkürü hak etmiyor mu?
*****
SOM ADAM!
Çamur deryasıdır bizim mahalle; temiz kalmak zordur...
Cumhuriyet yazarı Deniz Som, bunu başaranların başında geliyordu.
Dilinin kemiği olmayanlardandı, korku nedir bilmezdi...
Satın alınamaz, doğrularından taviz vermezdi...
Biraz çılgın...
Biraz çocuk...
Biraz hırçındı!
Nice iktidarın diş geçiremediği bu "mesleki akrabam" yakalandığı amansız hastalığa yenik düştü...
Gazeteciliğine not vermek bana düşmez; yaşça büyüğümdü...
Ama, "som adam"dı Deniz...
Uğurlar olsun!
*****
GÜNÜN SORUSU
Eski Adalet Bakanı ve Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneği Başkanı Prof. Dr. Aysel Çelikel, "Türban dayatması, siyasi iktidarın, bazı aydınların ve yazarların, cemaatlerin telkinleri ile hukukun üstünlüğünü ve mahkeme kararlarını tartışılır hale getirmiştir. Hukukun güvenilirliği ortadan kaldırılmıştır" demiş...
Bu sözler ÇYDD'ye bakalım bu kez nasıl bir fatura ödetecek?
*****
Düşmanları, insanın ters aynasıdır!
"Bana arkadaşını söyle, sana kim olduğunu söyleyeyim" diyor ya bir atasözümüz...
Siz bana sadece düşmanınızı söyleseniz bile; ben size kim olduğunuzu söyleyebilirim...
Çünkü... İnsanın, 'ters aynası'dır düşmanları!
***
Şu son bir haftada hakkımda yazıp çizenlere bakıyorum da... Sadece gülümseyebiliyorum!
İşte; beni yerden yere vuranlardan bir demet:
Fehmi Koru (Taha Kıvanç)...
Yiğit Bulut...
Mehmet Barlas...
Mustafa Karaalioğlu...
***
Hepsi; mal bulmuş Mağribi misali; tek taraflı, yalan-yanlış bilgilerle benim "gazeteciliğimi" sorguluyor...
İşte; bunlar benim "düşmanlarım..."
Ve ben bu "düşmanlarımla" övünüyorum!
Ben söyleyeyim: 167...
Bunlardan 123'ü devlet, 44'ü ise vakıf üniversitesi...
Doğal olarak; bu 167 üniversitenin başında, 167 de rektör var...
Büyük Türkçe Sözlük, "rektör" sözcüğünü şöyle tanımlanıyor:
"Üniversitenin tüzel kişiliğini temsil eden, yönetimden, eğitim ve öğretimin düzenli yürütülmesinden sorumlu profesör..."
CHP'nin türban konusunda kendi tabanını bile ikiye bölen şaşırtıcı çıkışından sonra; YÖK Başkanı tüm rektörlere bir talimat verdi ve türbanlı kızların derslere özgürce girmelerini istedi...
Engel olacak rektörleri açıkça tehdit etti:
"Başörtüsü yüzünden derslere alınmayan öğrenciler bir dilekçe ile bize şikâyetlerini bildirsinler, gereğini yaparız."
Okuduysanız hatırlarsınız; bu dayatmasından sonra YÖK Başkanı'na birkaç basit soru sormuştum:
"İyi de neye göre gereğini yapacaksınız? Şu bir yıl içinde yeni bir yasa çıkmadığına göre; bu, türbanlıların üniversitelere girmelerinin aslında en başından beri mümkün olduğu anlamına gelmez mi?
Peki o zaman, bunca yıldır neden bir bardak suda fırtına koparılmasına seyirci kaldınız? Bugünkü kararınızı, örneğin neden geçen yıl almadınız?
Bu son kararınızla, hukuku çiğnemekten ve günü geldiğinde bunun hesabını vermekten çekinmiyor musunuz?"
167 rektörden 166'sı (ki ben onlara bu saatten sonra 'YÖKtör' diyeceğim) asla böyle bir kaygı taşımadıklarını hemen kanıtladı ve YÖK Başkanı'nın talimatını hayata geçirdi...
Bu 'YÖKtör'lerin çoğu zaten "türbana özgürlük bildirgesi"ne imza atmış kişilerdi ve zaten o imza sayesinde 'YÖKtör'lüğe atanmıştı... Diğer bir bölümü ise mevcut yasaların türbana izin vermediğini düşündükleri halde, koltuklarını korumak için 'Evet' dedi...
Sonuçta; 'YÖKtör'lerin tamamı, üniversitelerinin kapısını türbanlılara sonuna kadar açtı...
Sadece bir rektör (ona 'rektör' demeyi sürdüreceğim) "özgürlük düşmanı" diye yaftalanmayı, dinci gazetelerin birinci sayfasından hedef gösterilmeyi göze alarak, talimata uymayacağını açıkladı.
YÖK Bakanı'nın açık tehdidine karşın, "hukukun üstünlüğü" ilkesinden taviz vermedi...
Tüm meslektaşlarının gözlerini yumduğu bir dönemde o, "Kral çıplak" diye haykırdı...
Bu bilim adamı, Amasya Üniversitesi Rektörü Zafer Eren'di...
Kısa bir açıklama yaptı:
"Bana hiçbir kanun, üniversitede türbanı serbest bırakmam konusunda bir yetki vermemiştir, YÖK Başkanı'na da vermemiştir. Yargıtay'ın, kamusal alana ve üniversiteye türbanla girilemeyeceği konusunda verdiği içtihat kararları var. Anayasa Mahkemesi'nin, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'nin verdiği kararlar var. Benim görevim yasalara uymaktır. Kimsenin tek başına, 'Üniversitede türban serbesttir' deme yetkisi ve hakkı söz konusu dahi olamaz.
Benim görevim Türkiye Cumhuriyeti kanunlarını uygulamaktır.
O kanunları değiştirebilecek tek kurum TBMM'dir..."
Bu gözükara adamı tüm içtenliğimle yürekten kutluyorum...
Demek ki bu ülkede her türlü baskıya karşın hâlâ "Kanun-hukuk" diyebilen birileri kalmış!
TBMM Başkanı Sayın Mehmet Ali Şahin:
Meclis'in yetkisini gasp etmeye kalkışanlara karşı tek başına savaşan bu yiğit adam, en azından kuru bir teşekkürü hak etmiyor mu?
SOM ADAM!
Çamur deryasıdır bizim mahalle; temiz kalmak zordur...
Cumhuriyet yazarı Deniz Som, bunu başaranların başında geliyordu.
Dilinin kemiği olmayanlardandı, korku nedir bilmezdi...
Satın alınamaz, doğrularından taviz vermezdi...
Biraz çılgın...
Biraz çocuk...
Biraz hırçındı!
Nice iktidarın diş geçiremediği bu "mesleki akrabam" yakalandığı amansız hastalığa yenik düştü...
Gazeteciliğine not vermek bana düşmez; yaşça büyüğümdü...
Ama, "som adam"dı Deniz...
Uğurlar olsun!
GÜNÜN SORUSU
Eski Adalet Bakanı ve Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneği Başkanı Prof. Dr. Aysel Çelikel, "Türban dayatması, siyasi iktidarın, bazı aydınların ve yazarların, cemaatlerin telkinleri ile hukukun üstünlüğünü ve mahkeme kararlarını tartışılır hale getirmiştir. Hukukun güvenilirliği ortadan kaldırılmıştır" demiş...
Bu sözler ÇYDD'ye bakalım bu kez nasıl bir fatura ödetecek?
Düşmanları, insanın ters aynasıdır!
"Bana arkadaşını söyle, sana kim olduğunu söyleyeyim" diyor ya bir atasözümüz...
Siz bana sadece düşmanınızı söyleseniz bile; ben size kim olduğunuzu söyleyebilirim...
Çünkü... İnsanın, 'ters aynası'dır düşmanları!
Şu son bir haftada hakkımda yazıp çizenlere bakıyorum da... Sadece gülümseyebiliyorum!
İşte; beni yerden yere vuranlardan bir demet:
Fehmi Koru (Taha Kıvanç)...
Yiğit Bulut...
Mehmet Barlas...
Mustafa Karaalioğlu...
Hepsi; mal bulmuş Mağribi misali; tek taraflı, yalan-yanlış bilgilerle benim "gazeteciliğimi" sorguluyor...
İşte; bunlar benim "düşmanlarım..."
Ve ben bu "düşmanlarımla" övünüyorum!
-- -~-~-~-~-~-~-~-~-~-~-~-~-~-~-~-~-~-~-~ Gençlik çabuk geçer derler, maalesef ihtiyarlık da öyle!. Cenap sahabettin. oO-------------------------------------------------------------------Oo http://orajpoyraz.blogspot.com/
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder