6 Ağustos 2015 Perşembe

Lavoisier'in Giyotinle Kafasının Kesilmesi Sonrası Göz Kırptığına Dair Hikaye Ne Kadar Doğru?

Lavoisier'in Giyotinle Kafasının Kesilmesi Sonrası Göz Kırptığına Dair Hikaye Ne Kadar Doğru?

01 Aug, 07:50

Çok yaygın bir hikayedir ve bugüne kadar birkaç farklı biçimde anlatılmıştır. Hikayeye göre ünlü Fransız kimyager Antoine Lavoisier, dönemin yobaz bilim düşmanlarıyla verdiği mücadelede "Bu kelleler hiçbir işe yaramaz!" diye bağırmıştır. Hemen sonrasında da yargılanıp ölüme mahkum edildi. Ancak ölümü sırasında bile bilim ve öğrenme aşkıyla yanıp tutuşuyordu. Bu nedenle asistanlarından bir tanesine, giyotinle yapılacak idamı sırasında kafası kesildikten sonra gözlerini dikkatle incelemesini söyledi. Eğer ki kafası koptuktan sonra 2 defa göz kırparsa, kafanın vücuttan ayrıldıktan sonra da beynin bilinçli faaliyetlerini sürdürebildiğini ispatlamış olacaktı. İddiaya göre gerçekten de koparılan kafasındaki gözleri gerçekten de 2 defa kırpıldı.

Bu hikayenin gerçekliği uzun yıllardır tartışılmaktadır. İlk olarak şunu diyebiliriz: Antoine Lavoisier'ye ait resmi ve güvenilir biyografilerin hiçbirinde böyle bir olaydan bahsedilmemektedir. Dolayısıyla bu durum iddiayı, en azından Lavoisier'nin böyle bir şey yaptığı iddiasını ciddi anlamda zayıflatmaktadır. Buna rağmen hikaye popülerliğini korumaktadır. Örneğin her geçen gün bilimsellikten ve güvenilir bilgiler vermekten daha da uzaklaşan Discovery Channel kanalındaki "Giyotin" belgeselinde bir doktor, bu hikayeyi gerçekmiş gibi anlatmıştır. Ancak kendisine belgesel haricinde ulaşıldığında, "kaynak olarak bir arkadaşının anlatımından anımsadığını; arkadaşının ise bir yerlerde okuduğunu ama nerede okuduğunu hatırlamadığını" belirtmiştir. Bilimde anektodal (kulaktan dolma, deneyime dayanan) anlatımların hiçbir veri değeri bulunmamaktadır. Böylesine ikincil ve hatta üçüncül anektotlar ise hiçbir şekilde kabul edilemez. Bir bilim kanalında bunun bilimsel bir anlatım olarak sunulması büyük bir hatadır.

Peki; bu olayı Antoine Lavoisier'nin yaşamamış olması, böyle bir şeyin yaşanamayacağı veya içerisindeki bilginin gerçek olmadığı anlamına mı gelir? Pek değil. Tam tersine, böyle bir şeyin olması sinirbilimsel açıdan gayet muhtemel. Çünkü bu tür hikayeler sadece Lavoisier'e atfedilmiyor. Örneğin Jean-Paul Marat'ı öldürdüğü için ölümle yargılanan Charlotte Corday'in kafası giyotin ile kesildikten çok kısa bir süre sonra, cellat kesik kafayı kaldırıp yanağına şaplak atmıştır. Görgü tanıkları, yanakların kızarıp yüzün öfkeli ve içerlemiş olduğunu belirtmişlerdir. Bir başka masala göre birbirine düşman iki kişi giyotinle idam edildikten sonra aynı sepete kelleleri konulmuştur ve biri, diğerini öylesine sert bir şekilde ısırmıştır ki, ölüm katılığının da gelmesi nedeniyle iki kafa birbirinden ayrılamamıştır.

Daha kontrollü deneylerden gelen veriler de var. Örneğin 1880 yılında yapılan bir deneyde, kafası kesilen katil ve tecavüzcü Menesclou'nun kafasına, ölümünden 3 saat sonra olmasına rağmen ölü bir köpekten kan pompalanmıştır. Araştırma sonucuna göre adamın dudakları titremiş, göz kapakları açılıp kapanmış ve sanki bir şeyler söyleyecek gibi ağzını açmıştır (ama hiçbir şey dememiştir). 1905 yılında yapılan bir diğer deneye göre, katil Languille'in kafasının kesilmesinden sonra bir doktor adını seslenmiştir. Adını söylemesi üzerine kesik kafa gözlerini açmış ve ses yönünde odaklanmıştır.

Ancak tersine dair de çok fazla kanıt var: örneğin bir deney sırasında kafası kesilmiş hayvanların 15 dakika sonra bile uyaranlara tepki verdiği iddia edilmiştir. Ancak böyle bir şeyin imkansız olduğunu bugün net olarak biliyoruz; zira beyin ölümü bundan çok çok önce gerçekleşmiş olacaktır. Bir diğer kanıt, 1836 yılında öldürülen katil Lacenaire'nin denek olmayı kabul etmesi sonucu, öldürülmesi sonrasında tepki almaya yönelik deneyden gelmektedir. Şahıstan en ufak bir tepki dahi alınamamıştır. 1879 yılında benzer şekilde idam edilen katil Prunier de, kafasının kesilmesi sonrası en ufak bir tepki vermemiştir.

Tabii bunlar hep eski veriler ve birazcık da efsaneleşmeye açık, çok da kontrollü olmayan deneylerden gelen bilgiler. Günümüzde beynin ölüm sonrasında sadece 15 saniye kadar faaliyetlerini koruyabileceğini biliyoruz. Bilinç ise kabaca 5 saniye kadar devam edebiliyor; sonra kapanıyor. Bu dar zaman aralığında verilecek bir uyaran, beynin tepki vermesini sağlayabilir. Ancak bunu abartmak hatalı olacaktır.

Son bir örnek verelim: 1989 yılında Kore'de yaşanan bir taksi kazasında, yolculardan biri arabalar arasında sıkışırken, diğerinin kafası hızla yerinden kopmuştur. Sıkışan hasta, diğerinin yere düşen kafasını net bir şekilde görmüştür. Kafada beliren yüz ifadeleri önce şok ve kafa karışıklığı iken, birkaç saniye içerisinde aşırı korku ve acıya dönüşmüştür. Bu durum, kafanın kopmasından hemen sonraki birkaç saniyede beyin faaliyetlerinin sürdüğünü doğrulamaktadır.

Uzun lafın kısası, kafanın vücuttan hızla ayrıldığı durumlarda (giyotinle idam gibi), Lavoisier'ye atfedilene benzer durumların yaşanması sinirbilimsel olarak olası gözüküyor. Fakat bunu olduğundan fazla göstererek, beyne farklı anlamlar yüklemeye çalışmak bilim dışı safsatalara alet olmak olacaktır. Bu nedenle konuya dikkatle yaklaşmak gerekir.

Bu arada... Ölümünden sadece 1.5 sene sonra Antoine Lavoisier Fransız hükümeti tarafından irade-i itibar edilmiştir.

Hazırlayan: ÇMB (Evrim Ağacı)

Görsel: Taunay Nicolas-Antoine tarafından çizilen "Giyotinin Zaferi" tablosu...

Kaynaklar ve İleri Okuma:

  1. Straight Dope

  2. Wikipedia


a45UyF587661-150801095210 Oraj Poyraz <oraj.poyraz@openmail.cc>
2015/08/06  22:00 1  39  1 undefined turancatli9@googlegroups.com

 

Dunya, 15 yasindan kucuk cocuklara din dersi vermeyecek kadar durust olursa, belki o zaman ona umut besleyebiliriz.

Arthur Schopenhauer

Iste, Fatih in Avni adiyla kaleme aldigi, Bir gunes yuzlu Melek misraiyla baslayip Galata daki genc bir papazdan soz eden ve bes bucuk asir sonra sansure ugrayan gazeli.
Yorum, yine sizlere ait.

Bu 14 yasindaki papaz yamagi, Nasturas in ogludur.
Fatih in sarayina gitmedigi icin, Fatih tarafindan boynu vurdurulmustur.
Cani pahasina namusunu kurtarmis oldugunu babasi yazmaktadir.

Fatih sultan Mehmet in divanindaki 72 siirin 27 si oglanlara aittir.
Bu Divan;
1959 yilinda Sayin Ahmed Aymutlu tarafindan aciklamali olarak yayimlanmistir.
Bu siir aruz vezni ile yazilmistir.

AVNÎ GAZEL INCELEME

Failatun, failatun, failatun, failun

Bir melek yuzlu gunes gordum ki alem mahidur
Ol kara sunbulleri a$iklarinun ahidir

Bir gunes yuzlu melek gordum ki cihan onun aynidir.
O kara sumbulleri a$iklarinin ahidir

Sair gordugu ve siirine konu edindigi sahsi, yuzunun nur gibi parlakligini ifade icin gunes yuzlu bir melege benzetiyor ( istiare). Bu yuz oyle bir gunestir ki (tesbih) butun alem onun ayi gibidir. Ay nasil isigini gunesten aliyorsa; cihan da isigini onun gunes gibi parlak yuzunden almaktadir. Kara sumbullerle kastedilen yarin saclaridir (istiare). Bu benzetme, hem sumbulun koyu renkli bir cicek olmasindan kaynaklanmaktadir hem de o devirde insanlarin saclarina guzel kokular surduklerine isaret etmektedir. Koku surulen kivrimli saclar sekil itibariyle kivircik bir saci andiran sumbullere benzetilmislerdir (istiare). Sair, sumbul kelimesiyle ifade ettigi saclari, soz konusu guzelin a$iklarinin ahina benzetmektedir.

Kareler giymis meh-i zaban gibi ol serv-i naz
Mulk-i Efrengun meyerkim husn icinde sahidur

O nazli servi parlayan bir ay gibi karalar giyinmis, sanki guzellikte Frenk ulkesinin padisahidir.

Sevgilinin nazli bir serviye benzetilmesi (istiare) daha cok endamin mutenasip olusu ve naz ile salinarak yuruyusu, aya benzetilmesi karalar giymesi sebebiyledir. Soz konusu guzel, Galata da yasayan bir gayrimuslim olup, onun siyahlar giymesi buyuk bir ihtimale kiliseye mensup biri olabilecegini gostermektedir. Galata da azinliklar yasarmis ve buraya Frengistan denirmis. Bu guzel anlasildigi uzere mukemmel bir gorunuse sahipmis ki Avni ye siir yazdirmis.



Ukde-i zunnarina her kimse kim dil baglamaz
Ehl-i iman olmaz ol a$iklarun gum rahidur

Zunnarin dugumune gonul baglamayan kimse iman ehli olamaz; o, a$iklarin yoldan cikmisidir.

Ukde-i zunnar , papazlarin ve belki de o devirde yasayan dindar Hiristiyanlarin bellerine bagladiklari kil veya ibrisimden mamul parmak kalinliginda bir ipin dugumudur. Bu, ayni zamanda bir kimsenin Hiristiyan dinine mensup oldugunun gostergesiymis. Sair eger bir a$ik onun zunnarinin dugumune gonlunu baglamazsa asilarin yoldan cikmisi olur demektedir. Sair onun zunnarina gonul baglamayan kimse iman ehli olamaz demekle aslinda ask yolunun iman ehlinden olamaz demek istemistir.
Zunnar kelimesi guzelligi ovulen sahsin sacini kastetmek icin kullanilmistir (istiare). Yani sair kim onun ukde-i zunnarina gonul vermezse a$iklarin yolundan cikmistir demektedir.


Gamzesi oldurdugine lebleri canlar virur
Var ise ol ruh-bahsun din-i Isa rahidur

Gamzesinin oldurdugune dudaklari canlar verir. Galiba o can bahsedicinin yolu Isa nin dinidir

Bu beyitte sevgilinin celali (ofke, kahir) ile cemali (lutuf) bir arada kullanilmaktadir. Sevgilinin aldiris etmez bakisi, asiginin olum nedenine, dudagi ise cana can katan hayat suyunun kaynagina veya Hz. Isa nin nefesine benzetilmistir. Soz konusu guzel, dudagi ile can bagislamasi bakimindan Hz. Isa nin mucize meslegini surduren ve boylece onun dinin yolunda giden bir kimse olarak gosterilmektedir.

Avniya kilma guman kim sana ram ola nigar
Sen Sitanbul sahisin ol Kalatanun sahidur

Ey Avni! Sevgilinin sana ram olacagini sanma; sen Istanbul sahisin, o Galatanin sahidir.

Soz konusu sevgili bir gayrimuslimdir. Yani toplumda Musluman bir insanin sahip oldugu hakka sahip degildir. Ona a$ik olan da bir buyuk hukumdardir. Fatih e gore ask o kadar yucedir ki sinif ve din farki yapmaz. A$ik, dunyanin en kuvvetli kisisi olsa ve sevgilisi kulu kolesi olsa da aski ugruna aglayip sizlamak zorundadir.

Cocuklar Bayrami Hak Edecek Ne Yapti?

24 Temmuz 2013

23 Nisan ulkemizde Cocuk Bayrami olarak kutlaniyor. Peki cocuklar boyle bir bayrami hak edecek ne yapti? Bir basarilari vardi da biz mi gormedik? En buyuk basarilari yemegini bitirmek olan bir gruptan bahsediyoruz.

Cocuklara boyle bir bayram vermek gereksiz. Cocuklara her gun bayram zaten. Her gun parkta, bahcedeler. Ekstradan bir bayram vermenin manasi ne? Sanirsin ki yil boyunca santiyede calisiyorlar, sanirsin ki siva yapiyor, cimento tasiyorlar... Butun yaptiklari cikolata yiyip cam cerceve indirmek.

O SIIR DINLENECEK

Cocuklar gulsun diye... Bak sen! Cocuklar zaten guluyor. Neye gulduklerini bilmiyorum ama guluyorlar. Hatta en berbat esprilere bile guluyorlar. Gecen gun yegenime Sana Japon taklidi yapayim mi deyip gozlerimi cekik hale getirdim, gulme krizine girdi. Bu mudur yani? Sen buna gulersen ben neden iyi espri yapmak icin kendimi kasayim ki? Kalite yerlerde ama kahkahayi basiveriyor. Dolayisiyla cocuklar gulsun diye bayram vermenin manasi yok.

En uzuldugum de Meclis in acildigi bu ozel gunun cocuk bayrami yapilmasi. Meclis in acilmasinda cocuklarin ne gibi bir katkisi var acaba? Demokrasi isteriz deyip yuruyus mu yaptilar, miting mi duzenlediler? Onu birak, Meclis in acildigi gun neredeydiler? Dur yerleri de biz silelim, su sandalyeleri de biz tasiyalim deyip bir isin ucundan tuttular mi? Hayir. Tam tersine ayakbagi olmuslardir. Pek cok milletvekilinin uykusuz gecelerinin sebebi bu keratalardir.

Ote yandan bayram veriyorsun vermesine ama keratalar eglenmiyor ki? Neymis, sira sira dizilip saatlerce kotu siirler dinlemek cok $ikiciymis. Bak, bak!

Ben sana bu bayrami veriyorsam sen de o siraya girip o siirleri pasa pasa dinleyeceksin arkadasim! Begenmiyorsan geri ver bayrami. O istiyor ki cebine bir 10 lira koyalim, istiyor ki cikolata verelim, seker verelim.

Istiyor ki bir degil iki degil tam 5 kavanoz bal verelim, ustelik polen de hediyesi olsun. Yok oyle yagma!

GOZUN DOYSUN GOZUN

Peki kendilerine bir bayram verilen cocuklari gercekten taniyor muyuz? Cocuk dedigimiz insanlar kavgaci, gecimsiz, bencil tipler. Bir oyuncak alinmadi diye ortaligi birbirine katabilecek canlilardan soz ediyoruz burada. Tatmin olsalar neyse... Bir kilo cikolata versen ellerine, oburunun elindekine goz dikecek kadar da acgozluler. Ben Ayse nin cukulatasini da istiyommmm! Gozun doysun, gozun! Ayrica Istiyom ne? Cukulata ne? Guzel Turkcemizi mahveden de maalesef bunlardir.

Cocuklar bu 23 Nisan da eglenmek yerine oturup bir dusunsunler. Yedigi onunde yemedigi arkasinda olup da bu kadar sorun cikaran baska bir canli var mi? Ote yandan biz yetiskinlere bakiyorum, gercekten de cok olgun insanlariz. Onlar gibi degiliz. Burada cocuklarin Caillou sapkalarini onlerine koyup bir ic muhasebesi yapmalari gerekiyor. Nerede yanlis yaptiklarini ve hayatin cikolatadan ibaret olmadigini anlamalari lazim. Ama maalesef bundan cok da umitli degilim.

http://beyinsizadam.net/
lukasaluka@gmail.com


Grup eposta komutlari ve adresleri :
Gruba mesaj gondermek icin : ozgur_gundem@yahoogroups.com
Gruba uye olmak icin : ozgur_gundem-subscribe@yahoogroups.com
Gruptan ayrilmak icin : ozgur_gundem-unsubscribe@yahoogroups.com
Grup kurucusuna yazmak icin : ozgur_gundem-owner@yahoogroups.com
Grup Sayfamiz : http://groups.yahoo.com/group/Ozgur_Gundem/
Arzu ederseniz bloguma da goz atabilirsiniz : http://orajpoyraz.blogspot.com/







Hiç yorum yok:

Yorum Gönder