3 Kasım 2012 Cumartesi

Yalçın Küçük : Suristan

Yalçın Küçük - Suristan

AYDINLIK, 26 Ekim 2011

Tekrarlamıyorum, çubuğu tersine büküyorum.

Bizler, daha çok "Türkmenler" diyorum, Arabize olmadık, İranize idik.

Bir Türkmen olan babam bana, "Yalçın hava serd" derdi. Farsça öğrenince Farsça konuştuğunu anladım, "hava soğuk", demektir.

Biz Osmani Türkleri, Arabi, "Suriya" demiyor; Farisi'den etkilenerek, "Suristan" tabir ediyorduk.

İskenderun'u Halep'in limanı sayarlardı, Suristan ile aramızda Belen Geçidi var, sayfiye yerimizdir.

Teyzelerimin hanları, konakları, otelleri vardı, yazları daha çok Belen'deydik.

Çocukluk, üniversite yılları, Menderes'in son dönemleri, tanklar, asker yüklü cemseler, yaz sonuna doğru Belen'den Suriye'ye geçerlerdi.

"Suriye'nin zaptı yakın" derlerdi, öyle düşünürdük, sonra dönerlerdi. Alamazdık, "alamazsınız". Bu kaçıncı, diyerek başlıyorum.

Annem bize tarihi masal okurdu, "Dede Korkut" olduğunu çok sonra öğrendim, hala çok severim ve kızlarla erkekleri güreş tutmalarına bayılırım.

Annem, "komşumuzun oğlu Fransız üniforması ile geldi" derdi, Ermeni komşularımız vardı, Fransız dönemimizdi, ben bir Fransız olarak doğmuşum, tuhaf buluyorum. Annemler bazen sokağa çıkamazlarmış, Araplarımız, "İl vataniye Suriya, istemezuk Turkiya" diye yürürlermiş, daha sonra onların çocukları benim en yakın arkadaşlarım oldular. Benim çocukluk arkadaşlarım arasında Araplar ve Hıristiyanlar çoktular. Çok özlüyorum.

İç içe tarihler

Bir sırrımı ifşa etme zamanı geldi, peki ben ne yapıyorum.

Son zamanlarda Israel'in kuruluş tarihi ile, Manda-1920 başı, Türkiye'nin kuruluş tarihini, Meclis-1920 başı, iç içe yazıyorum.

Manda'yı ikinci Yahudi Devleti bildiler, bir bestelerini marş yaptılar, "Tikva", bütün dünyada çaldılar.

Ümit Haluk Bayülken'in Dışişleri Bakanı olması bu ada bağlıdır.

Bazılarının kafalarında iki devlet, hem alternatif, hem de rakip doğdular.

Devamla 1996 yılında Erbakan Başbakan, Çiller yardımcı, A. Gül defacto Dışişleri Bakanı iken, Türk-Israel gizli antlaşmasını imzaladılar.

Bu antlaşmaya göre, Deniz hariç, Silahlı Kuvvetlerimiz Israel ile iç içedir,

a, bu nedenle son krizde, Ankara ateşemiliteri çekemedi ve Hatay'da birliklerimiz tatbikat yaparken Israel kuvvetleri yakında idi, antlaşma var. Şimdi Ankara'nın Israel'e bağırması, karı-koca kavgasıdır. Koca rolünde Israel ağırbaşlı davranıyor, "geçer" diyen bir halini görüyorum.

Gizli tarih ve Musul

Şimdi Necdet Paşa, Hayri Paşa, Murat Paşa, Mehmet Paşa ve tabii Bekir Paşa Hazretleri son üç kitabı okumak, imzalatmak durumundadırlar. Okumazlarsa ne olur, hiiç, "okumamış olurlar". Haberci, Çöküş, Fitne, bunlar da vardır. Son kez Paşalar Israel'e gittiler; sadece ben mi, koca koca Paşalar, 1959 yılında gizlice Israel'e çıktılar ve Suriye'yi zapt üzerine ortak planları gözden geçirdiler. Kimler mi, Genelkurmay Başkanı Erdelhun, İkinci Başkan Sunay, Kara Kuvvetleri Komutanı Gürler, Deniz Kuvvetleri Komutanı Korutürk ve Hava'dan Arıburun idiler.

Karşılarında Plan-Harekat Komutanı Izhak Rabin vardı. Yapacaktılar, yapmadılar. Rabin'i sonra öldürdüler.

O zamandan beri Israel ile Washington, Türk Kuvvetleri'nin Suriye ve Musul'a ayak basmalarına hiç izin vermezler. Basarsa çıkmayacağına inanırlar. Bu konuda Deniz Böüikbaşı'nın söyledikleri yanlış ve İlker Başbuğ'unkiler ise çok yanıltıcıdır.

Gizli antlaşmalarla gelenler

Pek güzel, yalnız bu kadar değil.

Israel'e gizli sefer yapanlardan Cemal Gürsel, Cevdet Sunay, Fahri Korutürk sırasıyla, arka arkaya Cumhurbaşkanı oldular.

Çok hoş, belki Israel'de büyü yaptılar; bunu da ekliyorum.

A. Gül'ün Cumhurbaşkanı yapılmasının arkasında da 1996 Israel gizli antlaşmasını buluyorum.

Bu antlaşmayı Türkiye'ye ben duyurdum, o sırada Sky'da sürekli program yapıyordum, önce kafama taş yağdırdılar ve sonra attılar.

Attıran Jak Kamhi ve daha doğrusu Israel idi.

Türkiye'de çok güçlüdürler, şimdi Gül-Doğan-Gülen birdirler ve eğer Abdul Tayyip bin Berberi'nin başında olduğu Hürriyet bu kadar Ordu karşıtı ise, bu, Israel nedeniyledir. Artık ayrı yazıyorum ve Ordu düşmanlarını deşifre ediyorum.

Başka deyişle, The Other within, içimizdeki öteki'nin gücünü kırma savaşı veriyorum.

'Doğu Birliği'

Başka ne yazıyorum, bir, Adnan Menderes Suriye'nin zaptı peşinde idi, öldürdüler. Israel var.

İki, Turgut Özal Musul'u istiyordu, öldürüldü. Israel'i görüyorum.

Üç, genç Kennedy Israel'in atom bombası yapmakta olduğunu tespit etmişti, önlemek istedi ve öldürdüler. Öldüren Ben-Gurion'dur. Demek ki şimdi birlikte yazdığım tarihi açıyorum. Suriye'ye dönüyorum. Öcalan'la görüştüğüm zamanlardı, Cemil Esad'ın, Beşar'ın amcası ve Hafız'ın kardeşidir, görüşmek istediğini haber vermişlerdi. Görüşmedim, ne söyleyeceğini biliyordum; İskenderun'u isterler, cevaben "veririz" dedim, yalnız Suriye bizimle birleşmek zorundadır.

Suriye ve Azerbaycan ile birleşmek, Musul'u Türkiye'ye restore etmek, işte benim "Doğu Birliği" planım böyle başlamaktadır.

Ve bunu yapamazsak, "Kürt sorunu" ile cebelleşiriz ve yaparsak, Kürtler'le yaşarız.

This is The Ouestion. Mesele bu ise, çözüm buradadır.

Araplaşmış aileler

Tevrat'ta "Aram" diyorlar, dilleri "Arami", ancak Syriaque, Suriak, da tabir ediliyor. Yüksek kültürleri var, politikayı pek bilirler, Hataylı bir ailenin çocuğu olan Hafız Esad, Suriye'yi modernize etti. Misel Eflak'ın iki kurucusundan biri olduğu Baas modern bir partidir, Doğan Avcıoğlu, Yön'de çok yazmıştır, hatırlatıyorum.

Nüfusu çok heterojendir ve Ermeniler, Türkler, Çerkezler çoktur.

Osmanlılar, Büyük Göç'te Çerkezler gelince, Samsun'dan İskenderun'a, buradan Halep'e bir çizgiye yerleştirdiler.

Adapazar'ı ve Sivas'a kol çıktılar, Ürdün'de güçlüdürler.

Çerkezler çok savaşçıdır, bu nedenle hep isyancı aşiretlerin yanına kondular.

Çocukluğumda beni ya "Küçükefendiler'den" ya da "Sabuniler'den" "Yalçın" olarak bilirlerdi.

Sabuniler, bizde "Sabuncu" da diyorlar, hâlâ Halep'in en geniş ailelerinden birisi olmalıdır. Çerkez, İbraniyet bulaşmış görünüyor, Araplaşmışlar. Türkmen Kücük-efendiler'in bir bölümü ise şapka giymemek için Şam'a gittiler, büyük bir mahalle oldular, Araplaşmışlar. İşte Suriye budur, bizden daha renklidir diyebiliriz.

Israel&Suriye

Golan Tepeleri'ni Israel'e kaptırdılar, Çerkezler yaşıyordu, şimdi Israelli oldular.

Israel'e gelince, kuruluşunda en önemli isim, öyle yazdım, Clark Clifford'tu, I considered such action a historical and strategical necessity, demişti. Araplar'ın tepkisinden korkan Truman'ı ikna etti, 1948 yılındayız. Israel'in kuruluşu Amerika için "stratejik" bir zorunluluktur ve tarih budur, ilave mi, Profesör Gendrier, Le Monde Diplomatique'in Ekim sayısında, başından itibaren Israel'in Doğu Akdeniz'i kontrol edeceğine güvenildiğini kaydediyor. Buradayız.

Pek güzel, aynı Le Monde Diplomatique'de, Alain Gresh'in incelemesini okuyoruz, Kemalist dönemde bizim toprak reformuna benziyor, Washington, Filistin Devleti'nin kuruluşunu hep ertelemektedir, bunu yazıyor. Fakat bu kadar değil, 1999 yılında Haymana Cezaevi'nde idim, Gresh yine Le Monde Diplomatique'de, Suriye'nin Öcalan'ı Türkiye için değil, Israel ile müzakere kapısını açabilmek için çıkardığını not etmişti.

Doğrudur,

a, Türkiye-Suriye ilişkileri yumuşayacak,

b, Ankara Israel ile arabuluculuk yapacak,

c, Suriye Israel'i tanıma karşılığında Golan Tepeleri'ni alacaktı; yine çok doğrudur. Suriye bunu denedi ve bu nedenle iddialarını geri çekti; Erdoğan birkaç kez, "Golan'ı verecekler" müjdesini verdiyse de, ben "hemen" imkansız diyordum. Bitirmiş oldum.

Musul meselesi

Son soru ve nokta şudur, Araplar pek mi yanıldılar, hep mi sessiz kaldılar; pek çok hayır, 1936 yılında çok başarılı oldular. Nerede ise Yişuv'u dağıttılar ancak "Ergun" müthiş bir çıkış yaptı, Arapları perişan etti. "Ergun" terör örgütü idi, Jabotinsky "revizyonist" yaptı; Menahim Begin, pek çok terör eylemi ve suikastla devleti hazırladı. Ergun'un iktidara gelişi 1977 yılında ve Begin ile beraberdir. Likud, Ezel'in devamı olmaktadır ve Suriye bu flört arayışında sonra kendine dönmek üzeredir. Türkiye her ikisini kaybederken, Suriye ve Kürtler birbirlerini yeniden bulmaktadır. Barzani ise pek çok zayıflamaktadır ve Musul yine ortadadır.

 

 

Lügatçe

Ergun/Ezel: Ergun, Irgun da yazılıyor, "Teşkilat" demektir. Ezel, Izel de diyoruz, "E", "Z", "L" harfleridir; İbrani, Milli Askeri Teşkilat, İrgun Zwai Levni, anlamındadır, Jabotinsky "Revizyonist Siyonist" çizgiye çekti. Pek çok terörist eylem ile Israel'in kuruluşunu hazırladılar. Parlaması 1936 yılında olup, bizde isim olarak kullanılması da bu tarihle başlıyor. Şimdi moda olan "Ezel" adı da buradan geliyor; Türk onomastique'de "Ezel" yoktur.

Yişuv: "Yerleşme" demektir. Manda ile birlikte Yahudiler "yişuv" oldular, bir devlet olarak yapılandılar. "Hagana" oldular, mahkemeleri vardır. Bağımsızlık ilan edilince, devlet oldular. KCK, Yişuv'u andırıyor. Ancak bu benzer koşullarda hep böyledir.

http://www.gazetevatanemek.com/index.php/yalcin-kucuk-diger-yazilar/2319-yalcn-kuecuek--suristan.html.


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder