- Ali Eralp: FAŞİST AKP İKTİDARINI NASIL ALAŞAĞI EDEBİLİRİZ?
- Bir hukuk faciası ile karşı karşıyayız…
- Evrensel hukuk kuralları paspas gibi çiğnendi.
- Bu gerçeği Emine Ülker Tarhan Silivri Kalesinin önünde şu çarpıcı sözle vurguladı:"Halk muhalefetten umudunu kesmek üzere ve başının çaresine bakmak istiyor…"
- Artık, TBMM'nin grup toplantı salonlarından muhalefet yapma devri bitmiştir…Artık, göğüs göğüse mücadele dönemi başlamıştır.VATAN, VATAN HAİNLERİNİN DİLEDİĞİ GİBİ HAREKET EDECEĞİ, İSTEDİĞİ GİBİ HUKUKLA OYNAYACAĞI, BİR ÇİFTLİK DEĞİLDİR…HELE HELE, BABASININ ÇİFTLİĞİ HİÇ DEĞİLDİR…
- Rifat Serdaroğlu: ÇARE NEDİR?
Ali Eralp: FAŞİST AKP İKTİDARINI NASIL ALAŞAĞI EDEBİLİRİZ?
06 Ağustos 2013
Bir hukuk faciası ile karşı karşıyayız…
12 Mart, 12 Eylül darbeleri de dâhil, Türkiye Cumhuriyeti tarihinde görülmedi böyle bir yargılama…
Türkiye cumhuriyeti, Türkiye Cumhuriyeti olalı böyle bir yargılama yaşamadı…
Türkiye'yi bırakın, dünya yaşamadı.
Hitler, Mussolini hukukuna rahmet okutan bir siyasal yargılama oyunu oynandı ülkemizde…
Dünya hukuk tarihinde bir "ilk"ti o.
Bir zulümdü.
Bir eşi, menendi daha yok yeryüzünde.
Katiller serbest bırakıldı, komutanlar müebbet hapse mahkûm edildi.
Evrensel hukuk kuralları paspas gibi çiğnendi.
Daha önceki duruşmalarda görülen avukat savunmalarının kısıtlanması, sanıklara söz hakkı verilmemesi, kanıtların "sehven" üretilmesi ve çürütülen kanıtların mahkeme heyeti tarafından dikkate alınmaması gibi adaleti yok edici uygulamalara ek olarak mahkeme tarafından bir hukuk suçu daha işlendi: "Türk milleti adına verilen son kararda, Türk milleti, mahkemenin çevresine bile yaklaştırılmadı."
Emniyet güçleri tarafından yollar kesildi, halkın otobüslerle Silivri'ye gitmesi engellendi.
Böylece, Anayasada açıkça belirtilen "Bireylerin seyahat özgürlüğü" ayaklar altına alındı.
İktidar, bu önlemlerle de yetinmedi, mahkeme alanına vatandaşların girmemesi için jandarmayı Silivri'ye taşıdı, mahkeme çevresini de çelik bariyerlerle kuşattı.
İstanbul Valisi hem yargıç, hem Başbakan, hem İçişleri Bakanı görevini üstlendi.
Duruşmayı halka yasakladı.
Hukuk fakültesi 1.Sınıf öğrencilerinin dahi bildiği, duruşmaların aleni (açık) ve adil olması, toplanma özgürlüğü gibi evrensel hukuk kuralları görmezlikten gelindi.
Tutuklu yakınları salona alınmadı.
Çünkü yargıçlar eşlerin, çocukların, anaların, babaların gözlerinin içine bakarak kararı okuma cesaretini kendilerinde görmüyorlardı.
Avukatlara yargılama boyunca yapılan zulüm ve gözdağı verme son duruşmada da devam etti.
Avukatlar ayakkabısına kadar arandıktan sonra duruşma salonuna alınmak istendi…
İtirazlar üzerine bu uygulamadan vazgeçildi.
Özetlersek, mahkeme, millet adına verdiği kararı milletsiz, okudu.
Ve sağanak gibi ceza yağdırdı.
AKP'nin BOP planını uygulayabilmesi için dikensiz gül bahçesi yarattı…
Artık AKP, bebek katili APO ile daha yakın ilişkilere girebilir, Kürdistan'ı daha rahat ilan edebilir.
Yurtsever ordu komutanları zindanlara dolduruldu nasıl olsa.
Ama şu gerçeği burada açıkça belirtelim.
Tüm engellemelere rağmen on binler, E-5 karayolundan mahkeme önlerine ulaşmak istedi.
Faşizme boyun eğmedi…
Ne var ki jandarmanın, emniyetin gazlı, basınçlı suları, bombaları ile karşılaştı.
Duruşmaya katılamadı.
PKK kalkışmaları karşısında sessiz, suskun kalan jandarma ve emniyet, duruşmayı izlemek isteyen elleri bayraklı vatandaşlara aslan kesildi.
Attığı gaz bombaları ile yangınlar çıkardı.
Halk Hukuksuzluğa direndi.
Haksızlığa direndi.
Ama muhalefet yoktu yanında.
Kılıçdaroğlu, Bahçeli yoktu Silivri'de.
Gönül isterdi ki muhalefet, bu haksız uygulamalara, faşist engellemelere karşı tüm milletvekilleri ile halkın önüne düşsün, AKP zorbalığına "Dur" desin.
Onlar masallarla, ninnilerle yine halkı uyutmaya, keskin sözlerle, laf ebeliği ile her zaman yaptıkları gibi, halkın gazını almaya devam ettiler.
Bu gerçeği Emine Ülker Tarhan Silivri Kalesinin önünde şu çarpıcı sözle vurguladı:
"Halk muhalefetten umudunu kesmek üzere ve başının çaresine bakmak istiyor…"
Evet, "Halk muhalefetten umudunu kesmek üzere ve başının çaresine bakmak istiyor…"
Ve her türlü baskıya, şiddete, haksızlığa, hukuksuzluğa karşı yiğitçe direniyor.
Ve kararlı…
Bu direnme azminin, bu dik duruşun, bu eylemci kararlılığının onda biri muhalefette olsaydı, bugün iktidarda AKP diye bir parti olmazdı.
AKP bugün iktidardaysa, teröristlerle ve Amerika ile bir olup, ülkesini bölmeye, halkına, yurtseverlere zulmetmeye devam ediyorsa bu pervasızlığı gücünden değil, muhalefetin güçsüzlüğünden almaktadır.
Bu muhalefet, "muhalefetçilik oyunu"nu bırakıp, meydanlarda, sokaklarda halkın önüne düşmediği sürece, iktidar zulmüne, pervasızlığına, Cumhuriyeti yıkma çalışmalarına devam edecektir.
Sadaka ekonomisi ile, din sömürüsü ile, aldatma yöntemi ile, yalanla dolanla, yandaş medya ve sahte seçim sistemi ile iktidarı terk etmeyecektir.
Gerekirse bu yolda ölülere bile oy kullandıracak ama yine de iktidarı bırakmayacaktır.
Çünkü iktidarı bırakmak onun için ölümden de beter bir olgudur.
Yüce divandır.
Ömür boyu zindan demektir…
Şimdi yukarıdaki satırları okuyan dostlar, "Ey Ali Eralp, nedir bu karamsarlık, nedir bu teslimiyet?
Sen hiç böyle yazmazdın?
Böyle konuşmazdın…
Ne oldu?"
"Olan bir şey yok.
Ben halkıma ve milletime her zaman güvendim.
Asla ve kat'a umutsuzluğa, karamsarlığa düşmedim.
Yine söylüyorum: Bu yiğit halk, bu zalim, kanunsuz iktidarın hakkından gelecektir.
Ama mutlaka gelecektir…"
Ama AKP'nin bu ülkeyi bölme, orduyu parçalama, Cumhuriyeti ve laikliği yok etme çalışmalarına bir an önce "DUR" diyebilmek ve onu tez elden adil yargı önüne çıkarabilmek için önümüzdeki seçimlerde CHP, MHP, İP başta olmak üzere tüm antiemperyalist, tam bağımsızlık yanlısı partilerin gevezeliği, laf ebeliğini bırakarak, GÜÇ BİRLİĞİ yapmaları, büyük kentleri bu yolla teslim almaları gerekmektedir.
FAŞİST İKTİDARIN ALAŞAĞI EDİLEBİLMESİ İÇİN halkın direnişine, mücadelesine omuz vermeleri gerekmektedir.
Artık, TBMM'nin grup toplantı salonlarından muhalefet yapma devri bitmiştir…
Artık, göğüs göğüse mücadele dönemi başlamıştır.
VATAN, VATAN HAİNLERİNİN DİLEDİĞİ GİBİ HAREKET EDECEĞİ, İSTEDİĞİ GİBİ HUKUKLA OYNAYACAĞI, BİR ÇİFTLİK DEĞİLDİR…
HELE HELE, BABASININ ÇİFTLİĞİ HİÇ DEĞİLDİR…
Bu oluşuma, bu güç birliğine parti üyeleri, sıradan partililer, liderlerine BASKI yaparak öncülük etmeli, onları zorlamalıdırlar.
Gerekirse koltuk, makam sevdalılarına karşı istifaları bile gündeme getirmelidirler.
Şunu kesinlikle söyleyebiliriz.
Böyle bir uzlaşma sonucunda, Büyük kentlerin elden çıktığını gören AKP'li fareler, sağa sola kaçışmaya, gemiyi terk etmeye herkesten önce başlayacaklardır…
İLK KURŞUN
0000
Rifat Serdaroğlu: ÇARE NEDİR?
07 Ağustos 2013
Gerçekleri bir daha konuşalım da, boyunlarına "siyaset yoluyla Türk Milletine hizmet etme" sorumluluğu alanlar, önümüzdeki bayram tatili boyunca bir kez daha düşünsünler.
Millet olarak bizler de "eksiğimiz-yanlışımız ne" diye düşünelim ve açık yüreklilikle karar verelim; Bizler neyiz?
-AKP'nin istediği gibi 4-5 senede bir önüne sandık konan bir "ahali" miyiz?
-Hukuksuzluğa- haksızlığa karşı demokratik tepkisini gösteren ve bu gücünü siyasete aktarmasını beceren, seçtiğini sürekli denetleyen, örgütlenmiş demokratik bir toplum muyuz?
İğneyi kendimize batıralım mı?
-Türk Milleti olarak, kendimizin yapması gereken işi başkasına yaptırmaya bayılırız.
-Önemli bir kısmımız en değerli "demokratik hakkımız" olan oy kullanmaya bile gitmeyiz.(10-12 Milyon)
-Siyaseti "bulaşılmaması gereken" bir pislik olarak görürüz.
Hem "aman beni siyasete bulaştırmayın" der, hem de siyasetçiden dedikodu yoluyla, yani hiçbir demokratik tepki göstermeden sadece şikâyet ederiz!
Gelelim derde ve çareye;
Çareyi bulmak için, derdi iyi tanımak gerek.
Benim derdim, AKP İktidarıdır.
Ben yıllardır kendi başıma, Ergenekon davasına bakan yargıç ve savcıların suç saydığı bir eylemi, yani hükümeti devirmeyi gerçekleştirmek için çalışıyorum!
Cebir-şiddet kullanmıyorum.
Her gün bunları taşlıyorum ve bunların çok yakında yıkılacaklarını da biliyorum.
Bir şeyi daha adım gibi biliyorum;
AKP, bir ABD+İsrail+Cemaat ortak yapımı olarak hazırlandı.
Uluslararası sermaye ve şimdi bin pişman olan yerli sermayenin desteğiyle Türk Milletine yutturuldu.
Sonraki seçimlerde "Seçsis" denilen bilgisayar programıyla seçim kazandı.
AKP, Atatürk Türkiye'sinin "Lâik-Demokratik- Hukuk Devleti" yapısını yıkmak, yerine "ılımlı İslam" denilen "Federe İslam Devletini" oluşturmak ve Öcalan'ı tahliye ederek "Büyük Kürdistan"ın kurulmasına yol açmak üzere getirildi.
İşte AKP, bu yüzden Türk Milletinin derdidir.
Bu tip dış destekli "cemaat ve tarikatlar birliği" haline gelmiş ve mevcut rejimi yıkmakla görevlendirilmiş siyasi kuruluşlarla, alışılagelmiş tarzda siyasi mücadele edemezsiniz.
Etmeye kalkarsanız başarılı olamazsınız.
Bunlar, iktidarda kalabilmek ve kafalarındaki "Federe İslam Devletini" kurabilmek için orduyu da çökertirler, milleti de bölerler, yargıyı da kullanırlar, maliyeyi-polisi de tetikçi yaparlar.
Çünkü bunlar için Türkiye şu an "Dar-ül Harp"tir.
Değerli dostum Prof.
Tahir Özgü'nün dediği gibi; "Diken battığı yerden çıkartılır."
Bu güzel sözün benzeri Anadolu'da; "Delik nerede ise orayı yamayacaksın" şeklinde kullanılır.
Diken, Türk siyasetine "Merkez Sağ"dan batmıştır.
Delik, "Merkez Sağ"dadır.
AKP denen taşeron organizasyonun panzehiri Merkez'de-Merkez Sağ'da oluşturulacak bir birliktelikten geçer.
Ne mevcut kadrolarıyla CHP-MHP, ne de diğerleri AKP'yi alt edemez.
Çapsız ve kişiliksiz Genel Başkanlar, Türk Siyasetinin çimentosu olan "Merkez Sağ"ı parçalayıp, AKP'nin kolayca iktidara gelmesine yol açmadılar mı?
Mal Varlıkları-Aklama Komisyonları-Çıkın olayları, milleti Merkez Sağdaki partilerden soğutmadı mı?
Biliyorum ki bu yazdıklarım reel politiği anlamayanları, Türk insanını iyi analiz etmeyenleri, hayal dünyasında gezenleri ve Türk Milletinin düşmanlarını çok rahatsız edecektir.
Ama ben bildiğim gerçekleri söylüyor ve yazıyorum.
Ya bu hareket yeniden, namuslu-bilgili-vatansever-çağdaş-yürekli insanlar tarafından oluşturulup Türk Milletinin emrine verilecek, ya da tüm partilerin kapatılacağı, sadece "İslamî" partilerin olacağı "Anadolu
Federe İslam Devletine" doğru tıpış-tıpış gideceğiz.
Güneydoğuda ki "Büyük Kürdistan" ile birlikte!.
Yazılanları doğru bulmayan siyasetçilerin ve düşünürlerin kendi doğrularını Türk Milleti ile paylaşmaları, namuslu olmanın ilk şartıdır.
Beraberce şu sorulara yanıt arayalım mı;
-Cumhuriyet Mitingleri yapıldı, milyonlarca insan bu mitinglere katıldı.
-Gezi Park eylemlerinde, AKP'nin dikta yönetimine karşı dünyanın imrendiği demokratik tepkiler yaşandı.
-Silivri'deki "Hukuk Cinayetine karşı, göğsümüzü kabartan yiğitçe direnişler yapıldı.
Ne oldu?
Bu muazzam "Siyasi Enerji"yi muhalefet liderleri "oy"a çevirip, AKP'yi alt sıralara atabildiler mi?
Siz hiç Sayın Kılıçdaroğlu'nun veya Sayın Bahçeli'nin "Ben tek başıma iktidara yürüyorum.
Başka her türlü sonuç benim istifam demektir" dediklerini ve partilerinin önüne bu hedefi koyduklarını gördünüz mü?
İktidar hedefi olmayan Genel Başkanlar mı AKP'yi alt edecek?
Değerli Okurlar;
Siyasette mucize yoktur ama siyaset, iddia ve mümkün olanı yapabilme sanatıdır.
Bunu yapacak yetişmiş on binlerce genç insanımız vardır.
Benzeri çağrıları daha önce de yaptım.
Vatan sevgilerini çok iyi bildiğim ve saygı duyduğum insanlar destek mesajları verdiler.
Teşekkür ediyorum.
Bir kez daha tüm iş âlemine, tüm akademik ve bürokratik kadrolara sesleniyorum;
Bizler bu ülkeyi gelecek nesillerimizden emanet aldık.
Aldığımız gibi bir ve bütün olarak, daha da zenginleşmiş olarak, demokratik standartlarımızı en yükseğe çıkararak ve Türk Tarihine sahip çıkarak onlara bırakmak zorundayız.
Bu bizim namus borcumuzdur.
Sizlerde ucundan tutun, destek ve güç verin, Türk Milletini yeniden, dizlerinin üstünden ayağa kaldıralım.
Şaheser uyanınca bu seccade şeytanları ve bölücüler kaçacak yer arayacaklardır.
Tüm dost ve arkadaşlarımın mübarek Ramazan Bayramlarını kutluyorum.
Cenab-ı Rabbimden diliyorum ki, bu bayram Türk Ordusunun Genelkurmay Başkanının "Terör Örgütü" kurmak suçlamasıyla, Orgenerallerimizin-Öğretim Üyeleri Profesörlerimizin- Milletvekillerimizin- Gazetecilerimizin-Aydınlarımızın- Gençlerimizin, hapishanede geçirdikleri son bayram olsun.
Sağlık ve başarı dileklerimle 07 Ağustos 2013
İLK KURŞUN
a45UyF587661-201307301451-15
^^^^^ - vvvvv
zaryop:jaro
Bir ogretmen ebediyete hukmeden insandir.Tesirlerinin nerede bitecegi asla bilinemez.
Henry adams
| Kurmus oldugum gruba uye olun Moderasyonsuz, sansursuz ve ozgur bir gruptur: Ozgur_Gundem-subscribe@yahoogroups.com | Ayrilmak isterseniz de : Ozgur_Gundem-unsubscribe@yahoogroups.com | Grup Sayfamız : http://groups.yahoo.com/group/Ozgur_Gundem/ | Arzu ederseniz bloguma da goz atabilirsiniz. http://orajpoyraz.blogspot. |
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder