Özcan PEHLİVANOĞLU: KUNTA KİNTE GİBİ HİSSETMEK!
04-Temmuz-2025 / İzmir
Kunta Kinte kim merak edenler için söyleyeyim:
Alex Haley'in yazdığı "Roots: The Saga of an American Family" adlı kitapta adı geçen Gambiya asıllı köledir. Gambiya'da Jufureh kasabasındaki bir köyde dünyaya gelen, daha sonra ABD'li köle tüccarları tarafından Virginia eyaletine köle olarak getirilen Gambiyalı adamdır...
Gerçekte yoktur ama aslında vardır!
Kunta Kinte anadilinde "otur veya oturduğun yerde kal" anlamına gelir.
Bizde onu ülkemizde de gösterilen bir televizyon dizisinden tanıdık.
Şimdi de yıllar sonra ülkemizde yaşananlara bakarak kendimizi "Kunta Kinte" gibi hissettiğimizi rahatlıkla söyleyebiliriz.
Şu an için diyebilirim ki, Türkiye bir kuralsızlıklar ülkesidir. Belki de bununla bağlı olarak sömürge yada yarı sömürge pozisyonundayız. Onun için herkes halka kötü muamele etmek üzere kafasına göre takılıyor!
Neden mi, dersiniz?
Bakın kendi vatandaşlarımız için bariz bir hukuksuzluk var. Amerikalı Rahip Brunson ve Alman gazeteci Deniz Yücel kadar bile hakkımız yok!
Gelir dağılımı felaket! Enflasyon yalanı ile asgari ücretli ve emekli yokluğa ve açlığa mahkûm edildi. İstatistikler böyle söylüyor!
Küresel şirketlerin Türk ekonomisindeki payı ürkütücü!
Yıllık kârlarının ne kadarını yurt dışına transfer ediyorlar acaba?
Finans piyasalarımız kimin kontrolünde?
Bu küresel şirketler bizim müthiş bir şekilde sömürürken Türk insanına kendi insanına sunduğu kalitede hizmet sunuyor mu? Yoksa Türk insanını Kunta Kinte gibi görüp ondan hem döviz cinsinden para alıp hem de en kalitesiz hizmeti mi, sunuyor?
Ödediğimiz vergiler bize yani halka hizmet olarak dönmesi gerekir iken faiz lobilerine yıl boyunca ne kadar para akıtıyoruz?
Yer altı ve üstü zenginliklerimiz ile madenlerimizin ne kadarını bu sömürgecilere teslim ettik?
Artık onlar işveren biz ise ırgatmıyız?
Devletimizi ve lükse alıştırdıkları halkımızı "israf zihniyeti" ile yaşatırken ülkemizi nasıl ele geçirdiklerini ve bizi Kunta Kinteleştirdiklerini görebiliyor musunuz?
Bizi pkk ile pazarlık yapmazsanız sonunuz kötü olur diye tehdit ediyorlar ve bunu kimler eliyle yapıyorlar farkındamısınız?
Hangi ülkede eş zamanlı olarak bu kadar farklı yerlerde orman yangını çıkıyor, biliyor musunuz örneğini ya da gördünüz mü?
Ülkemizde ne yazık ki, emperyalist sömürgecilerin artık açığa dönüşmek üzere olan bir "sessiz işgali" vardır ve ne yazık ki devleti sevk ve idare edenlerin bunu kabullendiğini görüyoruz.
Ancak benim bildiğim "Kunta Kinte" bile başına gelenleri kabul etmemiştir. O nedenle binlerce yıllık tarihi olan Türk Milleti de kendi öz yurdunda Kunta Kinteliği asla kabul etmeyecektir.
Bu ülke Türk Milletine aittir. Emperyalist sömürge düzenini yıkacağız, Mustafa Kemal'in yaptığı gibi sömürgecileri Türkiye'den kovacağız.
Türk Milleti kendi ülkesini yönetmeye muktedirdir. Gerektiğinde yeni bir dünya kurma becerisine ve tecrübesine de, sahiptir...
"Ne otururuz ne de oturduğumuz yerde kalırız."
Yeter artık!
- - - - - - - - - - - - - - - -
En iyi nasihati ancak kendi kendine verebilirsin.
~Cicero~
- - - - - - - - - - - - - - - -
Ömer Hayyam Bütün Dörtlükler [ 3. - 389 ]
Tanrım bir geçim kapısı açıver bana;
Kimseye minnetsiz yaşamak yeter bana;
Şarap içir, öyle kendimden geçir ki beni
Haberim olmasın gelen dertten başıma.
- - - - - - - - - - - - - - - -
BALAD…
. . . . . .
Yagmurlar dindigi zaman
Geleceksin
Ki karanlik olumdur.
Isigim sondugu zaman
Guleceksin
Ki karanlik olumdur.
. . . . . .
Karanligimda dislerin
Parildar ki
Yine goruneceksin
Kurakligimda duslerin
Isildar ki
Yine arinacaksin.
. . . . . .
Bekliyecegim elbette
Gelisini
Yasamak baska nedir;
Isterse ta kiyamete
Ille seni
Ki bu ask baska nedir.
. . . . . .
Butun omrumuz onunla
Boyle gecti;
Toprakla gok arasi,
Varla yok arasi oyle;
Derken uctu.
Dranas yalvarasi:
. . . . . .
Tanrim merhamet et kula.
~Ahmet Muhip DRANAS~
- - - - - - - - - - - - - - - -
Deli Gönül Ne Gezersin
Deli gönül ne gezersin
Geze geze yorulman mı
Ne kazandın bu sevdadan
Vazgeç desem darılman mı
Delisin gönül delisin
Güzellere cilvelisin
Bu işleri bilmelisin
Çiçek olsan derilmen mi
İnc-elekten elenirsin
Diyar diyar dolanırsın
Akar çağlar bulanırsın
Hiç bir zaman durulman mı
Yüce dağın menekşesi
Sesin güzeller neşesi
Gönlümün billur şişesi
Taşa çalsam kırılman mı
Söyletme garip Veysel'i
Kahi uslu kahi deli
Candan sevdiği güzeli
Tenha bulsan sarılman mı
~Aşık Veysel~
- - - - - - - - - - - - - - - -
Ömer Hayyam Bütün Dörtlükler [ 310. - 389 ]
Unutma, amansız feleğin çarkındasın;
Şarap iç, çünkü ateşten bir dünyadasın;
Madem ki yerin önünde sonunda toprak
Farzet ki üstünde değil altındasın.
- - - - - - - - - - - - - - - -
Simite lezzetini veren kucuk bir susam tanesi imis.
~Anlamli sozler~
- - - - - - - - - - - - - - - -
Kemal elebasiligindaki Milliyetcileri ezmek icin Ingiliz hukumetinin bize yardim elini uzatmasini talep ediyoruz.
~Konyanin 27 koyunun esrafinin Ingiliz temsilcisine basvurusu - 10.1920~
- - - - - - - - - - - - - - - -
ZEVAL
. . . . . .
Ortuldu hafizanin ortusu
Tasalarimin bittigi yerde.
Yukseliyor simdi perde perde
Geri gelen saadet turkusuDevri tamam oldu pervanenin
Gokten bir bekledigim kalmadi.
Tukendi artik icimde tadi
Yildizli kureler dusunmenin.Ne cikar karsima ciksa ecel
Bu bosluk ondan daha mi iyi?…
Baska bir alemden bekledigi
Olmayan kula zeval ne guzelBeklememek beter beklemeden;
Geldi yolunu gozledigim yar.
Al bu basi sen artik ey ruzgar
Ve sus artik, sus artik ey beden…
~Orhan Veli KANIK~
- - - - - - - - - - - - - - - -
YILMAZ ÖZDİL: YAZLIK SARAY
Çankaya Köşkü…
İki katlıydı dört oda iki salondu bodrumu vardı.
Köşk lafı sonradan çıktı bildiğin bağ eviydi.
Kaba yontu taşla inşa edilmişti döşemeleri ve çatısı ahşaptı kiremitliydi pencereleri ahşap kepenkliydi.
Giriş katının ortasında fıskiyeli süs havuzu vardı bahçesi kavak ve meyve ağaçlarıyla kaplıydı.
Ankara müftüsü Börekçizade Rıfat tarafından ahaliden bağış toplanarak satın alındı armağan edildi Mustafa Kemal kendi adına kabul etmedi tapusunu Türk Ordusu adına kaydettirdi.
Yol yoktu atla gidiliyordu sonradan bir tarla yolu açıldı.
Satın alındığında elektrik yoktu gaz lambasıyla aydınlatılıyordu lokomobil denilen ilkel bir jeneratör bağlandı elektrikli sobayla ısınıyordu.
Gösterişten uzaktı yalındı.
Ama manevi mücevher kutusuydu.
Çalışma odasının duvarında Osmanlı'nın kurucusu Osman Gazi'nin karakalem portresi asılıydı.
Kütüphanesinde Timur'un 530 yıllık Kuran-ı Kerim'i vardı İran'ın hediyesiydi.
Masasında aksesuar olarak altın işlemeli kama duruyordu.
Yerde devasa boyutlarda bembeyaz bir ayı postu bulunuyordu Rus büyükelçisi getirmişti.
Çalışma odasında Hereke halı seriliydi lacivertti kenarları badem çiçekliydi. Çalışma masasının telefonu beyazdı seramikti. Koltuğu siyah marokendi. Yazı takımı tunçtu. Bir sehpada Wagner'in tunçtan heykeli bir başka sehpada Shakespeare'in tunçtan heykeli bulunuyordu.
Karasaban'a büyük saygı duyardı. Kılıçla fetih yapanlar sabanla fetih yapanlara yenilmeye mahkumdur diyordu. Çalışma masasının tam karşısına ressam Namık İsmail bey'in Harman Dövme Sahnesi isimli tablosunu asmıştı.
Kağnı'ya daha büyük saygı duyardı Kurtuluş Savaşı'nın simgesi olarak görürdü. O gıcırdayan kağnılar Türk milletinin çektiği acıların sıktığı dişin gıcırtısıydı. Fildişinden kağnı
biblosu vardı.
Yemek salonundaki masa maun cilalıydı açılır kapanır üç parçaydı 10 kişilikti. Sandalyeleri kırmızı kumaş kaplıydı. Çatal bıçak takımı sarı yaldızlı gümüştü. Peçeteler G. M. K. armalıydı. Altışar mumlu gümüş şamdanlar vardı. Büfe masa gibi maun cilalıydı. Büfenin üzerinde mayın şeklinde masa saati vardı büyük boy deniz kabukları süs eşyası olarak sergileniyordu. Perdeler bej rengiydi. Yemek salonunun halısı da Hereke'ydi krem zemin üzerine pembe çiçekliydi. Gramofon vardı müziksiz oturmazdı. İçki servisi için kullanılan servis arabası üç tekerlekliydi top arabası şeklindeydi.
Yatak odası duvardan duvara keçe kaplıydı yerden ısıtma sistemi gibi sıcacık tutuyordu üzerinde kırmızı zeminli çiçekli Hereke seriliydi. Sekiz kollu sekiz ampullü avizeyle aydınlanıyordu. Karyolası sarı cilalıydı ahşaptı. Şezlongu vardı. Gün içinde yorgunluk hissederse yatağa veya kanepeye uzanmaz şezlongunu kullanırdı krem kadife kaplıydı. Perdeleri de aynı renk kadifeydi.
Elbise dolabı iki kanatlıydı. Kravat şapka eldiven kemer gibi aksesuarları burada dururdu. Ayrıca giyinme odası vardı. Kıyafetleri ve boy aynası oradaki dolaptaydı.
Kenarları çiçekli devetüyü renginde seccadesi vardı.
Çankaya Köşkü'ndeki tek kasa Mustafa Kemal'in yatak odasındaydı. Madalyalarını kendisine hediye edilen altın kalem altın saat incili kol düğmesi pırlantalı kravat iğnesi gibi eşyaları bu kasada tutuyordu. Mücevherli abartılı eşyaları özel hayatında asla kullanmazdı. Nezaketen kabul eder milletin emaneti olarak saklardı.
5 kuruş'u da saklamıştı…
Cumhuriyet'in ilk madeni parasıydı 1924'te tedavüle çıkarılmıştı.
İstiklal Madalyası'nın tasarımcısı heykeltıraş Mesrur İzzet bey tarafından modellenen bu 5 kuruş Osmanlıca harflerle basılmıştı. Bir yüzünde paranın değeri öbür yüzünde Türkiye Cumhuriyeti yazıyordu. Kenarlarında sembol olarak tarımsal kalkınmaya atıfta bulunulmuş başak kullanılmıştı.
Mustafa Kemal hatırası paha biçilmez olan Cumhuriyet'in bu ilk madeni parasını mücevher gibi kasasına koymuştu.
Çifte tabanca taşırdı.
Smith Wesson ve Colt'u vardı.
Özellikle seyahatlerinde sürekli belindeydi.
Milli mücadele sırasında uyurken bile yastığının altındaydı.
Gençliğinden beri mecburen yaşam biçimi haline gelen bu tabancalarını cumhurbaşkanı olduktan sonra da taşımaya
devam etti.
Sıcak yaz gecelerindeki yemeklerde veya davetlerde resmi kıyafet giydiğinde geçici olarak yaverine verirdi yemek veya davet bitiminde hemen geri alırdı.
Keskin nişancıydı… Bir gece sofradayken tabancalar üzerine sohbet ediyorlardı içişleri bakanı Şükrü Kaya ampullere zor nişan alındığını söyledi ışık gözü yanıltıyor dedi. İş iddiaya bindi. Mustafa Kemal Smith Wesson'ı belinden çıkardı oturduğu yerden iki el ateş etti avizedeki iki ampulü patlattı keyifle gülümsedi. Tavanı delip geçen mermiler üst katta yatak odasındaki gardırobuna saplanmıştı.
Poker salonu vardı duvardan duvara keçe kaplıydı. Oyun masası yuvarlaktı dört kişilikti üstü mermerdi. Uygun bir gün anlatırım pokeri diplomasi aracı olarak kullanırdı ABD elçisi başta olmak üzere yabancı konuklarını poker masasında tartardı. Sedef işlemeli tavlası vardı. Bilardo masası vardı maundu cepsizdi üç top oynanıyordu. Toplar fildişiydi istekalar sedef kakmalıydı. Akşam yemeğinden önce misafirleriyle oynardı tek başına bilardo oynuyorsa düşünüyor demekti arada ıstekayı bırakır notlar alırdı. Oyun salonunun tavanında 21 ampullü billur avize asılıydı.
Banyosunda kübik şekilli küçük Hereke seriliydi. Küvetin yanısıra tıraş koltuğu vardı muşamba kaplıydı. Portatif bide vardı seyahatlere giderken götürüyordu. Kilo ve boy ölçen tartı aleti vardı. Üç raflı kapaklı ecza dolabı vardı. Duvar aynası küçük ve ovaldi. Boy aynası kapıya vidalanmıştı. Sehpada bronz çıplak kadın heykeli duruyordu. Edirne sabunu kullanıyordu. Hamuruna amber gül misk kokusu karıştırılan meyve şekli verilen geleneksel hoş kokulu Edirne sabunu o dönemde İstanbul'da çok popülerdi Çankaya'ya da getirtiliyordu.
Nasıl büyük tehditler altında yaşadığını göstermesi açısından çok çarpıcıdır… Mecbur kalırsa yatak odasından banyosuna geçerek kendisini savunmaya devam edebilsin diye tıraş sabununun muhafazası içinde yedek mermiler bulundurulurdu.
Üst katta odaların açıldığı koridorda Hereke kilim seriliydi.
Üst kata çıkan merdivenler Hereke yolluk kaplıydı.
Diplomat gibi gazeteci gibi yabancı konuklarını ağırladığı misafir odası büyüleyiciydi. Duvarlarında eşsiz tablolar sergileniyordu.
Fırtınalı deniz tablosu eserlerinin çoğu Versay Sarayı'nda bulunan Fransız ressam Henri Durand Brager imzalıydı.
Kırlarda dolaşan kızlar ve çıplak ayaklı kız tabloları Avusturyalı ressam Leopold Müller imzalıydı.
Fesli süvari tablosu eserlerinin çoğu Rockefeller Ailesi'nde bulunan Alman ressam Adolf Schreyer imzalıydı.
Fransız ressam Ferdinand Humbert'e ait olan Tarık bin Ziyad'ı at üstünde gösteren tablo gerçekten etkileyiciydi.
Fransız ressam Eduard Becher imzalı bedevi tablosu vardı.
Ve elbette Ayvazovski… Fırtınaya tutulmuş yelkenli mehtap balıkçılar Rus ressamın üç tablosu bulunuyordu.
Misafir odasında kuyruklu piyano vardı. Halısı krem zemin üzerine köşeleri çiçekli Hereke'ydi. Yüzeyi cam kaplı sekiz kişilik oval masa vardı. Koltuklar ve sandalyeler dal desenli kumaş kaplıydı. Perdeler koltuklarla aynı desendi. Cam kapaklı vitrin vardı.
Tabloların yanısıra kılıç koleksiyonu vardı. Yabancı konukların adeta bacaklarını titretiyordu. Kını deriden mine taşlı pala vardı. Altın kabzalı pırlanta işlemeli Rus kılıcı vardı. Altın kakmalı kama vardı Azerbaycan hediyesiydi. Kabzası fildişi hançer vardı. Kabzası pırlantalı İran kılıcı vardı. Kabzası ay-yıldızlı pırlanta işlemeli kılıç vardı. Ahşap kın içinde Japon kılıcı vardı. Libyalı mücahit şeyh Sünusi'nin mücevherli kılıcı vardı. 1241 tarihli pala vardı. En önemlisi… Kanuni Sultan Süleyman'a ait pala vardı. İstiklal Savaşı'nda kullanılmış kılıflı süngü vardı. Taş balta vardı. Filinta tabir edilen çakmaklı tüfek vardı.
Terastaki masa ve koltuklar hasırdı. En büyük keyiflerinden biri terasta oturup ağaçların hışırtısını dinlemekti.
Terasa her çıktığında kayısı ağacını kontrol ederdi. Çünkü… Bahçenin girişindeki kayısı ağacı otomobillerin giriş çıkışını engelliyordu yaverler kesmeyi düşünüyordu Mustafa Kemal bunu öğrendiğinde yaprağını bile koparırsanız tahammül edemem can yakarım ona göre diye haşlamıştı. Her ihtimale karşılık benden gizli dalını bile kesmesinler diye terasa her çıktığında ağacı kontrol ederdi.
L şeklinde kütüphanesi vardı.
İstanbul'dan Ankara'ya her dönüşünde kitap taşırdı.
Kitaplarını kendi cebinden satın alırdı.
Kütüphanede pusula vardı pertavsız tabir edilen yuvarlak büyüteç vardı ahşap kaide üzerinde dünya küresi vardı harita sehpası vardı. Kül renginde Isparta halısı seriliydi onun üzerinde sarılı kahverengili Hereke yolluk vardı. On kişilik toplantı masası vardı. Ayrıca altı çekmeceli yazı masası vardı. Koltuklar siyah deriydi. Tavana kadar kitap olduğu için seyyar ahşap merdiven vardı. En dikkat çekici süs eşyalarından biri sedef kakmalı kutucuktu yanlarında Hacivat Karagöz resmi bulunuyordu vitrinde duruyordu. Perdeler kül rengi kadifeydi. Duvar saati aslan figürlüydü. Sekiz ampullü avizeyle aydınlatılıyordu. Masalarda abajur vardı. Hüseyin Avni Lifij imzalı çıplak kadın tablosu vardı. Sadece fikri manada değil yaşam tarzında da Tevfik Fikret'ten etkilenmişti giyim kuşamını örnek alırdı Tevfik Fikret'in kullandığı eşyaları incelerdi Aşiyan'da gördüğü bir çalışma masasını Çankaya'daki kütüphanesi için yaptırmıştı.
Okuduğu ve kenarına not aldığı kitapların listesini yazmaya kalksak gazeteye sığmaz… Sözlüklere büyük önem verirdi. Türkoloji'nin öncüsü sayılan Vasili Radloff'un dört ciltlik Türk Lehçeleri Sözlüğü'nü masasından ayırmazdı. Karloviç Pekarskiy'nin Yakut Sözlüğü'ne sık sık başvururdu. Hint-Avrupa Yunan Latin Fransız Alman dili etimoloji sözlükleri kütüphanesinin başköşesindeydi.
Akkadça İbranice Süryanice Arapça Farsça Sanskritçe Çince Japonca Fince Macarca eski Mısır dili sözlükleri vardı.
Friedrich Delitzsch'in Sümerce sözlüğüne bakardı.
Müzikseverdi.
Barok müziğe meraklıydı.
Enstrümanların tarihsel gelişimini araştırırdı.
Rahmetli olduğunda sayım yapıldı Çankaya Köşkü'nde 464 adet plak vardı.
Beethoven'ın eserlerini seslendiren Viyana Filarmoni Orkestrası'nın Philadelphia Filarmoni Orkestrası'nın albümlerini satın almıştı.
Caz dinliyordu.
Müzik arşivinde Paul Whiteman'dan Last Night Jan Garber'den Sweet Georgia Brown Jack Hylton'dan Nothing Else To Do Harry Roy'dan Cheek to Cheek parçaları vardı.
Rebetiko dinliyordu. Roza Eskenazi'den Murmuraki'yi çok severdi.
Tango vals foxtrot plakları vardı.
En geniş liste elbette Türk müziğine aitti. Hafız Kemal beyin gazelini hafız Osman efendinin klarnet taksimini udi Nevres beyin tamburi Cemil beyin kanuni Hüseyin Sadettin beyin taksimlerini dinlemeye doyamazdı. Deniz kızı Eftalya'nın 20'ye yakın plağı vardı. Münir Nurettin'in Hikmet Rıza hanımın Belkıs hanımın Afitap hanımın plakları vardı.
Favori sporu güreşti hem güreşmeyi hem seyretmeyi severdi Çankaya'da beyaz çadır bezinden güreş minderi vardı.
Formunu korumak için kullandığı kürek çekme aleti vardı.
Atlara tutku derecesinde bağlıydı çok iyi biniciydi altı kısrağı vardı manevi kızlarıyla birlikte at biner uzun kır gezilerine çıkardı.
Çankaya'da en sevdiği personel Nesip efendi'ydi. Yeri apayrıydı. Sudan kökenliydi siyahiydi. 60'lı yaşlarındaydı. Abdülhamit döneminde saraya seyis olarak alınmıştı. Meclis-i Mebusan'da müstahdemlik yapmıştı. TBMM kurulurken Meclis-i Mebusan'dan Ankara'ya gelen milletvekilleri tavsiye etti Çankaya Köşkü'nde kapıcı yapıldı. Kırık dökük Türkçesiyle müthiş sempatikti. Kimse hakkında dedikodu yapmayan işini ciddiyetle yapan ser verip sır vermeyen para pul konusunda güvenilir namuslu adamdı. Kısa süre sonra Mustafa Kemal'in en sevdiği personel oldu. Eve alındı. Kimseden izin istemeden Mustafa Kemal'in yatak odasına sadece o girebiliyordu; iç çamaşırları dahil tüm çekmecelerini o düzenliyordu giyeceği kıyafetleri o hazırlıyordu seyahatlerde bavullarını o hazırlıyordu. Manevi kızları ona emanetti kızlar şehre gezmeye çıkacaksa Nesip efendiyle birlikte giderlerdi. Nesip efendi akşamcıydı. Köşkte çalışanlar arasında sadece onun rakı içme özgürlüğü vardı. Hava kararınca mutfaktan ufak tefek mezeler ayarlar bahçedeki bekçi kulübesinde tek başına demlenirdi. Mustafa Kemal bildiği halde görmezden geldiği için yaverler bile ses çıkaramazdı. Bir gece fazla kaçırdı sızdı kül tablasındaki sigarası yere düştü kulübe alev aldı. Köşkü korumakla görevli askerler kovalarla yetişip güç bela söndürdüğünde diri diri yanmaktan kılpayı kurtulan Nesip efendi hâlâ uyuyordu Başyaver Rüsuhi bey dayanamadı defolsun gözüm görmesin bunadı artık az daha köşkü yakacaktı diyerek Nesip efendiyi kovdu. Ertesi gün yok ertesi gün gene yok. Mustafa Kemal merak edip sordu nerede bizim Nesip efendi? Anlattılar. Fena öfkelendi. Adamı kovarken hiç düşünmediniz mi nereye gider bu yaşta bakacak ne evladı var ne kimsesi var nerede yatıp kalkar çabuk bulup getirin onu buraya diye bağırdı. Köşkü yakacaktı filan diye hâlâ kem küm ediyorlardı… Daha fena öfkelendi. Yanmadık ya birader yandığımızda düşünürüz dedi. Nesip efendi bulundu getirildi hiç istifini bozmadı akşamcılığına aynen devam etti. Başka kriz yaşanmasın diye arada gelip kontrol ediyorlardı. Bayramlarda köşkteki tüm görevliler sırayla Mustafa Kemal'in elini öperken Nesip efendiye elini öptürmez sarılır yanaklarından öperdi. Sadece yaşına değil kimseye metelik vermeyen kişiliğine de hürmet ederdi.
Mustafa Kemal asla yemek seçmezdi. Kuru fasulye severdi bamya severdi karnıyarık severdi pilava karıştırarak yerdi ama özel istekte bulunmazdı ne pişirilirse onu yerdi. Çankaya mutfağında etli yemek ender pişerdi. Biftekmiş pirzolaymış filan bu konuda yazılmış tek satır hatıra bile yok Çankaya sofrası israftan debdebeden çok uzaktı.
Rakı içerdi. Sanki elinden kadehi düşürmüyormuş gibi anlatırlar ama Mustafa Kemal'in elinde rakı kadehiyle çekilmiş fotoğrafı bile yoktur. Leylekboynu tabir edilen kadehle içerdi çay bardağından biraz büyüktü bugünkü rakı kadehlerinin yarısı ebatındaydı dip kısmı ağız kısmına oranla daha dar kadehlerdi. Hepsi G. M. K. armalıydı ağzı yaldızlıydı. Fevzi Çakmak gibi beş vakit namaz kılan konukları geldiğinde hem içmezdi hem de sofraya içki servisi yaptırmazdı. Nadiren viski içerdi. Tatlı içkileri kokteylleri pek sevmezdi. Şarap ve şampanyayı resmi ağırlamalarda tercih ederdi sadece yabancı konuklara ikram edildiğinde masaya gelirdi. Sıcak yaz akşamlarında bazen canı bira çekerdi. Bodrum katında kav vardı. Terekesindeki döküme göre Mustafa Kemal vefat ettiğinde şunlar kalmıştı… Ev yapımı erik rakısı Chateau Margaux Medoc Grand Pommard Chateau Guiraud Chambertin Grand Gonzallez Byass Chablis Premier Royal Claret şampanya Saint Reims şampanya Continental acıbadem likörü Anisado Refinado vişne likörü Nuyens viski Black and White brandy Insuperable cin Nuyens konyak Lebron rom Martinique vermut Cinzano.
Çankaya'da sıkılırdı…
Halktan yalıtılmış şekilde yaşamaktan hiç hoşlanmıyordu zamanla duyarsızlaşmaktan korkuyordu.
Bu endişesini misafirlerine anlatırken Harbiye yıllarından örnek verirdi: Harbiye'de öğrenciyken okulun sobaları yanmazdı bütün kış titreşir dururduk sonunda bir gün arkadaşlar beni müdüre çıkmak için temsilci seçtiler izin aldık müdürün huzuruna çıktık Zülüflü İsmail Paşa adında bir saray adamıydı önce padişaha sonra müdüre dualarımızı sunduk sonunda amaca geldik işi anlatmak istedik müdür daha ilk cümlede kükredi 'ne soğuğu be nankörler padişahımızın nimeti gözünüze dursun görmüyor musunuz sobalar gürül gürül
yanıyor defolun' diye bağırdı hakikaten müdürün odasındaki sobalar gürül gürül yanıyordu buram buram terliyordu bütün okulun sobaları böyle yanıyor zannediyordu. Sanırım biz de bu Çankaya Köşkü'nde bazen Zülüflü İsmail Paşa gibi kendimizi aldatıyoruz
★
Asrın liderimizin yazlık sarayının fotoğrafları ortaya çıkınca Çankaya Köşkü'nü yazayım bari dedim.
★
Doğayla içiçe gösterişten uzak manevi mücevher kutusundan 1.150 küsur odalı ruhsuz beton yığınlarına 300 odalı sakillik abidelerine nasıl savrulduğumuzu görün istedim.
★
Kurucu vizyonun felsefi derinliğinden kültür sanat zevkinden tarih şuurundan entelektüel tevazusundan yaşam gustosundan estetik zarafetinden bugünkü yakışıksızlığa çirkinliğe ürkütücü hoyratlığa görgüsüzlük şatafatına nasıl savrulduğumuzu görün istedim.
★
Ve aynı zamanda… Halktan yalıtılmış şekilde saray duvarlarının ardında sıkışanların Zülüflü İsmail paşa gibi kendi kendilerini nasıl kandırdıklarını görsünler istedim…
https://www.sozcu.com.tr/2021/yazarlar/yilmaz-ozdil/yazlik-saray-6528995/
- - - - - - - - - - - - - - - -
İnsan kalbinde ne taşıyorsa dünyaya bakınca da onu görür.
~Johann Von Goethe~
- - - - - - -
- - - - - - -
Knulp-Hermann_Hesse.mobi
Yasar_Kemal-Sari_Defterdekiler_Folklor_Derlemeleri.epub
Omer_Asim_Aksoy-Atasozleri_ve_Deyimler_Sozlugu.epub
Zeytindagi-Falih_Rifki_Atay.mobi
John_R._Searle-Zihin_Dil_ve_Toplum.epub
Safak_Altun-Populer_Ekonomi_Masallari.epub
Wilbur_Smith-Altin_Madeni.epub
Yunus_Emre_Siirleri-Yunus_Emre.epub
John_Steinbeck-Fareler_ve_Insanlar.epub
Burhan_Arpad-Direklerarasi_MGB_00049_.pdf
Bir_Hurufinin_not_defterinden_Donald_Trump_Mehdi_mi_Mesih_mi.pdf
Louis_Marschalko-Cihanc_Yutmaya_Hazcrlanan_Sinsi_Canavar_Yahudi.pdf
Claude_Farrere-Olmez_Adamlarin_Evi.epub
Makaleler-4.pdf
Nazim_Hikmet-02_Benerci_Kendini_Nicin_Oldurdu_Adam_Yayinlari.pdf
George_Sarton-Antik_Bilim_ve_Modern_Uygarlik.epub
Cenab_Sehabettin-Siirleri.pdf
Kazim_Karabekir_Anlatiyor-Ugur_Mumcu.epub
Jules_Verne-2890_Yilinda.epub
Orhan_Pamuk-Kar.mobi
A_Hacker_s_Revenge-John_Backhouse.epub
sanat_hakikat.pdf
August_Strindberg-Matmazel_Julie.pdf
Koyluler-Anton_Cehov.epub
SAFAK_VAKTI.epub
Muzaffer_Orucoglu-Baba_Ishak_Destani.pdf
F.G.Lorca_H.Ibsen-Ikioyun.pdf
mikadonun_copleri_uzerine_bir_inceleme.pdf
Buick_8-Stephen_King.epub
MARIA_MANOLESCU-SADO_MAZO_BLUES_BAR.doc
- - - - - - -
"> "> "> "> "> "> "> ">
- - - - - - -
- - - - - - - - - - - - -
a45UyF587661
- - - - - - - - - - - - -
| Grup eposta komutlari ve adresleri | : | |
| Gruba mesaj gondermek icin | : | ozgur-gundem@googlegroups.com |
| Gruba uye olmak icin | : | ozgur-gundem+subscribe@googlegroups.com |
| Grup kurucusuna yazmak icin | : | 0raj.p0yraz@neomailbox.net / oraj.poyraz@openmail.cc |
| Grup Sayfamiz | : | https://groups.google.com/g/ozgur-gundem/ |
| Arzu ederseniz bloguma da goz atabilirsiniz | : | http://orajpoyraz.blogspot.com/ |
Siyasi iktidarın sürekli yasakladığı, polisiye önlemler ile gizlemeye çalıştığı şeyleri burada biriktireceğim. Videolar, resimler, makaleler falan. | : | http://insulaelibertatis.com/ |
| Eposta adresleri (Derdiniz varsa buradan ulaşın.) | : | 0raj.p0yraz@neomailbox.net oraj.poyraz@openmail.cc HvLWPtIjJR8X@protonmail.com 0PjukdvspdUh@mail2tor.com |
| Tor ağı üzerindeki web siteleri Darkweb diye bilinir, TorBrowser kullancaksınız. | : | http://45m2jpfwn6ydfrqyhw5jbqszyip45pvi6m2cyo3722wyhur6yuitgbyd.onion/ http://kbq4ghhydumvhgvwkccbad5g7ae2yho6a4llxuy2z4oa6dox6gjtngad.onion/ |
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder