Kot farkı bir buçuk metre civarında.
Doğrusu endişe ediyorum.
On yirmi yıl gibi bir zaman aralığında deniz evimin eteklerine ulaşabilir mi?
Çok da boş bir endişe olduğunu sanmıyorum.
İnanın bana gerçekten de post modern bir dönem yaşıyoruz.
Apokaliptik, post modern, nihlist her türden olgunun deneyimini yaşabiliriz.
Çocuklarımız da aynı şekilde bizimle beraber bol adrenalin yaşayabilir.
Ben umutsuz değilim.
Sonuçta her hal ve şartta öleceğiz.
Çocuklarımız da ölecek.
Kıymetli olan şey yaşamak, yaşamın ta kendisi.
Biz işte çocuklarımızla beraber bunu deneyimleyeceğiz.
Belki de acılarımız olacak.
Ama bu da yaşamın bir parçası.
Acı ve zevk.
Izdırap ve keyif.
Beraberce.
Ve bütün bu denklemlerden oluşan karmaşanın içinde emin olduğum tek şey var.
Gökten nurlu ilahi varlıklar gelmeyecek.
Yardıma kimse gelmeyecek.
Kendi kendimize öleceğiz.
Yalnız kaldık diye hayıflanacağız.
Ama emin olun yalnız değiliz.
Herkes bizim gibi, bizimle beraber.
Hem tek başına, hem hep beraber.
Tıpkı mezbahada kesim sırasını bekleyen bir sürü gibi.
Allaha inanan da, inanmayan da bu yolda aynı kaderi paylaşacak.
Kuzey Buz Denizindeki erime rekor seviyeye ulaştı
ABD Ulusal Kar ve Buz Veri Merkezi (NSDIC) tarafından yapılan açıklamaya göre bölgedeki buz genişliğinin ortalaması bu yılın mart ayında 14,4 milyon kilometrekare olarak ölçüldü.
NSDIC açıklamasında bu rakamın gözlem uyduları aracılığı ile 1979'dan beri yapılan ölçümlerdeki en düşük rakamlar olduğuna vurgu yapıldı.
Kuruluşun tarafından 1981-2010 yılları arasında yapılan çalışmalarda Kuzey Buz Denizi'nin mart ayı genişliği ortalama olarak 15,5 milyon kilometrekare olarak ölçülmüştü.
[yıllık ortalama kayıp ~ % 1,5 ;
bu erime hızı sabit kalırsa (ki son bulgular erime hızının sabit kalmayacağı, gittikçe hızlanacağı yönünde) en geç 300 yıl sonra Kuzey Buz Denizi sadece 'Kuzey Denizi' olacak demektir.æ )
***
PISA, açılımı "Uluslararası Öğrenci Değerlendirme Programı" olan, OECD tarafından üçer yıllık dönemler halinde, 15 yaş grubundaki öğrencilerin kazanmış oldukları bilgi ve becerileri değerlendiren bir araştırma projesidir.
Yarışmaya katılan Öğrenciler tamamen tesadüfi olarak seçilen okullardan ve bu Okullardan da tesadüfen seçilen öğrencilerden oluşuyor.
PISA Projesi'nde zorunlu eğitimin sonunda örgün eğitime devam eden 15 yaş grubundaki ortalama öğrencilerin;
1. Matematik okuryazarlığı,
2. Fen Bilimleri okuryazarlığı ve.
3. Kendi Dilinde Okumak/anlamak Becerileri dışında, öğrencilerin motivasyonları, görüşleri, öğrenme biçimleri, okul ortamları ve aileleri ile ilgili veriler de toplanmaktadır.
PISA projesinde kullanılan "okuryazarlık" kavramı, öğrencinin bilgi ve potansiyelini geliştirip, topluma daha etkili bir şekilde katılmasını ve katkıda bulunmasını sağlamak için yazılı kaynakları bulmak, kullanmak, kabul etmek ve değerlendirmek olarak tanımlanmaktadır.
Peki Türkiye olarak, bizim 15 yaşındaki gençlerimiz bu sıralamanın neresinde yer alıyor? Acaba eğitim sisteminde yapıldığı söylenen (bizim fark etmediğimiz) reformlar(?) sayesinde PISA göstergesinde nasıl bir gelişme gösterdi?
Gerçek şu ki, Türkiye 65 ülke arasında 43. sırada.
34 OECD Ülkesi arasında 33. sırada (Son sırada Meksika var) OECD Ülkelerinin başını Finlandiya çekiyor.
Liste başı olan Çin ise ort.
525 Puvanlı Finlandiya'ya bile fark atmış durumda; ortalama 590 puvanla en başta.
Türkiye Gelişmişlik sıralamasında olduğu gibi burada da 3.sınıf Ülkeler arasında.
Türkiye OECD ortalamasının %7 gerisinde yer alıyor...
Sadece bu konuda değil, sanattan spora, teknolojiden Bilime, Eğitimden Ekonomiye kadar her alanda Dünya Liderliğine soyunan Çin, Dünyada genel değerlendirme skalasına yeni bir derece getirdi :
Kötü - Orta - İyi - Çok iyi - Çin
__.
_,_.
___
Posted by:
"D.Ali Ercan" <daliercan@gmail.com>
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder