27 Eylül 2016 Salı

Habip Hamza Erdem : ABDULHAMİT SEVDASI

 


Habip Hamza Erdem : ABDULHAMİT SEVDASI

Abdülaziz (1861-1876) ve sonrası

"Anadolu'da Türkler" yazı dizimizi Kırım Savaşı ve Abdülaziz (1861-1876) dönemiyle sonlandırmış, Meşrutiyet'in ilanından (1876) günümüze ve hatta önümüzdeki on yıllara yönelik bir öngörüyle bitirmiştik (1).

Kısaca anımsatacak olursak; 12 Mart 1854'te, Türkiye, Fransa ve İngiltere arasında, İmparatorluğun silahla savunulmasını içeren bir antlaşma imzalanacak; karşılığında Saray'dan tüm hristiyan uyrukluların her türlü işe girebilmeleri ve 'haraç'tan (cizye) alıkonulmaları istenecekti.

Yine bu antlaşmaya dayanarak, Kırım Savaşı sırasında, Türk-Fransız ve İngiliz deniz birlikleri Varna'dan hareket edecek ve Sıvastopol yakınlarına çıkarma yapacaklardı (14 Eylül 1855). Avusturya ve Sardunya'nın da Osmanlılar yanında yeralmasıyla, Rusya, Viyana'da yapılacak barış görüşmelerini kabul etmek zorunda kalacaktı.

Taraflar arasında antlaşma henüz 'parafe' edilmişti ki (1 Şubat), 18 Şubat 1856'da Islahat Hatt-ı Hümayunu ilan edilecektir.

Islâhat Fermânı'yla gayrimüslimlere kendi meclislerini oluşturarak yönetimsel ve dinsel sorunlarını kendilerinin çözmeleri hakkı verilecekti. Böylece 1862'de Rum Patrikliği Nizâmâtı, 1863'te Ermeni Patrikliği Nizâmâtı ve 1865 yılında da Hahamhâne Nizâmâtı yayımlanacaktır.

30 Mart 1856'da, Paris'te, Fransa, İngiltere, Prusya, Rusya, Sardunya ve Türkiye arasında, Avusturya'nın gözlemciliğinde Kırım Savaşı'nı sonlandıran ve Osmanlı İmparatorluğu'nun 'bütünlüğü' ve 'bağımsızlığı'nı kabul eden bir antlaşma imzalanır.

Bu bir bakıma, Fransa'nın 1815 Viyana Antlaşması'nın 'rövanş'ını alması anlamına geliyordu. Bir başka bakımdan da, Osmanlı İmparatorluğu içindeki Hristiyanların güvencesinin Rusya'dan çok Avrupa'ya geçmesi anlamına geliyordu.

O arada, 1864 yılında 'Vilayet Kanunu' çıkarılacak ve İmparatorluğun 'yönetsel bölümlenmesi' yapılacaktı.

1837 yılında kurulan Meclis-i Vâlâ-yı Ahkâm-ı Adliye'nin Danıştay (Şûra-i Devlet) ve Yargıtay (Meclis-i Ahkâm-ı Adliye) (1868) olarak biçimlenmesine ve 'yürütme'nin yargı denetimine alınmasına yönelinecekti.

İşte bu tür gelişmeler, 1876 yılında 'Kanun-i Esasi'nin ilanını izleyerek Osmanlı İmparatorluğu'nun 'Mutlak monarşi'den 'Meşrutî Monarşi'ye geçişiyle hızlanacaktı.

Avrupa'da Almanya ve İtalya'nın 'ulusal birliği'ni sağladığı, tarihin bu 'özgül' döneminde, tahta çıkması dahil, otuz yıldan fazla süren hükümdarlığı boyunca yaptıklarıyla II.nci Abdulhamit de Osmanlı İmparatorluğu tarihinde 'özgül' bir yer tutacaktır.

Öyle ki, sadece tahta çıkması değil, ama tüm padişahlık döneminin 'gayri meşru' olduğu bile ileri sürülecektir (2).

Abdulhamit dönemini, göklere çıkaranların yanısıra, Fransa'da 18 yy başındaki Bastille hapishanesi (Masque de fer) ya da İtalyanlar için Avusturya hapishaneleri (Carcere duro) ile eş tutanlar da az değildir.

Vnci Murat (1840-1904)

Mehmet Murat, II.nci Abdulhamit'in iki yaş büyüğü ve geleneklere göre tahta çıkmaya aday 'veliaht prens'tir.

Abdülaziz (1861-1876)'in bir 'darbe'yle düşürülmesinin ardından, 30 Mayıs 1876 Salı sabahı 101 pare top atışıyla Sultan Murad tahta çıkacaktır (3).

'Darbe' olmuştur ama İstanbul halkı, bir bayram havasında sokakta biribirlerini kutlamakta; müslüman, hristiyan, yahudi ayrımı gözetmeksizin tüm kesimlerin mutluluğu gözlerinden okunmaktadır.

Abdulaziz ki, sadece karagöz, horoz döğüşü ve güreş karşılaşmalarını izlemekle yetinen, içki ve kadına düşkünklüğüyle tanınan bir padişah olmuş; Abdülmecid tarafından ilan edilmiş olan 'Tanzimat Fermanı'nın gereklerini yeterince uygulamamış o arada Balkanlar'daki huzursuzluk da dinmek yerine artarak büyümüştür.

Şimdi veliaht Murat'ın tahta oturması ve onun kişiliği ve bilgeliğine olan güven, halkı ve o arada Mithat Paşa'yı heyecanlandırmıştır.

Yeni padişahın iki gün sonra Topkapı sarayını ziyaret etmesi ve sonra Ayasofya'da ilk selamlığa çıkması, halkın 'kendiliğinden' ve 'olağanüstü' ilgisini çekmiştir.

Ancak Murat duygusaldır. Nitekim, tahta geçtiğinin dördüncü günü, bir görevlinin aniden sofaya gelerek amcası eski Sultan Abdulaziz'in bileklerini keserek intihar ettiğini haber verdiği zaman, bayılmıştır. Dahası, günlerce iştahının kesildiği ve yediklerini çıkardığı söylenmektedir.

Abdulhamit olmasın!

Sultan Vnci Murat'ın tahta oturmasından tam üç ay sonra, İstanbul'da yeniden 101 pare top atışı yapılmakta ve bu kez II.nci Abdulhamit'in sultanlığı kutlanmaktadır.

Polisiye romanlarında, bu tür ilginç durumlar için, önce 'kadına bakın' diye bir deyim vardır. Bu yeni 'Darbe'de ise belki 'sarayın kadınları'na da bakılabilir ama, burada 'Abdülhamit'e bakın' da denilebilir. Ancak Rusya büyükelçisi 'General Ignatieff'e de bakılabilir.

Değil mi ki, Abdülaziz döneminden buyana Rus büyükelçisinin 'etkileyebileceği' herkesi etkilemekten kaçınmadığı bilinmektedir. Ne ki, Abdulhamit'in de boş durmadığı gözlenmekte ve hatta Sir Layard'dan kendisini korumasını isteyebilmektedir.

Tahta çıkarsa 'Kanun-i Esasi' ilan edeceğini söylemektedir.

Sultan Vnci Murat'ın sağlığı ise Saray için bir sorun olmuştur. Padişah iyileşecek mi yoksa iyileşmeyecek durumda mıdır? Doktorların bir gün söyledikleri ikinci gün söylediklerini tutmamaktadır.

Abdulhamit ise 'naiplik'i (régence) kabul etmemektedir. Ya da öyle görünmektedir. Çünkü, 'naip' olarak atanır ve Sultan Murat iyileşecek olursa, tahtı ona devretmek zorunda kalacaktır.

O arada, akıllarına Luis Napolyon gelir. O da 'Anayasa' üzerine yemin etmemiş midir? Ardından da kendi '18 Brümer'ini yapmamış mıdır? Yeter ki, bir kez 'iktidar' ele geçirilmiş ve yeterli güç elde edilmiş olsun (4).

Ve II.nci Abdulhamit, Eyüp Cammi'inde Konya Mevlevi Şeyhi'nin onayıyla 'tahta oturmaya' razı (!) olacaktır.

Baştan sona gayri meşru

Abdulhamit tahta çıkar çıkmaz, kendi doktoru Mavroyeni'yi Sultan Vnci Murat'ın sağlık durumu ile görevlendirir. Amacı, tüm dünyaya Sultan'ın deli olmadığı ve bir gün iyileşeceği izlenimi vermek ve o arada kendisinin ne yaparsa yapsın 'sorumlu' olmadığı ama 'zorunlu' kaldığını göstermektir.

Oysa Sultan Vnci Murat, doktorlar odasına girdiği andan itibaren kendisinin 'tahttan inmiş' olarak değelendirilmesini isteyecektir. Her şey bir yana, bir tek bu davranışı bile Vnci Murat'ın 'deli' olmadığı, tersine çok aklı başında bir 'Devlet adamı' olduğunu kanıtlamaya yeter.

O arada başta Mithat Paşa ve diğer asker-sivil 'Paşa'lar, V.nci Murat'ı tahta çıkaran Hüseyin Avni Paşa'nın 'naiplik' durumunda, iktidarı tümden ele geçireceğinden çekinmektedirler.

O nedenle 19 Aralık 1876'da Mithat Paşa Sadrazam olarak atanıp dört gün sonra da (23 Aralık) Kanun-u Esasi ilan edilir. Böylece Abdulhamit hem resmen Sultan olacak ve hem de 'Anayasal' (loi constitutionnelle) sınırlar içine çekilmiş olacaktır.

Ancak Abdulhamit'te 'oyun' çoktur.

Madde 6

Yürürlüğe konan Kanun-u Esasi İmparatorluk içinde herkese 'dokulmaz' (inviolable) 'özgürlükler' getiriyordu ama; 6. Maddesi "Osmanlı hanedanı üyelerine, özel taşınır ve taşınmaz malları ile hizmetlilerine 'millet garantisi' (la garantie de tous)" de getiriyordu.

Oysa, tahta çıktığının hemen ertesinde, Abdulhamit, V.nci Murat'ın büyük oğlunu Harbiye'den çekip babasının yanında kalmaya zorladığı gibi, aile üyeleri ve hizmetlilere 'Çırağan Sarayı'na giriş-çıkışlarını da yasaklamış; çoğu hizmetliyi ya görevden almış ya da sürgüne göndermiştir.

Dolayısıyla, başka bir dizi nedenin yanısıra, Kanu-u Esasi'nin bu 6. Maddesi, Abdulhamit için 'sürekli bir başağrısı' olacaktı.

Kaldı ki, Kanun-u Esasi yürürlükte olduğu sürece, yapmayı tasarladığı işleri Avrupa'dan gizlemek ya da savunamamak durumunda kalabilecekti.

Tam bu sırada, kuşkusuz Rusya'nın özendirmesiyle Bulgaristan sorunu patladı.

Abdulhamit, kazansa da kaybetse de Rusya'ya savaş açmanın, en azından Kanun-u Esasi'nin 'rafa kaldırılması' için önemli bir 'neden' olabileceğini gördü (5). Bu 'olanağı' değerlendirmeye çalıştı da denilebilir.

Kıssadan hisse

Osmanlı değil ama tüm Türk ulusu (Türk, Kürt, Çerkez, Rum, Ermeni, Pomak ve ilah halklar dahil) için 93 Harbi işte bu koşullarda ve 'bu kafa'yla başladı.

Ve hâla 'izleri'nin silindiği söylenemez.

İçine 'sürüklendiğimiz', 'sürüklenildiğimiz' ve ya da 'sürüklediğimiz' savaşın ancak bir 'Abdulhamit sevdası'yla olabileceğini söylersek abartmış olmayız.

Ve bu 'kafa'dan korkulmalıdır.

Çünkü üstesinden gelinebileceğine güveniliyorsa, 'korku' bir 'meziyet'ttir.

Diğerine ise 'pısıklık' denir.

Dur bakalım n'olacak diye bekleyenlere 'hisse' olsun.

Habip Hamza Erdem

Notlar:

(1)http://www.dunya48.com/habip-hamza-erdem/28193-habip-hamza-erdem-anadoluda-turkler-24

(2) Albert Fua, Abdul-Hamid II et Mourad V, masque de fer : pages d'histoire / Bibliothèque nationale de France. İstanbul'da yayımlanan L'Indépendat gazetesi yayım yönetmeni Albert Fua, Meşveret gazetesine de danışmanlık yapmakta olup, Genç-Türkler ile yakın ilişki içindedir.

(3) Aslında 'Darbe' 31 Mayıs günü için planlanmış olmasına karşın, sezilmesi kuşkusuyla 30 Mayıs'a çekilmiş ama Murat'a haber verilememiştir. O nedenle, 30 Mayıs gecesi veliaht Murat derin uykuda iken, Genelkurmay başkanı diyelim, Hüseyin Avni Paşa onu sabahın üçünde uyardığı zaman, yarı uyanık, amcası Sultan Abdulaziz'in kendisini öldürtmeye geldiklerini sanmıştır. Kimi yazarlar, bu 'Darbe'nin öncekilerden farklı olarak, saray içinden değil ama dışından, yani asker-sivil bürokratlarca yapılmasının bir 'ilk' olduğuna ve yüzyılın başından buyana yeni bir 'politik sınıf'ın doğmuş olduğuna kanıt olarak ileri sürmektedirler. Allan Kaval, « Abdülhamid II, Sultan Ottoman (1876-1909) », Les Clées du Moyent-Orient, 27 Aralık 2011

(4) Benzetme değil ama tarihin 'ilahi tekerrürü' denilebilir. Hem 82 Anayası'sı üzerine yemin ederek göreve gelip, hem de o anayasayı tanımamak gibi bir durum. Sonra da 'Başkanlık rejimi'. Bütün bunlar Abdulhamit'in torunları tarafından, onun nasıl tıpa tıp örnek alındığını göstermeye yeter. Günümüzdeki 'Abdulhamit sevdası', demek ki, sözde değil özde bir 'aşk'ın dışavurumudur.

(5) Tarih'in böylesine 'komplo'larla yürümediğini biliyoruz. Ancak yüzyıllar boyunca buna benzer 'olay'ların olmadığını da yadısyamayız. Günümüz Türkiye-Suriye çekişmesinde 'akıl ve mantık' aramak ya da 'ulusal çıkar' gözetildiğini ileri sürebilmek için ancak ya 'saf' olmak ya da işte bu tür 'tarihsel olaylar'ı hiç duymamış olmak gerekir.





http://www.guncelmeydan.com/pano/abdulhamit-sevdasi-t43401.html

 
a45UyF587661-160927144234 Oraj Poyraz At Openmail oraj.poyraz@openmail.cc
2016/09/27  20:30 2  65  islamvebilim@googlegroups.com


 


Gucsuz adalet ve adaletsiz guc, iki buyuk felakettir.

Joseph Joubert

BAKARA-180.Sizden birisine olum yaklastiginda, eger ardinda mal birakacaksa, vasiyet etmek farz kilindi.
***
NISA - 11-12.Allah size evlatlarinizin miras taksimini soyle emrediyor: Cocuklarinizda, erkege iki kadin payi kadar, eger hepsi kadin olmak uzere ikiden de fazla iseler, bunlara mirasin ucte ikisi ve eger bir tek kadin ise o zaman ona malin yarisi vardir....(diye devam ediyor)

Muhammed in Hitap Ettigi Ayetler

Aslinda bu makaledeki esas konumuz yukarida ele alinandan cok daha dusundurucu: Muhammed in agzindan cikan ayetler!
11. Hud Suresi, 2. ayet:
Bu Kitap Allah tan baskasina ibadet etmemeniz icin indirildi. Kuskusuz, ben size O ndan gelen bir uyarici ve mujdeciyim.
Acik sekilde gorulmektedir ki bu ayette konusan Muhammeddir. Bir gaf yaparak ayeti kendi dilinden yazdirtmistir.
Bu gafi farkeden ama ortmeye calisan kimi mealciler (Kuran i Turkceye ceviren yazarlar), ayetin orijinalinde bulunmayan de ki sozcugunu meale parantez icinde koymaktadirlar:
(De ki: Bu Kitap) Allah tan baskasina ibadet etmemeniz icin (indirildi). Suphesiz ki ben, onun tarafindan size (gonderilmis) bir uyarici ve mujdeleyiciyim.
Kuran meali kitaplarinda parantez icinde yazilan kelimeler, Bu sozcukler Kuran in orijinalinde yok ama siz Kuran i daha iyi anlayasiniz diye bunu ekledik anlamina gelmektedir. Yukaridaki mealde de ayetteki carpiklik ortulmek istenerek orijinalde bulunmayan de ki sozcugu parantez icinde eklenmistir.
Toplam yedi ayetten ibaret olan Fatiha Suresi de ayni mahiyettedir:
1. Rahman ve rahim olan Allah in adiyla.
2. Hamd (ovme ve ovulme), alemlerin Rabbi Allah a mahsustur.
3. O, rahmandir ve rahimdir.
4. Ceza gununun malikidir.
5. (Rabbimiz!) Ancak sana kulluk ederiz ve yalniz senden medet umariz.
6. Bize dogru yolu goster.
7. Kendilerine lutuf ve ikramda bulundugun kimselerin yolunu; gazaba ugramislarin ve sapmislarin yolunu degil!
Gene pek acik gorulmektedir ki ayetler Allah in dilinden yazilmamistir. Allah, siz bana boyle dua edin de dememistir. Fatiha Suresi nde konusan kisi belli ki bir insandir. O halde hitapda gaf yapilarak acik verilmistir.
Benzeri durum Zariyat Suresi nin 50. ve 51. ayetlerinde de soz konusudur:
50- O halde hemen Allah a kacin; haberiniz olsun ki, ben size ondan gelen acik bir uyariciyim.
51-Allah la beraber baska bir tanri uydurmayin; haberiniz olsun ki ben size ondan gelen acik bir uyariciyim.
Pek aciktir ki bu Kuran ayetlerinde konusan Allah degil Muhammedin kendisidir.
Peki o donemlerde bunlari farkedenler yok muydu? Neden Muhammed e inandilar?
Birincisi o donemde okuma-yazma orani o kadar dusuktu ki bu ayetleri inceleyeyebilecek insan sayisi cok azdi.
Ikincisi, bu ve benzeri carpikliklari farkedip dile getirilenler kafirlikle, munafiklikla, zindiklikla suclanip asagilaniyordu. Hatta Muhammed i sadece elestirmekle kalan sair Ka b Bin Esref gibiler bile bunu canlari ile odemistir. Dolayisiyla gercegi soylemek cok tehlikeliydi.
Ucuncusu, toplumsal statusu iyi olan muhalifler kalpleri Islama isindirilmak adina rusvet verilerek susturuluyordu (bkz. Turan Dursun un Rusvetle Musluman Olanlar adli makalesi).

http://www.turandursun.com/bilgi-arsivi/biliyormuydunuz/668-muhammedin-hitap-ettigi-ayetler


Grup eposta komutlari ve adresleri :
Gruba mesaj gondermek icin : ozgur_gundem@yahoogroups.com
Gruba uye olmak icin : ozgur_gundem-subscribe@yahoogroups.com
Gruptan ayrilmak icin : ozgur_gundem-unsubscribe@yahoogroups.com
Grup kurucusuna yazmak icin : ozgur_gundem-owner@yahoogroups.com
Grup Sayfamiz : http://groups.yahoo.com/group/Ozgur_Gundem/
Arzu ederseniz bloguma da goz atabilirsiniz : http://orajpoyraz.blogspot.com/










BitCoin URL: 16496HKpgEEpx1d6t688HiXXdJP5jdA9xo LiteCoin URL:   LTtsCJ2mLUXLLs8v5US8w5zQeq66eakPtU

NameCoin URL       :  N7wbJyxqoueznDHu9tnu56y1V7B9P1Phs4
FeatherCoin URL     :  6rHGzeMefFvzqmBM5VNqmUziCxtga4wpDs
TerraCoin URL        :  1GQFs8GpaTXxoeTAsGmo56WNfYSZRy2mBD

PeerCoin URL         :  PMeBpz6X9RRLQxdFs5Jws5JwFec3Mzen8q6Twg





Hiç yorum yok:

Yorum Gönder