6 Ağustos 2015 Perşembe

Yılmaz Özdil : Çaka Bey

Yılmaz Özdil : Çaka Bey


Facebook: yozdilsozcu
Twitter: yilmazsozcu
E-mail: yozdil@sozcu.com.tr
Web: http://www.sozcu.com.tr/2015/yazarlar/yilmaz-ozdil/
6 Ağustos 2015


Kasvetli bi İstanbul günüydü, aylardan ekim, tükürür gibi yağıyordu, Maltepe askeri cezaevinin kapısından girdim.

Yargıtay, asrın iftirasını onamıştı, arkadaşlarıma 16'şar sene giydirmişlerdi.

İlk defa moralsiz görmüştüm onları, duyguları darmadağındı, konuşurken cam kırıkları çiğner gibiydiler.

Ve, biraz sohbet edince anladım ki, aslında morallerini bozan 16'şar sene değildi.

16'şar sene yedikleri gün…

Tuzla Deniz Harp Okulu'ndaki subay eşleri çay partisi düzenlemişti.

Görenler anlatmıştı, şen kahkahalar atılmıştı.

Arkadaşlarım işte bunu öğrenince, yıkılmışlardı.

Maalesef…

Var olduğuna inandığımız tüm değerlerimiz gibi, silah arkadaşlığı kavramı da tuzla buz olmuştu.

*

Çıktım cezaevinden, otomobilime bindim, radyoyu açtım, haberleri dinliyorum…

"Koramiral Atilla Kezek istifa etti" diyordu spiker.

*

Normalde deniz bisikleti bile kullanamayacak tiplerin, amiral diye koltuklara kurulduğu dönemde…

Koca koca generallerin, aman benim başıma da gelmesin diye, odalarına saklandığı dönemde…

Tutuklu subayların, silah arkadaşları tarafından satıldığı dönemde…

"Bizim yerimiz onları yanıydı" demişti.

Hukuksuzluğu protesto etmek için, bu adaletsizliğe halkın dikkatini çekmek için, basmıştı istifayı.

*

(1956'da Kasımpaşa'da dünyaya gelmişti.

Haliç tersanesinde işçi bir babanın oğluydu.

14 yaşındayken, annesi babası elinden tuttu, Heybeliada Deniz Lisesi'ne emanet etti.

Evinden ilk defa ayrılıyordu, anne hüngür hüngür ağlıyor, baba erkekliğe toz kondurmuyor ama, hasreti daha şimdiden gözlerinden okunuyordu.

Henüz okyanus dalgalarıyla tanışmamıştı ama, çocuk yüreğinde fırtınalar kopuyordu.

Macera böyle başladı…

Asla ihanet etmediği askerlik yeminini etti, Atatürkçü, yurtsever, idealist bir deniz teğmeni olarak, 1976'da Cumhuriyet Donanması'na katıldı.

Kılıçalipaşa muhribinde, Yavuz ve Gemlik fırkateynlerinde komutanlık yaptı.

Adriyatik'teki SFOR dahil, pekçok uluslararası harekata katıldı.

Paris ataşeliği yaptı.

Donanmanın gözbebeği harp filosu komutanlığında, en uzun süre komutanlık yapan subay oldu.

Sahil güvenlik, mayın filosu, deniz eğitim komutanlığı yaptı.

Güney deniz saha komutanlığı yaptı.

Özetle, deniz kuvvetlerinde her görevden, her filodan, her bölgeden geçti.

Deniz kuvvetleri kurmay başkanıyken…

Asrın iftirasının Yargıtay tarafından onanmasına tahammül edemedi, istifa etti.)

*

Silahlı kuvvetler tek kurşun atılmadan esir alınmıştı.

Akp hükümeti pek memnundu.

Ahali tırsmış, basın susmuş, genelkurmay karargahı desen, adeta Tayyip Erdoğan'ın belediye zabıta teşkilatına dönmüştü.

*

Koramiral Atilla Kezek, bu korku atmosferinde elinden geleni yapıyordu.

İstifa etmeden önce, mahkeme mahkeme dolaşıyor, Balyoz duruşmalarını takip ediyor, hapishane hapishane ziyaret ediyor, destek olmaya çalışıyordu.

Uyardılar…

"Bu işe fazla burnunu sokma, duruşmalara gitme" dediler.

"Bizi sadece onursuzluk korkutur" dedi, gitti.

İki defa randevu aldı, Tayyip Erdoğan'a bile gitti, kumpası anlattı, nafile tabii, dinletemedi.

"Emrimizdeki subaylar hapisteyken, oturmaya devam edemeyiz" dedi, bıraktı.

*

Üniformasını çıkardı ama, mücadelesini bırakmadı.

Meydan meydan dolaştı, Sessiz Çığlık protestolarına katıldı, tüm vaktini hapishane ziyaretlerine ayırdı, içerdeki subayların çocuklarına sahip çıktı, her dertlerine koştu.

Avukat Şule Nazlıoğlu Erol'la birlikte Anayasa Mahkemesi önündeki Adalet Nöbeti'nin kahramanlarından biri oldu.

Gece-gündüz, yağmur-ayaz, netice alınıncaya kadar nöbet tuttu.

*

İlk defa, kumpas şehidi Murat Özenalp'in cenaze töreninde, Kocatepe Camisi'nin avlusunda tanışmıştım onunla…

Sözleri aklıma mıh gibi çakılmıştı.

"Devlet, kendisine bağlılık yemini eden pırıl pırıl subaylarının etini, canlı canlı, yamyam gibi yiyor" demişti.

*

"Komutan" tabir edilen sıfatın, apoletlerdeki yıldızlarla alakası olmadığını, ilk defa o gün anlamıştım.

Koltuklarında lök gibi oturanlar değil…

Emrindekileri evladı gibi görenlerdi, komutan.

*

Tutuklu subayların yardımına koşan, Murat'ın cenazesinde saf tutan, Ali Tatar'ın kabrini çiçeksiz bırakmayan, son nefesine kadar Cem Aziz Çakmak'ın başucundan ayrılmayandı, komutan.

*

Ve…

*

Emrindeki subayları umursamasaydı, bana ne deseydi, kendini feda etmeseydi…

Birinci adaydı, bu Yüksek Askeri Şura'da "or" rütbesine yükselecek, banko Donanma Komutanı olacaktı.

Önümüzdeki sene de, donanmadaki tek oramiral olarak, Deniz Kuvvetleri Komutanı'ydı.

*

(Asrın iftirasıyla Türkiye'nin kaderinin nasıl değiştiğini görün diye parantez açıyorum.

Şu anda deniz kuvvetlerinde 43 tane muharip amiral var.

Makarayı beş sene geriye sarın, kumpas davalarının başladığı tarihe, 2009'a gidin, isimleri tek tek inceleyin…

Sonra, kumpas davalarını hiç yaşanmamış gibi farzedin, kimsenin tutuklanmamış olduğunu farzedin, tekrar bugüne gelin, listeyi kıyaslayın…

Şu anki 43 amiralin, yüzde 90'ının amiral olmadığını görürsünüz!

Eğer kumpas davaları olmasaydı, şu anki 43 muharip amiralin tamamı, içeri atılan subaylardan olacaktı!)

*

(Kimseyi zan altında bırakmak için yazmıyorum.

Çıplak gerçek olarak yazıyorum.

Asrın iftirası atılmasaydı, iftiraya uğrayanlar tasfiye edilmeseydi, şu anki amirallerin yüzde 90'ı amiral olamayacaktı.)

*

(Ben bu davaların savcıyım diyen Tayyipgiller, Türkiye bağırsaklarını temizliyor diyen Arınçgiller…

Asla unutulmasın diye yazıyorum.)

*

Dolayısıyla…

Yüksek Askeri Şura kararları açıklanmış, kuvvet komutanı şu olmuş, donanma komutanı bu olmuş, hikayedir.

*

Türkiye Cumhuriyeti yurttaşları bilsin diye yazıyorum…

Günümüzün Çaka Bey'i, varlığıyla onur duyduğumuz Atilla Kezek'tir.


a45UyF587661-150806133029 Oraj Poyraz <oraj.poyraz@openmail.cc>
2015/08/06  16:10 6  64  1 undefined kemalistiz@googlegroups.com

 
--

Eger kaybedersen, aklini da kaybetme.

Anonim Nasihat

Kur an da, Secde Suresi nde Tanri nin soyle konustugu yazilidir:

Biz dileseydik, herkesi dogru yola eristirirdik.
Ne var ki, An-dolsun ki, cehennemi, cinlerle ve insanlarla dolduracagim diye kesin bir soz cikmistir benden (Secde Suresi, ayet 13).
Bu ayeti okurken bir de Enam Suresi nin su ayetine goz atalim:

Allah kimi dogru yola iletmek isterse onun kalbini Islama acar; kimi de saptirmak isterse...
kalbini iyice daraltir... (Enam Suresi, ayet 125.)

Dikkat edilecegi gibi bu ayetlere gore Tanri, eger dilemis olsa butun insanlari Musluman yapabilecekken yapmiyor; bir kismini Musluman yapip bir kismini kafir kildigini bildiriyor.
Sebep olarak da cehennemi insanlarla dolduracagina dair kendi kendine kesin bir soz verdigini soyluyor.
Daha baska bir deyimle insanlarin tumunu dogru yola sokabilecekken boyle yapmadigini, cunku boyle yapmis olsa, bu takdirde cehennemi insanlarla dolduracagina dair kendi kendine verdigi sozu yerine getirememis olacagini apacik bir sekilde acikliyor!
Olacak sey midir bu?
Hic Yuce bir Tanri, hic yoktan insanlari cehenneme atmak gibi bir davranisa yonelmekten zevk aliyormus gibi konusabilir mi?
Yukaridakine benzer olmak uzere, Kur an in Hud Suresi nin 118.ve 119.ayetlerinde Tanri nin soyle konustugu yazilidir:

Rabbin dileseydi butun insanlari bir tek millet yapardi.(Fakat) onlar ihtilafa dusecekler.
Ancak, Tanri nin merhamet ettikleri mustesnadir.
Zaten Rabbin onlari bunun icin yaratti.
Rabbinin, Andolsun ki cehennemi tumuyle insanlar ve cinlerle dolduracagim sozu yerini buldu (Hud Suresi, ayet 118-119).
Goruluyor ki, bu ayetler anlasilmazliklarla, uyusmazliklarla ve birbiriyle celisir satirlarla, fakat butun bunlardan baska bir de Tanri nin yuceligi fikriyle bagdasmazliklarla dolu.
Kaynak: Ilhan Arsel (Kuranin Elestirisi s. 55-56)


Benim dinselligim, kendini az biraz, bizim zayif ve gecici olan anlama yetimizle anlayabilecegimiz kadariyla, ortaya koyan, sonsuz yuksek tine alcakgonullu bir hayranliktan ibarettir.
En yuksek oneme sahip olan ahlaktir, ama bizim icin, Tanri icin degil.

My religiosity consists in a humble admiration of the infinitely superior spirit that reveals itself in the little that we, with our weak and transitory understanding, can comprehend of reality.
Morality is of the highest importance but for us, not for God

Albert Einstein; from Albert Einstein the Human Side, Helen Dukas and Banesh Hoffman, eds., Princeton, New Jersey: Princeton University Press, 1981, p.66.


Grup eposta komutlari ve adresleri :
Gruba mesaj gondermek icin : ozgur_gundem@yahoogroups.com
Gruba uye olmak icin : ozgur_gundem-subscribe@yahoogroups.com
Gruptan ayrilmak icin : ozgur_gundem-unsubscribe@yahoogroups.com
Grup kurucusuna yazmak icin : ozgur_gundem-owner@yahoogroups.com
Grup Sayfamiz : http://groups.yahoo.com/group/Ozgur_Gundem/
Arzu ederseniz bloguma da goz atabilirsiniz : http://orajpoyraz.blogspot.com/







Hiç yorum yok:

Yorum Gönder