3 Kasım 2021 Çarşamba

GÖKÇER TAHİNCİOĞLU'DAN ÇARPICI YAZI: ALTINDAĞ'IN ARKA YÜZÜ!

================================

GÖKÇER TAHİNCİOĞLU'DAN ÇARPICI YAZI: ALTINDAĞ'IN ARKA YÜZÜ!

T24 yazarı Gökçer Tahincioğlu Ankara Altındağ'da yaşanan olayların ardından dikkat çeken bir yazı kaleme aldı. Tahincioğlu "Altındağ'ın merkez mahalleleri evet Halep gibiydi artık. Birkaç yılda dönüşmüştü. Arapça tabelalar Arap müziği Arap yemekleri. 350 bini aşkın kişinin yaşadığı ilçedeki Suriyeli sayısı 100 bini buluyordu neredeyse. IŞİD üyeleri de mahalleliydi" dedi.

14 Ağustos 2021 - 14:19

Ankara'nın Altındağ ilçesinde 2 gencin bıçakla yaralanmasıyla başlayan olaylarda 18 yaşındaki Emirhan Yalçın hayatını kaybetmişti. Mahalle sakinlerinin Suriyelilere yönelik tepkisinin ardından güvenlik güçleri olayları güçlükle yatıştırmıştı. Yaşanan olaylarla ön plana çıkan Ankara Altındağ hakkında T24 yazarı Gökçer Tahincioğlu dikkat çeken bir yazı kaleme aldı.

Tahincioğlu'nun "Altındağ'ın arka yüzü" başlıklı yazısı şu şekilde;

"Suriye savaşının henüz ilk yıllarında bölgeye ilişkin haberlerde o zamanlar çok da ciddiye alınmayan bir örgütün adı geçmeye başladı. Oysa Ürdün'de otelleri bombalamış parçalanan Irak'ı birbirine katmış bir örgüttü ve yeni hedefi o güne kadar El Nusra adlı örgütü desteklediği Suriye'de egemenlik kurmaktı.

Kısa zamanda bunu başardı.

Artık dünyanın dört bir tarafında farklı savaşlara katılmış cihatçılar akın akın Suriye'ye gidiyordu. Kullandıkları ana güzergâh ise Türkiye'nin güney sınırıydı. En rahat geçiş buradan mümkündü.

"Savaşmadan kaçıyorlar" denilen Suriyeliler Suriye ordusunun ifadenin tam anlamıyla "dış güçlerin desteklediği" radikal İslamcı örgütlere yenilerek ülkenin kuzeyinden çekilmesiyle zalimlikle baş başa kaldılar. İnsanların bir bölümü savaştı bir bölümü esir düştü bir bölümü köleleştirildi.

Hayatları boyunca biriktirdikleri ne varsa bir gecede kaybettiler. Kadınlar esir alınıp köle pazarlarında satıldı erkekler ailelerinin gözü önünde kurşuna dizildi. Ve kaçtılar.

IŞİD büyüdü Rakka'yı başkent ilan etti. Petrolünü dünyanın gözü önünde devletlerin açtığı arka kapıları kullanarak sattı zenginleşti. Daha silahlı daha kalabalık daha güçlüydü.

* * * * *

O zamanlar Altındağ'ın orada yaşayanlar dışında kimsenin girmediği mahallelerinde IŞİD'in Türkiye hücresi hızla örgütleniyordu. Mahallede işsiz sayısı çok fazlaydı. Türklerin katılımını örgüt çok önemsiyordu. Mahalledeki bazı gençler para için 4-5 aylığına savaşmaya gidip geri dönmeye başladı. İyi para kazanıyorlardı.

2014'te Ankara Altındağ'da yaşayan 6 çocuk sabahın erken saatlerinde evlerinden ayrıldı. Ne Suriyeli biliyorlardı ne Suriye'yi. Dertleri IŞİD'e katılmaktı. Ailelerine işe gideceklerini söylemişlerdi ama öyle olmadı. Çocuklar otobüsle Kilis'e gelip orada kaçakçılara 20'şer lira vererek Suriye'ye geçti.

Elbette birileri akıl vermişti. Akıl verenlerin aradığı kişiler sınırın diğer tarafında karşıladıkları çocukları Rakka'ya götürerek evlere yerleştirdi. Arapça bilmiyorlardı ama gerek de yoktu. Altındağ'dan tanıdıkları birçok insan o evlerde idi.

Ellerine silah tutuşturulan çocuklardan beşi birkaç gün sonra geldikleri yolları kullanarak kaçtılar ve Altındağ'a döndüler.

Biri ise kaldı. Zaten ağabeyi de daha önce IŞİD'e katılmıştı ve savaşması karşılığında iyi para alıyordu. Zaman zaman sınırı geçiyor savaşıyor Altındağ'a geri dönüyordu. Mahalle muhtarı komşular herkes biliyordu durumu. Biraz tatil yapıyor sonra yeniden savaşmak için Suriye'ye gidiyordu.

Gazeteci Ömür Ünver'in 2014'te yaptığı bu habere göre 14 yaşında T. eline silah tutuşturulduğu Suriye'de yaralandı. Yarası ağırdı. IŞİD uğraşmak istemedi ve T. 'yi sınıra bıraktı. Askerler yaralı halde bulduğu çocuğu Gaziantep'e getirdi ve Altındağ'da yaşayan ailesini bilgilendirdi.

* * * * *

Altındağ'dan insanlar Suriye'deki yıkıma ortak olmaya başlarken kaçan Suriyeliler de Altındağ'ı keşfetti. Altındağ'ın bazı yerlileri Suriye'deydi ve onlar Suriye'de olduğu için Suriyeliler mahalleye geliyordu.

* * * * *

O yıllarda Ankara'nın göbeğindeki Altındağ'ın merkez mahalleleri Hacıbayram Önder Battalgazi'deki binaların büyük bölümü kentsel dönüşüme sokulmuş evlerin bir kısmı yıkılmıştı. Hükûmetin açık kapı politikasından dolayı akın akın Türkiye'ye gelen Suriyelilere buradaki yıkık dökük evler fahiş fiyatlara kiralandı. Bir bölümü pazar tezgâhı açıp para kazandı gündelik işlerde çalışıp evi onardı. Başlangıçta büyük bölümünün niyetleri Avrupa'ya gidebilmekti. Ancak Türkiye'nin güneydeki sınır kapıları açık batıdaki sınır kapıları kapalıydı. Burada kalmaları gerekiyordu. Yıkık dökük dükkânları kiralayıp esnaflık yapmaya başladı Suriyeliler. Mahallenin tek okulu bile kentsel dönüşüme sokulmuş çocuklarını uzaktaki okullara göndermek zorunda kalan Altındağ'ın yerlisi Türk Kürt Roman aileler mahalleleri terk etmeye başlamıştı. Terk edilen yerlerin Suriyelilere kiralanmasında kimse sakınca görmedi.

* * * * *

Zamanla Ankara'nın mobilya merkezi Siteler esnafı da Suriyelileri keşfetti. Bir bölümü kayıtsız bu insanları sigortasız dörtte bir fiyatına çalıştırmak bile mümkündü. Bazıları daha insaflı davrandı. Gün geçtikçe Siteler'deki işçi profili değişti. Kimsenin şikâyeti yoktu.

* * * * *

Aynı dönemde IŞİD Ankara'nın çeşitli semtlerinde okullar açmaya başladı. Suriyeliler kaçıp geldikleri IŞİD'in yanı başlarında olduğunu o zaman anladılar ama gidebilecekleri bir yer yoktu. Suriyeliler IŞİD'ten kaçmıştı ama IŞİD'in Türkiye'deki merkez hücreleri de kaçtıkları yerdeydi.

IŞİD yıllarca bu okullarda Altındağ'da doğup büyümüş çocuklara İslami eğitim verdi. Haberler çıkıyor ama kimse bir şey yapmıyordu. Çocuklara karne dağıtılıyordu yaz başında. Çocuklar yurda dönüştürülen bu evlerde yatılı olarak kalıyordu. İşler değişine kadar IŞİD'in bu düzeni sürdü. Ardından yıllar sonra bu okullara da baskın yapıldı ve Altındağlı IŞİD'lilerin bir bölümüne dava açıldı. IŞİD'in Türk yöneticilerinin önemli bölümü ise hiç soruşturmaya uğramadı.

* * * * *

Ama zaten IŞİD 7 Haziran 2015 seçiminden sonra Türkiye'de yapacağını yapmıştı. Türkiye emiri ilan edilen İlhami Balı yıllarca izlenmiş telefonları dinlenmiş ama yakalanmamıştı ve Türkiye'den gelen militanları Rakka'ya Balı götürüyordu. Elbette Rakka'dan Türkiye'ye eylem için geçecekleri de o belirliyordu.

Ama zaten o kadar uzağa gitmeye de gerek yoktu. Gaziantep ve Adıyaman hücreleri yıllardır izlenmelerine rağmen rahat rahat silahlanmıştı. 10 Ekim katliamı Suruç Katliamı böyle gerçekleşti.

* * * * *

Altındağ'ın merkez mahalleleri evet Halep gibiydi artık. Birkaç yılda dönüşmüştü.

Arapça tabelalar Arap müziği Arap yemekleri. 350 bini aşkın kişinin yaşadığı ilçedeki Suriyeli sayısı 100 bini buluyordu neredeyse. IŞİD üyeleri de mahalleliydi. Mahalle her anlamda Suriye'ye benziyordu.

Ama artık kentsel dönüşümün sonuna gelinmiş yıkık evler dükkanlar arsalar değer kazanmıştı. IŞİD yenilmişti konjonktür değişmişti. Gitmelilerdi ama nereye…

* * * * *

Çok aydın çok seküler çok modern "narin ayaklarına taş değmesin" nazenin Batı ülkeleri Türkiye ile geri dönüşüm anlaşması yapmıştı. Türkiye sınırlarının güneyini bu nedenle açmış batısını bu nedenle kapatmıştı.

Sadece Suriyelilere ödenmesi için fonlar vermekle yetinmedi Batılı ülkeler. OHAL Komisyonu gibi bir garipliği "hukuki" saydı. AİHM'deki dosyaların gereğinin yapılması konusunda yıllarca adım atmadı. Daha önce bas bas bağırdıkları antidemokratik uygulamalar nedense artık sadece "endişe verici" bulunuyordu. Kendi ülkelerinden bir gazeteci bir vatandaş tutuklandığında ise sempatik kanallardan işler hallediliyordu. Kendi refahları için yangın yerine çevirdikleri mülteciler aralarına karışmasınlar diye ne gerekiyorsa yapıyorlardı.

Hükûmet de bu nedenle gerektiğinde sopayı gösteriyordu. Gerekirse sınırlar açılırdı Avrupa milyonlarca mülteci ile baş başa kalırdı.

Ama olmaz yüzyıllardır dünyanın kanını emen bu ülkelerin refah düzeyi bozulamazdı. Bazı insanlar sadece başka bir yerde doğdukları için sefalet içinde yaşamalı bazıları ise daha şanslı oldukları için o insanlara acıyarak bakmalıydı. Yan yana yaşamak ise düşünülemezdi.

* * * * *

Cihatçı militanlar vızır vızır sınırlardan geçerken mülteciler bir yerde kalmalı oradaki aşağılamalara saldırılara da göğüs germeli idi.

Hükûmetler insanlık yapmış sınırları açmıştı daha ne yapsınlardı. Batıya gitmelerine izin verilmeyen ülkelerine zaten dönemeyen dönseler de yaşayacakları bir evleri işleri kalmayan "kalıp savaşsalardı" denilerek aşağılanan insanlara bir yurt yoktu dünyada.

Ama Alan bebeğin cesedi karaya vurduğunda yüzüstü altın kumlarda ıslak saçlarıyla yattığında vicdanlar sızlıyordu biraz elbette.

Vicdanlar biraz sızlasa da ertesi gün tıpkı mülteci botlarını denizin ortasında batıran Yunanistan İtalya'ya dönüşüyordu bazı belediyeler. Ve alkış alıyorlardı. Suları elektrikleri kesilerek evlerden tahliye edilerek evleri taşlanarak gönderilmelerinde de sakınca yoktu tabi ki bu insanların.

* * * * *

Bu ülkede yaşayan insanlar elbette milyonlarca gencin işsizlikle boğuştuğu ferah feza yaşayamadığı yurtlarına birkaç yılda milyonlarca mültecinin gelmesinden ve kalmasından bu insanların yok pahasına çalıştırılması nedeniyle yeniden işsiz kalmaktan yaşadıkları kentin profilinin bir anda değişmesinden rahatsızlık duyabilir.

Ama o rahatsızlığın nedeni de savaştan kaçmış insanlar değil.

Açık kapı politikası uygulayanların AB'den gelen fonları dağıtmak dışında bütünlüklü politika geliştirmemeleri bir arada yaşamanın yollarını üretmek yerine topluma sürekli "misafirler gidecekler" mesajı vermeleri. Rüşvetçi AB ülkelerinin sınırlarının korunması.

Diğer yandan muhalefetin de "bir gecede göndeririz" diyerek gerçekten de bunun mümkün olabileceği hissi yaratması.

Muhalefet bile sayılamayacak "siyasilerin" her gün bir nefret mesajını paylaşarak eski yalan yanlış görüntüleri servis ederek bir ateşi körüklemesi…

* * * * *

Ama altını kalın biçimde çizelim.

Altındağ'da himaye edilerek gerçekleştirilen pogrom bir rahatsızlığın sonucu değil bir nefret iklimi oluşturmanın provası.

Grup grup mahalleye taşınan ve engel olunmayan kalabalığa nerede ne yapacaklarının işaret edildiği bir pogrom.

Bütün ülkenin yanacağı bir nefret ikliminin nasıl bir gecede mümkün olduğunu gösteren dehşet verici bir prova.

Gerçekten Afganistan'dan kaçanların gelişiyle yeniden gündeme oturan mültecilerle ilgili rahatsızlığı olanların bunun çözümü ile ilgili talepte bulunacakları adresler belli.

Ya Batı ülkelerinin sınırlarını açmaya zorlanması ya da bir arada adil biçimde ve refah içinde yaşamanın yollarının yaratılması gerekiyor.

Halen Ankara'da köle pazarlarında satılan Ezidi kadınların fuhuşa sürüklenen Suriyeli kadınların sigortasız güvencesiz işlerde ölen Suriyeli erkeklerin çocukların yaşamaya çalışmaktan başka dertleri yok.

Taşlanan sokakta horlanan çocukların da değişen ülkelerden sınırlardan kirli savaşlardan haberi yok.

İkiyüzlülüğün adresleri belli. Birbirine kızarak "al evinde besle" sloganlarıyla çözülemeyecek bir sorunun izleyenleriyiz şu anda.

Ve iktidarın da muhalefetin de çözüm üretmeye barış iklimi yaratmaya zorlanmaması halinde bu sorunun nasıl kullanılacağını nelere yol açacağını da Altındağ'da gördük.

Üstelik de Suriye'deki ateşin körüklenmesinin bir ülkenin paramparça edilmesinin aktörlerini de barındıran mahallelerde. "

https://www.aykiri.com.tr/gokcer-tahincioglu-dan-carpici-yazi-altindag-in-arka-yuzu/13475/

================================

--

- - - - - - - - - - - - - - - -

Benim bir dinim yok ve bazen bütün dinlerin denizin dibini boylamasını istiyorum hükümetini ayakta tutmak için dini kullanmaya gerek duyanlar zayıf yöneticilerdir adeta halkı bir kapana kıstırırlar.

~Kaynak :Andrew Mango , Atatürk sayfa 447~

- - - - - - - - - - - - - - - -

Birkaç dahiden ve bir sürü aptal bireyden oluşan çeşitli kolleksiyona toplum denir.

~John Stuart Mill~

- - - - - - - - - - - - - - - -

Bırakıyorum

Yalnız bakışla yetinince,
Tutamıyorum içimi,
Bırakıyorum sızlasın..

~Ece Arabul Günel~

- - - - - - - - - - - - - - - -

"Hiçbir hediye alma;
hediye seni körletir ve doğruyu görmeni engeller."

~Lord God~

- - - - - - - - - - - - - - - -

HER SEY UZAKTADIR
. . . . . .
Uzaktadir her sey; gokyuzu, deniz.
Her an pesimizden kosan golgemiz,
Ozlenen limanlar, yanan yildizlar.
Uzaktadir her sey; anneler, kizlar...
. . . . . .
Uzaktadir her sey, hep... yalniz olum,
Her yerde, her an yakinimiz olum.

~Ahmet Muhip DRANAS~

- - - - - - - - - - - - - - - -

Silent leges inter arma
Savas oldugunda kanunlar susar.

~Latin Atasozu~

- - - - - - - - - - - - - - - -

Ogretmen bir kandile benzer, kendini tuketerek baskalarina isik verir.

~Ruffini~

- - - - - - - - - - - - - - - -

Ölümden Sonrası

Öldük, ölümden bir şeyler umarak.
Bir büyük boşlukta bozuldu büyü
Nasıl hatırlamasın o türküyü,
Gök parçası, dal demeti, kuş tüyü,
Alıştığımız bir şeydi yaşamak.

Şimdi o dünyadan hiçbir haber yok;
Yok bizi arayan, soran kimsemiz.
Öylesine karanlık ki gecemiz,
Ha olmuş ha olmamış penceremiz;
Akarsuda aks'imizden eser yok.

~Cahit Sıtkı Tarancı~

- - - - - - - - - - - - - - - -

AF AKSAMI
. . . . . .
Af buyruguyla acilmisti hapishane kapisi
Tasiyordu koca burunlar tirasli enseler kara ceneler
Dizleri egri omuzlari carpilmis sirtlar cikik dokuluyordu
Vakitlere kapanmis buyuk karanliklardan
Tasiyordu vay dokuluyordu vay
Yirtik pis bitli cirkin
Sokagi dolduruyordu terli can ugultusu
Geciriyordu avucunu saskinlikla sacindan sacindan
9 yil yatmis
Kolunda anasi kucaginda yavrusu
Doldurmustu kapinin onunu kalabalik
Kimi ta dag koylerinden kosmus
Kimi ta denizlerden
Bir ozlem sarmis bagri olumden yuce
Sevgiyle ariyorlar parcalarini
Heybelerinde ekmek destilerinde su
Bir turlu inanamiyordu sokaklara sokaklara
20 yil yatmis
Gonullere sigmaz olmus kavusmak duygusu
Oyle sarilir ki gecmise
Erir gogsu gogsunde tutuklunun
Pismanlik kavaklar tarlalar davarlar icin
Pismanlik gemilere dugunlere irmaklara
Pismanlik besiklerden kagnilardan sessiz
Yerce gokce degil insan dolusu
Cilginca kucakliyordu hepimizi hepimizi
5 bucuk yil yatmis
Tasar icerde kalanlarin sorusu
Cubuk demirler arkasindan mavilige
Hem esenlige ermis hem yasli yelcek
Bir yurt turkusu yeniler karanligi
Zaman yegnik degildir yegniktir
Don de gor anani belleyecek
Bos koguslar kurmus pusu
Sonuk gozu aydinlikla buyuyordu buyuyordu
8 yil yatmis
Cikinlarda gecenin binlerce gecenin uyunmamis uykusu
Bir yorgunluk cokunce yurunmus yeryuzunden
Kalabalikta dagilir birer ikiser ozgur
Doguya batiya kuzeye guneye ozgur
Yureklerinde bir cig
Yasamak sevinci vay
Yasamak korkusu
Inmeli yani sicriyordu havaya havaya
17 yil yatmis

~Fazil Husnu DAGLARCA~
OrajKalip


- - - - - - - - - - - - -
a45UyF587661
- - - - - - - - - - - - -



Grup eposta komutlari ve adresleri :
Gruba mesaj gondermek icin : ozgur-gundem@googlegroups.com
Gruba uye olmak icin : ozgur-gundem+subscribe@googlegroups.com
Grup kurucusuna yazmak icin : 0raj.p0yraz@neomailbox.net  /  oraj.poyraz@openmail.cc
Grup Sayfamiz : https://groups.google.com/g/ozgur-gundem/
Arzu ederseniz bloguma da goz atabilirsiniz : http://orajpoyraz.blogspot.com/
Özgürlük adam, henüz yeni kurdum.

Siyasi iktidarın sürekli yasakladığı, polisiye önlemler ile gizlemeye çalıştığı şeyleri burada biriktireceğim.

Videolar, resimler, makaleler falan.
:
http://insulaelibertatis.com/

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder