Erdal Sarızeybek: İyi yönetilmeyen güç, güç değildir!
09 Ağustos 2013
İyi yönetilmeyen güç, güç değildir!
"…Ülkemiz koşullarında yeni doğmuş bir bebeğin kendi kaderini kendisinin belirleme gibi bir gücü yoktur.
Bu kaderi etkileyecek tek güç devlettir.
Eğer ki devlet ülkemizin öz kaynaklarını en ekonomik şekilde kullanarak güçlenirse, ailelere sağlayacağı imkânlar artacak ve doğan her bebek borçlu değil alacaklı olarak doğacaktır.
Devlet sosyal, kültürel, eğitim ve öğretim gibi çocukluk dönemimizi şekillendiren alanlarda ailelere ne ölçüde imkân sağlarsa bir çocuğun yetişme dönemleri de o denli güçlü ve akılcı olacaktır kaderci değil.
Güçlü bir çocukluk güçlü bir gençlik anlamındadır.
Güçlü gençlik ise bir ülkenin ve milletin güçlü geleceği demektir.
Bakınız ordumuzun sloganına, "Güçlü Ordu Güçlü Türkiye".
Doğrudur savunma ve güvenlik alanında güçlü Türkiye, peki ya fakir aile ve çevrelerin yazgısını tayin etme durumundaki devlet güçlü olmaz ise, güçlü olmayan bir devlet nasıl güçlü bir ordu kuracak ve nasıl güçlü bir gençlik yetiştirebilecektir?
Dolayısıyla her şey bu coğrafyadaki devletimizin güçlü olmasına bağlı olarak gelişecek ve yoksulluk en başta kader olmaktan çıkacaktır.
Belki bu slogan "Güçlü Devlet, Güçlü Millet ve Güçlü Ordu" şeklinde yazılmış olsaydı belki de Türkiye gerçeklerini daha açık ve net ifade etmiş olacaktı…
Çünkü gücün çıkış noktası devlettir ve devletin de temeli millete ve kaynaklarımıza dayanır, ekonomi ve insan.
Gücünü milletiyle paylaşan bir devletin ordusu güçlü olacaktır, kaynağını insanıyla paylaşan bir devletin milleti de güçlü olacaktır.
İnsana olan sevgi ve iyilik düşüncesi yüreklerde yer ettiği zaman ve bu iki kutsal değer Allah'ın bahşettiği akıl gücüyle yola çıktığı zaman, inanınız güçlü olmak için hiçbir engel tanımayacaktır.
Bugün sorun kaynaklarımızın gücü olup olmadığında değildir.
Sorun milletimizin geleceğe bakış açısında da değildir.
Sorun devletimizi yöneten siyasettedir, bu siyasete karşı bir yol izleyemeyen muhalefettedir ve siyasete yön veremeyen demokratik sivil toplum güçlerindedir.
Bugün ülkemiz yapısına uygun çözüm yollarını iktidar partisi olan AKP hükümeti ısrarla görmezden geliyorsa ve muhalefet partileri de siyasetlerini çözüm ekseninde götürmekten kaçınıyorsa eğer bu durumda sorunun bizde değil, milletimizde değil, ülkemizin insan ve ekonomik kaynaklarında değil, sorunun doğrudan doğruya iktidar ve muhalefet siyasetinde olduğu ortaya çıkmaktadır.
Yine bu noktada sorun Türk milliyetçiliği üzerinden siyasi temelini kurmuş olan MHP ve teşkilatlarında değil, Ülkü Ocakları ve ülkücü olarak kendilerini tanımlayanlarda değil, doğrudan doğruya Türk milliyetçilik gücünü yöneten siyasi parti liderleri ve ekibinde aranması gerektiği görülmelidir.
Çünkü iyi yönetilemeyen bir güç, güç değildir.
Benzer şekilde bu noktada sorun Atatürk değerleri üzerinden siyaset yapan CHP ve teşkilatlarında, CHP seçmeninde değil, bu değerlerimizden doğan gücümüzü iyi yönetemeyen CHP liderleri ve ekibinden kaynakladığı da açıkça görülmelidir.
Hatta bizim ülkemizde sorun AKP'de değil, AKP seçmeninde değil, AKP'nin yönetim siyasetini yapanlarda olduğu da artık görülmeli ve buna karşı bir siyaset ortaya konulmalıdır.
Çünkü bilinen odur ki, her üç parti seçmeninin görüş ve düşünceleriyle bu partileri yöneten siyasetlerin artık bir değildir.
İsterseniz bir örnekle düşüncelerimizi ortaya koyalım: Türkiye'de sandıkları meydanlara koyunuz, istenildiği kadar hile yapılsın, halkımıza sorunuz; "Devlet PKK terör örgütü ile müzakere etsin mi etmesin mi ya da PKK'yı affedelim mi?"
Bakınız bakalım ne çıkıyor sandıktan!
İsterseniz, "Kıbrıs'ı Rumlara verelim mi vermeyelim mi?"
diye sorunuz, isterseniz "İsrail'in Filistin'e yaptığı zulmü destekliyor musunuz?"
diye sorunuz.
Eminiz ki halkımızın ezici çoğunluğu "Hayır" diyecektir.
Ama aynı halkımız İsrail yanlısı siyaset izleyen, PKK ile masaya oturan ve Kıbrıs'ı Rumlara veren bir AKP'ye de oy vermektedir, bunu nasıl açıklayacaksınız?
Açıklaması sadedir, halkımız kendi seçtiği yöneticilerin kendi devleti ve milletine zarar verebileceğini hiç aklına getirmemektedir, onların sözlerine güven duymaktadır.
Bunda da ülkemizde eğitim ve öğretim ortalamasının ilkokul 3-4 seviyesinde oluşunun payı büyüktür.
Ama hâl ve şart ne olursa olsun bu gerçekler meydanlara çıkılarak ve köy köy dolaşılarak halkımıza anlatılmış olsa inanınız Türk milleti kendi devleti ve varlığını, çocuklarının geleceğini ateşe atmaya kalkışanlara asla fırsat vermeyecektir, bu isterse Erdoğan olsun, AKP olsun, Fettullah Gülen olsun!
Yeter ki bu siyaseti durdurmak ve değiştirmek gücüne sahip olan siyasiler mevcut teşkilat güçlerini bu uğurda meydana çıkarsınlar!
Eğer ki bu sonuca seçimlerle ulaşılmak isteniyorsa bu güç MHP'de de, CHP'de de, milli bir siyaset izleyen ve bu siyasetini milletimize anlatarak güven kazanacak olan her siyasi partide vardır.
Yeter ki bu partileri yönetenler bu gücümüzü kullanabilsin.
Kullanılmazsa eğer bu güç, Türk milleti mevcut anayasadan aldığı hakla egemenliğini doğrudan kullanmaktan başka çıkış göremeyecektir.
Mademki "Egemenlik kayıtsız şartsız Türk Milleti'nindir", tehlikeyi gören Türk Milleti bu egemenliğine sahip çıkmasını bilecektir.
Aksi halde bu tehlikenin acılarını biz değil çocuklarımız yaşamak durumunda kalacaktır…"
Erdal Sarızeybek
a45UyF587661-201307301451-15
^^^^^ - vvvvv
zaryop:jaro
Bilginin efendisi olmak icin calismanin usagi olmak Sarttir.Balzac
| Kurmus oldugum gruba uye olun Moderasyonsuz, sansursuz ve ozgur bir gruptur: Ozgur_Gundem-subscribe@yahoogroups.com | Ayrilmak isterseniz de : Ozgur_Gundem-unsubscribe@yahoogroups.com | Grup Sayfamız : http://groups.yahoo.com/group/Ozgur_Gundem/ | Arzu ederseniz bloguma da goz atabilirsiniz. http://orajpoyraz.blogspot. |

Hiç yorum yok:
Yorum Gönder